20 Şubat 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

20 Şubat 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ Bu sözleri anlatan veâ(;ı okunduktan sonra Osmanlı devletinin hemen batmayıp birkaç asır payedar oluşuna hayret etmemek kabil değildir Yazan:ı Mehmet Zekl “lan hazinenin kapılarını açtmış, onu tam -| © kârdanları iş başına getirmesini | llta uğruyorlar. En- nihayet — menfaatleri v Omuhtel . olanların teşebbüsile haraketlerini İhırmış, zengin olmuş olanlar öldürülüyor- Tarihten | Sayfalar Üçüncü Muradın cülüsile hafiften baş- | hiyan yolsuzluklar, devlete unutulmaz hiz- metler eden Sokullunun elim bir surette ölümünden sonra daha ziyade çoğalma- Üa başladı. Hattâ zaman geçükçe devle - tin bakasından ümit kesilecek haller bir - birini takip etti. Hâlin vahametini nurlu dimağları ile görenler telâş etmeğe baslı - yor, anu yuvarlanmak üzere olduğu uçu-| gumdan alıkoyacak tedbirler tavsiyesinden geri durmuyorlardı. Fakat hayırhahane ih- | farları ne dinliyecek kulak, ne de men - fastlerinden cüz'ice fedakârlık edebilecek erbabı insaf vardı. İhtiras; ihtirası, felâket le felâketi takip eyliyordu. Hele dördüncü “Murat ve dördüncü Mehmet rüştünü isbat etmemiş, yal - Riz saltanat işlerinde değil, husust hayat- Jarında bile başkasının yardımına muh - taç bulunmuş olanların, aralıkta saltanat süren İbrahim gibi şauru muhtel hüküm - darların zamanları cidden korkunçtu. Ha- miyet erbabı kan ağlarken muhterisler, lâ- ğeye konmuş kargalar gibi, şahsi menfaat- | ler peşinde koşuyorlardı. Herkesin gözü Bazinede idi. Bir türlü doymak bilmiyen ç kurtlar etraftan, meşru, gayri ele geçirdiklerini murdar midelerine indi - riyorlardı. Boşalan hazineden alacaklarını alamıyanlar ise ihtilâlden ihtilâle kosu -| yorlardı. Tarihin barimine atledilecek kü- gük bir nazarla orada bütün bu fenalık Tarın en büyük memurlar tarafından teş - wik edildiğini görmemek kabil — değildir. Fenalığın menbami keşfeden Tarhuncu Ahmet Paşa gibiler müşkülüttan müşkü- meşrü ayatlarile ödüyorlardı. Cahil olmakla beraber hazineyi koru - Mmak istiyen İbşir Paşa da bu yüzden öl -| Billnür idi- Aralırında büel'olan' şid. | B rekabet -ve münaferet Üzerine mem: aati haleldar olanlarla birleşmek suretile Şakibini ortadan kaldırdıktan sonra mev - küni isaal cden Murat Paşa, hizmeti ge - igenlere mükâfat namı altında zaten boş o- | takır ettikten başka atiyen düzelmesi im-| lünını'da bırakmıyacak bir hale getirmiş- B. İbşirin zulmünden ve işlerinden şikâ - yet edenler bu defa onu aramağa, ve ye- ni sadrüzamdan daha ziyade şikâyetlerde bulunmaza başladılar. Bu zamanlarda en ziyade müşkülât çe- ken maliye nazırı demek olan defterdar- Tardı. Onların maruz kaldıkları en hafif muamele dayaktı. Ulüfelerini, istihkakla - gn alamıyan askerler, ekseriya sipahiler | tarafından konakları taşa tutuluyor, em - wal ve eşyadan kolaylıkla nakli kabil o - lanları yağma, götürülemiyenleri de tah - Ktip ve ifna ediliyordu. Arada işler kanış - 'du, Emir Mustafa Paşalar, Moralı Musta - fa Paşalar hep bu süretle asilerin ellerin - «de can vermişlerdi. Murat Paşayı istihlâf eden — Süleyman Paşa bu şeraitle devlet gemisini yürütmek kabil olamıyacağını, neticede islâfı gibi başını cellâdın binrnan elinden kurtara: yacağını anlayınca çekilmek istedi. Fa etrafında bulunanlar onun bu makamdan Uzaklaşmasını istemiyorlardı. — «Bir halim | 've mülâyim ademdir. ricamızı def'e ve ber- veçhi istiklâl hal lü akde — istediği gibi “İnafi ile safalanuruz» diyorlardı. Jsağına kezalik münasip zabit Sadrazam Bağırdı: “Bize akıl ve tedbir değil, hazineye para verecek zengin memur İâzım!,, makamda bir kalıp fersude gibi — dursun fitkı retk umuru nihai bizim elimizde ol - sun devletten hissement olduğumuz me - Koda - manların böyle söylemeğe hakları - vardı. Çünkü Süleyman Paşa Sehlülmehez | nülkcanip» bir adamdı. Onların bir dedi iki yapmaz, 6 meyanda kendi şahsi me nafiini de teminden geti durmazdı. O za- manm tam manasile halini, bu sadrı âli - nin meslek ve şıarını tarih —sahifelerine giren bir vesika gösteriyor. Bu; bir mülâ. kattır. Süleyman Paşa ile meşhur Mimar asım Ağa arasında geçmiştir. Pek kıy - metli olan bu vesikayı kaydelireden evvel Kasımın yalnız zevki selim sahibi bir mi - mar değil, fakat hakkında bir söz götür - mez İetanet ve nur ile dolgun beyinli bir zamdır. Zaten memleketin yüksek ve na- muslu simalarını hakkile tanıdığına, — ve yaralara merhem solmak istiyen — kıymetli bir vücut olduğuna bu mülâkattan başka Köprülüyü sadarete getirmesi ve bu ha - reketile devleti, yuvarlanmak üzere oldu- ğu uçurumdan çekip kurtarması teşkil e- der. İşte vesika: *Hukuku sabıkaya riayeten bir gün tenhasında «behey devletlü — ortalığın hali malüm iş görmeğe bir hoşca şuru etseniz» dedi. yim bilmem» dedi. «Ocak ağalarından Kara Hasan oğ- lu Hüseyin ağayı kale alıp Bodur Sü - leymanı kul kethüdasi eyle niçeri efendisi edüp taklili neferat ve zaptı mahlülâta şuru eyle ve sipahi o- koyup Parmaksız Hüseyini taşra yolla vesair ocakları dahi taklil eyle tashih edici a- - |damlar istihdam eyle, Sarı Aliyi defter. dar eyle umuru maliyeyi zapt ve nice umuru nafıa talim eder deyu sergâre gölürecek on kadar adem yad eyledim. İzkarıaczedip: *Behey Kasım ağa bu ademlerin — iş cüz'i ve külli umurda reyimize müracaat eder, ç ——— a— Ba çarpıktılar. Fakat ayaz iyi tarafın -| dan esmiş olacak ki, hepsi de bellerini doğrulttular. Bir diğeri, Bayan Şerife: — Reva mıdır bu? diyor. Reva mı- dir bu? Üç çocuğumla muhacirlere döndüm. Herşeyden geçtim: Mühür- ler bir kaç gün daha kaldırmazsa he- pimiz kirden döküleceğiz. Çünkü evi-| mizden çamaşırlarımızı bile alamadan çıkarıldık ! Hele Bayan Memnune, alınan bu tedbirlerden hiç memnun değil : o bildiğini ben de bilirim. Lâkin bu man - sıbların her biri bir ejder ağrındadır, — Bunlar evleri mi koruyorlar, yoksa insanları mı? Bir türlü anlaya- madım, gitti! diyor. Bütün dertleri dinleyebilmek — için orada en az bir hafta kalmak lâzım: Hep bir ağızdan ve habire söylüyor- |? lar. Ayrılırken, içlerinden birine, kağın adını sordum: — Hacı İzzetpaşa! Dedi. Anlaşılıyor ki, eski paşaların, sade isimleri değil, sokakları bile yıkılıyor! 80 - Jazle kudretim kafa sahibi olduğunu da ilâve etmek lâ-| *Ben de hayrette kaldım ne işleye- falanı ye -| SON POSTA SON DAKİKA Hollandada Birffopferans “Devrimizin En Büyük Kurucusu: Atatürk,, Lahey, 19 (A.A.) — Türk - Hollanda dostluk cemiyetinin geçenlerde tertip etmiş olduğu süvare fevkalâde rağbet bulmuş ve Hollandanın yeni Türkiye hakkında ne derin bir muhabbet beslediğini göstermiştir. Genç cumuriyetin akıllara durgunluk verecek inkişafını hususi bir alâ - hielıtlıim olan doktor Van Hentsz kalabalık ve müntahab bir hazurun önünde «Kamâl Atatürk ve İstiklâl mücadelesi» nden mülhem bir konferans vermiştir. Konferansçı Kamâl Atatürkün teşebbüs ve - tesiriyle gerçekleştirilen muazzam ve cür'etkâr eseri izah etmiştir. Doktor Van Hentsz. Atatürkün ilhamiyle yapılan eser karşısında duy - duğu hayranlığın ve hürmetin ne kadar derin olduğunu tebarüz — ettirmiş 've Atatürkü devrimizin en büyük kurucusu telâkki ettiğini söylemek su - 'retiyle hazurunun birden alâkasını uyandırmıştır. Balkan Konferansında Bulğaristanın Antanta Girmesi İşi Görüşülecek Belgrat, 19 (A.-A.) — Bulgar kralı Boris Naip prens Pol ile uzun — bir 'görüşmeden sonra hususi trenle Sofyaya hareket etmiştir. yoktur. — Hâmilerinden havfederim ve bu tarif ettiğin ademler - den — vesair müstaidürütbe — olanlardan birini tenhaya çağırıp mükâlemeye ka- Havas ajansının öğrendiğine göre, — Bulgar kralı Boris, Yugoslavya kral naibi prens Pol ve Yugoslavya başbakanı Milan Stoyadinoviç, Bulgarista - nin Balkan antantına muhtemel iltihakı meselesini müzakere etmişlerdir. Sofya, 19 (A.A.) — Havas ajansının muhabiri bildiriyor: Buradaki ih- tisasat, önümüzdeki Balkan antantı konferansında Bulgaristanın bu antan - ta girmesinin tetkik edileceği merkezindedir. Diğer taraftan Dr. Tevfik Rüştü Arasın Utro gazetesine olan beyanatı da bu ihtisasatı - kuvvetlendir- mektedir. Rus - ]ap_o_r; İhtilâfının Halli İçin İngiltere Teşebbüslerde Bulunuyor dir değilim. Hâlâ hizmetimde kârsı - zünn casusları vardır, anlar — tarafın- dan ahval düyülüp — filhal bir bühtan -|ile beni belâya uğradırlar. Etrafımda beni mahsur eden casuslar daima o de- diğin ademleri — yanımda zemmükadeh edüp kabayihini söylerler, bu suretle | nice takarrüp edeyim dedi. Ben dahi gördüm ki başına dermanı yok Behey efendim işe yaramayan ade - mi kimse zemmetmez İlisanma almağa bile tenezzül etmezler. Hademei dev - let korktukları adamı zemmederler. Siz |birer hakimâne sıfatla bunları — takrip etmeğe ve ejder sandığınız surette mu- azzamatı umuru devlet olan sahabı me- salihte hiç bir işde kâdir olamaz siz ba- | ri Derviş paşa merhum — kethüdası ki |defterdarlıktan henüz mazül oldu. Bir müdebbir ademdir. anı tenhaca miri ahvalini — bilür sor. Vukufu azimi var âkil ademdir dedim. Halk anın için ayyaştır. derler. Nice |hemsohbet olayım ve hem ağniyadan i- ken sureti iflâs gösterip bezlü hedayâ | ile takarrüp muameletin etmez nef'isiz yere niçin konuşup müttehim olayım dedi. Köprü kasabasında sakin Tarab- hastan Mmazül Mahmet paşa vardır ge- |türüp ileri çek kaymakam ile müşkülât umurunuz tesviyesine el kifayet eder dedim, | — Behey adam her vardığı yerde hüs- nü sülük edemeyip gavga ile azlolu- nan mü'lik ademi bana sevkedersin a - nı getürüp işe komağa istidat kesbede- cek kadar levazımı görülür harçlık ve- rilür biz şimdi idü hedayâ tedarikine şu kadar male muhtacız bana — sevke-| dersen şöyle ademleri — sevkeyle ki ken - dulerinden acaleten bir miktar nukudu imdadi mutasavver ola böyle tenkü va- kitte aklü tedbiri ve kuru söz taallüka- sı me işimize yarar bizden söz istemez- getür | Tokyo, 19 (A. A.) — İngiltere büyük elçisi Bleve, Japonya - Sovyet Rusya hudut anlaşmazlığı ve bu sebeple bu iki memleket arasındaki mü -« nasebetlerin gergin bulunmasile alâkadar olarak, Japon dış işleri bakan' vekilini ziyaret etmiş ve kendisinden iki devlet arasında muallâkta bu- lunan meselenin bugünkü vaziyeti hakkında malümat rica eylemiştir. Japon dış işleri bakan vekili verdiği cevapta, Japon hükümetinin bu meseleyi üçüncü bir şahsın araya girmesi şartile teşkil edilecek bir hudut komisyonu ve bir Şark hudutlarını tahdit komisyonu ile hallet « mek niyetinde bulunduğunu bildirmiştir. Tahsil Görmüş Bir Kızın .» A . Şikâyeti aBen İstanbul mekteplerinde tahsiı BŞ görmüş taşralı bir kızım. Tahsilim bi - ğ tince ailemin bulunduğu — şehre gittim. Burası bâna dar ve kat Ü. Kadınlar gözümde kü bayağılaştı. Kendimi büyük gördüğüm fg için değil, fakat dilime uygun kimse bu- lamadığım için yalnız kaldım. Kendimi pnutmak için bir müddet kitaplara dal- dım. Fakat bu da beni hayattan uzak- Taştırdı. Kabuğum içine gömüldüm. A- rada sırada talipler çıkıyor. Şehrimize gelen, kendilerince istikballeri — parlak gençler, biraz benim tahsilime, »biraz da bâbamın parasına özenerek benimle evlenmek istiyorlar. Fakat ben bu a « damları tanımıyorum. Tanımadığım ve beğenmediğim bir insanla da evlen » mek istemiyorum. Nihayet geçen akşam kendi kendime düşündüm. Benim halim ne olacak? Ben tahsilimin kurbanı mı olacağım. Bütün hayatım bir rahibe gibi bu odanın dört duvarı içinde mi ge « çecek? Benim yaşamak hakkım — yok okumaktan bu kadar zevk alan bir kız, artık kendisine başka bir eğlence ara» mağa muhtaç değildir. Yalnız oku » makla iktifa etmiyerek biraz da yaz « mağa heves ederse hayatındaki yekne- saklık ta zail olabilir. Şehirdeki skantılı. bayatı gidermek için de yaz mevsimlerinde İstanbula ge- Kip bir iki ayı burada geçirmesi kendisi için çok faydalı olur. * Ankarada A. C, ler deyu cevap verdi.» Mehmet Zeki ——— Karakösede soğuktan 4 kişi öldü Karaköse, 19 (A. A.) — Bugün öğrenildiğine göre Dahir geçidinde şiddetli bir tipi yüzünden dört yol- cu ve dört koyun iki gece dağda ka- larak boğulmuşlardır. Hollanda da silâhlanıyor La Haye, 19 (A, A.) — Hollan - da saylavlar meclisi silâhlanma bütçesini yirmi dokuz reye karşı alt- mış reyle tasdik etmiştir. Mmuş, nihayet araya hissi sebepler de gi rince sinirleriniz. bütün bütün bozul - muş. Bence her şeyden evvel sinirleri « beslemeğe ihtiyaç vardır. Meselâ balık* Mmiyet verirseniz bir müddet sonra si * Çalıştığınız dairede ciddiyetinizi mu- bafaza ediniz. Zaafınızı kat'iyyen his * settirmeyiniz. O erkekten iltilat gör * medikçe siz de lâkayıt görününüz, * mu? İşte © gündenberi rahatsızım, muz - taribim, hastayım. Ailem derdimi anlı- yamaz, sevdiğim bir arkadaş, bir dert ortağı yok ki, derdimi ona anlatayım. Çok üzülüyorum. Sizi bir dert ortağı almak istedim ve onun için size yazdım. Nasihat — ve fikirlerinizi — istemiyorum. 'Çinkü vöreceğiniz cevabi tahuliin edi » yorum.» Trabzon: Sabiha Bu kızın vaziyeti, İstanbulda — tahsil gören ve Anadolu içinde yaşamağa mec- bur olan bütün diğer kızların halinden farklı değildir. Yalnız ben bu kızda şu kabiliyeti se- Aksarayda S, Hayri Kızı ailesinden istemekte tereddöt & meyiniz. Ailesi duyduktan sonra iste ” meğe kalkarsanız. belkâ vermerzler. TEYZE

Bu sayıdan diğer sayfalar: