ee VY ? 10 Sayfa SON POsTA' OLUMMANGASI “ Son Posta ,, nın tefrikası: 97 — Meliha, sessizce ilerleyor, uzaklardan Yazan A, R. hazin bir su şırıltısı işitiliyordu İhtiyar kadınla onu uzaktan takip e- İküme küme ceviz ve zerdali ağaçları - 'den yola sapmışlardı. Bu uzun ve düz yolda biraz ilerledikten sonra, dönmüş- ler; arkalarına bir daha bakmışlardı. (Takip edilmediklerine emin olmuşlar- di. O zaman ihtiyar kadın, birdenbire yüzündeki örtüyü çekerek açmış; elin- deki değneği bir tarafa atmış; dimdik bir vaziyet almıştı.. Sonra, arkasından gelen delikanlıya: — Salih!.. Yanıma gel.., Diye bağırmıştı. Salih, koşa koşa gelmiş: — Emin ol, Seyyide Meliha... Bizi hiç kimse takip etmiyor. “ Diye homurdanmıştı. Meliha, cevap vermişti: — Evet.. Kimse takip etmiyor. Fa- t kat; biz gene etrafımıza dikkat etme- yi unutmamalıyız. Nâsır Mebhütun gözleri her şeyi — den genç adam, (Vâdii Hadde) ye gi-İnın aralarından geçiyorlardı... Bir bu- run teşkil eden dik ve yüksek bir ka - yayı döner dönmez, karşılarına, bü - yüklü, küçüklü bir kaç bina çıkıvermiş- ti. Bunlar, küçük bir cami ile orduya ait bir değirmen; ve bunların yanında da bir kaç kulübeden ibaretti. Salih, oradaki çitler arasına sapan bir yolu göstererek: &— Hokatlar, Seyrile Moüa B radan, sapacağız... Hem de çabuk sa- palım. ü Değirmendeki askerler bizi görebi- lirler... Hem de bu küçük köyün hal - kı, buralarda dolaşan yabancıları çok merak ederler. Derhal çitlerin arasındaki dar yola sapmışlar; çağlıyana doğru ilerlemiye başlamışlardı. Elli adım kadar gittik - ten sonra, büyük bir havuzun kena - rına varmışlardı. İrmak burada topla- nıyor; mehtabın donuk nurları altın - görüp, kulakları da her şeyi işitebile-İda sedef renginde geniş bir saha teşkil — ceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.. Ka- fır bizi nerede bekliyecekti?. — Büyük çağlıyanın önünde. * — Uzak mı?.. Hayır. Ancak, iki kurşun men - — Hadi.. Yürüyelim. ediyor; sonra, alt taraftaki kayalara doğru taşarak büyük bir şarıltı ile a- kıp gidiyordu. Havuzun kenarında, bir küme be - yaz salkım ağacı yükseliyordu. Şimdi öne geçen Salih, bu ağaç kümesinin koyu gölgeliklerine doğru ilerliyordu. n —) Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Sahne musikisi (plâk), 19: Ha - berler, 19,15: Muhtelif plâklar, — 19,30: Kızılay namına konferans: Dr. Kâzım İs- 20: YUSUF İZZEDDİN Öldü mü, ö!ldürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. mail tarafından. (Sivasta Kızılay), Saksofon solo (plâk), 20.30: Stüdyo oe - Yazan: Ziya Şakir ğ kestraları, 21,30: Son haberler. —H — biplerine râci olacağını arz ile iradei pa- Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsua havadis servisi verile - cektir. Diye sormuştu... Yusuf İzzeddin e- fendi, Ibrahim ile Beşir ağadan işittik- lerini tamamile anlatmış; fakat bun - ları kimden işittiğin — söylememşti Bahaeddin Şakir bey, söylenen sözle - rin yalan olduğuna ikna etmek ve ve- hahdın sinirlrini teskin edebilmek için, bir hayli sıkıntı çekmişti. (1- Padişahın bu hastalığı, Almanyadan getirilen profesör (Doktor Dizraili)- nin yaptığı ameliyat neticesinde me - saneden iki büyük taş çıkarılmak su - retile âfiyete tebeddül etmişti. Fakat Yusuf İzzeddin efendinin kalbine de artık büyük bir emniyetsizlik gelmiş - ti. Buna binaen mevkini sağlamlaş - tırmağa karar vermişti. Padişah tamamile iadei âfiyet ettik- ten sonra velihat bizzat saraya gitmiş; geçirdiği rahatsızlıktan dolayi beyanı memnuniyet etmiş; avdet edeceği za- man kendi elile yazdığı bir mektubu Beşinci sultan Mehmede vererek : — Münasip bir zamanda mütalâa buyurursunuz. Yalnız, cevap buyurul- masını niyaz ederim. Demişti. Beşinci sultan Mehmed, Bu mektu- bu merak etmiş; veliaht kapıdan çı - BÜKREŞ 18: Plâk, 19,20: Devamı.. 20: Konfe- rans, 20,20: Keman konseri. 20,50: Koro konseri, 21,30: Senfonik radyo orkestrası, 23,40: Almanca, fransızca haberler, BUDAPEŞTE 20: Çingene musikisi, 20,30: Konfe - rans, 21: Sesli filimlerden plâklar, 21,40: Haberler, 22:; Konservatuvardan — nakil (Şopen, Goldmark, List). 23,05: Salon orkestrası, 24: Çingene musikisi. PRAG 18.20:; Piyano konseri, 19,10: Alman- ca neşriyat, 20,15: Radyo varyetesi, 21,30: Konferana, 22,05: Ukrayna hâlk müsi - kisi, 23,15: Kuartet konseri. MOSKOVA 18,30: Konser, 20: Halk şarkıları, 22: Almanca neşriyat, 23; Framsızca, 24: Fe- lemenkçe., VARŞOVA 18,30: Küçük radyo orkestrası, 18,50: Mühtelif, 20: Viyolonsel müsikisi, 20,45: Şarkılı radyo popurisi, 22: Senfonik kon- ser, 23,15: Flüt konseri, 23,35: Dans mu- sikisi, 3 Haziran Çarşamba İSTANBUL 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haber. hanelerine intizar ediyorum.) Denil - mişti. Bu mektup, artık bir ayağı mezarın kenarına dayanmış olan beşinci Sul - tan Mehmedi çok mütecesir etmişti. Hattâ; bu meseleyi bizzat istişare et - tiği mabeyin başkâtibi Ali Fuat Beye: — Blirim... Efendinin kalbine bu şüpheyi sokan, bizim biraderdir. Bu mesele için beni de az tazyik etmemiş- ti... Fakat neme lâzım benim. Ben, va- risten mal kaçırmak istemem. Demiş; ve Yusuf İzzeddin Efendiyi temin ve tatmin etmek için derhal baş- kâtip Ali Fuat Beyi; veliahtın sarayına göndermişti. (2) Sırası gelmişken şu hakikati de söy- lemek lâzımdır ki; beşinci Sultan Meh- met büyük bir doğruluk göstermişı (Abdülmecit oğulları) ile (Abdülüziz oğulları) arasında senelerdenberi de - vam eden rekabete rağmen, Vahded - dinin veliahtlik arzusuna kat'iyyen r- ve mümaşat göst! Beşinci Sultan Mehmet, yalnız veli- ahdı tatmin edecek bir cevap gönder- mekle kalmamış, ertesi günü serya - verini de Yusuf İzzeddin Efendiye göndererek: — Asla ve kat'â sıkılmasınlar. Ar- — benziyordu. Yolun iki tarafındaki çitle-| — Salih, bu adama doğru İlerlerciş, ve- * panı mesteden bir hava dalgalanıyordu. Demişti. Ve; çarçabuk