29 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

erg Türkiyeyi öğreten b z - | Kitaplar ğ Yazan © F R. Atay g” illik Ekonomi ve Arttırma Kurumu | [ i Marmara gününü de neşretti. İlk | — kitap Ege günü idi. Sırası ile Orta yayla, — Akdeniz, Karadeniz, Yüksek yayla, Fi - yat - Dicle günlerini okuyacağız. — trilerinden birinin başında bulunan zat, bi- /| ze müessesesini dolaştırırken, büyük harp- d k'leı'ı önce Türkiyede bulunduğunu anlattı. | a ”ro vakit ziraat nazırı Ahmet Nesimi imiş. — Mütehassıs ilk fırsatta Anadoluyu görmek | istemiş. Yanına umum müdürlerden birini — vermişler. Mütehassıs tren saatinde, kü - — |lotlu at ve yolculuk envaplı Haydarpaşaya geldiği vakit, umum müdürü nezaretteki — gsvabı ile, yani redingotlu bulmuş: — — Nasıl? Bu esvapla mi yola çıkıyor- — anz? B — Trenle dolaşmıyacak mıyız? — — Arabayla bile değil.. Atla, - katırla — gezeceğiz. Köyü anlamadıkça ziraat tet -| — kikinden ne çıkar? — Başlıca hastalıklarımızdan biri memle - ket meraksızlığı idi. Oturduğumuz yerde, — Avrupa ithalâtından, yapma fikirlerle hü- küm yürütür, dururduk. İstihsalde, Türk, basit bir rençper, bir toprak emekçisi idi. — Ondan sonra Türk olmıyan tüccarlar ve a. raççılar, fabrikacılar ve ihraççılar gelirdi. Babadan kalma saray bahşişi çiftliklerini görmiyenler bile vardı. Çıkan şeyin ne ticareti, ne endüstrisi ile uğraşmazdık ki nerede ne çıktığını bi- — İlelim? Dolaşmağa hevesimiz yoktu ki dağ- O larımızı, göllerimizi, nehirlerimizi, tabii gü- — zelliklerimizi öğrenelim? Sanki kira evin- - de otumyoı'duk. ğ Cumhunyetten sonra, Türkiyeyâ öğre- | ; ten eserlerin hepsi ecnebi dillerinde ol - Oduğunu gördük. İkinci gördüğümüz — şey | de, bu eserlerin hepsinin noksan olduğu - dur. Bir memleketi, o memleketin evlât - ları kadar kim sevebilir? Ve onlar kadar — kim öğrenmek ve öğretmek zdımetme V Pi ıltılmblhl') - F i .“f " Cumhuriyet rejiminin Turkıye kutup - ŞB 'İ_g'harıeu zengindir. Fakat milli ekonomi ve — arttırma kurumunun tetkik kitapları ile — zenginliğin herkese yarar bir şekilde arttı- — Vatan sevgisinin ilk şartı, vatanı bil - — mektir. A 4 Avrupada enfiye modasi i Rivayete göre enfiye çekmek modası lyer.ııdı:ı:ı canlanmaktadır.. Londra gazete- erine göre herhangi sıhhi sebep dola- — yısiyle sigara veya pipo kullanmaktan me- — medilenler enfiye çekerek — tiryakiliklerini — gidermektedirler. İngilterenin en meşhur enfiye çekeni Meıh nazır ve koyu muhafazakâr — Mister 4 çurçıl dir. İngiltere Avam - kapıcm yanında her enfiye çekene açık ©- lan bir enfiye küutusu — bulundurulmakta- — dir. Mister Çurçil kendi enfiye kutusunu umıttulıça bu kutuya muracaal etmekte- *o. _ İngılıerede bı;lıyan bu modanın sür- Itle yayılıcagı tahmin oıunuyoı. D * . Meksikada Ölümün En “ Çok Olduğu Yer — Meksikanın Zuni Poebolo eyaletinde ö- lüm miktarının binde 42 olduğu anlaşıl - — mıştır. Bu nisbet memleketin diğer yerle- - Kine nazaran dört defa fazladır. Meksika İîükumetı. Poaebolodaki ölüm nııbeuııı z taltmak için uğraşmaktadır. " * ŞA — Kaplumbağların Zekâsı '—*['Nasıl tesbit ettiklerini bilmiyoruz am - li