Geniş hayalli bir İngiliz âliminin anlattığı garip şeyler Merihteki hemcinslerimiz âşık doğarlarmış, tiyatroya merakları pek fazla imiş, yalan söylemez, çalışmak nedir bilmezlermiş İngilterenin fen mecmüalarınn bi- rinin son nüshala - nrda maruf İngiliz heyetğinası — Artur Evans'ın. — «Merih yıldızında yaşayan « lar» mevzulu çok garip ve şayanı dik- kat bir o makalesi çıkmıştır. Heyetşinas bu makalesini ilmi bir takım esasata isti - hat ettirmekte, Me- rihte yaşadığını id dia ettiği insanların hayat ve itiyatlarına dair bir çok tafsilât vermektedir. Evans muhtelif büyük heyetşinas - ların Merihte hayat mevcu olmas ! dığı imei tetkikleri ile kendi tetkikat ve nazariyelerini mukayese ve Merihte hâyat bulunduğunu ve ora daki medeniyetin bizimkinin fevkinde olduğunu iddia etmektedir. İngiliz âlimi orada yaşıyanlar ile bi- dilmiş bir yatak odası, bir salon ve bir hamamdan müteşekkil olarak hususi bir dairesi vardır. Bu insanlar suya karşı hususi bir muhabbet beslemekte- dirler. En temiz mahlükattandırlar. Sıhhatleri hayret edilecek erecede ye amızdaki “ İrindedir. Hiç bir vakit hastalık nedir vini e alli bilmezler. Ölüm tabit olarak hayatın peri: m olduğunu söyleye devresini ikmal etmekle gelir. Bu ha- li yat devresi bizim kırk ile altmişar se- ya <İeri dünyadakilerin' İ- yenin arasında tebeddül eder. Ölüm eler sekileri Tiöyk biç bir tırap hissedilmeden geli.» iyatl n çok u Ş olmakla beraber & Merih sakinleri de bir takım insani sıfatlardan yakaları - nı kurtaramamışlardır. Aşk temayül leri dünyadaki insanlardan daha kuv- vetlidir. Merihin ahalisi fıtratan öşiktirlar. Fakat kıskanç değillerdir, sevgilileri tarafından terkedilince intikam hisle- rine zebun olmamaktadırlar. Merihin insanları vücutlarının w mumi teşekkülleri itibarile bize ben - zemekte, yalnız elleri ayaklarından uzun bulunmaktadır. Vücutları yu - murta biçimindedir. «Bizden farkları şunlardır: Kulakları kafa kemiğinden daha uzun bulun * makta, boynuza benzemekte, | bö ğazları uzun, gözleri korkunç derece- de dışarı fırlak bulunmaktadır.» Âlim Merib'te toplu Bun yüzlerce aşır evvel başları? ğunu iddia ettikten sonra sözüne şöY le devam ediyor: İngiliz âlimine göre, Merih sekin - leri her akşam tiyatroya giderlermiş. Ellerinde bizim (dürbünlere benzer bir şey de bulunurmuş. Tiyatroda alkış, © ellerini biribirine vurmakla değil de kulaklarını tutmakla olurmuş. Artistlere çok kıymetli hediyeler ver- mek ve kır çiçeklerinden buketler gön- taamimüm. etmiş. Niha- yet Merihin ahalisi hiç şalışmazlar b “« cünkü her biri mali noktai nazar- dan istiklâl sahibi olurmuş. Kadınlarda iştirak usulü mevcut bu- Tunduğundan hiç bir çocuk babasını tanımazmış. / Çocuklar on beş yaşına gelinceye anaları ee — üp gözetili dan sonra artık, De Göze ldağundan istiklâl kazana- lek kendi hayatını tanzim edermiş. ö 5 övhe © Hayali pek geniş olduğuna şip nas Evans daha bir beşiyle DEĞ, i üyü iyet * Merih sakinlerinin en gre > SON POSTA Birinci Perde pisi açar ; — Birader burada mı? Refik Ahmet yere kadar eğilir. > Biraderi görmedik efendim, bir emriniz varsa biz yerine getirelim... — Bilmem ki olur mu? — Aman siz ne söylersiniz de ol - maz; emredin Kurun gazetesine on bin kari bulalım. — Hayalden değil hakikatten bah- sedecektim, Çocuk Haftası'nda gazete- leri çocuklar, elimizden alacaklar; on - lar çıkaracaklarmış. Bari biz de kendi- mize bir başka iş bulsak, gazete çıkaracaklar, biz de çocuk olup oyun oynarız. Asım Us ellerini çırpar: — Aferin sana ne iyi de buldun.. ö- teki gazetelere de haber verelim. ... İkinci Perde Cinci meydanında geçer, vakit gayet er- ken, meydana ilk gelenler Ethem İz - zetle, Nizamettin Nazif'tir.» Nizam — Bak sana söyliyeyim Et - hem, ben öyle köşe kapmaca, filân oy- namam., mayna oynarsanız Oyuna gi- rerim, Ethem — Mayna da ne imiş? Nizam — Ne olacak aşağı yukarı bir harp oyunu ben Kara Davutvari saldı- racağım.. beş esir. On esir, Yirmi « - MİR e.i vee Anneciğim korkarım. Ethem — Ne oldun ? Nizam — Hiç, yani hiç esir alamam diyecektim. > Ethem, Nizamın baktığı tarafa ba- kar. Suat Derviş geliyordur. Suat — Ben geldim. Misafirlik oynı- yalım olmaz mi? Ali Naci'nin sesi duyulur: — Oynıyalım, oynıyalım biz esasen «Tan» da da bir kaç gündür o oyunu oynuyoruz. Ercüment Ekrem koşa koşa gelir.. — Çocuklar bir şey söyliyeyim mi? Yunus Nadi'yi oyuna alırsanız ben yo- kum. Suat — Neden? Ercüment — Vallayi billâyi kade - şim ben ona daildım.. Bir otomobil sesi duyulur: — Necmettin Sadık geliyor. — Hayır bilemediniz Selim Rağıp. — Hiç biriniz bilemediniz Köroğlu geliyor. Sedat Simavi — Burada da mı mu » sallat oldu.. ben Karagöz oynatacak » tım.. o gelirse oynatmam, ... Üçüncü Perde «Cinci meydanı gazetecilerle dol » muştur. Yunus Nadi bağırır:» — Çocuklar beni dinleyin, bugün bu- rada istediğimiz gibi oynıyacağız, kim- se bize karışmaz.. Nurullah Ata — Bebebeben kaka » rırışırım. Nizamettin Nazif — Sen kim oluyor- ——— Kurun gazetesinin sahibi Asım Us tahrir heyetinin bulunduğu odanın ka- — Madem ki onlar büyük adam olup | Muazzam bir çocuk kalabalığı ye — Sun söyleme © kö. mai de onu bana; çarşının yilör -— Sen anneni ti rsrzan! Bösterdiler. p —— Nesini yeli ni Küçük şirin yüzünde Me — Ne yaptı SAR sak kocaya kaçtı Gözleri parıl parıl parlıyordu — Daha ne yopa" imiş. : Adı Hüsnü Zendin. 9 yapn” yezit karı. DO küçük? Seni hiç 8 ımıyo — Nerede oturuyorsun — ldırdı: dedim. ge Gururla geni E tb onu Arar. Kalender bir tavırla: i —0o kii — Canım nesini soruyorum. 9 ayı e ara kağan musun? ; . Sevap verdi. a ei Günde 25 : 30 kurur — Neden sormıyayım?- vi ne mayan?» ” inn adresi ii — Ben büyük adam — Hep büyük adamla: vorulur > — Öyle ya. — Senin kimsen var 1? — Babam ölmüş. miyorum. Bir kardeşim sim gibi küleci, — Annen yök: mu?. — Ya, afeti Birden kard pe zannediyor. -— Kuzum sen trafımıza toplanmış ki ilâve ei: ö k i klarını göstere!e v : ön bunların topuna birden de erim anladın #3! FAİK sun?- Sol eliyle ©! — Gizli mi tutuyorsunuz? — Evet, hattâ Nihadin bile henüz e. Rİ kkkkkkkenikhekkkhenibekbtdi Gazeteciler Cinci Meydanında Dört Perdeciklik Komedi Nurullah Ataç sun; ne hakla karı- şıyorsun! Nurullah — Be - beden mümümüek - kidim,, Halil Lütfü — Bu- rası tenkit yeri de - gil. Nurullah — Te - tenkit paramı ver « memek için böyle söylüyorsun o değil mi? Refik Ahmet — Oynıyacaksak oynı yalım beyler.. Ahmet Şükrü — Ne oynıyalım? maca oynarız. Ethem İzzet — Köşe kapmacayı en aşağı üç kişi oynar. Ahmet Şükrü — Sana ne oluyor, ü- ni alırız. Hakkı Tarık — Bırakın Jâfı şimdi ben güzel bir oyun buldum. Ercüment Ekrem — Oyun dediniz de aklıma bir fıkra geldi, bir tarihte en... Hep bir ağızdan — Fıkra istemeyiz.. Erciiment — Ya ne istersiniz? — Oyun! Mahmut Yesari — Ben evli barklı a- damım öyle çocukça oyunlar oynıya - mam, Ömer Riza — Öyleyse meyhaneye git rakı iç! Mahmut — Haşa, ben rakı da iç » mem! Naci Sadullah — Birader sen ne ya- parsm?., Ömer Riza — Çocuk kılıbıktır üze- rine varmayın. Yusuf Ziya — Bayıldım... Kırkın - dan sonra kılıbık olana! Bayan Yesari— Affetmişsiniz siz, be- nim kocam daha yirmi beşine basma - dı Ragıp Şevki — Ben tarihten anla - a di — Nihatla nişanlanmıya karar verdim.. bunu yalnız sana söylüyorum. haberi yek! Ercüment Ekrem Asım Us Ali Naci — Seninle ben köşe kap -İrım. Yaş meselesi de bir tarih mesele çüncü olarak ta aramıza Ahmet Emi- " Refik Ahmet Ethem İzzet Yunus Nadi sidir. M. Turhan — Tarihi bahislerde... Biya Şakir — Ben azizim monşer yavrum.. o Abdülhamit vakalarına da Yusuf Ziya — Yok Abdüsselâm.. Selâmi İzzet — Beni mi çağırdınız? Kâzım Şinasi — Sen otur oturduğun yerde. Selâmi — Oturuyorum Bayım... Va - Nü — Oyun oynıyacaktık... Asım Us — Birader sen bu işi idare etsen., Hakkı Tarık — Burası matbuat ce miyeti değil, sözüm geçmiyor. Suat Derviş — Bunlar çoluk çocuk, sözden anlarlar mı? Nazım Hikmet — Vay büyük bayan; biz mi çoluk çocuğuz?. Refik Ahmet — Rica ederim, burası belediye meclisi değil.. münakaşaya Yön zum yok: Hep birden — Burası ne ya? Refik Ahmet — Cinci Meydanı! Va - Nü — Buldum, buldum &op oynamıya mı geldik? — Va Uü — Buldum, buldum tep oynıyalım. N Hakkı Tarık — Böyle oyun istemem, top kelimesini duyunca bizim Kurun aklıma geliyor. Nizamettin Nazif — Yani o da mı topçu? Asım Us — Sen sus! : Rasim Us — O sussun, be nsöyliye « yim. Hilâli — Ben korkar sok gürültü - den istemez öyle sey; gidezeğim bura dan. ... Dönrdüncü Perde «Babiâli enddesi gazeteciler o Cinci meydanından dönüyorlar: » — Yahu hiç oyun oynamadan dön « dük. — Yazık oldu koskoca günümüze. — Halbu ki ne güzel eğleneceğiz sanmıştık. — Hiç olmazsa birer uçurtma alıp gitseydik, uçururduk. — Çocuklar hemen gazetelerimize gidelim yoksa,. — Yoksa ne olur? — Bizim hepimizi gazetelerden uçu- rurlar, İMSET