n 6 Sayfa Boğazların Tarihi Boğazlar ne zaman bizim oldu, kaç sene kapalı ve kaç sene açık tuttuk? Akdeniz medeniyetinin başladığı ilk çağ- lardan itibaren Çanakkale ve Karadeniz boğazlarının tarihi rolleri de göze çarpma- ğa başladı. Boğazlar iki ticaret havzasını biribirine bağladılar, şark ve garp arasın- da en tabil köprü oldular. Boğazlar Osmanlıların eline tam ma- nüsiyle 1453 de İstanbulun işgaliyle bara- ber geçti ve 1841 senesine kadar mutlak bir kapalılık rejimi tatbik edildi. Bu yüm, gerek devletler hukukunca, ve gerek re- ©'zamanki vaziyetimiz itibariyle tamamiyle yerinde idi. Zira İstanbulun işgalinden 22 #ene sornra yani 1475 de Karadenizin etre- fındaki bütün memleketleri kendi hâkimi- yetimiz altına alıyor, ve Karadenizi münha- mran bir Osmanlı gölü haline sokuyorduk, 1475 ten itibaren 221 sene Kaudeniıe' tamamiyle hâkim olduk. Ve ancak 1696- da Çarlık Rusyasmı Azak'ı zaptederek sa- hile indi ve 1699 da imzaladığımız, Kar- lofçe muahedesiyle bu hakkını bize — tas- tik ettirdi. Gerçi 1711 ve 1739 senelerin- de Karadeniz içkrar elimize geçtiyse de nihayet 1774 de küçük Kaynarca muahe- desiyle Rusya kat'i olarak Karedenize yer- leşti. Ön dokuzuncu asrın ilk rub'unda yeni bir takım muahedeler yapıldı. Ve 1629 se mesinde Edirnede yaptığımız bir muahede- mneticesinde, boğazları bülün ticaret gemi- lerine açtık. Harp gemileri bakkındaki kat'i kapalılık hakkımız daima — Mahfuz kaldı. 1841, 1656 ve 1871 tarihli muka- velelerle ine fi'len mevcut olan hali ahten de tesbit ediyorduk. 30 nisan 1856 Paris sulh muahedesi imza edildiği günde imza edilen boğazlar müukavelesinde 1841 tarihli muahede bü- kümleri aynen ipka olundu. 13 mart 18671 tarihli Londra mukavelesine göre de sulh zamanlarında padişah isterse harp gemile- rinin geçmesine müsaade edebilecekti. Mevzuubahs boğazlar meselesi n ha- sıran sulh zamanlarına ait olarak zikre liyor ve Devleti aliyenin, hali harpte oldu- ğu takdirde dilediği gibi, hükmedebilece- #i zımnan anlatılmış oluyordu. Lozanda boğazların tahkim edilmesi etrafında giddetli münakaşalar oldu. Bu- rada Amerikalılar mutlak bir serbesti iste- de boğazlarda ve Karadenizde kayıtsız ve şartsız dolaş- masını istediler ve şu delâili ileri sürdüler: #«Harp gemilerinin vazifesi yalmız mu- harebe değildir. Onlar ayni' zamanda ser- best denizlerde zabıta vazifesi de yapar- diler ve harp gemilerinin lar. Korsanlığı menederler, vatandaşları- mızla gemilerimizin gidebileceği her yerde harp gemilerimiz dolaşmazsa, rahat —ede- miyeceğiz. » Yunanistan ticaret gemilerinin serbest- çe gidip gelmesi için teminat istedi. Bul- gar murahhasi maktul İstanbuliski, Kara- denizde liman sahibi olması — dolayısıyla, sulh ve harp zamanlarında tücaret gemile- rinin serbestisini kabul ediyor, — ve bunu temin edecek hususi idarede — bulunmağı arzu ediyordu. Romanya ise çok daha zecri hareket ederek Amerikanın taleplerine iştirak edi- yor, ve iktisadi meseleleri esbabı. mucibe olarak ileri sürüyordu. | Şu vaziyete nazaran ticaret gemilerinin kaap ve sulh zamanlarında serbestçe geç- meleri umumi bir arzu idi. Ancak bu mü- Jrur ve aburu teminat altına almak için de Çitilâf devletlerinin teklif ettikleri gayri as- keri mıntakalar ve mürakabe sistemi bizim için Fazla bir yük olarak ağır basıyordu. Lozanda şiddetli mücadeleler neticesin de İ: İnönü mürakabeyi ortadan — kal- dırdı. Saniyen gayri askeri — mıntakaların mesahasıni daralttı. Ve mintaka İstanbul boğazında 15 ve Çanakkalede 20 kilemet- İreye indirildi. Marmaranın cenup kıyıları |İgayri askeri olmaktan çıkarıldı. İstanbul da küvvet bulundurulması kabul ettirildi. Bir tersane ve Üssü bahri kurmamız temin olundu. bugün Lozanda söylediklerimizi tekrar ile- Ti sürüyoruz. İsmet İnönünün bu mesele hakkında 8/12/922 de Lozan — konferansında serdettiği, mütaleayı hâdiselerin bize hak verdiğini gördükten sonra daha kuvvetli olarak tekrarlıyoruz: «Boğazların müdafaası ayni zamanda İstanbulun, Marmara denizinin — ve şarki Trakyanın müdafaası demektir. Şu halde boğazları tahkim etmemek, en b ve en mühim yerlerini yapılacak bir taarruza karşı müdafaa va- sıtalarından mahrum bırakmaktır. Türkiyenin ansızın hiç biri memleketlerini müdafan dan mahrum değillerdir...» C. H. Baban * Boğazlar hakkında konferans Üniversite Rektörü Cemil Bilsel bu ak- şam 18,30 da Üniversite konleranı salonunda boğazların son vaziyeti hakkın- da çok mühim bir koönferans verecektir. Bu konferansı herkes dinleyebilecektir. hakkın- (GÖNÜL İŞLERİ Kocasından İğrenen Kadın «Ön senedir evliyim. — İki çocuğum var. Ön senelik evli bir adamın derdi ne olabilir dersiniz. Benim derdim hep- üktür. Karım beni beğenmi- yor, hattâ benden iğrendiğini söylüyor. İğrenç bir halim olduğunu bilmiyorum. Bir hastalığım yok. Ağzım kokmaz. Mes- temizliğe de son derece vtin- yet ederim. Çok uğraştım. Onu bu hu- yundan vazgeçiremedim. Kazancımı e- line teslim ederim. Fakat cep harçlığı is- tesem vermez. İş icabı başka bir memle- kete tayin edilsem arkam sıra gelmez. Yavrularımın boynu bükük kalmasın di- ye ayrılmak ta istemiyorum. Siz olsanız ne yaparsımız ? Teğim i Bedbaht baba Böyle bir vaziyette yapılacak şey ay- rıilmaktır. Kadın sizinle geçinmeğe niyet etmemiş. Ne yapsanız onu memnun e - demersiniz. Fakat ortada çocuklar var. Kadının kaprisine onları feda etmek günah olur. İkisi arasında binamaz kalmak ta doğ- ru olmaz. Onun için siz kendinizi vazi- fenizi yapmış telâkki ediniz. Karınızla artık meşgul olmayımız. Onu kaprisile Bbaşbaşa bırakınız. Bütün sevgi, ihtimam ve kuvvetinizi çocuklarınıza veriniz. ... «18 yaşlarında bir kızım. İki genci bir- den seviyorum. Onlar da beni birbirin - den haberdar olmaksızın ayrı ayrı ayni #ddetle seviyorlar. Biri benim boyum- da, benim gibi bir genç. Öteki uzun boy« hu ve şişman. İkisinden birini tercih e- demiyorum. Birini hayat arkadaşı ola- rak seçsem, diğeri bedbaht olacak, Ne yapayım? Saliye Tosun Ne yapalım ki ne kanun, ne de ta- biat bir kızın iki erkekle — evlenmesine müsaade etmiyor. Zaten siz de daha gençsiniz. Sevginisi tanıyacak vaziyette değilsiniz. Zaman ile bu iki sevgiden bi- ri kuvvetlenir, öteki zayıflar. Tabiat kendiliğinden tasfiyeyi yapar. Siz de bu müşkül vaziyetten kurtulursunuz. * .. 422 yaşındayım. İki kızla konuşu - yorum. İkisi de beni çılgınca — seviyor. Ben bunlardan birini seviyor, ötekine a- cıyorum. Acıdığım kız benden üç yaş büyüktür. Beni gördüğü xaman göz yaş- larını tutamıyor. Benim için her feda- kârlığa razı. Benden başkasile evlenmi- yeceğini söylüyor. Ona acıyorum. Öte- ki benden bir yaş küçük. Ciddi bir kız. Ben onu seviyorumö Fakat ailem bu kız- ların ikisini de beğenmiyor, zengin bir kızla evlenmemi istiyorlar. Hattâ hu kız- lardan biri ile evlenirsem beni evlâtlık - tan çıkaracaklarını iddia ediyorlar. As- kerliğimi de daha yapmadım, ne ya - payım? b Ankara: M. R. Gönül eğlendirmek, acımak — başka şey, evlenmek başka şeydir. İnsan acıdığı için evlenmez. Evlilik ömür müddetince bir hayat arkadaşlığıdır. Onun için a - cele etmeyiniz. Evvelâ askerliğinizi bi- tiriniz. Ondan sonra karar verirsiniz. TEYZE Konferansta temsil edilen devletlerden | SON POSTA —a Parisin zabıta müzesi —— Bütün büyük cinayetlerin kahramanları, işlendikleri ğ; muhitler, kullanılan vasıtalarla aynen canlandırılıyor Müzedeki levhaların istemiye sevketti, Paris zabıtası bunun Müzede Iki cinayete ve bulakhanelerden birine «it canlı aahneler Son zamanlarda Pariste açılan za- bıta müâzesi, eşine tesadüf edilmiye - cek mücsseselerden - biridir. Burada büyük ve meşhur cinayetler vuku bul. duğu şekilde, bütün eşhasiyle ve mu- hitiyle birlikte temsil edilmektedir. Eşhas balınumundan vücude getiril - miş, hâdiselerin vuku bulduğu mubit kopya edilmiş ve bir bakışta herşeyin görülmesi ve anlaşılması temin olun-| muştur. İnsan burada kafasız cesetler, orta İrö: kaplamış: kanlar, ikeyif, verici za.-s| Kirlle Kullarımaktan yüzlerinin — Çiz çeşit çeşit şekillerde öldürülmüş insanlarla kargı- laşmaktadır. Müesseseyi kuranlar her şeyi olduğu gibi göstermek için cani-| lerin, cinayeti irtikâp ettikleri sırada giydikleri elbiseleri bulup balmumu heykellerine giydirmişler, — bunların kullandıkları - biçakları, — tabancaları, ellerine vermişler ve bu suretle hadi - senin tam manasile canlandırılmasına büyük ehemmiyet vermişlerdir. Burada canlandırılan — hadiselerin biri şudur: Pariste sefil sınıfların bir kaç frank mukabilinde keyif verici zehirler kul- landıkları inler vardır. Buraya devam edenler kokain, ercin ve saireye düş- kündürler. Erkekler gibi kadınlar da buraya devam ederler.. Canlı bir levha bu kadınların bir kaçını zehirlenmiş bir halde gösteriyor. Vücutlar — iztı- ryaptan kıvranır bir haldedir. Suratlar asıktır. Bunların içinde keyif verici zehirin tam tesiri altında olanlar, yarı ölü bir halde yere uzanmışlar ve haya- lâta dalmışlardır. Bunların keyifli hali, İgileri derinleşmiş kafalar, kunçluğu, birçok kimseleri müessesenin kapatılmasını fakat dalı olduğuna kani! giydikleri elbiseler kendilerine aittir. |kadar — korkunç mahkümlarını gösteriyor. Burada ya- şayanlara canlı ölü demek yanlış ol - maz., Bunları vurup bir aralık kaçarak ormana sapmışlar, takip edildikleri rada vurularak ölmüşlerdi. bir müessesede kurulmuştur. na eskiden bir banka idi ve banka bir| gyada balmumundan yapılma heykt dolandırıcı yüzünden iflâs etmiş, yüzden bir sürü çıkmış, bir çok müesseseler yıkılmış idi. manzaralar o kadar canlı İzmitte Ulu Gazi Mektebinde Kardeşlik insanları keyiften tiksindirmeğe kâfi- dir. Diğer bir levha, bir zencinin irtikâp ettiği cinayeti tasvir ediyor. Ango So- ley adını taşıyan bu zencinin beyaz bir sevgilisi vardır. Soley kıskançlık yü - zünden bu kadını parça parça ederek cesedini bir sandıza koymuş, sandığı çimento ile sıvamış, sonra odanın ka- hn duvarını açarak oraya gömmüş, ve duvarı düzeltmiş, badanalamış, ve İüzerine kâğıt yapıştırmıştı. ; Cinayetin — keşfedilmesine — âdeta imkân yoktu. Fakat cani, sıvayı yan- |lış kullandığı için günün birinde sıva düşmüş, sandık görünmüş, ve nihayet cinayet keşfolunmuştu. Fakat zenciyi mahkemeye verme - ge imkân kalmadı. Çünkü çıldırmıştı. Levhaların bir meşhur - Staviskiyi temsil ediyor. Sahne bir kumarhane - dir. Staviski kumar masasının başında oturuyor. Kenar da karısı da görül - mektedir. Staviski'nin de, karısının da Nisan 15 4 $ kor- 4 fay- Müzede Staviskiye ait bir köşe ki Levhanın biri Fransanın Güyandaki |risliler müzenin istemiştir. Fakat zabıta bu kan,; değildir. Zabıtaya göre bu müze il sanları islâha yarayacaktır. Bunı başka zabıta mensupları buraya de vam ederek eski cinayetlerin nasıl RUTE geee , egi ku bulduğunu tetkik etmektedirler. Zabıta müzesi, cinaf bir tarihi olan Balmumundan müza yapmak Bu bi- birşey değildir. Madam Tassaud | | | | | bu |lerle dolu bir müze vücude getirmiş, rezaletler mc!dd'*lkhı sonra bu müze yanmış — ve için! |beykeller de eriyip gitmişti. Fakat İyeni müze cinaf hâdiseleri temsil e&t mek bakımından bir yenilik teşkil diyor. levhalar — ve ve o Zabıta müzesindeki l | | Kardeş mektepliler İzmit (Özel) — Ulu Gazi ilk okulu 3 ncü sınıf: D şubesi y.ıvnll’n; bütün okullara örnek olacak güzel bir hareketin öncüli ü yapmışlar” ğ dır. Talebeler aralarında bir kardeşlik tesi ederek evvelki gün Lunun bay ramını kutlulamışlar ve çok neşeli bir gün yaşamışlardır. ü Ulu Gazi mektebinde 77 fakir çocuk ta, mektebin himaye heyeti tatt” fından giydirilmekte, kitap, kalem, defter gibi ihtiyaçları alınmaktadır.