iSıyfı Haheşıslanın M [,'ıı;ek Şehiri,, SON POSTA Amerikada abancalı ncalı çocuk Adisababada, Roma gibDi |a KT tepeler üzerindedir & * &* Habeş eşrafı katırlarla Avrupalıların oturdukları kısımda bara girip bir miktar konyak içer, sonra çamurdan kulübelerde uyurlar Adisababada muntazam bir cadde ve Kral Meneliğin heykeli Habeş harbinin başladığı gün- denberi dünya elkânumumiyesi mütema- diyen Adisababa'dan bahsediyor. Bugün- lerde İtalyanların Dessie'yi işgal — etmele. rinden sonra Adisababa'dan daha sık bah- sedilir. oldu. İtalyanlar, Adisababayı işgal etmeyi, harbi muvafiakiyetle neticelendi- recek bir gaye tanımakta, Habeşler ise payitahtlarını müdafaaya uğraşmaktadırlar. Fakat Adisababa'nın, devlet merkezi ol- mak haysiyetile Habeşlerin gözündeki mev- kü-pek mühim değildir. Çünkü Habeşliler, henüz devlet merkezine ehemmiyetli bir değer verecek derecede emniyt ve istikrar yüzü görmemişlerdir. Onlara göre devlet merkezi, kolaylıkla değişebilecek bir yer- dir. Çünkü Habeşli, sabit bir ev sahibi de- ğildir. Onun meskeni, çamurdan bir kulü. bedir. Ve bu çamurdan kulübe kadar ko- laylıkla ve herhangi yerde — yabılabilecek bir yer yoktur. Zaten Adisababa, Habeşlilerin ancak kirk yillık payitahldır. İmparator Mene- Hk bu şehri tesis etti. Daha önce bu yerde bir şehir yoktu. Mevki pek çıplak olduğu âçin İmparator Menelik Avusturalyadan bir sürü ıhlamur ağaçları getirtti —ve buraya dikti. Ağaçlar çarçabuk yetişmiş, bu çıp- lak yer yemyeşil olmuş, ve nihayet Habeş- Kiler ağaçlar arasına kulübelerini kurmuş ve Adisababa şehri bu şekilde vücut bul- muştu. Adisababa Habeş dilince «çiçek şehris demektir. Şehri Avaş nehrinin kolları su- har. Fakat yağmur mevsiminde — bu nehir kolları birer çamur mecrası olur. Adisababa da, Roma gibi, tepeler üze- rindedir. Tepelerin biri üzerinde Sen Corc kilisesi, birinde İmparatorun eski sa- Tayı, ötekinde de yeni sarayı göze çarpar, Şehrin etrafını yemyeşil tepeler - çevirmiş. tir. Yağmur mevsimi geçtikten sonra, dağ- lar, tepeler, sarı çiçeklerle dolar. Yağmur: ların devamı müddetince, ölüm — devresi yaşayan bu çiçekler, birdenbire dirilir ve gülümser. Hükümet daireleri yeni, fakat — güzel değildir. Tren istasyonu ile Katedral bina- # arasında bir fark yoktur. Aradaki fark İtalya - 'GÖNÜL İŞLER birinin dört köşeli, diğerinin sekiz köşeli olmasıdır. Habeşlilerin kiliselerinde yaptıkları i- badetler mihaniktdir. Hepsi de yere bağ. daş kurarlar ve ilâhiler okurlar. İmparatorun çalışma dairesi olan eski şaray bir sürü köleliklerden müteşekkildir. Burası herkese açıktır. Yüzlerce kişi, impa- Tatoru görüp dertlerini anlatmayı umarlar. Fakat bir türlü sıra bulamazlar. Sarayın kapısında kafesler içinde kük- reyen aslanlar yerlilerin zerre kadar —gö- züne çarpmaz, bunlar daha ziyade — sara- iyın atiyelerini ve ara sıra verdiği ziyafetle- ri beklerler. Şehirdeki Avrupalıların evleri bir te- peden bir tepeye uzanmaktadır. Fakat Adisababanın yolları, Avrupanın kurunuvüstadaki yollarına benzer. Avru- palılara ait kısımdaki mağazalarla evlerin üstü kapalıdır. Sefarethaneler, — konsolos- haneler ve bunlara benzeyenn binalar A- disababaya biraz Avrupat bir manzara ve- rir. Fakat Habeşistandaki yabancıların çoğu Rum ve Ermenidir. Bunlardan başka bir kaç yüz Almanla, yüz adar Fransiz vür- dır. Harpten önce şehirde bir kaç yüz İ. talyan da vardı. İngilterenin Adisababada- ki beyaz tebaası pek azdır. Fakat şehirde bir kaç yüz Hintli ve yine İngiliz tabüye- tinde olan bir kaç yüz Arap vardır. Şehirdeki nakil vasıtalarının en mo- dern'i otomobildir. Bunlar caddelerin or- tasından hareket ederler, Halk ise kenar. (dan yürürler. Habeş eşrafı katırlarla hareket etmeyi tercih ederler. Bindikleri katırlara nisbet- le iri yarı görünen bu adamların arkasın- dan bir sürü maüyet yürür, bunlar Avru- palıların oturdukları kıisımda bir bara uğ- rayarak bir miktar konyak veya viski iç- tikten sonra ıhlamur ağaçlarının arasında isamurdan bir kulübenin içinde uyurlar. Adisababa'da, otomobiller, sinemalar, mağazalar, istasyon, poslahane — ve içki İyerleri vardır. İtalyanların buraya girmeleri mukad- derse ellerine düşecek şehir işte bundan ibarettir. (Evening Standard) tan RİCA, Kadını Güzel Yapan * z Güzelliği Değil Şahsiyetidir «Ben bütün hayatımda güzel bir kız- la evlenmeği hayal ettim. Fakat talih kazıma çıkara gıkara gözel sayılamı- yacak bir kız çıkardı. Bu kız güzel de- ğil, Fakat şahsiyet sahibi. Beni kendisine bağlamasını bildi. Şimdi onu seviyo - zum. Fakat bu kızla evlenirsem, bir gön hayalimin nüksederek beni yap - ftığıma pişman etmesinden korkuyorma, Bugün onun şahsiyeti arkasında sürük- leniyorum. Fakat yarın güzel bir kız kar- Bsnda ayılıp bedbaht olmaz miyun? » Nuri Bir kasın — güzelliği — şabsiyetindedir. Göz, kaş, vücut güzelliği geçici bir gü- zelliktir. Erkeği bir müddet bağlıyabi- lir, fakat nihayet insanı bir kadına ha - kiki bir bağla bağlıyacak olan şey onun şahsiyetidir. Şahsiyet sahibi kadın ken- disini sevdirmesini daha iyi bilir. Çünkü daha enteresan olur. Güzel kadın ek- seriya soğuktur. Siz hakiki — güzellikle zahiri güzelliği karıştırdığınız için böy- le düşünüyorsunuz. Hakiki güzeli bul - muşsunuz. O size sahte güzeli aratmaz. ... «Nişanlı bir kız seviyorum. Nişanlı olmasına rağmen onu ailesinden iste - dim. Ortaya bir para meselesi çıkardı. lar. Para ile kızlarını vereceklerini lediler. Halbuki ben şimdi askere gi yorum, Kızı şimdi alsam, #«kerlikten dö- nünciye kadar ne yapabilirim? Şişli ... Bu kız size iyi bir hayat arkadaşı ola. maz. Kızlarını para ile satan ailenin gö- zünü doyuramazsınız, Bu kız sizi sev- miyorsa onun nişanını bozmak ta gü- nahtır. Kaldı ki siz askerliğinizi bitirin. çciye kadar evlenemezsiniz ve evlenme- melisiniz. O vakte kadar bir karar ver. meyiniz. Aakerliğinizi — bitiriniz, sonra düşünürsünüz. TEYZE kalamağa muvaffak olan çocuk, tabanca ile oynı- yabilmek hürriyetine sahip oldu Amerikanın San Fransisko şehrinin bir köşesinde mütevazi bir aile otutmaktadır. Fakat bu ailenin de bir derdi var: Çocuk- larının mütemadiyen tabanca ile oynama- sı, evin içinde birsız kovalayıp durması... Anası, babası çocuğu bundan vaz geçir - mek için uğraşıyor, fakat muvaffak ola - mıiyorlardı. Çocuğun bütün zevki eline ta- bancasını alarak mevhum hırsızların peşin- de koşmak ve bunları tevkif etmekti. Aileyi en çok düşündüren nokta ço - cuğun henüz çok küçük olması ve henüz yedi yaşını geçmemesi idi. Çocuğun anası olan bayan Moöris, çocuğunu ancak küçük yaşında terbiye edilebileceğine kanidi. O nun için çocuğuna ceza veriyor, onu bu ©- yundan vaz geçirmek için uğraşıyor. ona tabanca yerine türlü türlü oyuncaklar alı- yor, fakat çocuk tabancasından vaz geç- miyordu. Fakat günün birinde evin içinde bir hâ- dise vuku buldu ve minimini Jon Moris ta. banca ile boşboşuna oynamadığını isbat etti. Morislerin evine hirmz girmişti. Vakit gece yarısından sonra idi. Hırsız öteberiyi toplamağa başlamıştı. Bu arada çocuk uyanmış Ve anasını da uyan- dırmıştı. Kadın fena bir korku geçiriyor- Küçük Jon Moris du. Fakat yedi yaşında olduğu halde hır- sız takibine alışık olan Jon Moris zerre kadar korkmadan sıçradı ve tabancasını yakaladığı gibi koştu. Hırsız kaçmak için |* mutfağa girdi. Jon hırsızın beşini bırak » madı ve tabancasını çekerek hırmza ba - ırdi: — Yerinden kıpırdama! Çocuğun anam da koşmuş ve çocuğunu hırsızın peşinde koşmaktan vaz geçirmek istemişti. Fakat Jon, çoktanberi özlediği mace - raya kavuşmuş ve anasını dinlemiyerek va- ziyetini muhafaza etmiş, hırsız vaziyete göz atarak çocuğun elindeki tabanca oyuncağa benzemediğini görmüş ve derhal teslimi- yet göstermiştir. Çocuk bu muvaffakiyeti hirszi elden kaçırmamak için an - kazandıktan ne: çağırmış, ve derhal polia çağırma » sını İstemiş: hırsaz çocuğun bir hareketin. den istifade ederek mutfak kapısından sa- çahamıs, fakat Jon gene hirm- vusma:; zin peşini birakmamış ise de hırsız dışar: cikar çıkmaz, bir. otomabile atlamış — v lon bu yüzden hiırsızi kaçırmıştır. Fakat aile bu kü tahancası yüzünden âk cocuğun oyuncak ir kaza savuşturmuş- w Hüdise ertesi gün savi oldu. Bütün ma- halle töcük Tonun sösterdiği cesareti an- Hidise mat » fatağraf muhahirleri Tan Marisin fatof-abmı ala - vemivordu. İsta anlata hi huata da akentmis, garzetelerin vak gazetelere kavmuslar ve cocuk bu sa- verde #okamamı ile Şetadiği kadar oynamak hürriyetini kazanmıştır. Nisan 27 7 Muammahalındekalan adam: Şekspir Şâirin hayatı bir türlü Aydınlanamıyor Şimdiye kadar Şekspire hitaben yazılan bir tek mektup ele geçmiştir. Bu da ondan, ödünç aldığı 30 Hirasını istiyen bir adama aittir 23 Nisan, büyük İngiliz şâiri Şekspir'in doğum — günü — olduğundan — şâirin doğduğu — Stratford — - ön * Avon'da her sene merasim — yapılır. ve — şâiri sevenler bu merasimi görmeğe — koşarlar. Ayrıca gazeteler sayfalarının ve radyolar programlarının büyük bir kasmını ona tah- |sis ederler. Şekspir adı bütün dünyada — saygı ve sevgi ile karşılandığı halde kendisi — hâlâ edebiyat tarihinin en karanlık sırrdır — ve hayatı az bilinen büyük adamdır. Meselâ Şekapir'in hangi yıl doğduğu, “|hangi evin içinde dünyaya gözlerini açtır & belli değildir. Anne Hathaoway ile izdi- vacını nerede tescil ettirdiğini keşfiçin uğ- raşılmışsa da bir şey bulunamamıştır. Son- ra ciltler dolusu yazı yazan Şekspir'in el yazısımı bulmak ta mümkün olmamıştır. Doğduğu kasaba ile civarında uzun uzun taharriyat yapıldıktan sohra biribirine ben- zemeyen, imlâsı biribirinden farklı beş al. ti İmzası bulunmuştur. Şekspir'e — hitaben yazılan bir tek mektup ele geçmiştir. Bu |! dı ondııı ödünç aldığı otuz Tiranın iade- en bir adama aittir. ün bir heykeli ile bir kabartma ves. mi mevcuttur. 1623 de, yani şâirin ölü- münden yedi yıl sonra basılan eserine bu kabartma resim de ilâve olunmuştur. kat bu eseri yapan Droeshout eâirin â mü sıralarında on beş yaşında bir çocuk olduğundan eserini, üstadı karşısına alarak yapmış olmasına imkân yoktur. Sonra gö- irin ölümünden bir kaç sene sonra yapılan heykel ile bu kabartma resim de biribirin- den çok farklıdır. Şâir hakkında bugünkü bilgimiz şundan ibarettir: Babası John Shakispeare'dir, — kendisi 41564 yılının 26 nisan günü vaftiz edilmiş- ti. Sekiz çocuklu ailesinin üçüncü — evlâdı idi. Onun bir mektebe girip girmediği hak- ında hiç bir kayıt yoktur. Zaten on seki- zinci asra kadar bir kimse de onun hayatı ile uğraşmadı. On sekizinci asırda Şekspir'in Annam Whately adında bir kadınla evlenmesine nit izinname keşlolundu. — Tarihi 27 son teşrin 1582 idi. Fakat herkesi hayrete dü- İşüren bir nokta bu tarihten yirmi dört sa- at sonra yine Vilyam Şekspir'in Anne Hathaway ile evlenmesi için bir kayda te- sadüf olunmasıdır. Bundan Şekspir'in seçtiği bir kadınla evlenmek istediği halde buna — muvaffak |* olamadığı, bu yüzden birinci — izinnameyi (ilga ederek kendinden sekiz yaş büyük o- lan Anne ile evlendiği anlaşılıyor. Şiirin evlenme merasimine ait bir ka- | (yıt bulunmamakla beraber evvelâ Susanna adlı bir kızına, sonra Hamnet ve Judith adlı ikiz çocuklarına dair kayıtlar — vardır. Asıl esrar perdesi şâirin bundan sonra- (ki hayatını örtmektedir: Şekspir'in 27 yaşından başlayarak kırk yedi yaşına kadar yazılarını yazdığı tah- min olunmaktadır. Fakat şâirin en tanın. mayan devri de, bu devirdir. Bununla be- raber Şekapir, hayatının bu devrini aydın- latmağa yardım edecek bir ip ucu bırak-İmaktan çıkamamıştır. borcunu vermiyerek sandıklarının (yazıldığına inananlar bu vesikadan i$! İngiliz Şüiri Şekspir mıştır. Bu da yazdığı sonelerdir. Şâirin bl- tün hayatında geçirdiği iki aşkın bütün 8f? ları bu sönelerde gömülüdür. Belki bu *0* neler Şekspirin kendi eliyle yazdığı tercü* meihalidir. Sonelerden 126 sının muhatal «W. H.» harfleriyle gösterildiği için bur nun Pembroke lordu William Herbert o duğu tahmin olunuyor ve bu tahmine İ nat edilerek Şekspirin kraliçe — Elizabetift fahri bendelerinden olan Mary — Fitton'ü sevdiği ve onunla düşüp kalktığı söyleni” yor. Mary Fitton, devrinin en fettan kadınt larındarı biriydi. Lord Pembroke — de bi kadına âşık olmuş ve onu metres — olar almış. kraliçe Elizabet bu yüzden kızmif ve genç lordu hapishaneye gönderdiktefi başka kizı da saraydan kovmuştu. Şekspi” rin TI yıl tutulduğu #W. H.» ile Mari Fite 5 ton öna Otello'yu, Hamlet'i, Makbet'i, An0 tinalı Teymon'u ve Kral Lir'i yazmıştı Bununla ;bomber” bu hâdir de tedli bir mesnedden mahrumdur. Bu — yüzdefi yıllardan beri İngilterede hâlâ araştırmdı lar yapılmakta ve bütün eski kayıtlar tef* kik edilmektedir. Nitekim 1930 da ele geçen bir evrali sandığı derhal karıştırlmış ve içinden vesika çıkarılmıştı. Bu — vesika Şekspirif büyük kızı Susanna ile Thomas — Nash'ifl Tnzalerii- Hemtekladir Tüeobün.. Hİ John Hall ile evlenmişti. Thomas Nash nun damadı idi. Vesikada Şekspirin ölü mü üzerine 77 liralık borcu — yü Fakat bu vestika da ortaya yeni meseleler çıkarmıştır. Şekspirin vasiyetinde kitaplarından bi his yoktur. Sonra Şekspir öldüğü — xa zengince bir adamdı. O halde kızı ne di ve taplarının kaldırılmasına razı olmuştur? Şekspirin yalnız müstear bir ad olt? duna ve ererlerinin Lord Bacon tarafında? “B .ı' y de etmişler ve kendi nazariyelerini lamlamağa çalışmışlardır. Velhasıl bu mesele hâlâ muamma Maltepeyi bitiren gençlerimize diplomaları merasimle verildi Dün Maltepe Askeri Lisesinde ders yılını bitiren genç Maltepelilerin d'l’l"n; tevzi merasimi yapılmıştır. Merastme lam saat 2 do İstiklâl marşiyle başli!” ah müteakiben genç talebeler tarafından nutuklar - söylenmiştir. “General Bi rettinin de hazır bulunduğu bu merasimdebu yıl meklebi bitiren talebnld“'d'lî lomaları verilmiş, toplantı geç vakite kadar samimi birhava içinde ı'î"'şı yeri Yukandaki resimlerimiz dünkü merasimde diplomnlarını alan genç ll“b' göstermektedir.