28 Eylül 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

28 Eylül 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı Yeni Eserler | İ l Alman - Türk | | | Kanadı Kırı Hacılar Gibi Müte vekkil,DervişlerGibi 7..xsime köyak Sanayi Ve Ticaret. Kalender OlanLeyleklerin Hikâyesil!.. Klavuzu Türk - Alman tlicareti gün geçtikçe artan bir duruma girmiş- tir. Bu devamlı İnkişafı gözönünde tutan bir Alman basım evi (*)| faydalı — bir kitap — çıkarmıştır. Güzel bir kapak içinde 355 sayla tutan bu eserde Almanyadan alış yapan Türk ithalâtçısına faydalı olabilecek bütün blilgiler tolan- mıiştır. * Alman - Türk sanayi ve ticaret kılavuzu,, derin bilgi Ile yazılmış beş mekaleyi ve 16 fasıl- da da Alman endüstr! ve ekono- mik faaliyetini İnceliyor. Haber aldığımıza göre bu ev, yakında bu klavuzun Almancasını çıkara- caktır. Almanca kısim Türk mah- sulleri ve Ihracatı hakkında ma- Kümatı havi olacak ve Alman ithalâtçısına Türk mallarını tanıta- caktır. Elimizde bulunan ve Türk İthalâtçısına hitap eden klavuz =d bir Türkçe İle yazılmıştır. memleket arasındaki ticari Inkişafı gösteren muhtelif maka- leler arasında Theodor I. Tantzen tarafından yarılmış bir tetkikin dikkate değer bir kısmını aşağıya paklediyoruz: Bugün mallarını satmak için iktısadi propaganda yapan büyük devletler bunu bir cepheden ya- par ve istihaalâlı Iiçin yeni İstihlâk sohaları ararlarsa bu takdirde elde etmiş oldukları bü- yük veya küçük muvaffakiyatler hiçbir zaman daimi bir mahiyeti haiz değildir. ' Bunun muvaffakiyetli bir ne- Hce vermesi hususunda en mühim nokta, malını satmak İçin uğra- şan memleketin kabil ıjüıı kar dar ayni kıymette mal almıya mübeyya olması ve bu husustaki talepleri — nazarı itibardan dür tutmamasıdır. — İhracatın arttırı: ması buna mütevaklıftır. Bu mutalsalarda Almanya ile Türkiye gibi memleketler mevzuw- bahs değildir. Çünkü Almanya bir. Aiktısat —sahası — olmadığı gibl az veya çok bir suretta ida- reşi altında bulunan bir müstem- lekeye de malik değildir. Kendi ihtiyaçlarının tatmini için malik olmadığı emtlayı hariçten — Ithal etmeye mecbur olduktan başka diğer memleket mallarının daimi bir surette ve bülyük bir miktarda alıcısıdır. Ihracatın azalmasından naşi bilmecburiye yapılan ithalât tahdidatına rağmen Almanyanın 1934 senesinde ithal oli bazı malların hyııu.:hbmıçu% atidir: Unum Türkiyeden ithalât — Mark — ithalât — Mark Yün » 254391000 ,, — 8110000 Pamuk , 231206000 , — 4863000 Kendir , 7863000 , 168000 Yumurta,, — 74046000 , — 1252000 Barsak , — 40360000 . , — 535000 Buğday » — 16919000 ,, — 1558000 Arpa — », 345378000 , 6712000 Darı n 23718000 — & 426000 Hamderi,, — 51622000 ,, 114000 Türkiyede —hstihsalâtın — teryit ve tanzimi halinde Almanyanın oradan yapacağı ithalât meyanın- da İşbu maddeler çok mühim bir rol ifa edebilirler.,, *« Türk-Alman emtia mlüibadele- sinin en mühim saiklerinden birl ikf memleket arasında eskidenberi mevcut olan dostluktan başka bir de bu iki memleketin emtia ihtiyaç- larının yekdiğerini telâfi ve tatmin etmekte olmasıdır. Okurlarmızdan Alman endüş- trisl ile ilgili olanlar bu kitaptan birer-tane edinmelidirler. P Genellechaft für Aussonhandele worbung Mbbh. vorm. Orienthansels vorlağ G.M.B.H. Berlin W 35 Leylek — mazlüm — hayvandır; hacılar gibi mütevekkil, dervişler gibi kalender mahlüktur ve ara- mızda mübarokliğin senbolü ola- rak kullanılır.. Fakat hikmeti- uda upuzan, sipsivri, başı gü- neşe daha yakım adamlar için leyleğin leml nedense o yumuşak mübarekliğini kaybedip kirlenive- riyor. Tıpkı mazlüm, suçsuz, bir kazaya uğrayıp — asıtlardanberi tezyif gayyasına batan eşşekler gibi... Geçenlerde yolum Eyüpsulta- na düştü. Ben vapurdan İnerken yukarı mezarlıklar Üstünde sürü sürü İeylekler uçuyordu. — Eytip çocukları ellerinde tenekeler, so- kak sokak — dolaşıyor, gözleri göklerde, tıpkı Bektaşi dervişleri gibi, hep bir ağız sallanarak bağ- rışıyorlardı: Leylek leylek havada Yumurltası tavada ğ Dön baba dönelim, Hacılara gidelim !.. Leylek her çocuğun gönlünde bir saray kurar ve ahşap konak- ların, eski yapı evlerin bacalarını bir yaz için sayfiye yaptılar mı, © yıl semte sevap ve kutsiyet getirirlerdi. Bir zamanlar Beylerbeyinde, göğüsüne mavi bir boncuk asılı bir leylek vardı ki, kadınlardan çocukken duyduğum bâlâ kulak- larımdadır. — Mübarek hayvan!. Bu yılla 9 yıl oldu, haçca gidiyor!.. Rab- bim bize de nasip etsin!. af Eyüpsultan —camli avlusunda şimdi kanadı kırık, aksak, düşük gagalı Üç leylek geziniyor, güver- cinlerle omuz omuza, sevap iste- meye gelenlerin buğday, mısır serpintilerine koşuşuyorlar. Bazan önlerine ciğerler, işkembeler atı- hyor ve hep o, omuzlarını büküp bir ayakları Üstünde — durarak gökyüzüne bakmıyorlar. Ne bek- İiyorlar?. Uçamadıkları için gam 've kasavet içindedirler. Sürüp giden, sıcak diyarlara göç eden Bu da köylerde uçamamak hasta- Kanatları Kırılıp Uçamayınca, Bü- tün Bir Kış İçlene İçlene Kendilerini Nasıl Öldürüyor- larmış!.. boslediği kırık kanatlı bir leylek yavrularını, dişilerini, erkeklerini mi? Uçamamak; yürüyememek, göre- memek, tutamamak gibi acı, ağır şeydir. Fakat gökyüzünden top- rağa kafilmak kadar hiçbiri oka- dar kötü ve ezici olamaz. * Bir açalık cami duvarı dibin- de süklüm püklüm gezinen üç aksak, kırık kanatlı leylekte bir canlanma olur gibi oldu. Kanat- larını çırpıp koşmak, kanatlarını açıp uçmak için koşuştular. Fa- kat üç dört adım gidince yorgun yorgun durdular ve sonra uzun, kırmızı — gagalarmı — kökyüzüne kaldırarak İnce tahta seslerile acı acı, mahzun mahzun, basrotle bağrıştılar. Caminin Ustünde V şeklinde bir leylek kafilesi geçiyordu. Ve hep uzun süzülüp durgun uçuşla- rile akıyorlardı. Benim gökyüzüne ve akgak İleyleklere baktığımi | gören, kolları sıvalı, başı takkeli bir ihtiyar güldü: — Bu yıl Üçleştiler. Gelecek yıla Allah bilirl. Tanrı kimsenin kolunu kanadını kırmasın | İşte böyle hasretle yürekleri parala- niyor |. — Yazık!. Bunlar her yıl birer iklşer burada kalırlar mı ? — Beolli olmaz . Geçen yıl kartallarla harp vardı. Hep uçup gittiler. Geriye gelenler az oldu. İçlerinde yaralı gelen oldu. İşte, bunlardan ikisi de o yaralılardan. Bir daha uçamadılar, kalakaldılar! Ihtiyar, kollarının sıvanık yen- lerini, biraz daha yukarı kaldırdı: — Leylekleri benim kadar bi- len yoktur. Eyüpte hacı dediler mi, hemen leylek hatıra gelir, Her yıl böyle birkaç leyleği evimde beslerim. Şimdi dört tane var. Üç de buradaydı.. Her yıl ölenin yerine bir ikisl geliyor. — Bukadar sık mı ölüyorlar?. — Ölmiyecek şey mi o uçmak hasreti... Hani bizim daussılamız vardır ya, onların da hastalığı bu. Hele bir kış bastırmaya.. Büzülüp liğile içlenen leyleklerden biridir| büzülüp içleniyorlar, gözlerini gök / yüzüne dikiyorlar. Yazın-o mavi gökyüzünü, sıcak havasını, sürü sürü leylekleri düşüne düşüne, bir sabah büzüldükleri yerda cansız kahıveriyorlar. 20 yıl oldu, bu hayvancıklarla uğraşırım. Leyleklerin içlenmesi kadar kötü, fena, ağır şey gör- medim. Onlar, ölmek İstedikleri zaman ölüyorlar. Bir leylek yeme- meğe, gezinmemeğe, boynunu omuz- larma sokup tek ayağı üzerinde düşünmeğe — başladı mı, artık ümidi kes, Hani bu bir çeşit intihar gibi birşey... Aradan dört gün geçmiyor, İstediklerine kavu- şuveriyorlar. Bunun için ben bu halleri birinde görünce, hemen alıp ötekilerden ayırıyorum. Böye lece bu ölmek isteğini yayılmak- tan kurtârıyorum. Ihtiyar sesini biraz alçattı: — Size tuhaf bir şey söyliye- yim mi? Leyleklerde dişi, bütün sürü erkeklerine hâkimdir, Işte bu toprakta kalan leyleklerin he- men ekserisi, hepsi de erkektir, Kanatları neden mi kırlır!, Basit şey.., Dişileri artık onları beğen- mez, yahut onlara kızarlar ve bir gün bir kaç ağız gaga darbesin- dea sonra, kanatlarını kırıp bira- kırlar. Belki de bu bir nevi ku- kançlık yüzünden olur. Mübarek hayvanın dişisi bile şimdiki bayanlarımıza benzemeğe çalışıyorlar değil mi? Ihtiyar, gevrek gevrek, tıpkı kocamış leylekler gibi güldü: — Heh, heh, heh, heh!.. Reşlt Şevket TAKVİM - CUMARTESİ Hızır 28 EYLÜL 938 146 : Eylâl 13 Evkat |Esanf (Vazati| Vakit iksani |V ...ı;ı ' Bir Durak Yeri Lâzım Taksimde iş bankası saatinin bulunduğu durak yeri yaz sıcake larında tahammülsüz bir hal ah« yor. Güneş — bütün kızgınlığı ile burasını yaktığı için kimse dır ramıyor, tramvay bekleyemiyor. Beklemek isteyenler de kavrulup hastalanıyorlar. Bu hal yalmız yazın olsa, ne lsc.. kışın da yağmur ve karda bu durak yeri batak, göl hal alıyor. $ Tramvay şirketi burasını buzlu camlarla kapatıp eyi ve muhafa- zalı bir durak yeri haline getk tirirse çok eyl eder. Gedikpaşada Esirci Kemaleddin Cami sokak No, 12 de AlN Ertülk Bir Genç Mektepli Kızın Yerinde Bir İsteği Yedi senedenberi Tünelde Sent-Elizabet Fransız Sörler meke- tebine giden bir Türk kızı bize yazdığı bir mektupta diyor ki: — Her yıl idman bayramla« rında gşenliklere girmekten birz neden mahrum kalıyoruz? Yine her yıl milli bayramlar yapılıyor. Blr çok mektepler bu bayramla- rın geçit resimlerine iştirak edie yorlar. Yüreklerinin bütün temiz- liği ile milli duygularının zevkinl buluyorlar? Bundan da biz nedean mahrum ediliyoruz, boynumuz ne- den bükülü kalıyor? Hocalarımız Türk, biz Türküz. Bütün bunlara rağmen bu bayramlara İştirakten ' neden mahrum kalıyoruz? Maarif vekâletinin nazarı dik- katini celbederiz. Okuyucularımıza Cevaplarımız İzmirde M. U'ya; — Elz ancak kendi malımızı geri alıyoruz, o kadar. * Kütahyada Abdullah'at — Mektubunuz çok karınık, maliyeden ve aylık mesolesinden bahsediyorsunuz amma, bir şey anlaşılmıyor. Daha açık ifadeli bir mektupla vaziyeti tasrih e- diniz. * Kumkapıda H. Özalp'e — Sizin mevzuubahs ettiğiniz mektep ya müheadis mektebi ya- hut da Sultanahmetteki — san'at mektebidir. Bunları tasrih etme- mişsiniz. Mühendis mektebine İise mezunu alırlar. Leyli meccanldir. San'at mekiebine ilk mektep me- zunu, 16 yaşında sağlam olanlar alınır. Buradan çıkanlar tornacı, elektrikçi, marangoz olarak - İş görürler. 1 — Gazolenin esas — yazısile bir sütünun İki satırı bir (santim) sayılır. $ — Sayfasına göre bir san- timin ilân fiatı şunlardır: 8 — Bir santimda vasati (8) kelime vardır. & —İnce ve kalın yazılar tutacakları yere — göre santimle ölçülür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: