ROMA KAPILAR Yazan: Gerhart Ellert — 98 — 20/2/ 938 Çeviren: Arif Cemil Rahibin Baktığı Fal Çıkmış Galip Kumandan Ölmüştü Attilâ ince, uzun elini uzattı. Vaktilefedecek? Attilâ başta olmazsa Hünleri | bat, çamur diz Aetiüsün hediye olarak gönderdiği yü Zük ay ışığında parıldadı. Hün — kralı| .Jliyı:( saçan bir sesle konuşarak feva pverdi. — — «Bu yüzüğü maktul dostum A- Siüs'ün parmağına takacaktım.» Romalı yüzüğü tanıdı. — Attilânın Zerkon vasıtasile Romada kendisine Bitderdiği haberi: ve bu habere, yür Züğü göndermek suretiyle verdiği ce- Vabı hatırladı. Bir emniyetsizlik içinde dedi ki: — «Bu yüzüğü sana ü wkıi çok zaman geçti.» ' l Maktül Bir Dost Aetiüs birdenbire pişmanlık hisse- der gibi oldu; fakat bu pişmanlığın Be olduğunu lâyıkıyla tayin edemedi. — «Mademki yüzüğü o kadar va- l*Pı:-ıı beri taşryorsun, neden onu bir _üüye geri vermek istiyordun?» — «Ben bir düşmanın yüzüğünü ağıyordum; onu maktül bir dosta geri | | *trmek niyetinde idim.» Actiüs verecek bir cevap'bulama- di Attilâ bir müddet sesini çıkarma- ona baktı; sonra kılıcının kabzası | & yavaşça Romalıya dokunarak dedi — «Actiüs, Kral Ruhanın cenaze gibi tepenin öbür tarafına saparak bir- |t? teşekküllerinin hepsi de garip bir lacak olursak, bizim de başımıza belâ | TMerasimi günü hatırlıyor musun?» — «Şüphesiz» Attilâ ordusuna ait arabaların dur- yeri işaret ederek: — «Aetiüs, dedi. Orada Hünler ö-' lü kralları Attilânin cesedini küle kal- | Yet harp meydanında senin ölünü bul- Muş olsaydım, ayni ateş hem Aetiü- Sü, hem Attilâyı yakacaktı. Galip ve Mağlüp olmayacaktı.» Hün kralı dikkatle * e;':ı klwk stediğin nedir? M *Sö istediğin şey nedi 'hemli yaşıyorsun, mağlüp — olanın Yalnız ölmesi icap ediyor.» Galip Kim? Romalı baş kumandanın titreyen y Attilânın omuzlarına ya- ' Piftı ve dik bir sesle: — «Attilâ! Beni galip yerine mi ko- 2» Diye haykırdı. — Attilâ hayret içinde cevap verdi: c «Benimle alay mı — ediyorsun?.. n mi galibim?» Aetiüs nevmidi içinde başını salla- Yerde yatan maktulleri göstererek : — «Bu yatanlar kim? dedi. Gotlar, | yalılar, Herüller... Ah, Attilât.. p ve ben, biz biribirimize rakiptik!.. Akat ikimiz de galip sayılamayız!. buçuk Romalı lejiyon senin , küçük bir Hün ordusuna etti. Fakat muharebeyi kim ? Kuvvet kimin elinde kimdeydi?. Hep Ger- ; elinde değil mi?» «O Germanlar iradene ve im irademe hizmet ettiler, Aetiüs.» güldü: öyle zannettim; sen de öy- in. Fakat ikimiz de aldandık. müdafaa etmek istedim. maksadın da Romayı yıkmaktı. iki ikimiz de yabancı — milletlere ::ınıkıın başka bir şey yapma- Vizigotların Matem Boruları Attilâ cevap vermedi. Bakışının çok muammalı olan gözlerini h ihtiraslı, güzel yüzüne dik- “Mlhı sözüne devam ediyordu: W — “Attilâ, belki haklı söylüyorsun, ç, "Eben artık öldük. Beyhude yaşa- Yör 4 Müdrik olan bir kimse yaşamı- ektir. Ben öldükten sonra Ro- yanındakine MEKTUPLARI Fenersiz Ve Çamurlu Bir Sokak Beyoğlu Havagazi şirketi tahsilât Rifat Çağlar yazıyor: «Kurtuluş caddesine azami elli metro mesalede eski ismi (Rus sokağı) şimdiki de Türk Bey sokağı olan bir sokak vardır. Bu sokağın hiç ışığı yoktur. Kaldırım ber- boyu kadardır. Burası hiç gefi TERBİYELİ KÖPEK Bayan İfakat perdeleri aralayıp da dışarıya bakınca, köpeğin hâlâ orada olduğunu gördü. Günlerdenberi olduğu gibi, gözle - ri pencerede, kulağının biri düşük, ö- ÇENENEELİMÜİ A tamir görmemiştir. Geceleri buradan 8cç-|teki kuşkuda, ku t müttasıl oy- Vizigotlarık klardan gelen me- mek hemen hemen imkânsızdır. » natarak, yılvaııry:?ğu:akıymdu. e “tem borusu sadaları işitildi. Harp mey-| Böyle Giderse Kapalıçarşı Bu, cins bir hayvana benziyordu. |danına yayılan meş'alelerin hepsi - bir Yıkılacak Her halde güzel bir melez, belki de |noktaya toplandı. Matem sesleri du-| — Büyük çarşıda Kalpakçılar başında ço-|bir Rus köpeği azmanı idi. Bir zaman- yulmağa başladı. Actiüsle Attilâ omuz |rapçı Yusuf Ekrem yazdığı mektupta di -| danberidir, Bayan İfakatin evinin &- omuza duruyorlardı. Aetiüa: — «İşitiyor musun?. dedi, aradıkla- rını buldular.» Attilk kimi bulduklarını sormadı. | İYor- Geçen sene damlıyan yerler simdi |Bizden bir türlü ayrılmak O da Romalı gibi gecenin karanlığına kulak verdi, dinledi. Meşsa'leleri taşıyanlar — yaklaştılar, alçak bir tepeye doğru tırmandılar, El- ler üstünde taşınan bir sediyenin çizgi- leri mavi gecede tamamiyle seçilebili- yordu. Yere doğru eğilmiş olan meş'a- leler bulanık bir ziya neşrediyordu. Galip Kumandan Öldü Attilâ: yok ki: #Çarşımız berbat.. Yağımur bestırınca akmadık yer kalmıyor, Mallarımız berbat oluk halinde akıyor. O kadar müracaatler yaptık, dert anlatamadık, dinliyen olmadı. Böyle giderse kapahçarşı — yıkılacak.» Avrupaya Korku Salan Bir Casus Şebekesi Türedi (Baş tarafı 1 inci yüzde) nüne dadanmış, oradan ayrılmıyordu. Bayan İfakat kocasına döndü: — Bey! dedi. Köpek gene orada, istemiyor. Sesinde bir merhamet ihtizazı var - dı. Fakir düşmüş olmasına rağmen, bu kadının yüreği yufkalığını kaybet- memiş, felâket karşısında nasırlarma- mıştı. Karısının yanında, Bay Hurşid u - facık, tefecik ve manasız görünüyor- du. Bü adamın, o kadinin bü türlü| sorgularına, danışmalarına hiç bir va- — «Bu sabah tan yeri ağarırken o lı!yoıdn. Bir kaçı da, lüks tayyareler -|kit menfi cevap vermemiş olduğu borular ilk sinyalı vermişti.» dedi. Aetiüs başıyla tasdik etti: — «Sediye içinde taşıdıkları adam di ve aitti. Bunların hepsi de esrarengiz bir su- rette ortadan kayboldu ve bir tek besbelli idi. Fakat bu sefer, her nasıl- sa itiraz edeceği tuttu. — Söylüyorum.. Sen bir türlü an - Vizigotların kralı Teodoriktir. Senin | kimse nasıl çalındıklarına akıl erdire - |lamak istemiyorsum. Bu hayvan kim- rahibin yalan söylememiş, Attilâ!. Ga-|medi. Zaten çalındıklarını gören de bilir hangi evden kovulmuş, sokağa a- p gelenler orada yürüyenlerdir. Galip kumandan maktul düştü; ben — galip kumandan değilim.»v olmamıştı. Bu hırsızlıklar, alâkadar memleket- lerin bütün gizli zabıtasını — faaliyete tılmış olacak. İyi bir matah olsaydı, böyle günlerdenberi kaldırımların ü- zerinde serseri dolaşmazdı. Elbet sahi- | Ölü kralı taşıyan slay bir hayalmiş sevketmiş bulunuyor. Bu gizli zabı - bi onu arar, bulurdu. Şayet evimize a- denbire kayboldu. Yalnız meş'alelerin | "*Züriye üzerinde birleşmiş - bulunu -|olmıyacağı ne malüm? Hem de be- göğe vuran akisleri görülüyor, yas bo- rularının boğuk sesleri işitiliyordu. Aetiüs derin bir nefes aldı ve sonra Attilâya döndü. Fakat Hün kralının kamette oradan uzaklaştığı — anlaşıla- madı, Franklar Toplanınız!. Hün ordusunun bakiyesi arabala- rın bulunduğu yerde toplandı; kabileye mensup ayni adamların araya gelmesi uzun sürdü. Verilen emirler, çıkarılan sesler işi- tilmiyordu.Çünkü kadınların vaveylâsı ve yaralıların istimdadı bütün şesler- den üstün çıkıyordu. Meş'aleler de or- talığı eyice aydınlatmıyordu. Kral Ardarih, etrafında muhafızları olduğu balde bir arabanın üstüne çık- mıştı. Omuzundaki yaradan açık renk- li elbisesine kanlar akıyordu; yüzü in-l tırapla buruşmuştu. Kral mütemadi- yen: — «Ostrogotlar nerede?.. Kral Va-! lamir nerede?, Ya Attilânın kendisi ne- | rede?» diye bağırıp duruyordu. | Bu sözlere kimse cevap vumiyoı,! kimse ona aklırış etmiyordu. Her bir elinde bir meş'ale - tutan Frank prensi başka bir arabanın üstü- ve sıçradı. Elindeki meş'aleleri uzun , saçları etrafında sallayarak dikkat na- zarlarını kendisine celbetti. ve : — aFranklar!, Etrafımda - toplanı- nızl» diye bağırdı. Attilâ Nerede?. Bu aralık Ostrogotlar karargâhın medhalinden içeriye girdiler. Yüzü ölü yüzü gibi soluk olan Kral Valamir baş- larındaydı. Valamir büsbütün değişen sesiyle: —4Ne bağırıyorsunuz? Buradan ça- buk kaçmalıyız!» dedi. — «Kral Valamir!..» ayni İkân yok gibidir. Sebebi - tayyarelerin yorlar. Bu nazariyeye göre Avrupanın bir tarafında gizli bir tayyare karargâhı nim, kuduz hastahanesine haftalarca taşınıp, kebap şişi. kadar iğneler ye - meğe hiç niyetim yok. ÂYE Ercümend Ekrem « Talu kat, evlât kaybetmiş bir ana baba tot essürüyle sofraya oturdular. - İkisinin de çenelerini biçak açmiyordu. Her hangisine dokunulacak olsa, gözlerine — den yaş fırlayacaktı, v Yer yer kanaviçesi görünen eskj — sofra muşambasının üzerinde her günkü basit yemek, yağları donmuş bir halde duruyor, hiç birinin buna el — sürmeyi canı istemiyordu. Ağızları « na giden tek tük lokmalar boğazlarını — da tıkanıp kalıyordu. B Derken, birdenbire, Bayan İfnkatı 4 kocasına: — Dur! dedi. Kapı Geldi.. Vallahi o! Ve Tokmak, kuyruğunu sallıyarak! içeriye girdi. Dişlerinin arasında upu- zun, kızılımtrak, acayip bir şey taşı « yordu. 7 akBıyıııı İfakat, yüzünü — buruşturae Ki : — A al. diye bağırdı. Pis hayvanl. Birak.. Bırak onu! Kimbilir hangi çöplükte — dolaşmış — olan köpek muhakkak ki oradan müs — nasebetsiz bir şey alıp getirmişti. Bayan İfakat, hâyvanın bunu rast« gele bir yere bırakıp ta ortalığı bulaş- tirmaması için, ağzından almak üzes ve yere iğildi. bieiğ Fakat, iğilmesiyle doğrulması oldu: » — Bey! diye bağırdı. Ayol, bak, — | he getirmiş!. : Ve sofranın üstüne, yağlı, çimenli, güzel bir tahta pastırma koydu. Tokmak, kıç üstü yere oturmuş, — kulağının biri düşük, öteki kuşkuda, gözleri ışıl ışıl, memnun ve mağrur Ğ tırmalanıyor., vardır. Çalınan tayyareler buraya gö-| — Bayan — İfakat, sesinin perdesini bir iltifat bekliyordu. durduğu yer boştu. O aralık bulutlar| türülüyor. Bu gizli tayyare karargâhı, | yükseltmek lüzumunu duydu. için bir ateş yakacaklar. Şa-|âayı kapattığından Attilânın hangi isti- dağlık ve örtülü bir yaylada bulunabi-| — Beyl dedi. Sen daima böyle ak- lir. Belki de Almanya, Fransa veya Avusturyanın sık ormanlarından biri- nin içindedir. Tayyareler, Budapeşte, Amster - dam, Marsilya ve Varşovadan çalın - miş bulunuyor. Almanyada hava za - bıtası gördüğü her yabancı tayyareyi durdurmak - hakkını haizdir. Fakat tayyare hırsızları bugüne kadar bun - ların gözünden kaçmağa muvaffak ol- muşlardır. İngiltereden tayyare çalmağa —im - hepsinin tescil edilmiş olmaları ve bü- tün tayyare hareketlerinin radyo — ile da senin katı yürekliliğindir. Lâkin ben bu Allahın kulunu bu kış günü sokaklarda bırakamam. Kapıyı — açıp, hemen içeriye alıyorum! * Bir kâse dolusu yağlı çorba ile, fa- sülye suyuna doğranmış bir kaç dilim ekmek içini gövdeye indirip, eski - bir kömür çuvalının üzerinde mükemmel bir şekerleme kestirdikten — sonra, «Tokmakt — kendisini — sürünmekten kurtaranlara karşı çılgın bir minnet - tarlık izhar etti. Tokmak, ikide bir kuyruğunu ko -| | Sofrada, karı koca, karşı karşıya |bakışıyorlardı. Derken Bay Hurgit: — Anlaşıldı! dedi. Bu hayvanı, es « ki bulunduğu yerde hırsızlığa, öte be- ri aşırıp da eve getirmeğe alıştırmış -< lar, Aferin! Bunu nereden sırıkladığı« ni bilmiş olsam, hemen şimdi götürür, — sahibinden de özür dilerdim. Bayan İfakat, arkasındaki rafa uza« nıp, oradan aldığı bir boş tabağı usuk cacık pastırmanın altına sürdü. — Haklısın amma, dedi, mademki nereden çalındığını bilmiyoruz.. Ata- — cak değiliz ya? Allah vergisi!. İkisi de bir müddet sustular. Sonra, ü nefis her ikisinde de galebe etti. Ay- takip olunmasıdır. - Avrupa kıt'asında yalıyor, sıçrıyor, zıplıyor, bin bir tür- İardanberi, kursaklarına —et lokmasi — ise, tayyare hırsızlığı bu derece güç değildir. lü maskaralıklar ediyordu. Bayan İ- fakatin peşini bir lâhze bırakmıyordu. girmemişti. Mübarek pastırma da o — |kadar güzel koküyor, öyle mia gibi — Devletler arasındaki sınırlar, ancak '© perede, Tokmak orada! Keyfinden, tütüyordu ki! hayali bir takım çizgilerdir. Geceleyin uçan tayyareler bunları geçer - ve bir kaç dakika içinde ortadan kaybolur - lar. Gizli zabıtanın anlayışına göre, bu hırsızlıklar, bugün bütün Avrupa- odaları, havlamasiyle çın çın öttürü - yordu. Kendini öyle sevdirdi, öyle sevdirdi ki, Bay Hurşit bile, arada bir, kendi tütün parasından keserek, hay- |vana beşer kuruşluk işkembe * satın almağa başladı. Bayan İfakat genişçe bir 'dilim kenı | dine, bir dilim de kocasına kesti. Bu — arada Tokmağın da hakkı unutulma » — |dı; pastırmadan ona'da pay çıkardı - — İlar. & | Gözleri de, karınları da - doyunca, 4 yı kaplayan casuslük - salgınının - bir| — Ve bir sabah, Tokmağın birdenbi -| Bayası İfakat sordu: neticesidir. Herkesin bildiği bir nokta yeni bir askeri tayyare yapıldıkça plânlarının re sırra kadem bastığımı görünce, en çok telâşa düşen de gene o oldu. Dünya kazan, kan koca kepçe.. derhal fotoğrafla kopya edilerek alâ - Ha yyanı bulmanın imkânı olmadı. kadar memleketten kaçırıldığıdır. Bu | Özle vakti, Bay Hu işle, arsıulusal casus grupları meşgul oluyor. Bazan, makineyi yalnız plânların - dan kopya etmeğe imkân bulunama - rşitle Bayan — İla- bakarak yeniden yapılması - na imkân bulunmadığını — gösterdi. Çünkü plânlar, bile bile eksik bırakıl- | — Beyl Yarın sahanda yumurtalı - — İsını pişirelim. Sever misin?. ı Bay Hurşit, utancından başını öte ğ tarafa çevirerek cevap verdi: — Bayılırım hanım!. - —- hakkında fikir edinmekle beraber, giz- — li tayyare karargâhımı keşfetmedikçe veya casusların nasıl iş gördüklerini — maktadır. Model de Tâzımdır. Casus mıştı. Bunun neticesi - olarak, günün anlamdıkça bu davayı halledemiye « — gruplarının tayyare çalmakla temin et- birinde tayyarenin kendisi de kaybo -| ceklerini anlamışlardır. Si mek istedil istedikleri — maksat da budur. Geçenlerde Orta Avrupa devletle - lup gitti. Bir tayyare karargâhında, her hangi Göçen Halta içinde bu HK alâkadir sanılan casus gruplarından bir çoğu « — Elinde bir bıçak tutan ihtiyar Hör- |rinden birinin tayyare karargâhından |bir tayyarenin hareket etmesi göze yun Almanya ve Kı 'da yaka d midak ımbı'dııı arabaya, meş'aleden | yepyeni tipte bir askeri tayyare kay - |çarpan bir hâdise değildir. Tayyarenin aeedeğ meş'aleye koşarak : boldu. Tayyare, geceleyin nöbetçile - gürültüsü de ehemmiyetle karşılan - — «Attilâ? Kral Attilâ nerede?» di-|rin gözledikleri bir hangarda duruyor -| maz. ye bağırdı. Rugiya prensi onu tutmağa çalıştı. Fakat boşa gitti. Çünkü ihtiyar onu elindeki bıçakla tehdit etmişti. du, Fakat sabahleyin yerinde yeller e- siyordu. Nöbetçilere mühim rüşvetler veril - diği muhakkaktı. Ve bu rüşvetin di - Bu hâdise münasebetile yapılan tah- kikat tayyarenin geceleyin açmldıi_ı - nı ve uçurulduğunu göstermiştir. Tayyarenin asıl pilotları kaybolma- — «Attilâ!, Attilâ!.» diye feryat e- |vanı harbe gidip mahküâm olmanın a- |dıkları için bir .yıbıncınm Wı Bi- derek her tarafa saldıran Hormidak'ın İcılığını ve namussuz tanınmanın ağır |rerek tayyareyi çıkarıp uçurduğu an- du. — ÇArkası var) gözlerinde delilik alâmetleri görülüyor- | yükünü telâfi cdecek derecede büyük |laşılıyor. İsğliri salağıdiyörlü Ai Tnti Bünü Jarın cürümlerini isbat edecek - delâil elde edilememiştir. İbnilemin Mısıra Gitti : Eski islâm ve Türk eserleri müzesi — müdürü İbnilemin Mahmut Kemal — dün Mısıra gitmiştir. Orada kendi sa» — hasında çalışabilecek bir iş ıırııyı_oıl' we bulamazsa oradan Kudüse geçe « — Kü aa