p ga ü g CZ » O gS OLUMMANCAS Mesaloii harpra YUSUF İZZEDDİN * Son Posta ,, nın tefrikası: 105 Metin ol arkadaş ne Binbaşı Cemile: — Yazan A. R. yapalım kısmet böyle imiş, dedi Diye söylenmiye başlamıştı. Meliha; ne olmuştu?.. Tıbıl, bunu bilmiyordu. Onun daha hâlâ kendisini beklediğini zannederek kıvrım kıvrım kıvranıyordu. Bu düşünceler altında gecenin na - sıl geçtiğini hissetmemişti. Uzaktan bir ezan sesi.işitmişti. Bu ezan sesini, uzun ve hazin bir boru sesi takip et - mMişti. Cemil, derin derin içini çekmiş: * — Asker, kalkıyor. Şerefle, vazife ile, hizmetle geçecek bir güne hazır - lanıyor. Ah, bahtiyar mahlüklar!.. Demişti. Ve bütün ömründe, hiç bir — şeye bukadar derin bir hasret çektiğini hissetmemişti. Birdenbire kapısı açılmıştı. Küçük — bir fenerden, bu zından karanlığı içi - ne sarımtırak bir ziya yayılmıştı. Ka- pınin diş tarafında, bir kaç kasatura parlamıştı. O zaman Cemilin kalbi acı acı çarpmış: — Demek ki.. Vakit geldi?.. Diye mırıldanmıştı. Evet, vakit gelmişti. Nihayet ©o acı akibet, beş on dakika sonra tahakkuk — edecekti. Yaşlı bir zabit, biraz geri çekilmiş; titrek bir sesle: — Cemil efendi!.. Buyurunuz. Bi- raz kumandan beyin odasına kadar gi- deceğiz. Demişti. Cemil; artık bu ölüm dakikasında, her şeyi ve bütün hislerini unutarak — metin olmak lâzımgeldiğini hissetmiş- —Hi Tıpkı, vazifesi için mafeykinden bir emir almış gibi: — Hazırım, efendim. Buyurunuz!. Demişti... Ve sonra sessiz sedasız — © zabiti takip ederek etrafını çeviren silâhlı asker müfrezesinin arasından, merkez kumandanının odasına doğru ilerlemişti. Kışlanın nizamiye kapısına yakın Olan bu odada; bir binbağı, iki yüzba - şı ile bir de tabur imamı bulunuyordu. Cemil odadan içeri girdiği zaman, bun- ların çehrelerindeki renk — birdenbire solmuştu. Binbaşı Cemilin yanına gelmiş; e- — Hini onun omzuna koyarak: — Metin ol, arkadaş... Ne yapalım, senin de kısmetin böyle imiş. Demişti. Cemil, dimdik durarak: — Çok metinim, binbaşım!.. Çün- kü, vicdanımda en küçük bir leke ola- Rük ölmediğime eminim..” Artık ba vaziyette kendimi müdafaa etmenin — ne kadar beyhude olduğunu biliyo - “ rum. Fakat gerek sizin ve gerek arka- daşların beni memleketine, hüküme - tine ve ordusuna ihanet etmiş bir as- ker olarak tanımamanızı rica ediyo - — rum... Buyurunuz, ne lâzımgeliyorsa, yapınız. Diye cevap vermişti. Binbaşı, derin derin içini çekmiş: — Bir arzun var mı evlâdım. Bir — yere mektup veyahut haber gönder - mek istiyor musun? Demişti... Cemil, bir an düşündük: ten sonra: — Hayır. Hayatımın nasıl söndü - günü, hiç kimsenin bilmesini istemi - — yorum. Derken, nemli gözlerini pencere - den tarafa çevirmişti. Bir kaç saniye, derin ve hazin bir süküt ile geçmişti. Ondan sonra, ta- — bur imamı, ağır ağır Cemile doğru i- lerlemiş; onun kulağına doğru eğile - rek: — Oğlum!.. İnsanız.. beşeriz.. bile- — rek bilmiyerek belki günah işlemişiz - — dir. Beraberce tövbe ve istiğfar ede - 'lım ı Demişti. Cemıl sert bir hareketle: efendi!. Vıtınımı.ınlb-w time ve hükümetime ihanet etmedim. |, Bilerek ve istiyerek hiç bir kimsenin kalbini kırıp incitmedim. Gençlik sai- ıztırabından |kasile ufak tefek yaramazlıklar ettim. Fakat bunda da hiç bir ferdin felâke-|! tine sebebiyet vermedim. Eğer güna- hım bunlardan ibaretse, tövbe ve is - tiğlara hazırım. Cevabını verdi. Yine bir an süküt ile geçti. Ondan sonra, ağır ve uhrevi bir ses yükseldi: |" — Estağfürullaaah!. — Estağfürul - laaahi. Estağfürullaaah!.. İlâhi, ya - rabbia.. İlâhi, yarabbi... Eğerçe.. e - Kimizden.. dilimizden.. vesair âzâyi be- deniyemizden bilerek ve bilmiyerek bir günah asadir oldu ise.. sen, afvü mağfiret eyle, yarabbil... Bir hıçkınk sesi işitilmişti. İhtiyar binbaşı, ağladığım göstermemek için odanın kuytu bir köşesine çekilmişti. Birdenbire kapı açılmış; içeri genç bir mülâzım girerek sert bir sesle: — Kumandan bey!.. Manga hazır!.. Demişti. Cemilin vücudu, buz kesilmişti. Tabur imamı, daha hâlâ dudakla - rını titreten bir mırıltı ile istiğfara de- vam etmekte idi: (Arkası var) Camilerimizde sıhhi ve yerinde bir tedbir (Baştarafı 1 inci sayfada) mahzurun önüne geçilmiş bulunmaktadır. Bugün sant 15,30 da Kasmpaşada Bahriye caddesinde C. H. P. Merkez oca- ganda bir toplantı yapılacak, Kasımpaşa #emtinin imarı hususunda gösterilen büyük alâka ve faaliyetten bahsedilecektir. Bundan sonra vücuda getirilen yeni te- sisat ve yapılmakta olan parklar gezilecek, bu arada küçük ve güzel bir çiçek bahçesi içinde bulunan Gedik Abti camü görüle- cektir. Filistinde âsi Araplar üç İngiliz tayyaresini düşürmüşler! (Baştarafı 1 inci sayfada) lamıştır. Otobüs parçalanmış, şoför de dahil olduğu halde bütün askerler öl - önüğlerdir. Bu hâdiseyi dağdan tarassut eden Arap ihtilâlcileri uçuruma koşuşmuş- lar, askerlerin silâh ve cephanelerini almışlardır. Şoförün üstü aranırken cebinden şöyle yazılı bir kâğıt çıkar - mıştır: «Vatan uğrunda ölüyorum!» Kudüsten bildiriliyor: — Tobas kö - yünde harekâtta bulunan üç İngiliz tayyaresi — ihtilâlcilerin kurşunlariyle düşmüştür. Hükümet kuvvetleri civar köyleri sarmış, halka büyük nakit ce- zaları vermiştir. Çarpışmalar devam ediyor Kudüs, 9 (A.A.) — Tethiş hare - ketleri ve Arapların Yahudilere karşı olan düşmanlıkları devam etmektedir. Haber verildiğine göre bir Arap çe- tesi, Kudüsün 5 kilometre haricinde bir otobüs kervanına 200 kadar kur- gun atmış ve bir Yahudinin ağır suret- te yaralanmasına sebep olmuştur. Po- lis ve İskoçya askerleri imdada gele - rek çeteyi uzaklaştırmışlardır. Bunun üzerine çete efradı, biraz ile-|ya ride, umum? harpten kalma eski Türk siperlerine iltica ederek orada saatler- ce mukavemet etmişlerdir. Bir İskoç - yalı asker yaralanmış ve çete efradın- dan bir kaç kişi ölmüştür. Şehirde eski mahallelerde, çarşı or- tasında atılan bir bombanın - infilâkı neticesinde 24 kişi yaralanmıştır. Bun- ların sekizinin yarası ağırdır. Yaralı - ların ekserisi Arap köylüsüdür. İmniş. devlet reislerinin içtiranından Çıkaracak? (Baştarafı 1 inci sayfada ) sonra erkânı harbiyelerin toplanması nazarı dik- İkate çarpmıştı. Habsburgların tahta iadesi tahakkuk e- '(derse Orta Avrupada vahim hâdiseler bek- lenir. Bilhassa küçük itilâf devletleri bunu yistemedikleri ve varlıkları namına tehlike- (li saydıkları için Avusturyanın bu