ortadan kay- Parlak bir mehtap, her tarafa donuk Burada; - ki: TDkEL ON h bir nur serpiyordu. Geçtikleri yerler, Ş işnememesi için - ağzı sım: ikı bağlı lan bi H nn Gi Blçamliz e HARRRE ! gin arkasından, ayva, elma, şeftali, ka- isti ü Oyasi, nar, portakal, kara dut ağaçları :Thn:ımx;ı î:mîam. katırı Selihe yükseliyordu. Bunların kokuları, bee| — Seyit İbrahimden aldığım tali - salkımların, anber çiçeklerinin tat-| mat, böyle... Artık, ben gidiyorum. rayihalarile karışıyor; her tarafta in-|Hadi, yolunuz açık olsun!.. Bütün bu İâtif ve sehhar manzara -|koluvermişti. hin iki tarafında yalçın kayalardan mü-| — Salih, katırı çekerek Melihanın ö - pekkep iki dağ Yü'kıeliyoı: unk_i lıı Dlse aü i.çeM b el c beri tennet bahçelerini kucaklamak isti -| ,ketle, kücilerişla dirimik bıî'nmlç: ler, 19,15: Muhtelif plâklar, 19,30: Kı - zılay gamına konferanst Dr, Arif Hik « mek - tarafından Halk musikisi (plâk), 20,30: Stüdyo or- kestraları, 21,30: Son haberler, Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile « cektir. (Sulhta Kızılay), TAKVIM 20: kar çıkmız zarfı yırtarak göz gezdir - mişti... Mektup, gayet hazin bir li - sanla yazılmış olup, sonundat doğru şöyle bir çıkıp dolaşsınlar, Mas- (Şer'an, kanunen ve aklen hiç bir|raflarını, ben tesviye ettiririm. sebep olmadığı halde; ire ve istihkak| - Diye haber yollamıştı. ile malik olduğum veliahtlik hakkı -| — Yusuf İzzeddin Efendi, padişahın nın gasp ve biraderi hümayunları Vah-|bu haberini büyük bir memnuniyetle deddin efendiye kurban edilmek iste -| karşılamıştı. nildiğini istidlâl ediyorum. Filhakika| — Vahdeddin, gene Ibrahim ve Beşir cihanın kâffei makam, meratıp ve me-|ağa vasıtasile bu seyahatin önüne geç- nazili fani ise de hakkımdan hiç bir|mek istemiş ise de, muvaffak olama - suretle feragat etmek istemiyorum. |mıştı. Çünkü bu seyahate, hükümet te Binaenaleyh, istikamet ve adalete | taraftardı. makrun olan vicdanı pâkinize dehalet| Her şey hazır - edilmlşti. Padişah, ederek veliahtlikten iskat edilmiyece -| (cski başmabeyincisi Lütfi Simavt zu buyururlarsa; Viyanaya, Berline yormuş gibi görünüyordu. — Haydi bakalım, Salih.. Düş ö - ? Ay; bütün haşmetile, bu iki dağın | (ijme. Yolu göster. — fam ortasında asılmış; büyük ve yal - Hızlı bir fenere benziyordu... Kurbağa k ti, yılanların - tıpkı para sayılır - en çıkan madeni sesi andıran - mutta- Fit ıslıklarına karışıyor; — vakit vakit ükselen köpek sesleri, yalçın kaya - l E:dı uzun akislerle sürükleniyordu. Tarlalar, gittikçe seyrekleşiyor; yol — büyük bir ırmağın kenarını takip edi- yordu. Artık (Ubyan dağı) nin etek- Terindeki döküntü kayalar başlıyor, yol gittikçe yükseliyordu. Uzaktan kulakları dolduran bir su Şırıltısı işitiliyordu. Meliha, çevik a - Odımlarla, sessizce ilerliyor; — yanında yürüyen Salih; kesik kesik ifadelerle Şöyleniyordu: — İşte.. Şu kayaları döndüğümüz / gibi, büyük çağlıyanı göreceğiz.. - mem, hiç orayı gördünüz mü?.. Şüp - iz ki Allahın cennetinden bir par- . Tevekkeli, bütün San'a halkı Cuma günü oraya dökülmüyorlar.. Yo- — puldunuzsa, burada biraz dinlenebil n B Hayır.. Yürüyelim. — Yürüyorlar... Yolun iki tarafındaki, — ki ses birden haykırdı. Dört kuvvetli kol birden ölünün kol- Jarına yapıştı. — Bu bir ölü değil... — Damarlarında kan dolaşıyor. .. — Korkuyor - da... Ölüler k — Ben anlamıştım zaten... Nitakerit çırpınıyordu. Genç Firavun korku ve telüş içinde il — Bdim geri çekilmişti. Bu sırada ufukta bir kızarıklık oldu. Ay doğdu ve ortalık aydınlardı. Nitakerit çırpınıyordu. Şimdi elinde nereden bulduğu anlaşıla- | du: yan bir de hançer vardı. Onu önce ken- disini tutmak isteyenlere savurdu. Lâkü şey yapamadı. Ay doğmuştu. — Onun yüzü görünmüştü. — Buruşuk, yanık ve derisi soyulmuş, kir- jmak için #söz vermişl... n |ni mezarında ziyaret etmiştir. Demişti. Salih; o büyük havuzun üst tara - fından dolaşarak, her tarafı çakıllı ka- yalardan mürekkep bir patikaya gir - mişti. Genç Cebelli, kayalar arasından ça- kılları yuvarlıya yuvarlıya — ilerliyor; ara sıra da söyleniyordu: — Burada yol, biraz fenadır... Ka- tırın gemini sakın boş bırakma... Şu Fidde boğazını geçersek, yol ar- tık düzelir... Ve sonra; mehtabın alacakaranlığı içinde, mik'ap şeklinde kesilmiş yük - sek bir kayanın üstünde hayal meyal görünen beyaz bir binayı parmağının ucu ile gösteriyor: — İşte.. Dobrum kaeri... Bir zaman- lar; Zeydt imamları buraya gelirler, burada zevkü safa ederlermiş... Bu - rada bir ay yaşıyan, on senelik hayat kazanırmış... Bu köşke akan su, cen - li -İnette kaynar buraya taşarmış. Meliha, merak ederek sormuştu: — Şimdi kim oturuyor, burada?.. (Arkası var) li bakır renginde bir yüz... Yalnız o güzel ve yeşil gözler hâlâ et- rafı büyüleyecek gibiydi. Hançer son defa havaya kalktı. Buruşuk we yanık yüzlü kadının göğ- korkmaz- | süne saplandı. Bu kadının kim olduğunu — anlayama- dılar. Genç Fir'avun şimdi iki adamla birlik- ki te mezara indi. Orada Nitakeritin mezarı- ni açtılar. Onu mumyasının içinde vaktiy- le koydukları gibi rahat rahat uyurken bul- dular. Ertesi gün şehirde çu haber dolaşıyor- Fir'avun Anda Nat dün gece annesi- Artık uslu durmasını, yollarda kalan erkeklere acıma- sıni yalvarmış Nitakerit oğlunun — hatırını kırmamış ve bir daha mezarından kalkma- ğime dair zatı teminat istiyorum. | İMSAK f rizayı Bari ve âli derse bunun mes'uliyetinin AM; Rebiülevelı—s_ 6 |2 desinden not edilmiştir. O zamam umumiye mensup olup bugün de hali ha- 4| Mhıh—hrdıhı*'uü- yabilir, —— —— l Emlâk ve Eytam Bankası ilânları ı Taksitle Satılık ev Esas No. sı Mevkii ve nev'i Depozito y Lira ——MM ? —————M —— 452 Beyoğlun'da Kamerhatun Mahallesinde Top- — 5000 çular Sokağında eski 18 yeni 20 No.lı ev (arsası 463 metro murabbardır.) Tafsilütı yukarıda yazılı ev birinci taksiti peşin ve geri kalan yedi taksiti yedi senede ve yedi müsavi kısımda ve şu süretle tamamı faizsiz sekiz müsavi takâitte ödenmek şartile kapalı zarfla arttırmağa konulmuştur. İhale 10 Haziran 1936 tarihine tesadüf eden Çarşamba günü saat onda Şubemizde yapılacaktır. İsteklilerin Şubemize müracaatla tafsilât ve bir lira mukabilinde birer şartname alarak şartnamede ya- zi hükümler dairesinde teklif mektuplarını © gün saat ona kadar Şubemize vermeleri (1859)| Kadıköy Va r Direktörlüğü ilânları Hakikt Taşdelen Suyu Büyük damacanalarda çift, küçük damacanalarla galon şişelerin üzerinde tek kurşun mühür olanlardır. Bu mühürlerin bir tarafında (Evkaf ) diğer tarafında ( Taşdelen ) damgası vardır, Bu kurşun mühürler Evkaf amelesi tarafından maktadır. Sayın balkın bu kurşun mühürlere dikkat koşnltınca kurşunları da imha eyelmeleri tavsiye olunur. Taşdelen kaynağında damacana ve şişeler dolduruldukta memurumuzca zımbalan- etmeleri ve şişeleri 420983,, ha ğ z D İ 3 şahanelerinden tahriri | Bey) in veliahda refakat etmesini arzu Bu teminat veril -|etmişti. Veliaht, padişahın bu arzu - mediği ve hakkımıza tecavüz edildiği |sunu büyük bir memnuniyetle kabul takdirde bizim de hakkımızı icap eden|ederek derhal kendi nezdine irsali için şekilde arıyacağımızı ve bu bapta hilâ- |sadrâzam Sait Halim Paşaya haber bir hareket zuhur e- | göndermişti. de müseb-| O tarihte Adada oturan Lütü Si - mavi Bey, Sait Halim Paşadan aldığı (1) Bizzat Bahaeddin Şakâr beyin ifa- | (.Jgraf üzerine doğruca veliahtın Zin- cirlikuyudaki köşküne gitmişti. Fakat Lütfi Simavi Bey köşke gi - derken bir hayli tereddüt * içinde idi. Çünkü Vahdeddinin bendegünı tara - fından kasten işaa edilen bir çok şey- leri duymuş; gene Vahdeddin tara - fından çevrilen entrikalar yüzünden, ittihatçılar arasında da veliahtın hastar lığına dair bir kanaat mevcut olduğu - nu işitmiş; bu sebeplere binaen Yu « suf İzzeddin Efendiyi cinnet halinde bulacağını zannetmişti. Lütfi Simavi Bey, bu düşünce ile ve- hahtın huzuruna girmişti. Velinht ise onu görür görmez! — Ah Lütfi Beyl. Nerelerdesiniz?. Eğer siz sarayda olsaydınız, bizi bu ka- dar üzen haller zuhura gelmezdi... Bi- lirim. Siz, hakkı seven bir zatsınız. Demişti... Lütfi Simavi Bey, zaten karışık bir fikirle veliahtın huzuruna girdiği için, bir anda söylenen şu söz- lerden maksadı ihata edememiş; zihnindeki kanaaâte kuvvet vermişti. Fa kat; aradan beş on dakika geçer geç- mez, Lütfi Simavi Beyin kaanati de Zgişmiş; artık bir (saltanat delisi) nin değil; hakkını müdafaa etmek istiyen bir kimsenin karşısında bulunduğuna hükmeylemişti. İstitrat olarak arzedelim ki; bu me- selenin iç yüzüne herkesten evvel Lütfi Simavi Bey temas etmişti. O henüz beşinci Sultan Mehmedin başmabeyin- cisi iken Vahdeddin saraya gelmiş; (velihadı sani) lik için padişaha mü- racaat etmişti. (Arkası var) (2) Çok dürüst bir zat olan .—_ (Ali Fual Bey tarafından nakledilmiştir. j