Bir Sıçan Haftası Açıldı! Amerikaniın Taksas kısmında Şarbaylık | bu yatev sıçanları kârın yolu- &ıhd.r 'Şo:b'lı-y;ı.; nu buldu | kalkın — sıhhatım korumak için esash tedbirler al- mak mecburiyetini duymuştur. Bu tedbirlerin başında bir “sıçan haftası ,, nin tesisi vardır. Bunun amacı da mümkün olduğu kadar farla sıçan Öldürmektir. Bu bu- susta rekor kazananlara, yani Şarbaylığa bin taneden fazla - çan Ölüsü getirenlere birer tane altın madalya yerilecektir. Mamafih Şarbaylığın bu işta büyük bir külfet altına girdiğini sanmamalı, zira kurnaz bir adam olan şarbay daha evvelce bir fabe rika ile uyuşmuştur, sıçanların derilerini ona satacak, ve Önemli Bir kâr temin edecektir. Sıçan deriterinden İse başta eldiven ve çanta, ayakkabı olmak üzere bir ' çok faydalr eşya yapılacaktır. * Buıllıı Almanyada kamünizm yasaktır, kurumları dağıl- Alman Ko-| ©, gazeteleri ka- münisileri patılmış, —azıtıları evine — tıkik ::ı'. Bu kuruma sürüklenerek veya aldanarak gir- miş. olanların da uslandıkları sa- nılmaktadır. Bununla beraber son bir höüdise göszteriyor ki, Alman- yada içten içe komlnizm hislerini besleyen adamlar yok değildir. Bu hâdiseyi bize Hollandada çıkan Haagtehe Post gazetesi öğretiyor. Bu gazetenin anlattı- ğina görel| Frankfurt otomobil — yolunun açılması için yapılacak Törenden bir gece evvel birkaç komünist Tören sahasına girerek tribünlerin önüne şu cümleyi yazarlar: 1 — Adolf biz daha yaşı- yoruz! 2 — Hitler hınç günü gelecektir! $ — Yaşasın Sovyetler! “ Bu cümleler yeri karmak ve kazılan yerin içini karmızı boya ile doldurmak - suretile yazıldığı için ertesi gün tamamen siline- memiş, hattâ törenin alınan fik mine de az çok geçmiştir. r Bir Doktorun Günlük —Paggrteşi Notlarından (*) Frengi İki ay evvel birgün: Genç bir delikanlı kasiklarında ağrıdan şikâyet ederek muayene- haneme geldi: Bir köy delikanlısı olan bu harta- main tenasüil yerinde — küçük bir sivilce gördüm. Bu, çok yakin bir zamanda hasta bir kadından ge- çen bir İsengi çıbanı idi. Kanımı aldim — muayeneye — gönderdim, (rengi) hastalığı sabit oldu. Teda- vi ediyorum. Çok dela dikkataizlik yüzünden alımar bir frengi hastaliğı üzami dörkt sene, asgarf Üç sene İyi bir todavi görmediği takdirde tehlikeli dimağ, ye ve bünye bastalıkları meydana getirebileceğini unutma- ranlıdır. —t')..::_-ll" kesip saklayımı, — yahüt ni Sikinti Kamanınızda bu .uııı"l'ı' dekter gibi Imdadımıza yetipabiilm. Yeni Cam Fabrikasında 1450 -1500 Hararet Derecesinde Su Gibi Akan Alev Çamurunu Yurdumuzda bir kaç günden- beri yeni bir san'at mücasosesi faaliyete geçti. Beykordakli cam fabrikası — muazram nda dünden iki gün oluyorki cam kamuru eritiyor. Pazartesi günü de yaptığı İk şişeleri müskirat inhisar idaresine teslim edecek- tir, Fabrika Pazartesi gününden itibaren piyasaya hergün (25) bin şişe çıkaracaktır. Bir muharrirk- miz İnşaat mühendisi Bay Felr minin rehberliğile bu yenl san'at yurdunu gezmiştir. Fabrika bir milyoa 200 bin İlra ile çalışmıya başlamıştır. Bu paramn (450) bin lirast İaşaata, (400) — bin Hiraşı makinelere sarfedilmiş geri kala- nı da mütedavil sermayeye ay- rılmıştır. Mühendisin İzahatı Mühendis Fehmi mücsseseyi ezdirmeden evvel şöyle bir mu- Eıddııı yaptır “— Iptidat maddeleri tama- men yerli ve yepyeni bir. mücsse- seyi geziyorüz. Cam için lâzım olan kalkürle Dolomit Marmara adasından, İnce kumu da Karade- niz sahilinde Çatalcaya bağlı Po- dimadan — getirtiyoruz. — Yalnız karbonat dö sütü bariçten alıyo- ruz. Yurdumuzda kimya sanayil ilerleyince bunu da dışardan almıyacağır. Bundan sonra kırkar metre vükseklikten havaya duman bo- şaltaniki beton baca arasından fabrikanın harman dalresine gir- dik. Burada kalker — ve Dolonit taşları öğütülüyor, süt kadar be- yaz ve temiz İnce kum kurutulu- yor. Bunlar ikinci kattaki husust makinelerde — karbonat dösütle karıştırılıyor ve asansörle hava hattından — mücssesenin firin dalresine geçiyor. Müthiş Bir Hararet Burada çalışan 14 genç sanat- kâr imtihanla alınmış ve bunlar- dan aitınm da Avrupada camcılık tetkikatı yaptıktan sonra döne müşler ve dün de çalışmaya baş- lamışlardır. Buradan dev gibi kömlür yutan muazzam iki hava- fırınına döndük. — 15- 20 metre yukardan bu — fırınlara maden kömürü dolduruluyor ve bunların — içinde — kavrulduktan sonra borular içinde ve yüksek tazyik ile eritme ocakla- tına gidiyor. Bay Fehmi burada bize gu izahatı verdi: — Ocakların hararet derecesi (1450) ile (1500) — arasındadır. Daha aşağı hararet derecesinde mermer kum erimez ve mayl Beykoz oam fabrikasının umum! görünüşü baline gelemez. Bu - fırınlardan tazyikle geçen havagazı yine tazyikle gönderilen sıcak hava ile kum firinlarının içinde tutuşur ve Iptida! maddeleri eritir. Camın Mayası Da Var Fabrikanın yanında dağlar gibi cam kırıkları vardı. Bay Fehmi bunları da şöyle anlaltı: | Mühendis Fehmi — Herşeyin bir mayası var, Sütün mayası yoğurt olduğu gibi bizim mayamız da bu cam kırık- larıdır. Evvelâ bunları ocağa atarız. Eridikten sonra Üstüne kum ve mermerleri dökeriz. Bu halitanın nisbeti de şöyledir 250 kilo kum, 80 kilo karbonat, 70 kilo mermer tozu, 15 kilo klreç tozu, 6 kilo mıtrat, 25 kilo sulfat. Eritme Dalresinde ,Eritme dairesine geçtik. İkinci katın geniş salonlarına çıktık. Merdiven başından itibaren İnsa- nin yüzünü yalayan bir hararet Fabrikanın ocak ağızlarından birinde var. “Ortaya do Hımııınn’;ıı ğır:ı. ""L.i":e: hennemi bir sıcak İnsanı. oğuyor. Ellerinde ©on beşer metre uzun« luğunda çubuklarla çıplak adam- lar zebaniler gibi bu cehennemi bekliyorlar. Bay Fehmi : şte eritme fırmımız budur. diyerek söze başladı ve şu malü- matı verdi: Neler Yapılacak? Bu fırın on bir tondur. (24) gsaat mütemadiyen çalışır günde (D1) tonlak mal iİşler. Yanl bu kadar ton gişe yapar. Bundan başka üÜçer tonluk küçük fırını- mız vardır. Bunlarda da - surahi ve bardak yapacağız. Bu fırınlar potalıdır. Surahi, bardak işi ağır olduğu için küçük fırın kullanırız. Şunu da söyleyeyim ki Fabrikamız şimdilik yalnız şişe He sürahi ve bardak yapacaktır. lerde fabri- kaya eklenecek kısımlarda da pençere camı yapılacaktır. Fırin mayasını almış ve için- deki taşlar bir su haline gelmişti. Memuru bu ocağın kumlarla örtü- lü bir pençeresini açtı. Buradan gözleri tutuşturan bir ziya fışkırıyors du. Güneş yera İnmiş sandım. Hemen elime büyük ve mavi bir pertevsiz verdiler. — Bununla bakımız dediler. Güneş tutulmasını seyreder — gibi ocağın İçini — tetkike başladım. Ocağın sathı. slevden mavi bir deniz gibi dalgalanıyordu, (ölüleri yakmak istiyen Nureddin Münşinin kulakları çınlasın) Bu fırının etrafında altı tane otomatik şişe yapma makineleri vardır. Bu makineler kendi koen- dilerine harekete geçiyor ve fırma K onyada Sinema İhtiyacı Konyadan yazıyor : “Geçen sene Konyada İki sinema vardı. Biri sesli, diğeri sossir.. Sesiz sinema bu kış ka- pandı. Koca Konyada yalnız bes lediye sinemusı, haftanın muayyen günleri kadınlara, muayyen gün- leri de erkeklere — mahsustur, Kadınlara mahsus olduğu - gün- lerde erkekler giremez. Kadıhn- ların günlerinde sinema okadar tenhadır. ki, bütün — koltuklar, birinci mevkiler boş kalır. Hak bukf erkeklerin günlerinde tek blr. boş yer yoktur. Sinema meraklıları omuzomuza binerek seyrederler, İizdiham — müthiştir. Bunun önüne geçilmesini beles diyemizden dileyorum. | Konyada Neemi Nurl Yücel — | C Coyaplarımız. — ) okırıda Süreyya Meriç'e: Bahsettiğiniz yetişkin — kafa müsabakası gazetemizde bir Ilân şeklinde çıkmıştır. O ilânı tetkik ederseniz. kime ait — olduğunu anlarsınız. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi oczanoler şun- dir: Tstanbul tarafu Şehzadebaşında (İbrahim Habii), Akenrayda (Ziya Nuri), Edirnokapuda (Arif), Şehre. mininde (A. Hamdij, Samatyada (Erofilos), Zeyrekte (Hasan Hulüsi), Eyüpte (Hikmet), Lülelide (Sıtkı), Fenerde (Emilyadi), Sirkeoide (Eş- ref Neşet), Bahçekapuda — (Hümnü Haydar), Bakırköyünde (İstetan Tere giyan). Beyoğlu — tarafı Tünelde (Matkoviç), İstiklâl caddesinde (Ke- mal Rebul), Galatada (Merker), Şiş- Hde (Şark Merkez), — Kasımpaşada (Merkes), Haaköyde (Halk), Kadı- köy tarafı; Modada (Faik İakender), Pazaryolanda. (Namık İsmet), Bü- yükadada (Halk). yanaşarak husust hortumile ve Ölçüsüne göre fırından — macun blr okuyucumuz emiyor ve — geriye - çekil, bunları hemen — şişiriyor — ve kalıbından — geçirdikten — sonra giıe yapıyor va bu şişeler tahta irer asansörle aşağıya İniyorlar, Soğutma fırınına giriyorlar. Bura« da otuz metre uzunluğunda ve kendi kendine hareket eden bir soğatma firıimi vardır. Burada fırınin derecesi 500 e çıkarılabilir ve altı saat içinde bu hararet 80 dereceye İndikten socra şişe- ler dışarıya çıkıyor ve ambalüj dalresinde ıındıilırı doluyor. Şişe Tecrübesi Fırınin ustası ilk dafa olarak özümüzün önünde şişe tecrübe- ı'lnl yaptı. Uzun bir demiri su haline gelen alevin içine soktu. Ucundan şekercinin macunundan daha cazip renkli bir “toparlak çıkardı. — Düştüğü yerden alev çıkaran bu madde camdı bir ağda glhl akiyor ve düştüğü yerde embeyaz donuyordı. * Bay Fahmi bizi teşyi ederken Bizim iptidat maddelerimiz çol! temizdir, her halde çıkardığımız ve surabiler de Ayvrupalıla- rınkinden çok temiz ve yüksek olacaktır diyordu. Sordum: — Şişecilikte hangi millet ön- dedir? — Bu hususta Fransızlar mük tekâmil, 4Çekoslovaklar meşhur, Almanlar hepsini fersah fersah geçmişlerdir. Cevabını aldım.