j ı.ll'lı. Tren birden Tisin | M itie 1i Haziran Tekika No1: 13 SON POSTA Hatıra Sahibi: Emel Rıza Yi- 6 - 995 KIZLAR iÇiN! | Tren duürür. dürmaz, yataklı Yagona doğru ilerledik. Garson- ıt şefine müracaat ederken, Sit Beyle karşı karşıya geldik. Kendis'ni takdim etti. Her halde ' Müdüreye kanaat vermiş olmak kin olacak ki, babamdan kendi- © gelen telgrafı gösterdi. Tren, üç dakikadan farla du- ayacağı İçin müdüre ile ancak *edaa vakit bulabildik. Üç, çan .. bir; — Fertik. Bir de hırçın düdük sesi.. h'dınlılre özlerimin — önünde, ı""y nllııâı. Müdüre, rampa- 'tki insanlar, ve sonra İstasyon sı; bütün bunlar yavaş yavaş « hızlandı. thlı aralarından süzüldüğümüz gey, arkamızda kaldı. Odı:ııııbuıııdıı bir ses m- — E, efendim.. Uğurlar olsun. Titreyerek başımı çevirdim. korkak fakat marzikâne bir tevap verdim: ..’— _Siıe de uğurlar olsun Salt Ve, — Yerinizi efendim. — Teşekkür ederim, Lütfeder- TÜdlz, O, daracık koridorda, iki tarafa Pa vura — vura — gidiyordu. .—İı sendeleye sendeleye takip 'yordum. Vagonun son kompar- nn kapısındakl - pirinç hal- L4!! yapıştı. Yana doğru çekerek n açtı, kenara çekildi: — Buyurun. Dedi. Ve sonra, çantalarımı Tetirtmek için garsona İşaret etti. h.nlhıı. lçeride başka çanta- İi ve bavullar bulunuyordu. Alt h_".!lüğııuı Üstünde de (filozofi) d ç d Bıı. kalınca bir kitap duruyor- görmek istemez çantaların ve kitabın sa- | ösi olması Jâzimgelen yol arka- "ilnın hiç şüphesiz — bir kadın lâzımgelirdi. - Meydanda Masına bakılırsa, her halde kı.llı yagonuna gitmişti. Fakat Xaba bu kadın kimdi, ttendi?. knlııın çevirdim. Kapının iki tfına ellerini dayayarak duram &t Beye: k_ Acaba, yol — arkadaşım kıT" Allah vere, münasebetsiz olmasaydı. Dedim. Sait Bey, birdenbire bozulur bi bir hal aldı. Rengi bafifçe ve ne — Efendim, merak etmeyiniz. arkadaşınız, bendenizim. Diye mırıldandı. Sözleri işitir işitmez sanki hi | Şitmda soğuk — bir el dolaştı. 'udı tedi umu bafif bir — Örperme ı..* Aman efendim, nasıl olur?. h'l]ı: tanıdığım yabancı bir er- R » birarada nasıl yatabilirim. Pek münasebetsiz birşey olur. ..::Clıeyı hazırlanırken, sanki İ Ul bir kuvvet, ağzımı kapadı; ha, ( âdabı muaşeret ) der- ( yolculuk esnasında zuhur k'ı."“hlldı hallere karşı ted- ) bahsini hatırlattı. '©ocamız ( Frav Şarlot ) bu ,..ı“:dı hal ve ihtimalleri sa- — Olabilir ki, yataklı vagonla kz bir seyahat — mecburiyeti h:"llda kalırsınız, ve bir kome Hnanda tek bir yatak karşı- sında bulunursunuz. Eğer arkada- şınız bir kadinsa, tabildir ki mos- ele yoktur. Fakat erkek ise, ne yapacaksınız?.. Yolculuktan vaz mı geçeceksiniz?. Hayır, Bu lüzumsuz bir şeydir. İlk yapacağınız hare- ket, şöylece kaşlarınızı çıtmak ve ciddi bir tavır almak olacaktır.. Derhal kanepenin bir köşesine çekilirsiniz. Kitabımızı açarsınız. Okumıya başlarsınız. Şayet canmız sıkılırsa; pence- reden dışarıya, sık sık değişen manzaraya bakarsınız. Eğer yol arkadaşınız. olan erkek, zevzek ve münasebetsiz bir adamsa, ha- fif hafif öksürür, aksırır; derin derin içini çeker, bir çok hilelere müracaat ederek sizin nazarıdik- katinizi celbetmek ve sizinle gö- rüşmek İster. Bunlara sakın a danmayınız... En mühim mesele, yatmak meselesidir. Bu da bir vsöle tâbidir. Eğer yatağinız e- te tesadüf ediyorsa ne âlâ. Yok eğer yol arkadaşınız olan erkek Üst kattakl yatağı İşgal ediyorsa, © zaman garsonların şefine müra- caat eder; yol arkadaşınızla ya- taklarınızın mübadele edilmesini rica eylersiniz. Bu ricanızı kabul ettirebilmek için küçük bir bah- Hiş vermek İâzım geldiğini unut- mayınız. Gelelim, ne tarzda yat- mak (âzım geleceği meselesine... Yol arkadaşınız olan erkeğin #sizi yalmız bırakmasını beklersiniz. Ya, bu erkek terbiyeli bir adamdır; saygı eder, sizin soyu- mUp yatacağınız zaman sizi yalnız bırakmak için dışan çıkar. O za- maa dış elbisenizle iskarpinleri- nizi çarçabuk çıkararak yatağı- MIza sıçrar; uzanır, perdelerinizi sımsıkı kaparsınız... Veyahut yol arkadaşınız saygısız, belkide her fırsattan istifade etmek İstiyen bir çapkındır. O zaman, yine garsonlara müracaat edersiniz. O adamın biraz dışarı çıkmasını te- min edersiniz. Ondan sonra da yatağınıza çıkıp perdeleri çeker- siniz, Alt katınızrda yatan erkek, hangi sınıfa mensup olursa olsuu; © orada yatarken sakın yatağı- nızdan inip çıkmıya kalkışmayı- nır.. ve ait kat perdelerinin ara- sında, dalma sizi tarassut eden bir çift mütecessis göz olduğunu unutmayınız. Aşağı yukarı bu şekilde aklım- da kalan dersi, aynen tatbika başladım. Fllhakika Salt Boyi, babam tamtıyor ve bu yolculukta bana refakatini o tavsiye ediyor- du. Eğer bu adam, dürüst bir adam — olmasaydı, şüphesiz ki babam böyle bir işe kalkışmazdı. Böyle olmakla beraber, ben yine hocamın — tavsiyesine rlayeti lü- zumlu addettim. Derhal kaşlarımı çatarak, ciddi bir vaziyet alıver- dim. Bavullarımı bir kenara yer- leştirdikten sonra da çantamdan kitabımı çıkaracak ve bir köşeye çekilecektim... Yatak meselesi, kendiliğinden hallolunmuştu. Salt Beyin, alt kattaki yatakta yattı- ğı evvelâ orada gördüğüm kita- bından ve sonra da koyu lâcivert bir seyahat beresinden anlaşılı- yordu. Şimdi, kala kala yataca- ğımız zaman oynayacağımız ko- medi kalıyordu. O vakte de, en aşağı on, on bir saatlik bir xa- man vardı. Bu müddet zarfında Sait Bey nasıl olsa benim elddi- yetimi anlayacak, ona göre bir tavır alacaktı. ( Arkanı var ) Dünyanın En İhtiyar Adamı Bulmuş Efganistanın merkezi — olan Kâbilde — çıkan bir mecmuanın yazdığına göre Kâbil civarında, bir köyde dünyanın en yaşlı bir adamı yaşamakta imiş. Köyün İsmi yaşında sıhhatli ve gürbüz olan bu adamın ismi Maragkudur. Ayni mecmua yaptığı tetkiki büyüterek yine o civarda bir köy- de yaşayan —uzun ömürlü bir adamdan da bahsetmektedir. Bun- lardan Sakvali ismindeki adam 120 yaşındadır. Yedi defa evlen- miş, şimdiye kadar otuz beş ço- çuğa olmuştur. Oturduğu — köy £00 yaşındaki Efganlı buymuş famamen bu adamın çocukları ve torunlarından mürekkeptir. Yine o civarda Ekanabat kö- yünde de 105 yaşında bir adam yaşamaktadır. İddia — edildiğine göre bu adamın tamam 120 ço- cuğu vardır. Çocuklarının en ki- çüğü, yani 120 nci çocuk 1934 senesinde dünyaya gelmiştir. İki Memur Hak Yerine Gönderildi ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Süleyman, Bergama muhasebel hususiye memuru Hüsnüdür. Bun- lardan Naci ihtilasdan, Hüsnü zimmetten, diğerleri vazifelerini ihmalden mahkemeye — sevkedil- mişlerdir. Naci, muhasebel hususiye di- rektörü Hasan Fehminin malumatı tahtında bütün bu bulaşık İşleri yaptığını iddia etmişti. Bu Iddia varit görülmemiş ve Bay Hasan Fehmi temize çıkmıştır. Haklarında men'! muhakeme kararı verilen memurları Muhasebel husüsiye direktörü- Hasan — Fehmi, tetkik memuru Lütfi, merkez memur muavini Mitat, tetkik memur muavini Mus tafa, Diklli #sabık maelmüdürü Tevfik, muhasebe kâtibi Muzaf- fer, kâtip Mehmet Ali, muallim Ali Riza, — muallim Bedli, odacı Hüsnü, Bergama muhasebe kâtibi Rıfat ve memurlardan Salih oğlu Hakkıdır. Haklarında lüzum mu- hakeme kararı verilenler ağır ce- zada hesap vereceklerdir. Ad. Bil Münasebetsiz Bir Vaziyet Polis dün Müddeiumumiliğe Hakkı ve Ayşe adlı. iki suçlu vermiştir. Bunlar, evvelsi gün gece Sultanahmette- sokük orta- sında fena bir vaziyotte yaka- lanmışlardır. : ,, Matta Canadır ve tam 200 * Sayfa 13 Kadınlar Mı Daha Unutkan, Erkekler Mi? Başmemur Vsman Son Posta muharririne anlatıyor ( Baştaraft 1 inci yüzde ) mevki salonlarının muhtelif yer- lerine yerleştiririr. ve muhtelif yerlere de, gözcüler koyarız. Geçenlerde, müstahdemlerimi- zin ahlâkını kontrol için yaptığır mız böyle bir tecrübede, paket- leri Öyle akla hayale gelmedik adamlar alıp gittiler ki, biz cürümlerini yüzlerine vurmaktan utandık. Bay Usman'ın, kısa bir si- küttan — sonra anlattığı ikinel vak'a, birinciyi de bastıracak kadar garipti: — Geçenlerde, idareye yeni bir. kamarot alınmıştı. Aylarca işalz kalmış olan bu çocukcağı- zın sırtında bir gömleği bile yoktu. Onun, henliz aylığını alıp ta karnını doyuramadığı sıralar- daydı. Bir gün yanıma girdi, vapurda — bulduğunu söyliyerek önüme bıraktığı gümüş çantada tam dört yüz İlira vardı. Hiç korkusuz cebine İndirebileceği bu küçük serveti masama koyarken, biçarenin kemikleri çıkık elleri açlıktan titreyordu. O, daha odadan çıkmadan, içeriye, can düşmanile karşılaşmış kadar telâşlı bir kadın girdi, ve şu oturduğunuz koltuğa yığılarak: — İçinde tam 400 lira bulu- nan çantamı — kaybettim, dedi ve ilâve etti: — Az evvel buraya yanağan yapurda düşürdüğümü sanıyorum. 'arada vazgeçtim, içinde öyle evrak vardı ki, ele geçirmez- som mahvolurum. Sonra ümitsiz ümitsiz sordu: — Acaba — bulabilmekliğime yüzde bir ihtimal olsun yok mudur? Icap eden sorgular neticesinde, #Ürmeye attığım çantanın ona alt olduğunu anladım ve: — Telâş etmeyin! dedim. AÇantasını uzatarak ilâve ettim: — Evrakınız da, paralarınız da tamamdır! Berikinin, çantayı kapıp gider. ken, teşekkürü bile akıl edemeyi- şini sevincinin şaşkınlığına ver- dim. Fakat zavallı kamarotun, hakettiği — mükâfattan mahrum kalmasına gönlüm razı olamadı, arkasından seslendim! — Hanımefendil.. *Hrnımefendi,, döndü: — Efendim, dedim, vakıa me- murumuz vazifesini yapmıştır, ve zaten dürüst hareketler para ile ödenemez. Fakat çantanızı bulan arkadaşı, size verdiği sevincin yüzde birine olsun lâyık görmez misiniz? Muhatabım beni, rüşvet iste- mlşim gibi l:,poındeı tırnaga ka- dar süzdü. Ve: — Bozuk param yok! dedi. Bana kalırsa onun tıynetindekl iğrençliği, kendi cevabından daha belâgatla anlatabilecek bir kelime, bir eümle aramak İüzumsuzdur. Bay Usman güldü : — Size, dedi, aklıma gelen çok hoş bir hikâyeciğimi de an- latatayım!.. Uğrayan bir harem ağası Ve gelen kahvesini yudumla- | dıktan sonra söze başladı : — Bir gün, yine buraya uzun boylu bir harem ağası geldi. O ü'lldı.ud.:.-h'l. kaybedenden az tel ği Ağrısı — tutmuş gibl habire kıvranıyor; — Bizim paşanın kasasını ne- rede bulaca? diye yırtınıyordu. Bir aralık, daha derdinin — içyü- zünü anlamamıza vakıt kalmadan etrafta fıldır fıldır dönen gözleri ateş böcekleri gibl parıldadılar. Ve arap: — Hah! Diye yerinden sıçradı. Dört hl:ıdllı kapının kenarında duran mesneye sarıldı. Meğer, hepi- mizin bir âdi demir parçası san- dığımız o paslı kutu, Mahmut Muhtar paşanın mücevherat ka- sasıymış. O bir helâ süpürgesi gibi kapt dibinda atılmış kutunun içinde 60 bin altınlık mücevher buluna- bileceğini şeytan bile akıl ede- mezdi. Bay Usman gülerek — ilâve etti: — O tecrübeden sonra da helâ süpürgesi bıraksalar, her telini ayrı ayrı yoklamadan — bırakmı- yoruz! Bay Usmandan, — vapurlarda unutulan eşyalar hakkında malü- mat rica ettim : Vapurlarda Unutulan Eşyalar — Azizim, dedi, bu gidişle asayişi temin edebilmek için, her vapura mürettebatı bol bir kara- kor kurmak lâzımgelecek. Zira, sade unutulan eşya çak mayı İş edinen hırsızların adedi, '::.E kaçıran zenginlerden bile fazladır. Vapurlara, hareketlerin- den evvel girerek paket aşırıp çıkanlar da caba... Biraz dikkatll davranmasak, Akay vapurlarında bir musluk, bir abajur, bir ampul, bir ayna, bir perde bulmak, borçsuz me- mur bulmak kadar iİmkânsızlaşa- cak! Çünkü sade bunu İş edi- nenler de var | Geçenlerde, bunlardan birisine, neden namuskâr tutmadığını sordum, Külhani, güç gele bilecek kadar zekice bir cevap verdi ve: — Ağabey, dedi, ben değil, belediyenin maaşlı memurları bile görecek iş bulamıyorlar ! Manyak Bir Kadın Sormam üzerine vapurlarda intihar vak'a'arının yok denecek kadar azaldığını söyliyen kıymetli arkadaş : — Yalnız, dedi, bir kadınca- ğiz var. Vazifeye devam eden bir insen İntizamile, haftada iki defa kendisini denize atar. Ve işin asıl garibi, balıkları eride bırakacak Ldu da yüzme gillr. Intihara kalkışma illetine müptelâ olacak? Sordum : — Vapurlarda unutulan eşya- lar ekseriyetle nelerdir? — Kadınlar, erkeklere nisbe- ten çok daha unutkanl.. Onlar çantalarını, erkekler de şapkala- rını unutuyorlar| Ayrılmadan evvel, fazla unu- | Devatm 14 öncü yüzde )