KAN KONUŞMAZ! Ben dedim ki: — Ölüm de doğuş gibi, başsız ve sonsuz, tezatların birliği halinde, dur- maksızın değişip akan maddenin, yani bizim dışımızda bize bağlanmadan var olan, ker rıyarak başka bir keyfiyete geçişidir. Ölü oğlu afelsefe» kitaplarını değil, biyo - loji tetkiklerini okumalı. Yalnız dik - kat etmeli ki, bu tetkiklerin kafaların-| da bir papas kukuletesi, yahut bir imam mi terakümlerden sonra sıç ü ve doğrusu anlamak için insan sarığı olmasın!. | Ben, si ölüm hakkında bu | sözler: Fakat Gülizar bu sözleri ©o ve öte ettik duymuş bile olsaydı bir şey anlamazdı. O zate memişti. O sade biliyordu ki, insan öl- dükten Ahrette cennet vardır, cehennem vardır, bir de | n ölümün ne olduğunu düşün -| sonra ahrete gider, sırat köprüsü vardır ki kıldan ince ve| kılıçtan keskindir. İşte bundan dolayı, Gülizar, yatak odasındaki yükten çıkardığı Trabulus battaniyesini - bu battan! Fizan sürgününün rehiniydi - Zübey- hanımın üstüne örterken birdenbire irkilmekten başka bir pey yapmadı. Başka bir şey düşünmedi. Zübeyde hanımın gözleri açık... Sımsıkı kapalı ince dudaklarından çe- | yelerini tal nesine iplik iplik salyalar akmış. Zübeyde hanım ölmüşt Gözleri açık kalmış bir ölünün öl - müş olduğunu anlamak büyük bir| tecrübeye ve derin bir bilgiye ihtiyaç yoktur. | Cülizar battaniyeyi ölünün üstüne bıraktı. Geri çeki Ve ağır ağır dü şünmeğe başladı. Ölümün ne olduğu- nu değil, nerden geldiğimizi değil, bu (Y «fâni dünyadan ihtiraslarının | unu» ve asıl meselenin «var o- insan «başlu lup, var olmamaktan olduğunu da de- L. Çünkü Gülizar Hamleti okuma mış ve soytarısının kafatasını eline a- hp «mütalâatı felsefiyen de bulunan kara prensin meşhur adını hiç bir ak - törün ağzından dinlememişti. r ilkönce cenazeyi nasıl kal- ndü. Sonra nereye sı- «Tekrar Gözte - önsem beni alırlar mı?» diye düşündü. Sonra, Seyfi geldi aklına. Yüreği burkuldu. Sonra ölüye baktı. Daha dikkatle, bir daha, bir daha bak- tı ve öyle sandı ki ölünün üstündeki 'Trabulus battaniyesi hafif hafif, aşağı, kalkıp inmektedir. İşte o zaman birdenbire korku düş- tü içine. Kurutma kâğıdına düşen bir ağını düşündü. yukarı mürekkep damlası gibi korku ağır a- ğır yüreğine yayıklı Dışarısını dinledi Dışarda rüzgür çıkmıştı. Dışarda sanki binlerce ağız fısıltılarla bir seyler söylüyor Ölüye baklı yine. Pencerenin önünde yatan ölünün üstündeki battaniye, artık iyice Farke- dilecek kadar, bu dışardaki fısıltılara cevap veriyormuş gibi kımıldanmakta- dır. Gülizarın gözü bu yere batasıca bat-| taniyeye takılı dururken bir kedi mi- yavladı Sarman kapının eşiğinde. Gülizar, birdenbire Hoca hanımın bir sözünü hatırladı: — Üsztünden kedi atlıyan ölü hort -| lar! Sarman, ağır ağır, git dide kaplan- kışarak ya ülizara şimdi öyle geliyor ki bu en hayvan, yayla- nan bataklarile ansızın sıçrıyacak ve kendi ölünün açık gözlerini çıkaracaktır Dışarda rü: büsbütün azdı. Fı - sıltılar çığlık haline geldiler. Pencere lerin pervazları, camları, kafesler sal Tamıyor. Alt katta mutfağın kapısı açı kalmış olacak ki camı kırık pencere - lerden giren tüzgârla bu kahrolasıca " kapı çat! çat laşıyor. mında bü başının üstünden geçerek gidip İdadan kovduktan sonra Zü |dır. Son Postanın Edebi Tefrikası : vin içinde kıyametler kopariyor. Sarmanla Gülizarın arasında iki a dımlık mesafe var Gülizar, en ufak bir hareket yapar- sa kediyi kızdıracağından korkuyor. Aklına Ayetülkürsiyi okumak gel - di Hocahanımdan duymuştu ki« koca- İsı askere giden genç bir kadın, bir kış gecesi, evinin kapısını hırsızların kur caladıklarını işitince bu ayeti okuma - ga başlamış. Evin içi, taşlık, bütün o - dalar birbiri üstüne yığılan kürsülerle, iakemlelerle dolmuş. Hırsızlar içeri g rememişlern Gülizar, okumuğ başladı Sarmanla ölünün arasında kürsü ve iskemlelerden bir duvarın yükselme sini bekliyor. Fakat Ayetülkürsiyi üç defa baştan aşağı içinden geçirdiği ha de o kurtarıcı duvar yükselmiyor bir türlü, Ayetülkürsiyi Sarman.... ..Ben bu bahsi daha bir hayli uz tabilir ve «Edgar Alen Po'» nun « ille de korkutacağım! Böl» diyen hikâ-| ide çalışabilirdim. Muvaf- fak olurdum, biyatı diye bir şey vardır, yoktur. bu - nun sosyal ve ruhf sebepleri şunlardır, bütün bunlar başka mesele. Bahsi u - olamazdım, korku ede- İzatmayışımın sebebi bunlar değil Ben Gülizarın size kısaca, bir tarafı- nı anlatmak ve Zübeyde hanımın öl -| müş olduğunu haber vermek istedim. Siz de bunu anladınız, bundan haber- |dar oldunuz. Şimdi şunu da biliniz ki, belki Gü - lizarın korkudan bayılması, belki beş züncü defa Ayetülkürsiyi okuma - sından sonra sabah olmuştur. Gülizar, sabah ışığile ölüleri hort - latmak kudretini kaybeden Sarmanı 0- de hanı mın üstüne kapıyı kilitledi. Telâşla çarşaflanmağa başladı. Pelerininin göğ- sünü ı,melerd-vı cllcnne k.ılı birşeyler SON POSTA 65 dokundu. Yorgancı Selimin — rehinlerini, al - tın saatle gümüş kösteği çekip çıkardı göğsünden. Koşarak merdivenleri in- di. Gümüş kösteğin halkalanmış zin - asından sarkı - yor. Sokak kapısım açtı. Peçesini in - cirlenişi parmakları ğa ilk adımını atmıştı ki bitişik l—ıkl' aldan sallana sa 1 Selimle karşılaştılar. Selim du du. Sel Güliza: Kolları öne doğru & açık. ana çıkan yor - lizar du n. Joğru yaklaştı zanmış ve eller al- Gülizar, avucunda sıktığı rehini, gümüş kösteği bu açık ell rin üstüne fırlattı ve koşmağa başla- d * —-a — MERHAMET — Bugün günlerden ne hocam? Ka- |fam öyle kariştı ki günleri şaşırdım. A lay etme hocam! İyi mi ettim, İşir, diyeceksin. Öyle amma, ben bu yerde hıı zaman içinde iyi mi ettim, kö- (Arkası vıv) | Galatısaraylılarm pılavı (Baştarafı 7 nci sayfamızda Ekrem — Mid ut, kaşıkları - mizi nohut, karınlarımızı ut eyliye! zi hoş Amin. Ekrem — Kem gözden wak, sırtımız fırak, burada çırak olma Ce giyinişleri cümle âlem gibi taksit ile nız. hürme da ne. Bit, Kİ — Âmin | Fkrem — Ve ezcümle ( İtip edenlerin dünya ve ahirette mekânları pilâv, ehibbaları manav, rakipleri murnav ©- hat Âmin. Duayı mütcakip pilâva kaşık atılmıya başlar E ra ki dası çıkmaz. Çeneye küvvet — komuşmak bitmiş, LMSLT İraklı Prensesın Maceralan (Baştarafı 1 inci sayfada) Prensesin ismi me Azardır ne de  Yukarıda söylediğim — gibi Azze'dı Ve Kralın en küçük hemşiresidir. Şimdiye kadar hânedana mensup bir prensesin di- rae nini değiştirerek hiristiyan olduğu, ne gö rülmüş ve ne de işitilmiş olduğundan hâ, dise, saray muhitinde büyük ve derin bir infial uyandırmıştır. assa, Bu hâdise hakkında yazı yazan ecnebi gazeteleri iki gündenberi memlekete s0- kulmamaktadır. İrakta çıkan gazetel se sansür vaz'edilmiştir. Bu hâdis fena üze- halk tesi ika etmesinden karkulmak- n bilhassa cah tind. tadır. Kralın iki maruf mabeyncisi — vardır. Bunların ikisinin de bazı öemirler alarak Bağdattan hareket / ettikl, nel dir. Bunlardan Kadri n Ro- dos ve oradan Atinaya gideceği rivayet e- dildiği gibi, mesgul olduğu ileri sürülmektedir Macera Yeni Değildir Duyduğı ni bir şey & eri Haydar paşanın yine bu işle ama göre, bu aşk m: gildir, başlamı Ve hattâ dedikodu saraya kadar < b geçen sene tır. gelmiştir. Ancak, prensesin garsonla evleneceği hatıra getirilmer Kralın llahın evlenmek iste- gibidir. Bu mükemmel namzede, bütün ısıarlara rağ- Bu maceraya atılan prensesle akrabası Prens Abı diğini burada bilmeyen yok men, prenses daima red cevabı vermiştir. Evvelden Hazırlanmış Prenses daha evvelden kafasında ha- zırladığı plânını tatbik için nisanın başın- klığından kenarında bir yere Nihayet R: sene başlayan macerasımı so- dan beri havanın sici şikâyete başlamış. yazlığa, di gitmek arz anü göstermiştir. dosa, ge na erdi Y ratını yanı e gilmiştir. kacaz a alması şüphe esnada bütün mücevhe uyandırmışsa da pre bir çılgı: le bir işe cüret edeceği kimsenin gelmemiştir aklına Prenses Kadri Tahsin paşamın sözüne lecek ve eğer fikrinde ısrar ederse mem- lekete alınmayacak, hânedan sulâlesinden reddedilecektir. Atinada Olup Bitenler Atina, 2 Haziran (Hususi Muhabiri mizden) — Burada hâlâ prenses Azze ile garson Haralambos meselesinden bahse- dilmekt Prenses bırakarak Bağdada gitmesi için ikna etmek maksa- mabeyacisi - Kadri bir hâ- Azze'yi — garsanu ya gölmesi de Kadsi Tahsin paşa İsken- deriyeden İonie vapuru ile Pireye geldiği gün rıhtımda gazetecilerin hücum: ma- İruz kalmıştır. Baş mabeyaci vapurd kar çıkmaz etrafını alan gazetecil İ allerine hiç cevap vermemiş. derhal bir ©- İtomobile atlayarak, doğru Atinaya, prem- ses Racihanm bulunduğu Akropol . Gazeteciler, saatlerce Kadri Tahsin palas ötelin sala- paşanın & şağı inmesini beklemişlerse de baş ma beynci bir türlü aşağıya inmemiştir Kadri Tahsin paşa içerde Prenses Ra- ciha ile uzun boylu görüşmüş. bilâhare te- lefonla avukatları Mavridis'i davet etmiş. ve sonza da İngiliz elçiliğine telefon ederek konuşmuştur. Haralambosa Para Teklif Ediliyor Prenses güzel bir kadın değildir. Hara- Hlambos ise hakikaten — yakışıklı — demi İbir erkektir ve çapkınlığı ile maruftur. Ka | din kalbini kolay çelecek kabiliyetlere ma- ek liktör. Bu itibarla prensesi severek evlen- b bu söylenmekte- miş olmasına ihtimal — verilmemekte, macerüyı para için yaplığı dir. Şayinlara göre vaziyeti bu yolda gö- ren bak mabeyacisi, garsona prensosi ter- esi şartiyle mühim bir servet teklif et- Bu servetin — 100,000 ramızla takriben | İ d |mek için gelmiştir. | lirası yani bizim p: - söylenmekte- | k yapacağı ve böy- |* Rodo- za gilmiş olmaları, bütün bu plânları ak- tüst etmiş ve Kadri Tal Fakat prenzes ile Haralambosun çarpıyor iki yanına. E -|itaat edip de avdet ettiği takdirde akfedi-(*İsrak Bağdada dönmüşt kötü | -| mü? İyilik ,kötülük yerine göre deği - Galatasaraylı kullahın işleri ba -| çeneye kuvvet yemek başlamıştır. | Hııırı.n 4 B Garip bir piyango davası (Baştarafı 1 inci ııyfıdı Fakat; şimdi İstanbulda bulunan mazel Andrenik, bu herki kedebilecek kadar yük müt- olan ikramiyeyi, şayanı hayret bir soğuk kanlılıkla karşıla- Penış. Hattâ bu sükünetine şaşanlara: — Ben iş. sizin telâşınıza hay tahvile büyük ikzamiye çikışından daha tabil ne — olabi lir? Memurlar, ret ediyoru: matmazele müjdeyi götür- yüklü bir bahşiş koparabil- üşler, ve; mek için de — İsterseniz, demişler, size zahmet ol. n tesellümü için lâzım gelen eleyi biz yapalım? müzel Andr silkmiş. ve onik bu tekliflere de e- — Lüzum yok... ya ihtiya ım $- Şimdilik para- yok... Ve ne o gün, me öbür hafta, ne öbür sene, gidip ikramiyesinin on- parasını almamış. (Baştarahı 1 Devlet, boyun iğmeyen bir tüccar gemisine şı Âciz kalsın! — Olamaz böyle iş! Bu bizim kendi kanaatimizdi. Fakat aatle iş görmedik. Meseleyi alâka- Hardan sordurduk. Bu inci sayfada) geçsin kendi kanunlarına işte birinci derecede alâkadar olan liman reisi Hay- reddin idi. O zaman bize dedi ki: «— Beme vapuru kaçmamıştır. Bu- radan transit olarak geçmiştir. Tran - sit pratikası almış olduğu için de polis yi tevkif etme; r. Eğer polis isteseydi elbette ge- * teşebbüs etme - |mi durdurulur ve icap eden muamele yapılırdı. Yoksa hiç bir gemi Türk ka- nunlarını ayak altına alıp kendi başına hareket edemez.» Biz liman reisir '.:.:n- geçirdik. Beme vapurunun kaç - 1 1 üç gün sonra tekrar İlma nımıza _ıulıı edeceğini de ilâve ettik. Beme döndü Dediğimiz de çıktı. Beme vapuru 31 sta Çanakkalede transit vizesi e- larak boğazdan geçmiş ve aym birinde hi evvelki gece İs - nin sözlerini gazete- ve ayın birinde tanbuldan gene transit olarak Kösten- İceye geçmiştir ve tevkif edilmenmiştir. Çünkü hakkında tevkif kararı yoktur. (Eğer hakkında tevkif kararı alsa dev- let kuvvetleri elbet de Beme vapurunu Türk kara sularında tevkif ederlerdi. Bu arkadaşımızım neşriyatına inan- mak lâzım gelirse devlet her gün ka - ra sularında dolaşan küçücük bir gemi-| yi tevkife muktedir olamıyor demek - tir ki böyle bir ihtimal hem de çok acıklı olur. hem gülünç, Bütün bunlardan sarfınazar Beme " | vapuru hakkında tevkilf kararı olmadığa ve geminin zinhar tevkif edilmemesi yıldırım telgrafla hem Çanakkale va - liliğine, hem de diğet alâkadar makam- | fara bildirilmiştir. Bu gazetede bahsedilen yıldirım tel-| e bu telgraflardır. Ve garibi| şu ki bunlar arkadaşımızın neşriyatını gil, tekzip etmektedir. Liman reist"ne diyor? Bu arkadaş liman reisinin: — Ben San Postaya böyle bir şey söylemedim, dediğini de yazıyar. | Buna da hayret ettik ve gidip liman İreisinden sorduk: — Bu sörleri siz mi söylediniz? Liman reisi Hayreddin derin bir hay- ret içinde: — Bana bu iş hakkında Son Posta gazetesinden başka kimse müracaat & dip bir şey sormadı ki ben bu - sözleri töylemiş olayım. Her halde bu gaze - tenin muharriri beni sanarak başkasi- le görüşmüş olacak. O gün size söylediklerimi gene tekrar edebilirim. Gem sabahı kaçımamıştır. Usuki dairesinde muamelesi: mal ederek yoluna de- vam etmiştir. Eğer hükümet geminin tevkifine lüzum görseydi transit pra - tikasını filân nazarı dikkate almaz, ge- İ | Hatzâ aade öbür sene değil, tam yirmi kazandığı 20 bin altının yirmi tane- yıldı ü gıbtaya sev- | sine elini sürmemiş. Ve pazasını şimdi, o zaman, Mısır tah- villerini ödemeği tekefflll eden Kredi Lio- ne bankasından istiyor: hk mür Banka, Hem de yirmi yıl- ekkep faiziyl bu matmazelle anlaşmak arzu- sundadır. Ve ona: — Sama, diyor, 150 bin lira verelim de alalım ! Fakat bu havadan koca serweti kabul etmiyor ve: Ben, milyon Tira isterim. Matmazel gelen — Ne münasebet! diyor. sizden Ve bu bile vaz- Çünkü ben ikramiyeme tam yir- tam bir buçuk paranın bir buçuk kuruşundan â yıldır, bu faizi kazanmak için el sürme- Bu yirmi acne ler bile oldu larıma inde aç kaldığım gün- dişimi sıkım we altın- Bir arkadaşımızın garip neşriyatı münasebetiyle: T Bi miyi tevkfi ederdi ve icap ederse kuv- vei cebriye istimal ederdi.» €öcn FotüiYa çötmük eee megriyatındaki ciddimetle () — Aöle mek - fırsatını kaçırmıyan relikimiz bunlara acaba ne buyurur? Trakya Umumi Müfettişi Şehrimizde bulunan Trakya enapek- törü general Kâzım Dirik Çorluya git miştir. Oradan başlayarak Trakyada bir teftiş yapacak ve Edirneye gide - cektir, İki otomobil çarpıştı Unkapanından geçmekte — olan Ah- medin idaresindeki 2387 — numaralı ©- tomobil İnhisar İdaresine ait kammyon- la çarpışmıştır. Her ikisinin de camları parçalanmıştır. Bir Doktorun Günlük Notlarından Hilâkahme Afyon maden suyunun faydası Midesinde ekşimeden ve samcıdan şi- kâyet eden hastalarımdan bir çoğunu Alyonkarahisar maden suyu ile teda « vi ettim. Alyon maden suyu. 1 — Çocuk barsak nezlelerinde, 2 Mide bulantılarında. Kusmalara karşı. Mide ekgiliğinde. — Yemeklerden yarım «ant da sonra| 3 4 5 b başlıyan sancıları 6 — Kara ciğer şişkinliklerinde. 7 — Böbrek ağılarında. Afyon maden suyundan sababları aç karnına bir bardak, öğle yeneklerin - de bir bardak, Günde azami üç lıu - dak içirmek suretile çak fayı dalı weti Burada dikkat — edilecek On gün devamlı kul « celer aldımı, war sonra beş gün fasıla ver - mek. Ve 'bir anaden suyu kürüne sene- de azami üç ay devam etmek mecbu- riyetidir. —— (*) Bu motları kesip saklayınız, ya- hut bir elbüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınırda bu notlar bir Gektor gibi imdadınıza yetişabilir. IDEAL BULUŞ Yaz gelince putoların yerine par- r. Yeni pardesü yaptırmak Hüzım. Fakat işini bilen ü ih istim BOYA üfte hemen yeniye pa eski pari a tabrikası Akİf W tahvil eder, Me Falih tramvay durağı. Şubeleri : Kadıköy Muvakkıttame, Sultanhamam Mesadet han Ne. 2