Kral Fuad, dün on üçte vefat etti (Baş tarafı I inci sayfamızda) — |ve bugün öğle üzeri ölümle neticele - gördü. Babasının Mısır Hidivliğin -'nen hastalık buna imkân vermemiştit. “ Son Posta ,, nın tofrikası: 67 P: ı!ı.gB“(':'A')i.:_ân "d") , |den azli üzerine onunla birlikte Mısır- Kralın Son Dakikaları ERe M gazetesi, |Gan çıktı ve uzun zaman Misir hari -| — Kral Fuat sön dakikaya kadar hasta- Uzun beyaz sakallı ihtiyar Cemile |Fransız seçimi ve İngiliz etkân wmu <a Y ae Te T . n mükavemet etmiş, ve ölümünün yakı Fransada seçimin ehemmiyeti artıyor Yazan A, R. h E", YA miyesi hakkında diyor ki: nn Hidivliğe i üzürine aştığını hisaedince mitralyözler hakkında sualler soruyordu ura haT aai ot ge lser aakbarı FÇ Z SA ga DÖN n y İngiliz efkârı umumiyesi ve bilhas- | çağırıp hepsine veda etmiş, daha — sonra — Bu imtihanın, ne kazandıraca - .|ra Hidiv yaveri olarak döndü. ğına dair hiç bir şey söyliyemem. Fa- t, hiç bir şey kaybetmiyeceğine de tamamen emin olabilirsin. Diye, mırıldandı. Ibrahim Efendi bu sözleri söyler - ken; parlak, siyah, nafiz gözlerinde “gok esrarlı bir mana vardı. * Yatsı ezanının uzaktan gelen ses - deri, gecenin sükütu içinde sönüp gi-| Gderken, Cebelli genç Salih gelmiş: 0 — Faddal, yâ Cemil Beyg. Demişti, Bu davet, Cemilin vücudunu hafif- /— çe ürpertmişti. Eğer onun hiç bir kor- — ku bilmiyen ve hissetmiyen pervasız- “lığı olmasaydı, ihtimalki bu meçhul — davete karşı, hiç şüphesiz ki kalbinde bir şüphe ve vesvese ederdi. Evden çıkmışlar; dar ve dolambaç- — h sokaklarda bir hayli dolaşmışlar; on- — dan sonra da, büyük bir bostanın kapı- sından içeri dalmışlardı. Ve orada, ka- — Tyanlıklar içinde birer heyulâya benzi- — yen uzun boylu iki adamla karşılaşmış- - lardı. — Bu iki adamdan biri teklifsizce Ce-|laştırmış; bir iki kere kokladıktan son- milin önünü kesmiş; Cebellilerin ko- uştuğu sert arapça ile: — Affedersiniz... Elbet, size söy- Aradan, bir iki saniye, süküt ile geç- mişti. Gene o köşedeki adam, elini göğ- süne koyarak: K Eh- -Boş, geklimie. Bab gikdi- niz... Merhaba... Demişti. Bu sözleri, yanındaki otu- ran, beyaz sakallı da tekrar eylemişti. Cemil, bunlara da ayni hafif ve tit- rek sesle cevap vermişti. Uzun boylu, kupkuru bir Cebel de- likanlısı; altın bir tepsi içinde kışır ge- tirmişti. Bu kışır fincanı da altın ve rengârenk minelerle işlenmişti. Diğer bir genç Cebelli de, ortada duran, beş marpuçlu kiymettar bir nargilenin, kehlibar uçlu marpuçlarından birini ge- tirmiş, Cemile vermişti. Cemil; manzaranın heybet ve meti kargısında, kalbinde şimdiye ka- dar duymadığı bir heyecan hissetmek- te idi... Saniyeler geçtiği halde süküt devam etmekte ve bu da vaziyete bü- yük bir ciddiyet vermekte idi. Nihayet, köşede oturan adam, ya- nındaki yastığın üzerinde duran elmas işlemeli küçük bir enfiye kutusunun kapağını açmış; kutuyu burnuna yak- ra ağır ağır söze başlamıştı: — Sizi, buraya kadar rahatsız et - mekten maksadımız, bazı şeyler hak- “lemişlerdir. Gözlerinizi bağlamak lâ -|kında malümat almak içindir... Fakat, — zım geliyor. evvelâ şunu size söyliyelim ki; sora - - Demişti. cağımız ve öğreneceğimiz şeylerin, ne Cemil, imtihanda kazanacağına e - — min bir mektep talebesi gibi göğsünü|leti ile kat'iyyen alâkası yoktur. Size, — germiş; o da ayni sert lisanla: büyük bir ciddiyetle temin edebiliriz — Evet.. Biliyorum... Bağla. ki; Osmanlı hükümetine karşı en kü- -— Diye cevap vermişti. çük bir tecavüz fikri beslemediğimiz Cebelli, başında sarık gibi sarılı o- | gibi, bir tek Türk askerinin dahi bur - lan ipekli kefiyeyi çıkarmış; büyük bir 'nunun kanamasına razı değiliz. Onun dikkatle Cemilin gözlerini bağlamıştı. |için, öğrenmek istediğimiz şeylere ce- Ve sonra, kollarına iki kol girerek onu|yap verirken, vicdanınızda en küçük “yürütmiye başlamıştı. bir tereddüt ve ıztırap bile hissetmeyi- Cemil, kendisini tamamile bu — iki'niz. — Kişinin mukadderatına teslim etmiş -| Cemil; sanki gözlerinin önünden, — Hi. Bazan ayağı bir taşa takılarak, ba-|bir perde kalktığını hissetmişti. Bir an- — zan, çukurlara takılarak böylece bir|da, buraya davetindeki maksadı sezer hayli gezdirilmişti. gibi olarak; içinden: Sonra, gene o Cebelli: — Anlaşıldı. Bu adamlar, benim as- — Dikkat.. Yâ, beyg... Ayağını kal-|keri malümatımdan istifade etmek is- ır. Kapının eşiğini atla, tiyecekler. Osmanlı hükümeti ve ne de Türk mil- sa İngiliz hükümeti Fransız seçimini gittikçe artan bir ehemmiyetle takip eylemektedir. Londrada, bu seçim - sol | cenah için bir muvaffakıyet olacağı ! tahmin edilmekte ve bunun neticesin- de Fransa ve İngilterenin Milletler Ce- miyeti çevresi dahilindeki iş birliğinin daha ziyade sıkılaşacağı sanılmakta - r. İngiltere mümkün olduğu kadar çabuk bir surette İtalyan - Habeş an- Jaşmazlığının halli için Fransayı her halde tatmin etmeğe gayret etmekte - dir . Fransada iktidar mevkiine gelecek bir sol cenah hükümeti, dahili siyaset- te büyük değişiklikler vukuuna sebep olmıyacaktır. Dış siyasaya gelince, e- yaşasının gün geçtikçe kıymetini kay- betmekte olduğuna kanidirler. Bu da- kikada Fransız dış işleri bakanlığı, Fransız - İngilizgiş birliğinin daha ziya- de sıkılaştırılması meselesini tetkik et- mektedir. Böyle bir siyaset, daha sağlam bir emniyet verebilecek — mahiyettedir. Hattâ Roma ile Paris arasında mü - zakereler yapılması ve Fransanın Ro- ma ve Londra arasında bir uzlaştırıcı rolü oynaması düşünülmektedir. Eğer Musolini, Fransız - tekliflerini kabul etmezse, Fransa kat'i surette İngiliz siyasetine bağlanacaktır. Petit Journal diyor kir «Yarın Komünistler ne isterlerse © o. lacaktır. Komünistler sabırsız bir demok. rasinin israrlı metalibatının — müşevvikleri olacaklardır. Sosyalist parti ikinci derece- ye inmektedir. Artık birinci plânda rolü olmayacaktır.» Papulaire gazetesinde B. Paül — Faure diyor ki: «Sosyalist parti muzaffer çıkacaktır.» Echo de Paris gazetesinde de Kerillis şöyle yazmaktadır: «Paris mıntakası gevşemektedir. Fakat vilâyetler metanetini muhafaza ediyor. Pazar gününe kadar nasyonallerin vaziyeti- nin hissedilecek derecede düzelmesi ihti- mali vardır.» A İngiliz Gazetelerinin Neşriyatı Londra, 28 (A.A.) — News Chronic- le gazetesi diyor kit Dış siyaset noktai nazarından, Sarra- Abbas Hilminin Hidivliği (1914) senesine kadar devam etti. Umumi harbin başlaması ve Osmanlı devleti - nin bu harbe iştiraki üzerine Hidiv İs- tanbulda kakdığı için İngilterenin te - siriyle Hidivlikten hal'olunmuştu . İngiltere ayni zamanda Mısır üze - rinde himayesini ilân ederek Hidivliği Sultanlığa çevirdi., saltanat makamına Hidiv, İşmnilin oğlu Hüseyin Küirolli getirdi. Hüseyin Kâmilin 1917 de ölümü ve oğlu prens Kemaleddinin - sultanlığı reddetmesi üerine prens Fuat bu ma - kamı işgal etti. İngilterenin himayesi ve Ahmet Fuadın sultanlığı 1922 ge- nesine kadar deyam etti. 1922 de İn- rek Mısırin istiklâlini ilân ettiği — için Ahmet Fuat da kral oldu. Kral Fuat, Umumi harbipn devamın- ca İngiltereye yardım etmiş, İngiltere- nin Yakın Şarktaki kuvvetlerinin baş- kumandanı Lord Alenbi kazandığı mu- vaffakıyeti Mısırın yardımına borçlu olduğunu söylemişti. Mısırda 1922 den bugüne kadar ge- len krallık devri, kanunü esast ilânı ve- ya tebdili ve ilgası, sık sık seçimler ya- pıilması ve meclislerin — feshedilmesi, saray partileri ile millt fırkalar arasın- da mücadeleler vuku bulması gibi hâ- diselerle doludur. Nihayet Kral Fuat geçen yıl 1923 kanunu esasisini ilân etmiş ve bir kaç hafta önce İngiltere ile Mısır arasın- da muahede müzakereleri başlamıştır. kraliçeyi öpmüştür. Kral Kim Olacak? Kral Fuadın ölümüyle ortaya çok ka- rışık br mesele çıkmaktadır. O da krallık cağıdır. Çünkü velinht henüz 16 yaşında — bir çocüktur. Ve bir niyabet meclisinin tes — sisi lâzımgelmektedir. Kral Fuadın Vasiyetnamesi j Kral Fuat 1922 de mühürlü — ve gizli bir vasiyetname yazarak vefatı takdirinde banun parlâmenloda açılmasını ve parlâ- mente tarafından tasdik edildiği takdirde tatbik olunmasını istemişti. — Bu mühürlü — zarf parlâmdnto kusasında — mahfuzdur. FFakat bu vasiyetnameyi ancak parlüâmen- — to açabilir. Parlâmento seçimi ise, mayıs- ta yapılacak ve meclis ancak ayın 2$ inde toplanabilecektir. O vakte kadar bu vasi- yetnamenin açılmasına imkân yoktur. Anlaşıldığına göre Kralın seçtiği naip- ler meclisi damadı ve Paris elçisi — Fahri paşa, eski başbakan Nesim ve Tahir pas: şalardan müteşekkildir. " Yeni meclisin toplanmasına kadar eskf meclisin toplanmasına da İmkân görülmü- yor. Çünkü asıl kanunuesasi ahkâmı dal- resinde soçilen en son meclis 1930 da fes. holunmuştu. j Diğer tarafşan şimdiki hükümet — eski Hidiv Abbas paşanın kardeşi Prens Mehs met Alinin başkanlığı altında — Fahri ve Nesim paşalardan müteşekkil bir niyabet meclisi kurmayı düşünmektedir. Velinht Mısıra Dönüyor Veliaht Prens Faruk yarın İngiltereden hareket ederek Mısıra dönecektir. Niyabet meselesinin, Veliahtin avdetinden — santü — halli çok muhtemeldir. Veliaht Maara av* detinden sonra kral ilân olunacaktır, Kral Fuadın bütün emeli bu mua - Kral Fuat perşembe günü, Rifal cami* hedein ikmalini görmekti. ine defnolunacaktır, Kendisi bu camll ye“ Halbuki geçen cumartesi - başlıyan 'nilemişti. j eee raare Veraaasasasasaa AAA AA AAA AA AAA A LA AAA AAA AA AA AA AAA İngilizler İtalyaya karşı harp istiyorlar (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) Edenin teklifi, Fransayı, Habeş an Londra tarafından şa * mwummww.&ww_n Avam Kamarasında iki sual —a Londra 28 (Hususi) — Bugün Avam Kamarasında iWberallardan Müster man> — del şu suali sormuştur: — İtalyaya karşı zeeri tedbirlerin tatbikında gevşeklik göstermenin kollektif car niyeti yıkacağı Fransaya bildirildi mi? M Demişti. Ve sonra, bu ihtar, teker-| - Demişti ...Ve bu kanaatle başıni|ut hükümeti yahut onun yerine geçecek Lord Kranborn, hariciye nazırı namına bir suale müsbet cevap vermiştir. /— Tür etmişti: — Önümüzde merdiven var, — Yavaş.. Kendinizi kapıya çarp - mayın. — Üç ayak merdiven daha çıkaca- ğiz. — Bir kapı daha geçiyoruz. Cemilin burnuna, (San'a) zengin - kaldırarak cevap verdi: — Hükümetime ve milletime zara- tt dokunmıyacak şeyler hakkında, ne sorarsanız, hildiğîm kadar söylemi - ye hazırım. Artık konuşma başlamış; yavaş ya- vaş, hararetli bir hal almıştı... Bütün bu konuşmanın esasını; sön sistem si- herhangi diğer hükümetin İtalyadan —ay- tılıp büyük Britanya'ya yaklaşması lâzım geldiğini anlamak lâzımdır.» İtalya Gazetelerinin Neşriyatı Roma, 28 (A.A.) — Havas ajansı bil- dirlyor: Siyast —mahfeller Fransız - seçiminin arsıulusal neticeler tevlit etmesi ihtimaline binaen bu seçimleri müstesna bir dikkatle — lerinin içtiği kıymettar bir Hind tön -|Jâhların, adi ve tek ateşli silâhlara kar- bekisinin kokusu çarpmıştı. O anda da göüzlerindeki bağ, sağ - tarafındaki — Cebelli tarafından çözülerek gözleri a- çılmıştı. , îfıııı kamaştırmıştı. Fakat, gözleri ay- Odınlığa alışır alışmaz, bafifçe şaşala - — mıştı. Çünkü, gayet temiz döşenmiş o- “lan bu odanın sedirinde vakar ve aza- “metle oturan ak sakallı iki adamla kar- umıştı. — — Köşede oturan adam, Cemilin göz- — lerinin içine bakarak elile karşıki se - |mittir: ' diri göstermiş; büyük bir ciddiyetle: — Buyurunuz Cemil Bey, oturu - nuz. — -Demişti. Ve Cemil, âdeta manyatize olmuş gibi bu emre itaat ettikten son - — ra, gene ayni vekar ve ciddiyetle ilâve — etmişti: — — Davetimize icabet - ettiğinizden “dolayı, memnuniyetimizi beyan ede - yiz... Sizi, bazı zahmetlere soktuk. Bu- — nudasiz affedersiniz. — Bu adamin sözlerinde o kadar tatlı bir ahenk ve tantana mevcut idi ki, â- deta Cemilin kalbine büyük bir hür - met vermişti. Bu hürmetin hislerile Bitriyen Cemilin sesi: ç “stağfurul al şı faikiyet derecesi teşkil ediyor; (Arkası var) Boğazlar için Yugoslavya da cevabını verdi (Baş tarafı 1 itci sayfamızda) daki V1 nisan tarihli notasına — Yugoslav hükümetinin cevabı bugün Türkiye Cum- huriyeti elçiliğine verilmiştir. Avala ajansı Yugoslav — hükümetinin cevabının müsait şekilde olduğunu öğren- Belgrad, 28 ÇALA.) — Avala ajansı bildiriyor: Hükümetin nâşiri olan Samro Uptava gazetesi, Boğazların tahkimi meselesi hak- kında uzun bir başmakale yazmıştır. Gazete, Boğazların asırlardanberi- ve bilhassa Türklerin Balkan yarım — adasına geldiklerindenberi olan durumu izah ettik. ten sonra diyor ki: Bugün Akdeniz meselesi bambaşka bir çevre iktisap etmektedir. Zira İtalyan te- fevvüku meselesi ile birlikte Britanya impa- ratorluğunun Hindistana doğru ekonomik ve süel başlıca yolunu teşkil eden büyük Akdeniz yolunu kesmek meselesi — örtaya çıkmaktadır. Boğazların anahtarı Türkiyeye iade edilir. keti; ayni zamanda kendisine prestijinin, vakar ve şerefinin bir kısmı da zamanımı- bi _—_lw“-“"'%?h takip etmektedir. Yeni Fransız meclisinin takip edeceği siyasetin, İtalyan - Habeş meselesini dip- lomatik İtalyan menfaatleriyle Fransız - İ- talyan dostluğuna uygun bir tarzda hallet- mesi veya zecri tedbirleri takviye eyleme- si gibi iki ihtimal mevzuubahsolduğu söy. lenmektedir. GrerereenesereerErerErererreRE n LELArELERAAAsERALEReSErRARnA. Kamâl Atatürk tarafından — diriltilmiş ve tensik edilmiş Türkiyenin başardığı — gay- retlerle mütenasip olarak, iade edilmiş o- lacaktır. Fransız Gazetelerinin Neşriyatı Pariste çıkan Journal, Boğazları tah. kim etmek için serdettiğimiz talebi Fran- sanın prensip itibariyle kabul ettiğini yaz- dıktan sonra diyor kit: «Bununla beraber meselenin karışıklı- ğt azami ihtiyat ile müzakeresini istilzam etmektedir. Zira yapılan istişareler esna- sında Fransız hükümeti Şarkâ Avrupada ilgili olan hükümetler nezdinde bazı mu- halefetler ile karşılaşmıştır ve o hükümetler nezdinde Boğazlar islatüsünü değiştirme- nin Balkan itilâfı birliğini haleldar edece- &i kanaatinin mevcut olduğu sanılmakta- dır. Diğer taraftan İtalya da henüz cevap vermemiştir. ve İngiltere ise sörmürgelerile müzakere halindedir. Binaenaleyh müza- kerenin gelecek aydan evvel açılamıyaca- ği sanılmaktadır.» Bundan sonra Mister Koks şu suali sormuştur: — İltalyamın Habeşistanda yaptığı katlikmdan sonra İngiltere İtalya ile mümnase- betini devam ettirecek midir? Çanakkale harbinin 21 inci| İtalyanlar, Adisababadan yıldönümünde 80 mil mesafede imişler (Baş tarafı I inci sayfamızda) (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) Bu sene de İngiltere ile Avusturalya hl!ll“ ve yeni Zelandada merasim yapılmış. ne- kert muharrirler bir çok yazılar yazmış- Roma, 28 (A.A.) — Mareşal Askeri muberrirlerden bisbes E- W.| YOT : Sheppard bu tarihi hatızayı anlatırken: Dessieden hareket eden — motöf| Hâdise eski 'Trovanın — dâsitani harp| kuvvetlerimiz, Adisababaya doğru ' sahnesinden biraz ötede vukubuldu. Aşillan kamyon geçebilecek yol burada dövüşüp ölmüş, Hektor ağlayan (140 kilometreden fazla — il Andromak'a burada veda etmiş ve Helen ve hiç bir mukavemete ölmeyen güzelliğiyle ölüm manzaraları i- beüdür. ğ W ğ t Paris, 28 (Hususi) — Homer ve Euripides, lâyemut şiirlerile z a ğ < KA SAi eei a ea GAS D yirminci asırda burada döğüşenler tarafın. || TTUCe aç dan gösterilen kanramanlığın eskiler tara- folunacaktır. fından gösterilen kahramanlıktan — geri kalaadiğmi diyülyoi Ş Çanakkaledeki kuvvetlerine İngiliz askeri muharriri ihracın — nasıl wukubulduğunu anlattıktan sonra diyor ki: «Münekkitler yapılan her şeyi azımsıya- rak daha fazla şeyler yapmalıdır. diyor, hatalardan bahsediyor, ve kaybedilen fır- satları sayıp döküyorlar. Şüphe yok ki, bunların hepsi doğru- dur. Fakat orada dövüşenler — insandılar. Lâyemut ilâh... veya dâsitanf kahraman değildiler. Hata işlemek insana — mahsus- tur. Fakat bugün ancak hâdiselerin şere- Eni ve kahramanlığını anmak gerektir.» Bu yıldönümü münasebetiyle Londra- da verilen bir ziyafette itilâf devletlerinin | çok iyi YS vi B len İ Ka bahsederek «Türkiye Çanakkala Beğf5 bütün tecavüzlere karşı kapamak VY O detmek istiyore dedikten sonra Wt ilâve etmiştir: eBütün diyeceğim şadurı Türkki tilmence dövüştüler. Zehirli gaz dılar. Kuyularıtır ” zehii i ça saygı gösterdiler. Türklerin a hiç bir histimiz yoktur. Aııdıl"'" cu fırkaya dâ bana duir bir #5tk ç