14 Eylöl SON POSTA OSMANLI SALTANATI GÖÇERKEN (Mütareke devrinin tarihi ) » Her hakkı mahfuzdur. « » Yazan: Ziya Şakir « N.0148 14 /9/35 & Hükümetçi Ve Halifecilerden Bazı Eş- raf Ali Galibe Taraftarlık Ediyorlardı Iki vali, karşı karşıya oturduk- ları zaman aralarında şu konuşma geçmişti: Galip Bey — Mustafa Kemal Paşa hakkında Dahiliye Nezare- tinden bir şifre aldım. Tabü, tize de gelmiştir. Reşit Paşa — Evet, geldi. — Bu emre nazaran, şayet Mustafa Kemal Paşa buraya gelirse, ne yapacakaınız?. — Benim yerimde siz olsanız ne yaparsınız?, — Ben mi?. — Derhal — elini kolunu bağlar, Istanbula yollarım. — Vallahi azizim; bu iİş, söy- lediğin kadar kolay yapılamaz zannederim. Kolay olsa dahi, ben, öyle bir zata karşı bunu yapabilecek kadar vledansız bir adam olduğuna inanamadım. Reşit paşa, fikrinl açıkça Böylemişti. Onun; Mustafa Kemal paşa hakkındakl bu tehassüsatı, Ali Galip beye derin bir düşünce Yermişti. Bu sırada, bu dediko- duların hakikt mahiyetini anlamak İçin eşraftan birkaç zat gelmiş; bu mesele etrafında konuşulan #özler, birdenbire mühim bir Mmahiyet iktisap eylemişti. Gelenler; hükümetçi ve hali- fecilerden mürekkepti. — Bunlar, Ali Galip beyin fikirlerine taraf- tarlık etmektelerdi. —Müzakere, bir haylı hararetlenmişti. Tam o Sirada evrak müdürü — odadan İçeri girmiş; Vali Reşit beyin eline bir telgraf vermişti. O anda Reşit paşa yerinden fırlamış; tolgrafı Ali Galip beye uzatmış; — ştel.. Kendisi geliyor. Buyurun, tevkif edin, Diye bağırmıştı. Ali Galip bey, Reşit paşanın Uzattığı —telgrafı almış, — okur ©kumaz rengi sararmış: — Ben; tevkif ederim, dedim- se; benim vilâyetim — dahilinde Olursu — tevkif ederim, demek İstedim. Diye mırıldanmıştı. Bir dakika evvel, büyük bir Şecaat gösteren Ali Galip Beyin bir dakika sonra böyle korkak, Ve zelil bir tavır alıvermesi, orada bulunanları da heyecan - içinde bıııkııııılı. Mustafa Kemal Paşayı tevkif için Ali Galip Beyle mü- Zakereye girişen bu efendiler : — E, şu halde buyurun.. Is- #kbaline gidelim. Demişler, ve derhal kalkmıslardı. Vall Reşit Paşa telâş içinde İdi. Hemen İstikbal hazırlıklarına Ririşti. Eşraf ve mütehayyizanı hükümet — dairesine celbetmişti. "'lı beraber, Mustafa — Kemal fşaya karşı gidilecekti. — Ayal tamanda şehirde de bazı merasim edilecekti. Fakat, vakit pek dar olduğu için bu hazırlıkla: Yetişmiyecekti. Onun için İ t Paşa, - ordu — müfettişliği k"lrgllıındı sıhhiye reisi olup toşkilat için Sivasta — bulunan - Döktor Ibrahim Tali Beyi hükü Mete getirtmiş; şehrin methaline Yakin —olan — Zirsat —Nümune liğinde Mustafa Kemal Pa- ayağa Va , bizaz - istirahat - ettirerele- | — kabul edilmez. — — — —— .- hazırlıkların ikmali için vakıt ka- zandırmasını rica etmişti. Sıvas'ta bu hâdiseler cereyan ederken Amasyadaki vaziyet de şundan ibaretti. Mustafa Kemal paşa, Ali Ga- lip beyin vürudu üzerine Sıvasta başlışan münasebetsiz harekâtı haber almakta gecikmemiş; bu siısi ve kahpece teşebbüslere gi- rişen'ere, mertçosine bir ders vermek lüzumunu hissetmişti. 25/ 26 haziran gecesi yaveri Cevat Abbas beye, gu emri vermişti: — Yarın sabab, karanlıkta, cenuba hareket edeceğiz. Fakat, bu hareketimiz gizli —tutulacak. Ona göre hazırlanın. Emrini verm şti. Bir taraftan bu hazırlık de- vam ederken, diğer taraftan da beşinci fırka kumandanı ve er- kânı harbiyesiyle görüşerek şuna karar verilmiştir. — Paşa, sabah karanlığında otomobille Tokat'a hareket edecekti. Fakat bu ha- reketi, hiç bir tarafa telgrafla bildirilmiyecek ve mümkün olduğu kadar Amasyada ifşa edilmiye- cekti. Bu karar, aynen tatbik edil- mişti. Mustafa Kemal paşa, biç kimse haberdar olmadan, Amas- yadan hareket etmiş, "Tokada gelmiş, o geceyi Tokatta — geçir- dikten sonra ertesi günü Sivas va İsine ! ( Tokattan Sivasa ediyorum. ) hareket Diye açık bir telgraf yazmış bu telgrafi da ( ordu müfettişi ) unvanını kullanarak imzalamıştı. Bu telgrafta, hareket — saati - bililti- zam - kaydedilmişti. Lâkin tek graf, Mustafa Kemal Paşanın hareketinden tam altı saat sonra çekilecekti. Tokat ile Sivasın arası otomabil ile altı saat olmasına nazaran, Sivas valisi bu telgrafı aldığı sıralarda, Mustafa Kemal Paşa da Sivasa giröcekti. (Arkası var) YUKSEK ZiRAAT Enstitüsü Rektörlüğünden : Bu yıl Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsünün Ziraat, Baytar Fakültesine Kız ve Erkak ve Orman Fakültesine yalnız Erkek pa- rasız Leyli paralı yll ve nihari talebe alınacaktır. Enstitüye — ya- zılabilmek için aşağidaki şartlara uymak gerektir. 1 — Lise mezuniyet imtihanını vererek Bakaloryasını yapmış veya Lise Olgunluk diplomasını almış olmak ( Bakaloryasını yap- mamış veya olgunluk diplomasını almamış olanlar Enstitüye alına- maz) ve Türk Tabiiyetinde bulunmak lâzımdır. 2 — İatanbul Üniversitesinin Fen Fakültesinden naklen gelecek olanlar orada okudukları sömestrelerden, muvaffak olmuşlar ise, ikisi kabul edilerek Baytar, Ziraat ve Orman Fakültelerinin üçüncü sömestrelerine alınırlar. Ancak Baytar Fakültesine Fakültenin birinci ikinci #ömestrelerinde okunan Anatomi girenlerin bu dersine de ayrıca devam etmeleri ve Ziraat Fakültesine girenlerin Ziraat stajını yapmaları gerektir. 3 — Enstitüye girecek talebenin yaşı 17 den aşağı ve 25 den yukarı olamaz, Nihari talebe yüksek yaş kaydına bağlı değildir. 4 — Parasız Leyli talebeden mesleklerinin lüzum gösterdiği beden kabiliyeti ve sağlamlıkları hakkında tam teşekküllü bir has- ta evi kurulunun raporu lâzımdır. 5 — Enstitüye yazılan talebe iki ay içinde, yeniden sağlık ve sağlamlık muayenesinden geçirilerek ertiklerinin - lüzum gösterdiğ beden kabiliyetini gösteremeyenlerin Enstitüden ilişiği kesilir, 6 — Ziraat Fakültesine girecek talebe Ankarada Orman Çift- liğinde 10 ay staj görmeğe mecburdurlar. Bu staj müddetince ta- labeye 30 lira aylık verilir. Yatacak yer Çiftlikte parasız sağlanır. (Stajiyer talebenin yemesi ve içmesi de Enatitüce sağlandığı tak- dirde kendilerine bu 30 lira verilmez ) 7 — Parasız yatı talebesinden staj veya okuma devresi içinde, sonradan meydana gelen mücbir haller dışında olmak Üzere, ken- diliğinden stajını veya okumasını bırakanlardan veya cezel olarak çıkarılanlardan Hükümetçe yapılan masrafları ödeyecekleri hakkın- da verllecek numuneye göre Noterlikten tasdikli bir kefaletname alınır. 8 — Enstitüye girmek isteyenler yukarda yazılı rapordan baş- ka nüfus kâğıdını, aşı kâğıdını, polis veya Urbaylardan alacakları Uzgidim kâğıdını, Orta mektep ve li görmüş oldukları süel dersler hakkındaki ehliyetnameleri iliştirerek el yazıları ile yaza- cakları pullu bir dilekçe ile ve altı tane fotoğrafı ile birlikte doğruca Ankarada Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğüne baş vururlar. — 9 — Pulsuzolan ve 8 inci maddede yazılı kâğıtların ilişik olmadığı dilekçeler gelmemiş sayılır. 10 — Vaktinde tam kâğıtlarile başvuranlar arasından kabul edilecek talebe diploma derecesine seçilirler. ve başvurma tarihine göre l — Cevap İsteyenler ayrıca pul göndermelidirler. 12 — Başvurma zamanı Temmuzun on beşinci gününden Eylü- lün 30 uncu günü akşamına kadardır. Bundan sonraki başvaranlar “I7ST,, — *40BO,, * Sayfa » Gece Yaşayan İstanbul : 4 Fakat ana caddenin kapam maması için hepsi de atlarını, öküzlerini, eşeklerini, arabalarını, kendilerine gösterilmiş olan yan sokaklara sokmuşlardı. Mehmet Ali sözünü tamamla- dığı zaman, önüne geldiğimiz bahçivanlardan bir.sine sokuldum ve sordum: — Patlıcan'ar kaça? — Yüz tanesi 15 e! Doumates? Kilosu 40 parayal Biber? Dolmalıkların diğerlerinin 2! — Kabak? — 3 den! Bamya? Beş kuruş! Fasulye? — Daha belli değil! — Ötekiler masıl belli oldu? Bahçıvanın, Şşoruşuma mana veremediği ve bilmeyişime şaştığı belliydi : — Gayet basit, dedi, biz ma- hmiza, rastgele bir fiat biçeriz. Meselâ kabağa 10 kuruş İsteriz. Alıcı vermeyince etrafımızdakl- lerden kaça müşteri bulabildik- lerini tahkik ederiz ve biz de fiatı oraya İndiririz. Alıcılar da aynı vaziyettedir: Ben kabağa on kuruş İsteyince hiç cevap vermedan gider, kabak alanlardan birinden, kaç para werdiğini Gorar ve gelir, ondan öğrendiği fiatı teklif eder. Bu suretle, az zaman içinde, rı kendiliklerinden kilosu 4, eten talep azdır. Ve bizim mallar da bekletmiye gelmez. Bu itibarla, elimizdekini denize dökmekten kurtulmak için, tees- süs eden her fiata razı olmak mecburiyeti adeyiz. Çünkü biraz nazlandıkmıydı, onu da bulamayız! O sırada, bahçıvana, sırti kil- feli bir satıcı sokul — Bir küfe Ayşekadın ver Mehmet ağabeyl! Mehmet ağabey, kantara sarı- hrken cevap verdi: — 9 kuruştan amma? Satıcı, indirdiği küfesini sırtladı: — Yok canım... Sarı Ali, Koç Ahmetten 6 dan aldı! Mehmet — ağabey, büktü; — Pekâlâ, gel bakalım! lstediğini alan satıcı uzakla- şırken, Mehmet Ağabeye sordum: — Pekl amma, ya sana, ucuz almak için yalan söylediyse? Mehmet Ağabey, emniyetle cevap verdi: — Söyliyemez, çünkü biz he- pimiz biribirimizi tanırız! * Saat 7. halin içinde meyva satışı başladı. Piyasanın tesis edi- liş tarzı yine aynı cazip kadınla- rın lezzetli meyvalara ve lezzetli meyvaların — cazip kadınlara benzetildiği malum. Vakıli Keresleciler Hali meyva- ları dakadına benziyorlar. Fakat sade bu bakımdan değil. Kadın nadir bulunduğu ve ele güç geçtiği zaman pahalıdır. Hovardalar pazarına kadar düşünce ucuzlar. Buradaki meyvaların fiatları insans, hovardalar pazarına düş- müş kadınları hatırlatıyor. Ve cünım Bursa şeftalilerinin iki kuruştan, besli bakire ya- nağı gibi pespembe elmaların üç kuruştan gittiğini ve iri iri çavuşların — köylü — cıgarasından vcoza satıldığım görünce İnsan, boynunu ' Köresteciler pazarını — gayriihti- | * " kusu kadar Uyumayanlar, Uyuyan Şehri Nasıl Kaldırıyor ? Atlı, ırıbilı çök kalabalık bir yığın her sabah İstanbula akın ediyor Yazan : Naci Sadullah yari bedavacılık diyarı gibi gö rüyor. Hele burada armutlar, ara- mızda yaşıyanlar kadar bile para etmiyor: Kilosuna 5 kuruş — verenleri “armut |,, diye parmakla göste- riyorlar, Taze şeftalilerin taze elmala- rın taze armutların, taze Üzüm- lerin biribirine karışarak savrulan kokusu, bazı hâdiselerden çıkan iğrenç kokuları unutturabilecek kadar nofis. Eğer sermaye sahibi olsaydım, meyva losyonları yapar, ve hâlâ çiçeklerle uğraşan kısır ıtriyatçı« lara top attırırdım. Çünkü bana öyle gelir ki, farazâ yaseminin kokusu, şeftalinin kos ibtiras — gıdıklayıcı değildir. Çünkü birisi sadece koklamak, fakat öteki ısırmak, yemek İşta hını verir. Halden çıkan Gon - satıcılar arasında, şehre doğru - ilerileyo- rum, Bağıra bağıra yürlüyen satıcıe lar, ve kaldırımları zangırdatarak şehrin yolunu tutan boş, dolu sebz ve meyva arabaları kulakları hattâ — beyni sağırlaştıran — bir gürültü çıkarıyorlar. Bir gürültü sel halinde akan bu atlı arabalı ve yaya satıcılar yığını, şehrin rüyasını ve uyku- sunu mahva saldıran bir orduyu andırıyordu. Şimdi Taksimdeki önündeyim. Küfelerde kurumla kurulan meyvalara sebzelere baktım. O iki parlak armuda bile, eski bir naz azameti gelmişti. Keresteciler halindeki sünepe» liklerini hatırlayınca onları wvcr kâr olup da piyasadan çekilmiş günahkârlara benzettim. Manava sokuldum sordum: — Şeftali kaça? — Sabah sabah pazarlık et- meyelim, 25 «& olur. O da sizin için. — Elma? — K'irmiden verelim! — Ya armut? — 25 kuruş! Haldeki sebze fiatlarile bura- dakilerin fiatları arasındaki fark da, meyva flatları arasındaki farktan aşağı değildi. — Şu armudu, dedim, yirml- den vermez misin? — Olmaz bayım! Iki gözüm önüme aksın ki... Güldüm! — Yalan söyliyeyim deme, yeminin kabul olunuverirse göze lerinden olursun! O, anlamadığı bu cevaba ku- lak asmadan, yarıda kalan ye- minini tekrarlıyarak tamamladı: — Iki gözüm önüme aksın ki 22 Buçuk kuruş sermayesi var! — Sen meyvaları, hususi tay- yarenle hasbahçendenmi getir- tiyorsun? — Neden? — Çünkü sebze halinde ar- mudu beş kuruştan veriyorlar! Manav kaşlarını hiddetle çattı, manavın ve: — Geç efendi, dedi, geç... Oradaki —malla buradaki mal bir mi? N Ve olanca ciddiyetini takına- rak, beni kahkahdan tıkayan bir tavsiyede bulundu: — İnsaf et biraz ! Yarın : Bar Ve Otellerde Gece hayatı