Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
10 Snyfı. “ Son Posta ,, nın tefrikası: 67 Uzun beyaz sakallı ihtiyar Cemile ÖI.İ.İII MANGASI Yazan A.R. mıtraly zler hakkında sualler soruyordu — — Bu imtihanın, ne kazandıraca - ğına dair hiç bir şey söyliyemem. Fa- — kat, hiç bir şey kaybetmiyeceğine de — tamamen emin olabilirsin. — Diye, mırıldandı. — İbrahim Efendi bu sözleri söyler - — ken; parlak, siyah, nafiz gözlerinde — çok esrarlı bir mana vardı. Yatsı ezanının uzaktan gelen ses - — deri, gecenin sükütu içinde sönüp gi- — Gderken, Cebelli genç Salih gelmiş: 0 — Faddal, yâ Cemil Beyg. Demişti. — Bu davet, Cemilin vücudunu hafif- A*çe ürpertmişti. Eğer onun hiç bir kor- — ku bilmiyen ve hissetmiyen pervasız- lıgı olmasaydı, ihtimalki bu meçhul davete karşı, hiç şüphesiz ki kalbinde N ' bir şüphe ve vesvese ederdi. Evden çıkmışlar; dar ve dolambaç- — hh sokaklarda bir hayli dolaşmışlar; on- — Gdan sonra da, büyük bir bostanın kapı- — gından i içeri dalmışlardı. Ve orada, ka- Tanlıklar içinde birer heyulâya benzi- — yen uzun boylu iki adamla karşılaşmış- Bu iki adamdan biri teklifsizce Ce- : mılın önünü kesmiş; Cebellilerin ko- — nuştuğu sert arapça ile: — — Affedersiniz... Elbet, size söy- — lemişlerdir. Gözlerinizi bağlamak lâ - — zım geliyor. - Demişti. Cemil, imtihanda kazanacağına e - — min bir mektep talebesi gibi göğsünü germiş; o da ayni sert İisanla: — Evet.. Biliyorum... Bağla. Diye cevap vermişti. Cebelli, başında sarık gibi sarılı o- İın ipekli kefiyeyi çıkarmış; büyük bir — dikkatle Cemilin gözlerini bağlamıştı. — Ve sonra, kollarına iki kol girerek onu -— yürütmiye başlamıştı. $ Cemil, kendisini tamamile bu kA, . iki .tı. Bazan ayağı bir taşa takılarak, ba- — zan, çukurlara takılarak böylece bir — hayli gezdirilmişti. Sonra, gene o Cebelli: — — Dikkat.. Yâ, beyg... Ayağını kal- — dır. Kapının eşiğini atla, ; Demişti. Ve sonra, bu ihtar, teker- — Tür etmişti: — — Önümüzde merdiven var. — — Yavaş.. Kendinizi kapıya çarp - — Mayın. — Üç ayak merdiven daha çıkaca- — — Bir kapı daha geçiyoruz. : Cemilin burnuna, (San'a) zengin - lermın içtiği kıymettar bir Hind tön - _ — bekisinin kokusu çarpmıştı. O anda — da gözlerindeki bağ, sağ - tarafındaki — Cebelli tarafından çözülerek gözleri a- ghnıştı Aydınlık, birdenbire Cemilin gözle- — Tini kamaştırmıştı. Fakat, gözleri ay- dınhga alışır alışmaz, hafifçe şaşala -| — maştı. Çünkü, gayet temiz döşenmiş o- lan bu odanın sedirinde vakar ve aza- — metle oturan ak sakallı iki adamla kar- *._'çılnşmıştı. — Köşede oturarmi adam, Cemilin göz- © Jerinin içine bakarak elile karşıki se - — diri göstermiş; büyük bir ciddiyetle: — nuz. — - Demişti. Ve Cemil, âdeta manyatize — olmuş gibi bu emre itaat ettikten son - — Ta, gene ayni vekar ve ciddiyetle ilâve — etmişti: — — Davetimize icabet ettiğinizden dolayı, memnuniyetimizi beyan ede - — yiz... Sizi, bazı zahmetlere soktuk. Bu- — nu da siz affedersiniz. Bu adamın sözlerinde o kadar tatlı bir ahenk ve tantana mevcut idi ki, â- — deta Cemilin kalbine büyük bir hür - met vermişti. Bu hürmetin hislerile — titriyen Cemilin sesi: < — Fstağfurul'ah.,.. A / Kişinin mukadderatına teslim etmiş - — Buyurunuz Cemil Bey, oturu -| ; dzın.'eıx_ kiyasetli ve en cesur istilâhçısı olan AF ASA , KŞ E Aradan, bir iki saniye, süküt ile geç- mişti. Gene o köşedeki adam, elini göğ- süne koyarak: — Eh.. Hoş geldiniz... niz.., Merhaba... Demişti. Bu sözleri, yanındaki otu- ran, beyaz sakallı da tekrar eylemişti. Cemil, bunlara da ayni hafif ve tit- rek sesle cevap vermişti. Uzun boylu, kupkuru bir Cebel de- likanlısı; altın bir tepsi içinde kışır ge- tirmişti. Bu kışır fincanı da altın ve rengârenk minelerle işlenmişti. Diğer bir genç Cebelli de, ortada duran, beş marpuçlu kiymettar bir nargilenin, kehlibar uçlu marpuçlarından birini ge- tirmiş, Cemile vermişti. Cemil; manzaranın heybet ve aza - meti karşısında, kalbinde şimdiye ka- dar duymadığı bir heyecan hissetmek- te idi... Saniyeler geçtiği halde süküt devam etmekte ve bu da vaziyete bü- yük bir ciddiyet vermekte idi. Nihayet, köşede oturan adam, ya- nındaki yastığın üzerinde duran elmas işlemeli küçük bir enfiye kutusunun kapağını açmış; kutuyu burnuna yak- laştırmış; bir iki kere kokladıktan son- ra ağır ağır söze başlamıştı: — Sizi, buraya kadar rahatsız et - mekten maksadımız, bazı şeyler hak- kında malümat almak içindir... Fakat, evvelâ şunu size söyliyelim ki; sora - cağımız ve öğreneceğimiz şeylerin, ne Osmanlı hükümeti ve ne de Türk mil- leti ile kat'iyyen alâkası yoktur. Size, büyük bir ciddiyetle temin edebiliriz ki; Osmanlı hükümetine karşı en kü- çük bir tecavüz fikri -beslemediğimiz gibi, bir tek Türk askerinin dahi bur - nuünun kanamasına razı değiliz. Onun Safa geldi- için, öğrenmek istediğimiz şeylere ce- | vap verirken, vicdanınızda en küçük bir tereddüt ve ıztırap bile hissetmeyi- niz. — Cemil; sanki gözlerinin önünden, bir perde kalktığını hissetmişti. Bir an- da, buraya davetindeki maksadı sezer gibi olarak; içinden: — Anlaşıldı. Bu adamlar, benim as- keri malümatımdan istifade etmek is- tiyecekler. Demişti ...Ve bu kanaatle başını kaldırarak cevap verdi: — Hükümetime ve milletime zara- rı dokunmiıyacak şeyler hakkında, ne sorarsanız, bîldi’ğim kadar söylemi - ye hazırım. Artık konuşma baçlamış, yavaş ya-|' vaş, hararetli bir hal almıştı... Bütün bu konuşmamn esasını; son sistem si- lâhların, adi ve tek ateşli silâhlara kar- şı faikiyet derecesi teşkil ediyor; (Arkası var) “ Boğazlar için Yugoslavya da cevabını verdi (Baş tarafı I ihci sayfamızda) daki 11 nisan tarihli notasıma — Yugoslav hükümetinin cevabı bugün Türkiye Cum- hüriyeti elçiliğine verilmiştir. Avala ajansı Yugoslav — hükümetinin cevabının müsait şekilde olduğunu öğren- 'miştir. Belgrad, 28 (ALA.) — Avala ajansı bildiriyor: Hükümetin nâşiri olan Samro Uprava gazetesi, Boğazların tahkimi meselesi hak- kında uzun bir başmakale yazmıştır. Gazete, Boğazların asırlardanberi - ve bilhassa Türklerin Balkan yarım adasına geldiklerindenberi olan durumu izah ettik- ten sonra diyor ki: Bugün Akdeniz meselesi bambaşka bir çevre iktisap etmektedir. Zira İtalyan te- fevvüku meselesi ile birlikte Britanya impa- ratorluğunun Hindistana doğru ekonomik ve süel başlıca yolunu teşkil eden büyük Akdeniz yolunu kesmek meselesi — ortaya çıkmaktadır, Boğazların anahtatı Türkiyeye iade edilir. ken, ayni zamanda kendisine prestijinin, vakar ve şerefinin bir kismı da zamanımı- SON POSTA Fransada seçimin ehemmiyeti artıyor (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) Paris, 28 (A.A.) — Övr gazetesi, Fransız seçimi ve İngiliz efkârı umu - miyesi hakkında diyor ki: İngiliz efkârı umumiyesi ve bilhas- sa İngiliz hükümeti Fransız seçimini gıttıkçc artan bir ehemmiyetle takip eylemektedir. Londrada, bu seçim sol cenah için bir muvaffakıyet olacağı tahmin edilmekte ve bunun neticesin- de Fransa ve İngilterenin Milletler Ce- miyeti çevresi dahilindeki iş birliğinin daha ziyade sıkılaşacağı sanılmakta - dır. İngilttere mümkün olduğu kadar çabuk bir surette İtalyan - Habeş an- laşmazlığının halli için Fransayı her halde tatmin etmeğe gayret etmekte - dir . Fransada iktidar mevkiine gelecek bir sol cenah hükümeti, dahili siyaset- te büyük değişiklikler vukuuna sebep olmıyacaktır. Dış siyasaya gelince, e- sasen alâkadar mahafil, Fransız dış si- yasasının gün geçtikçe kıymetini kay- betmekte olduğuna kanidirler. Bu da- kikada Fransız dış işleri bakanlığı, Fransız - İngilizgiş birliğinin daha ziya- de sıkılaştırılması meselesini tetkik et- mektedir. Böyle bir siyaset, daha sağlam bir emniyet verebilecek — mahiyettedir. Hattâ Roma ile Paris arasında mü - zakereler yapılması ve Fransanın Ro- ma ve Londra arasında bir uzlaştırıcı rolü oynaması düşünülmektedir. Eğer Musolini, Fransız tekliflerini kabul etmezse, Fransa kat'i surette İngiliz siyasetine bağlanacaktır. Petit Journal diyor ki: «Yarın Komünistler ne isterlerse o o. lacaktır. Komünistler sabırsız bir demok- rasinin ısrarlı metalibatının müşevvikleri olacaklardır. Sosyalist parti ikinci derece- ye inmektedir. Artık birinci plânda rolü olmayacaktır. » Papulaire gazetesinde B. Paul Faure diyor ki: «Sosyalist parti muzaffer çıkacaktır.» Echo de Paris gazetesinde de Kerillis şöyle yazmaktadır: «Paris mıntakası gevşemektedir. Fakat vilâyetler metanetini muhafaza — ediyor. Pazar gününe kadar nasyonallerin vaziyeti- nin hissedilecek derecede düzelmesi ihti- mali vardır.» r e İngiliz Gazetelerinin Neşriyatı Londra, 28 (A.A.) — News Chronic- le gazetesi diyor ki: Dış siyaset noktai nazarından, Sarra- |: geçecek | ut hükümeti yahut önuün yerine herhangi diğer hükümetin İtalyadan — ay- rılıp büyük Britanya'ya yaklaşması lâzım geldiğini anlamak lâzımdır.» - İtalya Gazetelerinin Neşriyatı Roma, 28 (A.A.) — Havas ajansı bil- dirlyor: Siyast —mahfeller Fransız seçiminin arsıulusal neticeler tevlit etmesi ihtimaline binaen bu seçimleri müstesna bir dikkatle takip etmektedir. " — “Yeni Fransız meclisinin takip edeceği siyasetin, İtalyan - Habeş meselesini dip- lomatik İtalyan menfaatleriyle Fransız - İ- talyan dostluğuna uygun bir tarzda hallet- mesi veya zecri tedbirleri takviye eyleme- si gibi iki ihtimal mevzuubahsolduğu söy- "lenmektedir. Kamâl Atatürk tarafından — diriltilmiş ve tensik edilmiş Türkiyenin başardığı gay- retlerle mütenasip olarak, iade edilmiş 0- lacaktır. Fransız Gazetelerinin Neşriyatı Pariste çıkan Journal, Boğazları tah. kim etmek için serdettiğimiz talebi Fran- sanın prensip itibariyle kabul ettiğini yaz- dıktan sonra diyor ki: aBununla beraber meselenin karışıklı- ğı azami ihtiyat ile müzakeresini istilzam etmektedir. Zira yapılan istişareler esna- sında Fransız hükümeti Şarkâ Avrupada ilgili olan hükümetler nezdinde bazi mu- halefetler ile karşılaşmıştır ve o hükümetler nezdinde Boğazlar istatüsünü değiştirme- nin Balkan itilâfı birliğini haleldar edece- ği kanaatinin mevcut olduğu sanılmakta- dır. Diğer taraftan İtalya da henüz cevap vermemiştir ve İngiltere ise sömürgelerile müzakere halindedir. Binaenaleyh müza- kerenin gelecek aydan evvel açılamıyaca- ğı sanılmaktadır.» Nisan 29 Krsl: Fuad, dürron üçte vefat etti (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) gördü. Babasının Mısır Hidivliğin - den azli üzerine onunla birlikte Mısır- dan çıktı ve uzün zaman Mlısır hari - cinde yaşadı. Sonra Abbas Hilmi Pa - şanın Hidivliğe geçmesi üzerine Mısı- ra Hidiv yaveri olarak döndü. Abbas Hilminin Hidivliği (1914) senesine kadar devam etti. Umumi harbin başlaması ve Osmanlı devleti - nin bu harbe iştiraki üzerine Hidiv İs- tanbulda kaldığı için İngilterenin te - siriyle Hidivlikten hal'olunmuştu , İngiltere ayni zamanda Mısır üze - rinde himayesini ilân ederek Hidivliği Sultanlığa çevirdi., saltanat makamına Hidiv İsmailin oğlu Hüseyin Kâimili getirdi. Hüseyin Kâmilin 1917 de ölümü ve oğlu prens Kemaleddinin sültanlığı reddetmesi üerine prens Fuat bu ma - kamı işgal etti. İngilterenin himayesi ve Ahmet Fuadın sultanlığı 1922 ge- nesine kadar devam etti. 1922 de İn- giltere sultanlığı ve himayeyi ilga ede- rek Mısırın istiklâlini ilân ettiği için Ahmet Fuat da kral oldu. Kral Fuat, Umumi harbin devamın- ca İngiltereye yardım etmiş, İngiltere- nin Yakın Şarktaki kuvvetlerinin baş- kumandanı Lord Alenbi kazandığı mu- vaffakıyeti Mısırın yardımına borçlu olduğunu söylemişti. Mısırda 1922 den bugüne kadar ge- len krallık devri, kanunü esasi ilânı ve- ya tebdili ve ilgası, sık sık seçimler ya- pılması ve meclislerin feshedilmesi, saray partileri ile millt fırkalar arasın- da mücadeleler vuku bulması gibi hâ- diselerle doludur. Nihayet Kral Fuat geçen yıl 1923 kanunu esasisini ilân etmiş ve bir kaç hafta önce İngiltere ile Mısır arasın- da muahede müzakereleri başlamıştır. Kral Fuadın bütün emeli bu mua - hedein ikmalini görmekti. Halbuki geçen cumartesi başlıyan ve bugün öğle üzeri ölümle neticele - nen hastalık buna imkân vermemiştir. Kralın Son Dakikaları Kral Fuat son dakikaya kadar hasta- lığa mukavemet etmiş, ve ölümünün yak- laştığını hissedince kız çocuklarını yanına çağırıp hepsine veda etmiş, daha — #onra kraliçeyi öpmüştür. Kral Kim Olacak? Kral Fuadın ölümüyle ortaya çok ka- rışık br mesele çıkmaktadır. O da krallık makamının kimler tarafından idare oluna- cağıdır. Çünkü veliaht henüz 16 yaşında — bir çocüktur. Ve bir niyabet meclisinin te- sisi lâzımgelmektedir. Kral Fuadın Vasiyetnamesi - Kral Fuat 1922 de mühürlü — ve gizli bir vasiyetname yazarak vefatı takdirinde — bunun parlâmentoda açılmasını ve parlâ- mento tarafından tasdik edildiği takdirde tatbik olunmasıni istemişti.. Bu mühürlü zarf parlâmento kasasında — mahfurdur. — Fakat bu vasiyetnameyi âncak parlâmen- — to açabilir. Parlâmento seçimi ise, mayıs- ta yapılacak ve meclis ancak ayın 25 inde toplanabilecektir. O vakte kadar bu vasi- yetnamenin açılmasına imkân yoktur. Anlaşıldığına göre Kralın seçtiği naip- — ler meclisi damadı ve Paris elçisi Fahri paşa, eski başbakan Nesim ve Tahir pa: | şalardan müteşekkildir. Yeni meclisin toplanmasına kadar eskl meclisin toplanmasına da imkân görülmü- yor. Çünkü asıl kanunuesasi ahkâmı dâl- — resinde seçilen en son meclis 1930 da fes« holunmuştu. Diğer taraftan şimdiki hükümet eski Hidiv Abbas paşanın kardeşi Prens Meh-s met Alinin başkanlığı altında — Fahri ve Nesim paşalardan müteşekkil bir niyabet meclisi kurmayı düşünmektedir. Veliaht Mısıra Dönüyor Veliaht Prens Faruk yarın İngiltereden hareket ederek Mısıra dönecektir. Niyabet meselesinin, Veliahtın avdetinden — sonrâ halli çok muhtemeldir. Veliaht Mısıra av- — detinden sonra kral ilân olunacaktır. j Kral Fuat peı'ıcmbe günü, Rifai cami- ine defnolunacaktır. Kendisi bu camli )"' mlemıştı İngilizler İtalyaya karşı harp ıstıyorlar ketmiştir. Avam Kamarasında iki sual Londra 28 (Hususi) — Bugün Avam del şu suali sormuştur: niyeti yıkacağı Fransaya bildirildi mi? Lord Kranborn, hariciye nazırı namına betini devam ettirecek midir? Bu suale cevap verilmemiştir. Çanakkale harbinin 21 inci yıldönümünde (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) Bu sene de İngiltere ile Avusturalya ve yeni Zelandada merasim yapılmış, as- keri muharrirler bir çok yazılar yazmış- lardiır. : Askeri muharrirlerden binbaşı E. W. Sheppard bu tarihi hatırayı anlatırken: Hâdise eski Trovanın — dâsitani harp sahnesinden biraz ötede vukubuldu. Aşil burada dövüşüp ölmüş, Hektor ağlayan Andromak'a burada veda etmiş ve Helen ölmeyen güzelliğiyle ölüm manzaraları i- çinde yüzen harp — sahnesinde durmuş, Heluba yanan şehrin teşkil ettiği meş 'ale- nin ışıkları altında esarete düşmüştü. Homer ve Euripides, lâyemut şiirlerile bu destani terennüm ettiler.» diyor ve yirminci asırda burada döğüşenler tarafın. dan gösterilen kanramanlığın eskiler tara- fından gösterilen knhramımhkt.ın geri kalmadığını söylüyor. İngiliz askeri muharriri ıhncın nasıl vyukubulduğunu anlattıktan sonra diyor ki: «Münekkitler yapılan her şeyi azımsıya- rak daha fazla şeyler yapmalıdır. diyor, hatalardan bahsediyor, ve kaybedilen fır- satları sayıp döküyorlar. Şüphe yok ki, bunların hepsi doğru- dur. Fakat orada dövüşenler — insandılar. Lâyemut ilâh... veya dâsitani kahraman değildiler. Hata işlemek insana — mahsus- tur. Fakat bugün ancak hâdiselerin ' şere- fini ve kahramanlığını anmak gerektir.» Bu yıldönümü münasebetiyle Londra- ıdı venlen bir ziyafette itilâf devletlerinin (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) Edenin teklifi, Fransayı, Habeş an laşmazlığının Londra tarafından şa * yanı kabul bir tarzda halli için Mnedmnoktahmteıbıünim—w — İtalyaya karşı zecri tedbirlerin tatbikında gevşeklik göstermenin kollektif ea bir suale müsbet cevap vermiştir. Bundan sonra Mister Koks şu suali sormuştur: | — İtalyanın Habeşistanda yaptığı kıtlıimdınıomlnzikmhılnlı“ | İtalyanlar, Adisababadan 80 mil mesafede imişler (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) — İtalyan tebliği - Roma, 28 (A.A.) — Mareşal nıv dosllı:o resmi tebliğinde bılhıııı ıl yor ki: Dessieden hareket eden motöf” 'kuweııam. A:lıııhıbıyı .ıaııı 140 kilometreden fazla ilerlemiş!” ve hiç bir mukavemete rasgelr “ lerdir. . ; Adıııhıhınm ııııl odim l— Paris, 28 (Hususi) — İtalyÖ “ dusunun Adisababayı işgal M ' Romada zafer şerefine ııyı.ı! ler affolunacaktır. ; ge Çanakkaledeki kuvvetlerine kumanda den- General Sir Hamilton da söz miş.. General Hamilton - Tüw den Çanakkaleyi tahkime ait n0” bahsederek «Türkiye Çımıkğı-' bütün tecavüzlere karşı ka detmek istiyor» dedikten sonra '- ilâve etmiştir: «Bütün diyeceğim şudur: Türkler mö' tilmence dövüştüler. Zehirli gaz * dılar. Kuyularını " zehirlemediler- ça saygı gösterdiler. Türklerin hiç bir hissimiz yoktur. K cu firkaya da buna dair bir sual y çok iyi hareket edılmııdtil'-' gaa