15 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

15 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ Tarihi tetrika ,, YAZAN: KADIRCAN Kaflı Uluç Ali Paşa, Sisler Arasındaki Düşman Gemilerini Görmüştü Onun maksadı Korfu ve Giritteki 'almaları için emir vermeğe hazırlan- Venedik filolarının birleşmelerine | mıştı. Kendisinden aşağı yukarı bir engel olmak, ilk lıuııılııfiüiı.'r]miıli çok ve kuvvetl olan İspanyol ne de ayrı ayrı yüklenerek haklamıştı. filosuna karşı daha tedbirli davran- Ali ve Pertev Paşalar şimdi hem Kor- mak gerekti. Hele böyle koyu bir sis fudaki Venedik filosu hakkında keşfe | iÇinde böyle kuvvetli bir düşmanla SON POSTKA Bizde Ve Ingilterede Son Postanın Tefrikası: aralarındaki muaşaka o ka- dar sâfiyane ve masumane idi ki buna | Futbol melekler bile gıpta ederlerdi. Lâkin...) İdman tarzlarımız bugünkü | — Hasan, gözlerini elindeki kitaptan | futbolumuzun inkişafına |(ayırmadan, sanki kitaptan okuyormuş | idi gibi yüksek sesle şenları söyledi: manıdır — Lâkin talih nedense onları mu- İstanbul futhol şampiyonasmın on al-İvakkat bir zaman için birbirlerinden tıncı haftası maçlarınr yapan bütün takım- larm oyunlari göze çarpacak kadaz gayri- ayırdı! Kız da ona şu cevabi yapıştırdı: giden reisler tarafından getirilecek olan haberleri, hem de Cezayir bey- lerbeyi Uluç Ali Paşanın gelmesini beliyorlardı. Gönüllü reisler de gel- dikten sonra dosdoğru Korfu üzeri- ne, hattâ Adriyatik denizi kıyılarına gidilecekti. Çünkü müttefik donan - maların birleşme yeri olan Mesina- da henüz hazırlıkların bitmemiş, hattâ İspanyol donanmasının da gelmemis olduğu öğrenilmişti. * 55 Malta Filosu Mahvoluyor ! Türk devleti Kıbrıs seferine ha- zırlandığı sırada Cezayir beylerbeyi Uluç Ali Paşaya (1) da bu sefere gelmesi için emir yollamıştı. Uluç Ali Paşa yirmi iki kadirga ve on yola çıkmıştı. Bu sırada Jan Andre Dorya ku - mandasındaki 69 gemiden ibaret İs- panyol donanmasının Sicilya taraf- larında dolaştığını haber - almıştı. Bu haber onu yolundan alakoyacak değildi. Hattâ bile bile Maltanın şi- malinden geçmek üzere bir rota tut- Mmuştu. Serin bir temmuz sabahı idi. Türk filosu Maltanın şimalindeki Gozo adasının garbında bulunan Sen Dimitri burnunu geçmiş bulu - nuyordu. Deniz durgundu ve hava- da koyu bir sis vardı. Bu sisin dağıl- ması için güneşin doğması lâzımdı. Uluç Ali Paşa gemilerinin yelken - lerini sardırmış, kürek çekerek ve yavaş yavaş ilerliyordu. Bir aralık önde giden geminin prova direğindeki vardiya haber verdi: — Provamızda bir düşman gemi- ... Zaten ayakta olanlar gözlerile sisleri yırtarak ilerisini daha iyi görmeğe çalışıyorlar, oturanlar da hemen doğrularak silâhlarına el atı- yorlardı. Vardiya devam etti: — Bir gemi daha.. Maltaya gidiyorlar... Bu haberler çabucak biraz daha geride olan Uluç Ali Paşaya yetişti- rilmişti. Uluç Ali Paşa gemisinin başkasarasından geriye doğru hay- kırdı: — Vardiyana söyle, kürekleri hız- landırsın... Koca gemi bir anda hızlandı ve ileri atıldı. ğ Uluç Ali Paşa da sisler arasında ve ancak birer karaltı halindeki düş- man gemilerini görmüştü. Önce on- ları İspanya filocu sanmış, ileride ve gerideki gemilere borda nizamı Bir daha... (1) Bu meşhur Tüzk aniralının nereli we kimin nesi olduğu Türk tarihlerinde ya- zili değildir. Ançak Ulah lâkabınin dönme korsanlar hakkında kullanıldığı sanılıyor. Jüryen dö VA Garvyer ve Hammer - gibi garp tarihçil daki K onun İtalyanın cenubun - Likasto — kasabasında 1508 de doğduğunu Napoliye giderken Ali Ahınet adında bir korsanın eline düştüğü- « Bücirlendiğini, bu sırada kel ol 'Ğu için kimsenin, hattâ kü- onun yanında otuzmak iste- mra islâmlığı kabul ederek ve korsanlığa — başlıyarak seldiğini yazarlar, Tiyada tekçilerin bil medi. le #zat edi dili pek çakak yük: d, çatışmak oldukça korkulu idi. Fakat emir vermek kalmadan vardiya bağırdı: — Bunlar Malta gemileridir... Malta şövalyeleri... Gözler daha çok açılmış, sinirler gerilmişti. Malta şövalyeleri bu denizlerde insafszlıklarile, fırsat buldukça he- men hemen her zaman Türk kıyıla- rına hücuralarile tanmmışlardı. U - luç Ali Paşanın onlara karşı olan hıncı bütün diğer düşmanlardan da- ha çoktu dik ettiler: — Tü kendileri ...Malta şövalye- leri, dakika bile yoktu. Şimdi gemisinin kırk dokuz çift küreği birer şahin kanadı gibi çır - ni zamanda hemen kumandalarını vermişti: — Arnavut Memi, sen yedi ka - Kite ile Maltaya kaçanların ardına git... Göreyim seni, hepsini tepele... Diğer gemiler benimle gelecek... Kumandaya dikkat!.. Bu emirler birbirinden otuzar kır- |kar kulaç aralıkla giden Türk ge - milerine hemen ulaştırılıyordu. Sis- ler arasında gür sesler haykırıyor, sonra bu seslere gene gür sesler ce- |vap veriyordu. Topların tunç ağızları ve yalın kı- |hıçlarla baltalar, mızraklar, tüfek - |ler ve okların hepsi de kullanılmak !içîıı hazır bulunuyorlardı. Kısa şal- ;vırlı kısa cepkenli kırmızı kuşaklı ve kırmızı külâhlı Türk korsanları çıplak — bacaklarile — güvertelerde bekliyorlardı. Hepsinin de gözleri avının üstüne atılmak için hazırla- nan birer çift aslan gözü gibi inanç ve hımç dolu idi, Malta filosu dört büyük gali ile bir brigantim (2) den ibaretti. Müt- tefik donanma Papanın emrile Me- sinada toplanacağından onların da Mesinada bulunan Jan Andre Dor- yanın yanına gitmelerini emretmiş « ti. Fakat şövalye Sen Kleman ku « mandasındaki bu gemiler Mesinaya | kilde bu işin ileri gidebileceğine kolay ko- (idi? vardıkları zaman orada anctak on dokuz İspanyol gemisi buldular. Bunlar işe yaramıyan teknelerdi ve| İspanyol amiralı onları mahsus ora- da bırakarak - diğer iki gemi ile Tu- vus sahillerindeki Bizarta limanına gitmiş bulunuyordu. Şövalye Sen Kleman bunun üze - rine Maltaya dı'-—k_ için yola çık- mışlı. Sicilya adasının garbindeki Dre- pani limanında bulunduğu sırada li- mana bir İtalyan korsanı girdi. Mal- ta filosunu görünce hemen şöval - ıye Sen Kleman ile görüşmek istedi- | ğini bildirdi. Ona şu haberi verdi. — Uluç Ali Malta dolaşıyor. Gözünü aç!.. ( Arkası var ) taraflarında | (2) Türk donanmasında perkende de- nilen ve 17-19 çift kürekli iki direkli hafif bir harp gemisi olup umumiyetle keşifler- de ve haber yollayıp getirtmekte kullanı- lirdi. için — vakit Kaptanlar ve leventler hemen tas- Uluç Ali Paşa için duracak bir pınıyor, denize dalıp çıkıyordu. Ay- tabil neticelerle geçti. Büyük ekor sarfedetek mewkilerini bat Vea tütan takımların, oyuncularında — yor- güunluk ve bitkinlik alüâmetlerinin başlama> —. Ayni gayveti sarfetmeyen takımlar lehi- me değişmeğe başlümış bulunmaktadır. Dokuz &y devam eden lik maçları e- nasında topu, bopu yirmi Beş maça inhi- sar eden futbol hareketlerimiz karşısında bütün tahammül — kabiliyetini kaybeden gporcularımızın — giriştikleri işe lâyıkıyIn hazırlanmakdıkları gün gibi aşikâr bir ha- kikattır. İmkân bulur ve akhna eserse haftada iki defa idman yapan ve hiç bir kayda ta- bi olmamak şartiyle oynadığı lik maçları nin döttte birinde Bukdk? kiymetini. gö teremeyen futbolcumuz, iki hufta üstüste bile de- ayni oyunu oynadığının fakında üildir ldman sahalarına şurada, burada ko- şup oynayarak doğrudan doğrtuya — gelen futbalkka, idman bilgisi noksanlığı dolayı- siyle vücudunun yapacağı işe göte ba- zırlama yolunu da pek tabildir. ki bilme- mektedir. Son senelerde sporcular arasında faz- laca moda olan sür antranman — kelimesi âdeta bir hastalık gibi ciddi — faaliyetlere engel plmaktadır. Amatörlük perdesi altında yapılan yu- muşak idman tarzlarımız bizde en ziyade futbolu sarsmakta ve nitekim memleketin her tarafında rağbet gören bu spor da i-- tenildiği kadar biz türlü inkişaf edeme- mekledir. Futbolü bütün milletlere nazaran. en zi- yade ileri götürmüş ve o nisbette iyi oyna yan İngilizlerin bir mevsim zarfinda yap tıkları maçlar bizim üç sanelik Maliyetimi- zin üstündedir. İngilterede resmi lik ve kupa maçları için takımlar tam dokuz buçuk ay bazan haftada iki defa olmak üzere — her hafta maç yaparlar. Yirtmi klübün iştirak ettiği birinci Wlik maçları için takımlar kırk iki oyun oy« narlar. Kral kupası maçları seksen sekiz klübün iştirakiyle bu aradı yapılır. Her klübün lik ve kupa maçları hari- cinde hususi liklere ve haricle yapacakları maçlar için bir çok kombinezonlara bağlı- dır. Noel ve yılbaşı yortularında da takıim- lar bir hayli hususi maçlar omanize eder ler. İngiliz futbolcuları hi bir suretle de- Gişmeyen dözt beynelmilel maç için dai» ma hazırdırlar. Şimdi bu kadar yüklü bir programın altından kalkmak için çalışan — klüplerin, oyuncularını 6 maçları kazanabilmek — için nasıl hazırladıklarını bir hesap edecek 9- Huzsak; bizde futbol oynandığına ve bu şe- Ömner Besüi lay inanabilir miyiz?. ntlar, Davetler C Tej Şubeye Davet Eminönü askerlik şubesinden: 1 — 316 ilâ 328 (dahil) doğümali 'e . l piyadelerle 316:ilâr329 (dahil) doğum a gayni islâna pöyadülesin — sekieliklerini yapmak üzere 21/4/936 günü sevkleri ya- pılacaktır, 2 — Bedet 20/4/936 günü akşamına kadar istenecektir. 3 — Bedel verenler ! meyie - 936 da İlot'ada bulunmak üzere gönderileceklerdir. Yukanda doğumlan yazılı yerli ve şu « bemizde yoklama kaçağı vaziyetinde mua- yenelerini — yaptırmış yabancı piyadelerin gösterilen tarihte şubeye müracaatları ve gelmiyenler: hakkında bakaya | -muemelari yöpilücağı lün. alsüün Halkevi Konferamıları Eminönü Halkevinden: 17/4/936 e- ma günü saat (17,30) da Evimizin Ca- önloğlundaki merkez: silonttda Mimât Şevki' Baknamtugil tarafından. Çleni. Az) mevzulu bir konlferans verilecektir. Kone ferana Bötük yarddaşlara açıktır. | — Ayni talik araba gene anları bir: leştirmiyecek mi acaba? Hasan geriye dönüp gözlerini kızın gözlerine dikerek: — Birleştirse de kaç para eder? Bir kere kırılan kalp kolay kolay yerine gelir mi? Kız sarzardı; titredi, bir kaç saniye İbaşını önüne eğdi, sonra: | — Zannedersem ben sizin kalbinizi ıhmcuk kadar bir şey yapmadım. E- İğer siz kendinize burada yeni yeni |kalp arkadaşları buldunuzsa o başkal — Evet, sizden sonra kendime yeni yeni bür çok kalp arkadaşları araştır - dim ve hattâ size ne yalan söyleyim, bunları bulmadım da değil; fakat bü- tün bunların kökü, aranacak - olursa gelir, gene sizinle © çocuklukta ge - çirdiğimiz iki günlük bayram hayatına dayanır. — Şu halde artık beni affedersiniz! — Şu halde siz de artık beni anlı - yorsunuz. — Daha iyi anlaşmamız için otur maz mıisınız biraz! Hadan, hafif bir nazdan sonra kız: ların yanına oturdu. Kız federsiniz, bu kadar zaman - dır tanışıyoruz, fakat garip değil mi ben sizin adınızı bilmiyorum! — Benim adım Hasan... Gene ga - rip değil mi, ben de sizin adınızı bil- miyorum ! — Medihal — Şimdi burada © darbukacı abla olsa idi de ikimizin de başına sazdan birer çiçekli külâh geçirse idi! — Aman ne güzeldi o çocukluk ha- İyatat Bilmmiz şimili o mesum günleri me kadar özlüyorum! Medihanın yanındaki kız: — A... Çocukluk olur da özlen - İmez mi hiç? Meselâ şimdi bana biri İgelse de Allahtan ne istersin Râna> İdiye sorda yeniden çocuk olmayı iste - İrim derdim. Hasan: — Anlaşılan Mediha ile bizim gibi sizin de çocukluğunuza dair bir takım |tatlı hatıralarınız var! — Çocukluğun hangi hatırası tatlı| |değildir ki! | — Neidi o elinizdeki okuduğunuz kitap bakayım? Mediha: ) — Küçük bir roman... Ya sizinki ne — Benimki de küçük bir roman: | Pol E Virjini! Bahis gitikçe hararetleniyordu. Ha- san bir yıldır. başından geçenleri he- | yecanla birer birer anlatmıya hazır-! lamıyordu. Tam bu sırada aşağı mahal- denin kopuklarından iki kişi sökün et- ti. Bunlar Netameli Bahrinin en acar| tayfalarındandı. Biri Zeytinburun süb- yan bölüğünden yeni koğulmuş on do- kuz yaşlarında Arap Zeynel, öteki de kutucu çıraklarından Topuz Süley- mandı. Hasan, bunları uzaktan — gö- rünce biraz gönlü bulanır gibi oldu. Çünki bunların ikisi de vara yoğa her .şeye burunlarını sokan, her şeye saklıran, hiç yoktan herkesle hır çıka- ran takımındandı. Hele böyle tenha bir yerde iki genç kızla bir genç oğla-| nin yan yana oturmasi gibi — şeylere | bunların hiç tahammülleri yoktu. Bel- Ki idi ki şimdi ba iki kopuk, önlerinden geçerken kendilerine söz atacak, Ha- sanın ve kızların - izzetinelislerini kı- racak bir takım kopuk cinasları savu- zacaklardı. Yazan: Osman Cemal Hasan: — Kalkalım, isterseniz biraz dolar sahm! Dedi. Kalktılar; ağır ağır ilerideki kir gazinosuna döğrü yollandılar: Fa- ykat, çok geçmeden kopuklar kendile- rine yetiştiler. - Arada on beş, yirmi adım mesafe kalınca Arap Zeynel ilk lâfı attı: — Kızlar da iki, biz de iki.. Fazla değil mi beriki? Topuz Süleyman cevap verdi: — Üzülme yahu, şimdi berikini 1s- kartaya çıkarırız, kayık denk olur! Kızlar, hayretle geriye dönerken Arap Zeynel Medihaya, Topuz Süley- man Rânüya halif birer omuz çarpa- rak öne geçtiler. Kızlar ikisi birden fena halde ürkerek bağırdılar: —A.A. Utanmazların bakın! zoruna Arap Zeynel tığ gibi bir dönüşle ge- tiye döndü: — Utanma burada olmaz hanım ab- lalar! Mediha: — Terbiyesizliğin lüzumu yok, çe kiniz arabanızı oradan bakayım! Topuz Süleyman kızın üzerine yü- rüyüp koluna yapışarak : — Arabamıza sizi de bindirmeyince biz zor çekiliriz bu akşam buradan! Kızlar korkudan yüzleri bembeyaz bağırışırlarken Hasan Topuza — yak- laştı: — Sizin bu yaptığınızı elebaşınız Netameli Bahri duysa size ne der? Süleyman, kızın kolunu bırakaraki — Ne diyecek, aşk olsun doer! — Pekâlâ, ben birazdan gider Bah- riyi görürüm, bakalım size aşk olsun mu diyecek, yoksa yüzünüze mi tü- kürecek? Arap Zeynel Hasana yaklaştı: — Bana bak ulan züppe! Sen şimdi buradan ağzın burnun dağılmadan cız- dam eder misin, yoksa, ( Arkası var ) —em nnn eee eee Bir Doktorun Günlük AĞN Notlarından () Pire ve tahtakurusun- dan ileri gelen hastalıklar ve zararları Günlerce uykusuzluk çeken ve ni- hayet bu yüzden sinirleri bozulan bir hasta ile konuşuyorum. — Neden uyumuyorsunuz ağrıyor mu? Ateş geliyor mu? — Hayır hiç bunlardan değil pire- den ve tahtakurusuttdan. Bunlardan bir türlü kurtulamıyorum. Benim kanımı çok seviyorlar galiba diye anlatıyar ve gülümsüyor. ( Derece koyuyorum. — 37,5 — ateşi var... Vücudunda kızamık çıkarmış gi* bi pire izleri ve tahtakurusu noktaları var... Hastama izahat veriyorum: Ek- seriya tözlu evlerde ve tahtadan yapıl- maş binalarda bazan karyolu demirleri arasına saklanan tahtakuruları, — aşıla- dıkları insanlara başka birinden aldık* ları kan içinde saklı duran ateşli hasr talık —mikropları aşılarlar. — (Papada kis) humması (üç günlük ateşli har talık) bu vasıta ile geçer. Pireler dt vebayı naklederler, Size tavsiyem: Odanızı havalandırınız. Her gece açık pencere ile yatınız, cibinlik kullar miniz. Tahtaları gazlı suyla — sildiriniz Duvar köşelerini filitleyiniz. Bunlarıt çıkmanına ancak bu suretle mani olur” başımız sunüz. $ Uykusuzluk için de her gece soğuk suyla bir duş yapınız, bir bardak ıhlâr mür içiniz. (Nevrapatin) şurubunda? bir çorba kaşığı kullamınız iyileşirsiniz dedim. Bunları yaptı ve iyileşti. (*) Bu motları kesip saklayınız, v&” hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyot yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlef bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: