îaaığağwe Muhaklıalı - Bir Detfine Var Yazan ; Hatice Haf:p ü.ü ıa;ı iosn .Omer, Eski Moda Kadın Çeşnısı Veren Tombul Kadınlardan Pek De Hoşlanmazdı... Baş Günlük teftrikamızın Hulâsası Buyln, bu romanımızı; başından dünkü tefrlka sonuna kadar olmak Üzere ta- mamen hulâsa ediyorurz: Kadri Bey ailesinin dört çocuğu vardır. Ba büyükleri Ömer, mimardır. Ve annesinin arzu ettiği gibl zengin bir izdivaç peşindedir. İkinci oğulları Fatin ailenin bütün zengin — İzdivaç emellerini boşa çıkarmış ve mühendisş diplomasını alır almaz sevdiği bir kız- la- evlenerek — Anadoluda — çalışmıya gitmişli. Onun küçüğü olan Handan da liseyi bitirince Arkeoloji tahail etmek üzere Berlin Üniversitesine yollanmış- tı. Annelerinin bütün ümidi Kâmuran- dadır. Kâmranı seven Ali — Vamık İsminde zenzin bir çocuk vardır, AÂm- ma; Kâmuran Oo çocuğa ehemmiyet vermemektedir. O Moda-Kalamış deniz yarışlarından sonra birinci defa takdim olunduğu Osman Feyziyi sovmektedir. Gece evine gelmiş sıcaktan ve onu tanımaktan duyduğu heyecandan, uy- kusu kaçımış, Moda çayırna — bakan balkonuna çıkmıştır. Sevdiği adama takdim olunmaktan duyduğu heyecan - içerisinde ve bu- naltıcı gecede uykusu kaçıp Moda çayırına bakan balkonuna çıkmış olan Kâmuran gecenin sessizliği İçerisinde büyük bie kamyonun gürültüsünü du- Oyar. Kamyon gelir ve kendi balkonla- onadan birar ileride durur. İçinden biri şişman, diğeri zayıf öbürü de bir Ortodok rahibi kıyafetinde olan üç kişi inerler. Bir şeyi ölçüp biçiyorlar, gibi yerleri adımlarlar. Bu defa komyondan bir de kımıldıyan çuval indirerek genç kızın evinin önünden geçiyorlar. — Birtta taşınan çüvalda canlı bir cisim vardı. Karanlık içinde bir kadın feryadı işitiliyordu. Kâmutan, bu sesin kızkardeşi -Handana ait olduğunu hise “metmişli. O da baba ! diye — feryada başladı. Bu sesler içinde kendinden geçmiştir. O şimdi iki gündenberi halsiz, din- leniyordu. —Gördüğü şeylerin kübus olacağına bir — türlü — inanamiyordu. Kâmuranın Osman EFeyziyi sevmesiune rağmen, Kâmuranı seven Âli Vamık onun yanına gelmiş, artık bir deniz gezintisi yapmalarını teklif ediyordu.. Vamnık; < — Anneniz kızmasın ammal!. dedi, Küâmuran: — Annem mi? diye &ordu, Demindenberi taşralı bir tüc- carın kızı. olan Nadideye kur eden Ömer onların sözüne karr- şarak : — Evöt. —Anneniz efendim dedi. Molüm ya.. Bu sene güneş size artık yasak oldu. Kâmuran uslu bir. çocuk te- bessüimile ağabeğine baktı. Ve gönra: — Peki amma, dedi ' güneş yok ki| ÂAli Vamık Moda iskelesinin |biraz ötesinde küçük bir şaman- dıraya bağlı olan balinaya baktı. O da Kâmuranın hastalığındanberi denize bir kere bile çıkmamıştı, sahilden kotralar ve sandallar denize doğru açıldıkça onun da içinde motörüne atlamak, makine başıma geçmek arzusu uyanıyordu. Masalarında oturan diğer ar- kadaşları da: — ÂAh sahih denize çıksak ne iyi our! Diye iç çektiler.. Kâmuran Ömere baktı: — Ağabey ne dersin.. Güneş yok, bu #kşam geç oldu. mer? — Rüzgâr var çocugum. dedi. Nadide elâ gözleri.i mahınur _m':hınur süzerek Ümerin göz!e- rine baktı ve: t artık — Benim yanımda ceket var... | Benim coketimi giyer, dadi. Ömerin, bu bakışa muka- vemet etmesine imâin yoktu. Vakıâ Ömer r.lâ gözü va Ka Mi böyle Nadide gibi eskl maoda | kadın çeşnisi veren biraz tombul cinsten kadınlari sevmezdi. Fakat Ömer parayı pek se- | verdi. Ve Nadide de ona bir lâkırdı arasında biz Türklerde olan fana bir âdeti tenkit etmişti. Bu âdet genç İaızların drahoma- sız evlenmeleri idi. Çok alafranga olan babası da kendisi de/ buna aleyhtardılar. Bir genç kız evle- nirken izdivaç birliğinea elini ko- lunu seallayarak gelmemeli idi. Nadide, çok zengin bir mi- teahhit olan Ziya bayin kızı idi, Ve eğer o elini kolunu sallıyarak gelecek olursa her halde bu el ve bu kolun üstünde epey bir servet getirecekti. Ve bünun için Ömerin by mahmur bakışa mukavemeti yak- tu. Ali Vamık, Kâmuran, digoı' gençler hep Ömerın gözüne'bak- tılar. Ve Ömer de Nadidenin. Sonra Ömer: — Haydi yarım saatlık bir tur yapalım, dedi. Hepsl buna memnun oldular. kü kızlardan hepsinin S- taplia İri harflerle “ Kurt ,, yazılı olan beyaz kotraya bakıyordu. * Kâmran limonata bardağın- dan alıp oynadığı uzun saman çöpünü hbıiıı yanına bıraktı. ÂAyağa kalktı. ,Bu ara kotra bir manevra Oyapmış ve sahile yordu. Pembe keten elbiseleri içinde pek ince ve pek güzel görünen All Vamık'ın dayı zadesi Lâtife'nin yanakları pembe pembe oldu Ve: — Bakınız dedi (Kurt) ne gü- zel geliyor. Ve onun arkadaşları olan Na- ciye ile Faika da: — Öh evet. Ne güzel... diye bağırıştılar. Hakikaten (Kurt) un gelişinde büyük bir heybet vardı. Kala- mış'taki bütün kotralari arkada bırakmıştı. Modanın Türk, İngiliz tıpka Kâmranın gözleri gibi lnı'hdo w ve daha ecnebi kotraları onun peşinde idiler. Ona yetişmeğe uğ- raşıyorlardı. Fakat (Kurt!) kanatlı İmiş gibi dalgaların Üzerinde uçu: yordu. Faika Naciyenin koluna çıp- lak kelunu geçirmişti. — EBu Osman, harikulâde bir denirci | Dedi. Naciye arkadaşını tasdik edi- ’“'dl. ' — Evet... Evet sankl Barba- rosun torunu... * Şimdi hep beraber Moda ls- kelesinde idiler, çoluk çocuk - bir sürü kalabalık iki tarafı sa bu daracık yol üzerinde — gezinip duruyerlardı. Bu Woda iskelesindeki akşam gezintisi bütün Kadıköy ve Moda | gençlerinin en büyük eğlencesi değil mi idi. Ekseriya muaşakalar burada başlar, burada ilerler ve burada nihayet bulurdu. Akşam güneşin kızgın harareti eksilmeğe başlayınca o saate kadar evlerin- de bitap uzanmış genç kızlar birer birer kalkarlar, aynalarının karşısında kendilerine en yakışan elbiselerini giyerek sabile fırlar- lardı. Bu saat delikanlıların da he- yecanla beklediği saattı. Çünkü her gencin o daracık iskele lıernıdı nıgelıeıııı Üümit Şimdi onlar da bu kalabalığın arasına karışmışlardı. Ali Vamık Kâmranın koluna girmişti. Henüz zaif ve kuvvetsirz. olan genç kıza yürümek için yardım ediyordu. Ermeni gençlerinden müteşekkil bir grupun yanından geçerken gülüşerek selâm veren Rum kır- ları Ali Vamıkla Kâmranı öte- kilerden bir aa ayırmışlardı. Bunu bir fırsat bilen Ali Vamık genç kıza: — Bugün öyle mes'udum ki! Diye fısıldadı. ( Arkası var ) İstanbul Millt Emlâk Müdürlüğünden: . Balmumcu çiftliği müştemilâtından Mecidiye köyü, Dikilitaş ve Meşrutiyet mahallesindeki topraklara Hükümet 1265 tarihinden beri tedavitlen tapu İle tagarruf etmektedir. Buralara kulube veya bina yapmak ve ağaç dikmek ve mabe- yin senedile ötekine berikine satmak suretila müdahale edenlerin ileride her hangi bir hak iddia ve talebinde bulunmıyacak'arı ve hüsnüniyet kaydı esasiyes'ne istinat edemiyecekleri gibi haklarında ayrıca da kanuni takibatta bulunulacağı tebliğat makamına kalm olmak Üzere ilân olunur. “4424, Türk Hava kurumu BÜYÜK PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengi- etmiştir. 19.cu Tertip 4. ciül Keşide 11 Ağustos 935 dedir. Büyük ikramiyo: 3 5 " 0 0 0 Liradır. Ayrıca : 15.000, 12.000, 10.090 liralık ikramiyelerle (20.002) liralık mükâfat vardır... Deviet Basımevi Dırektorluguııden. Teclit atelyemiz için satın alımacağı evvelce ilân edilen telânın isteklilerce getirilen örnekleri işe elverişli görülmediğinden eksiltmesi 5-8-935 Pazartesi günü saat 15 e biralalmıştır. Vasıllar değişmemiştir. Yalnız ihtiyacın azalması üzerine mıktar ik$ bila meltreye ve pey akçesi 34,5 İlraya indirilmiştir. O saatten ' Önce teminat makbuzlarının elde bulunması gerektir. Malm tama- mının ön gün İçinde matbaaya teslimi şarttır. “4306,, -— | AMMİ “Yerli Mallar Seı-gısi sehetıylo Yüzümüzü Ağartan Bir Müessese Radyolin Muessıse_ıl 1918 da Wiltevazı Bir İmealâtha- — No İkon, Bugün, Mümaslll Avrupa Fabrikatarı He Esit Bir Fabrika olmuştur Radyolinin sergideki pavryonu sergisindeki 1 değmeden, anbalaj dairesine git- Yerli — mallar Radyolin ve Gripin pavliyonu her sene olduğu gibi, bu sene de çok beğenilen, çok ziyaret edilen ve çok satış yapan bir paviyon | V yabancı birçok doktorların olmuştur. Bu münasebetle, ulusal en- düstrinin gelişimi alanımnda, büyük muvaffakıyet gösteren bu mües- sese haklanda okuyucularımıza, birar malümat vermeyi lüzumlu buluyoruz : Radyollna müessesesi 1918 se- nesinde küçük, mütevazı bir İma- lâthane olarak kourulmuştur, fakat Türkiyenin en mükemmel, aynı zamanda en ucuz diş macununu yapan bu — imalâthane; — pek çabuk büyümeye başlamış, Av- rupa malı olan bütün rakip- lerini teker teker yenmiş, niha- yet, bütün Türkiye piyasasına hâkim — olduktan başka, Miısır, Suriye, Arnavutluk, Rados, Kıb- rıs, İrak, İren ve Efganistana ihracat yapmıya başlamıştır. 1918 senesinin küçük imalât- hanesi, bugün, büyük bir fabri- kadır. Radyolinden başka; bugüı en müessir bir müsekkin çolarak | tanınan gripini de yapmaktadır. Tinci yerli mallar sergisi mü- nasebetiyle bir parçası gösterilen radyolin fabrikası, her Türkün iftihar edebileceği bir mükem- meliyettedir. Direktörlük, salon ve aoadala- kaymeti hakkında fikir vermık— tedir. Bundan sonra gelııı lııdât kisımlarında, mütehassıs kimya- kerlerle, bembeyaz — gömlekler giyinmiş, genç işçi kızların neza- reti altında Radyolin ve Gripini yapan, otomatik makineler, müte- madi bir uğultu içinde, —durup - dinlenmeden işlemektedirler. Her yerde, gon derecede titiz bir itina her köşede takdire şâyan bir temizlik görülmektedir. Sanki yapılan, diş macunu ve müsekkin ilâç değil de, patlayıcı V | madde imiş gibi, bu kimyakerler, bu işçi kızlar, tüplere ve kaşelera katiyen el sörmemekte, her işi otomatik makinelere bırakmakia- dırlar. Radyolin, Ham madde halinden diş macunu oluncaya kadar 18 muhtelif makinede muamele gör- mekte, bir tek defa, —insan eli mektedir. Gripin de böyledir. Fab- rikada, tmalât dairelerinin yanın- da, müessesenin, bir de minl mini müzesi vardır. Burda Türk diş — tabiblerinin — gönderdikleri mektuplar, takdirnameler Rad- yolinin yerli ve arsıulusal ser- gilerde kazandığı 142 altın madalya teşhir olunmaktadır. Bu vesikalar radyoln ve gripinin — faydaları hakkında oldukça geniş bir fikir vermektedir. Yine burada, fabrika hatıra defterine mütehassıslar tarafından yazılmış satırlar ile de, Radyolin fabrikasının, teknik itibarile mü- masili Avrupa fabrikaları Hayarın- da oldııgıı ve bele Balkan mem- ü bulunduğu nlqıi:ıkhdırh. tün Bütün bunlardan sonra, Rad- yolin ve Gripin pavyonuna, yerli mallar sergisinde gösterilen bü- yük alâka, yerinde ve önemli bir alâkadır. Hulâsa, Radyolin mü- essesesi, yerli endüsteri İçinde, | dasta, düşmana karşı yüzümüzü ağartacak bir ıııüeısendir Bir Noter Delirdi ( Baştarafı 1 inci yüulp " Bizim - yaptığımız — tahkikata göre noter Şükrü hafta tatilini _;nık üzere Beykozun Akbaba Ş"ne gilmiş, avdetinde vapurda —aıabi hareketleri görüldüğü İçin rında, duvarları süsleyen, arsınlur — sal sergilerde kazamlmış 18 dip- loma, her ziyaretçiye radyolinin” y hastanesine kaldırılmış- tır. Dün telefonla noterlikten Bay Şükrünün shbi variyetini sordak, Salâha doğru”' gittiğini öğrendik. Müddetumumilik — tahkikatını bi- tirmiş ve kâğıtlarımı altımcı müs- tıııtıklge vermişlir. ü Leylek İstıîası ( Beştaralı 1 inci yüzde ı di sıcak memleketlere göç ede- miyecek kadar âcizleşmişlerdir. " Meselâ Manisa tarafiarında bunların köylerde ve halk ara- sında dolaştıkları görülüyor. Ve halk ” bu biçare kuşlara acıya- rak. onları besliyor. — * Tepebaşı Belediye bahçezinde 1 Perşembe: 2 Cuma $ Cuamatesi, —4 Poazar günü akşamları sant 21 de DELİ DOLU Yazan: Ekrem Reşit Temabul Belediyesi Şdıiv'l'ıqıînsı Bebek, İstanbul, Şişliyo tramvay vardır A A A Besteleyen: Cemal Reşit * u İn ü ü a 'H H i N