D 2 Sı!fı ——-Hergün Türkiyeyi öğreten Kitaplar Yazın ı FN Atay SON POSTA Resimli Makale li Ekonomi ve Arttırma Kurumu | İlk Marmara gününü de neşretti. — kitap Ege xgünü idi. Siram ile Orta yayla, Akdeniz, Karadeniz, Yüksek yayla, Fi - yat - Dicle günlerini okuyacağız. “Almanyanın en büyük elektrik endüs Milerinden birinin başında bulunan zat, bi- ge müessesesini dolaştırırken, büyük harp- #stemiş. Yanına umum müdürlerden birini vermişler. Mütehasms tren saatinde, kü - hotlu at ve yolculuk eavaplı Haydarpaşaya geldiği vakit, umum müdürü — nezaretteki esvabı ile, yani redingotlu bulmuş: — Nasil? Bu esvapla mi yola çıkıyor- — Sunuz? K — Trenle dolaşmıyacak mıyız? — Azabayla bile değil. Atla, katırla gezeceğiz. Köyü anlamadıkça ziraat tet - — kikinden ne çıkar? Başlıca hastalıklarımızdan biri memle - ket meraksızlığı idi. Oturduğumuz yerde, Avrupa ithalâtından, yapma fikirlerle hü- küm yürütür, dururduk. İstihsalde, Türk, — basit bir rençper, bir toprak emekçisi idi. — Ondan sonra Türk olmıyan tüccarlar ve a. — zaçcılar, fabrikacılar ve ibraççılar gel Babadan kalma saray bahşişi — çiftliklı . görmiyenler bile vardı. Çıkan şeyin ne ticareti, ne endüstrisi — ile uğraşmazdık ki nerede ne çıktığını bi- Jelim? Dolaşmağa hevesimiz yoktu ki dağ- larımızı, göllerimizi, nehirlerimizi, tabil gü zelliklerimizi öğrenelim? Sanki kira evin- “ de oturuyorduk. Cumhuriyetten sonra, Türkiyeyâ öğre- ten eserlerin hepsi ecnebi dillerinde ol - duğunu gördük. İkinci gördüğümüz — gey , de, bu eserlerin hepsinin noksan olduğu - dur. Bir memleketi, o memleketin evlât - ları kadar kim sevebilir? Ve onlar kadar — kim öğrenmek ve öğretmek — zahmetine — katlanabilir? Cumhuriyet rejiminin Türkiye kütüp - — hanesi zengindir. Fakat milli ekonomi ve arttırma kurumunun tetkik kitapları — ile — zenginliğin herkene yarar bir şekilde arttı- ğını söylemeliyiz. Vatan sevgisinin ilk şartı, vatanı bil « mektir. Avrupada enfiye modası Rivayete enliye çekmek modası yeniden canlanmaktadır. Londra gazete- göre herhangi sıhhi sebep — dola- — yisiyle sigara veya pipo kullanmaktan me- medilenler enfiye çekerek — tryakiliklerini ' gidermektedirler. İngilterenin en meşhur enfiye - çekeni eski nazır ve koyu muhafazakâr — Mister “Çurçil;dir. İngiltere Avam — Kamarasının kapıcısı yanmda her enfiye çekene âçık ©- “lan bir enfiye kutusu — bulundurulmakta- dir. Mister Çurçil kendi enfiye — kutusunu unuttukça bu kutuya müracaat — etmekte- o dir. İngiherede başlayan bu modanın sür. “ptle yayılacağı tahmin olunuyor. b * Meksikada Ölümün En Çok Olduğu Yor Meksikanın Zuni Poebolo eyaletinde ö- — Kim miktarının binde 42 olduğu anlaşıl - Omıştir. Bu nisbet memleketin diğer yerlı Kine nazaran dört defa fazladır. Meksika hükümeti, Pocbolodaki ölüm nisbetini -a. yıılıınıl için uğtaşmaktadır. ? $ - e ! Kaplumbağların Zekâsı Nasıl tesbit ettiklerini bilmiyoruz am - — ga. Hayvanat mütahassısları kaplumba- Faların zekâlarını ölçmeğe muvaflfak ol - muşlar ve şu neticeyi almışlardır. Kap - unbağalar, altı