Harbin n zehirli silâhı: Menfi propaganda! Propagandanın bir Habeş harbindeki misal Büyük harpte düşman ordülarının. Ve düşman cephesine ve —2-— itekil Fransızlar büyük harpte Aım'.".'.'.'.',.":.-îl“.'. ettikleri (ekmek ıe.ık:: *1) nin sahtelerini basarak Nm:; :ııı t fına atmışlar ve bunları ele geci v halkın, istihkaklarından fazla — &l mak suretiyle Almanyanın bir an evvlîl' ;j Kaaaande. Almanlar - tektar etmeğe çalışmıslar ıöduememişlııdir. feri ağzından olduğu bunun de- hğa maruz Harbin so0 senesinde Fransızlara mukabele fakat muvaffakiyet Güya bir Fransız netl â ilmek istenen şu Yazı e Kİ inne İA yeni meak- yeceğiz. İşte hâlâ geçen seneki vaziyotte, onların hatları karşısındayız. Bu ıdımlı_ır tutunmak istedikleri zaman yapacak bir yey yoktur. Vidün, Şömen de dam, Şampanya... ve muharebe eden bizler bunu biliyoruz... Âr- tık yetert.. Ölenler, harap olan yerler ye- ter artıkl.. Siperlerde çürümek istemeyen Fransız neferinin fikri budurl!.» Görllüyor ki bu yazıda propaganda kokusu pek bariz olarak intişar dmekled.ır. bunu büyük barp içinde Sosyalistleri bile Fransızlardan büyük vatanperver kesilen da ratan höini hiç biri yazamazdı; meğer ki v ola! : Binaenaleyh bu yazı Fransız nelerinin fikrini ifade etmekten uzaktı.. Bu itibarla. hiç bir tesiri görülmedi. d Fransız mecmuasındaki , yazı büyük harpte Fransız ve Almanların propagan- da (aaliyetlerini bikâye ettikten sonra bu müthiş manevi silâhın itikbalde, hele işe erdirmeden bu bahiste daha bir kaç satır faydalı buluyoruz: Mp?..ı.n makalemizde — ve yukarıdaki yazımızda — bahsettiğimiz propaganda, (menfi) mahiyettedir. Çönkü bunun gaye- si düşman tarafın vaziyelini fena göster- mek, düşman — halkının maneviyatını bu tarzda sarsmaktır. Propagandanın bir de (müsbet) şekli vardır ki onun da gayesi gerek kendi halkının maneviyatını kuvvet- lendirmek, gerekse dünya efkân umumiye- #ini kendi tarafına celbetmek; ıv:i ııniı::: lüşman maneviyatı üzerine de mi : :ı...ıııı. Buna misal olarak İtalyan— Habeş harbindeki İtalyan propaganda fa- aliyetini gösterebiliriz. İtalyanlar en ufak vwesilelerle bile (zafer) kazandıklarını ilân eylemek, İtalyan halkına (zafer şenlikleri) yaptırmak suretiyle hem kendi ana valan- larında maneviyatı takviye etmek, hem de dünya siyaseti ve cihan efkân umumiye- si Üzerinde mücssir olmağa ve Habeş ma- meviyatını sarsmağa çalışmaktadırlar. Hat- tâ bu propagandayı İtalyan orduları nez- dindeki ecnebi muhabirlerin kendi gazete- lerine çektikleri telgraf haberleri üzerinde bile sezmek mümkündür. Esasen bu mu- habirlere muharebe vaziyetleri hakkında- ki malâmatı veren bizzat İtalyan — ordusu zabitleri olduğu gibi muhabirlerin, gazete- lerine çektikleri — telgrafların — da İtalyan sansürüne tâbi — tutulmakta — bulundukları şüphesizdir. Binaenaleyh faraza — mahreci (Lnodra) olan telgraflar bile, bu bakım- dan, daima dogru haber vermekten uzak- tırlar. Her türlü faaliyetlerine tağmen — biz |- talyanların (Müspet propaganda) — saha- sında büyük bir muvallakiyel gösterdikle- ide müs;et “şekli vardır. İtalyan - İtalyan propaganda faaliyetini buna diye gösterebiliriz lııl.ınınn maneviyalını sarsmak üzere cephe ilerine tayyareler ve muhtelif vasıtalarla atılan yazılardan iki numuüne rtine kail değiliz. (*) Herne kadar umumi- yetle (propaganda)nın ne demek olduğunu ve nasıl yapıldığını bilmeyenlerin son za- manda Habeşlerin artık harbi kaybettikleri zannına düştükleri, yâni İtal- yan propagandasının Lediri altında kaldık- latı görülmekteyse de bu hususta bir fikir sahibi olanlar ve hele askerliğin — yüksek sevk ve idaresinden anlayanlar için vaziyet ayni değildir. Diğer taraftan (Açık şehir) ilân olun- muş bulunan Habeş kasabalarının ve hele yabancı milletlere mensup (Kızılhaç) has- tanelerinin İtalyan tayyareleri tarafından son zamanlarda ısrarla bombardıman edil- tamamen miş olmaları da İtalyan müsl dasının dünya efkârı umu: rini, mühim surette, aksülâmellere uğrat- mıştır. Binaenaleyh müsbet enhadaki İtal: t propagan- iyesindeki tesi- yan propagandasının muvaffak olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Menfi sa- hadaki propagandalarına gelince — şimdiye kadar ancak Habeş imparatorunun dama- dı (Ras Guksa) nin kendilerine iltihakını temin edebilmiş olan İtalyanlar, bütün te- şebbüslerine rağmen Habeş — kabilelerini (impaartor aleyhine isyana sevkedememiş- ler; hattâ harp başlamazdan çok — evvel (barış zamanında) bu uğurda sarfottikleri bir çok paralan dahi beyhude israf Eyle- mişlerdir.. Habeşistanın bugün hâlâ mücadelesin- de devam edişi bunun — delilidir.. Büyük barpteki Alman mağlübiyetinin en büyük âmilinin ehalkın düşman propagandasına SON POSTA insan mimarisi Takma burun, kulak ve çeneler Doktorlar;î_nî;eri değiş- tirerek meflüç çehreleri bile iyi etmiye başladılar Tababet henüz alelâde bir nezlenin hak- kından gelemezken, cerrahi hayli mühim, ve ileri adımlar atmıştır. Hayli ileri tabirini | ” yanlış kullandık, insan mimarisi, aklın ala- mıyacağı bir tekâmül mertebesine vâsıl ol- müuştur, Avrupa gazetelerinin verdikleri haber - lere göre yalnız estetik cerrahi vasıtasile neler yapılabilmektedir: Yedi yaşında a- nadan kulaksız doğun bir yavruya büyük annesinin kulağı takılabilmektedir. Bir can- baz artist ipten düşerek burnunu kırmış ve yering bir yenisi yapılmıştır. Ve gene bir amelenin başparmağı kopunca yerine bir yenisi imal edilmiştir. Bugün İngilterede şöhret kazanmış ve estetik ameliyatlar yapan 12 ve Amerika- da da ayni işle meşgul 50 operatör mevcut- tur, Bunlar ilimlerini süratle yaymaktadır. - lar. Yakın bir atide plâstik ve estetik cer - rahinin bütün dünyayi saracağından asla şüphe etmemelidir. Bir Fransız doktoru bu yakın âtiyi on beş sene olarak görmekte- dir. Geçen sene Nevyorkta bu hastaneler - ,den birinde tedavi edilerek evine dönmek özere olan damla tanıştım. Çehre - sinde fevkalâde hiç bir şey yoktu. Düzek tilen arızaların nelerden ibaret olduğunu merak edince, elime bir fotoğraf uzattılar. Bu resimy adamcağızın ameliyat olmadan evvelki hali idi. Yüzü kat'iyyen tatınmı - yacak gibi idi. Yanık yüzünde ağız ve bu- gun yerine bir kaç delik vardı. Adam 6 ay evvel bir otomobil kazası- kapılmasır olduğunu gözönüne getirerek| Bu genç kadının burnuna ne biçim diyebiliriz ki Habeşler, — impi etrafında sarsılmaz bir külle gibi toplan- makla, bu hususta da büyük bir karakter vashı göstermişlerdir. (**) Her> milletin, kulağını vereceği ve inanacağı yegâne söz. yazı ve her türlü baber ancak © milleti idare 'eden (baş) ların ağız veya kalemlerinden| na uğramış, normal bir şekle gelinciye ka- olanlar|dar 25 ameliyât geçirmiş. .. Bu buhtiyar a- olmalıdır. Yoksa membaı neresi ve nâkili | dam kazaya bir kaç sene evval çarpıla idi, kim olursa olsun her söze, yazıya, resme, | hiç şüphe yok ki insanların gözünden ebe- çıkanlar yeya tasvibine mazhar radyo haberine vesajreye inanmak masum insanları bilmiyerek düşman propaganda- sına âlet olmak günalgna sevkedebilir. C. D. (*) Çünkü bu husustaki neşriyatta bü- riz olarak kokusu meydana çıktıktan sonra işin doğrusu an- laşılmış ve bittabi İtalyan neşriyatıma ko- laycal inanmamak icap eylediği kanaatine varılmıştır. Meselâ ikinci Tembien muhare- besinde Ras (Kassa) ve (Seyyum) ordu- tebliğ bu kabildendir. Dikkat edilmişse na- rlarının | Yerilecek, yüzündeki ekleme ötlerin diğerlerile birleşinceye kadar yaşa- yabilmesi için kolu 16 gün alçıda kalacak, sonra burundan kola giden parça keşilecek, kadın güzel , burnile ortaya çıkacak diyen kaçmağa mecbur olurdu. İ Gene geçenlerde kimyevi işlerle meşgul olan bir amele, hâmızlarla yüzünü yakmış. Doktor göğsünden alacağı deri ile yüzü - nü yamamağa karar vermiş, ameleye ma» halli bir Anesthesie yapmış, fazla kan kay- betmesin diye bir de Avernalin — gırmgası TÜNE biküi üzü dir. Bundan maada İtalyanlar bâz haber- | '“'Pikinden sonra, yüzünli kuruyunca mas- leri neretmekte çok acele ve bu işde fazla |*" &ibi olan bir mayı K li ş|© Parçayı göğsüne tatbik ederek göğüs « le sıvamış, Ve sonra ten lâzım gelen en ve boyda deriyi kesip gakararak amelenin yüzüne takmış ve uçla- rıni dikkatle boynuna dikerek adamın müs- tekreh çehresinde güzel bir delikanlı yü- zÜ vücuda getirmiş. Burun ameliyatları bilhassa Amerika - da geniş bir sahai tatbik bulmuştur. Ke - mik kırılmışsa, kaburgadaki kıkırdaklar - | zarlardan kaçmamış olacaktır ki — mareşal | 1 . biL b e Si istenilen şekle sokularak Tarihten sayfalar: SA Padişah deli İbrahimin — önünde bir münakaşa — * * * Fazlı paşa padişahın emrile memleketin felâkete Bi sürüklendiğini sadrazamın yanında da tekrardan çekinmemişti. Fakat yine o padişah münakaşanın sonunda doğruyu söyleyen Fazlı paşanın hapsini irade ediyordu öi Sultan İbrahim Osmanlı tahtına ©- turduğu zaman yirmi beş yaşında idi. Padişah olmadan evvel kendisine ba- kan doktorlar onda akıl hastalığı oldu- ğunu görmüşler, tamamen iyileşmesi imkânsizlığını (görüslöü hadtalığın şid detlenmemesine çalışmışlardı. Dördün- cü Muradın - saltanatının sonlarında şehzadelerden ikisini öldürdükten son- ra onun da vücudünü kaldırmaya te- şebbüs etmesi kendisini ziyadesile ür- küttü. Hastalığının ziyadeleşmesmesi- ne sebep oldu. İbrahim bu vaziyette padişah o- lunca Valde Sultan - idareyi ele aldı. Valde Sultan bir taraftan hükümet iş- lerile, diğer taraftan oğlunun tedavi « sile uğraşıyordu. Bununla beraber he- kimlerin bütün gayretleri boşa gidi - yor, iç sıkıntısına bir türlü çare bulu- namıyordu. Doktorlardan ümit kesilince üfü - rükçülere baş vuruldu. Cinci hocanın saraya çatmasının sebebi bu idi. Cinci hoca nefesinin keskinliğinden ziyade cerbeze ve talâkati ile şöhret bulmuştu. Gariptir ki ilk nefesi hasta üzerinde iyi bir tesir yaptı. Sultan İb- rahim o geceyi rahat geçirdi. Artık baş- ta Valde Sultan olmak üzere berkesin, bütün saray mensuplarının yüzü gülü- yor, bu muvaffakiyet, Cinciyi ikbal - den ikbale koşturuyordu. Sultan İbrahim halinde biraz iyilik görünce saltanat işlerile meşgul olmi- ya başladı. Ancak zamanı karışık ol- duğu için bu hal âsabı üzerinde tesir yapıyor, bozuk âsapla yaptığı — işler, ve verdiği emirlerle işleri büsbütün ka- rıştırıyordu. O zamanda sıhhatli adam- lar yok değildi. Memleketin iyiliğini isteyen pek çok adamlar vardı. Fakat © gibilerin sözleri tesirsiz - kalıyordu. |J. hoşaflar içildi. Sıra söze, sohbete Müsahip Damat Fazlı Paşa da onlar -| Cdi Tam bu sırada Sultan İbrahim — dan biri idi, Fazlı Paşa Rumeli muha-| g. Arâzamın sözünü kesti Fazlı Paşaya — fazasına gönderilen askerle - birlikte| göndü. Kendisine verdiği malümati — gitmiş, o vazife dolayısile memleketin (ekrar eylemesini emretti. Fazlı Paşa, — dertlerile karşı karşıya gelmişti. İşini Rumelinin harabiyetini, küffarın Boııi bitirip İstanbula dönünce keyfiyeti pa- neyı istilâsını tafsilâtile anlattı. ç dişaha bildirmeyi, vatanı uğradığı te-| © yakte kadar ortalığı süt lımın' Ş zepzüp ve keşmekeşten kurtaracak göstermek, kocaman bir şehri bir köy tedbirler alınmasını tavsiye etmeyi|kadar küçültmek itiyadında olan Sad- faydalı buldu. O zaman bu işleri an-/çâzam bu sözlerden fena halde sıkıl. — cak saltanat — makamı yapabilirdi. | 1 Şu kaçamaklı cevabı verdi: 4 mes'uliyet de doğrudan doğruya hü-| — (Padişahim! Bunlar göz büyük', kümdara râci bulunuyordu. lüğü edip cüz'? umuru kabartıp orta- Filhakika İstanbula dönüp te Sul -İliğa vehim ika etmekle kendulara — tan İbrahim tarafından huzura kabul hayırhah dedirtmek isterler. Serhad İ olunduğu gün gördüklerini, işittikle- | Jâmiyede küffar ile muharebe Şi rini birer birer anlattı. Düşmanın Bos-| SImuş değildir. Kâh galip kâh mağlüp | nanın bazı yerlerini aldığını söylemek- | Junagelmiştir. Bosnada olan vezirle- ten de çekinmedi. Padişah bunun üze- | imiz bir iki kale kâfirden aldılar. Küf rine: «Yal Vezirim dedi ki Bosna hu-| far cemiyeti ile gelip bir miktar - tecâ: dudunda bir iki palanga ile kilise al -| yüz eylemiş. Vafir asker ve biraz üme- — Sadrazam ü tTeyan ettiğinden haberdar olmakla be- raber herşeyi olduğu gibi söyliyebile- cek,hiç bir şeyden perva etmiyecek bir hilkatte idi. Sultan İbrahimin bu sualine teredüt etmeden : » — «LAlanın müvacehesinde de söy- — lerim.» Dedi ve mesele de o günlük öyle — kaldı. e| Sultan İbrahimin bu sözlerden epiy- — ce canı sıkıldı. Hususile bir çok yerleri düşman alırken Sadrâzamın işi pek su- dan göstermesi yüreğine işledi. Heı; 4 iki veziri yüzleştirmek, ve o sayede hakikate muttali olmak fikriyle bir zi- yafet tertip ettirdi. Sadrâzamla Damat Fazlı Paşayı davet etti. Yemekler yı . dılar, evvelden kâfirin imiş. Bu senin|ya ve serasker gönderilip — istirdattan — söylediğim söz ne güna sözdür. Bu ke-| onra ecnebi memalil Padişahımıni Tâmı lâlamın yanında söyliyebilir mi- sin?» dedi: Fazlı Paşa işlerin sarayda nasıl ce- hayır duası ve himmeti berekâtile bu.— 4 bat ederiz ve Rumeline selefinden zi (Lütfen sayfayı çeviriniz) B Hayatta Gördüklerimiz Beni ne zaman nikâh edecek? Badoglio o tarihten itibaren neşretmekte olduğu resmi tebliğlerinde daha ihtiyatkâr bir lisan kullanmakta ve herhangi cephede olursa olsun mevzü harekât bilmeden ön- ce bu harekâtın cereyanına — dair değil, hattâ başladığı hakkında — bile malümat makla iktifa eylemektedir. Harp halinde vermemekte; ancak neliceyi ve harekâtın cereyan tarzını —bittabi - mübalâgalı bir tarıda— bildiren mufassal tebliğler yaz- (**) Bu misalden de istifade ederek bu mevzuda söyliyeceğimiz en son söz şudüur: |buruna takılmaktadır. Mevcut bir buruna istenilen şekli vermek bilhasın çok kolay olmuştur. Bu son #melive bir saat bile sür- memekte, iz bırakmamaktadır. » Eatetik cerrahinin ilerlemesi bir sürü has- talıkların da tedavisi çarelerini temin ede- cektir. Bir taraftan çıkanlan sinirler vü - cudün başka taraflarına aşılanabiliyor. Ni- llrkim son zamanlarda yüzünde felç olan bir adamın sinirleri de ilmek suretile İbu Anza tamamile izale edilmiştir. Ve ba- caktan alınan âsâp dimağın harekâtına ta- mamile itsate başlamıştır. Kırmın saçlı, çilli yüzlü — bir yahudi kızı, dertli dertli anlatıyor: Üç seneden beri bir Türk genciyle sevişiyormuş. Hergün, bu hafta nikâb — olacağız, ge- lecek hafta nikâh olacağız diye bekle. miş. Nihayet günün birinde öğrenmiş ki, sevgilisi evli. İki de çocuğu var. Ayrılamıyor. Bu gizli sevgi yine yü- rüyor, Fakat 6.. ay evvel erkeğin ka. rısı işi duyuyor. Ve tabii kıyamet de ko- Puyor, Bir tercih teklif edilince erkek evi- ne dönüyor. O taraf sükün buluyor. Ama, burada da zavallı kırmızı saçlı yahudi kızı bilmez tükenmez bir üzüne tü içinde çırpınmakta, Bu yetmemiş gibi şimdi de — du; yor ki, sevgilisi dışarı vilâyetlerin rinde bir iş bulmuş karısını çocuklarız alıp gitmiş. Hâkim son olarak ne istediğini s0 du. ©. göyri şuuri bir halle: K — Beni ne zaman nikâh edecek?i dedi.