6 — Sayfa Pariste hab eri olmadan dolandırmadık banka bırakmıyan n genç kız Moda mağazası tezgahtarhgından birdenbire muazzam bir ticarethane müdürlüğüne yükseldi, fakat bu yükseliş güzel kız için çok tehlikeli oldu Burada Marsel isimli bir kızın başından çok garip bir macera geçmiştir. — Marsel gok iyi bir kızdır. Yegâne kusuru fakir ol Mmasına rağmen güzelliği ve her Parisli kız gibi süsü fazla sevmesidir. Çok güzel olması kendi madan Felâkete sürükledi. bankası —onu — dolandı etti ve mahkemeye verdi. Marsel Taleric Parisin bir moda mağa- Zasında çalışıyordu. Günün birinde bu mağazaya çok - şık gi- Yinmiş orta yaşlı zengin bir adam geldi. Müarsele bir çok iltifatlarda bulundu ve gü- methede ede bitiremedi. Bilhassa buluyor, hele tebessüimüne dayanabilecek bir er - zelliğini gözlerini ve saçlarını fevkalâde keğin mevcut olmadığını söylüyordu. Ziyaretler tekersür ettikçe - bu erkeğin dalkavukluğu Marsel üzerinde de büyük tesir yapmıştı. Böyle ağır başlı bir zengin tarafından sevilmiş olmak Marselin gu - turunu okşamıştı. Bir kaç gün sonra mağazayı ziyaret eden bu zengin adam Marseli gene iltifatlarına garketmiş ve en nihayet © gün bir tan - devu koparmağa muvaffak olmuştu. Randevu verilen yer Paj €n aris « tokrat toplantı yerlerinden birisi idi. Mar- vel de en gik tüvaletini giyerek oraya git- mişti. Şık ve centilmen adam burada Mar- ecli fevkalâde bir surette kabul - etmiş ona — hakikaten bir güzellik perisi ol- duğunu söyledikten sonra hemen kendi - dini de takdim etmiş, çok zengin bir A- merikalı bankerin oğlu olup babasının Av- rTupada işlerine vekâlet etmekte bulundu- funu ve isminin Ceymis Klerk — olduğunu #söylemişti. Ceymis ertesi günü yazıhanesine gel - mesini Marselden rica etmişti. Marsel ertesi günü tayin edilen saatte Çeyınisin ' yazıhanesine gidince — büsbütün yaşırdı. Çok muazzam ve fevkalüde tefriş edilmiş bir idarehane ile karşılaştı. İçeride müthiş bir faaliyet gördü. Ceymis ilk söz olarak genç kızdan, gördüğü şu idareha- neye nezaret etmesini rica etmiş ve hes- disine ayda — beş bin frank ücret vere- ceğini söylemişti. Marsel bu teklifi — bilâ. tereddöt kabül ederek ertesi günden iti - baren de idarehaneye devama başlamıştı . Aradan bir kaç hafta geçtikten —sonra Ceymis fevkalüde müstacel ve mühim bir mesele için Berline gideceğini söyliyerek idarehanenin direktörlüğünü Marsele dev- retmiş ve yola çıkmıştır. İşte felâket bundan sonra başlıyor. Şim- di onun içyüzünü anlatalım: Marsel o günden sonra Mis Mant Klark imzasile idarehaneyi tedvir etmeğe başla- mıştır. Böylece aradan bir hayli günler geçmiş, fakat pek çabuk döneceğini söyli- yen Ceymisin, ne kendisi gelmiş, ne de ken- disinden bir haber alınmıştır. İlk günlerde Marsel hiç bir şeyden şüphe etmiyerek po- Kçelere, senetlere imza edip durmuştur. Bir gün gene idarehane veznedarının ge- tirdiği yüz bin franklık bir çekin altına Mis Mont Klark imzasıni atmış ve veznedara vermiştir. O günden sonra Veznedar da bir daha görünmamiş ve yüz bin frangı tahsil eden veznedar ortadan kaybolmuştur. İşte an - cak bundan sonra Marsele müthiş şüphe- ler gelmeğe başlamış. Ceymisin giderken pek çabuk döneceğini söylediği halde © a- ne kadar hiç bir haber göndermemesi de tüpbelerini arttırmış ve Marsel artık hiç bir kâğıt imzalamak istememiştir. Bu aralık bir gün, sabahleyin idareha - nenin kapıcısı iki adamın kendisini gör * mek istediklerini Marsele haber vermiş. İki kişi içeriye girmişler, ve daha — Marseliri kendilerine selâm vermesine vakit bırak - madan bunlardan birisi masanın yaklaşarak: (Devamı 9 uncu sayfada) yanına — e— e— ——— — Bir kadın kocasının Suçunu haber Verebilir mi? Bir okuyucum benden cevabı İazla düşünmeye ihtiyaç gösteren oldukça çe- tin bir sual sordu. Bu okuyucumun &a * dını bu sütunlara geçiremiyeceğim, hat- tâ oturduğu semti dahi söyliyemiyece- iım. bunvnlı beraber sualini tekrar e - :- «Kocam bir suç işledi. Bunu ben te- sadüfen haber aldım. O zamandanberi vicdanen muazzebim, kendi kendime bu suçu haber vermiye mecbur olup ol- madığımı sorüuyorum, bir türlü halle - demiyorum, nihayet size baş vurmak akhma geldi. ne dersiniz? loji bahsine girecek, hukuk felsefesine dalacak, kanımun maddeleri üzerinde tetkikler yapmak mecburiyetinde kala- caktık. Bereket versin bu kadın okuyucum sadece hususi bir vaziyet üzerinde dur- muştur. Kendisine kolaylıkla cevap ve- rebilirim: Evvelemirde bu kadının kocasını şev- mediği noktası üzerinde duracağım. Zi- ra sevmiş olsaydı kocasının evvelâ suç yapımış olabileceğini kabul elmiyecek. ti, mecbur kalırsa esbabı muhaffife bu- lacaktı, icat edecekti, susacaktı, nihayet zaruret karşısında bana soracak yerde kocasile başbaşa kalacak, onu hatasını düzelmiye sevketmiye çalışacaktı. Bu gayet tabil bir histir. Bu noktayı kay « dettikten sonra kadının sualine cevap vereyim: .SON POSTA “ Son Posta ,, nın müsabakası: 40 Tarihi Vak'a Ve 40 Tarihi Tablo Sizi en fazla alâkadar eden tarihi vak'a hangisidir, tariht vak'aları canlandırmakta en çok musaffak olan ressam kimdir ? 6 - Kahraman Teze ile Minotor Canavar Ege Mitolojisinde «Atina» sitesinin deniz yolile Asyadan bir göçmen kafilesi tarafından kurulduğu nakledilmektedir. Atinanın dokuzuncu kralı «Ege», kral olmazdan evvel, genç- liğinde bir geziye çıkmış ve yolda Trezen sitesine —uğramıştı. Orada bu sitenin kral kızı güzel Ethra ile sevişmiş. evlenmişti. Kanısı gebe iken Egeyi Atinada kral olmağa çağırmışlardı. Ege Aynlırken çarıklarile kıhemı kocaman bir taşın altına saklamış «Eğer doğacak çocuk erkek olursa, — delikanlılık yaşına bastığı zaman bu iri kayayı göster, onu kaldırabilirse, kı- ya gelerek beni arasın, bulsun..» ve kansına: Ticımı ve çarıklarımı alsın, Ati demişti. Exe gittikten sonra Ethra bir oğlan doğurdu, adını Teze koydular. Çocuk kısa bir zaman içinde serpildi ve güzelleşti. Ve vaktaki çocukluk çağından çıktı ve bir delikanlı oldu. Anasının gösterdiği taşı kaldırarak babasının emanetlerini aldı, Atinaya giderek babasını buldu. O smada Girit kralı ikinci Minosun oğlu Androge, Atinanın en büyük bayramı olan Panatene yortularına iştirak etmiş, Ege memleketleri gençleri arasında yapılan atletik —müsabakaların ün mükâfatlarını © kazanmıştı. Atinah gençler — kıskançlık yüzünden Androgeyi öldürdüler. Girit kralı da Atinaya barp açtı. Minos Giritlilerin muzafferiyeti için denizler tanmsı Po - seidon'a ardı, 6 da kendisine bir beyaz öküz kurban etmek şartile Minosa yardım etti. Minos Atinayı zaptetti, fakat denizler tanrısına olan nezrini yerine getirmek için beyaz öküz bulama- d, renkli bir öküz kesti. Bu kayıtsızlığa kızan tanı- Giritlilere notor adında gövdesi insan, başı öküz bir canavar musallat etti; Bu canavar, her yıl yedisi oğlan, yedisi kız olmak üzere körpe insan etile beslenecekti. Giridin meşhur bir «Dolambaç — Lâbirent» i vardı. İnsan buraya girdiği zaman bir daha yolunu Çöken Boğaziçi: 25 Yenimahalleliler Yenimahalle meydanında sra sıra otobüsler di baların arasında dolaşıyor. Boş otobüslerin merdivenlerine dayanan biletçi ve golör « lerin ısmarladığı kahveyi veriyor. Ben oto- büslerin birinin yanındaki şoförle konu - şuyorum. — Boğaziçine işliyen etobüslerin bilet ücretlerinin pek pahalı söyleni- yori — Bilet ücretleri pahalı değildir. ba yan. Benzin fiati bu kadar yüksek iken biz bilet ücretlerini indiremeyiz. Eğer benzin fintı bu kadar yüksek olmazsa elbette biz de servisleri daha ucuz yapar ve kim bilir belki de daha fazla kazanırız. Şimdiki hal- de fiatlanmız Taksimden Tarabyaya ka « dar 25 ve Kireçburnu. Büyükdere ve Ye- nimahalleye de otuzkuruştur. Bu otobüsler dört, dört buçuk senedir işliyor. İlk senelerde çok daha iyi Mdi. Ya- olduğu L burala yaz oldumu bulup çıkamazdı. Canavar bu lâbirentte bulunuyordu. Minef Girit çocuklarına kıyamadı, Atinalılara karşı kazandığı zafcit güvenerek onları her yıl kendisine yedi oğlan ve yedi kız çocuğ” vermeğe mecbur etmişti. İşte üçüncü defa olarak idi ki Girit elçileri Minotora verile” cek çocukları almak için Atinaya gelmişlerdi. Gitmeğe bazıf * lanan çocukların bağrışmaları ve göz yaşları kahraman Tezeyf çok dokundu. Minotoru öldürerek Atina çocuklarını kurtarmı için aralarına katıld. Gemilerle giderlerken babası kahramâf oğluna biri ak, öbürü kara iki yelken verdi. Dönüşte, Teze galif gelirse ak yelken, ölmüş ise kara yelken çekilecekti. 'Teze kral Minos tarafından çok iyi karşılandı. Minosun Af yan adında güzel bir kızı vardı. Kahraman ile daha ilk görüşüf” lerinde birbirlerine vuruldular. Ariyan delikanlıya bir iplik yi” mağı verdi. Teze canavarın yanına salıverildiği zaman, dışanı' Ariyan yumağın ucunu tuttu, teze de ipliği sağarak dolambacifi yollarında ilerlemeğe, canavarı aramağa başladı. Ona vastlâf rastlamaz birbirlerine saldırdılar, Ceylân vücutlu kıvrak Tetf onu tepeledi, hem Giridi, hem de Atina çocuklarını kurla: Minos ona kızı Ariyanı verdi. Teze memleketine dönerken ' da daha bir çok maceralar geçirdi. Babasının tenbihini, unutfi ve Atinaya gelirken ak yelkeni açtırmağı unuttu. Tezenin gemi” sinde kara yelken gören Ege sevgili oğlunun Minotor tarafındaf parçalandığını sandı, kendini denize atarak öldürdü ve o d7 nize bundan sonra «Egev adını verdiler. Yukandaki resim, tarihf mevzular üzerinde büyük şöhret k zanmış olan Fortunino Matania'nındır. Canavar Tezenin — kıld ile yaralanımş ve yere düşmüştür. Teze öldürecek olan son dâf besini vurmak için atılmak üzeredir. Sol elinde Ariyanın verdil yumak vardır. Reşad Ekrem Koçu Boğaz bu yıl her yıldan daha fena! » dıyorlar ıılı lesinin i. İyi yüzlü bir kah. veci elindeki tepsiyi sallıya, sallıya bu ara- top gibi gürlerdi. En)şehre gidip gelmek için otuz kuruş ı““ $ zengin insanlar buralarda otururdu. Bura. |delik verir mi?., Şundan, bundan dıd“ yoruz. Avrupuda bütün senö çalışan Hİ sanlara bir ay filân izin verirlermiş. Hılb' ki burada yazlığa giden insanlar gene il Hicine devani edetleri Bünun içi gidiğ' M menin kolaylığını isterler. Ücuzlük ve 'çabukluk beklerler. Bunfl için evlere kiraci çıkmıyor. Yenimahal evvel şehre daha yakın yerlere insanlar V gınıyor. Burada evler pek ucüz. ammü” Boş dürüyer. Yenimahalle asıl balıkçıl köyüdür' Bu sene çiroz da yok.. Boli hk berbat. Bu köylerin ekserisi bu yaz ba fakirleşecek. İskeledeki gazinoda bir kahve in onlardan aynliyorum. “—Suat D üş 3 * Gle lârın civarında bir saat yaya gezsen yetmiş ü k fazla idi. Fakat son sene - Ba aa a D a n e a d Bç e| türlü birbirledin güsel' ve” salas çu kay -< lerde müşteri adedi azaldı. Hele bu sene ei Li bir bünbei balabe Gd naklarına tesadüf edilir. Burası seferber- henisbiş Iı" ı"cd a ı.'"' 'i. h 'dmeî" lktenberi sönmeğe başladı. Burada eski- gelenler pek yok. Göçe gelince haftada ikı| , A e Gtari, Sabbüzlar, üç göç olmuyor bile. —Otobüs servisleri z | Kil Büleklede i d Karagözyanlar otururlardı. Böntler. ve h "':' ",'l: "'"k' Azanırdı | Gin di burası pek ölü, yıkılan yalıların HRYERE YElee SA Te e Tali haddi hesabı yok. Eskiyorlar, sahipleri sa- |bip çıkmıyor, belediye yıktınyor, Hünkâr İsuyu, Çırçır suyu gene hâlâ kalabalık olur. — Hayır... Hayır bu sene fazla — bir|Fakat oturmak için gelenler çok az. Her- rağbet olmıyacak zannederim. kesin şikâyeti vapurların geç gidip gelme- Bu ara boş kahve fincanlarını götüren|si ve ücretlerin pahalılığı. Bu arkadaşla: kahveci söze karıştı. işte yüzleri, hepsi benim — müşterilerimdir — Olmuyacak yaa... Halbuki — eskiden |ler. Fakat otobüs biletleri de pahalı. İnsan Kocamın işlediği suçun kanunda ye- ti yoktur. Hükümet haber alsa onu tecziye edemez. Hareketi sadece bir ni- leyi maddeten, biraz da müanen muta- Zarnr etmiştir. çıka Ççabuk, kolay düzelir, fakat kocam çok fena bir vaziyete düşer. Eğer haber a- Mademki kanunun çerçevesine gir - miyen bir suç mevzuu bahstir, o halde bunu haber vermenin doğuracağı neti - celeri hesaplamak lüzim: — Bir taraftan bir aile zarardan kurtulacaktır, öbür raftan ise bu hâdiseyi haber veren ka - dinin yüvası, hareketi kocasının kula - ğına gider gitmez yıkılacak'ır. Karar vermeden evvel iki zararı karşılaştır. - mahdır. Bence kadının vazifesi hatayı kimseye haber vermeden düzelttirmeye çalışmaktır, aksi halde az evvel söyle - diğim güdi kocasını sevmiyen bir kadın “ğer meydana — Henüz mevsim başlangıcı belki on-| gdandır. diyorum. hnmazsa, o aile zarar görüp gitmekte devam eder. Dedim ya, halledemiyo - Yum, muztaribim. * Bereket versin bu kadın sualini umu- mi olarak sormamış, umumi mahiye'te bir cevap istememiştir. Bu halde psiko- içi