hareke- ti yüzünden* Avrupada çok tehlikeli hâdi- seler çıkmaş — muhiemeldir. Avusturya böyle bir harekette bulunduğu — takdirde Avrupa sulhu küçük itilâfın kararına bağlı kalacaktır. Musolini ile Şuşnigin kararları Paris, 9 (AA.) — Ocuvre — gazetesi yazıyor: Musolini ile B. Şuşmig. son yapmış ol- dukları görüşmede Hababurg hânedanının 26 veya 30 haziranda tekrar — Avusturya tahtını işgal etmesine karar vermişler. Bu tarihlerde Milletler Cemiyeti asamble'si va konseyi İtalyayı memnun etmiyecek bir takım kararlar alacak ve bunun — üzerine İtalya da cemiyetten çekilecek ve hiç ol- mazsa Trianon muahedenamesinin — artık mevcut olmadığını ilân etmiş olan Maca- ristanı peşinden sürükleyecektir. Küçük Antant erkânıharbiye reisleri Bükreşte toplanıyorlar Bükreş, 9 (A.A.) — Küçük antant erkânıharbiye reisleri bu ayın on dör- dünde Bükreşte toplanacaklardır. Üç devlet reislerinin içtimalarını takibe - den bu toplantıya büyük ehemmiyet atfedilmektedir. Prağ, 9 (A.A.) — Bütün matbuat, Bükreşteki küçük anlaşma konferan- sının en mühim neticesi, üç memle - ketin bütün beynelmilel meselelerdeki ittihadının teyidi olduğunu kaydetmek- tedir. İtalyan Kabinesi Tadil Olundu Roma, 9 (Hususi) — İtalya Dış Ba- kanlığı şimdiye kadar bizzat Sinyor Mu- solini tarafından idare ediliyor ve Dış Ba- kanlığı müsteşarı Suviç kendisine yardım ediyordu. Bugün Suviç istifa etti ve Mu- solini'nin damadı Kont Ciano hariciye na- zarlığına tayin olundu. Kont Ciano matbu- at ve propaganda nazırı idi. İtalya - Ha- beş harbi sırasında tayyare zabiti olarak cephede hizmet ediyordu. Son günlerde tütbesi binbaşılığa terfi edilmişti. Bundan başka Korburasyon müsteşarı Lantini Korburasyon nazırlığına, Misolani Müstemlekât nazırlığına, — Antini propaganda ve matbuat nazırlığına tayin nezareti olunmuştur. Suviç'in yerine Lehistan sefaretindeki Oasyanidi tayin olunmuştur. Sinyor Musolini Suviç'e -bir mektup göndererek hizmetlerinden dolayı kendi- «ine teşekkür etti Suviç'in yakında başka bir memuriyete tayini beklenmektedir: Bu üç nazırın tayini ile Musolini - ©in uhtesinde üç nezaret kalmış bulu- nuyor. Bunlar dahiliye, harbiye ve bahriye nezaretleridir. Sinyor Musolini bundan böyle memleketin dahili ve harict müsellâh kuvvetleriye meşgul olacaktır. Buna bugün Avrupada hü - küm süren gerginliğin sebep olduğu anlaşılıyor. Kont Ciano'nun Tercümei Hali Yeni İtalya Dış Bakanı henüz 33 yaşın- da olduğu için Avrupanın en genç dış ba« kanıdır. Daha evvel gençlik rekoru Mister Edendae idi. Kont Ciano 1925 de siyasi hayata gir- miş, Şanghayda İtalya konsolosluğunu yap mış, daha sonra İtalyanın Çin - maslahat- güzarlığına geçmiş. oradan İtalyaya — dön- müÜş, matbuat idaresine tayin — olunmuş, daba sonra matbuat propaganda nazırlı- HoA getirilmiştir. Ciano Faşistliğe 1922 de intisap ettiği için en eski Faşistlerden — sâyılıyor. — İtal- * Habeş hâarbine tayyareci zabiti olarak iştirak eden Kont, iki madalya ve binbaşı- hık rütbesiyle taltif olunmuştur. Londra, 9 (Hususi) — Avusturya başvekili Doktor Şuşnig, bu gece va - tan cephesine mensup 100.000 kişi- ye hitaben bir nutuk söyledi. Starhem- berg içtimada yoktu. Şuşnig Avustur- yanın emniyetini sağlamlamak için canla başla çalıştığını, bunun için her vatandaşın GÂvusturya — Avusturyalı- Hayfaya bir İngiliz taburu çıkarıl -|larındır.» esasına sarılması lâzım gel- dıiini.bue—ııııüdııhuwn- Öldü mü, öldürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledılmıştır. Yazan: Ziya Şakir v B ea İstitrat olarak arzedeyim ki; bu ga- rip yemini, bir tek nefer reddetmişti. O da, şimdi Sirkeci civarında Karesi o- telinin sahibi olan - o tarihte, Erenkö- yünde Takenin köşkünde telsiz tel- graf kıtasma mensp bulunan - Balı - kesirli (Bedreddin bey) di. Böyle tahlif edilmiş efrattan mürek- kep bir taburun teşekkülü, İstanbul - da hayli dedikoduya ve muhtelif şe - killerde tefsirlere sebebiyet vermişti. Vahdeddin; derhal bu fırsattan da istifade etmek istemişti. İbrahimi cel- bederek icabeden emirleri vermişti. Bunun üzerine İbrahim ile Beşir ağa, yine veliahtın karşısına dikilmişler: — Ah, efendimiz!.. Enver paşa ar- tık iyice gemi azıya aldı. Vahdeddin e- fendi ile tamamen anlaştı... Gizli bir tabur fedat teşkil etmiş. Bu taburla, zatı şâhâneyi tahttan indirip saltanat makamına, Vahdeddin efendiyi geti - recekmiş... Allah vere de bu esnada, siz efendimize bir fenalık dokunma - ga... Veliahtlıktan filân vazgeçtik.. başka türlü bir ihanetleri vuku bul - masa.. Allah muhafaza etsin, böyle bir hal zuhur ederse, harem takımının ha- Ki ne olur?.. Çoluk, çocuk, ayaklar al- tında kalır. Buna bir çare düşünsek. Demişlerdi. Vaziyet, ciddt idi. Cümlei asabiyesi zaten bozuk olan veliaht meseleye bü- yük bir ehemmiyet vermişti. Derhal padişaha haber göndererek köşkün muhafaza kuvvetini artırmak istemişti. Fakat Beşir ağa ile İbrahim, hemen bu teşebbüsün önüne geçmişler: — Aman aslanım, ne yapıyorsu - nuz?. Böyle bir şeye teşebbüs etmek, bir anda hepimizi mahveder. Padi - şaha söyliyeceğiniz söz, derhal En - verin kulağına gider. Zinhar, bu me- seleden kimseye bahsetmiyelim. Beş on gün daha sabredelim. Bakalım, hal ve ahval nasıl olacak... Eğer başınız pek sıkışacak olursa, başka bir şey ya- parsınız. Viyana ve yahut Berline bir seyahate çıkarsınız. Hiç olmazsa, ha. yatınızı kurtarırsınız. Siz burada bu- lunmazsanız, tabitdir ki çoluk çocuğa da bir şey yapmazlar. Diye, veliahtı şiddetli bir ketumiye- te sevk ve mecbur etmişlerdi. Vahdeddin; ne kadar şeytan, des - sas ve cin fikirli ise; Yusuf İzzeddin e- fendi de o nisbette saf, uysal ve basit düşünceli idi. Baş ağası Beşir ağa ile İbrahimin sözlerinden fena halde si - nirlendiği; ve bunu haremde refikala- rına da söylediği halde; kendisini yine bu adamların tesiri altından kurtara - mamakta idi. Buna binaen, onlar ta- yafından tavsiye edilen sükütu muha - faza etmiş; fakat içine de fena halde bir korku girmişti. Bu korkunun heyecanı üzerinde i- ken, tesadüfen doktor Hilmi Kadri bey gelmiş; efendiyi bu halde görünce hayret etmiş; esaslı bir mu.ıyenedeıı geçirmişti. O zaman doktorun içine meçhul bir şüphe girmişti. Ve bu şüp- he üzerine kalkmış, doğruca doktor Bahaeddin Şakir beye gitmiş: — Ben, veliahtın halini pek garip buluyorum. Verdiğim ilâçlara rağınen sinirlerindeki buhran, günden güne artıyor... Ya, bu zat verdiğim ilâçları almıyor.. veyahut bizden gizli, âsâbı- nı bozacak bir şeyler kullanıyor. Bunu, nasil anlıyalım?.. Demişti. Bahaeddin Şakir bey, doktor Hilmi GaeaeraesesanEeeaDeLELCAELASEBERELARLECANEEEREEELEnEnnAn daşın vatan cephesine iltihak edebile- ceğini söyledikten sonra Almanya ile sulh içinde yaşamak ve eski kültürel rabıtaları canlandırmak istediğini, fa- kat Almanyanın da Avusturya istik- lâl ve hürriyetine hürmet etmesi lâzum beyin bu sözlerine ehemmiyet vermiş; saraya gelerek gizlice tahkikata giriş- mişti. Selâmlıktaki tahkikat, hiç bir ne tice vermemişti. Haremdeki tahkikats: gelince Beşir ağa, Bahaeddin Şakir be- ye derhal şu cevabı vermişti: — Hakkınız var. Efendi hazretleri nin halini, ben de beğenemiyorum... Maamafih, gizlice bir şeyler yapıp yap madığını bilemem. Fakat meseleyi dal landırmadan bir kere de kadınlardan tahkikat icra edeyim. İki gün sonra; size malümat veririm. Demişti... İki gün sonra da: — Kalfaları birer birer gizlice l6 ticvap ettim. Hiç birinin bir şeyden ha beri yok. Maamafih, ben de zannetmi- *-İyorum. Rakı gibi, esrar gibi şeyleri, & fendi hazretleri nereden tedarik ede « cek?.. Benim malümatım olmadıkça, harem kapılarından içeri, rüzgür bile giremez. Selâmlıkta da bu kadar bey - ler var. Eğer efendi hazretleri böyle bir takım şeyleri birine gizlice uldır « sa veyahut kullansa, mutlaka haberler! olur. Diye kat'i cevap vermişti... Baha - eddin Şakir bey, efendisine o derece sadık görünen baş ağanın sözlerini ol duğu gibi kabul etmişti. Fakat bu ce vap, doktor Hilmi Kadri beyi kat'iy - yen tatmin etmemişti. Veliaht; zâhirt sükünetini muhafa: za etmekle beraber, İttihatçılardan vı bilhassa Enver paşadan korkusu, gün: den güne tezayüt etmekte İdi. Artık harem dairesinde, refikalarının arasın- da İttihatçılardan şikâyet -ettiği gibi. bir gün de doktor Bahaeddin Şakir be. ye Enver paşa aleyhinde çok ağır söz ler döylemiş: (Arakası var) Soldan sağa: 1 — Uçak. 2 — Boyun eğme. 3 — Su, hususi değil. 4 — Bir işle meşgul ol - mak, su. 5 — Titreme, mef'ulüleh. 6 — Bir Rum ismi, vücudumuzda yaşıyan mu- zır hayvan, 7 — Yardım için toplanan. 8 — Hâüdiselerin toplu hali, kadınların hareket tarzı için kullanılır. 9 — Yabani değil, tasvir çizen. 10 — Halk. 11 — Hey- kel, evlerin üstü. Yukarıdan aşağıyat 1 — Delilerin tedavihanesi. 2 — Ec - dat, menzillerdeki durak evi 3 — Hay - ret edatı, hastalığa yakalanmamak için ya- pılan ameliyat, memleket. 4 — Cepten gizlice para çalan hırsız. $ — Beygir, bü- tün. 6 — Tamir etmek. 7 — Fertler, ke « der, 8 — Erkek, mania. 9 — Matem, si- cim gibi şey, esmekten emri hazır. I0 — Nakit işleri, mef'ulübih. 11 — Sonuç. kör. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: 1 — Karantina. 2 — Eğir, ya. 3 — Zu- hafe, ses. 4 — İbadet. 5 — Minik; cesur. 6 — Ur, serin. 7? — Kanepe, trup. B — Net, dikte, 9 — Atebe. 10 — Bal, tava, âb. 11 — Adali, atiye. Yukarıdan aşağıya: | — Kızamık, aba. 2 — İran, ad. 3 — Rehin, nezle. 4 — Asabiyet. 5 — Nifak, anti. 6 — Dert, se, tâ. 7 — Ece, deva. B — Na, tezyinat. 9 — Sirke, 10 — Ye, unut, ay. ! — Hasır, penbe,