22 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vdi ağzından dinleyeceksiniz. VSON POSTA AMAYT DS V eei BÜLA K e Ki ee PPi DT İ L& » .— b Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 3 Wçwwç Hikâ , Niçin korkarız? ada l Hızmetçı n u «A, Çehof» tan: Faik Bercmen | Yıkıla Son Postanın Yazan: Ronald Knox İngilterenin en tanınmış altı za- bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Vills Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı - zabıta "îmanı yazıyor ve katillerin keşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- fetf"!" «George Cornish» e bırakı- Yorlar. Bunlardan Freeman Vills G.rnflı ile Doroty Sayers'in eserleri- a okudunuz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı. Şimdi üçuncu muharrir Rovald Kuox'un eseri başlamıştır. j '_Bll eser bitince gene polis müfet- fişinin katili nasıl tayin ettiğini ken- < — Yüzbaşı! dedi, sen İlham kayna- îcamba'mn en çok güvendiği adam- tın, Ben de sana karşı ayni itimadı bes- dYOr. ayni şerait içinde senden istifa- '€ etmek istiyorum. Fakat her şeyden Nce aydınlanması lâzım gelen nokta- var, Aramızda karşılıklı itimadı bu 'y_dmlık sağlamlıyacak ve âzami sami- Miyet dairesinde anlaşmamıza yardım f'_iCCCİItir. Sorduğum suallere verece - 8in cevaplar dostluğumuzun mukad - er.at.ı üzerinde esaslı bir tesir yapaca- için sizden kat'i ifadeler bekliyo - Tum; — Sorunuz general! | çi İlham kaynağının esrarengiz ö - ümü hakkında ne biliyorsun ? ba—_ Bir şey bilmiyorum, Fakat Gam- nin bir suikaste kurban gittiği şüp- € götürmez.. — Sence bu kastı kim hazırlamış, Yapmıştır ? — Muhalif grupların artıkları.. — Muhalif gruplar seslerini çıka - :'-n“yacak, harekete geçemiyecek de- bîi%fıe ezilmiş bulunuyorlar. Bunların tün liderleri yok edilmiştir. O halde 'unların hangisinden şüphe edebili - Hz) — Tahkikat bunu gösterecektir. k , vok doğru, Fakat bu suikastin d:â:k içinde hazırlandığını gösteren | âşikâr değil mi? — Anlamıyorum general... d_:; Anlaşılmıyacak ne var? Bu a - cq_ed“'mlmuç, başı sarılmış, ve pen - , eden aşağı atılmıştır. Demek ki hâ- Onağın içinde vuku buldu.. — Muhakkak. du;unl:âdj!e konağın içinde vuku bul- lana ız.oı:e bunu konağın içinde sak- man birinin ya İluyumda- vi * pmış olduğunda şüp — Hayır.. Pram Ü_İıalde bu adam kim? ilmiyorum general.. — Fakat bilmeniz lâzım değil mi? 'el’indButü-ı-ı adamlarımdan eminim, İç- üek k'e böyle bir denaeti irtikâp ede- imse yoktur. — O halde bir yabancının konagğa #irip saklanmasına imkân var mı? bu—k—ozcyahim göre, yoktur. Fakat biz evvel Eîga KD ta?mdlk. Burası daha gizli llşapapasa aitti. Konağın içinde insa Yollar, esrarengiz kapılar bulun- çok muhtemeldir. Müsaade eder- Fi ruîlz bunları arayalım. Belki iz bulu- Ü Iyo l'llî tğm Konağm her tarafını arayı- layi üphelendiğiniz her yeri kurca - Yınız, Bu n w gîıg—m Şurasını burasını yıkmak lâzım VYorsa tereddüt etmeden yıktırınız. ti,inat sonunda bana kat'i malümat ge- — Baş üstüne general.. barik etmeyi - size bırakıyorum. / Siz ol n her biri ile ayrı ayrı meşgul ınunî h.ep’i"în kanaatlerini, devlet düş- "îhînle uzak yakın münasebetlerini ın v , z R bildirin, e edineceğiniz kanaati bana — Baş üstüne general.. ; e Bu?ün' yarın bu mesele ortaya halde ben sizi bu işe memur e- | işin aydınlanması için ko - |Ş Sonra adamlarınızın vaziyetini tefrikası : 28 âciz kaldığı hissolunursa netice ne o- lur? Bütün prestijimiz düşer. Haysiye- timiz iki paralık olur. O halde, her cepheden hareket etmek ve katili bul- mak lâzımdır. Bunu yapamadığımız takdirde akibetimiz tehlikelidir. Siz de bu fikirde misiniz? — Bu fikirdeyim, general. ( — O halde seni göreyim. İtimadımın yerinde olduğunu isbat edeceğine ka- Unaat besliyor ve beni utandırmıyaca - ğına inanıyorum. Bu işi tasfiye ettikten sonra mesele kalmaz. Yoksa sana açık söylüyorum, bu iş seni de töhmet al- tına alır. — Beni de mi general?. — Evet. Çünkü bu adamın emniye- tinden mes'ul olan sen değil miydin? — Bendim, general! — Senin vazifeni yaptığına inanı - yoruz. Fakat bu adam maktul bulun - duğuna göre herkesin ilk evvel aklına senin geleceğin belli değil mi? — Fakat vaziyeti arzettim: — Vaziyeti anlatmak - kâfi değil. İşin içinden çıkmak lâzımdır. — Şüphe etmiyorum, general. — O halde dakika kaçırmadan işe başlayın.. : Yüzbaşı Varkos, generalin yanın - dan ayrılarak İlham kaynağının ko - nağındaki odasına girdi ve kendi ken- dine düşündü : — General kendisinden şüphe edi- yordu. Her halde bu şüphe ona mün - hasır değildi. Demek ki hâdiseler gitgi- de bütün suçu onun üzerine yükliye - cek ve delâil bulunmasa da herkes o- na katil diye bakacaktır. Demek ki her şeyden evvel bu şüpheyi üzerinden at- mak için faaliyete geçmek lâzımdır . Bunu derhal yapmaz ve şüphenin kök- leşmesine imkân verirse, ileride bütün yapacakları da boşa giderdi. Mesele şimdiden hallolunmak gerekti. (Arkası var) RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haberler, 19,5: Muhtelif plâklar, 19,30: Zehirli gaz- lar hakkında konferans: Kimya muallimi Mazhar tarafından, 20: Halk — musikisi, 20,30: Stüdyo orkestraları ve Bayan Ka - rakaş, 21.30: Son haberler. 'Saat 22 den sonra Anadolu ajansının adis servisi verile - 'gazetelere mahsus hav cektir. ' BÜKREŞ 18,15: Küçük radyo orkestrası, 19,20: Konserin devamı, 20,35 (1875 m.): Ci - driane Lecouvreur» adlı operası (364 m.): Plâk, eserlerinden, leanın «ÂA (operadanm nakil); 20,35 21,20: Viyanadan: Mahler'in 23,05: Plâk, 24: Gece kc;msıeri,I BUDAPEŞTE 18,30: Piyano refakatile klârnet, 19: Radyo salon orkestrası, 20,30: Puccini'nin N «LA BOHEME» operası, 23,35: Çingene musikisi. MOSKOVA 18,30: Piyano - keman (Sovyet kompo- 20: Le Kok'un «Camargo» zisyonları), adaptasyonu, 22: Yaban- operetinin radyo cı dillerle neşriyat. i RAG 17,10: Hafif müuüsiki, 18,1T0: Kentet ve kuartet konseri, 19,10: Almanca e- 20,30: Operadan nakil, 21,15: 22,30: Şarkılı orkes- yaylı misyon, 5 arkı, dans ve-saire, tra, 23.15: Plâk. MÜNİH 19: Orkestra, 20: Aktüalite ve sürpriz neşriyatı, 22: Plâk, 23: Haberler, 23,30: Musikili sözler, 23,45: Radyo orkestrası, : VİYANA, 20,30: Köylü musikisi, 21,20: Gustav Mahler'in eserlerinden senfonik — konser, 23,20: Josef Şmid'in ilk gösterilecek gün hayatımın en iyi günüdür» operadan nakil, 23,35: Dans. VARŞOVA 18,20: Piyano” musikisi, 19: Koro - Muhtelif, 21: Senfonik konser (Varşova filârmonisi), 23,50: Dans. * KA N < Tei ge ada l Ze e SA çıkacak. Hükümetin katili bulmaktan |: 1,25 : Plâk. İnsanların .en esaslı hislerinden biri korkudur. lnsan yer yüzüne geıdiği zaman kendini her yandan husumetle, tehlikeyle çevrilmiş bir halde buldu. Volkanlar ateş saçıyor, gök yüzü gür- lüyor, geceler gümüşten binbir gözle pırıldiyor ve insan bunların hepsinden koşkuyordu. İptidai insan, kendi gölgesinden da- hi korkacak bir halde idi. İnsan, düşünmeden evvel hisseder. Onun için gök gürültüsü onu mağa- raların diplerine sığınmağa sevketti. Yıldızların pırıldaması içine haşyet saldı. Ormanların biribirine sarılan a- gaçları ve bunların cesim gölgeleri içi- ne ürperme verdi. İnsan bütün bu hâ- diseleri anlamıyor ve anlamadığı için kendini zayıf ve aciz hissederek korku- yordu. Hurafeler ve batıl itikatlar bu korku- nun eseridir. William Ficlding «insan, sevmek, nefret etmek, düşünmek kud- retlerinein evvel, korkmak kuvvetini haizdi.n diyor. Çocukların da ilk hisleri korku ve hayrettir. İptidat insan da öyle idi. O da anlayamadığı her şeyden korkardı. Bu korkuyu izale için büyücülüğün ve sihirbazlığın her şekli türedi ve bun- lardan bir sürü tuhaf âdetler doğdu. Korku, insanı hurafelerin esiri yapmış, ve insanlık bu esaretin boyunduruğun- hâlâ kurtulamamıştır. Batıl itikatlar ,hurafeler, uğurlar, u- ğgursuzluklara inanmak bu eski korku- nun yaşayan izleridir . Tavukları yumurtlatan makine Tavukların yumurtlamalarını kont- rol altına almak ve bu suretle her ta - vuğun mümkün olduğu kadar çok yu- murtlamasını temin etmek için yeni bir cihaz yapılmıştır. Tavuk bu cihazın içinde yumurtlıyor ve her tavuğun 'yumurtaıına bir içaret konduktan baş— ka, onun yumurtalarına ait bir kayt da tutuluyor. Böylece her tavuğun kaç yumurta verdiği anlaşıldıktan başka yumurtalarının kalitesi de anlaşılıyor ve tavuğun verimini arttırmak - için | tedbir alınabiliyor. - M Ler n T -0 Loş küçücük bir oda. Bu küçücük odanın ona.-n;na bir başik yerleştirilmiş. Beşiğin içinde cılız, sıska bir çocuk var. Bu ufacık et parçası durmadan ağlıyor, ağlıyor. Bu ağlıyan beşiğin yanı başına on beş, on altı yaşlarında soluk yüzlü bir kız otur- muş sallıyor. Beşiği sallıyor ve titrek ince sesile de ninni söylemeğe uğraşıyor.. Ninni,:. Uyusun da... Ninni... Ne kızcağızın söylediği ninni, ne de be- şiğinin sallanması içindeki yumurcağı sus- turmuyor. Gece iyice ilerlemiş. Masanın üstündeki lâmbadan dağılan hafif bir ışık tavanda kocaman bir karaltı yapıyor. Kö- şedeki ipte asılı pantalon ve gömleğin gölgeleri de korkunç birer hayalet gibi du- varlarda geziniyor. Bu gölgeleri görmemek için kız gözle- rini kapatıyor. Beyni karıncalanıyor.. Ka- fası ağırlaşıyor.. Ah ne kadar uyumak istiyordu. Gece ilerliyor boyuna... Boğulası piç te susmak bilmiyordu. Başı gittikçe ağırlaşıyordu kızın. Ni - hayet daldı, uyudu. Ve bu kısa uykusun - da da şu rüyayi gördü: Babası hasta. Dok- tor geliyor. Hastayı hastaneye kaldırma- larını söylüyor. Halbuki bunlar fakir. Ara- ba paraları yok. Kız efendisine koşuyor, yalvarıyor. Efendi gönderiyor arabasını, Kız arasıra babasını yoklamağa gidiyor. Fakat bir gün eve geç dönüyor. Bir de ba- kıyor ki efendi başka bir hizmetçi almış.. Ağlıyor.. Yalvarıyor... Rüya buraya gelince; kızın omuzunu a- ğgir bir el sarstı. Hemen sıçradı uykusun - dan. Karşısında iri gövdesile efendi du - ruyordu. Kucağına yumurcağı almış. — Seni domuzun kızı seni. Ölüm uy - kusuna mı yattın. Çocuk çatlıyacaktı be.. Çocuk gene beşikte... Lâmbanın tavan- daki kocaman karaltısı. İpte asılı panta - lon ve gömleğin gölgeleri korkunç birer hayalet gibi duvarlarda gezinmekteler. Kız gözlerini gene yumuyor. Ve başı be- şiğin kenarına düşüyor. Ve biraz sonra iriyarı efendi gene oda- ya giriyor.. Ve kızın kulağını bir karış u- zatacakmış gibi çekerek. Gece bitmek üzere. Kahrolası piç sus- mak mı biliyor? Şafak ağardı. Hanım odaya girdi: — Hadi bakalım. Semaveri yak,. Semaver yanıyor. Ve kızın başı da san- ki semaverle beraber tutuşuyor. — Çabuk kapının önünü, merdivenleri süpür. Şimdi birisi gelir.. — Hâlâ bulaşıkları yıkamadın ru2 Ser- em, çarşıya gideceksin daha.. Gene mi tenbelliğe başladın. Hangisini yapmalı, bu bir sürü buyruk karşısında eli ayağı büsbütün tutmuyor. Üstelik başındaki ağrı. Hele o ağrı... Biraz (uyusa... Nerede... Kımıldamak, ayakta durmak biraz ol sun ağrısını dağıtırdı. Fakat oturmağa gel- mezdi. Çünkü hemen gözleri kendiliğin- den kapanıyordu. Akşam oldu. Hanımın çatlak sesi: — Misafirler gelecek, sofrayı itinayla hazırla.. j — Bakkala git. Votka ve mezelik al... Akşama eğlenti yapacağız. Gece geç vakte kadar eğlence sürdü. Kaldır, koy, götür, getir, derken kızda bir nefesçik hal kalmamıştı. Misafirler dağil- dı. Ortalığı topladı. Her şey bitti. Şimdi ya- tacak. , Bu sefer geç be;ığın başına. Boğulas çocuk. Gene cırlak cırlak bağırmakta. Be« şiği sallamalı. Çocuğu uyutmağa çalışı - yor. Nerede... Lâmbanın titrek ışığı ta :| vanda kocaman bir karaltı yapmış. — İpte asılı çamaşırların gölgesi korkunç — birer hayalet gibi duvarlarda geziniyor. Kızın beyni karıncalanıyor. Göz kapakları kur- şun levhalar gibi ağır. Başı handiyse dü - şecek. p Ne yapsın.. Beşiği sallıyor gene. Yaor « gunlüktan kısılmış sesile ninni söylüyor. U:- yümak... ne tatlı şeydi... Niçin uyuyamı« Beni bağlıyan, uyumaktan alakoyan bir kuvvet var, diyor, bir kuvvet... Bir varlık uyut- muyordu, onu uyutamıyordu. Bu ifrit ne- dir? Gözlerini kırpıyor ve gene düşünüyor Uzun uzun düşünüyor. Birden sıçradı... Odanın içinde oyna « mağa başladı. bulmuştu. Ooh.. bulmuştu. Uyuyacaktı, miışıl mişil uyuyacaktı artık.. Onu tatlı uykusundan alakoyan, onu bi - tirip bir yığın et haline getiren sebebi keş: yorum diye düşünüyor. Fetmişti. Sevinçle gözleri parladı. Bağıran beşi: ğe yavaş yavaş yaklaştı. Ve parmakları a- çık ellerini daldırdı beşiğe.. Beşikte ses ke« sildi. Beşikten hiç ses çıkmıyordu, artık.. Ooh.. Rahatlamıştı. Boğulası piç kurusu.. Bir daha bağıramıyacaksın ya.. Yere yaığılıverdi. Uzun, tatlı bir uykuya daldı. Ve bir ölü gibi hareketsiz uyudu. — Mühendis Mühendis: dis alınacaktır. maları şarttır, Fen memurları: binden mezun olmak. 3 — Asgeri üç sene inşaat ve su şarttır. sında ücret verilecektir. Ayrıca: 15.000, 12.000, Aranıyor İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: İnhisarlar İdaresi Merkez ve mülhakat üzere Mühendis ve fen memuru alınacaktır. teşkilâtında çalıştırılmak 1 — Makine, maden ve nafia mühendisi olmak üzere dokuz mühen- —— 2 — Taliplerin diplomalı mühendis olmaları. 3 — Askerliklerini ifa etmiş bulunmaları. 4 — Memür olabilmek için lâzım gelen evsaf ve vesaıki haız bulun- 1 — Nafia Fen mektebinden veya buna muadil AAvrupı fen mekte- - 2 — Askerliğini yapmış bulunmak. işlerinde tecrübe görmüş olmak İsteklilerden Mühendislere tecrübelerine ve tayin edilecekleri ma- halle şöre 150-250 lira arasında ve fen memurlarına 100-150 lira ara< —— Tılıplerın nihayet 5/6/936 tarihine kadar bir istida ve vesikaları ile birlikte bizzat, bu kat'iyyen mümkün olmadığı takdirde yazı ile Galata Ömer Abit hanı üçüncü katta İnhisarlar Umum Müdürlüğü hususi ka- lem Müdürlüğüne müracaat etmeleri lâzımdır. Türk Hava kurumu BÜYÜK PİYANGOS Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. 2. nci Keşlde i1 Hazlran 936 dadır. Büyük ikramiye: 3 0 4 0 0 0 Liradır. 10.000 - Tiralık (2700) ikramiyelerle (20.000) liralık bir mükâfat vardır... km_kıvmk 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: