Sayfa Hergün Söylediklerile Yaptıkları Arasındaki fark B.ı mayıs münasebetiyle :ııyük dev- let adamları sulh severliklerini gös- termiş olmak için parlak nutuklar söyledi- ler. Bu nutuklara bakılırsa Avrupada harp | isteyen hiç bir devlet yoktur. Hitler diyor ki: «Milyonlarca insanın hayatma mal ola cak şerefli bir hareketle hürmet — kazan maktan müstağniyim. Başkalarının inanmaları için milyonlarca insanı mezba- haya sürüklemeğe muhtaç değilim. Biz baş- | kalarının mallarını almak için asla elimizi uzatmadık. Biz elimizi yalnız sulh için uzat- tik. Başkaları ne istiyorlar? Biz başkaları. m biç bir zaman tehdit etmedik. Bir kaç | hafta evvel sulh ve sükünu temin edecek büyük bir teklif yaptık. Halbuki başkala- yının harp propagandası yaptıklarını - gö- süyoruz. Bizim Avusturya ve Çekoslovak- yaya taarruz etmek istediğimiz hakkında yalanlar işan ediyorlar. Sulh değil, daimi bana kargaşalık isteyenler — kimlerdir? Bunlar herp olunca cepheye gidecek olan milyon- lar değil, harpten istifade edenlerdir.» Bu İâf tarafı. Bir de vâkiaya bakalım. Almanya son iki sene içinde mühimmat için 900 milyon İngiliz sarfetmiştir. 5 milyon işçi gece silâh ve mühimmat yapmakla meşguldür. Almanyanın harp malzemesi imaline ya: yan ham madde idhalâtı yüzde yüz mıştır. Tirası gündüz kârlıklar ne için ve kimin için? * İngiliz Başvekili Baldvin diyor ki: «Bugün dünyayı tehdit eden en büyük | tehlike havadan geliyor. Ben kuvvetle ka- nüm ki İngilterenin havada kuvvetlenme- si ve bu kuvvetinin hariçte bilinmesi sulhün €en büyük zümini ve harbin önüne geçecek | en büyük vasıtadır. Başvekil olarak benim | bütün gayem suhtur. korktuğumdan dolayı değil, fakat bugün bir harbin Av- rupa için ne büyük bir âfet teşkil ettiğini | Bunu bildiğim için söylüyorum. » Bu söz t Bir de vak'alara göz gezdirelim: Habeş harbi ve Akdeniz tecrübesinden #onra İngiltere kara, deniz ve hava kuvvet- lerini derhal iki misline çıkarmıştır. Cihan harbinden evvel donanmasını iki büyük K devletin donanmasına muadil mayı prensip itihaz eden - İngiltere, defa hava ve deniz kuvvetlerinde prensibi takibe karar vermiştir. Niçin ve kime karşı? x Yine bir mayıs münasebetiyle Sovyet müdafaa komiseri Voroşilof şunları söyle- miştir: aBiz sulhu muhafaza için elimizden geleni yaptık ve yapmakta devam ediyo- ruz. Fakat harp tehlikesinin artmakta ol- duğuünun farkındayız ve ordumuüzün sulh bu ayni için en büyük zâmin olduğuna eminiz.» Bu sözün icra tarafı şunu gösteriyor: Sövyet ili ilk seferberlikte 10 milyon çıkaracak sürette hazırlanmıştır. — Mevcut hava kuvveti 10 bin tayyareyi bulmuştur. Niçin ve kime karşı? x Bu «Niçin ve kime karşı» sualine veri- lecek cevap bulunmadığı — gün dünyanın devamlı bir sulh devresine kavuştuğu söy- lenebilir. Özlü sözler Ölürken demişler ki... Ahrette işiteceğim. Bethoven Cellât ümit ederim ki çok tecrübelidir; | boynum çok incedir. Anne Boleyn Bu miskin takım mezarmnın üzerinde de ateş etmesin. (Kurşuna dizilirken) Robert Burns Artık uyumalıyım. Lord Byron Kesildikten sonra halka kalamı göste- rin. Böylesini uzun zaman görmiyecekler. Danton Yastıklarımı yine rahatsız bir gece için düzeltmeliyim. Washington İrwing Yatak arkadaşlarım, sırı ile öksürük Gçümüz bir yataktayız. Haries Lamb art- | | Sari bir Bütün bu hazırlıklar ve bütün bu feda-| Pa çtalık silâh ve | |ce, ikisi birden «sinema artisti olıııık istiyo. İruze cevabını vermişler, Pierre Wolf ni-| bulundur. m, | | NMResimli Makale Hayat süratle değişiyor. Dakikada bir kilometre süratle gi- | den bir otomobilin gidişi hayatın seri akışı yanında biç bir mana ifade etmiyecek kadar zayıf kalır. Hayatın bu başdöndürücü sürati karşısında biz şoför mev- lmnde)ıı. Yolun bütün arızalarına, dnnııntçlırıe karşı atik SON POSTA aa — —— K Hayatın sürati BB ve tetik olmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde başımız dö- ner, dümeni elimizden kaçırır ve yuvarlanıp gideriz. Hayatım'seri akışıma ayak uydurmak, değişikliklerle beraber değişmek, her yeniye çabuk alışmak gerektir. Bu sürati göste- Hıyuı süratine remiyenler yıkılmağa ve mağlüp olmağa mahkümdur, kendinizi uydurursanız ıztırabımız. azalır. SÖZ ARASINDA Yeni ve çok Fransanın marul m u harrirlerinden Pidrre — Wolf — bir İtün parkta yedişer * yaşında —iki küçük kıza rasgelmiş. Ken dilerile meşgul — ol- muş, «ne olmak ie- " |tiyorsunuze - deyin- İçin diye sormuş. çocuklar: — Zengin olacağız, Shirley Temple'yi görmüyor musunuz? demişler. O sırada çocukların yanına anneleriyle babaları da sokulmuş, bir tanesinin annesi muhavereye iştirak etmiş: — Mösyö demiş, çirkin değilim değil Çocuğum belki muvaffak olamaz fa- ben herhalde iyi bir artist olurum, ko- cam da müsaade ediyor. Acaba tavassut edemez misiniz? Ve bu işi emin olunuz ki, çok ucuz yaparım günde üç yüz franktan fazla istemem. Maharrir bunları nakilden sonra ilâve ediyor: Yedişer yaşındaki yavrular, — Shirley Temple'ne, genç kızlar Daniel Darrieun'ye, kadınlar da Marlen Ditrih veya Creta Gar. bo olmak hevesindedirler. Sinema merakı, sari bir hastalık olma- ğa başlıyor. * Hıristiyan olmak lstiyen lik kırmızı derili kadın Tik defa kırmızı derili bir kadın he ristiyan olmak için papaya m miş ve racaat et papa — da onun dileğini kabul etmiştir. Bir kaç Bgün sonta, kırmızı derili kadın mera- simle bir isim alacaktır. HERGÜN BİR FIKRA Müezzinin sesi Borazan Tevfik bir tarihte İstanbul cihetinde bir evde oturuyordu. Bu eve pek yakın bir cami vardı. Buranın mü- ezzini gayet kötü sesli bir adamcağız. dı. O ezan okumak Üüzere minareye çık- tıkça, rahmetli Tevfik: — Baykuşun sesi u| getirir, derler.. Bu herifin sesi de ma - hallede bir tek baykuş bırakmadı.. Ki- mini Ürküttü, kaçırdı. kimini de öldür- dül. Derdi, RULMACA 1-2 3 4 5 6"7 8 9 reuzdur, ölüm | — Bir sebze, 2 — Yüz yıl, talih. 3 — Süzme, — iyilik. 4 — Mef'ulübih, köpek. 5 — Beyn. 6 — Halının eşi. 7 — Kan - durma, ağa. 8 — Vücudumüuzdaki kırmı- za, bir meyva. 9 — Denizlerimizden biri, Yukarıdan aşağıya: | — Gelirat. 2 — Bir yüz rengi, ağa. 3 — Mesırda bir nehir, bakkalın küçüğü, silâh, kötülemek. 5 — Mesatf & — ışık, yardım. 7 — Aka, kabil olmak. & — Manevi, bal yapan bayvan. 9 — Rutubetli. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Kafadar. 2 — Âliâ, ali. 3 — Zil, Habeş imparatoru Fransada Meb'us namzedi Geçen pazar gü- nü Fransada Plai- sance dairei intiha- biyesinde rey vara- kaları tasnif edilir- ken, Habeş İmpara.- toru Haile Selâsie en on beş tane rey verildiği görülmüş, © girada — orada bulman bir — kül- hanbyi: Herili mahvetmek için İtalyanlarla el- birliği ettik, bir gey yapamadık, demek az daha © bizi içimizden vuracaktı, demiştir. * Gözmeği seven bir güvercin Bundan tam sekiz sene on bir ay ev- Wilminston'na gitmesi için Greer- den koyuverilen bir vel, muhabere güverci- ni, beş kilo- metrelik — mesafeyi ncak bir kaç gün evvel — katetmeğe muvaffak olmuştur. Güvercinlerin, |24 saat zarfında 1000 kilometre ka yüz tetmeleri lüzım gelirken, bizim güvercinin bu kadar yavaş gitmesi, gezmesini sevdi. iönden ileri geliyormuş. rakıs. 4 — İl, at. $ — Lümba, tâ. 6 — 8 — Çatı, ebe. Yukarıdan aşağıya! | — Kızılhaç. 2 — İlâ, ad. miat. 4 — AL it. 5 — Darpane 7 — Rak, kaba. 8 — Fiat, ye. tan. Si İSTER İNAN İSTER Dünkü gazetelerde şöyle bir vak'a vardı: Akısarayda Kürkçübaşı mahallesinde Çeşme sokağında 34 numarada oturan 25 inci ilk mektep üçüncü sınıf talebesin - den on bir yaşımda Fazb ismindeki çocuk babası elbiseci Sü- leymanım browniğ tabancasını gizlice almaş, cebine koyarak mektebe gitmiştir. İkinci ders esnasında Fazlı yanında oturan arkadaşı on bir yaşında Suphiye tabancayı göstermek istemiş, cebinden çı - karmıştır. Supbhi tabancayı görünce eline alıp bakmak iste- miş. Fazlı muallimden korktuğu için: — Şimdi olmaz, sonra bahçede veririm, bakarsın demiştir. Suphi ısrarla istemekte devam edince İSTER lanmıştır. H İNANMA! Kce arkadaşına vermiş, bu sırada parmağı tetiğe dokununca tabanca ateş almıştır. Çıkan kurşun başka bir sırada oluran dokuz yaşında Fahri isminde bir çocuğun sağ baldırına sap- Silâh sesi işitilince muallim ve diğer talebeler heyecana düş- müşlerdir. Fabri bacağından akan kanlara bakarak ağlamaya başlayınca heyecan artmış, bu srada mektep müdürü ve diğer muallimler silâh sesinin işitildiği sınfa koşmuşlardır. Yaralı çocuk hemen otomobille Cerrahpaşa bastanesine — kaldırılmış, Fazlı tabancayı giz- | başlammıştır. İNAN İSTER İNA silâhi mektebe getiren çocukla ebeveyni hakkında tahkikata NMA! Sözün Kısası Trende E. Ekram-Talu ünyada, tren yolculuğu ka ar D siniz?. müz'iç bir şey tasavvur eder mi- Hareket halindesiniz.. Fakat ma' pussunuz. Yürüyen, ilerliyen, © değiştiren siz değil; içinde bulundugu- nuz kap, Bazan, İstanbul limanında vapur « dan çıkıp bir hamalın sırtında, ken - dilerini bekliyen tüccar ardiyesine, ka- palr kafes içerisinde taşınmakta olan tavuklara, rastladıkça acırım. Ne yüzle acıyorum? Tren yolcusu« nun bu hayvancıklardan farkı ne? Biz, sade, arada bir, o da günün muayyen bir saattinden, gecenin gene muayyen bir saatine kadar lokanta va- göonuna gidip, sarsaklar gibi iki tarafı- mıza sallana sallana bir kap yemek yi- yor, bir fincan kahve içebiliyoruz. İti- raf etmeliyiz ki insanlığımızın imtiyazi bundan ibaret kalıyorsa, ondan da vaz geçmemiz evlâdır. Deniz vasıtaları ilerledikçe ilerliyor. Bugünkü transatlantikler âdeta sabih birer şehir oldu. Havada, işitiyoruz ki Hindenburg adındaki zeppelin konfor itibarile Parisin en lüks otellerile omuz öpüşüyormuş. Karada bir Normandi, bir Kvin Me- ri neden yok? Niçin olamıyor? Ya « taklı vagon sosyetesi yapa yapa, birer kişilik mavi vagonları meydana koy - du. Bunlar, tek başına çile çıkarmak için bire bir! Gene ayni darlık, ayni yalnızlık, ay- ni esaret hissi. Beşeri ihtiyaçların ucu ucuna temini bu kadar olur. Âdem oğullarının mukadderi bir de- ğirmi toprakmış. Yataklı vagondaki müukadderimiz de bir değirmi - yatak. Boyu uzun, yahut ki vücudu şişman olanın vay haline! Siyakat — vavının — ne ğunu — bilmiyenler, geceyi — tren - de geçirenlerin nasıl “büzüldüklerini, kıvrıldıklarını tahmin edemezler K Lâkin, ne var ki, trende, ayağınız karadadır. Gemiyi duvarda, suyu bar- dakta, balonu da çocuğun elinde gör- meyi tercih edenler buna şükrederler. Bir bakıme onlar da haklı! oldu - “Biliyor Musunuz YZ | — Balzak kimdir? 2 — Leopar nedir? 3 — Marie Ântoinette kimin kızı ve kimin karısıdır? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: 4 — Şarlken ile barbeden Fransa krah birinci Fransavaya donamnmasını yardıma gönderen Osmanhı padişahı Kanuni Sü « leymandır 2 — Filin ağırlığı takribi hesapla 100 "İkilogramdır. Yüksekliği 5 metredir. 3 — İspanyadan ve Fransadan yürü « yerek Alpları geçen ve Romaya — saldıran Kartaca kumandanı Annibaldır. TÖzlü sözleri —— Güzel bir musiki ile yavaş yavaş uy: kuya dalayım. Mirabeau Dütiya benimle — ne büyük bir artist kayhediyor. Neron Uzanmışken daha iyi konuşabiliyorum. James Madison Artık anlayışın her şeyi daha berrak ve daha sade görünüyor. Schiller Bırakin rahat içinde öleyim Voltaire | — Pek âlât Güç ölüyor fakat gitmekten korkmuyorum. George Washington Bir an daha yaşamak için her — şeyiml verirdim. Kraliçe Elirabeth Biraz nur, biraz ziya. Gocthe,