aylık çocuklardan daha fazla, av köpeklerinden daha az zekidirler. * 25 bin dolar sigara parası Imiş Dünyanın en zengin varislerinden olan | fis Barbara Hudson Amerikadaki büyük pervetini, vergi alınmayacak sürette - işlet- “mejğe koyulmuş.. Bir sene sonra — mesele anlaşılınca, Ruzvelt hükümeti kendisinden 25 bin dolar istâmiş. Mis Barbara: — — Ruzvelt benim 25 bin delarıma muh- daç mı) Ne münasebetüz adanı — demiş. Ben o para ile hiç olmazla 'viğara masras bnı karşılarım. Hayatta muvaffakiyetin sırlarından biri de önümüze çıkan güçlükleri atlayıp karşıya geçebilmektir. İradesi zayıf, cesaret- siz insanlar mânialar önünde irkilir, cesaretlerini kaybederler. Müşkülü aşmaktansa yol değiştirmeyi tercih ederler. Bir defa da insan yol değiştirmeye başladı mı, varacağı yere bir türlü varamazr. Müşkülü aşmayı çocukken öğrenmeliyiz. Çocuk zaten müş- Ingilizlerle Aramızdaki Çalışma farkı Boğazlar meselesinin en hararetli günü idi Bir garazkârın uydurduğu yalan «ha- bere Avrupada çalkalandıkça çalkalanı . 'or: * “Türkler gayet dürüst olarak tmuahe- denin tadilini istemekle beraber, bir ta - raftan da emri vaki yaparak Boğazları iş. gal etmişlerdire deniliyordu. Bu haber çok geçmeden tekzip edildi, bizzat Avrupalıların kendileri tarafından da yanlış olduğu anlaşıldı. Fakat nalata - cağımız mesele başka: | O gece biz matbanda Londra zadyo - sunu dinliyorduk, spiker Londraya he - nüz varmış olan yalan haberi anlatıyordu. Biz bunu işitince bu yanlış haberin nasıl aksetmiş olabileceğini anlamak üzere te- tefonla İstanbuldaki ecnebi gazetecileri ve ajana muhabirlerini bulduk, sorduk: — Bilmiyoruz, dediler. © sırada hükümetimizin tekzibi de gel- mişti, söz arasında meslekdaşlarımıza bu haberi de verdik: — Aman durunuz, tebsizle Londraya çe- kelim, diyerek muhavereyi kestiler. Londra yadyosunun haber kısmı bitmiş, masiki fask bağlamıştı. Bizim ecnebi gazetecilerle —yaptığımız muhayerelerin ve onların bizden öğren - gdikleri tekzibi Londraya telsizle bildirme- lerinin üzerinden yarım saat geçmemişti ki Londra vadyosunun myusiki faslı iki garkı a- rasında birdenbire durdu ve spikerin sesi işitildi: — Mühim oldüğu için program haricin- de bildiriyorum. Az evvel Türkiyenin Bo- ğazları işgal ettiğine dair bir rivayet do. laştığını söylemişsim. Şimdi - İstanbuldan ,bir telgraf” aldık: Türk hükümeti bu riva- yeti kal'iyetle tekzip etmektedir, dedi. gök severlermiş. yine böyle karşıliklı lamışlar. Ruhi baba yorum! misin? ODUOU UN larız, mi Bu işe gazeteci olmıyan bir dostumuz da şahit olmuştu. Bu son cümleyi mez yerinden fırladı: Asilkik. — İşte ikimiz arasındaki çalışma farkıl| — Yukarıdan aşağıya: diye bağırdı. Bir gün, bir mecliste otururlarken, — Ahmet! Sana baktıkça ne düşü- nüyorum, biliyor musun? zeki adamsın da ilmin yok, ona yanı. Cin Ahmet Bey gülmüş: — Ya, sen? demiş. Bu kadar ilim sahibi olduğun halde zekân yok. Ben- den daha çok acınacak halde — değil RULMACA 12345627289 1 — Rabit adatı, eşek; 2 vâkti gösterir. 3 — İstanbuldu bir semi, razı. 4 — Borazanın eşi. 5 — Dilimizle an- 6 — Kıymaktan emri hazır, yapışkan toprak. 7 — Cenan, büyükbaba. B — Bir sebze, zaferlerde kurulur. 9 — K Müşkül aşmıya alışmalıyız Bi kül nedir bilmez. Onu korkak, mütereddit, azimsiz yapan biz- leriz. Halbuki çocuğu ceser olmağa alıştırmak, onun — ileride güçlükler ve engeller karşısında yılmamasına yardım edebilir. Başlanan işten geri dönülmez. Mâni çıkarsa yarıp geçilir. Yoldan dönmek veya yol değiştirmek yalnız korkaklara ve iradesizlere yakışır. Çocuklarımıza bunu öğretmeliyiz. SÖZ ARASINDA (TORARGUN BİR FKM || Bilği ve zekâ İzmirli meşhur Rubi baba ile arka- daşı Cin Ahmet Bey aralarında sızmadığı halde biribirlerine sataşmayı Şehirden şehire Tiyatro görmek için Gidip dönenler Farzedelim ki İzmirda oturuyorsunuz, ve bu gece İstanbulun Şehir tiyatrosunda temsil var, canınız Hazımı, yahut Vaafiyi görmek istedi. Şöyle yemekten sonra ka- pınızın önünde bir tayyareye binerek bir sant sonra Tepebaşına konmak — istemez misiniz? Hayal diyeceksiniz, bizim memleket he- sabma, hiç değilse şimdilik öyle. Fakat ba- kınız Almanlar Lâyibziğ ile Berlin ara - sında medeni Lâypzig şehrinin Berlin ti - yatrolarını görmek istiyen — meraklılarına mahsus bir tayyare seferi ihdas etmişler- dir. İki şehir arasındaki mesafe 150 ki - lometredir. Tayyare bu mesafeyi 50 da - kikada almaktadır. * Habeş eldivenleri Habeşliler eldiven değil, ayakkabı bile kullanmazlar. Fakat İtalyanların son gün- lerde işgal ettikleri Dessie eldiven yapıla- cak en güzel derileri çıkarır. — Habeşliler şimdiye kadar bu derileri Amerikaya ih- raç ederler ve Amerikalılar bunlardan en bahalhı ve en şık eldivenleri yaparlardı. halyanlar Dessie'de kalacak olursa bu deriler İtalyaya gidecek ve eldiven tica- reti Amerikadan İtalyaya geçecektir. iğneleşmeğe baş- demiş ki: Bu kadar canah. 3 — Cinas, nazik değil' 4 — Ben- zetmek, 5 — Esmekten emri hazır, hisse, bir çi ilâvesile bir hayvan olur. 6 — Te « nis sopası, 7 — Kalemle yazarız, mâni. 8 — Eski bir Türk milleti, gelirler. 9 — Uzun gagalı bir hayvan. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: , h ş 1 — Çanakkale. 2 — Akide, al. 3 — Lâal, diha. 4 — Ki ki 5 — İnsanlık. 6 — Raife, aç. 7 — Ak, ikaz. 8 — Ni, al. 9 — Ramazan. Yukarıdan aşağıyar ! — Çuldıran. 2 — Aka, nasır. 3 — Nil, si. 4 — Ad, kâfi. 5 — Ke, inek, 6 — Arz. ? — İki. 8 — Lâhika, an. 9 — Elâ, kzurap, | — Bir kuş, bir N ilâvesile vücudu . İçal, ——— Nüfusu 3 milyonu bulmayan Danimarkada her dört buçuk kişide bir kişiye bir radyo makinesi düşmektedir. | Şimal kutbunun yakmında bulunan ve İzlanda adası denilen Danimarka müstemlekesinin nüfusu 100 bindir. Burada kulla- mılan radyo makineleri 12,183 tanedir. Yani sekiz nüfusa bir makine düşmektedir. Filistinde geçen ay — 20 kilovatlık —bir radyo mer- İSTER İNAN İSTER İNANMA! kezi açıldı. Bir senede abone miktarı 12,200 zü buldu. Yunanistanda radyo merkezi bulunmadığı halde abono adedi 6317, Suriyede 4307 dir. Türkiyede senelerdenberi radyo merkezi olduğu halde a- bane miktarı 