6 Sayfa -— ken Boğaziçi: gö - Dünkü ve bugünkü Çengelköy * * * SON POSTA İhtiyar Çengelköylü içini çekiyor, sonra “Boğazın derdi bir değil,, diyor. “Şişli Allahın kırı iken Çengelköy kibar yatağı idi. Sahil yalılarla kaplanmıştı. Bu yalılarda geceleri toplantılar yapılırdı. Toplantılara giden herzatın önünde fener taşıyan birağa bulunur, bufenerin mumları ziyaretçinin rütbesini gösterirdi,, Evliya Çelebinin rivaye- bura'arda Çengelköy... tüne göre İstanbulun Fethinde (Kral Yanko ibni Mad, kalma bir takım çengeller bulunduğu için buraya bu ismi vermişler. Miüthat Efen - n?) devrinden di ise burada vaktile gemi çapaları yapıldı- ğ bu çapalardan bazılarına (dört dişli o lanlarına) çengel çapa denildiğini ve za- manla çapa kaldırılarak sadece Çengelköy ismini aldığını söyler. Bir başka rivayete göre bu isim Fatih Saltan Mehmet tara - fından ba sahilde bulunmüş olan bir gemi demirinden gelmedir. vaktinde İmparator Jüstinyen burada genç kızlara mahsus bir manastır. varmiş: | Dördüncü Sultan Murat burada bahçeler yaptırmış. Beylerbeyle daki sahilledri vaktile Boğazın en güzel yalıları süslermiş. İşte yanda Hasip Paşa yalısı ki Türk mim güzel arasın - isinin güzel bir eseri olduğu için korunmasına karar verilmişti . Bu yalı Boğazın sahilini süsliyen iki üç kıy- metli eserden biridir. Deniz hüvası epey iştihamızı açmış olacak... İşe buşla- İskele meydanı tenha... müdan evvel evvelâ yemek yamek isti « yoruz. Çok şükür işte sağda bir lokanta var. Bembeyaz örtülü masaları, masalarını süs. liyen yeşil yapraklı fesliğen sakslarile san- ki davetk&r bir gülümseme ile bizi içeri çağırıyor. İçeri giriyoruz. Bir taraftan yemek e- marlarken, diğer taraftan da lokantanın sahibine sualler soruyoruz: — Siz buranın eskisi misiniz?.. — Hayır ben o kadar eskisi değilim.. “Acaba neden eski bir Çengelköylüyü gör- mek istiyorsunuz ) Kendisine kısaca bu arzumun sebebini anlatıyorum. Biraz duruyor, düşünüyor ve sonra: — Ben pek muhterem bir zat tanıyo - rum, diyor. Çengelköyünün en eskilerin. dendir. Alâcddin Bey, onunla görüşürse - mBiz o size hem eeki, hem de yeni Çengel- köy hakkında istediğiniz malümatı vere - cektir. — Acaba bizimle görüşmek istar mi? — Çok nazik bir insandır... Bir ha - Ber yolüyülen. Muhakkak- gelir. j Bir çocuk gidiyor. Beş dakika sonra ce- | vap daeğil, bizzat Bay Alâeddin geliyor. Bay Alâöeddin iri cüsseli, #hhatli yüzlü, beyaz sakallı ve zeki bakışlı bir insan. Öm- rünün yetmişe yaklaşan senelerini kolay- ruşundan belli. Büyük bir nezaketle sual- lerimize cevap vermeğe hazır olduğunu söylüyor. İlk suali dinledikten — Boğaziçinin derdi diyor. nin derdi... İçini çekiyor, bu derdi pek iyi — tahlil etmiş bir insan olduğu konuşuşundan belli: sonra: Boğaziçi - — Boğazın bir değil... Binbir derdi var. dır... ları gelir... Fakat ondan daha büyük bir derdi vardır. O da itibarsızlık... —Bunun için ben kendi hesabıma bir çok Boğaz- hlar gibi Boğazı öldüren şeyin yalnız Şir- ketihayriye olduğunu iddia edemiyorum. Çünkü Şirketihayriye de Boğazın itibar! dan bu türlü düşmesi yüzünden fiatları arttırıyor, Boğaziçine lâzım olan alâka . dır. Bu alâkanın müsbet şekli buraya ser- maye dökmektir. Sermaye döküp burası imar edilir, herkesin rağbetini celbedecek bir şekle sokulursa tabil buramı kalabalık - Tıkla taşıdığı; ornuzlarının hâlâ dimdik du- Taşır, kalabalıklaştı zaman da tabi şir - ——— m———————— GONÜL İŞLERİ Evlenmek için Babasının yar- dımına muhtaç Olan genç «Mevkii iyi bir gencim. Bir kızla se- vişiyorum. Ailem sevdiğim kızı aile sevi- yemizin aşağısında buluyor ve onunla evlenmeme razı almuyor. Ben kızı çök sevdiğim için evlenmekte israt ediyo - rum. Nihayet babam, bu kızla evlen - diğim takdirde benden mali yardımını keseceğini bildirdi. Tabil o vakit afal- Tadün. Şimdi karar veremiyorum. Siz bana yardım eder misiniz? Nureddin Siz istikbalinizi babamzın mali yar - dımında buluyorsunuz. — Onun yardımı olmadıkça hayatta muvaffak olamıya - cağınıza — eminsiniz. Belki de yardımı keser kesmez hayatınızı kazanamıyacak bir vaziyettesiniz. Bu takdirde ailenizin dediğini yapmaktan başka çare göremi- yorum. Kendini yüksek gören nileler fa- kir aileleri hakir görmeği severler. Bun- dan onları menedemezsiniz. Binaenaleyh tevginizi feda etmekten başka çare gö- remiyorum, * «Ben üç senedir bir kızla sevişiyo - rum. Bir çok kereler evlenmek teklifin. de bulundum. Uzun müddet itiraz etti, onu bir türlü evlenmeğe tazı edemedim. Sebebini soruyorum. «Ben evlenmek is temiyorum» diyor. Bir kızin evlenmek istememesini de ben anlamıyorum. A - caba gizli bir maksadı mı vardır, der - siniz. Şefik Bir kızın evlenmek istememesi bi zi memleket için anlaşılır şey değildi ya evlenmesine mâni bir hastalığı veya kusuru vardır, yabut ailece izahı müm- kün olmıyan bir sebep mevcuttur. Bun- ları söylemek — istememesine — nazaran mühim olsa gerektir. Yalnız siz içlen içe tetkikat yaparak bu kusuru anlamağa çalışınız. O vakit bu muammayı kendi kendinize halletmiş olursunuz. Anadolu Nimet: Düşünceniz doğrudur. Böyle bir ha - tıra bırakmak sizin için de, onun için de ileride vicdan —azabımi — tazelemekten başka bir şeye yaramaz. Kadın çok zaaf gösteriyor. Onun bu zaafı yarın başınıza başka belâlar da — çıkarabilir. Bir rezalet çıkmasına mâni olmak — için mümkünse oradan uzaklaşınız. TEYZE Bunların en başında şirket vapur- | ket zararını kapatmak için biletlerin Batını Artlırmaz, , Eskiden Şişli nasıldı. Çok itibarlı bir yer miydi?.. Allahın kırı idi. Arsaların arşını otuz paraya satılırdı. Buğün Şişli ne hal- de... Sonra Alman sefaretinin bulunduğu yer, benim gençliğimde bir mezarlıktı. Dol- mabahçeden oraya küçük bir palika çıkar- dı. Halbuki bir takım insanlar oraya para döktüler. İskambil kâğıdı gibi oraya apar- tıman dizdiler. Eğer bir kaç sermaye sahibi buraya gelip sermayelerini dökerse bunu geri alacaklarına yüzde yüz eminim ben... Şimdiki halde gerek Şirketihayriye ve ge- rek sermaye sahipleri tarafından fedakâr- hık lâzım. Biz böyle konuşurken Çengelköyünün Leskilerinden olan Uumuru cezaiye müdürü Bay Şemseddinin oğlu olan Bay Ali sadüfen oradan geçen nahiye müdi ze iltihak ediyorlar, Bay Alâeddin konuşmakta devam edi » yor: — Akay te. bi- vapuru daha insaf ile gidilen yer- lere — itibar ziyade — var. Fa- kat — şunu bakışlariyle — gör- meli... Sundiye plâjını yapmak için ve oras ya ne kadar para döküldü. Orada bir ha. yat kaynağı ve eğlence yerleri yapıldı. t bunu yapan insanlar da oraya tramvayların işliyeceğini biliyorlardı. — Doğrudur. Nakil vasıtalarının çok - luğu ve ucuzluğu bu rağbete sebep olmuş- |tur. Bugün Suadiye ve civarı bir mamüre almuştur. Halbuki şirket vapurları halkın |sözünü korkutuyor, tarifeler iyi değildir. ;lkı yaka birbirine merbut değildir. Bura- |dan Bebeğe geçmek için ekseriya köprüye, yahut Beşiktaşa ka gitmek lâzımdır. E- İğer seferler siık ve muntazam olsa ve bil- hassa iki yakayı birbirine rapteden se - |ferler ilâve edilse buraların ucuzluğuna ba- karak gelecek ve yerleşecek bir çok insan-« lar bulunacaktır. Burada bir mektep olmayışı da evlüt sa- Vhiıılcrıııı ürkütüyor. Bir Kandilli Hisesi var, Çenzelköy, Beylerbeyi, Vaniköy ve Kan. dilli için bir tek lise ve orta mektep. Nahiye müdürüne nahiyelerindeki nü- fusun kesafeti hakkında ne düşündüklerini soruyorum. «Dört, beş bin kadarn tahmin edildiği- bi söylüyor. Bay Ali: Çengelköyünde nüfus kesafeti bun- dan yirmi sene evveline kadar pek dahâ çoktu. Burada daha fazla eski kibarlar o- tururlardı. Sadullah Paşaların, Ragıp Pa: şaların, Cemal Paşaların, daha nice kibar- ların yahları vardı ve bu yahlarin etrafıne Parisli bir kontesin âşık olduğu cüce 60 santimlik delikanlı ile 1,70 boyundaki kadın evlendiler, fakat cücenin zorla razı olduğu izdivaç bir seneden fazla sürmedi Kahirenin esnaf tabakasına mahsus kabarelerinden birinde varyete numa- raları yapmakta ölan Borell addlı bir cüce hatır ve hayalinden geçirmediği çok debdebeli bir maceranın kahrama- nı olmuştur. Boyu 60 santimi geçmiyen ve her gittiği kabarede büyük bir alâka ile kar- şılanan Borell bir gece numaralarımı yaptıktan sonra odasına avdet ettiği zaman masasının üzerinde şöyle bir kâğıt bulmuştur: «Büyük sanatkârsınız. Beni hay - ran ettiniz. Sizin ile hemen konuşmak istiyor ve saat tam İl de sizi Trianon otelinde bekliyorum. Kontes B. Ada- layis» Hususi kâtibi ile bir devriâlem se - yahatine çıkmış olan kontes — cüce - nin numara yaptığı bara gitmiş, ön sı- ralara oturmuş ve cüceye karşı birden büyük bir - temayül hissederek bu mektubu kendisine göndermiştir. Cüce otele gittiği zaman kontes ken- disine demiştir ki: — Sizi gördüm, sevdim. Kendime koca yapmak istiyorum, benimle be- raber geliniz . Borell bu zengin kadınin hiç düşünmeden reddetmi: — Ben sahneden ve seyircilerimden ayrılamam demiş, kontesin bütün is- rarları da boşa gitmiştir. Fakat bir gece sonra cüce bardan çı- karken iki adam bu mini mini cüsseyi kucaklamış, bir otomobile atmış ve götürüp koöntese teslim etmişlerdir. Cücenin mukavemeti kırılmış, bir kaç hafta sonra 60 santimlik delikanlı, bir metre yetmiş santim boyundaki kon- tesin kocası olmuştur. Hâdisenin arkasını yakından şahit olanlardan dinleyelim: Kontes küçük kocatını çok seviyor- du, onunla Fransanın en pahalı şehir- lerinde yaşamağa başlamıştı. Cücenin karılı kocalı, çoluklu ço - İyanına di da da onlardan geçinen, onların adamları olan insanlar ya; rdı, diyor. Bu yahların selâmlıklarında ve harem- lerinde her akşam toplantılar — yapılırdı. Fakat bu toplantılar sizin gimdiki toplan- tılarınıza hiç te benzemezdi. Haremde ba- yanlar, — selüâmlıkta erkekler buluşurlardı. Bu ziyaretler yapılırken önünde bir ağa e- line bir fener alır, arkadan bütün bir ka- file yürürdü. Fakat fener deyip te geçme- İyiniz. Bu fenerler giden ziyaretçinin rütbe- sini gösterirdi. 3 mumlu feneri rütbel bülâ- dan olanların ağası taşırdı. Derken mum. bar üçleşir, ikileşir ve nihayet tek kalırdı. Bu suretle rütbelerin daha indiği görünür- dü. Kayıklar da her sınıfa göre değişirdi, 15 (arşın boyunda üç çifte kayıklar, on bir ar- şın boyunda da iki çifteleri vardı. Bir çif- telerin boyu da 9,5 arşındı. Üç çifteye vü- kelâ binerdi. 2 çifteye orta ballı memurlar binerdi. Bir çifte ise halka mahsustu. Bir ve iki çifte kayıklar da halkı taşırlardı. İş- te buralılar bu kayıklarla dolaşırlar ve şeh- re inerlerdi. Yalılardaki toplantılar 306 da padi - şah tarafından menedildi. Kim bilir neye kuşkulanmıştır. Bundan — sonra buranın toplantıı — havuzbaşındaki — ramazan toplantısı oldu. Ramazan - geceleri Ha - vuzbaşı çayırına hasırlar yayılırdı. Tera - vih namazı kılınırdı. Sonra gene orada ti- yatro oynanırdı, canbazlar, orta oyunları, pehlivanlar. Kadınlara mahsus ayrı yerler vardı. Kadınlar bu eğlenceleri kafes arka- sından seyrederlerdi. Meselâ burada eski- |den kahveye filân çıkmak ta büsbütün baş. ka usullere tâbidi. Bir gençler, bir de ihti- yarlar için kahvehaneler vardı. — Gençler kendilerinden daha yaşlıları sayarlar, on- ların yanında eğlenemezlerdi. Yaşlılar da gençleri rahat birakmak için onların kah - | vesine uğramazdı. Ve köyün aşrafından biri kahvenin önünden geçti mi ihtiyarlar bile kahvelerinden çıkarlar, onu selâmlar- lardı. K aşkını | | | cuklu bütün arkadaşlarını evinde -ve” ya otelinde topluyor, onlara ziyafetlef veriyor, kocasını memnun edebilmek için ne yapmak İâzımgelirte yapıyor $ du, Kendisi de bu cüce kalabalığı için” de bir-dev gibi görünüyorda ; Fakat cüce eski neşesini kaybetmif — bulunuyor, eskisi gibi gülmüyor, şefl ve şakrak söylemiyordu. Bu evlilik haf yatı tam bir yıl sürdü. Bir yıl sonra bif gün cücenin eski oynadığı kabareniti reklâmlarında — Borell ismi Herkes şaştı. O gece kabare tıklım . tiklim dol * muştu. Cüce sahneye çıktığı zamafi müthiş bir alkış tufanı koptu. Borell, gözleri yaşarmış bir halde : — Artık dedi yanınızdan ayrılmı * yacağım. Sizinle beraber yaşıyacağıft Hürriyetime kavuşmuş bulunuyorum Ve numaralarını yapmağa bışlıum!'_ görü Cüce kontesin yanından, ihtişaralii hayattan kaçmış, bara, halk sınıfinli önmeyi tercih etmiştir. ? selâ Atâ Bey çok meşhur bir tipti. Üstüü bir elbise giydiremezlerdi. - Ona Mi ( Pranses Fatma kaç defa elbise yaptı! Sokakta birine rastgelip © «Âtâ Bey YÜR #a elbiseyin derse üstünden çıkanır, e#V8 l verir ve kendisi çıplak giderdi. Bir ona hırka yaptırdılar, üstüne sÂAtâ B diye ismini yazdılar. O hırkayı da ilk yene verdi. Bir de gene Çengelköyün hur tiplerinden Sami Bey vardı. O barbi nezaretinden mütekaitti. Sabahtan ılı" kadar Beylerbeyle Çengelköy arasnıdı der gelirdi. Bitini koluna takardı. Yoldi başkasına rastgelince kolunu taktığı bırakır ötekinin koluna kolunu geç dönerdi. Bu zavallı meczup Rus - JP muharebesinde Japon generalı kılığına # mişti, ben general oldum derdi 'Tabil meşmutiyetten sonra cski p* kalmadı. Balkan harbinde buradan ©PZ çocuk harbe gidip ziyah oldu. Umum! ÖĞ ferberlik her yeri olduğu gibi burasiıf! öldürdü. Bilhassa daha sonrı b boşaldı. Çünkü Çengelköyünde Ti ç daha fazla Rum vardı. Onlar da ; olup gittiler. Köy tenha kaldı. Büyük 9? hlar kendiliklerinden göçüyorlar. Ve © Ü hların bugünkü sahipleri onları tamif g4 ürmekten ise enkazcıya satmağı terc — yorlar. * * Kahvelerimizi içmek için deniz &' : daki gazinonun — tarasasinda oıu_""b e Misafirperver Çengelköylüler bizi ? e mak istemiyorlar. Nezaketleri ve 'kill' j rile şımartıyorlar. Şimdi Çengelköy D ihtiyar iki kürekçisi karşımızda. AY din Beyle, Ali Beyin ellerinde büyü' ö İrini söyledikleri bu iki kayıkçı dâ İlere sarıldıkları zaman en genç k İta veren bir canlılıkla sandalı &* ol hildef zaklaştırıyorlar. vi Bize daha kalmamız için :srar Fakat'büyük bir tesasüfle burada" Jaşmak mecburiyetindeyiz. iyor di in meczupları da vard.. Me l gidecek ve görecek yerlerimiz V8" Suat