Cemiyetin Aynasıdır D.ıı..mı kaydeden sütunda şu haber leri okudum: «Kumkapıdaki fırın önünden mek çalarak yakalanan hamal Alinin du Yuşmasına dün ikinci ceza mahkemesinde bakıldı. deme: fine karar vermiştir. ün gazeteleri okurken adliye vak bir ek- «Ben çalmadım — ve görmedim he rağmen mahkeme Alinin tevki- «Unkapanında Lutfünün dükkânından iki bavul çalmaktan suçlu sabıkalı Ömerin muhakemesine Saltanahmet — sulh — ceza mahkemesinde, başlanmıştır. Suçlu suçunu göyle anlatmışlır: | — Dört senedenberi askerlik yapıyor- | dum. Yirmi gün evvel askerden — geldir Bir çok yerlerde iş aradım, Açlıktan gözlerim karardı tığımı bile bile, fakat vicdanım istemeye- sek bu bavulları çaldım.» Hizsizlik. yap- Bir müddettir gazetelerden biri işsizler bulamadım. | SON POSTÂ Genç kızlara niçin evlendiklerini sorunuz. Dörite üçünden para için evlendikleri cevabını alacaksınız. Kızlar paralı, zengin bir genç buldular rm, artık iradelerini kaybediyorlar. Para ile lükse, rahata, tuvalete kavuşacaklarını umuyorlar. Paranın her müşkülü halledeceğini zanncdiyorlar. Halbaki bir erkekte aranacak meziyetler arasında para hiç | bir kıymeti haiz değildir, para bir gün varsa öbür gün yoktur. - EE a H Para için evlenenler B | ' iyi koca olabilir. | l Eski zengin evlâtlarına bir bakınız, çoğu bugün sürünecek va- ziyettedirler. Paraya güven olmaz. Halbuki tahsili, karakteri, istikbali olan bir genç, paralı bir gençten bin defa daha Para — ile evlenilmez, — erkekle — evleni. lir. Erkek hayat arkadaşıdır, ve evlenirken bu hayat arkadaşı seçilir. Para erkeği bozabilir, fakat yükseltemez. ı' söz ARASINDA Almanlarla ve işten çıkarılanlar arasında bir anket| Frasızları nasıl yapıyor. Bu anket deşilmemiş bir parmak basmış olacak ki, her tarafta de zin akisler yaptı. Bir ânzadan dolayı — bir doktora giden bir hastayı tasavvur ediniz. Doktor hastanın yarasını muayene — eder- ken yaranın deşildiğini ve kanser çıktığını düşününüz. Bu anket insanda bu tesiri u Anketçi yaraya dokunur — do- ağnı ve yaraya yandırıyor kunmaz vücudun her tarafından sızılar duyulmağa başladı, * Dün matbaamıza bir kadın geldi, Bize acıklı hikâyesini anlattı: Bu kadın vilâyetlerden birinde evleni- yer, bir çocuğu oherek Sonüü — kocan ile birlikte İstanbula geliyorlar. Otelin önün- de bunları genç bir kadın karşılıyor. Erkek bu genç kadınla otomobile atlıyor ve sa- wuşuyor. O gün bugün erkekten haber yok. Kadın parasız bir halde sokak kalıyor. Hayatını kazanmak mecburiyetin- de kalıyor. Şuraya buraya baş — vurüyor. Hiç:bir yerde iş bulamıyor. Aç've perişan bir halde ilüca ediyor. ortasında matbaamıza * GCazete Cemiyetin aynasıdır. Bu aynaya bakınca Biz bu aynaya baktığımız zaman yu- kandaki manzaraları görüyoruz. Ayna mı bozuk, biz mi yanlış görüyoruz? Akıllı namzet Fransada geçen seçimlerden - birin- de muhakkak meb'us olmağı kuran, fakat haddi zatında meb'usluğa da P> hiyakati olmıyan bir adam, dairci derler. iyeti görürüz. Dost yapmalı?, Fransız muharrirlerinden biri Fransız ve Alman mülktleri arasmdaki tetkik ederken diyor ki: düşmanlığı kin adamla- — mize bağladık. mn biribirleriyle — uyuşmasını yanlış olur, zira, onlar mevkilerini, bu düş- Harplar oldu.. biribil Devletleri idare eden manlığı nar ederek temin — ediyorlar. Milletleri biribirine sevdirmek için, bütün Almanları Fransaya ve bütün Fransızları da Almanyaya seyahat ettirmeğe mecbur etmeli, biribirlerini tanıyan milletler sonra kolayca anlaşırlar.» ... Doktor Şahltın Kanunseverliği Her ay Avrupadaki ihracat — bankaları müdürleri İsviçdede toplanırlar, ve mali meseleleri aslah etmek için çareler ararlar. Her ay içlerinden bir tanesi diğerlerini da- vet eder. Bu 'ay tıra doktor Şahta gelmiç doktor Şaht toplantıyı İsviçrede tenip e- deceğine, Ren sahillerinden birinde bulu- nan kendi çiftliğinde yapmış. Fransız ban- kası direktörü, bu işe alınmış ve memnu- niyetsizliğini beyan etmiş ve'bunun üze - rine doktor Şaht: — Ne yapayım, demiş. Bir kanun yap- tık. Bu kanun mucibince memleketten dı- şarıya on marktan fazla çıkaramıyoruz, siz- leri de on marka izaz edemiyeceğime göre kendi çiftliğime davet ettim. “Bir daha yaparsa bir daha öldürürüm !,, Pensylanya'da şöyle bir hâdise cere- intihabiyesindeki büyüklere bir ziyafet | yan etmiş: vermiş, ziyafetin sonunda: — Baylar demiş, ben mi koydum amma, şimdi kaybedece - ğimi anladım. Çekilmeyi bir meselesi addettiğim için çekilmiyece- ğim, Sofrada yemek yiyenler: Tur, kazanırsın» filân diye almak istemişler. O: — İddia ederim ki kaybedeceğim, diye cevap vermiş, kazanırsam size 5000 frank vereceğim. Kaybedersem siz bana 100 frank verir misiniz? Tabif sarhoş kafalarla iddiaya gi- rişmişler, eşraf bir taraftan 100 İran- gı kaybetmemek ve diğer taraftan da 5000 frangı kazanmak için ellerinden geleni yapıp namzedi kazandırmışlar. namus «Nasıl o- gönlünü *.* Normandinin Yiyecek Sarflyatı Fransızlar ile Havr a Normandi vapuru Nevyork Bu 16 sefer esnasında vapurun içinde yi- yecek ve içecek olarak yalnız neler sarfe- | dibniş: 59 bin tavuk, 2500 sandik meyva 200,000 kilo ge. 700,000 yumurta, 55,000 kilo balık, 85,000 kilo un, 28,000 kilo te-| bin kilo patater. 1,600,000 130,000 sişe sarap, 25,000 şişe sampanya, 3000 sişe likör, 38,0000 şişe maden suyu mrfalunmustur. reyağı, 215 İçkilere gelince; Bu arada 125.0900 tmiştir. gemide, 15,000 sigar , ve sigara paketi, dumana inkılâp a tam (6 sefer yapmıştır. | Ktre bira, | | narazetliği -| disinin kibritle Dört yaşındaki bir çocuk, annesi ken- oynamasını — menedince, koşup derhal babasının tabancasını almış ve annesini öldürmüş, Tabil karakola gö- türülmüş, bunu neye yaptın diye kendisine sorulunca: — © kadın beni oynamaktan bir daha menetse bir daha vururum. diye vermiş? .. ... İngiliz Imlâsı düzeltilecek Malümdur ki İngilizce başka türlü - kunur ve başka türlü yazılır. Buna bir çare bulmak için, gazetecilerden, muharrirler- den mürekkep bir hey'et teşekkül etmiş- tir. Yazının zor ve kaidesiz olduğunda bü- tün dünya - müttelikken, bazı ihtiyarlar bu hurekete karşı isyan etmişler, — «İngiltere muhafazakârdır. Eski âdetlerini — terkede- mez» demişlerdir. beklemek | | cevap | HERGÜN BİR FIKRA Aradaki Fark Babıâğli caddesinde bir kitapçı Ara- kel Efendi vardı. Zarif adamdı. O dev- rin fikir adamları, ricali, kibarı, onun dükkânma giderler, çay içerek sohbet ederlerdi. Arakelin en sık müdavimle- rinden biri de üstadımız Ahmet Rasim merhumdu. Arakel ona Fransızca — ve Türkçe en nadide kitupları tedarik © der, gizlice verirdi. Gizlice diyoruz.. her kitap satın alınamaz, okunamazdı. Hele Fransızca okumak affedilmez bir suç sayılırdı. Bir gün, Ahmet Rasim yine Ara- kelin dükkânma —uğramıştı. Orada, hem züppe ve cahil, hem de üstelik u- kala bir adama rastgeldi. Bu adam e- linde tuttuğu iki kitabı mukayese — ve pazarbık ediyordu. Bu kitaplardan biri- el yazması bir nef'i divam, öteki saç- ma - bir eserdi. Kitapçı ilkine iki meci- ekine ise on beş kuruş istiyor, Ti ise her ikisinin de bu fiata ve- rilmesi için wrarda bulunuyordu. Ah- bu adam ona çünkü o devirde met Rasimi görünce, döndü ve sordu: —Beyefendi! Siz söyleyin Allahaş- kınat. Şu iki kitabın arasında ne fark var? Rasim, kaşlaşını çatıp, karçısında- kini ölçtükten sonra soğukkanlılıkla: — Yirmi beş kuruş! Dedi. RULMACA 3«4 56739!0“ Soldan sağa: | — Bir sebze, papaz. 2 — Aralamak- tan emri hazır, — san'atkârane. 3 — Her insanda olan tapınma âdeti, birinci har- finden sonra bir E ilâvesiyle bütün olur, rtenk. 4 — Fazla kalabalık, uzağı — göste- rir. 5 — Bir meyva, bir erkek ismi, ağa- Beşeriyetin Ağzına tat Veren millet «İlk şeker fabrikası, 1802 — tarihinde Silezyada tesis edilmiş ve pancardan 3e- ker istihsaline başlanmıştır. » Bunu bir Fransız gazetesi yazıyor ve Fransanın dünyaya yaptığı hizmetten bah- sederken: — Beşeriyetin ağzına tad veren millet biziz! diye iftihar ediyor. ... Edon'in cevabı Eden Cenevreye giderken şimendifer- de gazetecilerin hücumuna uğramış. Kendi- sine, Cemiyeti Akvamda ne şekilde müta- lea yürüteceğini sormuşlar. Cevap vermek istememiş ve nihayet ısrarlar karyısında: — Biz ilerde ne söyliyeceğimizi bilme- yiz, yalnız neler söylememiz lâzımgeldiği- ni biliriz! demiştir. ... Dünyanın En Büyük Tablosu Dünyanım en büyük tablosu, bir Japon ressarnının yaptığı Gölgothe şaheseridir. Bu tabloda 5000 muhtelif çehre vardır. Bo- yu 195 ve eni de 44 metredir. Tablo res- sama 225,000 dolara malolmuştur. Ve 32 senede nihayete ermiştir. Şimdi Şikago ©- perasında halka teşhir edilmektedir. Habeş reisi olur, rabıt edatı. 7 — Arınin yaptığı, Sovyetlerin umum kâtibi. 8 — Beyaz, mektepler. 9 — Nota, uyandırma, üçüncü şahıa. 10 — Battallaştırma, rabıt edatı. TI — Usul, nota, yemek. Yukarıdan aşağıya: | — Bayan, denizde yaşar. 2 — Pürüz, Yemende bir şehir. 3 — Şişelere yapıştı- nlan kâğıt, Z ilâvesiyle çabuk - olur. 4 — Kırmmını, yüzler. 5 — Kahredici, ek- lemekten emri bazır. 6 — Asker — kayışı. 7 — Beylik, hürmet. 8 — Bayağı, tabaka, rabit edatı. 9 — Ne manâsına kullamılır, hariştiyanların — din adı. 10 — Yedirme, sicim, «mze manâsına gelir. || — Pirinç- teo yapılır. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: ! — Tereddül. 2 — Kene, çatı. 3 — Akın, re, taş. 4 — Miş, bazan. 5 — Ar, uzar, 6 — Dam, kim, tu. 7 — Na, adam, ah, B — Ağu, Saba. 9 — Zihin, katar. 10 — Dayı, atkı. 17 — Erat, taap. Yukarıdan aşağıya: nazik. 2 — Tekirdağı. 3 — Eniş, uhde, 4 — Ren, ama, şiar. 5 — Dünya. 6 — Darbuaka, it. 7 — Eazim. 8 — Üç, zam, saat. 9 — Tatar, atta. |0 — | — Kama, gn çürümüş parçası, 6 — Bir S ilâvesiyle"Tan, tabaka. T! — Kış, muharip. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Mahalle bekçileri her ay kapı kapı dolaşıp aylık - toplarlar. Bu para muayyen değildir. Ev sahibinin mevküne, gönlünün istediğine göre değişir, Bu paranın tahsili kanuni midir? Bir bekçi yurddaşlardan böyle bir vergi tarhına salâhiyettar mıdır? Kanunen tayin e- dilmeyen bir paranın tahsili mümkün müdür? Bu suallerin bile cevabını vermek güçken, Adapazarında Orta mahallesinde, Sebzeciler sokağında halk, kömür yeri müsteciri Ali Gündoğanın bekçi parasını vermekte geciktiği için İSTER servetine, içtimali malına haciz konduğunu haber veriyorlar. Bu adam bekçiye her ay on beş kuruş verirmiş. Şubat aylığını vermemiş. 25 martta haciz memurları gelerek bu adamdan şubat ve mart aylığı olarak iki aylık para istemişler, haczedeceklerini bildirmişler. Bekçi parası için bir adamın malına haciz konulabileceğine biz inanmıyoruz, fakat bize bildirilen bu vak'a doğruysa, ha- ciz konmuş demektir. aksi takdirde malımı İNAN İSTER İNANMA! | Sözün Kısası Güvercinlere Âbide F ransızlar, umumi harpte, ordun! muhabere hizmetinde iş görürk€ mahvolan ZONW güvercin namına lonıt dikmişler. Bu kadirşinaslık insanların tini ağırtacak mahiyettedir. Zira öt denberi, bizler, canla başla uğurum da feda olan bizden gayri mahlüki karşı nankör davranırız. Çocukluğumda, bilmem hangi Fransızca kıraat kitabında bir A serdarının hikâyesini okumuştum. serdar. evlâdı gibi sevdiği atının çöl birdenbire, ölmesiyle duyduğu son$! dayanamayıp, )anıbı—ııı“ can vermek suretile sevgisini ve hlığını iabat etmişti. Bü masal benim çocuk üzerinde çok derin bir tesir bıraktı © gün bugündür, bazı hayvanlara kat şı muhabbet ve hattâ - neden gizleyet — yim? - hürmet beslerim, Onun içindir ki Fransızların bu kâft dirşinaslığı beni mütehassis etti. Yal*î, nız, bu minnettarlığın neden — yalnı — güvercinlere hasrolunduğunu anlıya* — madım. Süvari hücumlarının muvaf fakiyetini yüzde elli nisbetinde OMIİ( temin eden atlar, hali harpteki bir or” yüzlel tocssüre ruhum! dımun ağırlığını cephelere taşımak hut susunda feragat gösteren katırlar, 5u' vercinlerden daha mı az hizmet ctmiş” lerdir? Bunlara gösterilen kndır—ını' lık, onlardan diriğ edilsin? Anlaşılıyor ki, güvercinlere - böyle © bir imtiyaz temin eden meziyet, bun* ların zarif sevimli ve nihayet kuş ot © İ malarından başka bir şey değildir. —— Sempati ve antipati meselesi insans ların minnet duygularına bile hâkim — oluyor! $ £ Üzü Tt Bılıgor Musunuz? — 1 — Franste parlâmentosunda meb'us vardır? ğ 2 — Hangi memleketin hâkimi en fazt la taltif edilir? Dünkü Suallerin Cevapları | — Markuise adaları on bir tanedir. Et — büyüğünün ve diğerlerine merkez hizmeti görenin adı Nouka Hiva'dı. Arzı — otulu — tulü 40 kilometredir. Hükümetinin nüfusül 2500'dür. Bu adalar 1858 yılından beri — Fransanın malıdır. 2 — Fransa su bakımından dört satht maile ayrılır, birincisi şimal, ikincisi Mange üçüncüsü Okyanus, dördüncüsü Akdenil sathı mailleridir. Evlât hırsız, baba poli: Cenubi Afrikada Villier isminde bir delikanlı üç kişiyi öldürerek dağa kaçmış. Polisler caniyi bir kaç ay arar dıkları halde bulamamışlar. — Villier gizlenecek yerleri biliyormuş. Nihayet bir gün, yaşlıca bir adam polis müdü- rünün yanına çıkarak sormuş: — Villieri neye yakalayamıyorsu « nuz? — Dağlık araziyi ©O da, kaçıyor. Adam biraz düğünmüş; ben o dağ" ları ondan iyi bilirim. Buyurun bera * ber arayalım! demiş ve sonra gözleri yaşararak ilâve etmiş: — BenVillierinin babasıyım. Aile* min namusunu mahvetti... Polisler ihtiyarla beraber dağa çık * mışlar ve ihtiyar, oğlunu eliyle koy * muş gibi bulmuştur. Delikanlı baba * sını karşısında görünce derhal teslim olmuştur. araraesanan | kad iyi bilmiyoruze ... Paris veramlilere bir senede kaç para verdi? 1935 - 36 senesinde Paris “Verem — Mücadele Cemiyetine rıul vasıtasiyle — 1,633,000 frank vermiştir. — Şaförler — bahşişlerini Verem Mücadele Cemiye” —— tne terkettikleri için kendilörine bah* şiş veren müşterilere bir pul uzatmak” tadırlar . KöRaDeğaler z eĞ eli d elit li aeti d GÜL oe ü Bd