7 Ağustos 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YALNIZ GENÇ KIZLAR IÇIN! Gülter, bir anda kızardı. Ba- | şinı yan tarafa çevirip ellerini yüzüne kapayarak: — İlahi küçük — hanıml. Ne tuhaf şey soruyorsun. Diye, kısa bir kahkaha bastı. — Bunda tuhaf olacak ne var Gülter? — Bilmem, bana geldi de. — Sana, şey gelen ciheti ben anladım. Galiba benim goruşum garip geldi, değil mi? — Evet. — E göyle bakalım, biliyor musnu çiftetelli oynamasını ? Halamın eski ve metin aile terbiyesile yetişmiş olan Gülter, kızarıyor, bozarıyor; — durdüuğuü yerde kırım kıirim kırilarak — elle- rini oğuşturuyordu. — Canm söyle. Bunda sıkı- lacak ne var? Bak, ben bile Öğrenmek istiyorum. Bu sözlerim, ona tuhaf gelmiş olacak ki; katıla katıla gülüyor : — A, A. A.. Üstüme |iyilik, sağlık.Dün yada inanmam. Hiç siz, çiftetelli oynar mısınız? Diyordu. Onu, güç hal ile ikna etmiş ve şunları söyletebilmiştim. — Ben pek az bilirim, küçük hanımcığım. Amma, Tatar Ayşe, pek güzel oynar. Çamaşırdan sonra bizim edetimizdir. Mutlaka onu oynatırız. — Nasıl oynatırsınız? — Hanımeföndi duymasın di- ye, mutfak kapısı ile merdiven başındaki camlı kapıları kaparız. Pervin ikl elini boru gibi ağzının kenarına — koyar, parmaklarının ucu İle burun deliklerini tıkar, zurna taklidi yapar; Hacı kadın da tepsi çalar.. — Tatar ÂAyşe de oynar; öy- mi? — Evet, — Bunu Gülter?. — Girdtü larmaslla göğlüs titretmesi biraz zor, — Tatar Ayşe, terzi Nermin kadar güzel oynayabiliyor mu? biraz şey büsbütlün şimdi şoynamak — güçmü, ' — A, ilâhi hanımcığım !.. Terzi Nerminin oynadığı kaç para öder. Tatar Ayşeyl hep düğünlere çağırıp oynatıyorlar, — Pekâlâ Gülter. Hadi de İşlerine bak, bu konuştuğu- muzu, kimseye söyleme sakın. Gülter; bu konuşmanın ver- diği merakı halledememişti. Odayı terkederken, hayret içinde -idi, Doğrusunu söylemek lâzım- göolirse, ben bile şu anda ken- dime hayret etmekte idim., Üç gün evvelki düşüncemi, birden- bire nasıl tebdil edivermiştim ? Frav Lilyan'ın mektubunu İlk okuduğum zaman onu kaldırmış, bir köşeye atmıştım. Sonra, zih- nime ilişen “ cümlelere bakmak babanesile birçok defalar çıkar- mış; her defasında baştan sonuna kadar okumayı tekrarlamıştım. Ve her okuyuşta da hususi kanaatlerimden birer parça feda etmiye başlamıştım. Nihayet bu gece dımagımda hasıl olan şu fikirlerle karşılaştım: İ Ben; vaziyetimi tek başıma L Güşünüyorum. Halbuki karşımda, | ça git | tam önyedi muallime ve bir de müdireden mürekkep onsekiz kl- şilik bir meclis var. Bunların hepsi de, feleğin çemberinden geçmiş; her biri, yüzlerce erkeğl en İnce eleklerden elemiş, tecrübeli ka- dınlar. Hiç şüphesiz ki benim tek fikrim ve tek mantığım, bunlara galebe edemez. Düşüncelerinin sakat tarafı olsa bile, her halde büsbütün esassız değildir. Bunla- rın tavsiyelerini kabul edersem ne kaybedeceğim?.. Hiç. Fakat böylece dudak büker de bir tarafa atarsam bolki yarın kalbimde bir nedamet hisseyleyeceğim; keşki şunların sözünü dinleseydim, İhti- mal ki faydasını görürdüm; diye- ceğim, Bu yeni fikir, üç gün evvelkl düşüncelerime galebe etmiş ve beni yepyeni bir mecraya sürüklemişti. Mektubu yine açmış; bilmem kaçıncı defa olarak tetkike başlamıştım. Gözlerim birdenbire (A.) maddesi üÜzerinde karar kılmıştı. Bu mad- de, | terzi Nerminin hangi cazibe kuvveti (Her Ömer)i kendine çekmiştir?| Diye — bir sualden ibaretti. Buna, çok iyl cevap verebili« rim ki bizim (Her Ömer)İi terzi Nermin Hanıma bağlayan cazibe bu kadının İçkili zamanındaki şenliği ve şuhluğundan başka bir şey değildi. Çok iyl hatırlıyorum ki, Nermin, kıvıra kıvıra çiftetelli oynamıya — başlayıncaya kadar, kocamın kat'iyyen nazarıdikkatini celbetmemişti. Yoksa, o at su- ratlı, hantal göğüslü, etleri taş- kın bodur karının; benimle bir güzellik ve endam rekabetine kalkışması İmkân ve ihtimal ha-' ricinde iİdi. Eh, -şu halde?.... _ Şu halde, kocamı Nerminin elinden sessiz sedasız kurtarmak İçin, işe bu cihetten başlamak elzemdi, Şimdi burada, beni düşündü- ren birşey olmuştu. Doğrusu mü- direnin tavsiyesi veçhile koca- min karşısına bir Üçüncü kadın çıkarmaya cesaretim yoktu. Bi- tün düşüncem, bir noktada top- Tanıyordu. O da, kocamı terzi Nerminden — çaldırmak için bu rolü bizzat Üzerime almak, kor camın — hoşlandığı şeyl - bizzat yapmak, onu sımsıkı kendime bağlamak. Kararımı derhal vermiş ve onun için bizim Gülteri isticvap etmiştim. Şimdi ortada bir mesele ka- lıyordu. O da, bu çifte telli de- | | nilen maskara şeyi öğrenmek, Hayatımın pek uzun zamanını Avrupada geçirdiğim için bizim | milli oyunlar hakkındaki görğüm ve malümatım pek azdı. Yalnız vücudümün şekli ve — kabiliyeti dolayisiyle, her nevi dauns ve vücut hareketlerine, pek büyük istidadım vardı. Onun İiçin bu oyunu daçar çabuk öğreneceğimi ve terzi Nermine galebe edece- ğimi zannediyor ve kendime ce- saret veriyordum. Son kararım şu oldu: (Arkası var) Ldhistanda Komlünistlerin Mahkümiyeti Karakovi, 6 (A A.) — 17 komünist 3 den 6 yıla kadar hapis# eezasına n ee aeti DAĞ S T SON POSTA Bakilüle Ağustos 7 Dinarlı ile Hasbühâlimiz —j O, Cim Londosla Yaptığı Müthiş Gü- reşin Heyecanını Haâlâ Taşıyor ( Baştarafı i inci yüzdı ) Dinarlı, bir göz İşare- tile bize, peşine takılanın bu delikanlı olduğunu ane lattı. Meğer genç havizade- nin İsteği, Dinarlının güreş- lerini organize etmekmiş. Matbaadan çıkarılan bu acemi “Haber,, sariki, ga- zetesindekileri, bu — Işi ba- şardığına kandırmiş. Ön- lar da Dinarlının kendi ida- relerinde — görlüşeceğine inanmak gafletini göster- mişler, —hattâ, biribirine eklenme resimler neşrede- rek, Dinarlının muharrir- lerile de görüştüğünü İse pata kalkışmışlar. Üstelik de bizi kendi mevkilerinde gördüklerini anlatan kara- lamalar sıralamışlar. — Onlar güreş müsa- bakalarından önce, sayfa- larındakli yazıları idare et- seler, sık sık gülünç mev- kle düşmekten kısmen ol- sun kurtulurlardı! deyip geçiyoruz. * Nihayet güreşe başladık. Cim Londos, kırmızı çuhayı — görmüş azgın bir buğa gibl — saldırıyor, ve beni ilk hamlelerde — yıkmak İstiyordu. Fakat umduğu kadar kılçıksız olmadığımı anlayınca, hesapsızca harcadığı — kuvvetlerini iktisada başladı. Bir aralık, ıyıklınııım yerden kesildiğini hissettim. Ve kısa süren bir hava seyahatinden ken- dimi, ringin dışında ve tek göz- lüklü ihtiyar bir kadının kuca- ğında buldum. Fakat ben, güreşin heyecanı arasında, ne Üstüne — düştüğüm kadının bayıldığını, ne kaburga kemiklerimin — incindiğini, ne de beş dişimin çatır çatır. kırıldığını duymadım. Yine ringe girerken, doktor- lar önlediler ve: — Delikanlı, dedllar, ringe değil, hastaneye girecek halde- sinli vazgeç devamdan. — Dinarlı Mehmet pehlivan kendini kaybetmeden güreş kay- betmez, dedim. Ve doktorları — iterek ringe atladım. Ondan sonra güreşin ne | kadar kızıştığını anlatmak- için, ring hakeminin söylediklerini an- lJatayım. Müsabakadan bil'klç gün sonra karşılaştığımız zaman bana: — Ben dedi, tokatlarınızdan, yumruklarınızdan tekmelerin'zden kurtuluncaya kadar, şişman bir insanın bir yılda dökemiyeceği kadar ter boşaltım. Çünkü siz, dar gelen ringin içinde öyle cirit oynuyordunuz ki, sıgınacak köşe bulamiyordum. Neticede, kaçmak için köşeden köşeye koşa koşa o hale geldim ki, biraz daha devam etseydi, sizlerden önce ben pes diyecektim. Kaçınmasına bile dayanamadığım bu müthiş kav- ğadan sonra, ringden iİndiğim zaman; dizlerim titiriyordu. Fakat sizi hâlâ ayakta görünce, hayret- ten deli olacaktım. Dinarlının sözünü kestim ve: — Bunu yazmasak pehlivan. Dedim. Çünkü bana öyle gelir ki | bu ıatırları nıırederık. sada kar-_J e ç T Mehmet, müharririmize, Skegkeç denilen Amerikan güreşini tarif ediyor şına çıkmayı düşünen rakipleri değil, hakemleri bile kaçırabiliriz. Dinarlı güldü: — O güreşin hakemliğine de- ğil, seyrine bile dayanamayanlar olmuş. Çünkü ertesi gün çıkan gazeteler, dört genç kadının, ve ihtiyar bir. pehlivanın heyecan- dan bayıldıklarını yazdılar! Ben de güldüm: — Biraz — daha seyirci de bulamayız! söylersek, Dinarlı, — uzattığım — sigarayı geri çevirerek: — Ben, dedi, ne İçki, ne hahve, ne de sigara İçmem! Ve çıkardığı çakmakla benim sigaramı yakarak devam etti: ( Memurlar davranmasınlar, Dinar- hnı1 çakmağı mühürlüdür. ) — Tam doksan dakika süren güreşin son dakikalarında, incinen kaburga kemiğim, fena halde sız- lamaya başlamıştı.Hareket ettikçe artan bu sızıdan kısa bir zaman için olsun kurtulabilmek için diz çöktüm, ve müdafaaya geçtim, Tam bu vaziyetteyken, Cim Londos, bir ayağile sol ayağıma kuvvetle bastı, ve Iki elile sağ bacağımı kavrayarak — asılmaya başladı. Maksadı, tipki - tavuk parçalar gibi bacaklarımı ayır- | mak, yani beni orta yerimden bir kâğıt gibi yırtmaktı. Ben, bir omuzum Üzerine yattım ve İki kolumla onun asıl- dığı bacağımı kavradım. Kuvvetimin — biraz kesilmesi hayatıma mal olabilirdi. Hakem yanıma sokuldu ve bağırdı : — Dinarlı... Çok tehlikeli oyuna düştün, Pes de! Ben hakemin cevabını, bütün kuüvvetimi toplayıp kendimi kur- tarmakla verdim. Ve Cim Lorn- dosun elime geçen ayak bileğini iki elimle kavrayarak çektim. Hızla dönünce, vücudü —yerden kesilmişti. Bu vayiyetinde dön- miye devam edince ©o etrafımda fırıldak kanadı gibi uçuyordu. Başımın dönmeye başladığımnı his- sedince onu, olanca kuvvetimle savurdum. Cim Londosun, ring direğine çarpan kafasından çıkan müthiş ses hâlâ kulaklarımdadır. Fakat bir daha doğrulamıya- cağını sandığım Yunanlının — düş- mesile, hacıyatmaz gibl doğrul- ması bir oldu. Ve onun bu en ummadığım ı anda en yaman savleti ya« pışı beni yerae yıktı. Yine tehlikeli bir vazl« yete düşmüştüm. Ve yine bir. omızum yerdeydi. Maneviyatım o kadar yerindeydi ki, bu açmaz- dan da kurtulacağıma ve ) onu yere vuracağıma kas nidim. Fakat ©o anda, sada | beni değil bütün seyircilerl | İsyana sevkeden bir şey oldu, ve hakem, mağlü: biyetime hükmetti. Dinarlı, cebinden çe kırdığı gazeteleri önüme yığarak: — Bunlar, dedi, müsa«- bakanın ertesi günü çıkan ÂAmerikan gazeteleridir. Ve bilâ istisna hepsi, verilen hükmün haksızlığını ilân etmektedirler. ' Hatta içlerinden ikl tanesi, hakemin bu kararı vermek mukabilinde beş bin dolar rüşvet aldığını yazanlar bile var... Fakat ben, bu yanlışlığı bilfili düzeltmeyi tercih ettim, ve i gün sonra, Cim Landos'dan b intikam müsabakası İstedim. O, bunu kabul edeceğini va«ş detti, fakat karşıma dört pehlivaği daha çıkardı, ve: — Buünları yen de öyle! De Bu dört pehlivan, Raylsgî Marsel, Cim Mek Millen adiarındâ Üç Amerikandan ve Şikat ismins de dev gibi bir Almandan mlü- rekkepti. Bunlardan bilhassa Rayistil, Cim kadar zorlu bir güreşçiydi,' Hele ringlere dayanıp gerildiks ten sonra — sıçrayıp İki ayağile çeneye attığı müthiş — tekmeleğ İnsanı değil, buğayı bile devlre- bilirdi deyebilirim, Ben diğer — üçünü de ve 48 dakika süren — bir boğuşmadaüğ sonre Rayistil'i de yendim. Fakat bunlara rağmen Cim Londos ettiği vaâdi tutmaktan kaçtı ve karşıma çıkmadı ve bü yüzden de mağlübiyetine hükmet« tiler, dünya şampiyonluğu unva- nını da bana verdiler. Hattâ muhtelif vasıtalarla ilân edilen bu haber, Berlin radyosu vasıtasile Türkiyeye de duyurul- müştu. Matbaadaki arkadaşlardanbirinin Ingilizcesini gayet güzel bulduğu | Dinarlıdan Amerikadaki kadınlar« dan gördüğü alâkanın derecesini de öğrenmek istedim. Güldü: — Amerlkan kadınları, spor- cuları sinema yıldızlarından bile fazla severler. O kadarki, güreşlerin sonunda | ringden inerken, otuz kırk tanesi birden peşlme takılırlar, ve soyun« duğum yere kadar gelirlerdi. Içlerinden bazıları adres verir- ler, adres İsterler, ekserisi de, getirdikleri — resimleri imzalatıre lardı. Dinarlı, ayrılmaya hazırlanır« ken, ciddileşerek ilâve etti: — Fakat ben — Amerikaya hovardalığa gitmediğim için, bu kabil fırsatları dalma kaçırmayı tercih ettim. Çünkü kadınlarlı çarpışmak, Cim Londosla güreş- meye benzemez. İnsanı bir daha kalkmamak Üzere yere sereler! Naci Saduillah

Bu sayıdan diğer sayfalar: