29 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Londra Zabıtasına Karşı 6 Muharrir (Yazan: Freeman Wills Grofts| İngilterenin en tanınmış altı zabıta romancısı Margery Allington, Ant - hony Berkley, Freeman Wills Grofs, Father Ronald Knox, Darothy Sayers. Russell Thorndike kahramanları mec- hul altı zabıta romanı yazıyor Ve k:; tillerin keşfini İngilterenin en l.ıune zabıta müfettişi «George Cornish» « bırakıyorlar. Bunlardan Freeman Wil- Hem romanları, hem de polis müfet- | kuyacaksınız. Blunt kimse ile düşüfıi)r kalkmayı set:: mediği için evine misa _çagınl“l. .t nıdıklarile kahvehanede wek;le ik- tifa ederdi. Komşularını lıdl“zlyl_ hiç görülmemiş, ya pek nıdır görül müş bir şeydi. K u;laslarşebütün bunları düşündükten sonra Bluntu bir gece evinde b:îsıp ök dürmenin en iyi kurt;luş çaresi oldu- ğuna inanmağa başladı. gg:orfıobilim?îvden uzak bir yerde br- rakıp Bluntun evine yürümekle bu a- damın şerrinden kurtulmak her halde çok mümkündü. Fakat evden gecele- yin uzaklaşmak için bahane bu.lmak müşküldü, belki de imkânsızdı. .BıIha.s— sa bu engeli atmak için bir hayli düşün müş, fakat bir çare bulmağa muvaf - fak olamamıştı. Haslar bu meseleyle meşgul olmak- ta devam ediyordu. Bluntun vücudunu, kimseye sezdirmeden kaldırmak ve bunu temin edecek çareyi her halde bulmak lâzımdı. Fakat bu çare bulu - namıyordu. : Nihayet bir sabah kafasında budenî bire bir düşünce parıldadı. Ve kendi kendine sordu: — Katilin bulunmasına imkân ver- miyecek bir cinayet irtikâp edilemez mi? Kalbi fena çarpıyordu. Dimdik o - turmuş, — derinden derine dalmıştı. Kendine sorduğu suale verdiği cevap şuydu: R ğ — var! Yalnız bu çareyi tat - bik için bir takım şeraite ihtiyaç var. Ve bu şerait bu hâdisede mevcuttur. Haslar yerinden kalkıp, bir dostun- darı aldığı bir kitabı çekti ve açtı. Eser fenni keşiflerin cinai vak'al.am tatbikinden bahsediyor ve parmak iz - lerinin, mikroskopla tozları muayene etmenin, ultraviyole şuaile alınan fo - toğrafların, kimyevi tahlillerin, cmııî ruhiyat ilminin ne kadar faydali neti- çevirdi ve aradığı fıkrayı buldu. — Evet, haklı idi. Onun pr,._" çen çareyi bir çok caniler tatbik etmiş ve muvaffak olmuşlardı. Bu çareyi biraz tadil edecek olursa, istediği olur, Blunt ölür ve kendisine hiç bir şey geHiç bir şey gelmedikten başka bu hâdiseye sanki uzaktan, yahndın &- lâkası yokmuş gibi kahır, hiç bir kimse ondan zerre kadar şüphe etmez, Blun- rakmış ise de bir kimse onun cinayeti inanmaz, ha kendisinden şüphe edecek olsa da gene | ona dokunamazdı. Çünkü ıı:înayetin1 kendisi tarafından irtikâp olunduğunu isbata imkân yoktu. Blunt hükmü giymişti. Ölümü mu- hakkaktı ve bu sayede Haslar huzur ve emniyete kavuşuyordu. Haslar, Bluntu öldürmek meselesini, ,şahsi bir mesele olmaktan çıkarmış, gayri şahsi bir mesele haline sokmuştu. ku vermiyordu. Onu her hangi bir gün- delik işle meşgul oluyormuş gibi dü- şünüyor, Ve her işi eksiksiz ve kusur- suz başarmak istediği gibi bu işi de ay- ni dikkat ve itina ile hazırlıyordu. Haslar plânını hazırlamış ve iyiden iyiye işlemiştî. Yapılacak işler üç kıs- ma ayrılıyordu. Birincisi, satın alına- cak, yahut elde edilecek şeylerdi. İkin- cisi bunlarla bir cihaz hazırlamaktı. Ü- çüncüsü Bluntun plânı bozacak bir ha- rekette bulunmasına mâni olmaktı. Plânın en mühim noktası iki çeşit kimyevi madde alınmasına aitti. Bun- lardan birinin tedariki kolaydı. Fakat ötekinin elde edilmesi oldukça güçtü. Haslar, bu maddeleri satın almakla işe başlamağa karar verdi. Çünkü bunları tedarik edemezse bu plânla boşboşuna meşgul olmak manasız olurdu. Haslar, bu işi yapmağa karar ve - rince kılığını değiştirmek lüzumunu hissetti ve iki kat elbise aldı. Bunların biri golf pantalonlu idi. Haslar bunu kullandıkça başına bir kasket te geçi- riyordu. Diğeri müstamel siyah bir el- bise ile bir melon şapkadan ve bir eski muşambadan müteşekkildi.Haslar göz- lük kullanmadığı halde iki gözlük te tedarik etti. Birinin kenarları siyah ve kalındı. Biri ince ve açık renkli idi. Fa- kat gözlüklerin camları renkli değildi. Haslar bütün bunları hazırladıktan sonra yumuşak bir kauçuk parçasın - 'tede bırakarak bir sokağı dolaştı dan el kadar büyüklükte iki parça kesti. Ve bütün bunlarla beraber bir fırça ve bir tarağı, bir valize yerleştirdi. Ve otomobilinin içine koydu. Haslar bütün bunları hazırladıktan sonra bir gün kulüpte yemek yiyeceği- ni ve öteberi alacağını söyliyerek ev - den çıktı ve bu dediklerinin ikisini de yaptı. Kulüpte yemek yemekten mak- sadı, oradaki arkadaşlarını icabında şa- |hit tutmaktı. Öteberi almakla karısını oyalamak ve nazarı dikkatini üzerin - den çevirmek istiyordu. Yolda satın aldığı r#üşambayı sırtı- na geçirdi ve yakasını ilikledi. Sonra şapkasını çıkararak saçlarını önden ar- kaya taradı. Kasketi başına geçirdi ve gözlüğünü taktı. Daha sonra kestiği iki lâstik parçasını ağzına soktu ve ya - naklarını şişirdi. Artık faaliyete geçmek sırası gel - mişti. Kendisi daha önceden iki ecza deposunu gözetlemiş bulunuyordu. Bunlardan Paddington civarında ola- nı seçerek otomobili depodan biraz ö- ve depoya girdi. lçerisi müşterilerle dolu idi. Tezgâhın önünde durarak: — Biraz klorat potasyum istiyo - rum, dedi, gargarama katacağım! — Klorat potasyum mu? Ne kadar? — Biraz. (Arkası var) a RADYO Bu Akşamki Program İSTANB ' 18: Dans musikisi (plâk). 19: Haber. 19,15: Muhtelif plâklar, 19,30: Ço - eme kurumu namına konferans, : sole Nesir Naci tarafından, Pi- zgnoıâ:mla.;ıemkı. 20,30: Stüdya orkes - saları, 21,30: Son haberler. 22 den sonra İ . gı.zs:ı:;ere mahsus havadis servisi verile - cektir. çi 19,30: Tayyareci konuşuyor, - _: Karışık müzik, plâk neşriyatı, 20: Karpiç şehir lokantasından nakil — (orkestra), 20,30: Ajans haberleri, 20,40: Ankara- palastan nakil (orkestra). BUDAPFŞTE _ 18,50: Zigan orkestrası, 19,50: Piyano konseri, 20,40: Tiyatro — retransmisyon, 23,30: Dans orkestrası, 24,15: Zigan or- kestrası. ler, cuk Esirg 18: Orkestra konseri, 19,30: Modern eli konseri, _2],25: Süel bando konse- ri, ser. B | 19: Stuttgrat, 20: Şen musiki (plâk), 21,15: Piyes, 21,45: Bir çok dans orkes- | tarafından dans musikisi, — 23,30: MÜNİH 19: Hafif şarkılı akşam konseri, 20,20: Büyük karışık koönser, 21,15: Kolonya, 21,45: Stüdyo orkestrasının gece konseri, 24: Hafif konser. VARŞOVA 19,10: Ola Obarska (şan), 21: Plâk (şarkılar), 21,45: K., 22: Viyolonsel ve piyano, 22,15: Japon ulusal bayramı mü- nasebetile hususi yayım, 23,15: Dans mu- sikisi, 24,05: Dans musikisi (plâk). 30 Nisan Perşembe İSTANBUL 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haberler, 19,15: Muhtelif plâklar, 19,30: Çocuk E- sirgeme kurumu namına konferans, — 20: Ekzotik musiki, 20,30: Stüdyo orkestra - tarlar Kolonya. ü ı Bu mesele artık heyeaıı_mı kor- ları, 21,30: Son haberler. Anadolu ajansının | ““22,45: Hafif musiki, 24: Hafif kon -| Bir Doktorun Günlük Çarşamba Notlarından €) Bir çocuğun iki ile üç yaş arasında yapabileceği şey nelerdir? | Çocuğun zekâsı süt çocukluğu devre- sini ikmale hazırlandığı sıralarda inki- şafa başlar. Çocuk terbiyesi üzerine ça- hşan Ciyi eserler hazırlıyan) bir Ame. rikan terbiye kitabından aldığım not- ları sırasile siz karilerime bildiriyo - Tum., 2-3 yaş arasındaki çocuk. | — Evvelâ etrafındaki şeyleri takli- de başlar. 2 — Kendisine söylenen resimli ve kı- sa hikâyeleri iyi dinliyebilir. 3 — Kendi yaşına münasip oyuncak - Tarla oyniyabilir. 4 — Oyununu bitirdikten ve bu oyun- dan vaz geçtikten sonra oyuncakları- niın kaldırılmasına kendisi de yardım edebilir. 5 — Etrafında olan şeyleri araştırır ve tetkik arzuları uyanır. 6 — Çocuk bu yaşta grup hareketle- rine ve oyunlarına fazla iştirak etmez, daha çok kendi başına oynamağa ça - lışır. 7 — Bu devirde çocuklarda tabiatal karşı fazla alâka ve sevgi hisleri uya - nir. 8 — Çiçekler ve hayvanlarla, kedi, kö- pek, tavuk, ördek, eşek ve kuşlardan tavşanla oynamaktan pek çok neşe du- yar. (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp koölleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar Bahar bayramı Bahar bayramı olan bir Mayısta resmi devair bir gün tatil yapacaktır. Hususi müesseseler hafta tatili kanu - nuna tâbi bulunmadıklarından bu gibi müesseselerin İ Mayısta açık veya ka- palı bulunmaları ihtiyaridir. — ha D ai -.Su vıfı 5 Diri diri mi gömmüştük | Saat on muydu, on bir miydi ne.. Oda- min kapısı tak tak vuruldu.. — Kimsin.. — Benim, ben Necdet.. — Ne o sabah sabah.. — Sabah sabahı var mı? Saat kaç kalk- sanâ.. — Kalkmam, gel içeri. Necdet girdi. — Yahu, bizde kimsesiz bir kocakarı vardı ya; öldü. — Allah rahmet eylesin, bana ne? — Cenazesini kaldıracağız.. — Ben ne bekçiyim, ne de imam, — Öyle amma bir alık oğlundan baş- ka kimsesi yok. — Ben hastayım yahu, hararetim otuz sekizden aşağı düşmüyor. — Örip olmuşsun. — Orası öyle, grip oldum amma bu soğuk havada dışarı çıkarsam şifayı bul- duğumun resmidir, — Ben sana konyak veririm, açılırsın! Haydi kalk giyin; sevaptır. — Konyağı ver evvelâ... Necdet cebinden könyak şişesini çıkardı. Bir yudum, iki yudum derken beş on yudüm içtim. Biraz kuvvetim — gelmişti. Kalkıp giyindim. — Cenaze nerede? — Bizim evde hazırl — Haydi gidelim. Beraber gittik. Necdet, ben, ölenin a- hk oğlu, bir kaç tane de civardan toplan- mış amele kılıklı adamlar vardı. İhtiyar kadının tabutunu yüklendik, mezarlık - zak değildi. Cami dersen, mezarlığın ya- nıbaşında, Tabutu götürdük; camiin mu- salla taşına koyduk. Hava çok amma çok soğuktu — Burada durursak üşürüz. — Civarda kahve var, girelim! Kahveye girdik. Kahve de sıcak de - gildi ha! — Konyak var mı? — Yok amma, şuracıkta var; aldıralım. Konyak geldi. Bir kaç yudum içtim. — Siz de için! Onlar da, hepsi hepsi, hattâ kahveci bi- le içti. Ölenin alık oğluna: — Sen de içl t Dedim. — Ben içmem! — Keyfin bilir. « Namaza epey vakit vardı: — Boş duracağımıza bir parti tavla oy- nasak, Tavlanın başına geçtim. Bir beş, bir beş daha, derken karşımdaki değişti. — Ben oynıyayım da gör. Onunla da oynadım. Birbiri arkasına üç parti — yaptım. — Daha var mı? — Ben varım. — Haydi bakalım. Onunla da başladık. Ellerimin üşüdü. ğünü hissediyordum. — Konyak bitti mi? — Buluruz. Konyak geldi, konyak bitti, parti bitti, oyuncular değişti. Yeniden konyak ğeldi. Ahk oğlan ikide bir korka korka: — Geç kaldık, diyordu, cenazeyi... Mahkümiyetler, tevkifler Bostancı tramvay durağında motosik- letle çarparak Mebrurenin ayağını kıran Jirayir'in Üsküdar ceza — mahkemesinde dün son duruşması yapılmış, 3 ay hapsine ve (00 lira ağır para cezası vermesine ka- rar verilmiştir. kda * Kartal hususi muhasebe memurla- rından Kemal vazifesini ihmal ve suüstimal suçundan muhakeme edilmiş, 9 ay hapse, bir sene hükümet memurluğundan mahru. miyete mahküm edilmiştir. 4 Kapalı çarşıda Mustafanın dükkâ- nından yorgan çalmaktan suçlu Kemal 3 ay 22 gün hapse mahküm olmuştur. * Sultanahmetde Üçler mahallesinde bir eve anahtar uydurmaktan suçlu Sabri Sultanahmet Sulh ceza mahkemesi — tara- fiından tevkif edilmiştir. * Fındıklıda 24 boş çuval çalmaktan suçlu Mustafa dün hâkim karariyle tevkif edilmiştir. y * Küçükpazarda Mehmedin kahvesi- nin önünde duran hamal Dervişin arkalı- ğını çalmaktan suçlu Zülfü 11 ay hapse mahküm olmuştur. * Şark ş'ımendîfer!eri “kömür vago- nundan kömür çalarken yakalanan — İbra- bir bakkal * V, egt v LA İ ee aŞ u Yazan: İsmet Hulüsi l T — Sen sus. Biz vakti, zamanı biliriz. ' K : Bi Gelsin konyak, haydi şeş beş, Havanın soğuduğunu hissetmiye başlaş mıştık. : — Konyak bitti mi? Kahveci haber verdi: —— Konyak bitmedi amma, bakkal pandı. Bakkal mı kapandı? Evet, gece olmuş. Yahu şu saate bakın, kaç2 | ÖOn! — Ne, ne, gecenin onu mu? — Öyle olacak. — Musalla taşında kaldı. — Götürüp gömelim. w dan tabutu aldık, Mezarlığa girdik. So « guük gittikçe şiddetleniyordu. — Mezar kazılmamış mıvdı? — Hayır. — Öyleyse kazalım. — Ne ile? — Ne ile olacak kazma ile. — Ben kazma bulurum. Kahveci kazma getirmiye gitti. $ iliklerimize işliyordu. — İsınmak için ne yapalım? yakarız. Alık oğlan atıldı. — AÂnamın tabutunu yakmayın! — Sen sus aklın ermez. Beyaz kefinli ölüyü çıkardık.. Tabutu mişti.. Bir kaçımız mezarı kazıyor, bir kağı duk. ÂAlık oğlanın sesi duyuldu; sünün üzerine kapanmıştı... — Bu alığa ne oldu? — Bayıldı galiba! — Yok canım öldü. — Bayıldı. — Öldü, ben bilmez miyim? finle, alık oğlanı da elbiselerile gömdük. — Dönelim artık. Döndük. * &h zaman Necdete rastladım.. karıyı nasıl gömmüştük? — Hiç hatırlamıyorum — Ya alık oğlunu.. — AÂlık oğlunu mu? O ne oldu? müştü. . — Hatırlamıyorum,. O günden sonrg da hiç görmedim, — Hiç görmedin mi? — Hiç görmedim. Yani ne olacak? — Hiç. . — AÂcaba biz, ne?.. h: Söyliyemedim, söylemedim amma bui vak'a aklıma geldikçe elân ürperirim... diri mi gömmüştük? Edirne hapishanesi neye gönderilecek mahkümlar muh « bula gelmeğe başlamışlardır. ' pishanesinden şehrimize 11 mahküm yi geçmiyecektir. Yakında İotanbulı adliyesinden bir heyet Edirneye gi decek ve hapishaneyi açacaktır. Balkan festivali için toplantı rüşmeler yapmak için cumartesi günü Vali Muhiddin Üstündağın riyaseti alı tında dağcılık klübünde bir - toplantı! yapılacaktır. Bu toplantıya alâkaday bir çok kimseler davet edilmiştir. 100 kişiden ibaret olan davetlilere ayrıca bir de çay ziyafeti verilecektir. Devairde yaz saatı Bir Mayıstan itibaren devairde yaz” saati tatbikine başlanacaktır. Mesal saati sabahları 8,30 dan 12 ye ve 1 deni z mahıkanya, taretndeğ, Sevkkif adiğküsdk LO 00 a. acal a ae ai q-";—ı%ğ ' K, * ; M — Ya cenaze? 4 KA | İ çımız da yanan tabutüun alevinde isınıyore — Ah anneciğim... Biz öonu unutmuştuk bile; anasının Ölğ“' — Öldüyse öldü, anasının yanına gö ı; r meriz. Mezar kazılmıştı. Kocakarıyı ke 4 Ben üç ay yakatka kaldım. Iyileştiğiriğ Dün ilk kafile olarak Eskişehir haa - gelmiştir. Edirneye gönderilecek mıh.q kümların sayısı şimdilik iki yüz kişi- Wi - lli Te M e. * Hep beraber kalktık... Musalla taşın « — ' ü h — Kaocakarıyı tabuttan çıkarıp tıhumj . parçaladık. Kahveci de kazmayı getir « — e | D LA * — Necdet hatırlıyor musun, biz kocar — .- B” — O mu, hani bayılmıştı, yahut ta ölk — Acaba biz?.. e- Kimsesiz kadının alık oğlunu biz, dirl î- u Edirnede tesis edilen zirai hapisha « 4 telif hapishanelerden peyderpey İıtaıı.—l ”| hai L Balkan Festivali etrafında bazı gö « * .

Bu sayıdan diğer sayfalar: