NLT Y T SON POSTA Şnyfa BK 27 Mayıs KORKUNÇ MACERALAR “Taşladığım o kara yılan meğer bir insanmış!,, Bir aralık yataktaki hasta: «Baba ya nıyorum, su!l» dedi, desti odanın tâ öbür : ida, bir köşede idi, ihtiyar kolunu uzat tı, kol üuza de“'" kadar vardı. O Sumain bağırarak yerimden fırladım. a vanın başına atar, Yılan bir sıçrar, duvarın altındaki kovuğa kaçar kaybolur: Taş yaralamış olduğundan kan damlaları kalır... >1. Mustafacığım her zamanki güler yüz- le eve geldi. Ana kapıyı aç diye seslendi. Oturduk Allah ne verdiyse ana oğul kar- şı karşıya yedik. Tam pekmezi kaşıklarken birdenbire kapı çalındı «kim -ola.. hayro- lah diye seslendim baktım tarlamızdaki yanaşma Ali gelmiş, «ağaya bir çift lâfım var» dedi. Mustafanın tarladaki kulübesi- ne iki adam gelip tarlanın sahibini var git bul; bize getir. Biz tepedeki — kara evde bekliyoruz. Ona söyliyeceklerimiz — var.. dedikletini söyledi. Benim oğul da kanıp takıldı.peşlerine gitti. Benim içime daha osanda bir kurt düştüydü ya. Susakaldım bir şey demedim: Kara ev dediği köyden uzak Ahlatlı bayırin tâ tepesinde boş, es- alih Mahmut, İstanbulun en ta- ımştu_'mllms avcılarındandır. Çok gez- tk B. Çok görmüştür, çok adam tanımış- yağ.yım rağmen aşağıda okuyacağınız irip "& bunu takip edecek olanları ge- Ürrü Önümüze koyduğu zaman itiraf e- e ki anlattığı şeylere inanmakta Büç- Sektik. İstanbulun meşhur avcısı bi- Süphe dolu bakışlarımız karşısında mğî“ğu“ü- Bütün vak'aların — yaşanmış ' : nu, kahramanlarının kısmen sağ, hîtleîın ölü bulunmalarına rağmen mu- tıkı Nde herkesçe tanındığını, anlat- Arını bizzat ağzılarından dinlediğini “yb“n“ her zaman ispat edebileceğini 3 Ula:dı Bunun üzerine biz de çok mem_-klı bu hikâyeleri koymakla beraber hü- Ti t oldükları bahsında kendisini okü- Uüı::h başbaşa bırakmayı- münasip x Üa y ıt D Jaj 55 A, Fatm, lerinden Mustafa dayının “anası bu ki oralarda Ve yatsıdan sonra orâya âadam varır mı? Ya- naşma önde Mustafa arkada yıkık evin ka- pısına dayanırlar. Tam kapinın — ağzında yanaşma Ali birdenbire kayboluverir Dayın içeri girer, bakınca ağzı açık kalır. Güzel, her tarafı döşeli dayalı büyük bir odanın ortasına yere bir yatak serilmiş içine ayın on dördü kadar yakışıklı, alımlı bir deli- kanlı uzanmış, inim inim inliyor. Başında ihtiyar bir adam mendili gözlerinde hıçkı- ya hıçkıra ağlar durur. Yaşlı bir kadın da hastanın kollarını, dizlerini ovalar. Musta- fa dayı bunları görünce şaşar kalır. Ken- dini gören ihtiyar eliyle işaret edip yanına çağırır. Kulağına eğilip yavaşça «bak yap- 'tığını beğendin mi?..» der Mustafa «ben 'ne ettim ki..» diye sorunca «oğlum — me- raklıdır. Sık sık tebdil gezer. Akşam sen onu taşlamışsın. Bak şuna, nasıl kıydın gö- ğüs kemikleri kırılmış» deyince benim oğul bütün bütün şaşalayıp «hayır ağa ben böyle şey yapmadım. Bunda hele bir yanlışlık var» cevabını verirse de onlar daha bir şey şöylemğzler._ Bir aralık yataktaki hasta «baba yanıyorum' su elet» der. Desti ada- nin tâ öbür ucunda bir köşede imiş ihtiyar kolunu uzatır. Kolu uzar, eli o dört kulaç ilerdeki destiye kadar varır. Bunu da gö- rünce Mustafa dayının bütün bütün ödü patlar... Canı ağzına gelir hiç lâf etmeden tersyüzü döner kapıdan kendini dışarı a- tar. Koşa koşa, düşe kalka &ve gelir. Ben de mum - dibinde çorap — örüyor- dum. Kapı yıkılıyor sandım koştum açtım. Baktım benim oğlan solük gözlü, —nefesi tıkılı. Orada.: Mumu kaldirip bir yol yü- züne bakınca ceyvahlar olsun» dedim. Ağ- zı bir karış sola kaymış, burnu da sağ tara- fa çarpilmış, acayip bir şey olmuş. Gözleri kikâ; i dinledim. Fatma nineyi ve İ bir / &sini Göztepe, Erenköy civarında- p, O& kimseler bilirler. | tınl:t;n. nine her sene bir defa İzmitten i l:ı'-. gelir. Erenköy, Göztepe civarın- "iy]qık_ıe:i dolaşır.. Bir sene zarfında .f""ü'llae ““ılp hazırladığı — yün çor_ap!arıt lıttıktan' tözme yatak ve masa örtülerini to) ü sonra döner gider. Yetmiş yaşını temiş “Miş olduğu halde aklı fikri yerinde, dincağış Falbli, sohbeti pek tatlı bir ka- inç vz olduğundan her gittiği evde se- bir kae nj“ı“bbetle karşılanır, ve ısrarla de heıç 8ün misafir edilir. Bizim evimize . *€ne gelip böyle günlerce kalırdı. Çay klane böyle bir akşam mangal başında Ynatırken anlatmağa başladı: - | ğeçen sene Müustafa — dayınızın ler geldi neler. Dağ gibi evlâdım bir mum gibi sönüp gidiverecek- Bo Bir kaza —N ya mi uğradı Fatma nine? Cağı ]: kazasi evlâdım. Keşke koli.f. ir &ör m_ı“).'dl da o hale — gelmeseydi. ummeı'_ydmiz arslan gibi evlâdımın ağ- Vî!j ü u_b"" tarafa çarpıldı. Gözleri e- dikilin yaAmış bir halde bir yere dikilip tim Onu alıyordu. Ah, ah ben neler çek- bij bu halden kurtarıncaya — kadar.. kîlaı-:, ı.vîlw'nd' ne varsa hekimlere, i- Sükür tmh' Aman giden para olsun çok Ka Sürima onu kurtardım ya. Börm '*çmiş olsun Fatma nine inşaallah ı’illik îeç& Geçti evlâdım amma biz de he | - w Sndi lH:ndiıı'ıe "İhılm'l_bu Ser ugr"ıylı.n z ölü gözü gibi donük. Bir yere dikilip diki- h. iye, ahtettim eşe dosta söyliye- İip kalıyor. «Sana ne ettiler; çocuk» diye dine N, sen ol evlâdım sakın ken- haykırdım. Dili tutuk.. işmar etti elleriyle,. d'rın:ıişrey“ yılana dakunma. Mustafa öi aşına bu hal hep ondan geldi &u Bibi “zum Fatma nine anlat bize oldu- Onu aldım hekime koştum. «Korkudan» dedi. İl_âç verdi. N Ertesi gün —yanaşmayı buldum «Ali ne ettin benim oğlana? » dedim. Baktım onun hiç bir şeyden haberi bile yak. «Dün gece bize gelip Mustafayı alıp götüren sen değil miydin? dedim. «Ben kulübeden |. dışarı bile çıkmadım» dedi. O gün oğlumun dili açılmadı. Sonra |, söylemeğe başladı. Olanı biteni anlattı. L ki ay uğraştıktan sonra da tamamen kur- A mıylm:"llhc.ğm tabif... Hiç anlatmaz fa Pazard en zı':iz vakti bir akşam Mus- SYüp ya : .dn b nevalesini — torbasına Ve bay Ol Üzülür. Yokuşu çıkar artık e- Cıkta bir d'dlmlık bir yol kalmış, işte ora- ç.ö 'eklenm;e î?k" yıkık duvarın kenarm.d.a Sirsin he * bir kara yılan yatıyor. Ne ili- dı, uzadı dört kulaç ötedeki |. ).l:i. damı; tavanı-çökük Bir virane. Göce| ciliği öğre İngilte;e : —— — — -ilğ İtalya arasında yeni bir dava çıkaran serseri * * * Henri Lavrens, iki tarafı da aldatarak Habeşis- tanın İngiltereden dumdum kurşunu aldığını gös- we teren vesikayı nasıl ele geçirdiğini ve nasıl yolladığını anlatıyor İtalyanlara Habeşlerin İtalyanlara karşı İngilterede ya pılan dümdüm kurşunları kullandıkları- na dair İtalya tarafından resmen ileri sü- rüka ithamlara cevap veren İngiltere dış bakuaı Mister Eden, miralay Lopez veya Mezex 'isimlerini taşıyan şüpheli bir adam- dan bahsetmiş ve İtalyanların bu adam ta- rafından ortaya atılan bir vesikaya dayan- dıklarıni, iddiaların doğru olmadığını söy- lemişti. . Bu miralay Lopez de birdenbire şöhret kazanmıştı.' Deyli — Ekspres — bü adamı bularak işin içyüzünü kendisine, noter kar- şısında yazdırmıştır. Yazdığı yazının dik- kate değer taraflarını naklediyoruz: Dört Saat Yaşayan Miralay «Bir aralık Miralay Lopez ve minlgy Mezler isimlerini taşıdığımı itiraf ederim. Bu isimlerin ikisi de hayalimde dörder sa- atten fazla yaşamadı ve bunlar ancak' İn- gilterenin Habeşlere dumdum — kurşunü vermediğini isbat ettikleri için bu isimleri taşımış olmaktan dolayı zerre kadar hicap duymuyorum. Miralay Lopez ile Miralay Mezler'in hikâyesini başından sonuna kadar, göğsüm kabara kabara anlatacağım. Yapmadık İş Bırakmayan Bir Serseri 1872 de Avusturlyada doğdum. Adım Henri Lı;nenı Bernstien'dir. Büyük harp başladığı sırada bunu hükümetin malüma- tı altında Hönri Lavrena yaptım. Boer har- bine iştirak ve 1897 de Niger'e gönderi- len seferi hey'etle hareket ettim. — Niger- den Cenubi Afrikaya gittim ve daha s#onra Maksim Nordenfelt top ve mühimmat şir- ketinde çalıştım. ! 1819 da Cenubi Amerikaya giderek madencilik ve ticaretle meşgul oldum. Ve Bolivya ordusunda çalışarak binba- şı oldum, miralay Santa Kruz'un kumanda- altında topçu muallimliği yaptım. Bolivyadan Japonyaya giderek 100,000 Japonun bu memlekete muhacereti mese- lesiyle meşgul oldum. Fakat Jâaponyanın pek fazla teminat istemesi yüzünden bu proje suya düştü. Japonyadan Şiliye dö- nerek teneke madeni ile meşgul olan bir milyonerle çalıştım ve bu sayade maden- ndim, Bunun üzerine, Santiago- da maden müşaviri olarak çalıştım ve bu sayede binlerce İira kazanıp kaybettim. Valpariso'da kopan zelzele yüzünden müt- hiş zararlara uğradım. Bu memleketi bı- rakarak Peru'ya gitmek mecburiyeti hasıl -ol_rmııtu. Orada Cumur Reisi Leguia'ya hu- susi müşavirlik yaptım. Nihayet 1912 de Londraya gelerek evlendim ve sâhnede ça- lıştım. Riyaseti Cumhur Müşavirliğinden Casusluğa Büyük harp koptuğu zaman orduya girmek için çalıştımsa da muvaffak ola- madım. Çünkü yaşlı idim. İsmimi değişti- rerek bir sinema kumpanyasında çalıştım. Harbin sonuna doğru, yarı siyas_'ı' bir teşek- kül namına Soövyet Rusyanın İngilterede- ki faaliyetlerini tahfife memur edildim. Deruhte ettiğim iş bir hayli tehlikeli — idi. Bu sırada Alexander Radoll ismini takın- hat Yerm evlât. Amma olacak., şeytan ra- ü türle ez il;înd u Bi tuldu. Si doğru doğ,î.“ 0n!l dmıt" duîsımîr Aman çocuklar yılan taşlamayın. Hep Erden bir geçip yoluna gidem ŞNİN BAA kaya Parçası uyuyan hay- mış ve İngiltere aleyhinde çalışan bir çok idumdum kurşunlarından nümune ,|du. Bunlar Romaya gönderilecek, tşekilâta karışmış ve suikastlar hazırlayan ihtilâlcilerle düşüp — kalkmağa — başlamış- şebekelerinin bir sürü vesikalarını ele ge- çirmiş, kendimi tehlikeye atarak — bunları çalmıştım. Benim bu vesikaları pek paha- lya sattığım söyleniyorsa da aslı yoktur. Zinoviyefin mektubunu Mister Makdonal- de 500 isterline sattığım iddia — ediliyor. Fakat bu da yalandır. Ömrümde Mister Makdonaldı görmedim — ve Zinoviyef'in mektubu ile uzaktan yakından hiç bir alâ- kam yoktur. Sovyetlerin mesâisini sene- lerce takip ettikten sonra 1927 de bir mü- zikholde çalışmağa başladım ve daha son- man bütün servetim; 1000 isterlinden iba- retti. Londraya geri dönerek bu parayı iş- letmek istedimse de muvaffak olamadım ve parayı kaybederek iki senemi bir san- dalya üzerinde geçirdim. Nihayet hastane- ye düşerek ameliyat oldum. İtalya Hükümetinden İş lıteyeı; Adama 1934 de bir tütüncü mağazası açtımsa '|da geçen yıl işlerim bozuldu. İtalyan hü- 'İkümetine muracaat ederek iş istemeyi dü- şündüm ve iş istedim. Bana — Londradaki Habeşlilerin faaliyetini araştırmam, neler aldıklarını, tediyatı nasıl yaptıklarını, sa- tin aldıkları şeyleri Kızıldenizin hangi 1li- manlarına gönderdiklerini tahkik — etmem teklif edildi. Bu sırada İngiltere Dış Baka- nlığına bir mektup yazarak İtalyanın aske- Ti memurlariyle temasta bulunduğum için memlekete müfit olabileceğimi — yazdım, Bundan başka İtalyanlara da İngilterenin menfaatlerine muzır olabilecek hiç bir işe girişemiyeceğimi söyledim. Sonra - tahkik edeceğim meseleleri harbiye nezaretine bil- direrek bunların İngiltere menafii ile alâ- kadar olmadığını anladım. İtalyaya Verilen Talimat Bu işlerle meşgul olduğum sırada bana İtalyan askerleri içinde dumdum — kurşun- Jariyle yaralananlar bulunduğunu söyledi- ler. Avrupadaki İtalyan sefaretlerinin her biri, her Avrupa memleketinde yapılan arıyor- daha tım, Bu sırada vaziyetim anlaşılmış olsay- | dı, muhakkak öldürülürdüm. Fakat ihtilâl | ra. Bolivya'ya gittim.": Geri döndüğüm za- : Henri Lavren'in İngiliz gazetelerinde çıkan dört pozu sonra İtalyan askerlerini yaralayan kurşun- Jarla mukayese edilecekti. Miralay Lopez Sahnede İşte bu zaman Miralay Lopez olmayı düşündüm ve bir saat için bu rolü oynadım, bu bir saat içinde üç müesseseyi ziyaret e- derek dumdum kurşunları nümuneleri al- dim ve bunları İtalyanlara verdim. Fakat bunların Habeşistanda kullanılan — cinsten olmadıkları anlaşıldı. İtalyanlar daha baş- ka nümuneler bulmamı söylediler. Ve bu defa Miralay Mezler rolüne girdim ve iki nümune daha buldum. Daha sonra Bir- mingham'a gittim ve buradan da birkaç nümune elde edebildim. Fakat bunlar da İtalyanların yaptıkları tahkikata — yarama- dı. " Bunun üzerine Habeşlerin mühimmat işini tahkika memur edildim. Habeşlerin, Şclıuri'in.mcr adlı bir adamla temas ettik- leri malümdu, Habeş sefirine bir mektup yazarak Habeşistanda bir takım imtiyazlar mukabilinde istedikleri kadar —mühimmat teminine hazır olduğumu bildirdim. Habeş elçisi kendisini görmemi istedi. Habeş se- firi doktor Martin İtalyanların Habeşistan- da yaptıklarını anlattı ve gaz bombalariyle zehirli gaz kullandıklarını ı'öy.İ,_iedi. Habeş- ler de İtalyanlara mukabele etmek ve müs- tevlileri memleketlerinden çıkarıp atmak istiyorlardı. Habeşlere takdim ettiğim listede — yu- muşak kurşun da vardı. Habeş elçisi bü- tün İisteyi tasdik etti ve bütün bunları el- ,(de etmek için bana salâhiyet verdi. Bu vesikaya, fabrikalardan bir miktar (dumdum kurşunu nümuneleri elde etmek için ihtiyacım vardı. Sonra aldığım tali- |mat dairesinde bu vesikayı İtalyanlara ver- dim ve vesika Romaya gitti. İtalyanlar ba- na pek büyük mükâfat vadetmişlerdi. On para almadım. Vesikanın neşrinden sonra benden iza« hat istenmesini bekledim. Beni arayan so- ran bulunmadığı için Harbiye nezaretinin istihbarat dairesine giderek vaziyeti anlat- tım ve İtalyanların verdikleri bütün kâğıt- ları ve sualleri teslim ettim. Miralay Lopez ile Miralay Mezer hakkında bütün bildik- lerim bundan ibarettir. Bundan sonra ne yapacağıma gelince istikbal parlak görünmüyor. Galiba yine ,sahneye dönerek ve hokkabazlık ederek ekmeğimi kazanacağım. » â Hayatta Gördüklerimiz Sevgilisini kıskanan genç kız gülüyor. Hakim küçüğe sordu: — Davanız nedir?. Biri «15», biri «17» yaşında iki kız çocuğu, Yanyana durdular; küçük; u- tanıyor, bozuluyor, öteki; arada bir ku- laklarının arkasına attığı saçlarını dü » zeltmek için dönüp dinleyiciler yerini yarı yarıya dolduran uzun favurili, ağzı şikletli delikanlıların meraklı gözlerine — Efendim, biz bir evde oturuyor- duk. Bir akşam ben sökak kapısında durürken, beni arkamdan iterek mer - divenlerden yuvarladı, bir hafta hasta yattım. Hâkim suçluya döndü: — Niçin yaptın bu işi?.' — Yapmadım efendim. Hava yağ- murluydu. Ayağı kaydı, kendi düştü. Mahkeme davacı şahitlerinin dinlen- mesine bırakıldı. Koridorda şikletli dast- lar büyüğün etrafını aldılar: O hıççın bir sesle: — Tabit, diyordu. Gözümün önün- de sevgilimin yolunu beklerse merdi « venlerden itmek değil, uçuruma yuvar- lasam azdır. ' DRL y v —C