10 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2. ” Sayfa - C0 Hergün Iş kanunu__ “Uzak Şarkta İş Kanunu Nıhıya çıktı. Senelerdenberi beklenen ışçi ile iş sa- hibi arasındaki münasebeti tanzim edecek olan iş kanunu, uzun bir hazırlık — devresi geçirdikten sonra nihayet bu hafta Büyük Millet Meclisinden geçti. Bu güne kadar 'Türkiyede işçi hiç bir hakkı tanınmayan bir esir waziyetinde idi. İş sahibi beş yaşında çocuğu da; kebe ka- dımı da çalıştırabilir. beğenmediğini — iste- diği anda kapı dışarı edebilirdi. İşçi ne kazaya, ne ihtiyarhğa, hğa karşı sigorta edilmemişti. İşçi ne işin den, ne hayatından, ne de ist ikbalinden &- mindi. k Bir haksızlığa uğradığı zaman bu hak- kını aramak için istinad edebileceği bir ka nun yoktu. Bu ve buna benzer vaziyetler iş kanu- munu zaruri bir hale getirmişti. Sanayi hayatı ilerledikçe, işçi ile iş sa- kibi arasındaki münasebetler artıyor, çar- pışmalar husüle geliyor, — ve bu menlaat çarpışmaları sınıfların tekevvününe sebep oluyordu. İş kanunu bütün bu dertlere cevap ve- tmek Üzere hazırlanmıştır. İş eaatleri, işçi ile iş sahibi - arasındaki münasebetler, işçinin çalışma, ayrılma şart- Bu itibarla iş kanunu iş hayatında mü- him bir inkılâp yapacaktır. Kanunun tatbikine başlandığı gün on-> dan fazla işçi çalıştıran bütün müesseseler- de yeni bir vaziyet hasıl olacak, iş sahip- leri ve işçiler kanuna göre vaziyetlerini tes- bite mecbur olacaklardır. Yalnız bir korkumuz var: Bu kanunun da sıhhat kanunu gibi tatbik sahasında ih- mal edilmesi. Sıhhat kanunu fabrika ve atölyelerde muayyen sıhhi şartların vücudunu şart ko- gar. Fakat fabrika ve atölyeleri geziniz, bu | şartların hiç biri mevcut değildir, buna rüğ- men sihhat müfettişleri kanımun ihmal e- dilmesinden dolayı bu müesseseleri ceza- ya çarpmağa lüzum görmemek tedirler. İş kanunu da tatbikatta'böyle bir ih- male uğrarsa sarfedilen bütün eım—klu bo- ya gidecek, ve iş kanunu ile memlekette ta- hakkuku arzu edilen gayeye varmak müm- kün olmayacaktır. ne hasta- * Uzak Şarkta zak Şarkta yeni bir kımıldama var. Kanton hükümeti yani Cenubi Çin Japonlarla harbetmek — üzeredir. Cenubi Çinde umumi seferberlik ilân — edilmiştir. Cepheye 200 bin aaker gönderilmiştir. Nankin hükümetine de ultümatom — veril- SON POSTA 'Haziran 10 Yukarıda eski Masırlıların yaptığı üç heykel, maziyi, bali, istikbali termnsil ediyor. Maziyi gösteren heykel, elleri dizlerinde, işi bitmiş, hayat kitabını ebediyen kapamış, sükün ve rahati temsil ediyor. Hali temsil eden heykelin elleri uzanmış,olacağı arıyor. ı İstikbal heykeli bize ilerisini gösteriyor. saymalıdır. SÖZ ARAsıNDA Bir Fransız edibine Göre bugünkü Genç kızın kusurları Genç kadın doktor, Fransızların marüf ediplerinden Marcel Prevost'a: — Zamane kızlarında beğenmedi - ğiniz haller nelerdir? diye sormuş, ve sonra ilâve etmiş: —- Samimi değiller değil mi? Dü - şündüklerini açıkça söylemiyorlar. Prevost: — Hayır, genç kızlar düşündükleri- ni açıkça söylememekle bir kusur işle- miyorlar, bilâkis iyi yapıyorlar. Onla- rın da yaşlı kadınlar gibi, düşünmeden söylemelerini mi istiyorsunuz? ... Moçhul ve esrarengiz kâğıt böceği bulundu? Sovyetler birliği ilim — akademisine merbut, kiymetli evrak hifzeden labe-| Meşgul eden Habeşli ratuarlarında, profesör Tihonof ile imdi bütü yi K asistan mütehassıs Zaytsef mikros - ]enŞNem'i. ile ;;;;rğ.î;d;:î:;î. kopta görülmiyen neviden bir böcek 'rine göre 1634 yılında buna mümasil bulmuşlardır. bir hâdise olmuş. Bir gü ü uş. Bir gün Parise Ha - Bu, kâgıtları mahveden amillerin en beş imparatorunun oğlu olduğunu id- | başında — bulunmaktadır. -Faaliyetine dıa ö ea t ğ Z n güzel bir zenci gelmiş. :::lcidlı:ığ:ıî g: Elı';ı.îîı:eyî;ı:& Derhal şöhret kazanmış, parasız kalın- lğınin! yizde Bi kaybölaslandir ca, lfal on üçüncü Lui kendisine bir hayli de para vern delikanlı uslu Kâgıt yiyen ve mahveden bu böce- ğin keşfindeki büyük ehemmiyet aşi-| dürmamış. çapkınlığa başlamış. niha- yet bir gün bir evli kadınla cürmü - kârdır. Zira bu keşif sayesinde, hıfze- K dilmek istenen tarihi ve kıymetli evra- meşhut halinde- yakalanmış. Kendisi- kın muhafazası için yeni ve tamamen ni sorguya çekmek istedikleri zaman: HEBGİİN BİR FIKRA Karı koca arasında Kan, koca, evlerinde geceleyin kar- gilıklı oturmuşlar, gazete okuyorlardı. Bayan, bir aralık başını kaldırdı ve ki- nayeli bir şive ile, kocasına hitap ede- reki — Bak! dedi. Cazete ne yazıyor? Sinema yıldızlarından filâncanın koca- m, karısına bin İngiliz Hrası değerinde bir elbise yaptırmış. Böyle şeyler be- nim başıma gelmez! - Bay, derhal cevabı yapıştırdı: — Benim elimdeki gazetede — de, sabıkalı altın diş bilimem kimin, karı- sını eşek sudan gelinceye kadar dövdü- ğü yazılı. Çok şükür, senin başına böy- Lır şeyler de gelmiyor! 1634 de Avrupayı miştir. Hattâ Japonyaya karşı da harp ilân sdildiği haber verilmektedir. Vaziyetin nezaketi şuradadır * Nankin hükümeti, yani general Çankay- gek, Japonya tarafından — satın — alınmış- tır. Cenubt Çin hükümeti, halkın ve - bil- hassa gençliğin teşvikiyle, Nankin hüküme- tini istiklâl davasında harekete — getirmek istemiş, fakat imuvaffak olamamıştır. Şimdi, belki de Sovyellerin de yardı- mını temin etmek suretiyle, cenubi Çin biz- zat Japon istilâsının önüne geçmeğe karar wermiştir. Nankin hükümeti, halkın — isya- mından korkarak Cenubi Çine karşı gelme- ie cesaret edemez. Fakat Japonya bunu vesile ittihaz ederek yeni bir istilâ hareke- tne teşebbüs edebilir ve bu suretle yeni bir Çin - Japon harbi başlayabilir. Bu harp, diğer devletlerin de, bilhassa İngiltere ve Sovyetlerin de menfaatlerini bozacağı için mühim neticeler verebilir. eç gp şmiüaşrdliğiri Petrol ilo tedavl Geçenlerde bu sütunlarda bir| doktorun romatizmayı gazla — tedavi ettiğinden bahsetmiştik. Dün matba - aya gelen Tass ajansı bültenlerinde A- zerbaycanda münhasıran asabi bastalıkların cümlesine iyi gel - diği gibi, kadın, cilt hastalıklariyle, deveran hastalıklarında. şafi neticeler vermekteymiş. petrol ile| tedavi edilecek olan hastalara mahsuzs | — bir hastahane açıldığını okuduk. Petrol, — Ben imparator neslinden Zogo- yum. Ancak Allaha hesap veririm demiş. Nihayet kendisini kefalete ran- ten tahliye etmişler, ve veliaht da u- fak bir köye çekilörek örada ölmüş. *.. emin dezenfeksyon yolları açılmıştır. *.. Viktor Hugonun aşk telakkisI Viktor Hügo, kendisine aşktan bah- seden bir kadına uzun uzun bakmış ve sonra: — Samimi fikrimi söyliyeyim mi Radilojenik sos Bazı insanlar güzel oldukları halde Maziden bir şeyler öğrenir, halde tecrübe eder ve istikbal hakkında bir çok projeler ve hayaller yaparız. Binaenaleyh herkes kendi kendine şa üç suali sormalıdır? Maziden ne öğrenebilirim? Halde ne yapabilirim? Ve istik- bal için ne hazırlıyabilirim ? Bu üç sualin sevabım verebilen adam kendini — bahtiyar ı.ı, W Mazi, hal, istikbal Bi Negüsun Londradaki Nutku 7900 de ir kere daha söylenmiş Londra gazetelerinden Evening Standard Habeş imparatoru Haile Selâsiyenin kendi davasını müdafaa için Avrupaya gidişini Pol Krugerin Avrupaya gidişiyle mukayese etmek- tedir. İngiliz gazetesi diyor ki: « 1900 da İngilizler Cenubt Afrika- nın Pretova şehrini işgal — etmişlerdi. Bunun üzerine Cenubt Afrika cum - huriyeti reisi Pol Kruger, Boerlerin da- vasını müdafaa için Avrupaya hareket etti. , O da bir Felemenk harp gemisine meış. ve Süveyş kanalından, İngil - teı—eden başka diğer devletlerin gemileri tarafından selâmlanmıştı. Pol Kruger, Marsilyaya çıktığı zaman büyük bir kalabalık tarafından — karşılanmış — ve burada, Haile Selâsienin Londrada oöylı.-diği nutük gibi bir nutuk söyle - : (Cenubi Afrikadaki muharebe burburlık hududunu aştı, ben, Afrika- nın nice nice barbar dövüştüm. Fakat bunların biri de, İn- gilizler derecesinde barbar değildiler. Çünkü, İngilizler tarlalarımızı yakıp kadınlarımızı ve çocuklarımızı yoksul- luğa sürüklediler) demişti.» *... Falcının kerameti Staviski işine karışan Savoie meb'- usa Falcoz o sıralarda canının sıkınti - sını gidermek ve istikbalden ümitvar olmak için bir falcıya gitmiş, falcı ken- disine: — 1936 şenesinde ebedi rahat ede- ceksin, hiç merak etme! diye sorunca, kadın üstadın kim bilir, ne cevherler yumurtlıyacağını zanne- fotoğrafları iyi çıkmaz, bazıları da çir- kin oldukları halde resimleri iyi çıkar, iyi çıkan insanlar da vardir. Bunlara fotojenik derler, — Ütad sizi dinliyorum demiş! Viktor Hügo da şu sözleri söylemiş: bir kadını sevmiyecek kadar sevme -|de varmış. Onlara da radiojenik diyor- dim. Ve fazla kadın sevdikçe aşkımın genişliğini ve büyüklüğünü anladım! demiştir . ]ıenık imiş. İSTER Dün bir iş için Mahmutpaşada Kürkçü hanına gittim. Burası yüzlerce işçinin çalıştığı küçük atelye ve fabrikalarla çcwiıııift.l'lınıııvhııı girer girmez pis bir koku ile karşılaştım. Etrafa baktım, kimse yok. Herkes içerilere ka - panmış, sıcağa rağmen pencereleri kapamış, avlı bomboş. Sebebini sordum. Biraz ileride patlamış bir lüğim göster - diler. Üç metre murabbar bir sahayı işgal eden bu lâğım bir aydanberi bu halde imiş. Kaymakamlığa müracaat etmişler, fayda xyermemis. İSTER İNAN denmiş. | şebbüs etmemiş. Yarın buradan ti İSTER İNA İNAN İSTER İNANMA! Belediyeye baş vurmuşlar, bize bir istida ile müracaat edin, Fakat ne kaymakamlık, ne de belediye, kendilerine haber verilmiş olmasına rağmen, şehir ortasında binlerce insanın ça- hıştığı merkez bir yerde açık duran bir lâğımı kapatmağa te- Deyince Falcoz: — Demek nazır olacağım diye se - tabit hem güzel olan, hem de resimleri ' vinmiş ve sanki nazırlar rahat ederler- miş gibi o gündenberi nazır olmak sev- imdiye kadar, bir kadını diğer |rad e yerleri meğenteİdasına düşmüs; — Şimdiye kadar, bir kadını diğer|radyoya uygun gelen gelmiyen sesler | l AL L D in ” dediği fakat şayanı larmış; ve İngiliz Kralı Sekizinci Ed|sıkmış ve Falcoz geçen pazar bir oto - vard, hem fotojenik ve hem de radio-|mobil altında ezilmiş, ebedi istirahate bu suüretle kavuşmuş. Şimdi bu lâğım hâlâ açıklır, ve hâlâ etrafa pis bir koku ve mikrop neşretmektedir. fo çıkarsa o vakit te belediye veya kay- makamlığın mes'uliyeti üzerlerine almak istiyeceklerine, NMA! j $ — Sophocle meşhur Yunııı uııedi ea a .ıJLuldıı » kabileleriyle hayret Sözün Kısası Üniversiteye iremeyen genç! Ermel Talu — nsanlığı azami refaha, nura, iyilize sev« ketiği iddinsında — bulunan kulaklarım — şöyle bir medeniyet asrında yirminci faciaya makes oldu: 24 yaşında, Aydınlı bir genç var; Â/ dı (Necip) tir. Memlekette, bir fabrika da çalışarak ailesinin kıt kanaat rızkını te min eden bir emekçinin oğludur. Necip Kütahya lisesinde okumuş, ora dan diploma almıştır. Bu işçi çocuğunuz gözü de, gönlü de yüksektedir. Fakat bi sözlerim yanlış anlaşılmasın. Necibin ası ruhundaki bir tek ihtirası yalnız ilme kar gpdir. Ö, okumak, bil d arttırmak — isti yor. Adam olmak istiyor. Ve sonra, baba gna, anasına, kız kardeşine rahat ettirer cek. Bundan daha sade, daha — güzel, vi daha tabil bir ideal olamaz! ü Necibin parası yoktur. Babasının kazan. cı, fakir bir evin günlük ekmeğini ancak temine yetiyor. Bununla beraber, bu genç, gönlündeki bilgi ı.kıııı sermaye ederek, Kütahyadan yola çıkıyor. Efsanelerde olduğu gibit «Dağ giderek.. taş giderek.. dere, — tepâ düz giderek..» geliyor İstanbula. Beyazıt meydanında, Üniversite'nin ka« pısı önüne vardığı anda onun duyduğu hes yecan, nasipsiz hayatının, emin olun ki em büyük heyecanıdır. Açlıktan kesilen dizleri o anda derman buluyor; süsuzluktan solmuş dudaklarına renk geliyor; sevgilisine kavuşmuş — bir â« gık gibi gözünden yaş fışkırıyor.. Gözünden dedim; gözlerinden — değik Çünkü nura teşne olan bu bedbaht gencğ ilk zulmu tabiat etmiş, onu gözlerinin bi. rinden mahrum kılmıştır. Lâkin ruhunu aydınlatmak isteyenlere bir pencere kâfidir. Nitekim, Necip, o biri- cik gözünü dört açarak, irfan doruğunun yarı merhalesini muvaffakiyetle katetmişı tir. Bu cihazla, bu aşk ile, ve bu imanla, Üniversiteye baş vuran genç, daha ilk gü- nünden hüsrana uğruyor. Dedim a: Ekseriya olduğu gibi, bu de- Hkanlının kafası dolu ve cebi boştur. Onun için, bütün ümidi, tâ Kütahyadan beri adını işittiği Talcbe Yurdundadır. Dimağmnın gıdasını Üniversite'nin ders- leri temin ederken, midesinin isyı burası susturacak olursa, Necip bir senede temiz idealine erişecektir. Fakat ne mümkün? Vaktiyle, düşünül meden yapılmış, her türlü tefsire gülünç bir nizamname, bu ilim âşıkı Türk gencinin karşısına heyâlâ gibi dikiliyor: Talebe yurduna ancak uzvi nâkısası ok mayanlar girebilir! Aydınlı emekçinin, yüksek gönüllü oğ ha, öğrenmek işliyakının kızgın — ateşiyle yanan buşını önüne eğiyor.. Yirminci asrın büviyeti ile taban taba na zıd bir nizamnamenin kurbanı olan bu çocuk, insanların bazan tabiattan daha gaddar olduklarını düşünmek için kapan- dığı medrese odasında, bugün — derdiyle, ye'siyle başbaşadır. Tabiattan daha da ileriye giderek, ken disinden büsbülün nur esirgeyen zihniyele Vânet ediyor! D Biliyor Musunuz ? V— 350 sene evvel İstanbulun neresin- den altın çıkarmışlardır? 2 — Leylâ ile Mecnunu manzum ola « yak kim yazmıştır? 3 — Minolaure nedir? 4 — Dünyanın en büyük nehri hangi: sidir ve nereden başlayıp nereye — kadaı, kaç kilometre olarak uzar) (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin C: : | — Kösem Valde Sultanı perde iple - rile boğarak öldüren saray zülüflülerinden küç;sük Mehmettir. 2 — İstanbulun B ismi vardır. Onlar « da şunlardır: İslâmbol, Kostantaniye, Kos- (tantinople, İstanbul, Dersaadet, Darülhi « lâfe, Asitane, Stimbel 3 — Tourgenev Ruâ romancılarındar dır. 1813 de Orel'de doğmuş, 1883 te öle müştür. 4 — Wogner 70 yaşında ölmüştür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: