Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
p - ge T DA YA — -. * 6 — Sayfa Çöken Boğaziçi : 22 Eski Boğaziçinde yeni bir muessese : Büyükdere meyve enstitüsü — - * * 4 Köylü çocuklarına fenni meyvecilik öğretmek için açılan enstitüde kız talebe de var. Bnnlardan birisi “ Fatihliyim, bostanlarımız, bahçelerimiz var. Mektepten çıkar çıkmaz bunları ben idare edeceğim ,, diyor Büyükdereden Otomobil süratle gidiyordu. Birdenbire şoföre: — Dur, dedim. Şoför frenleri şiddetle sıktı. Arabada- kiler hepimiz birbirimize çarpıştık: — Hayrola... Ne var?.. Şimdi otomobil duruyor: — Ne var Allah aşkına. Arabanın kapısımı açıyorum: — Burasını gezeceğim diyorum. Gör- müyor musunuz ne güzel... Arkadaşlarım benim işaret ettiğim ta - rafa başlarını çeviriyorlar: — Hakikaten ne güzel bir yer. Burası neresidir acaba?.. Takriben yirmi hektar görünen — geniş bir saha üstüne muntazam çizgiler ve sı - ralar şeklinde dikilmiş küçük fideler, fi- danlar ve serpilmeğe başlamış ağaçlar ve bunların ortasında çiçek tarhları arasında modern beyaz binalar.. İnsan emeği, sabrı, ve çalışmasının bü- tün semeresini gösteren bu güzel bahçeler acaba kimin?.. — Burası şehremanetinin meyva enstitüsüdür. Şimdi arabadan atladım.. Demir par - maklıklı kapıdan içeri giriyorum. Demir' çubuklarla ayrılmiş bir yoldan yürümeğe başlıyorum.. Sağ ve solumuzda Üstlerine etiketler konulmuş, kök Büyükdere bir manzara tarafına böceklerin tahribatından — ka - runmak için ilâçlı sargılar sarılmış meyva ağaçları kim bilir tecrübe için mi, yoksa bir — hastalıktan yahut ta korumak için mi, tedavi edilmek Üüzere mi ne- dir, çiçekleri teller içine alınmış fidanlar... Şuurlu ve canlı imişler gibi birbirinin boyu- nu geçmek istemiyen, birbirinden — üstün seviyede ve hepsi kendi yerinde duruyor... Disiplinli mektep çocukları gibi. Kocaman meyvalıkta kimseyi görmüyo- rum. Yalnız müdüriyet binasının önünde bir bahçıvan tarhlarını düzeltiyor. Taş merdivenleri çıkıyoruz... Bizi ev- ,velâ bir genç hademe, sonra genç bir ba- yan karşılıyor. Nihayet kendisinin enstitü- nün muhasibi Bay Cemal olduğunu öğ - rendiğimiz diğer — bir yoruz. Büyük bir nezaketle bize enstitü hak - kıinda malümat veriyor: zatla — görüşü - — Dört senedenberi açılan enstitümü- zün gayesi, memleketin köylü çocuklarl 'a fenni meyvacılık öğretmektir. Bunun için buraya tercihan köylü ço » cukları alıyoruz. Bunlar toprakta çalışı - yorlar. Budama, aşı, meyva toplama, mey- va kurutma ve ambalâj öğreniyorlar. İste- diğimiz şey bu gençlerin bütün bu müfit (Devamı 10 uncu sayfada) ÖNÜL İŞLERİ Kadına Saygı Lâzım!. «Her gün işime vapurla gidip geli - yorum. Yolda karşıma veya yanıma ©- turan erkekler münasebetsiz söz atar, kalabalıkta sıkıştırmak için fırsat kol - larlar. Bu hal yalnız benim değil, bir çok arkadaşlarımın başına geliyor. On- ların bu küstahça ve ahlâksızca hare - ketlerine mukabeleye kalksam herkese rezil olacağım. Ses çıkarmasam müsa- maha telâkki ederek daha ileri gidiyor- lar. Ne yapacağımı şaşırdım. Biz insan gibi yaşamak hakkına sahip değil mi - yiz? Bu adamlar bize biraz saygı gös - termeğe mecbur edilemezler mi?» Nermin Bu bir terbiye meselesidir. Eski ne - sillerde kadınlar bu yüzden sokağa çı - kamazlardı. Bugün gençler eskisine nis- betle daha terbiyelidirler. Maamafih a- ralarında şüphesiz terbiyesizleri de bu- kunur. Bunların küstahlıklarından kur- tulmak için yalnız kalmamak, kalabalık varken vapura girip çıkmamak, ve on- lara yüz verecek hareketlerden içtinap etmek lâzımdır. Buna rağmen küstah- hk yapan olursa sessiz sadasız kalkıp polise teslim etmek en kestirme yol - dur. «İki senelik evliyim. Kocamı çok se- viyorum., Mes'udum, Yalnız bir kusuru var. Akşamları işinden çıkınca arka - daşlarile birlikte bir gazinoya uğrama - dıkça eve gelmiyor. Filvaki içki kullan- miıyor. Fakat bu ahbaplıkların nihayet içkiye varmasından korkuyorum. Onu undan nasıl menedeyim ? » Nihal Kocanızı eve çekmek sizin elinizde - dir. Akşam üzerleri bir yere gitmek is - tiyorsa beraber gitmeği teklif — ediniz. Evde onu yalnız beklemekten sıkıldığı- nızı söyleyiniz. Göstereceğiniz sevgi ve saygıya o da karşılık göstermeğe mec - bur olur, * «Bir müessesede çalışıyorum. Mü - essesemizde çalışan gençlerden biri ar- kadaşlarıma beni sevdiğini, fakat ken- disile evlenmeğe razı olmıyacağımı zan- nettiği için bana açılamıyacağını söy « lemiş. Onu şüpheye düşüren sebep te benim kazancımın ondan çok oluşu imiş. O gence karşı ben de Jâkayt değilim. Evlenmeğe de razıyım, fakat bunu ona | nasıl anlatayım ? » Nur Bir yerde çalıştığınız için bir çok te- mas ve görüşme vasıtalarına sahipsi - niz. Birbirini seven iki insanın yekdiğe- rinin hislerini anlaması kadar basit bir şey de olamaz. Maamafih bunu lâtife kabilinden arkadaşlarınıza da söyliye- bilirsiniz. Onlar bu haberi o gence ye- tiştirmekte gecikmezler. p A ai — Mi görünmekten çekinen bir tevazula hep bir | | SON POSTA Mayis 22 40 “ Son Posta ,, nın müsabakası: Tarihi Vak'a Ve d0'Tarlk TADN Sizl en fazla alâkadar eden tarihi vak'a hangisidir, tarihi vak'aları canlandırmakta en çok muvaffak olan ressam kimdir ? 1870-1871 Prusya harbi, on dokuzuncu asrın sonunda Fran- sa tarihinin büyük bir felâketi olmuştu. Bismark gibi büyük bir devlet adamının idaresi altında Avrupanın birinci sınıf bir as- kerine sahip olan Prusya, o zaman adetçe az, teslihatı noksan, kumandanları alelâde olan Fransız ordusunu kolaylıkla mağlüp etmişti. Harp başlar başlamaz bir Fransız ordusu Meçte mu - hasara edildi. Bizzat imparator üçüncü Napolyonun kumanda- sında bulunan diğer bir ordu Sedanda teslim olmak mecburi - yetinde kaldı, imparator esir edildi. Biraz sonra da Meç teslim oldu. Prusyalılar, Fransızların hemen sulh iatiyeceklerini bek- liyorlardı. Fakat millet bütün felâketlere göğüs gerdi. Hemen bir milli müdafaa hükümeti kuruldu. Prusyalılar Paris önüne gelmişler, Fransanın payitahtını muhasara etmişlerdi. Milli hü- kümet Tur şehrine çekilmiş, yeni ordular teşkil ederek Fransa- nın şerefini kurtarmağa çalışıyordu. Açlıktan kırılan Parisliler parlak bir mukavemet gösterdikten sonra nihayet teslim oldu. Bunun üzerine bir mütareke yapıldı. Yeniden yapılan bir seçim sonunda Bordoda toplanan yeni millet meclisi sulha karar ver- di. İ0 mayıs 1871 de Frankfurtta sulh muahedesi imzalanan 1 - kadın ve yurt —— ve * şimali Loren Prusyaya- bıirakıldı. Fransa — ayrıca «5,000,000,000» frank ta harp tazminatı verecekti! Bu para parça parça verildikçe, Almanlar da Fransada işgal ettikleri araziyi parça parça boşaltacaklardı! O zaman hükümet reisi olan Tiyer, düşmanı bir an evvel Fransız topraklarından çıkarmak için halktan bir istikraz yapmağı düşündü. Fransızlar, tarihte nadir görülür bir fedakârlık ile bu parayı tedarik ettiler. Herkes pars rasını ve para edecek nesi var ise hükümete verdi. Bilhassa ka- dınlar fedakârlıkta daha- ileri gittiler. Saçlarını kestirip — sattılar; parasını milli borcun ödenmesine yatırdılar. — ——— — ... Yukarıda, J. H. Baconun tablosu, bu yüksek yurt sevgisini canlandırmaktadır.. Pariste bir berber dükkânı. Genç ve güzel bir Fransız kızı yurdunun düşman çizmelerinden kurtulması için |bütün mücevheratımı verdikten Sonra 'sirma gibi saçlarım da kestirmeğe gelmiştir. Yanında yaşlıca bir kadın olan hizmetçisi hanımını dalgın seyrediyor. : Paravananın ötesinde dört Alman zabiti, Fransızların mağlübie yetinden ve beş milyar frangı veremiyeceklerdinden bahsedi « yorlar. Beride berber ve genç kız, kulakları onlarda, asabi, fas kat bu müthiş parayı hazırlamak üzere olan insanların güvenin! | lemişler 'kerler subay Tatareasın Fransa için bir felâket oldu: Harbin sonuna kadar kendisini müdafaa ederek düşman eline düşmiyen Belfor müstesna bir buçuk milyon nüfusu olan Alsas duymaktadırlar. Reşad Ekrem Koçu Yunanistanda bir aşk faciası Berberlik yapan bir kadın sevdiği genç subayı ' kışlasında tabanca ile öldürdü Atinadan yazılıyor: Golostaki ikinci piyade alayı kişlasında süvari subayı 26 yaşında Panayaot Ta- İtareas münasebette bulunduğu bir kadın tarafından beynine sıkılan üç kurşunla öl- dürülmüştür. — Hâdise -— günü sonra saat dörtte kışladaki rat istirahatte iken ansızın birbiri' arkasına ef- üç kurşun sesi işitilmiş, müteakiben bir genç kadının elinde bir rovelver olduğu halde kışlanın kapısına doğrü koşmakta | olduğu görülmüştür. İki asker kadını ön - ve yakalanmışlardır. Ka- dın tutulmasına muhalefet etmemiş: — Ben istediğimi yaptım. Şimdi sıra si- zindir. Vazifenizi yapınız, demiştir. Silâh seslerinin geldiği yere koşan as - can vermek ü- zere bulunduğunu görmüşlerdir. Efrat subayı hemen hastaneye götür- müşler, Panayot orada tedaviye — va- kit kalmadan ölmüştür. Genç subayı öldüren kadın 26 yaşında Tasia isminde biridir. Bir müddettenberi Golosta beraberlik yapmaktadır. Polise verdiği ifadesinde: — Ben ön sekiz ay evvel Lârisaya gel- miştim: Burada berberlik yapmak istiyor- dum. Altıyolda bir dükkân kiraladım, ça- lışmağa başladım. Panayot (öldürdüğü subayın ismi) hergün taburunun başında Di KŞ KN n öğleden | Kadın cinayetten sonra etrafını kuşatanlara soğukkanlılıkla “ ben istediğimi yaptım, şimdi sıra sizin, siz de vazifenizi yapın!,, dedi — Panayot Tatareas dükkânımın önünden talimlere giderdi. Bu geliş ve geç'ışlef'de daima birbirimizle göz göze gelirdik. Aradan bir ay kadar geç - tikten sonra oturduğu evin sahibi Eleni ge- lip beni buldu. Subayın benimle — evlen- mek istediğini söyledi. Ben bu teklife hay- ret ettim. Kendisini görmek istediğimi söy- ledim. Sonra Panayot ile görüştüm. O da ayni teklifi tekrar etti. Lârisadan biraz sonra nakledileceğini o vakit benim ile evlene - ceğini de ilâve etti. Ben de bu re inandım ve bir akşam evinde kendisine misafir kaldım. Bir müddet timiz çok iyi gitti. Fakat paskalye günle - rinde kendisinde bir soğukluk hissettim. Randevularını bir çok sebepler ile sey - rekleştiriyordu. Bir gün de bana «yakasını bırakırsam çok iyi yapacağımı» söyledi. Subayın muamelesi beni şaşırtmıştı. Va- itlerini hatırlattım. Hiç ehemmiyet verme- di. Ne yapacağımı bilemiyordum. Kalk « tım, bana Panayotla evlenmemi ilk teklif eden ev sahibi Eleniyi buldum. Burada çok fena karşılandım. Eleni bana hakaret etti. Oğlu da bBeni dövüp evden çıkardı. Pa - nayottan ümidi bütün bütün kesmemiştim. Geçen gün taburile buraya geldiğini öğ - rendim. Ben de kalkıp buraya geldim. Maksadım kendisini görmek — aramızdaki münasebatin şeklini kat'i olarak tayin et- mekti. münasebe- sözle- | Fatıa kuürbanı Pazartesi günü kendisini gördüm. O ge“ ce Kantrikon otelinde beraber kaldık. Salış; çarşamba günleri de görüştük. Bu görüş: melerimizde sorduğum suallere hep kaça* maklı cevaplar veriyordu. Artık Panayottan kat'i bir cevap alma*t ğa karar vermiştim. İşte bunün için kışlaya gittim. Beni çok fena bir şekilde kabul et- ti. Fakat kışlanın yanında kahveye kadar benim ile birlikte gelmeği reddedemedi Kahvede bana evlenmemizin kabil olamt* yacağını söylüyordu. Kahveden kalkıp ge“ ne kışlaya geldik. Bu arada birdenbire ba- na dönüp: : — Yakamı bırakmanı kaç defa sanâ söylemedim mi? Sen benim seviyemde de“ gilsin, seninle evlenemem, dedi. İzzeti nef- sime vurulan bu darbe ile sarsıldım ve ce“ bimden rovelverimi çıkarıp ateş ettim. Ön* dan sonrasını siz. biliyorsunuz. Öldürdüğü" me müteessifim. Maksadım hakikaten onü öldürmek değildir. Genç kadımnin soğukkanlılığı ve heye cansızlığı zabmtaniın nazarı dikkatini cek betmektedir. Fakat ilerledikç€ Tasianın vaziyetinin anlattığı gibi olduğu da anlaşılmıştır. Filhakika subayla araların” da münasebet olduğu sabittir. Dinlenen $9” “ istintak hitlerin ifadesinden genç kadının bir C»“k $ yerlerde başından ehemmiyetli aşk mact” raları geçtiği meydana çıkmıştır. Tahkikat devam etmektedir. — : a & öi eĞ *