8 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

8 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FTT T ST FO T MA Ve DENİ SE İÇİMİN Z —— “ Tarihi tefrika , No. 9 YAZAN: KADIRCAN Ki Bombe: — Amiral, Lefkoşe Düşmüştür, Keşişlemeden esen manda bir kasırga halini almak ü - zereydi. Kadirgalardan bir kaçı de- mir taramağa başladılar. Birbirle - rinin üstüne düşerek bu daracık ve Önündedir, Dedi. üzgâr az za-|Buna hiç şüphe yoktur. Çünkü ıu'nl—ı |ker Magosa önündedir. Türk atlı - ları mızraklarının uçlarındâ kesik ;hı;l.r olduğu halde kale duvarları (etrafında dolaşıyorlar. Bunlar, Kıb- i SON POSTA Karm | Bisiklet yarışları Seyrüsefer idaresinin bir müdahalesi üzerine geri kaldı İstanbul bisiklet heyeti reisliğinden: Bu sene heyetimiz tarafından ter - tip edilen bisiklet yarışlarının dördün- cüsü olarak 5 nisan 936 tarihinde Me- ’n'di,wköyü - Büyükdere arasında ya- İpılan yarışın, İstanbul belediyesi sey- rüsefer müdürlüğü tarafından bisik - İletçilerin yarış esnasında Maslak yolu kayalık limanda parça parça ola *|rıs valisi Nikolo Dandolo ile başpa- üzerinde jandarmalara çevirtilerek bi- cakları şüphesizdi. İspanya filosu paz ve diğer ileri gelen şövalyelerin | sikletleri üzerinden zorla aşağı indi - amiralı Jan Andre Dorya tehlikeyi hemen sezdi ve demir alarak deni- ğ başlarıdı.. | Amiral Zanne sararmıştı. Bir kaç rilmek suretiyle yarışa mâni — olunma- 81 ve sporcu gençlere karşı seyrüseler ze açıldı. Açıklarda ve yelken üze-| 4akika dalgın ve üzüntülü durdu. müdürlüğü tarafından — gösterilen bu rinde kalmıya karar verdi. 1560 yı- h mayısında altmış gemi ve yirmi bin asker kaybetmek suretile Piya- le Paşadan yediği dayagın acısını hâlâ unutamamıştı. O zaman kendi gemisini baştan kara etmiş, sonra karanlıkta bir sandala binerek güç- lükle canını kurtarmıştı. Şimdi de ansızın bir limanda sıkıştırılmaktan korkuyordu. Papa amiralı Kelidonya burnu - nun arkasına, Venedik amiralı da sahil ile Kakava adasının arasın - daki kanala sığındılar. Kakava adasının en yüksek nok - tasında Venedik nöbetçileri vardı ve açıkları gözetliyorlardı. Bu sıra - da uzakta dört gemi göründü. Göz- €üler hemen haber verdiler. Amiral telâşa düştü, kendi kendine şöyle düşündü: — Bunlar Türk donanmasının piş- tar fırkasıdır. Donanmamızın - üç parçaya ayrıldığını anladılar ve bi - rer birer üzerimize çullanarak yok edecekler. Filo çabucak demir almak için davrandı. Lâkin şaşkınlık çabuk ya- tıştı. Çünkü bu gemiler Luiçi Bem- © kumandasında olarak büyük do -| nanmadan önce Sudadan ayrılan ve | Kıbrısa giden keşif filosu idi. — | Bembo dosdoğru amiralın gemi -| sine çıktı. Yüzü asıktı. Etrafını sa -| rarak havadis soran zabitlere hiç! bir şey söylemeden: — Aimarlı görmek istiyorum. Ne- rede? Dedi. Yol gösterdiler Amiral Zanne onu karşıladı. Bem- bo hemen söze başladı: — Beni gizli olarak dinlemenizi rica ederim, amiral... Zanne onu kıç kasara altındaki salona aldı, yanındakileri uzaklaş - tırdı. Bembo anlattı: rmirıl. Lefkoşe düşmüştür Sonra birdenbire başını kaldırdı: hareket üzerine muhtelif tarihlerde 3 Aflah onları takdie ötsim Siz—vupılmısı evvelce ilân edilmiş olan hemen geminize dönünüz ve bu u- Yarışların icrasından şimdilik vaz ge - Son Postanın Tefrikası: Kırlar, bahçeler, bostalar hep edibane, şairane, âşikane manzara ve maceralarla dolacak; o zaman Hasan da bütün bu kış kâh evdeki odasına kapanarak, kâh büyük mahalle kah - vesinin bir köşesine çekilerek sevgilisi, yahut sevgilileri için karalamış oldu - gu şiirlerini, hikâyelerini, roman kı - iantılarinı yötüüu eli buralarda düla ? şırken günün birinde asıl sevdiği uzun- ca boylu, esmerce kıza rastlıyacak ve bu sefer ona rastladığı zaman baldıri çaplak bir tulumbacı kılığı ile değil de temiz pâk giyinmiş ve ensesinden saç- larını biraz uzatmış pek genç bir edip, bi rşair, bir romancı, bir tiyatro artisti, bir tabilt âşıkı şeklinde onunla karşı - 12 Yazan: Osman Cemal ayni kuruntular, ayni ümitlerle girdi. Şimdi artık mektepler de tatil edildiği için Hasan her gün sâbahlardan ak - şamlara kadar sürt Allah kerim boyu- na geziyor, tozuyor; kâh şurada, kâh burada boyuna sevdiğini arıyordu. Fakat şu da var ki Hasanın gönlü - nü dolduran sevgi, artık yavaş yavaş bir istihale devrine girmeğe yüz tu - tuyor gibiydi. Canbaz kızı falan filân derken Hasan artık yaz ortalarında ö- nüne gelen sarı, esmer, kumral, pen- be, şen, donuk, zayıf, tıknaz, uzun, kısa, bütün kızları sever gibi oluyor ve bunlardan kendisine ne çok gülüm- siyende tam kararını kılmıya, ilk ve asıl uzunca boylu, esmerce, narin kızı laşacak ...Onun bu kıyafeti, bu hali, lartık çocukluklarındaki ilk bayram ha- bu tavrı ve koltuğundaki bir sürü ki -|tırasile uyuduğu yere temelli gömme- ğursuz haberi hiç kimseye söyleme- yiniz. Fırtına dinmiş ve deniz durulmuş- tu. Venedik filosu demir aldı. Bir kaç saat sonra bütün donanma bir- Teşmiş bulunuyordu. Venedik ami- ralı dosdoğru papa amiralının ge - |misine gitti. Biraz sonra Papa ami - İralının gemisinden büyük harp meclisinin toplantıya — çağırıldığını bildiren işaret verildi. Meclise Mark Antuvan Kolona riyaset ediyordu. Palyano ve Talya- kozo dükası ve Napoli krallığı baş- kumandanı olan bu adam otuz beş yaşında idi. Uzun boylu, dazlak ka- falı, geniş alınlı, uzun yüzlü, uzun bıyıklı, çok ciddi ve sert yürüyüşlü lidi. Kara ve denizde iyi kumanda yederdi. Diplomattı, güzel söz söy - lerdi. Afrika kıyılarındaki harple - rile tanınmıştı. Onun karşısında Jan Andre Dor- ya oturuyordu. Meşhur Andre Dor- yanın kardeşinin torunu olan bu a- dam, otuz bir yaşında bulunuyordu. Kara kuru, çirkin, esmer, uzunca burunlu, kara gözlü olup Afrikalı bir korsanı andırıyordu. Venedik Amiralı Zanne söz aldı: — Sonbahar geldi ve fırtmalar (başladı. Artık Adiryatiğe dönmek- İten başka iş yapamayız. Yolda hep |birlikte Mora, Ağriboz ve diğer a - daları vururuz. Türk donanmasının Kırısta oluşu bu iş için kaçırılmaz |bir fırsattır. İspanya amiralı bunu kabul et - medi: — Mevsimin fenalaştığı doğru - dur. Fakat Türk kıyılarına hücum etmek Venedik hesabına kan dök - mek demektir. Biz bunun için gel - medik. . ( Arkası var ) yade zamanızda teklif olunmadı ki ha- raplıklarına 'biz sebep olalımı. Hakikatten uzak olmakla beraber ayni zamanda riyakârane olan bu söz- ler üzerine Fazlı Paşa pek ziyade hid- detle: — #Behey Padişahım! Âlemin ah- ©* valine bizzat takayyüt edip tahsili vu- kuf buyurun. Lâlan irtişa ile âlemi h $Aba verdi. Hazine yok. Riâyâ ve a kerinin hali Allaha kalmıştır. Bu harec- ketin âkibeti neye müncer — olacağını mülâhaza buyur bu makuüle müdahe- neye çendanı iltifat buyurmamn dedi. Sadrâzam Ahmet Paşa bahsi bu cid- S LETDERR TUT DA hareketile hasmını susturmak yoluna — «Paşa karındaş, dedi, hemen her işidilen cüz'iyatı kerametlü elendimi- ze söyleyip tekdir hâtır etmek makbul değildir. Devleti aliyelerinde ittifak ve ittihat ile çareş görüp Padişahımızın rızayı hümayunlarına lâyik hizmete sâyedelim, eş gidelim». Bu sözlerine, dirayetli veziri Padişahın yanından uzaklaştırmak maksadile «Girit scfe- rine memuriyeti münasip» olduğunu lilâve etmekten de sıkılmadı. Fazlı Paşa işteki garezin Tarkında olduğu için bu memuriyeti kabul ede- İmiyeceğini bildirince Sadrâzam, pa - şanın ne maksat takip ettiği mâzeret jsermeyan etmesile sabit olduğunu ile- — yuldu. saptı. Fozlı Paşanın bu beyanatının İri sürdü. Hemen oradan Fazlı Paşanin hahane olmadığını, — maksadının | bapsine irade -almasile makasdına da| dolayısile Sadrâzamlığı ele geçirmek 'nail oldu. Fazlı Paşa hapishaneden an- sıkılmadan sürdü, |cak azak muhafazasına gitmeyi kabul Böyle bir mukubeleye Tsrüz Kalaca-|etmek süretile yakayı kurtarabildi. De olduğunu ileri — ganı hatırından geçirmemiş olan Fazlı li Sultan İbrahim ise dönen — dolabın İi Ra kanb düyet m:gı?ı."kman olmadan Fazlı Paşanın söz- yı ved için düşünmiye başladığı İlerini garaz atfile yine zevku sefasına bir sıreda Ahmet Paşa tekrar söze ko-|başladı. Mehmet Zeki bP e aa Geğlehe adai P Mti | Adliye memurluğu Imtihanı - İst. Müddeiumumiliğinden : Münhal memurin için icra kılınan imtihana girenlerden ilk imtihanı ka - zananların isimleri encümen — kalemi müddeiumumilik dairesi koridoruna asılmıştır. Kazananların 10 nisan 936 tarihine mü f cuma günü saat on- da yazıdan ikinci imtihanları yapıla - cağından o saatte hazır bulunmaları. Ekrem Zeki resitali Ayın 16 incı perşembe günü saat 118,30 da Viyolonist Ekrem Zeki Re- İsitali Saray sinemasında — verilecektir. Konserde piyanoda Von Ferdi Statzer bulunacaktır. İstanbul İkinci İera Memurluğun- ve 935 - 109 sa- inei maliyeye ez- gayri masarif yüz on liza borcu- nuzun tahsili hakkında 9-3-036 taribinde dairemizin 936-562 sa- yılı dosyası ile yapılan takip ü- zerine adresinize gönderilen icra emrine karşı mübaşiri tarafından verilen meşruhatta bu adreste bu- lanmadığınız — anlaşılarak — ilânen tebligat yapılmasına karar veril- miştir tarihi ilândan itibaren bir ay zarfında istenen parayı daire- mizin 936 - 562 sayılı âyıımı vermeniz İâzımdır. bu müddet içinde borcu — ödemez — veya tetkik merciinden veya temyiz veya- iadei muhakeme — yolu ile ait olduğu mahkemeden ic- ranın geri bırakılmasına dair bir karar getirmezsenizcebri icra ya- ptlacağı ve bu müddet içinde mal beyanında bulunmarız lâzım olup bulunmazsanız hapisle tazyik olu- nacağınız ve hilâfı hakikat beyan- da bulunursanız. hapisle cezalan- dırılacağınız beyan ve lera emri- nin tebliği yerine geçmek üzere keyfiyet ilân olunur. (21949) Beyoğlu Üçüncü Sulh Hukuk Ha- kimliğinden : Mahkemenin 986 - 320 numaralı dosyasile Singer Kumpan- yası vekili Avukat Kâmll Rakim lara- fından Fındıklıda Necati Bey soka- ganda 87 numarada aşçı Şerif Ahmet oğlu Nuri aleyhine açılan 126 buçuk lira alacak davasından dolayı dava edilenefigönderilen davetiyede mez- kür mahalden çıktığı ve halen nere- de olduğu bilinmediği cihetle tebligat yapılamadığı bildirilmiş ve davacı vekilinin isteğile ve 20 gün fasıla ile ilânen tebligat icrasına — karar verilmiş mahkemesi 9-5-986 saat 10da bakılacağından işbu gün gelmediği ve tarafından bir vekil göndermediği takdirde giyaben muhakemeye devanı olunacağı davetiye tebliğ makamına kalm olmak üzere ilân olunur. - (800) hab çe aİDRame ça sianan e ğee ŞSikla Na İN Son Posta Matbaası — Noşriyat Müdürü: Selim Ragıp Sahipleriz A Ekrem, $. Ragıp, H Lütfü di Leetderi ü gnn Ati taplar, defterler kızın dikkatini çeke- cek, kız kendisini yan yan süzerken o, kıza işittirecek tarzda hafif bir: — Aaaaht Sahverecek, sonra kız ona soracak: — A.. Siz miydiniz? Birdenbire ta- nıyamadım dal Ondan sonra şuna yakın bir konuş- ma, bir muhabbet başlıyacak : — Elbet te tanıyamazsınız, çünkü gözden ırak-olan gönülden de trak o - kurmuş... —A... A... O nasıl söz, hiç öyle şey olur mu? Emin olun ki siz hâlâ bu masum, çocuk gönlümün en samimi |bir köşesindesiniz! Fakat acaba ben de hâlâ sizin o masum gönlünüzün bir köşeciğinde saklı mıyım ? Bunun üzerine Hasan söyliyecek, ne sitemler, serzenişler e- |decek, sonra sözü bir biçimine getirip kendisine bütün aşka, maşke düir yüz- |mış olduğu şeyleri okuyacak... Hattâ sırasını getirebilirse : — A benim nazlhı güvercinim, se - nin de var mı gamın? Diye anun saçlarını okşıyacaktı! ona neler e bazıtlamıyördü: Hele kendi mahallelerinde yeni kar- şılaştığı ve bütün mahalle çocukları - nın üzerine titredikleri torba sakallı, filozof kılıklı ihtiyar adamın koyu, ma- vi gözlü, açık kumral saçlı ortanca kı- zı Zaika, haziran sonlarının olgun ekin |kokulu akşamlarında ona ne kadar da | (kadın - ana) kokulu bir kız görünü - yordu. Hem Zaika, Hasanın ilk göz Jağrısı olan çocuk sevgilisi, o, uzunca İboylu, esmerce, narin kız gibi sonra- dan kibarlaşmış takımından — değildi. Zaika, ayni mahallede oturduğu için |delikanlı Hasanın bütün hal ve hare - ketlerini, bütün girdisini çıktısını tas- tamam biliyordu. O, Hasanı kaç kere kendi evlerinin arkasındaki ağaçların altında arkadaşlarile (birdirbir) (ha- mam kızdı), (uzun eşek), (pişti) fi- lân oynarken; sonra gene - evlerinin karyemda li genlş gayinde: yörü Yukan” dan tulumba talimleri ederken, arası - ra da canbazlar gibi perende atarken, ayaklarını yukarıya dikip ellerile yer- de yürürken görmüştü. Torba sakallı, filozof kılıklı ihtiyar adamın kayu mavi gözlü, açık kumral a e. saçlı, balık etinde kızı bütün bunları O, bu kuruntular içinde tatlı tatlı |bildiği halde şimdi yolda karşılaştıkça bacalarken bahar da geldi, dayandı. |Hasana candan gelme bir gülümseme- Artık Hasan için mektep dönüşünde #i vardı ki işte Hasan bu gülümseme - akşamları varsa kırlar, yokso kırlar - nin yakında ilk ve asıl sevdiğinin po- dı. Buralara bazan yalnız koltuğun - daki kitapları, kartları, defterleri ile, bazan da çok seviştiği bir iki arkadaşi- le çıkıyor; şu ağaçaltı senin, bu subaşı benim, hiç durmadan habire sevdiğini larıyordu. Bazan kendisile Lirlikte ak- şamları buralara çıkan arkadaşları Ha- sanın bu halinden bir şeyler sezer gibi loluyorlar; fakat işin iç yüzünü bilme- dikleri için onun buralarda böyle kimi ve neyi aradığını bir türlü anlıyamı - yorlardı. Bazan Hasanla birlikte ak - şamları kirlarda dolaşan arkadaşları oralarda bazan ona yalvarıyorlar; ken- disine Manakyan aktörlerinin; güver- cin kantosunu söyliyen kadının, sonra resmini daima yanında gezdirdiği can- baz kızın — taklitlerini yaptıriyorlar; kendi yazdığı Çocukça şiirleri, hikâye- leri okutturuyorlar; böylelikle bilerek, yahut bilmiyerek Hasana dert ortak - hğı ediyorlardı. Fakat ne yazık ki on beş, yirmi gündür Hasan, gerek tek ba- şına, gerek arkadaşlarile birlikte bu - ralarda o kadar dolaştığı halde aradı- gını bir türlü bulamıyordu. * Hasan, aradığını bulamadıkça sıkı- lıyor, o zaman cebinden asıl sevgili - sine çok benziyen canbaz kızının res- mini çıkarıp dakikalarca ona bakıyot : sonra bir kaç güne kadar gelecek olan kurban bayramında canbaz kızı gene çadırında göreceği için yüreği sevinç- le tıp tap atıyordu. Bahar, hep böyle tatlı kuruntular, hep boş ümitlerle geçti ve aksi olacak, o, bu kurban bayramında resmini dai- ma koynunda gezdirdiği Ulahlı can - baz kızını da göremedi. Çünkü ayni kumpanya bu bayram İstanbula gel - Zavallı Hasan, bahardan yaza genc buçlarını dama attıracağından kork - mıiya başlıyordu. , ( Arkası var ) Bir Doktorun Günlük Giyenle, Notlarından € At Sporlarının Sinirler Üzerine Faydaları Bu hasta genç bir kadındı. Yirmi dört iki sene evlilik hayatı ge- çirmiş zevcini bir kaza neticesi kaybet- miş Ve kederli bir hayata kendini vakfetmiş... Boğazın bir sırtındaki köş- künde münzevi bir ömür geçiriyot. Za- man zaman sinir buhranları bayginlık- Yar geçiriyor ve bir kaç defa da inti- hara karar verdiğini anlatıyordu. Bu sinirli hasta baktırdığı hekimlerden ve aldığı ilâçlardan ve yapılan tavsiye- lerden hiç birisinden merinun değil.. — Beni kurtarınız fakat ilâç verme - den kurtarnız diye vica ediyor. İlâçları ve kendine bakan hekimleri mükemmel olmasma rağmen hastadaki bu derin ruhi yorgunluk ve ümitsizliğe mahküm ettiği genç hayatımı kurtara- cak en kuvvetli çarenin at sporu ola - cağını düşündüm ve tavsiye ettim. | Kadımların iradelerini bir erkek kadar kuvvetlendiren at gezintileri ve bunun verdiği neşe irade ve sinir kuvveti ge- rideki hatıralarını kederle düşünmesin- den uzaklaştırdı. Açık havada kanı yenileşen adaleleri ve sinirleri sağlamlasan bu eski hasta şim- di güzel ve kuvvetli bir süvaridir. Sinirleri zayıf hastalarıma bu sporu bil- hassa tavsiye ederim... (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi ümdadınıza yetişebilir. yaşma gelmiş

Bu sayıdan diğer sayfalar: