“Taşladığım o kara yılan meğer bir insanm_ış!,, suln dedi, desti odanın tü öboı- ada, bir köşede idi, ihtiyar kolunu uzat tı, kol uzadı, uzadı dört kulaç ötedeki Sitiye kadar vardı. O zaman bağırarak yerimden fırladım. vanın başına atar. Yılan bir #çrar, duvarın altındaki kovuğa kaçar kaybolur: 'Taş yaralamış olduğundan Bir aralık yataktaki hasta: «Baba ya mıyorum, d Unda, &lih Mahmut, İstanbulun en ta- Dinmiş avcılarındandır. Çok — gez- oralarda Tiştir. Çok Tanmaşİ| kan damlaları kalır... Ü Bane zağısan " Başaa ea akıma İi Mustafacığım her zamanki güler yüz. Yazıyı ve bunu takip edecek olanları ge- || 19 ©ve geldi. Ana kapıyı aç diye scalendi. firip önümüze koyduğu saman itirat e- J| Oturduk Allah e verdiyse ana oğul kar- b İg karşıya yedik. Tam pekmezi kaşıklarken tü M anlattığı şeylere inanmalıta güç- a Sektik. İstanbulun meşhur avcısı bi- _”n'““l dolü bakışlarımız karşısında oldi Ü. Bütün vak'aların — yaşanmış Olunu, kahramanlarının kısmen Sağ, M Ölü bulunmalarına râğmen mu- :ı_':"'ndo herkesçe tanındığım, —anlar- y :nm bizzat ağmılarından dinlediğini öönn hu her saman ispat — edebileceğini M '.h,:dL Bunun üzerine biz de çok meraklı mm"" hikâyeleri koymakla beraber hü- Si bahsında kendisini oku- yi kT el W“" Başbaşa ııııııı:ı ı.mıııu_.p birdenbire kapı çalındı «kim ola.. hayro- lav diye seslendim baktım — tarlamızdaki yanaşma Ali gelmiş, uağaya bir çift lâfım varı dedi. Mustafanın tarlaı kulübesi- ne iki adâm gelip tarlanın sahibini var git bul, bize getir. Biz tepedeki — kara evde bekliyoruz. Ona - söyliyeceklerimiz dedikletini söyledi. Benim oğul da kanıp dekıldr peşlerine gitti. Benim içime daha ocanda bir kurt düştüydü ya, Susakaldım bir şey demedim: Kara ev dediği köyden uzak Ahlatlı bayırin tâ tepesinde boş, e- ki,: damı; tavanı çökük bir virani. Göce yatsıdan sonra oraya' âdam varır mı? Ya- naşma önde Mustafa arkada yıkık evin ka- pısına dayanırlar. Tamn kapının — ağzında yanaşma Ali birdenbire kayboluverir Dayın içeri girer, bakınca ağzı âçık kalır. Güzel, her tarafı döşeli dayalı büyük bir -odanın ortasına yere bir yatak serilmiş içine ayın on dördü kadar yakışıklı, alımlı bir deli- kanlı uzanmış, inim inim' inliyor. Başında ihtiyar bir adam mendili gözlerinde hıçkı- var.. İıı.,_t::'" Bine her sene bir defa İzmitlen daki y Selir. Erenköy, Göztepe civanın- elleriyişleri dolaşır. Bir sene zarfında Fanilâlı, Grüp hazırladığı yün çorapları, K T e GBün'Ş GraR ai İra hıçkırm ağlar durur. Yaşlı bir kadın da Satuktan sönen aa NaK Ve aa aa n L eanm kollarını, dizlerini ovalat. Musta: © _hıuı döner gider. Yetmiş yaşını ._m:î-ıg-ı olduğu halde aklı fikri yerinde, Gincağı, . Kalbli, sohbeti pek tath bir kas inç ©© olduğundan her gittği evde se- fa dayı bunları görünce şaşar kalır. Kon- dini gören ihtiyar eliyle işaret edip yanına çağırır. Kulağına eğilip yavaşça «bak yap- Çç ve a b böğüidin' ral Mustafa- «b. İ Muhabbe!tl, Ja | tağaNI beğendin mi?..» der Mustafa uben :" kaç gün misafir el Bisim ceimize |96 ettim ki..» diye sorunca «oğlum —me- © her a Z raklıdır. Sık sik tebdil gezer. Akşam sen '“ne gelip böyle günlerce kalırdı. vay gaç böyle bir akşam mangal başında < Sfatırken anlatmağa başladı: başı, K€eçen sene Mustafa — dayınızın ç eler geldi neler. Dâğ gibi evlâdim '“n bir mum gibi #sönüp gidiverecek- onu taşlamışsın. Bak şuna, nasıl kıydın gö- ğös kemikleri kırılmış» deyince benim oğul bütün bütün şaşalayıp «hayır ağa ben böyle sey yapmadım. Bunda bele bir yanlışlık var» cevabını verirse de onlar daha — bir şey söylemezler. Bir aralık yataktaki haata #baba yanıyorum su eletv der. Desti oda- nan tâ öbür ucunda bir küşede imiş ihtiyar kolunu uzatır. Kolu uzar, eli o dört kulaç ilerdeki destiye kadar varır. Bunu da gö rünce Mustafa dayının bütün bütün ödü patlar... Canı ağzına gelir hiç Tâf etmeden tersyüzü döner kapıdan kendini dışarı u- tar. Koşa koşa, düşe kalka &ve gelir. Ben de mum- dibinde çorap — örüyor- dum. Kapı yıkılıyor sandım koştum açtım. Baktım benim oğlan soluk gözlü, — nefesi tıkıl. Orada: Mumu kaldirip bir yol yü- züne bakınca ceyvahlar olsunı dedim. Ağ- z bir karış sola kaymış. burnu da sağ tara- fa çarpılmış, acayip bir şey olmuş. Gözleri ölü gözü gibi donuk. Bir yere dikilip diki- tip kalıyor. Sana ne ettiler; çocuka diye haykırdım. Dili tutuk.. işmar etti elleriyle.. Onu aldım hekime koştum. #Korkudan» dedi. İlâç verdi. Ertesi gün yanaşmayı buldum «Ali ne ettin benim oğlana?» dedim. Baktım onun hiç bir şeyden haberi bile yok. «Dün gece bize gelip Mustafayı alıp — götüren sen değil miydin? dedim. «Ben kulübeden dışarı bile çıkmadım» dedi. © gün oğlumun dili açılmadı. Sonra || süylemeğe başladı. Olanı biteni anlatlı. İ- ki ay uğraştıktan sonra da tamamen kur- Bi — Bir kazaya mmı uğradı Fatna nine? L't-iıış: kazasi evlüdım. “Keşke — kolu, Bir gö, "'_l"!dl da o hale — gelmeseydi. & bup eliydiniz aralan gibi evlâdımın ağ- inden v birer tarafa çarpıldı. Gözleri e- dikilip l“:ı'-mıı bir halde bir yere dikilip fim onu ordu. Ah, ah ben neler Çek- elimgı ” Pt halden kurtarıncaya — kadar.. :îı.._' Avucumda ne varsa hekimlere, i- r Z tönm, Sömiş olsun Fatma nine inşaallah :ıem"' döner. binik ŞeSti. Geçti evlâdım amma biz de Endi kendi ©ğlum bu hale — uğrayınca Yim di *ndime ahtettim eşe dosta söyliye- dine j;_sn. sen ol evlâdım sakın ken- dayının P 'N yılana dokunma, Mustafa — g, “"na bu hal hep' ondan geldi Ü gibi, Szum Fatma nine anlat bize oldu- nlatacağım tabil,.. Hiç anlatmaz en güz vakti bir akşam Mus- N evin nevalesini — torbasına düzülür. Yokuşu çıkı k - & - çıkar artıl Ckta hi:"' adımlık bir yol kalmış, işte ora- Söreklenmiz hf'“’ yıkık duvarın kenarında Hirsin b iş bir kara yılan yatıyor. Ne ili- t ve L Amma olacak., çeytan! ra- Yürlü a:;: içinden onu düşter durur. Bir Yerden bir l':"î"l geçip yoluna gidemez. a parçası alıp uyuyan hay- İhıa ai Miyun 3, o“ Pazarda, Yup & yola tuldu. Aman çocuklar yılan taşlamayın. Hep ona benzersiniz ha »-« — Salih Mahmut İki faaliyetlerini tahfife —memur hati İngiltere ile İtalya arasında 7 yeni bir dava çıkaran serseri * * * Henri Lavrens, iki tarafı da aldatarak Habeşis- tanın İngiltereden dumdum kurşunu aldığını gös- teren vesikayı nasıl ele geçirdiğini ve İtalyanlara nasıl yolladığını anlatıyor Henri Lavren'in Ingiliz gazetelerinde çıkan dört pozu Habeşlerin İtalyanlara karşı İngilterede yı yılan dümdüm kurşunları kullandıkları- na dair İtalya tarafından resmen ileri sü- rük.a ithamlara cevap veren İngiltere dış bakıaı Mister Eden, miralay Lopez veya Meze« “isimlerini taşıyan şüpheli bir adam- dan bahsetmiş ve İtalyanların bu adam ta- tafından ortaya atılan bir vesikaya dayan- dıklarını, iddiaların doğru olmadığını söy- lemişti. Bu miralay Lopez de birdenbire şöhret kazanmıştı. ' Deyli — Ekepres — bü adami bularak işin içyüzünü kendisine, noter kar- şısında yazdırmıştır. Yazdığı yazının dik- kate değer taraflarımı naklediyoruz: Dört Saat Yaşayan Miralay «Bir aralık Miralay Lopaz ve miralay Mezler isimlerini taşıdığımı itiraf ederim. Bu isimlerin ikini de hayalimde dörder sa- atten fazla yaşamadı ve bunlar ancak İn- gilterenin Habeşlere dumdum kurşunü vermediğini isbat ettikleri için bu isimleri taşımış olmaktan dolayı zerre kadar hicap uyorum. duy"bıli:ılq Lopez ile Miralay Mezler'in hikâyesini başından sonuna kadar, göğstüm kabara kabara anlatacağım. Yapmadık İş Bırakmayan Bir Serseri 1872 de Avusturlyada doğdum. Adım Henri Lavrens Bernstien'dir. Büyük harp başladığı srada bunu hükümetin malüma- tı altında Hönri Lavrens yaptım. Boer har« bine iştirak ve 1897 de Niger'e gönderi- len seferi hey'etle hareket etlim. Niger- den Cenubi Afrikaya gittim ve daha sonra Maksim Nordenfelt top ve mühimmat şir- ketinde çalıştım. 1819 da Cenubi Amerikaya giderek madencilik ve ticaretle meşgul oldum. Ve Bolivya ordusunda çalışarak binba- şı oldum, miralay Santa Kruz'un kumanda- si altında topçu muallimliği yaptım. Bolivyadan Japonyaya giderek 100,000 Japonun bu memlekete muhacereti mese- lesiyle meşgul oldum. Fakat Japonyanın pek fazla teminat istemesi yüzünden bu proje suya düştü. Japonyadan Şiliye dö: Perek teneke madeni ile meşgul olan bir milyonerle çalıştım ve bu sayade maden- ciliği öğrendim. Bunun Üzerine, Santiago- da maden müşaviri olarak çalıştım ve bu sayede binlerce Hira kazanıp — kaybettim. Valpariso'da kopan zelzele yüzünden müt- hiş zararlara uğradım. Bu memleketi bi- rakarak Peru'ya gitmek mecburiyeti hasıl olmuştu. Orada Cumur Reisi Leguia'ya hu- sasi müşavirlik yaptım. Nihayet 1912 de Londraya gelerek evlendim ve sahnede ça- hıştım. Riyaseti Cumhur Müşavirliğinden Casusluğa Büyük harp koptuğu zaman — orduya girmek için çalıştımsa da muvaffak — ola- madım. Çünkü yaşlı idim. İsmimi değişti- rerek bir sinema kumpanyasında çalıştım. Harbin sonuna doğru, yarı siyasi bir teşek- kül namına Sovyet Rusyanın İngilterede- edildim. Deruhte ettiğim iş bir hayli tehlikeli — idi. Bu sırada Alexander Radoll ismini takın- paş ve İngiltere aleyhinde çalşan bir çok (du. Bunlar Romaya gönderilecek, tşekilâta karışmış ve suikastlar hazırlayan ihtilâlcilerle dürüp — kalkmağa * başlamış- tım, Bu sırada vazi: şebekelerinin bir sürü vesikalarını ele ge- çirmiş, kendimi tehlikeye atarak — bunları çalmıştım. Benim bu vesikaları pek paha- lya sattığım söyleniyorsa da ashı yoktur. Zinoviyelin mektubunu Mister Makdonal- de 500 isterline sattığım iddia — ediliyor. Fakat bu da yalandır. Ömrümde Mister Makdonaldı görmedim — ve Zinoviyef'in mektubu ile uzaktan yakından hiç bir alâ- kam yoktur. Sovyetlerin mesâisini — sene- lerce takip ettikten sonra 1927 de bir müs zikholde çalışmağa başladım ve daha son- ra. Bolivya'ya gittim.» Geri döndüğüm za- man bütün servetim / 1000 isterlinden iba- retti. Londraya geri dönerek bu parayı iş- letmek istedimse de muvaffak olamadım ve parayı kaybederek iki senemi bir san- dalya üzerinde geçirdim. Nihayet hastane- ye düşerek ameliyat oldum. İtalya Hükümetinden İş İsteyen Adama 1934 de bir tütüncü mağazası açtımsa da geçen yıl işlerim bozuldu. İtalyan hü- kümetine muracaat ederek iş istemeyi dü- şündüm ve iş istedim. Bana — Londradaki Habeşlilerin faaliyetini araştırmam, neler aldıklarını, tediyatı nasıl yaptıklarımı, sa- tın aldıkları şeyleri Kızıldenizin hangi li- manlarına gönderdiklerini tahkik etmem (teklif edildi. Bu sırada İngiltere Dış Baka- nlığına bir mektup yazarak İtalyanın aske- Ti memurlariyle temasta bulunduğum için memlekete müfit olabileceğimi — yazdım. Bundan başka İtalyanlara da İngilterenin menfaatlerine muzır olabilecek hiç bir işe girişemiyeceğimi söyledim. Sonra — tahkik edeceğim meseleleri harbiye nezaretine bil- direrek bunların İngiltere menafhi ile alâ. kadar olmadığını anladım. İtalyaya Verilen Talimat Bu işlerle meşgul olduğum sırada bana İtalyan askerleri içinde dumdum — kurşun- lariyle yaralananlar bulunduğunu söyledi- ler. Avrupadaki İtalyan sefaretlerinin her biri, her Avrupa — memlekelinde — yapılan İdumdum kurşunlarından mümune - anyor- daha Sevgilisini kıskanan genç kız yattım, Hâkim suçluya döndü: — Niçin yaptın bu işi?.' Biri «15», biri «07» yaşında iki kız çocuğu. Yanyana durdular; tanıyor, bozuluyor. öteki; laklarının arkasına attığı saçlarım dü » zeltmek için dönüp dinleyiciler yerini yarı yarıya dolduran uzun fav şikletli delikanlıların meraklı gözlerine gülüyor. Hakim küçüğe sordu: — Davanız nedir?, — Efendim, biz bir evde oturuyor- duk. Bir akşam ben sokak — kapısında dürürken, beni arkamdan İterek mer - divenlerden yuvarladı, bir hafta hasta 'sonra İtalyan askerlerini yaralayan kurşun- Jarla mukayese edilecekti. Miralay Lopez Sahnede İşte bu zaman Miralay Lopez — olmayı düşündüm ve bir saat için bu rolü oynadım, bu bir saat içinde üç müeceseseyi ziyaret e- derek dumdum kurşunları nümuneleri al- dim ve bunları İtalyanlara verdim. Fakat bunların Habeşistanda kullanılan — cinsten olmadıkları anlaşıldı. İtalyanlar daha baş- ka nümuneler bulmamı söylediler. Ve bu gdelfa Miralay Mezler rolüne girdim ve iki nümune daha buldum. Daha sonra Bir- Mmingham'a gittim ve buradan da birkaç nümune elde edebildim. Fakat bunlar da İtalyanların yaptıkları tahkikata — yarama- di Bunun üzerine Habeşlerin. mühimmat jşini tahkika memur edildim. Habeşlerin, Sehuri'mmer adlı bir adamla temas ettik. leri malümdu, Habeş sefirine bir mektup . yazarak Habeşistanda bir takım imtiyazlar mukabilinde istedikleri kadat mübhimmat teminine hazır olduğumu bildirdim. Habeş elçisi kendisini görmemi istedi. Habeş se- firi doktor Martin İtalyanların Habeşistan« da yaptıklarını anlattı ve gaz bombalariyle zehirli gaz kullandıklarını söyledi. Habeş- ler de İtalyanlara mukabele etmek ve müş- tevlileri memleketlerinden çıkarıp atmak istiyorlardı. Habeşlere takdim ettiğim listede yu- muşak kurgun da vardı. Habeş elçisi büs tün listeyi tasdik etti ve bütün bunları el ,de etmek için bana salâhiyet verdi. Bu vesikaya, fabrikalardan bir miktar dumdum kurşunu nümuneleri elde etmek için ihtiyacım vardı. Sonra aldığım tali- mat dairesinde bu vesikayı İtalyanlara ver- dim ve vesika Romaya gitti, İtalyanlar ba- pa pek büyük mükâfat vadetmişlerdi. On para almadım. Vesikanın neşrinden sonra benden iza- hat istenmesini bekledim. Beni arayan s0- ran bulunmadığı için Harbiye nezaretinin istihbarat dairesine giderek vaziyeti anlat- tım ve İtalyanların verdikleri bütün kâğıt- ları ve sualleri teslim ettim. Miralay Lopez ile Miralay Mezer hakkında bütün bildik- letim bundan ibarettir. Bundan sonra ne yapacağıma gelince istikbal parlak görünmüyor. Galiba yine sahneye dönerek ve hokkabazlık ederek ekmeğimi kazanacağım. b Hayatta Gördüklerimiz — Yapmadım efendim. Hava yağe murluydu. Ayağı kaydı, kendi düştü. Mahkeme davacı şahitlerinin dinlen- mesine bırakıldı. Koridorda şikletli dost- lar büyüğün etrafını aldılar: O hırçın bir sesle: — Tabii, de sevgilimin yolunu beklerse merdi « diyordu. Gözümün önün. venlerden itmek değil, uçuruma yuvar- lasam azdır. z zi ada