lîla.. Hayvanat mütahassısları kaplumba- — ğaların zekâlarını ölçmeğe muvaffak ol - | muslır ve şu neticeyi almışlardır. Kap - ! İumbngnlar. altı aylık çocuklardan daha 'fazla. av köpeklerinden daha az zekidirler. L * 95 bin dolar sigara parası Imiş — Dünyanın en zengin varislerinden olan ı Barbara Hudson Amerikadaki büyük pervetini, vergi alınmayacak surette işlet- e koyulmuş... Bir sene sonra mesele aşılınca, Ruzvelt hükümeti kendisinden vi 5 bin dolar istemiş. Mis Barbara: -hç mı? Ne munuebetsîı ıdnm " demiş. “ Ben o para ile hiç olmazsa sigara masra-| inm karşılarım. Ğ“—' Almanyanın en büyük elektrik endüs -| Kamarasının — — Ruzvelt benim 25 Bin. dohıumı mııL t SON POSTA * | Miîşkâl aşmıya alışmalıyız e| Hayatta muvaffakiyetin sırlarından biri de önümüze çıkan güçlükleri atlayıp karşıya geçebilmektir. İradesi zayıf, cesaret- siz insanlar mânialar önünde irkilir, cesaretlerini kaybederler. Müşkülü aşmaktansa yol değiştirmeyi tercih ederler. Bir defa da insan yol değiştirmeye başladı mı, varacağı yere bir türlü varamaz. Müşkülü aşmayı çocukken öğrenmeliyiz. Çocuk zaten müş- SÖ İngilizlerle Aramızdaki Çalışma farkı Boğazlar meselesinin en hararetli günü idi. Bir garazkârın uydurduğu yalan «ha- ber» Avrupada çalkalandıkça çalkalanı - yor:- «Türkler gayet dürüst olarak muahe- *İdenin tadilini istemekle beraber, bir ta - raftan da emri vaki yaparak Boğazları iş- gal etmişlerdir» deniliyordu. bizzat Avrupalıların kendileri tarafından da yanlış olduğu anlaşıldı. Fakat nalata - cağımız mesele başka: O gece biz matbaada Londra radyo - sunu dinliyorduk, spiker Londraya he - İnüz varmış olan yalan haberi anlatıyordu. Biz bunu işitince bu yanlış haberin nasıl aksetmiş olabileceğini anlamak üzere te- lefonla İstanbuldaki ecnebi gazetecileri ve ajans muhabirlerini bulduk, sorduk: — Bilmiyoruz, dediler. O sırada hükümetimizin tekzibi de gel- mişti, söz arasında meslekdaşlarımıza bu haberi de verdik: " — Aman durunuz, telsizle Londraya çe- kelim, diyerek mühavereyi kestiler. Londra radyosunun haber kısmı bitmiş, musiki faslı başlamıştı. Bizim eenebı. gueteı:ılı.:tlie' yıpngımız muhaverelerin ve onların bizden öğren - rasında birdenbire durdu ve spikerin sesi işitildi: laştığını söylemiştim. Şimdi İstanbuldan bir telgraf” aldık: Türk hükümeli bu riva- yeti kat'iyetle tekzip etmektedir, dedi. Bu işe gazeteci' olmıyan bir dostumuz da şahit olmuştu. Bu son cümleyi işitir işit- | mez yerinden fırladı: — İşte ikimiz arasındaki çalışma farkı! diye bağırdı. —- Bu Haber çok geçmeden tekzip edildi, | dikleri tekzibi Londraya telsizle bildirme- | lerinin üzerinden yarım. saat geçmemişti ki | Londra radyosunun musiki fulı iki şarkı a- — Mühiın’*oldtl'ı'u için program haricin-| - de bildiriyorum. Az evvel Türkiyenin Bo- |, gazları işgal ettiğine dair bir rivayet do.