——— ——— » Her hakkı mahfuzdur. Vahdettin,GözdelerindenMürekkepbir . Yazan; Ziyae Şakir SON POSTA OSMANLI SALTANATI GÖCERKEN (Mütareke devrinin tarihi ) Ne. 60 20/6/35- Kabine Kurmaya Muvaffak Olmuştu Saray ve padişah, geniş bir nefes almıştı. Türk yurdunda, bulanık suda balık avlamak iste- yenler de, artık işlerini rahatça Grebilmek hayaline kapılmışlardı. Ürkün varlığını taksime hazırla- nan her kuvvet, birdenbire şah- lanmıştı... Bütün bunlar; bu tev- kifatın memlekete büyük bir deh- şet verdiğini zannediyorlar; bu tedhişten sonra, artık hiçbir Tür- kün parmağını bile kımıldatamı- yacağına kanaat getiriyorlardı. Padişab, nihayet dediğini yap- mış, damat Ferit Paşa ile kendi den mürekkep bir ka- teşkil ettirdikten sonra hükü- metin İdaresini büsbütün eline ; senelerdenberi kin besle- wımhıtçılıu karşı harp aç- mıştı. Hükümdarın, İstanbulda bu- hunan itilâf kuvvetlerine güvenerek milletin bir kıımı:ııı l(ı:.ıT ılâhill"bu l hesiz ki pek fecidi. Fa- ::? h:ıupfıeut devam ederken gerek Istanbulda ve gerek Ana- doluda, kan ağlanacak daha bü- yük facialar zuhura gelmekte idi. Istanbulda, itilâf orduları baş- kumandanı ceneral Despre, (kon- trol) namı altında Harbiye Neza- retine birer heyet yerleştirmişti. Fransız ve İngiliz zabitlerinden mürekkep olan bu heyetler, (Os- manlı Harbiye Nezareti) nda bi- rer oda İşgal etmişler ve buna da (Türk ordusile irtibat) mamını vermişlerdi. — Ingilizler, Merkex Kumanlığını derhal tesirleri l:luııı almışlar; bi hal'etmek için .hll (:d.ıı&“ıılıliın grupunun tahkik ve taharrisi) bahanesile - muhaliflerin — verdikleri zabitan listesi mucibince - ittihatçı za- bitleri takip ettirmeğe — başla- mışlardı. Ordu dairesi piyade şubesli müdürü binbaşı Cemal Bey, silâh kaçakçılığı töhmetile — Ingilizler tarafından tevkif etlirilmiş ve Fransız karargâhına gönderilmişti. Bu zat, Fransız ( ordu divanıhar- bi) nde kısa bir muhakemeden geçirilmiş, ikl sene hapis cezasına mahküm edilmişti. Harbiye nezaretine mensup zabitler tabildir ki bu hallerden müteessir oluyorlar, en küçük ve en ehemmiyetsiz vesilelerle husu- met gösteren Fransız ve İngiliz zabitlerine karşı güler — yüzle hareket etmiyorlar; bunlarla kar- gılaştıkları zaman selâm verm- yorlardı. Bu hal Ingilizlerin nazarı dikkatini celbetmişti. Bunun üze- rine (Amiral Harington) tarafın- dan, | Türk ordusuna mensup meferden müşire kadar her fert, İngiliz ordusuna mensup en küçük zabite bile selâm vermeye mec- bırdıı.* diye bir emir neşredi- mişti. zabitleri, bu emre itaat etmek gu tarafa dursun; bilâkis tesadüf ettikleri Ingiliz zabitlerine başlarını çevirmek su- retile nefretlerini göstermişlerdi. hagiliz zabitleri bu muameleler karşısında köpürüyorlar, buradet gösteren Türk zabitlerine: — Niçin selâm vermiyorsun. Elini kaldır. Diyecek gibi bir tavır alıyor- lar; fakat gözlerinin içlerine diki- len çelik gibi sert ve kor gibi yanan bu nazarlar kar- pısında bir tek kelime söylemeye tesaret edemiyorlardı. Daha — hakperest — davranan Fransızlar; Türk zabitlerinin duy- dukları bu kalp acılarını çarça- buk anlamışlar; vaziyetlerini de- Elştirmeye mecbur — olmuşlardı. Hattâ, Türklere hoş görünmek İçik ve<ieler eramaya başlamış- lardı. Bunun başka bir sebebi de vardı. İWİ4AF orduları başkumandan- hğı makamında bir Fransız Ce- nerali bulunduğu halde, Ingilizler bütün nüfuz ve kudreti bizzat kendi ellerinde bulundurmak - is- tiyorlar, Adeta fransızlara karşı bile hâkimiyet iddla ediyorlardı. (Düvell itilâfiye işgal ordu- ları poliz müdürü umumisi) unva- nini taşıyan yüzbaşı (Benet) ie- mindeki İogiliz yüzbaşısı, aza- metli bir teşkilât vücuda getir- mişti. Beyoğlundaki (Kroker ote- li)ni kendisine merkez ve karar- gâh ittihaz etmişti. Galatadaki (Arapyan hanıjnda da bir şube teşkil eylemişti. Gerek otelin ve gerek hanın bodrumları, yüzbaşı Benetin tevkifhanesi idi. Benet, hergün emirler neşre- diyor; Osmanlı imparatorluğunun paytahtında, - hükümetin mevcut kanuolarını, — ve — sadrazamdan jandarma neferine kadar bütün idare — memurlarını — hiçe — sa- yarak - pervasız bir diktatör gibi hüküm sürüyordu. Benetin emirlerini her hangi bir sebeple ihlâl edenlerin ödüne derhal bir Ingiliz polisi dikiliyor; Ingiliz neferi üniformasını taşıyan Rum ve ermeni tercüman — va- sıtasile: — Beş lira ceza, Diyordu. Bu cezanın sebebini sormak mümkün değildi. Şayet o gafil Türk yanı'ıp ta: — Niçin?.. Diyecek olsa, cevap hazırdı: — Ön lira. — Canım, ben ne yaptım?.. — On beş lira. — Yahu,. Kabahatim ne?.. — Vay.. Demek ki sen, Ingiliz polisinin emrine karşı geliyorsun ha?.. Bir sille. Arkasından bir to- kat... Nalçalı postalla bir tekme.. Ondan sonra, namütenahi kırbaç.. Bitti mi?.. Hayır... Derhal bir etomobil durduruluyor; - (İngiliz polisine muhalefet gösteren ) o adam, içine tıkılıyor; eğer Üstü- başı temizce ise, Kroker oteli bodrumunal; yok — eğer kiliksız kıyafetsiz bir adamsa, Arapyan hanının zindanına atıliyor, ve.. orada unutuluyordu. Bu zindanların gardiyanları, Ingiliz neferi — elbisesini taşıyan rum ve ermeni komitecilerinden mürekkepti. Hemen hepsi de, kalp- lerinde taşıdıkları Türk düşman- lığının kin ve gayx hislerini söne dürmek için gönüllü olarak (Be- net) İn icra vasıtalığını deruhte etmişlerdi. Bunlar,ellerine geçen her Türkü evvelâ mükemmelen soyuyorlar, ondan sonra da bam- bo bastonlar ve deri kırbaçlarla dayaklar altında çürütüyorlardı. Bu ikl zindan, maddi ve ma- nevi birer maktel baline gelmişti. Dayaktan, uçlıktan, para çekmek için yapılan İşkence ve çektirilen ıztıraptan çıldıran ve ölenler ax değildi. Hergün cereyan eden hü- disat, yalnız bu facialarla kelmıyor; gün geçtikçe hududunu arttıran zulüm, artık korkunç bir halle şeklini alıyordu. Yüzbaşı Benet, Kadıköy tara- fında da büyük bir tedhiş siyaseti takip ediyordu. ( Moda ) ya birkaç çadır. kurdurmuştu. En ehemmi- yetsiz. sebeplerden dolayı Türk zabitlerini tevkif ve bu çadırlara hapsettiriyordu. Iş, bununla kak miyordu. (Arkası — var) Sisin Yaptırdığı Kazalar ( Baştarafı 1 inci yüzde ) bir — gürültü — duyuldu. Derhal kargaşalık, bağırmalar - başladı. Halk — cankurtaran — simitlerine sarıldı. Çok geçmeden vapurun etra- finı sandallar ve balıkçı kayıkları sardı; biz de onlarla karaya çıka- rak, sancak 9 da köprüye gele- bildik. ,, Pilsna Kurtuldu “Tstanbul, 19 (A.A.) — Üç gün evvelal sis yüzünden Yeşilköy feneri önünde karaya oturan Loyd Triyestino kumpanyasının Pilsna vapuru buglün öğleyin Türk gemi kurtarma sosyetesinin Sezar va- puru tarafından yüzdürülmüştür. Bir Vapur Daha Oturdu İstanbul, 19 (A.A.) — Bu sa- bah Sarıyerde Nor Doyçe Loyd kumpanyasının Alman bandralı 4 bin tonluk Ulm vapuru sis yü- zünden hafifçe karaya oturmuş ve kendi uraçlarile kurtulmuştur. Fenerde Bir Buşka Müsademe Oldu Dün Fenerbahçe açıklarında bir müsademe olmuş ve bu müsa- demede bir gemici heyecan tesk rile cinnet haline gelmiştir. Vak'a şöyle olmuştur: Beşiktaş — iskelesine —mensup Derviş ismindeki kum kayığı Fe- nerbahçe açıklarında İlerlemekte olduğu bir sırada Akay İdaresinin * Göztepe ,, vapurunun sademe- sine uğramıştır. Kayığın batması ihtimali kar- pısında tayfadan Kâmil, kayığın arkasına bağlı olan bir filikaya atlamak İstemiş, dizini şiddetle çarparak yaralanmıştır. Kâmil, bu sıralarda çok fazla heyecana kapılmış, ve asabı bo- zularak cinnet derecesine gelmiş- tir. Kayıkta bulunan diğer tayfalar kâmili güçlükle zabtetmişler ve Istanbula kadar getirmişlerdir. Hâdisenin tahkikatma — polis vaziyet etmiş, Kâmil tedavi altına alınmıştır. Lilyan Kardeşler Gittiler Evvelki gün şehrimize gelen sessiz sinema yıldızları Lilyan ve Doreti Giş kardeşler dün Viyana vapuru ile Pireye gitmişlerdir. Makarna Ve Bisküvllerin Satışları Alâkadarların müracaatı neti- cesinde bisküvi ve makarnaların paketle — satılmanm — mecburiyeti kaldırılmıştır. fah 11 Ölmeden Mezarını Kaz- dıran Bu Adam Mezarını Yaptırdıktan Sonı_—g. Adam -İçine Girip Boyunu Ölçmüştür Kırkağaç, (Hususi) — Burada ancak masallarda tesadüf edilen ve eşi görülmemiş bir hâdise ol« muştur. Bütün kasabayı alâkadar eden bu hâdiseyi aynen yazıyo. rum: Kasabamızda — hır*evatçılıkla uğraşan Tahir isminde bir ihti- yar belediyenin yeni mezarlığında kendisi için bir mezar kazmış, içini tuğla ile ördürmüş ve her şeyl tamamlandıktan sonra da me- zarın İçine girerek boyunun ölçü- sünü ölçmüştür. Tahir müteakiben kendisi öldükten sonra üzeri kak patılmak üzere bir de mermerden mezartaşı hazırlatmış, mezarının baş ve ayak uçlarına da birer selvi fidamı diktirmiştir. Şimdi yalnız ölümü beklemekte olan Tahir ile konuştam. Bana gülerek dedi ki : — Mezarımı kazip hazırladım. Her şeyim tamamdır. Ne zaman öleceğimi tabil bilmiyorum. Fakat nasıl olsa ölecek değil miyim?.. En iyisi şimdiden hazır olmaktır. Yarın öldüğüm zaman niçin are kamda kalanlar telâşa düşsünler, Tayyare Kurumu İçin Her Tarafta Çalışmalar, Faaliyetler Fedakârlıklar Devam Ediyor Tayyare kurumuna hava tehli- kesini bilen Üye ve yardımcı Üye yazmak İiçin yapılan çalışmalar büyük —bir hızla — ilerlemek- tedir. Vilâyet, —bütün — daire- ler için bir tamim yaparak bütün memurların hava tehlikesini bilen üye ve yardımcı Üye yazılmalarını tavsiye etmiştir. Memurların yıllık taahhütleri aylara taksim edilecek ve maaşlarından taksitle ödene- cektir. Kazalarda da yenli baştan tay- yare kurumları yapılmaktadır. Bu kurumlar da halkın Üye ve yardımcı Üye yazılmalarını temin edecek- lerdir. Dün Ticaret odasında bir top- lantı yapılmış, bir iş komitesi teşkil edilmiş, birinci sınıf tüccar- larla şirketlere müracaat için de ayrıca dört komite yapılmıştır. Bunlar bugünden itibaren - çalış- maya başlıyacaklardır. Istanbulde 8 bin küsur tüccar vardır. Akşam da Fatih parkı binas sında bir toplantı yapılmış, Fa» tih kazası dahilindeki çalışma pri mı çizilmiştir. n de Tayyare cemiyet merm kezine Osman Neş'et, Teodot Paskalidi, Aleksandr Topalyan, Vahram — Elâgözyan, — doktağ Vensan — Kasapyan — müracat at ederek 20 şer lira taahhüt yap4 maışlar ve hava teblikesini bilen Üye yazılmışlardır. * Haber aldığımıza göre, Akay, Şirket Hayriye ve Haliç vapurları idaresi memurları, hava kurumu. va, her ay maaşlarının yüzde Ikisini vermeği karar altına almış- lardır. Bu yüzde ikiyi vergiler hariç olmak üzere ellerine geçen para mıktarı Üzerinden verecek- lerdir. Kısa Bir Hayatın Acı Romanı ( Baştarahı 1 inci yüzde ) — Adın ne senin? — Dursun ! — Kaç yaşındasın ? — Ben yaşımı nereden bili- rim ki ? .— Herkes yaşını nereden bilir? — Anasından babasından duyar ! — Sen duymadın mı anandan babandan ? — Babamın yüzünü bile gör- medim ben! Harpte ölmüş ! — Ya annen? — O kocaya vardığından beri beni değil, dünyayı görmüyor! — Sana kim bakıyor? — Benim bir bakanım olsa, a miyim ki ? bıınl N':ıı:ldı y’ıhp kalkıyorsun ? — Alemdar karakolunda |.. — Yatağın var mı? — Ayağımda papucum bile yok ! « — Ne yiyip içiyorsun ? — Esşkiden artıkla geçiniyor- dum. Memurların İştahları mı ka- bardı, yemekleri mi azaldı - bik miyorum. — İki gündür onu da bulamadım ! — İstanbula ne zaman geldin? — Son yağmurdan sonral * açım !,, diye belediyeye gittim, * Yatı mektebine Liş dln Istanbula yolladılar. Yatı mel teplerinin baş adamına baş vure dum. O da buraya gönderdi. » Erzincanın - Rafay köyünden yatı mektebine gönderilen Dursun Istanbulda yiyecek artık, ve ;: tacak döşeme - bulabildi mi miyoruz. Fakat eğer, ya çocuk esirge. me kurumunun, yahut ta lâfı dik den düşmeyen zenginlerimizden birinin hamiyeti harekete geç mezse o, yatı mektebine değil, Kundakçı hanındaki gizli dilenek lik kursuna düşecek ! — »