Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
) kotbu otı ılo üöpnükun MİZ Küfürle Dolu | Adam! Neticede kür Yakhan — bir * Geçenlerde ölen meş - hur İngiliz Tomancısı İ Kipling bahçe merak- .-| | hsı idi. Biraz dinlen - | e istedi mi çıçeklerınm arasına bir san- | Yâ atar, yeni gül tomurcuklarını zevkle | rederdi, Bir gün köşküne bitişik otelin 'î:îi”ü yanlış bir manevra neticesinde mh ağaçlarından bir kaçı zedelendi 'k.p] Arkasına dönüp bakmadan uzaklaştı. D ing hesabımı bilir bir adamdı. Hemen |. !L , îq'“ bir mektup yazarak zararın tazmi- V_ İstedi. Ses sada çıkmadı. Kipling bu- iünc €t etti, şiddetli bir dil kullanarak [ 1 bir mektup yazdı, ona da cevap ala- "İ m'—'—â bizzat adamı görmiye gitti. | ör (Kipling) e perestişkâr bir oku- | w olduğunu temin — ettiktan , sonra — 2 mahcubiyetle anlattı: r M Efendim, sizden aldığım ilk mek - j "'C!hur adamlarım imzalarmı kollek - »M &.. Yapan bir zata iki liraya sattım. İkin- &ı *ktubunuz daha şiddetli bir lisanla ya- İ ! Olduğu için bana beş lira getirdi. Ü- Mektubunuzu bekliyordum, on İi- | & alıcısını bulmuştum, bu takdirde ben- ıh Yalnız on lira zarar ziyan istediğiniz ,_îfehhk biraz da kâr temin edecektim. he gazeteleri Kiplingin üçüncü mek- #4 — SYazıp yazmadığını söylemiyorlar. n * kaza PPi | F " İarn ' Bugün sokağa çıkmal , h v GA GOKağa gü ";:::h Bd Çünkü öğleden son - "E a ' ra saat altında ölece- ]' a ki merıka gazetelerinin anlattıklarına ba- ; h:;?BMl!ıı Harka Minitich adını taşıyan gi ir kadın geçen gün oğlunu bu cüm- ı *l e işe gitmekten alakoymuş ve ha - W " © gün tam söylediği saatte bir kalp ”) öinden ölmüştür. A'““'İlta gazeteleri kadının hasta ol - 'Rlnı, ve öleceği dakikaya kadar ga- Zl:ıde ve dinç göründüğünü yazıyorlar ke'i'l saati bilmesinde bir tesadüften -. q &e Biz küğri kablalvukuün ol oynamış Sina ihtimal veriyorlar. yir * Fransız gazeteleri Staviski davasında » maznunlar müdafa « | U N nn Yaparken, içlerinde en düzgün ve n “ ı M0 Olduğunu yazıyorlar ve bunun se- '-Nmf::ğrorlar: Bu zat on yıldanbe- Mektup Bekliyen €n uygun söz söyliyenin tahsili en | Sovyetler Ingiltereden Borç Alıyorlar Istikraz 40 Milyon İngiliz Lirasıdır Londra, 6 (A. A.) — Havas a - jansı muhabiri, Londra şehri tara - fından Sovyetlere para ikraz edil - mesi hakkında cereyan etmekte o - lan müzakerelerin terakki etmiş ol - duğunu bildirmektedir. Sovyet Rusya, yüzde yetmiş beş nisbetinde bir garanti göstermiştir. İngiliz kabinesi erkânından bazıları ise yüzde yüz garanti istemektedir- ler. : Açılacak olan kredi miktarı kırk altı buçuk veya yüzde yedi olacak - tır. Halk Boğa Güreşinden Memnur Olmayınca Mey- danı ÂAteşe Verdi Puebla «Meksika'da», 6 (A.A.— Bir boğa güreşinden memnun ol - mıyan halk güreş meydanını ateşe .(vermiş ve polis ile itfaiyenin bütün mesaisine rağmen meydan tama - miyle harap olmuştur. Vezliv Yanardağı Faaliyete Geçti Napoli, 6 (A. A.) — Vezüv ya - nar dağı, faaliyet devresine gir - miştir. Napoli halkı, bütün gece doya doya Vezüvün verdiği kı - zıllığın muhteşem manzarasını sey- retmiştir. Etraf halkı için hiç bir tehlike yoktur. î _]apon Ordusu Da | Takviye Ediliyor Tokyo, 6 (A. A.) — Miechimichi gazetesine göre Japon askeri erkânı hali hazırda Kotâantoung ordusunun miktarını arttırmak meselesini tetkik etmektedir. ri hiç değilse 24 defa mahkeme huzuruna çıkmış ve diplomasız bir avukat kesilmiş- tir. İlâve edelim: Son muhakemede de beraet kazanmıştır. KERVAN YURÜYOR milyon İngiliz Hirası ve faizi yüzde| Bir Anda Bütün Dü Çinde grevlerden sonra Pekin, 6 (A. A.) — Son günlerde| vukua gelen bir hâdisede polis ta- rafından göz yaşı döktüren gazlar kullanılmış olmasına karşı protes- to mahiyetinde olmak üzere umu - mi grev ilân edilmiş olduğundan işler felce uğramıştır. Pekin, 6 (A. A.) — Grevciler, vaziyete hâkim bulunmaktadırlar. Garip Bir Protesto Lehistan Yahudileri Dört Saatlik BirOruç Tutacaklar Varşova, 6 (A, A.) — Lehistan hamalları, eski başbakanın refikası meb'us madam Pryster' tarafından, yahudi âdeti üzere hayvan zephi - nin lâğvi hakkında, yarın diyet meclisine verilecek olan kanun lâ - yihasının tehdidinden son derece müteessirdirler. Hamallar fevkalâ- de bir toplantıya çağrılmışlardır. Lehistan yahudilerinim, — protesto makamında yirmi dört saatlik bir oruç tutmaları düşünülmektedir. Meksika Köylüleri Biribirine Girdi ; Pueblau «Meksikada» 6 (A.A.)— San - Pedro ve Atlixco kasaba.lırm- Çınde Grevler Başladı ikkânlar, Mağazalar Ve Lokantalar Kapandı Grevciler, Mağazasını Açmak İsteyenleri Taşlamakla Tehdit Ediyorlar bomboeş kalan sokaklar Çünkü mağazalar kapatılmadığı tak- dirde camlarının kırılacağı tehdidi- ni mutazammın olarak vermiş ol dukları ültimatoma hükümet me - murları mukavemet etmemişlerdir. Bu yüzden ahalinin rahati kaçmış - tır. Çünkü bütün dükkânlar lokan - talar ve bankalar kapalıdır. Yalnız eczahaneler açık bulunmaktadır. Sovyet Fransız Misakı Sosyalist Meb'uslar Da Kabul Ettiler Paris, 6 (A. A.) — Dün akşam sosyalist partisinin idare komisyo - nunda bu partiye mensup olan say- lavlar, Fransız « Sovyet misakının tasdiki hakkında verilmiş olan ra - poru müzakere etmiştir. Saylavlar arasında bu hususta derin ihtilâflar bulunduğu anlaşıl- miştır. Maamafih sonunda tasdik hususunun kayıt ve şartsız kabul e- |dilmesine karar verilmiştir. da arazi yüzünden köylüler arasın- da çıkan arbedede beş köylü ölmüş ve on iki köylü yaralanmıştır. İkisi- nin yarası ııgırdır T L *—. FU K S—M&macı Hacı Sadıkın iki ka- M Yti ."“9 tutuyor, namaz kılıyor, Ki “hdiriyorlardı. İl Zah. lini hile göstermiyordu. teci İbrahim de bohçacı Zeh- b M geldi diye izin koparsin, Siftlikte biraz keyfedelim, r.* S %Vab, verdi: übarek gün günaha girilmez. h'ıe?'ln tesir yapıyordu. Birikmiş, k&ıuı ? bir alışkanlığın sürüp git- lı Yesinden yüksel F Niş İtekim yükselmek lâzımdı. İ hh “İ' âşıkı pehlivan Rıza- Phj “dür Iisrarına rağmen ona sa- h M Blı lâhate haber yollamıştı: olayını bulsun. İzmirde ha- | f Ooyunu ve işvesi ile Zahi- divane eden bu oynak ka- ' £i Nq:îu"“ bayramdan sonra. S€ Tamazan ayı onlara baş- “n başka bir şey olma < yan bu &h hutabilmek- için ona inananla- N&ıebeu hbuyükıe' şöyle dursun li- &ari ile ramazan âdetlerine uüy- p Ve Bülunç buluyorlardı. ir sınıf insanlar vardı ki Cokma, ağızdan kapma mam?'"dan ibaretti. im dini "“lluı — Barlıan Cahit 7T-2- 936 ran bu akidelere toprağa gömülen bir taş gibi saplanıp kalmışlardı. El değmeden yalnız güneş ve su ile beslenen yabani çalı çırpıyı hatırlatan bu sınıf insanları ya bir vahşi orman gibi saklamak ve yahut içlerindeki ve- rimli ve cins olanları kurtarmak için baltalamak lâziımdır. Ve cemiyetler, ihtilâller tarihi anlatıyor ki düne kadar hep böyle olmuştur. Baltta — ormanda cins ağaçların selâmeti için nasıl şifalı bir âlet ise cemiyet arasındaki boğucu ve bulandırıcı uzviyetleri temizlemek için de o kadar faydalıdır. Bunun kul- lanılmadığı yerlerde ham ve yabani uz- viyetler verimli ve cins olanları bastı- rır, boğar. Halk tabakalarını adım adım üst tabakanın seviyesine çıkarmak için kuvvetli bir elin bir nesil yetiştirecek kadar olsun uzun bir başbuğluğu lâ- zımdır. Tarihlerinde böyle talihli olan cemiyetlerin yükselmesi kolay olmuş- tur. İkinci ve birinci kadar mühim nokta da din kavgalarının sık sık - tepreştiği yerlerde cemiyetin hayat yükselişine kolayca ayak uyduramayışıdır. Çün- kü her geri hamle ileri atılan adımları bulundukları yere çiviler. S —— — -— *Din kavgalan uyuz, kel verem ve firengi gibi cemiyetin bünyesinde ya- ralar, bereler ve çıbanlar Aaçar, işler, kanını zehirler ve cevherli bir neşter- le kuvvetli bir kültür serömu — yapıl- mazsa felce uğratır. Türk cemiyeti bir kaç yuz yıl bu hastalığı çekiyordu. Büyük zafer dü- nün üzerinden bir silindir gibi geçti. Yeni Türk cemiyeti filizlenmeğe baş- ladı. Fakat bu fışkıran genç fikirler i- çinde eski tohumların da canlanması beklenmez değildi. Geniş bir taprağın sulak ve kurak yerlerini belli eden renkler gibi cemi- yetin ham ve aşılı topluluklarını gös- teren işaretler vardır. Eskiye, düne sım sıkı bağlananlarla gözlerini ileriye ve yeniliğe dikenler bu işaretlerin ifade- sidirler. “Yalnız ramazanın gelişi değil, iki mescidin evkaf kadrosundan çıkarılıp birinin marangoz fabrikası, birinin de zahire deposu haline konulmuş olma- sı, bir kaç kişinin şikâyeti üzerine sa- hur davulunun kaldırılması bir zaman- dir uyuüşuk düran o kara taassubu u- yandırır gibi oldu. Hatip Ak Osmanla Müftü Hafız Halim, Müderris Hafız Nuri, eski Nak- Şi tekkesi şeyhi Zeynullah bu bulanık havada açıktan hir şeyler yapmağa ce- saret edememekle beraber halleri, ha- reketleri, imalı sözleri hattâ manâh sü- kütları ille ayak takımının uyuşuk si- nirlerini germekten hoşlanıyorlardı. Çarşi içinde daha-ziyade ihtiyarla- rın, sofuların toplandığı bir hacının kahvesi vardı ki Hatip Ak Osman, Anadolunun bu sakin, masum ka- sabasını dolduran insanlar da, —ayni kanın, ayni tarihin sahipleri olduhlan halde sırf bu yollarda biribirlerinden âdeta düşman gibi ayrılmışlardı. Kasabanın eczacısı Saim Turgutla rüş ve düşünüş farkları hemen yarı ya- rıya belki de müftünün tarafı daha ka- labalık olarak tekmil kasaba halkına salgindı. Zamanın, yeni kanunların ve yeni âdetlerin bu aykırılığı uyanık- lar hesabına kolaylaştıracağına şüphe yoktu. Yürüyen kervana katılanlar her gün artıyordu. Fakat böyle rama- zan gibi dünü hatırlatan, dünün âdet- lerini yaşatan ve mevhum itikatları ta- zeleyen hâdiseler bu uygunluğu sarsı- yordu. | a eti Müderris: Nuri, şeyh Zeynullah ve bir kaç mahalle imamı, eski nakşi tekkesi buranın gedikli nin ipsiz müridleri müşterilerindendi. En erken kapanan, en erken açılan “hacının kahvesiydi. Teraviden — sonra 'Müftüsü Hafız Halim arasındaki göı-l biraz: yarenlik edenler.. Öteki kahve- lerdeki tavla, domino gürültülerini bı- rakarak evlerine çekilirlerdi. Adi günlerde en erken açılan kah- -| gürzbaz gibi isimlerle Pehlivanlık Tarihinden Birkaç Satır Kara Ahmedin, Filiz Nurullahin Avrupas da, Şumnulu Yusufun Amerikada bir vakit« ler uyandırdıkları merakın, heyecanın, vel- velenin binde birini bile yaratamadan s<es- siz bir geziş yapıp gelen Kara Ali ile Di« narlı, gazetelere bir iki söz söylediler ve yakında Amerikaya gideceklerini haber verdiler. İnşallah bu sefer adlarını telsiz- lerin dalgaları arasında bol bol bulürüuz, kıvanç duyarız. Çünkü pehlivanlarımızın yeni ve eski dünyada dolaşmaları yalnız ticaret işi değildir, milli gururu okşıyacak muvaffakiyetlerle süslenmesi beklenen bir yolculuktur da. Ben Kara Alinin serbest güreş hak » kındaki mülâhazalarını öokurken eski peh- livanlarımızı hatırladım. Vaktile zor oyu- nu yapan, ince hüner gösteren bütün sa - natkârlara pehlivan derlerdi. Meselâ can- bazlarda gülle atan ve gürz kullanan kim- seler de pehlivandı. Bugünün atletlerine benzetebileceğimiz öbür zor oyuncuları tirendaz, matrakçı, ayırırlardı. Fakat gürzbaz deyip geçmiyelim. Bunların için- de orta çekme, kesme, asma, değme, dört top, altı top adlı gürzlerden başlayıp ta her biri iki yüz kilo ağırlığında bulunan salmaları başlarında fırıl fırl. — döndüren yiğitler vardı. On yedinci asırda yalnız İs- tanbulda bulunan bu atletlerin sayısı yet - mişe varıyordu. Onlar kendilerini Pey - gamberin amcası oğlu Hamzanın müridi sayarlardı. ü Güreşçilere gelince: Gene on yedinci asırda İstanbulda iki büyük pehlivan lon- cası vardı. Bunların biri Küçükpazarda, biri de Zeyrek yokuşunda idi. Üç yüz peh- livan bu loncalara bağlı idi. Kendilerini ev- liyadan Piriyâr Mahmuda müntesip tanı - yan bu pehlivanlar halkın pek sevdiği kim- selerdi. Arasıra büyük güreşler yaparlar ve kesme, kesebent, terskeçe, yanbaşa, Ce - zayir sarması, boğma, karakuş gibi oyun- larla seyredenleri heyecan içinde bırakır - lardı. On beşinci asırda yaşadığı rivayet olü« nan Er Sultan adlı bir pehlivanın Akka « yunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından Edirneye gönderilen yetmiş ünlü güreşçiyi bir günde birbiri ardınca yendiğini, ve ya- şı yetmişi aştıktan sonra Yavuz Selimin hu- zurunda aslanlarla güreşerek galip gel - diğini, galiba Evliya Çelebide okumuştum. Amerikaya gidecek pehlivanlar, Er Sul- tan gibi davranmalıdırlar ki göğsümüz ka« barsın!.. M. T. Tuı Hamdü mmııet ol lıudıyı bııe verdi devleti Hazreti Selmanı Paktir pirimizin şöhreti, Hem Resulün berberidir ol Kemali Zatı pâk Gafil olma, gel tıraş ol eyle icra sünneti | Onun karşısında rahmetli Mesudi- ye zırhlısının aşı boyalı, yandan — gö- rünen, acem basması bir resmi. Ya- nında liğen ibrik. Sol duvarda iki telli bir saz. Yanında kaba çerçeveli — bir. levha daha: Gariki bahri isyanım Dahilek Yâresulullah. Kahveci Hacı Mersinli aslen Arap bir ihtiyardı. Hacılığı falan yoktu. A- rap olmasından ötürü ona herkes: — Hacıl Diyordu. Bir akşamdı. Teraviden çıkanlar tütün, — sigara içmek, biraz dedikodu etmek için Ha« cının kahvesine geliyorlardı. Hatip Ak Osmanın bu akşam key- fi yoktu. Teraviden çıkarken yine nalbant ustası Ömer sokulmuş!: — Hocam bu hal nereye varacak? Beytullahi marangoz fabrikası yaptı- ve de yine hacınınki idi. Sabah; nama- lar, ezan sesleri yerine makine gürül- zından çıkanlar ilk çaylarını kahvesinde içerlerdi. Bu kahvede kâğıt hacının | tüleri duyulur oldu. Mübarek rTama- 'zan ümmeti Muhammet iftarını, sahu” oyunu, tavla gibi mekruhat yoktu. Du-'runu şaşırdı. Belediye gazinosunda ka- varlarında iki gözünden seller akan dın sesleri göklere çıkıyor. çifte (Yâ Ali), bozuk bir talik yazı ve. çirkin tezhiple göze batan dört satır- lık bir levha: Din. di“ yanet sarhaşların ağzına düştü. Ne o« lacak bu hal. (Arkası var) zi e KALE Kü GÇ pi aç