| | HERGÜN BİR FİKRA Bilği ve zekâ İzmirli meşhur Ruhi baba ile arka- daşı Cin Ahmet Bey aralarında su sızmadığı halde biribirlerine sataşmayı . çok severlermiş. Bir gün, bir. mecliste otumrlarken. yine böyle karşılıklı iğneleşmeğe baş- lamışlar. Ruhi baba demiş ki: — Ahmet! Sana baktıkça ne düşü-. nüyorum, biliyor musun? Bu kadar zeki adamsın da ilmin yok, ona yanı. yorum| Cin Ahmet Bey gülmüş: — Ya, sen? demiş. Bu kadar ilim sahibi olduğun halde zekân yok. Ben- den daha çok ıcınıcık halde — değil mmn? * RULMACA 123456 2'8 9. » İ ©Ö m'xı Ü-Ü-#—Ünşı | — Rabıt edatı, eşek. 2 — Iztıı'ııp, vâkti: gösterir. 3 — lıtnnbuldn bir ıemt. razı. 4 — Borazanın eşi. 5 — Dilimizle an- larız, m 6 — Kıymaktan emri hazır, #yapışkın toprak. 7 — Cenan, büyükbaba. 8 — Bir sebze, zaferlerde kurulur. 9 — Asillik. Yukarıdan aşağıya: | — Bir kuaş, bir N ilâvesile vücudu - kül nedir bilmez. Onu korkak, mütereddit, azimsiz yapan biz- leriz. Halbuki çocuğu cesur olmağa alıştırmak, onun ileride güçlükler ve engeller karşısında yılmamasına yardım edebilir. Başlanan işten geri dönülmez. Mâni çıkarsa yarıp geçilir. Yoldan dönmek veya yol değiştirmek yalnız korkaklara ve iradesizlere yakışır. Çocuklarımıza bunu öğretmeliyiz. — ARASINDA *| Şehirden şehire Tiyatro görmek için Gidip dönenler Farzedelim ki İzmirde oturuyorsunuz, ve bu gece İstanbulun Şehir tiyatrosunda temsil var, canınız Hazımı, yahut Vasfiyi görmek istedi. Şöyle yemekten sonra ka- pınızın, önünde bir. tayyareye binerek. bir | saat sonra Tepebaşına konmak — istemez misiniz ? Hayal diyeceksiniz, bizim memleket he- sabıma, hiç değilse şimdilik öyle. Fakat ba- kınız Almanlar Lâyibziğ ile Berlin ara - sında medeni Lâypzig şehrinin Berlin ti - yatrolarını görmek istiyen — meraklılarına mahsus bir tayyare seferi ihdas etmişler- dir. İki şehir arasındaki mesafe 150 ki - lometredir. Tayyare bu mesafeyi 50 da - kikada almaktadır. 1 * Habeş eldivenleri Habeşliler eldiven değil, ayakkabı bile kullanmazlar. Fakat İtalyanların son gün- lerde işgal ettikleri Dessie eldiven yapıla- cak en güzel derileri çıkarır. —Habeşliler raç ederler ve Amerikalılar bunlardan en bahalı ve en şık eldivenleri yaparlardı. İtalyanlar Dessie'de kalacak olursa bu deriler İtalyaya gidecek ve eldiven tica- reti Amerikadan İtalyaya geçecektir. zetmek, 5 — Esmekten emri hazır, hisse, Fbir çi ilâvesile bir hayvan olur. 6 — Te - nis sopası. 7 — Kalemle yazarız,- mâni. | & — Eski bir Türk milleti, gelirler. 9 —| '|'Uzun gagalı bir hayvan. Soldan sağa: . 5_.4. | — Çanııcfcale p İşi Alnde. aî 3 — Lâal, diha. 4 — Ki, ki. 5 — lnsnnlık 6 — Raife,; aç. 7 — Aş, ikaz. B—-Nî. ak 9 — Ramazan. Yukarıdan aşağıya: ; ! — Çaldıran. 2 — Aka, nasır. 3 — Nil, si.: 4 — Ad, kâfi. 5 — Ke, inek. 6 — Arz. 7 — İki. &8 — Lâhika, an. 9 — Elâ, çal. |kendi. Hüseyin Siyret, Galip Kemali, 've hürmet denilen hasletlerin madum — " h K izmia ei İ a F Bir ölünün arkasınd- - | E. Ekram-Talu—” | Â ami Paşa zade Sezaiyi, dünkü çipil havada, Kandilli mezarlı- — ğına, arkadaşı Recai zadenin * yanıma — goturup gomduk Sabahleyin, onun Mühürdardaki e- — vine gittiğimiz zaman henüz vakit er-- — bir de ben, muhterem ölünün mate - — miyle harap olmuş ailesi efradının hu- — zurlarında eğilip birer tarafa iliştik. — Evin içi tenha idi. Bu tenhalığı bız. .* vaktin erkenliğine hamlettik. Biraz- dan, diyorduk, şu odalar, şu bahçe ve — © şu sokak mahşer gibi bir kalabalıkla — dolacak. Üç gün evvel, san'atkâr Kü- r çük Kemali makberesine teşyi eden'"ğ kadirşinas halk, bu son nişanei hütme- — tini Sezai gibi, beraberinde koskoca bir edebiyat devrini götüren yuksel! bir şahsiyetten esirger mi? On bir oldu.. buçuk oldu.. Yetmiş — yedi yıllık tertemiz bir varlığı ademe — götürecek olan tabut, akrabasından bir kaç gencin, teessürden titreyen el- — lerinde, mermer merdivenlerden bah- — çeye indi; iki iskemlenin üzerine kon* — du. — Ey cemaat! Mrhumu nasıl bilir <« — siniz? 3 İ : Bu muazzez ölüyü teşyie hazırlanan — cemaatin azlığı yüreğimi bir hançer gi” bi deşti. : Sezaiyi iyi bilen ona, Tanrının hu- K zürunda mahşer günü hüsnü şehadet - — edecek olan sade bu yirmi, yirmi beş - ü kişi mi idi?, Sekiz yüz bin nüfuslu ko- — ca İstanbulda, yalnız yirmi beş kişi mi vardı Sezaiyi tanıyan, seven ve takd“' ' eden? — l> y Bu adam hiç bir şey yapmamış mi idi? Vatana, edebiyata hiç mi bir hiz- meti yoktu?. Yoksa.. yoksa.. vefa de- nilen, kadirşinaslık denilen, buyukle' rür $ olduğu bir mevsimde ölmek betbaht « — lığına mı uğramıştı? ' Evet: Bu memlekette nesrin ve hi* kâyeciliğin temelini atan, hürriyet"l için gürbet illerinde yıllarca manevi | ıztıraplara katlanan büyük Sezai, dün. - mezarına, arkasında yirmi, yumı bd! vefakâr insanla gitti. a Ve o bir avuç insan, o büyük ölü lk beraber bu hale de ağlıyorlardı! eli A Bıliyor Musunıız? | — Diogâne kimdir? Büyük lskewd" re ne demiştir? ——— * 2 — Gergedaân kaç boynuzludur, boyÜ ve eni kaç metredir? 3 — İbsen kimdir? , - < (Cevapları Y.mı) l — Halk ekmek bulamıyorsa pu“ " Şel sin» diyen; Fransa kraliçesi Mari A"“' vanettir. .' ; 2 — Komedi Fraıııczın kurulmasınâ “£ © büyük âmil Molyer öldükten sonra kalan karısıdır. B 3 — Avrupa ile Asyanın ı.ruındıi' k& lenin adı Kızkulesidir. _M. li a makine düşmektedir. İSTER İNAN kişide bir kişiye bir radyo makinesi düşmektedir. Şimal kutbunun yakınında bulunan ve İzlanda adası denilen Danimarka müstemlekesinin nüfusu 100 bindir. Burada kulla- nılan radyo makineleri 12,183 tanedir. Yani sekiz nüfusa bir y Filistinde geçen ay — 20 kilovatlık —bir radyo mer- düştü. —— » ISTER İNANMA! Nüfusu 3 milyonu bulmayan Danimarkada her dört buçuk — kezi açıldı. Bir senede abone miktarı 12,200 zü buldu. Yunanistanda radyo merkezi bulunmadığı halde abone adedi 6317, Suriyede 4307 dir. Türkiyede senelerdenberi radyo merkezi olduğu halde a- bone miktarı 6930 idi, bu miktar da geçen yıl içinde 6175 e Dııııyıdı radyo abonesi azaları hııı:l memleket Tülnyedır İSTER- İNAN İSTER İNANMA! Bu' gün *yîne geldiği yere kıçmı!”* Kaplanla bir arada yaşayaâ" y Cenubi Afrikanın, güneş gomlez el manlarının birinde bir kaplınlı :f müşterek bir hayat yaşayan genç b" y bulmuşlar. Kız konuşmasını l:ıılı:!llli'“'”ı Meramını işaretle dahi anlatmaktaf miş.. kızı kaplanın elinden kurtarıP b'f 3 re getirmişler, dünyada kendnmden ve — ka insan görmemiş olan kız, KA Kızın nasıl olup ta kaplnn îlün“* * '% İ gu bır turlu ın]agılunaımştu'ı SĞ - di —- * K * e Bd 2 e ZĞi

Bu sayıdan diğer sayfalar: