İtalyan - Alman Sıyasal Cilveleri Almanyanın Roma elçisi Fon Haz- #el son günlerde Musolini ile birkaç defa görüştü. Bu görüşmelerin mev- tuları aşağı, yukarı şunlardır: 1 — Avusturyanın istiklâlini ko. tüyacak olan Tuna konferansında Kkonuşulacak esasları tespit etmek; 2 — İtalyanın Habeşistanda genlş- m e| emesi karşısında Almunya« gın alabileceği vaziyet. Şurası inkâr kabul etm kikattır ki Valval hüdisesi sıral Hitler Almanyası, sarih surette İtal- Yaya aleyhtar bir vaziyet almıştı. Bu- Bun tezahürleri, matbuatta — çıkan Yazılar, bazı Alman silâh fabrikaları. an H pi na yaptıkları teklifler ve bir takım Alman gençle- k dile Habeş konsoloshanelerine at etmeleri. hı;;ı İngiltere Fransanın İtak Yaya, beşlstandı izaharet etmi- Yecel anlaşı Almanyanın hattıhareketi —de; oldu. Almanya, d, #vvelce, Habeşe karşı hattıhareke Avusturya — meselesinde — İtalyı Koparacağı menfaatlere göre uydur- Bak istiyordu. Şimdi, fikrini değiş- li ve Roma ataşemiliteri vasıtasile Almanyanın — Habeşistana — tek bir Silâh satmıyacağını bildirdi. Alman- Yanın bu süretle hareket etmekten Maksadı gudur? " A — Avusturya meselesinde Al- Manya için yumuşak bir zemin azırlamak. Bundan — sonra — İtalya ile « İngiltere arasındaki müna- eri bozmak. C — Avrupa sıyasasında bir âmil Olan — İtalyayı, — Habı bataklığına Saplanmaya teşvik ederek vaziyetten ifade etmek. Bu maksatladır ki — Almanyanın ma sefiri, on sene müddetle Avuz- furya işlerine karışmamak üzere İtal- Yaya bir andlaşma teklif etmiştir. Evvelce bu nevi töklifleri reddeden yanın, gimdi, Almanya tarafından n yaitlere daha dikkatli kulak Yerdiği görülüyor. Bu suretle de, übey meselesi münasebetile, Fransa Ve İngiltere üzerinde tesir yapmak üyor. Fransa ile İngilterenin bu İşteki politikaları Uluslar Kurumunun Politikasıdır. Bu politika ise İtalyanın ine el yi r. Fakat bizzat İtılyı için bu reketin tehlikelerle dolu oldu- Tuna işaret etmek İAzımdır. —Süreyya - Kismen Prayda'dan - Cevat Bey, vücudu ve ahlâkı da, adı gibi demir olan köy ağa- Ama acıyordu. Artık o, burada durmiya- taklı, — durmak Istemiyordu. acı hatıralar, onun genç yüre- | ezmiş, yormuştu. Karakola gitti; uykusu yoktu. rdu. Biraz dinlenince dizinin Tzladığını duydu. Bu acı da, onun acısı idi. Arka — bahçenin duvarından Elrkın ayağı bir taşa takılmış, Pllklınıııı ve dizi taşlara çarp- L Pantolonunun dizi de çatlamış- ha Atlattığı tehlikeyi şimdi anla- Yordu. Demir ağa ile karşılaşmış ü imiş, ikisinden biri muhak- ölecekmiş. Ölmek, genç zabitl korkutma- du. Lakin elini kana, hem de dl. arkadaşın kanına bulaştırmış ı:llk. onu tiksindiriyordu, Bunun Yali bile korkunçtu, Birdenbire bir tabanca patladı. Jandarma mülâzımı, yerinden .ç"nııılı. Yine ne oluyordu! Ha- hl:ıdük“n sonra da mı kan dö- İ cekti? Bu felâket zinciri, da- rekadar sürüklenecekti? Bir tabanca daha patladı. etgelerinin (dmdırııınıı) pro- Dünyanın Para Durumu Bern, 17 (A.A.) — Fransa Bankası direktörü “Taneri, ihraç — bankaları başkanlar kurultayı karşısında son Fransız para bubranımı izah etmiştir. Taneri, altının Öörgür olarak geçer olmasını isteyen Fransa Bankasının Sötedenberi güttüğü sıyasayı hatıre latmıştır. Bern, 17 (A.A.) — İhraç Bankaları başkanları, arsıulusal BÖdemeler bankası merkezinde toplanarak, başlıca, gııı— ların korunması meselesini — görüş- müşlerdir. Altın esasını güden Ülkelerin, bu yöndeki savaşlarının başariğı - muvaf- fakiyeti - ileri sürülmüştür. İlgili çevenler - mahafil « Amerika Maliye Bakanı Morgentav'ın bir parâ konferansı — toplamı undaki ealnl « teklifini - güvençele kar- gıhıyorlar. Hicaz Vellahtı Londrada Londra, 17 (A.A.) — Hicaz vellahdı. Emir Suud hükümetin konuğu olarak İngiltereye gelmiştir. Rus- SON POSTA Belçika Müdafaa Bakanı Dedi Ki : Ansızın Bir Baskına Uğra- mak İhtimalı Çoktur! Belçika müdafaa bakanı Dovez Çekoslovak An - laşmasından Sonra.. Benes Yeni Bir Diyev Verdi Moskova, 17 (A.A.) — Çekos- lovakya dış - İşleri bakanı Bencs dün Moskovadan ayrılmadan önce Tas ajansına verdiği diyevde, amacı barış eserinin berkitilmesi olan ve Savyet Rusya İle Çoekos- lovakya arasındaki dostça ilgilerin gelişimine, İnkişafına ç(;l:. ıım:': etmiş bulunan — gezişin pe ziyade kivanç duyduğunu bildir- miş ve demiştir kl : — Sıyasa adamlarınızla yap- tığım konuşmalar ve Sovyet Rus- yada gördüklerm, barışın, kolektif surette sağlanması İçin ::kpd:dı"kı: uğraşmaların göreği hakkı l::ııdnl buld't:i:thk'-ı.d&vx Rusyada bütün V| ma, şündüklerimi aşmıştır. Sovyet yön- Ni 101 Genç zabitin kalbi çarpıyordu. Karakoldan ok gibi sokağa fırla- di. O, sokağa çıktığı zaman, bir üçüncü, bir dördüncü silâh sesi, havayı titretmişti. Genç zabit, koşacaktı, lâkin nereye? Sesin geldiği tarafı dinle- di. Silâh — sesine — alışkın olan kulağı, sesin geldiği — İstikameti az çok tayin etmişti. Zaten kuşku da idi. Silâh ser- leri, birbiri arkasısıra patlıyordu. Jandarma mülâzımı, Hacerin evinin tarafına koşuyordu. Silâh sesini duyanlar, sokaklara uğra- mışlardı. Evlerin pencerelerinde titrek ışıklar uyanmıştı. Genç zabit, kalabalığı yara yara ilerliyordu. Hacerin evinin olduğu! yere yaklaşmadan, gökte bir kızıllık gördü. Gayri ihtiyari durdu ve dikkatle baktı. Bu, bir yapgın kızıllığı 1di. Silâhlar, aca- ba yangın İçin mi — atılıyordu? Fakat böyle ardsır, arasız atıl- mazdı. Hem hükümet, silâh atmayı yasak etmişt. Oradaki jandar- malar buna meydan vermezlerdi. Yoksa, evin önünde — toplanan halk, biribirini mi kırıyordu? Amerika Ve Harp Hul Bu Yolda Fikrini Açığa Vurdu Annaber (Amerika), 17 (A.A.) — Mişigan üniversitesi talebele- rinin önünde acunun durumunu inceleyen Dış işleri Bakanı Hul demiştir ki : “ — Yenli bir harpten kaçın- manın mümkün olmadığını düşü- nenler arasında değilim, ,, ramları açıktır. Programlarının yertilmesi için bütün kuvvetlerile savaşarak her zaman önemli so- nuçlar almaktadırlar. Bu hal, mem leketlerimiz — arasındaki — ilgiler üzerinde her zaman güttüğüm siyasada bana kuvvet — vermek- vel z ovı:ı u:nıul— muş sıgaradan, yahut devri- len bir lâmbadan çıkmıştı. Jandarma mülâzımı, — tekrar koşmuya başladı ve köşebaşına geldiği zaman, durakladı. Sokak, mahşer gibiydi. Jan- darma zabitini görenler, gerl çe- kiliyor, ona yol açıyorlardı. Evin yakınında jandarmalar- dan birini gördü: — Ne var, Hamit onbaşı? Hamit onbaşı, Ümitsiz Ümitsiz bakıyordu: — Okadar uğraştık, halkı dağıtamadık, Beyim! Evi ateşe verdiler. Kahbe, az ocak mı sön- dürmedi. Onun ocağını yıkacağız! Diyor, bir daha demiyorlardı. Baktık, bütün şehir halkı, ayak- lanacak! Size haber göndermiye vakit kalmadı; evi ateşlediler! Biz, dört kişiyiz Beyim, onları, işte görüyorsun, yüzden, İkiyüz- den fazla... Jandarma mülâzımı, bir de- met çıra gibi yanan eve baktı. Halk, yakmakla da — hiddetini alamamış, yangına ateş sıkıyor- lardı. Genç zabit, düşündü; kızan halkın önüne nasıl âıçıulnl? Yanan, sonunda, ne idi? Harap, eski, hurda bir ev... Bunun İçin kan mı döküle- cekti? Hayır, artık dökülen kan- lar, kafiydi. Jandarma bağırdı: — Silâh atmayın.. Yınîı: eöndürün... Burada, yalnız kah nla evi mi var? Bütün mahalle mülâzımı, — halka Bu Sözü İhtiyat Subaylara Söyledi Brüksel, 17 ( ALA.) — Belçika, Fransa, İngiltere, Polonya, Çokoslo- vakya ve Holanda ihtiyat subayları (ihtiyat zabitleri ) delegeleri gerefine verdiği yemektâ, ulusal Savga ( mü- dafaa) Bakanı Devex demiştir klı * — Belçikanın güvendiğini tam olarak elde etmek İçin büyük bir hamle daha yapmak Jâzımdır. Ea bir açık yüreklilik, bizim İlk zdir. Armulusal durum di miş, ansızın bir baskın yapılması ihtimalini meydana koymuştur.,, Bir Uçak Rekoru Londra, 17 (A.A.) — Uçak yapıcısı Yüzba I, bir günde İngiltere 'e geliş hava yolcu- ve bu akşam Londraya dönmek umudundadır. İngiliz - Alman Konuşmaları Londra, 17 (A. A.) — Ingiliz * Alman deniz konuşmalarının bu hafta sonunda bitmesi ihtimali vardır. Bu sabah, iki hükümet eksperleri arasında yenli konuş- malar yapılmıştır. italya - Rusya Moskova, 17 (A. A.) — Kre- di garantilerine alt birfanlaşma ile Sovyet - İtalyan tecimine alt türlü anlaşmalar dün Roma'da B. Musolini ile Sovyet Rusya Bü- yük Elçisi B. Stein ve tecim de- legesl B. Bedenski arasında İm- zalanmıştır. Ajanslar Kongresi Prag, 17 (A. A.) — Bağlaşık Ajansların yedinci konferansı dün toplanmıştır. yanacak... Söndürün, şu yangını.. Hamit onbaşıya emretti: — Karakoldan bir müfreze getir... Ve polisede haber... Polis karakolundan koşup gel mişlerdi. Bağıran, homurdayan, tepinen, çıldıran halk, jandarma- nin, / polisin — uğraşmasile — güç dağılıyordu. Genç zabit, yangına bakıyor- du, Ev, bir demet alev helinde idi. Havada uçan kıvılcımlar, bir şenlik gecesinde atılan fişeklere benziyordu. Bu yangın, aylardanberi, zaten için için yanıyordu, yeni değildi. Bu gece alev almıştı. Jandarma zabiti, komşu evleri kurtartmış ve yangını söndürmüş- tü. Son ölü alevlere gözleri daldı. Hacerin, bu, son hatırası... Öyle bir hatıra ki bir yığın kül, bir yığın kömür ve titrek titrek parlayan ölü kıvılcımlar... * — Şu, tırtıl keselerine baksa- Bu keselerin içleri; şu, balta ez sandığın kalın gövdeleri kemiren; şu, geniş yelpaze gibi açılmış irl dalları çökerten; s0- nunda koca ağacı, çörük, kuru bir kütük — gibi deviren, yıkan küçücük kurtlar, çam tırtıllarile doludur. Bu tırtıl dolu keseler, ağaca Üşmüş tırtılların tobumları- dır. Evvelâ, ığıcı Barar ve göze görünmezler. Sorra sonra to. humlar canlanır, küçük kabarcık- lar halinde — toplanır. Kurtlar büyümeye başlar ve küçük ka- Sayfa 5 Gönül İşleri Karılarınızın Parasına Dokunmayınız “Geçende kayınbabam öldü. Karıma 5000 lira kadar bir miras bıraktı. — O gün bugün karımın burnundan geçilmiyor. Sanki bü- tün evin masrafını o görüyor. Aramızda bir geçimsizlik başladı. Ne yapacağımı bilmiyorum. ,, Sadi Kadınlar para sabibi olunca istiklâllerini duyarlar. Ruhi hâlet- leri derhal değişir. Unun içindir ki paralı kadınla evlenmek — teh- likelidir. Kadın, o vakit erkeğinl uşak gibi, içgüveysi gibl kullan- mıya başlar. Kadın erkeğe karşı Üstünlük duymamalıdır. Bilhassa para Üs- tünlüğü, Onun için karına der- sin kiz — Şimdiye kadar olduğu gibi, şimden sonra da senin paran se- nin olsun. Onu ister bankaya ken- di adına yatır, ister ev alıp kira- sını kendin al, İstersen — sarlet. Ben yine evime de, sana da ba- kar, bütün masrafı yaparım. Bunu söylediğin gün karın yelkenleri indirir. Bübürlenmeye hakkı olmadığını anlar. * “Komşumuzda bekâr bir genç var. Eve gece geç vakit bir genç kızla birlikte gelir. Pencereden gözetledim. Kız uzaktan tanıdı- ğgün — bir ailenin kız.. - Gencin bu hareketi sinirimize dokunuyor. Kızın allesine haber versem mi?., Fikret Pencereden başkalarının evinl gözetlemek, hususi hayatını araş- tırmak ahlâka uygun bir hareket değildir. Bu Iş, o gençle kızın bile ceği şeydir. Onların hayatına ka- rışmak için size ne kanun, ne de cemiyet bir hak vermemiştir. Her- kes kendi günahından mesuldür. başkalarının işine karışmayın, daha iyi olur. TEYZE barcıklar — şişer, işte böyle bir torba olur!.. Bunlara hiç dokun- mamalı. Onları düşürmekle çamlar kurtulmaz, hastalığın önüne geçil- mez ki,, Bu tırtıl keseleri daha büyür, kurtlar olgunlaşırlar ve bir gün torba ağırlaşır, dalda tutuna- maz, kopar, yore düşer ve kese de patlayıverir.. O zaman tırtıllar, dörtbir yana dağılırlar; taze fidan demez, kırk yıllık gövde demer, bütün ağaçlara Üşüşürler. Bu tırtıl keseleri; çamların, kanser kesele- ridir.. Bu tırtıllar, ağaç Üzerinde, tohum halinde iken ilâçlarla, ec- zalarla öldürülür. Fakat — böyle Üreyip te hastalık salgınlaştı mı, bu keseler, toplanır — ve yakılır. Bu tırtıllar, bir kere dağılıp ya- yıldılar mı, artık çamları kurtar- mak güçtür! Kanser kesesi patlı- yan haatalar, kurtulur mu? Omuzuma dokunulduğunu duy- dum, silkindim. Adadan Istanbula dönen akşam vapurunun güvertesinde yanımda oturan ikl genç kadından siyah saçlısı, sol yanağını çukurlaştı- rarak gülümseye gülümseye yü- züme bakıyordu: — Köprüye geldik, monşer.. Uyanl.. Benl korkulu rüyamdan uyander ran Hacerdi!. Bende ona, gülüm- seyerek baktım!