25 Nisan « Son Posta , nın tefrikas_ı_-' ö SON POSTA Londra Zabıtasına Karşı 6 Muharrir eee KANLI £ PAKET (& n Wills Grofs) —in zabıla Allington. Ânt © Wills Grofs, ihy Sayert (Yazan: Freemat İngilterenin en tanı Tomancısı Margery hony Berkley, Frecman Father Ronald Knox, Dorat leplerin gay! tahsisatına YaPA orlar. Bunlardan Freeman k Gorft'un eserine bugün h’h’(î.: Hem somanları, Wd*'ü:u. tirinin hükümleriyi bu . sütunları Hyacaksınız. Bit e. €ene o müstehzi kat lö_tkm'; u::::ı: :..—hyox ve Has- o çirkin 'ülmwm anlıyordu. Gerçi lar buna l İ liyarlıktan ve minnet- bahsetmekte idi, fakat için - Ş lıktan sabaşka Dünkü ve evvelki günkü H ae İ'_..,,u.ı"ılîı İngiliz li - o Mçıwuı' Ve iki taraf yeni 14) e ödniler'de Titimi görü ÜAEMEE ha | kada çalışıyordu. biri idi. Bu yüzden Yete düşmüş ve mağa karar vermişti. Bu için bir arkadaşın yardım! daHaslar'ı kandırdı ve lü:: Meşhut halinde — yakalanı hapse mahküm oldu. dikten sonra Aı-ıımrı.b'y' ci tı. zengin oldu ve Gina İle İngiltereye döndü. ai Bik arisı onun başından BeS77 îp -di diseyi bilmiyordu. ;:n“ ei da Blunt ile karşılaşmas! Yet değişti. Haslar, eski dana çıkmaması için e Mukavele yaptı. Bu N"h':: bince Haslar ona bir #v MA Reçinecek para Vi Vaziyet bir sene har üzüntüden TMuntazaman u&:ıj üceü Balant Ti veriyorda. —Fi K Selik : n h"d'“i'i'g;ıdü ve tebdit .A:- | a dairesinde hareket ettiler. Fîı K kan ai aet aa e anak eli ay dnem y bozulluğu a a'"d:hııdı Bu adam vaziyet' yeni bir mülâkat iııe.ıîı". 4 e y hatsız olması m— devam edecek, Ve Ti |P iarın bürbütür. Te lirmak için bahan K ı,..ı.dı.l klbuki Haslar düşe da ba ea arun yeniden istediği para ' Gerçi H . bir otomobil seyahati lan yirmi liradan ibaretti, u becçerimek işi beci tazımdı. O cürmü- 18 y Cezasını bitir ” ieti, çabkr 'm;ınff“* İ şir bir bu Haslar seler yari fakat tam ciddi bir 8 şaka, Yük teşkil edeceği besbelli li — | DD Halhr. hem otomobili WW&' "ınl söyl hem arkadaşını dinliyor, het GÜTL. (maediğıri V fazla e e ühim roS' İ yadaşa Z latmıştı. N n ha ct MNN SE ga e G bana kara 29 B gi Belp gelmediği idi. Fakat CEP * Ka ll öfüin far- i v W Li ı KULUU P PRÜLZ e ri makul değildir. Sonra bir paranın söz söylemeğe değeri ol - cağım zam, beni sars- madığını, yüzlerce lira istememesinin nokta şu idi: Ken- |nimet sayılması lâzım geldiğini ve eski arkadaşlığın bunu icap ettirdiğini söy- Dört ay sonra 14 liraya varan aylı- ğın yirmi İirayat yükseltilmesi istendi. Fakat bu bir dilek değil, âdeta bir ulti - matomdu ve Blunt aldığı paranın ken- disine yetmediğini ileri sürmekle ikti- fa ediyordu. Haslar cephe almanın sırası geldi - ğine kani oldu ve cepheyi aldı. Netice, tam tahminine mutabık çıkmıştı. Çün- kü Blunt ilk defa olarak bütün iç yü- zünü açığa vurdu ve Hasların bütün çıkışmalarını bir yana atarak: — Beni dinle! dedi, sakladığım sır, | aldığım paradan çok değerlidir. Halbu- ki ben itidalden ayrılmadım ve seni rahatsız etmek istemedim. Senden bin- : 4 mec İimaz. Haa L üne koydum ve senin Si zt A tillerin keşfini İngilterenin ©9 © & KAT Zabita rnüî:lllîşl «George Corülhu. 9. Eltini a teşekkür etti. Fa: | lerce Hira istiyebileceğim halde ayda| 7 yirmi lira ile kanaat ediyorum. Sense bana karşı gelmeyi düşünüyor ve mu- kavemet göstermeğe — çabalıyorsun. Yaptığın akılsızlıktır. Düşün taşın ve bana kat'i bir cevap verl Bu sözler Hasların kalbine birer ok gibi saplanmakta idi. Bu âdam kendi - sine bir esir muamelesi yapıyor — ve boynuma bir boyunduruk geçirerek ya- şatmak istiyordu. Verilecek para pek mühim değildi. Haslar, bunu da, bir güçlük hissetmeden verebilirdi. Fa - kat istikbalin ufukları kararıyordu. Blunt gerçi ihtiyarlamıştı. Fakat kolay kolay öleceğe benzemiyardu. Belki de yirmi yıl daha yaşardı. Dilekleri bu nis- bet dairesinde artacak olursa akibet fe- cidi. Blunt eski arkadaşına karşı kudre - tini anlatmak yüzünden sarhoş olmuş gibi idi, Bu yüzden yeni yeni talepleri sık sık tekerrür ediyor, ve Hasların hislerine zerre kadar saygı gösterme - den aklıma geleni istiyordu. Eskiden bir ide için Jözan D LA vermişti. fakat| L Lalarını gizli tutmağa dikkat et- tiği ve mukavelelerinin en esaslı şart- mülünün suüistimal edik- || yından biri bu olduğu halde artık bu- çavırla üım gdolusu parası bulun- | ,3 da ehemmiyet vermiyordu. Gerçi bu ıiyabîlmif ve eski bir ar -| yüzden Haslara bir zarar xeleı?ıeîdi. bulunma-|Fakat bu saygısızlık daha çok ileriye gidebilirdi. ( Arkası var ) ga aei d w İzmir Muhasebei Hususiye Müdür- .. "nden: Ş ŞÜN n ona ,,.,,ılen İdarci Hususi' Vilâyete ait 5005 li '—-ZZ&'Zİ;"..;.,» '; ctmek lü -—a.B-k;';"_”:...n Mi ilıcaları 1/5/936 ı—u.ı= u—'—b..'ğ" gersite ahati Kü bir) geg #L ieçvel 996 gayesinc kadır müdtete . kiraya Tiyeti ile karşılaşırd Y ; har| iüparen T 15/4/936 — tarihinden K tari- 'E.'alhmıeşhiıewl!"w e ll-ı'ı gün müddetle ve —kapalı zarf usulile art- _ln.,' f MM e ;ı.. kadar , Şeraiti - 'ıtduiı her gün hususi incisiz Bluntun bâlâ idi. O şkırlh"."d“ yaridat kalemine müracaatları, isteklilerin de N Müdüriye /4/953 Perşembe günü saat 11 ve kadar teklif Mwhvı Sek mümkündü. ilenn :qu-'““ ilân olunur. “2101, ,_,Ücünznıü; Blunt ti $ in hakikatte kadar olur ve hayatından katlak onu femalik dörünK di Yatım altüst etmekten SET , di Lı?thue bu derece eh““"":î:- Yüzünden kavga GK9N n şi . Yalnız bu dilekleri: iki ?::'nndın kabul eı:-*W Vvetlerini denemekte da &© Sinj Haslar K Verimemek lâ n rafhacrk perembe SÜnN ıiı"'"'w..ınh—h yahha . .vv;:f' Ha he parar| G İyletme b h l4 ve: w Si 3 SAA ” imzalı olarak vilâyet daimi encümen kalemine İşleri Müdürlüğüne ve Haydarpaşa- müracaatları lüzumu ilân olunur. «848» 4«2125 Mini mini Söğüt kasabasında — kurulan mini mini Türk beyliği büyük bir hızla büyüyordu. Orhan Gazi'nin orduları bir kasırga sertliğile Bizans hudutlarıma geçi. yor, İstanbul surlarına dayanıyor v kö - püklü dalgalarile şahlanan bir denizi an - dınyordu. Büyük Bizans şehirleri ele geçtikçe mi- | yız. ni mini Söğüt gittikçe arkada kalıyordu. Yeşil ve alçak tepeler arasında, yeşil bir vadide sessiz ayuyan kasaba, boşalmış gi- biydi. Burada genç erkek sesi ve genç erkek yürüyüşü yoktu. Bütün babalar, kardeşler ve kocalar savaşta idiler. Bir zaman sonra Orhan Gazi Bizans imparatoru Kantakü- inos'un kızını alarak bariyptı. ve yiğitler evlerine döndüler. Fakat dönenler, gidenlerin hepsi değil- di. Bir kısmı gittikleri yerlerde kalmışlardı. (Alan Katin) in genç erkeği de bunların arasındaydı. Genç kadın ormuzunda testisile çeşme- den dönerken yeşil bayırlara ve güneş al- tında pınıldıyan beyaz yollara, dolu göz- lerle baktı. Göğsünün içinde bir hasret a teşi toparlandı. büyüdü ve bir türlü ora- dan çıkmadı. Tam iki yıl önce, insanın kanını alev ha- line getiren güzel bir mayıs günü evlenmiş. t. Bir hafta sonra da kocası savaşa git - mişti. O, yanık yüzlü, orta boylu ve tıknaz bir delikanlı idi. Ateşli ve coşgundu. Adı Karabudak Kasımdı. O zamandanberi sık sık haberi gelmiş, lâkin kendisi gelmemiş- ti. İznik alındığı zaman epiyce ümitlenmiş- ü fakat bu ümidi de boşa çıktı. Üç katlı uzun — ve kıvir kivir eteklerini dalgalandırarak yürüdü. Olgun ve bütün kadınlığile gelişmiş olan vücudunda sanki kalbinin bütün çarpıntıları yer yer görülü. yordu. Köşeyi kavrılınca durdu. Omuzunda bir kuş kadar hafif bulduğu kocaman tesliyi yere indirdi. Karşıdan gelen Ayşe ona sordu: — Kasımdan haber yok mu? — Yok... Ayşenin kocamı da harpteydi. — Ya Mürsel gelmedi 'mi? Ayşe durakladı. Yutkundu. Elâ gözle- rinde bir nem ve penbe yüzünde solgun - duk belirdi: — Sanınm ki hiç gelmiyecek... — Neden? Vurulmuş mu? Ayge söyliyeceği sözlerin karşısındaki. nin yüzünde ne izler yapacağını anlamak is- tiyor gibi dikkatle bakarak cevap verdi: — Evet, vurulmuş... Fakat... — Fakat... Ne var?... — Bir okla veya kılıçla değil... - — Ya nasıl> Mürsel Bursada bir Rum dilberine vu - rulmuştu. Orhan Gazi her girdiği şehirde Türk asker ve beylerinin oranın kazlarile evlenmelerine engel olmuyor, hi bunu hoş buluyordu. Mürsel de diğ adaş- ları gibi yapmıştı ve artık Söğüt'te hasret dolu gözlerle tozlu yolları gözleyen Türk kadınını unutmuştu. (Alan Katın) bir anda acı bir şüpheye düştü: — Kasım da acaba bunun için mi bura- ya glmiyor? ... İki genç ve kocalarına aç kadım bir kaç veya Ticaret mektebinden mezun olmaları, Tamübs- | çaniye bakıştılar ve iki dert ortağı gibi bir- bulunmaları ve yaşlarının otuzu geçmemiş | birlerini avutmak için sarmaştılar. hMMineıön“—!Ohıyhkv&ilx&üı. . arasında Askerliklerini yım_ohnlın Fransız- müsabaka gününden evvel vesaikleri ve iki O akşam Ayşenin evi önünde onun yet- mişlik babasile (Alan Kantın) x dedesi göyle konuşuyorlardı: — Oğullarımız kötü bir yola saptılar. Orhan bey iyi yapmıyor. O Bizans toprak- Tarını alırken Bizans kadınları da bizi içle mizden vuruyorlar. — Onlar yurtlarını kaybediyorlar, Tas kat biz yüreklerimizi ve kanımın... — Bu işte kim daha zararlı?... i — Görünüşte onlar, fakat doğrusunu bilenlere sorarsan elbet biz daha zararlım (Alan Katın) ın dedesi içini çekti: — Zavallı torunum, henüz on sekizine de, bir dul kadın gibi... Lâkin kocasıni a« ramalıydı!... — Doğru söylüyon. Ayşe de bu işi yap« miyor... z Ertesi gün (Alan Katın) karannı dedde sine bildirdi: — Kocam bana gelmiyor, ben ona gi deceğim . — Atım ahırda... Silâhlarım paslı ,des üil... Onları sana veriyorum (Alan Katın) bir sast sonra yeşil bas yırların ardında Bursaya doğru dört mal uzaklaşıyordu. Çarşıdaki kalabalık nal seslerini duyaş duymaz kendi üzerlerine gelen bu atlıdari ürktü ve açıldı. Etrafa köpük saçan al bi atın üstündeki genç bir kadının, yüzündem ter damlıyarak Türk ordusunun konaklae dığı yere koştuğu görüldü. — Kasım nerede? — Kimsin sen? — Sana lâzmn değil... Karabudak Ka sırm'ın yerini söyle bana? Biraz ötede onu tanıyanlardan anlattı: — Kasımın karısı... Onu bulmağa gele miş olacak Genç bi biriaf ker öne düştü. Bir köşe bae k on adım ötedeki küçük biğ evi gösterdir — Orada... (Alan Katın) evin önünde durdu ve & lindeki kırbaçın sapile kapıya vurdu. Bir daha vurdu. Bu sefer açıldı ve genç kadin hiç bir şegi demeden yıldınm gibi içeri girdi. Önüng çıkan ve ipekler giyinmiş olan yarı çıplalış güzel ve ince Rum kızına baktı. Gözlerina de birer hançer parıltısı vardı. Rum” kızi korkmuş ve sararmıştı. Bir kenara sindk Alan Katın sordu: — Kasım nerede? Genç kiz titrek elile karşıdaki — odayj gösterdi. (Alan Katm) odanın - eşiğine geldiği zaman Kasin bozuk — bir hece ile Rumeş bir şeyler söylüyor ve önündeki şiçedemi bardağa şarap koyarak içiyordu. Gürültüyü işiterek başını kaldırdı. Ka nsnı görünce-önce şaşırdı. gözlerini ovas ladı. Gene baktı, gene ovaladı. O zamaz genç kadın bağırdı: -l — Ben geldim... Rüya değil but... —» Kasım, yerinde kıpırdandi. — Gözlerin! açıp kapadı ve kalkacak oldu, fakat bunğ yapamadı. Yılışık bir yüzle karısına ba e karak şarap dolu kadehi ona uzattı. Alan Katın onu aldı ve kocasının surap tına çarptı. Bu sırada da telâşla genç adap man yanına koşan Rum kızını kor gibi pare lıyan gözlerle baştan ayağa kadar süzdüğ kapıyı gösterdi. Sonra kocasını bir çekişiğ kaldırdı, elindeki kırbaçla vura vura dışaa vi çıkardı. , Kapının önünde kendisi ata bindi ve dp mu önüne kattı. Yola koyuldu. Rum kuzfl put kesilmişti. Sokakta bu atlı ve bu sağı hoşu görenler birer ikişer toplanıyorlardiş Genç Türk kadını bu kalabalığa sordut - ( — Orhan nerede?... N — Nilüfer çayı kenarinda... (Lütfen sayfayı çeviriniz-