6930 idi, bu miktar da geçen yıl içinde 6175 e düştü. Dünyada radyo abonesi azalan biricik memleket Türkiyedir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası | Bir ölünün arkasınde - E. Ekram-Talus -— ! ğ ami Paşa zade Sezaiyi, dünkü çipil havada, Kandilli mezarlır — ma, arkadaşı Recai zadenin * yanma götürüp gömdük. Sabahleyin, onun Mühürdardaki &- vine gittiğimiz zaman henüz vakit er-- kendi. Hüseyin Siyret, Galip Kemali, — bir de ben, muhterem ölünün — mate « miyle harap öolmuş ailesi efradının hu zurlarında eğilip birer tarafa iliştik. — Evin içi tenha idi. Bu tenhalığı biz. —— vaktin erkenliğine hamlettik. Biraz- — dan, diyorduk, gu odalar, şu bahçe ve " & şu sokak mahşer gibi bir kalabalıkla dolacak. Üç gün evvel, san'atkâr Kü- * çük Kemali makberesine teşyi eden — kadirşinas halk, bu son nişanei hürme* tini Sezai gibi, beraberinde —koskoca bir edebiyat devrini götüren yüksek —— bir şahsiyetten esirger mi? On bir oldu.; buçuk oldu..: Yetmiş yedi yıllık tertemiz bir varlığı ademe — götürecek olan tabut, akrabasından bir kaç gencin, teessürden titreyen ek lerinde, mermer merdivenlerden bah- çeye indi; iki iskemlenin üzerine kon* du. — Ey cemaat! Mrhumu nasıl bilir « siniz? Bu muazzez ölüyü teşyie hazırlanani cemaatin azlığı yüreğimi bir hançer gi” bi deşti. ğ Sezaiyi iyi bilen ona, Tanrının hu- zurunda mahşer günü hüsnü şehadet — | edecek olan sade bu yirmi, yirmi M_ıf kişi mi idi?. Sekiz yüz bin nüfuslu ko” ca İstanbulda, yalnız yirmi beş kişi Mi Şi vardı Sezaiyi tanıyan, seven ve takdif - eden? * Ha Bu adam hiç bir şey yapmamış Mt idi? Vatana, edebiyata hiç mi bir hiz- meti yoktu?. Yoksa.. yoksa.. vefa de- nilen, kadirşinaslık denilen, büyükle* * re hürmet denilen hasletlerin madum olduğu bir mevsimde ölmek betbaht < — lığına mı uğramıştı? 4 Evet: Bu memlekette nesrin ve hi” kâyeciliğin temelini atan, — hürriyet © için gurbet illerinde yıllarca manevt ıztıraplara katlanan büyük Smi; düne — mezarına, arkasında yirmi, yirmi bef vefakâr insanla gitti. Ve o bir avuç insan, o büyük ölü u',' beraber bu hale de ağlıyorlardı! y # BNN LA —e Okftse Takıç T .— Diogne kimdir? Büyük İskende” re ne demiştir? * â a 2 — Gergedâan kaç boynuzludur. boyl ve eni kaç metredir? ; 3 — İbsen kimdir? ** (Cevapları Yarım) — a * f Dünkü Suallerin Cevapları: —— * 1 — Halk ekmek bulamıyorsa pasta YÜ sins diyen; Fransa kraliçesi Mari Anit ğ vanettir. ' ğ 2 — Komedi Fransezin kurulmasınt İ büyük âmil Molyer öldükten sonrü j kalan karısıdır. $ $ — Avrapa ile Asyasın arasadü KB lenin adı Kızkulesidir. * Kaplanla bir arata' yaşayan Üİ Cenubi Afrikanın, güneş görmez ıı: manlarının birinde bir kaplanla bir Fi y — |müşterek bir hayat yaşayan genç bİF ÖL İbulmuşlar. Kız konuşmasını mımw':_,_, Meramını işaretle dahi anlatmaktan Ü. miş. kızı kaplanın elinden kurtariP _”.'ı' re getirmişler, dünyada kendisinde? — y4 ka insan görmemiş olun kız. ö bir gün yine geldiği yere ıw;ııuııı'—) ü Kızın nasıl olup ta kaplan inine, © 5 ğü bir Çürlü 5nlıçlımıııuıtıı. t