8 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Uzak Şarkın mukadder atını elinde tutan adam Yeni Japon Başvekili Hirota kimdir? Bir taşçının oğlu olan vebir adada sazlardan örülmüş bir kulübede dünyaya koyu bir Bir taraftan Uzak Şarktaki sulhun se lümeti, diğer taraftan Japon sermayedar hbğının ve Japon temel yasasının hayatı, * Japonyanın bugünkü başvekili Koki Hi - Potanın eline verilmiş bulunuyor. Hiröta Japonyada ifrata sapan azgın kuvvetlerin dizginini ele alarak Japonyanın hemi iç, hem diş siyasasını mutedil yolda yürüt - meğe çalışacak. Bu yüzden Hirotanın şahsiyeti, siyaseti, | düşünceleri, prensipleri bütün — dünyaca | merak edilen bir mahiyet almış bulunu - yor. Hirotanın başvekilliğe getirilmesi Ja - ponyada umumi bir sevinçle — karşılandı. Dabilde ordu reisleri, sermayedarlar, mil- liyetperverler ve hariçte eecnebiler Hirota- nin iş ba gelmesinden memnun oldu- Jar. Bütün Uzak Şark, türlü türlü tehlike- lere rağmen rahat nefes aldı. Sebebi, Hirotanın kendini her hangi bir faırka, bir mektep veya siyasete maletme - miş Olmasıdır. Kendisi gerçi büyük mu - vaffakiyetler kazanmış bir diplomat de - ğildir, fakat büyük hatalar yapmış bir dev- | Tet adamı da değildir. Hirotanın kendisi waziyetini şu şekilde anlatır: «Siyasi mese- | leleri hal için, aklı selimden başka kulla - nacak bir vasıtam yoktur», | Hirota mücadele etmeyi bilen, — fakat | mağlüp olacağı bir mücadeleden çekinme- | min yolunu da bulan bir adamdır. Ona gö re mağlüp olmıyan bir adam taraftar bul. mağa devam eder, mağlüp olan adamın ta- raftarları ise kendisi ile birlikte yıkılırlar, Japonyanın bugünkü başvekili görü - | nüş ve yaşayış bakımından son derece sade bir adamdır. Hayatın bütün güçlükleri o - nun dayanıklı, ve soğukkanlı iradesile çar- | pışarak yenilmiştir. Bu sıfatlar, Japonyada | en büyük hürmeti görür. Fakat bu fazi - | ve Hirotanın letler menfi — mahiyettedir halk üzerinde kazandığı hâkimiyetin sır - | nni ifadeye kâfi gelmez. Onun asıl kuvve- | ti düşüncelerinde ve — kanaatldrindedir. Çünkü Hirota her şeyi doğrultmanın müm- kün ol m kanidir. Hirota bir tek sistem veya siyasete inan- maz. Bilâkis bir meseleyi halle muktedir ©- lamadığı takdirde bunu itiraf etmekten çe- kinmez ve dış meseleleri diplomasi yolile, iç meseleleri kan dökmeğe lüzum göster- miyen ıslahat ile halle muktedir. olabile- ceğine inanır. Japonyada herkesin Hirotadan memnun olmasına sebep budur. danın siyaseti #dumanlı diplomasi» sayıl- dığı halde Hirota hiç bir vakit yapmak için yıkmak lüzumunu hissetmemiştir. Onun acleli Uçi - Müfrit askerlerin de, müfrit sivillerin de — Hirotayı sevmelerinin sebebi budur. Hirota, Japonya, Çin, Rusya ve Ame - yika ile çok iyi anlaşacağına kanidir. Bugünkü başvekil bir taşçının oğludur. Kendisi, Fukuoka ülkesinin Kyuşu adasın- da, sazlardan örülme bir tavan altında doğmuştu. O da, bütün bu ada hâlkı gibi yabancı düşmanı idi. O da gençliğinde müfrit bir milliyetperverdi. Çünkü © zaman Rusya, Almanya ve Fransa, Japonyanın Çinden kazandığı Liatotung — adasını — birakmağa ni İyadan esirgenen imtiyazın Rusyaya veril- elen Hirota vaktile çok llıyetperverdı Hirota İş başında sevkediyorlardı. Japonya, Çinle — yaptığı muharebeden yıpranmış bir halde çıktığı için bu devletlere karşı gelememiş, kendi- sinden isteneni yapmış, Hirotanın 'adası halkı ile harbe iştirak eden bir sürü gençler ednebilere düşman kesilmiş ve ada Ja - ponyada türiyen gizli cemiyetlerin be » şiklerinden olmuştu. Dört yıl sonra Japon- mesi yabancılara karşı hissolunan düşman- hığı kat kat arttırmıştı. Hirota bu sırada ateşli bir talebe idi. Bugün Japonyanın en müthiş gizli cemi- yeti sayılan siyah ejderhanın reisi Mitsuru Toyama o zamanlar bir müddet için Hiro- mnan evinde kalmıştı. Hirota, Toyama ile | birlikte çalıştı. Hirota tahsilirli tamamlayıp diplomasi hayatına girmek istediği zaman arkadaşı 'Taoyamanın reyini sormuş, © da kendisine 2 cevabı vermişti: — Ben hem diplomasiden, hem siya - setten tiksiniyorum. Fakat yabancıların fe- na tesiri ile savaşmak için bu iki mesleğin birine girebilirsin! Demiş. bunun üzerine Hirota da Tokyo | üniversitesine girerek çalışmış ve harici - Hirota, memuriyet hayatın- Londra, Felemenk ve ni -| yeye girmişti. da Vaşington, hayet Moskovada bulundu ve bütün görüş ufku açıldı. Onun garp âleminde geçirdiği pzun Ömür, milliyetperverliğinii ifratını da giderdi. O kadar ki Hirota Moskovaya elçi tayin olunduğu zaman Japonya ile Ruayayı barıştırmak — için elinden geleni yaptı. Kendisi bir aralık Rusyada bir sui - fakat bu hâdise de tesir yapmamış ve özür dileyen Ruv |abu çeşit teşebbüsler bir memlekete mün- hasır değildir. Her yerde vuku bulabilir.» demişti. Hirota Rusyada bulunduğu sırada Rus- ya ile bir ademi tecavüz paktı imzalama - a taraftar olduğu halde memlekete dön- düğü zaman harbiye nazırı Arakinin bu - na muhalelet ettiğini anlayınca evvelâ hu- n kasta uğramış, üzerin » ni başarmayı ileri sürdü. Şimdi diplomatların kafalarındaki istif- ham şudur: Hirota Japonyanın hayatında milli bir buhran vücuda getiren müfrit kuvvetleri de uslandırabilecek ve Japonyanın beynel - milel meselelerini halledebilecek mi? Hayatta bu çeşit imtihanlarla karşılaşan adamlar pek azdır. -GÖNÜL İŞLERİ adamı başımdan nasıl defedebilirim ? Sırnaşık Erkeklerden Nasılkurtulmak -Mümkündür? «Uzaktan uzağa ailece tanıştığımız bir genç var. Sevimsiz, sırnaşık, aptal — bir şey. Benimle evlenmek istedi, red- — dettim. Ailemden istedi. Razı olmadım. Fakat bir türlü arkamıı bırakmıyor. Be- ni nerde görse arkama takılıyor, fırsat Herkese de söyküyormuş. düşüyorum. Bu bulursa yavıma sokuluyor. benimle — nişanlandığını ök müşkül vaziyete Bu genci bir defa polise teslim kâfidir. Ondan sonra bir daha arkanı- za takılmağa cesaret edemez. defadır başka bir kızla gör nu katdeşime açmak istedim. kırmaktan korktum. Fakat bu halin de- v şanı bozdursam doğru olur mu? ber bulunduğu kız akrabası olabilir, es- ki bir arkadaşı olabilir. rarla kardeşinirin bayatını bozmayınız. Nüveyre Sarkıntılık etmek kanunen yasaktır. ediniz * Kız kardeşimin — nişanlısını bir kaç orum. Bu- Kalbini amına da gönlüm razı ölmüyor. Bu ni İlhan Eyi tahkikat yapınız. Gencin bera- Acele ; bir ka- TEYZE ı| Hauptman Nasıl Tanındı ? ı |dut işlerini halletmeyi, sonra muahede işi- |tr. SON POSTA HAUPTMAN NASIL ÖLDÜ — İdamda resmi şahit olarak bulunan bir Fransız gazetecisinin intibaları Doktor Condon anlatıyor * * 4 «Bu sefer telefondaki haydu- l tun sesi değişti. Yanında birisiy- le konuşuyor, İtalyanca bazı söz- ler kulağıma geliyordu. Şivesi Bir Alman şivesiydi.» Bundan evvelki kısımların hulâsası Doktor Condon Lindberg'in çocuğu- mu çalanları bulmak istiyor. Gazete ile bir mektup neşrediyor ve cevap alıyor. Caniler bu sefer 70 bin dolar istiyorlar. Dokter Condon Lindberg'in evine gi- diyor. Geceyi çocuğun kaçırıldığı öda- beşi; Ben derhal boş beşiğin önünde eğildim | ve yemin ettim: &Allahın izniyle bütün ve hattâ icap ederse günlerini de çocuğun bulunmasına fe- 'da edeceğim..» İki iğne Ertesi sabahın sekizinde uyandım, bir taraftan giyinirken, diğer taraftan İdü odayı gözdün Geçirmeğe” İoyül » dum. Güzel güneşli bir oda idi. Gayri gayretimi ömrümün son |verilmesi, kendisini, ümitten İtiği göz |hayatını Çalıman çocuğun dadısı vak'adan sonra Avrupaya giderken vapurda ihtiyari elim beşikteki yastığa gitti. Ve birden bire madeni bir cisme çarp- . Yorganı kaldırdım. İki kancalı iğ- e... Bu iğneleri uzun uzun tetkik et- tim.. Yorganı şilteye — tuturmuşlardı. Vaziyetlerini tesbit ettikten sonra ak- hma bir şeyler geldi.. Ve iğneleri ora- dan çıkararak cebime soktüm. Bundan sonra odayı tetkike koyul. dum., kalın halıların üzerinde, ayak izleri vardı. Bu izlerin muhakkak surette haydutlara ait olması gelmemekle beraber — onları takip et- tim. İzler beni doğu tarafındaki pencere- ye getirdiler. Çerçevede sol el ile yapıl mış bir iz vardı. Bu iz öyle bir yerde idi ki, çocuğu çalan haydut onu sağ e- lime almış bulunursa, pencereden aşa- ğıya inmek için sol elini başka bir yere imkânı yok tutturamazdı. Oyuncakların manası Sonra araştırmalara devam — edince dolapta yavrunun oyuncaklarını bul- dum. Tahtadan yapılmış bir fil bir de- ve, ve bir aslanı karşıma alıp ta yerde tetkik ederken kapı açıldı içeri Lind- berg girdi. 72 yaşındaki bir ihtiyarın çocuk ©- yuncaklarile oynadığına hiç taaccüp etmedi, — Doktor, kahvaltı hazır, dedi. — Oyuncakları yanıma alabilir mi- yim. — Tabii. Niçin bu tahta oyuncakları yanıma |yanlar kendisini birdenbire iskemleye Tâzım | — Pariste çıkan Paris - Soir gazetesi -| nin Amerika muhabiri Par Lester T- lotsehko Hauptınanın idamında res - mi gahit olarak bizzat hazır bulunmuş- tör.intibalanti gazetesine şöyle anla- tıyor: Terenton, 4 — Hauptman hakkın- daki hüküm nihayet infaz edildi. A dalet yerinii buldu sözünü sarfetmeğ: dilim varımıyor. Hauptmanı bir an için suçlu olarak telâkki etsek - bile, cezasının merhametsizce, ve ağır ağır hüsra -! na sevkederek insafsızca ölüme sürük- lenmesi de, Amerikaya has garabet - lerdendir. Vak'ayı başından — sonuna kadar takip ettim. Gözümün önüne bir zenci tarafından bulunan, parça parça olmuş çocuk geldi. Mağdur an-|” ne ve babanın elemlerine iştirak ettim. Fleminktondaki muhakeme da, şahitleri dinledim, maznunun ken- di'aleyhindeki delilleri çürütmeğe ça - balamasına şahit oldum. .Fakat bütün bunlar bir insanın ayni suçtan dolayı | mütcaddit defalar öldürülmesi için kâ- fi sebep değildir. Zira, adalett eziyet olmadığı gibi kısas da hiç değil- zarfinda Hauptmanın çek- ne getirilsin, bir adamın yanet etmek maksadiyle, o- na çektirilen azap ne ile kabili teliftir? Adaletle mi? Hiç zannetmiyorum. Bu derece garip bir adalet, adalet ol - maktan çıkar ve ölümü bile der.. Beşert vicdan için, adaletin, caniyi, öldürülen zavallı kadar acınmağa de- ger bir vaziyete çıkarması, ve cezayı da yeni bir katil haline getirmesi ayıp- tır. esnasın - en maksat işkence ve telvis e- Hauptman kendisine hâkim Idamı seyredeceğimiz küçük odada küçük bir kapının arkasından ayak sesleri duyduk. Kapı açıldı. Tek bir in- sanın geçeceği bir geçit.. Evvelâ iki gardiyan içeri giriyorlar. Arkaların - da Hauptman onları takip ediyor. Yı- kılmış, korkudan ezilmiş bir insan öreceğimi tahmin etmiştim. Hayır Hauptman bir metre önümden geçti, sakindi. Yüzü bembeyazdı. İki günlük bir sakal yüzüne biraz esmerlik veri- yordu. Tabit adımlarla yürüdü. Gardiyan - lar kendisini tutmağa lüzum. görmü - yorlar. İçeriye her hangi alelâde bir ye- re girer gibi girdi. Doğruca iskemleye yürüdü, oturmak için dâni gardi - oturtup derhal elmi ayağını buğladı | lar, cellât — o sırada başma miğfer ge çiriyordu. Pantalonunun dizleri patla- mıştı; derhal dizinden yukarı sıvadı lar ve ikinci elektrodu yerleştirdiler. Cellât gayet tabii bir hareketle elini SİMYE D d üaüi . Hauptman'ın son resimlerinden biri elektrik koluna götürdü. Hafif bir o- ğgultu duyuldu. Miğferin içinden, al- nından yukarı doğru mavi bir duman çıktı . Miğfer hafifçe terledi ve donuklaş - tı. İskemlenin kolunda duran - elleri bu esnada kıpırdamadı bile. Cereyan © kadar şiddetli geçti ki ölmedi « ğini anlayanmadık. Arkasında duran iki kısık papas İsesle dualar okuyorlardı. Artık hiç bir ses duyulmaz — oldu. Doktorlar ilerlediler. Miğfer Haupt - manın başından kaldırıldı. Ortalığı kı- zarmış et kokusu istilâ etti. Doktorlar muayene için yanına sokuldular.. Doktorları hükmü Doktorun biri mahkümun paklarını kaldırdı. Kalbi. sonra.. Hauptmanın öldüğ bildirdi. Kolları sarkan cı—qdı iki ki - şi, başka basık bir kapıdan çıkarırlar- ken, biz de içeri girdiğimiz gibi ikişer ikişer dışarı çıkıyorduk. «Oğzlum masumdu..» Ölüm haberi kendisine verildiği za- man Hauptmanın annesi: — Masum bir insan nasıl öldürüle - bilir? diye ağlamağa ve bağ başlamıştır. Hakikat anlaşılınca iş ten geçmiş bulunacak. Bir kaç gün ev- vel artık kurtuldu sanmıştık. Hauptman, çalışkan - bir çocuktu sert değildi. Küçükken bile arkadaşları- nin zorlu oyunlarına iştirak etmekten hoşlanmazdı. Amerikaya gittikten son- ra muntazaman mektuplar yazarak, annesine, karısına ve çocuğuna dair şefkatini bildirirdi. Ailesini seven bir insan bu cinayeti işleyemez. Karısı ne diyor? Hauptmanın karısı - ise büyük bir yorgunluk içindedir. Ve etraftan ku- lağına fısıldanan bir sürü teselli sözle- rini işitmiyerek dağınık saçlı başını iki tarafa sallayıp: — Rişar, masumdu. Haksızlık ol - du, telâfisi imkânmz bir. haksızlık ol « du! diye inlemektedir. göz ka- Ve ünü resmen dinledi. < —mezrr ee aldığımı anlamadığını gözlerinden n-l kuyunca: — Böyle bir aslan oyuncağa malik çocuklar yüzde bir ihtimal ile mevcut olabilir. Fakat ayni zamanda böyle bir asinla böyle bir deveye malik olanlar ancak binde birdir. Ve şu üç oyunca- ga birden sahip olanlar ise her IıııkltJ ço knadirdir. Linabergin, oğlunun bu hayvanla - rın ismini nasıl telâffuz ettiğini sor - itan. B yavrasmmmgakllrie vekir Ben sözüme devam ettim. — Eğer haydutlara rastgelir de ço- cuğu görmiye muvaffak olursam, bu oyuncakları önüne sererim ve isimle - rini tekrar ettiririm. Ve bu suretle ço- a çabucak tanırım. Haydütler - se: nin oğluna benziyen başka bir çocuk karşıma çıkararak beni aldatamazlar. | Şu kancalı iğneleri de beraber götü « receğim, Bir haydut karşıma çikar da bu-işi ben yaptım derse.. Çocuğu ya- taktan çıkardıktan sonra yorganı şik teye bunlarla İğödlediği için — iğneleri tanıyamamazlık edemez. Bu suretle. — Bu iğneleri nerede gördün diye sorduğum Zzaman doğru cevap verirse, hakikt haydutla konuştuğumu anla - rım. 3, Parmak izleri" Müteessir kolonelin kolundan tut - tum. Beraberce çocuğun odasına git- Üle pencetedeki potmök irlerini göz - terdim. Kahvaltı ettikten sonra Lindberg ile Colonel Brechinridge beni bekle - mek üzere bir odaya çekildiler. Bu işte Lindberg ile karısını temsil edebileceğime — dair, ikisi - tarafından imza edilmiş mektubu aldım. Canile - Yii: söyledikleri işekilde güöeteye (Pa> ra hazırdır) ibaresi de yazılacak ve İY.F. Condan ismimin ilk harfleri olan Yafsie bu ibarenin altına imza olarak atılacaktı. ( Arkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: