L A 22 May» SON POSTA Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 3 Yıkılan Put Son Poslanın tefrikası : 28 Yazan: Ronald Knox İngilterenin en tanınmış altı za- bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Ville Grofts, Father Ronald Knox, De- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta Tomanı yazıyor ve katillerin heşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- Fettişi aGeorge Cornishu e bırakt- Yorlar. Bunlardan Freeman Vills Grofts ile Doroty Sayers'in eserleri- Bi “Hı—ı. Polis müfettişi de fik- Fini anlattı. Şimdi üçuncu muharrir Rovald Koox'un eseri başlamıştır. , Bu ever bitince gene polis müfet- tişinin katili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. — Yüzbaşı! dedi, sen İlham kayna- încımbı'nın en çok güvendiği adam- z Ben de sana karşı ayni itimadı bes- Yor, ayni şerait içinde senden istifa- ön:llnek istiyorum. Fakat her şeyden İ e aydınlanması lâzım gelen nokta- T var. Aramızda karşılıklı itimadı bu '!'.dmhlı sağlamlıyacak ve âzami sami- Miyet dairesinde anlaşmamıza yardım Gecektir. Sorduğum suallere verece - cevaplar dostluğumuzun mukad - Tatı üzerinde esaşlı bir tesir yapaca- & için sizden kat'i ifadeler bekliyo - Tüum; — Sorunuz general! m* İlham kaynağının esrarengiz ö - mü hakkında ne biliyorsun? — Bir şey bilmiyorum, Fakat Gam- Ka bir suikaste kurban gittiği şüp- &ötürmez., li; Sence bu kastı kim bazırlamış, Yapmıştır? — Muhalif grupların artıkları.. — Muhalif gruplar seslerini çıka - yacak, harekete geçemiyecek de- hu.—.î' ezilmiş bulunuyorlar. Bunların B n liderleri yok edilmiştir. O halde 'ünların hangisinden şüphe edebili - Tiz) — Tahkikat bunu gösterecektir. — Çok doğru, Fakat bu suikastin WM içinde hazırlandığını gösteren #şikâr değil mi? ö iyorum general... dı: Anlaşılmıyacak ne var? Bu a - Vurulmuş, başı sarılmış, ve pen - :::a:" aşağı atılmıştır. Demek ki hâ- 'Onağın içinde vuku buldu.. — Muhakkak. d»nğ.,,:hü' konağın içinde vuku bul- lanan lmli*ıv bunu konağın içinde sak- b Kakâ ı:':lın yapmış olduğunda şüp - — Hayır.. —O halde bu adam kim? — Bilmiyorum general.. : Ff.l&t bilmeniz lâzım değil mi? Si B"'ğ; yııedımhmdın eminim. İç- Sek kimse yo'm: denaeti irtikâp ede ; — © halde bir yaban ga 8irip saklanmasıma ı:ıı-ılu’in':mv:ı': ::ı?l“ :v:low. yeni taşındık. Burası daha bt baş papasa aitti. Konağın içinde n yollar, esrarengiz kapılar bulun- y ççk muhtemeldir. Müsaüde eder- mı"'*" anları arayalım. Belki iz bulu- —© - di, m:'w;:l" mağın her tarafını arayı- ğ hyımg_pgh:hd'mh her yeri kurca - ::g: Şurasını burasını yıkmak lâzım Fık:m tereddüt etmeden yıktırınız. tiriçet #onunda bana kat'i malümat ge- — Baş üstüne general.. tekik SofTa adamlarınızın vaziyetini bü etmeyi size bırakıyorum. — Siz ol.:_.m her biri ile ayrı ayrı meşgul liT hepsinin kanaatlerini, devlet düş- manlarile uzak yakın münasebetlerini Be D ve edineceğiniz kananti bana — Baş üstüne general.. : yarın bu mesele ı l İ l — Zevahire göre, yoktur. Fakat bizı_'LA halde ben sizi bu işe memur e-|* işin aydınlanması için ko -| Şarl çıkacak. Hükümetin katili bulmaktan Aciz kaldığı hissolunursa netice ne ©- lur? Bütün presatijimiz düşer. Haysiye- timiz iki paralık olur. O - halde, her cepheden hareket etmek ve katili bul- mak lâzımdır. Bunu yapamadığımız takdirde akibetimiz tehlikelidir. Siz de bu fikirde misiniz? — Bu fikirdeyim, general. ( — O halde seni göreyim. İtimadımın yerinde olduğunu isbat edeceğine ka- naat besliyor ve beni utandırmıyaca - fana inanıyorum. Bu işi tasfiye ettikten sonra mesele kalmaz. Yoksa sana açık söylüyorum, bu iş seni de töhmet ak- tına alır. — Beni de mi general?. — Evet. Çünkü bu adamın emniye- tinden mes'ul olan sen değil miydin? — Bendim, general! — Senin vazifeni yaptığına inanı - yoruz. Fakat bu adam maktul bulun - duğuna göre herkesin ilk evvel aklına senin geleceğin belli değil mi? — Fakat vaziyeti arzettim: — Vaziyeti anlatmak - kâfi değil. İşin içinden çıkmak lâzımdır. — Şüphe etmiyorum, general. — O halde dakika kaçırmadan işe başlayın.. Yüzbası Varkos, generalin yanın - dan ayrılarak İlham kaynağının ko - nağındaki odasına girdi ve kendi ken- dine düşündü : — General kendisinden şüphe edi- yordu. Her halde bu şüphe ona mün - hasır değildi. Demek ki hâdiseler gitgi- de bütün suçu onun üzerine yükliye cek ve delâil bulunmasa da herkes o- na katil diye bakacaktır. Demek ki her şeyden evvel bu şüpheyi üzerinden at- mak için faaliyete geçmek lâzımdır . Bunu derhal yapmaz ve şüphenin kök- leşmesine imkân verirse, ileride bütün yapacakları da boşa giderdi. Mesele şimdiden hallolunmak gerekti. (Arkası var) —a anenan C— asyo )| Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haberler, 19,5: Muhtelif plâklar, 19.30: Zehirli gaz- lar hakkında konferans: Kimya muallimi Mazhar tarafından. — 20: Halk — musikisi, 20,30: Stüdyo orkeetraları ve Bayan Ka - rakaş, 21.30: Son haberler. 'Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. 1815 Küçük radyo orkestrası, 19.20: Konserin devamı, 20.35 (1875 m.): Ci - leanin «Adriane Lecouvreurs adlı operası 'Çoperadan nakil); 2035 (364 m.): Plâk, 21,20: Viyanadan: Mahler'in eserlerinden, 23.05: Plâk, 24: Gece konseri, 1,25: Plâk. 18,30: Piyano refakatile klâmnet, l?ı Radyo salon örkestrası, 20,30: Puccini'nin » operası, 23,35: Çingene müsik isi, MOSKOVA 18,30: Piyano - keman (Sovyet kompo- zisyonları), 20: Le Kok'un «Camargo» operetinin tadyo adaptasyonu, 22: Yaban- c dillerle meşriyat- 'RAG 17,10: Hafif musiki, 18,10: Kentet ve kuartet konseri. 19,10: Almanca e- misyon, 20.30: Operadan makil 21,15: ka, dana ve-enire, 22.30: Şarkılı orkes- 23.15: Plâk. tra, "omn 19: Örkestra, 20: Aktünlite Beşriyatı, 22: Plâk, 23: Haberler, 23.30: Musikili sözler. 23,45: Radyo orkestrası. VİYANA 20,30: Köylü musikisi, 21,20: GCustav Mahler'in eserlerinden senfönik — konser, 23.20: Josef Şenid'in ilk gösterilecek gün hayatımın —en iyi günüdüre eperadan nakil, 23,35: Dans. VARŞOVA 18,20: Piyano - musikisi, 19: Koro - Muhtelif, 21: Senfonik konset (Varyova Glârmonisi), 23,50: Dans. böz gti yaylı NÇN? Nasıl ? Niçin korkarız? İnsanların .en esaslı hislerinden biri korkudur. İnsan yer yüzüne geldiği zaman kendini her yandan husumetle, tehlikeyle çevrilmiş bir balde buldu. Volkanlar ateş saçıyor, gök yüzü gür- Küyor, geceler gümüşten binbir gözle pirildiyor ve insan bunların hepsinden korkuyordu. İptidat insan, kendi gölgesinden da- hi korkacak bir halde idi. İnsan, ünmeden evvel hisseder. |Onun için gök gürültüsü onu muğa- raların diplerine sığınmağa — sevketti. Yıldızların pırıldaması — içine haşyet saldı. Ormanların biribirine sarılan a- gaçları ve bunların cesim gölgeleri içi- ne ürperme verdi. İnsan bütün bu hâ- diseleri anlamıyar ve anlamadığı - için .|kendini zayıf ve aciz hissederek korku- yordu. Hurafeler ve batıl itikatlar bu korku- nun eseridir. William Ficlding «insan, sevmek, nefret etmek, düşünmek kud- retlerinin evvel, korkmak kuvvetini haizdi.» diyor. Çocukların da ilk hisleri korku ve hayrettir. İptidaf insan da öyle idi. O da anlayamadığı her şeyden korkardı. Bu korkuyu izale için büyücülüğün € sihirbazlığın her şekli türedi ve bun- lardan bir sürü tuhaf âdetler doğdu. Korku, insanı hurafelerin esiri yapmış, we insanlık bu esaretin boyunduruğun- hâlâ kurtulamamıştır. Batıl itikatlar ,hurafeler, uğurlar, u- gursuzluklara inanmak bu eski korku- mun yaşayan izleridir . neneserenamanne N NDE Tavukları yumurtlatan makine Tavukların yumurtlamalarını kont- ve sürpriz rol altına almak ve bu suretle her ta - -Hikâye “A, Çehof» tan: Loş küçücük bir oda. Bu küçücük odanın ortasıpa bir boşik yerleştirilmiş. Begiğin içinde cıhız, sırka bir çocuk var. Bu ufacık et parçası durmadan ağlıyor, ağlıyor. Bu ağlıyan beşiğin yanı başına on beş. Lon altı yaşlarında soluk yüzlü bir kız otur- |muş sallıyor. Beşiği sallıyor ve titrek ince sesile de ninni söylemeğe uğraşıyor.. Ninni... Uyusun da... Ninni... Ne kızcağızın söylediği ninni, ne de be- giğinin sallanması içindeki yumurcağı sus- turmuyor. Gece iyice ilerlemiş. -Masanın üstündeki lâmbadan dağılan hafif bir ışık tavanda kocaman bir karaltı yapıyor. Kö- gedeki ipte asılı pantalon ve gömleğin gölgeleri de korkunç birer hayalet gibi du- varlarda geziniyor. Bu gölgeleri görmemek için kız görle- rini kapatıyor. Beyni karıncalamyor.. Ka- fası ağırlaşıyor.. Ah ne kadar uyumak istiyordu. Gece ilerliyor boyuna... Boğulası piç te susmak bilmiyordu. Başı gittikçe ağırlaşıyordu kızın. Ni - hayet daldı, uyudu. Ve bu kısa uykutun - da da şu rüyayi gördü: Babası hasta. Dok- tor geliyor. Hastayı hastaneye kaldırma- İlarını söylüyor. Halbuki bunlar fakir. Ara- ba paraları yok. Kız efendisine koşuyor, yalvarıyor. Efendi gönderiyor — arabasını. Kız arasıra babasını yoklamağa gidiyor. Fakak bir gün eve geç dönüyor. Bir de ba- kıyor ki efendi başka bir hizmetçi almış.. Ağlıyor.. Yalvarıyor. .. Rüya buraya gelince; kızın omuzunu a- ğar bir el sarstı. Hemen sıçradı uykusun - dan. Karşısında “iri gövdesile efendi du - ruyordu. Kucağına yumurcağı almış. — Seni domuzuün kızı seni. Ölüm uy - kusuna mi yattın. Çocuk çatlıyacaktı be.. Çocuk gene beşikte... Lâmbanın tavan- daki kocaman karaltısmı. İpte asılı panta - lon ve gömleğin gölgeleri korkunç birer hayalet gibi duvarlarda gezinmekteler. Kız gözlerini gene yumuyor. Ve başı be- şiğin kenarına düşüyor. Ve biraz sonra iriyarı efendi gene oda- ya giriyor.. Ve kızın kulağını bir karış u- zatacakmış gibi çekerek. Gece bitmek üzere. Kahrolası piç sus- mak mı biliyor? Şafak ağardı. Hanım odaya girdi: — Hadi bukalım. Semaveri yak, Semaver yanıyor. Ve kızın başı da san- ki semaverle beraber tutuşuyor. Mühendis Hizmetçi Faik Bercmen ! — Çabuk kapının önünü, merdivenleri kamadın vn? Ser- »m, çarşıya gideceksin daha. Gene mi tenbelliğe başladın. Hangisini yapmalı, bu bir sürü buyruk karşısında eli ayağı büsbütün tutmuyor. Üstelik başındaki ağrı. Hele o ağnı... Biraz uyusa... Nerede... Kımıldamak, ayakta dürmak biraz ol- sun ağrısını dağıtırdı. Fakat oturmağa gel mezdi. Çünkü hemen gözleri kendiliğine den kapanıyordu. Akşam oldu. Hanımın çatlak sesi: — Misafirler gelecek, sofrayı itinayla hazırla.. — Bakkala git. Votka ve mezelik al... Akşama eğlenti yapacağız. Gece geç e kadar eğlence sürdü. Kaldır, koy, götür. getir, derken kızda bir nelesçik hal kalmamıştı. Misafirler dağıl- di. Ortalığı topladı. Her şey bitti. Şimdi ya- tacak. Bu sefer geç beşiğin başına. Boğulası çocuk. Gene cırlak cırlak bağırmakta. Bes #iği sallamalı. Çocuğu uyutmağa çalışı - yor. Nerede... Lâmbanın titrek ışığı ta « vanda kocaman bir karaltı yapmış. — İpte atılı çamaşırların gölgesi korkunç — birer bayalet gibi duvarlarda geziniyor. Kızın beyni karıncalanıyor. Göz kapakları kur- şun levhalar gibi ağır, Başı handiyse dü - şecek. K Ne yapsın.. Beşiği sallıyor gene. Yor « günlüktan kısılmış sesile ninni söylüyor. Us yuümak... ne tatlı şeydi... Niçin uyuyamıs yorum diye düşünüyor. —Beni — kakıvrak bağlıyan, uyumaktan alakoyan bir kuvvet or, bir kuvvet... Bir varlık uyut- dit ne- var, di muyordu, onu uyutamıyordu. Bu dir? Gözlerini kırpıyor va gene düşünüyor. Uzun uzun düşünüyor. Birden sıçradı... Odanın içinde oyna « mağa başladı, bulmuştu. Ooh... bulmuştu. Uyuyacaktı, mişil mişil uyuyacaktı artık.. Onu tatlı uykusundan alakayan, onu bi « tirip bir yığın et haline getiren sebebi keş- fetmişti. Sevinçle gözleri parladı. Bağıran beşk Re yavaş yavaş yaklaştı. Ve parmakları a- — çık ellerini daldırdı beşiğe.. Beşikte ses keı sildi. Besikten hiç ses çıkmıyordu, artık.. Ooh.. Rahatlamıştı. Boğulası piç kurutu.. Bir daha bağıramıyacaksın ya.. Yere yığılıverdi. Uzun, tatlı bir uykuya daldı. Ve bir ölü gibi hareketsiz uyudu. Aranıyor İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: İnhisarlar İdaresi Merkez ve mülhakat - teşkilâtında çalıştırılmak üzere Mühendis ve fen memuru alınacaktır. Mühendis: 1 — Makine, maden ve nafia mühendisi olmak üzere dokuz mühen-, dis almacaktır. 2 — Taliplerin diplemalı mühendis olmaları. 3 — Askerliklerini ifa etmiş bulunmaları. 4 — Memür olabilmek için lâziım gelen evsaf ve vesaıki haız bulun- — maları şarttır, Fen memurları: 1 — Nafia Fen mektebinden veya buna muadil Avrupa fen mekte- — binden mezun olmak. 2 — Askerliğini yapmış bulunmak. S—Mıiü_wvem şarttır. İsteklilerden Mühendislere tecrübelerine ve tayin edilecekleri ma- — 150-250 lira arasında ve fen memurlarına 100-150 lira ara. —— halle sında ücret verilecektir. Taliplerin nihayet 5/6/936 - tarihine kadar bir istida ve vesikaları ile — işlerinde tecrübe görmüş olmak birlikte bizzat, bu kat'iyyen mümkün olmadığı takdirde yazı ile Galata Ömer Abit hanı üçüncü katta İnhisarlar Umum Müdürlüğü hususi ka- — lem Müdürlüğüne müracaat etmeleri lâzımdır. i Türk Hava kurumu vuğun mümkün olduğu kadar çok yu- murtlamasını temin etmek için yeni bir cihaz yapılmıştır. Tavuk bu cihazın içinde yumurtlıyor — ve her — tavuğun yumurtasına bir işaret konduktan baş- ka, onun yumurtalarına ait bir kayt da tutuluyor. Böylece her tavuğun kaç yumurta verdiği anlaşıldıktan başka yumurtalarının kalitesi de anlaşılıyor ve tavuğun verimini arttırmak - için tedbir alınabiliyor. BÜYÜK PİYANGOS Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. 2. nci Keşlide 11 Haziran 936 dadır. Büyük ikramiye: 3 0 n 0 0 0 Liradır. Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 Jliralık — ikrami K K yelerle (20.000) Hiralık bir mükâfat vardır... (2700) K