12 Sayfa Yaran: Tefrik An Rıza No. sz Seyfi 47 Kılıçlar Korkunç Hışırtı İle Çekilmişti.. Burada Şahin bey şimşek gibi bir davranişla belindeki kılıcı sıyırdı ve demirini öperek dediki: — İşte ben karşınızda kahra- manların tanrısına andediyorum ki: tek sevgili kızımı düşmana vermektense öldüreceğim ; bu gece silâh tutabilenlerimizle beraber düşmanın içine girdiğimiz zaman ölünciye (Okadar döğüşeceğim... Ölmeden evvel (Obir (düşman daha öldürmekten başka birşey düşünmiyeceğim!. Bu anda her yanda bir hare- ket oldu. Bin kılıç, korkunç bir devin uzun, alevli soluk almasını andırır bir hışırtı ile çekildi. Divanhane ve bahçe keskin ve parlak kılıç, bıçak demirlerile doldu ve dalgalandı. Bu yalın ve keskin çelikler, burada toplanmış çatık kaşlı, tunç renkli ve tunçtan katı yürekli sa- vaşçılarin yüzlerine ne yakışır bir çerçeve olmuştu!.. Biraz sonra Subuskalılar kor- kunç bir durgunluk içinde da- ğılmışlardı. * Bu korkunç toplanma dağılır. ken Deli Aslan Bey olduğu yerde - dalıp kalmıştı; o anda bir şey — duymuyor, o düşünmüyordu. Bu kanlı neticeyi bundan evvel kaç defa düşünmüş, abnesile, Şahin Beyle konuşmuş, hattâ öyle olsun demişken, hakikat bıçağının s0 ğuk, acımaz demiri yüreğine da- yamverince şaşırmış kalmıştı. Deli Aslan Beyin yanında duran, yüzü, alnı birçok yaralarla nişanlı, palabıyıklı Yeniçeri zabiti demir bir kıskaca benzeyen o © güçlü pençesile Deli Aslanın biraz titreyen elini tuttu, Delikanlı Okyanusların soğuk | ve karanlık derinliklerinden çe - kilip çıkanlıyormuş gibi titreye- rek uyandı. Yeniçeri zabitinin demir eli, Deli Aslanın elini âdeta acıtarak sıkıyordu. — E Aslan Bey! dedi; şimdi- lik tanrıya ısmarladık! Benim bu © yıkılası dünyada arkamdan acr- © yacak, ağlayacak kimsem yek. Benim karım, çocuğum, anam ve © kardeşim şu belimde asılı kes- © kin kılıç ile işini şaşırmaz kavga © baltamdır... Ben bunlarla yarın © benim değilse de yoldaşlarımın vereceği (binlerce günahsız ve © talisiz kurbanın acısını Macar- lardan, Almanlardan çıkaracağım! Çoktanberi seninle yanyana dö- © ğüşmeyi me kadar istiyordum. Bu son günde birbirimizi göre > göre ölelim ve öldürelim!.. Sonra ondan umulmaz bir tat- ılık ve derinlikle söyled: K — Aslan Bey; kendini tut! © Tanrıdan gelene boyun bükl, © Gençlik duyguları güçlü, coşkun- dur; ancak korun ki: Yiğitlik duyguna üstün olmasın.. i Evet, bu sert “yurdu O ordugâh, soyu (o sopu asker, (eğlence yeri (döğüş © olan yiğitin ne kendisine acıyacak © kimsesi vardı; ne de kendi elile öldürmeğe borçlu olacağı çoluğu çocuğu vardı. Onun için o, bütün » Subuskalıların geçireceği o yürek- ler paralayıcı işkenceden, o geçik- o mez imtihandan kurtulmuş olu- yordu. savaşcının Ancak bu elli yaşını bulmuş cenkler kahramanı, bu demir kesilmiş yürek, Aslan beyin şu anda nasıl acıklı duygularla uğ- raştığını biliyordu. Aslan beyin bir anası ve genç kız kardeşi olduğunu bildiği gibi, delikanlının Şahin beyin tek ve sevgili kızına nişanlı olduğunu da pekâlâ hatir- liyordu... Yeniçeri zabiti o sözlerle san- ki delikanlıya kuvvet, tahammül vermek istemişti. Korkunç facla- nın önünde onun tunç yüreği bile kırılmış, erimişti. Birden delikan- | hya döndü. Sertliğini kaybetmiş | bir sesle: — Tanrıya ısmarladım, Aslanl Allah güc ve dayanık versin! Diyerek kaçıyormuş gibi başı önünde uzaklaştı. Subuskada herkesin “cehen- nem suratlı, , “demir yürekli, dedikleri bu korkunç askerin o sırada gözleri yaşlanmış olduğunu görebilenler bulunsaydı ne kadar şaşacaklardı! Yeniçeri zabiti önüne bakarak kale kapısı altındaki yeniçeri koğuşuna doğru yürürken iki sıra asker ve serdengeçti koğuşları önündeki tahta sıralarda bir ta- kım askerler vardı... Onlar asıl Subuskalı olmadıkları halde ser- haddın bütün kale ve palangala- rında işin gidişine göre döğüşme- ği meslek etmiş, fan! dünya kay- gusu çekmeyen yiğitlerdi. Bunlardan genç bir sipahi elindeki kubuzu İnletiyor ve ya: nık bir sesle koşma söylüyordu. . Loş, kubbeli geçidin altında çın layan koşma şöyle bir şeydi: Subuska, Subuska, zalim Subuska Bizi ölümle düşürdün aşka; Dünya kahraman olsa, Türk oğlun y başka, Yiğitlik davasının nihayeti yok! * Kıkçlar çekilsin, açılan kitap, “Viyana,, altında sorulsun hesap, Yık Alman yurdunu, cennetini yap, Gazi cenazesinin cemaati yok! * j Zağlı bir kılıç ver, dokuz okka gürz, On Macar sz gelir, olsun birkaç yüz, Sevgilim kalırsan arkamda öksüz; Çıkmasın gönlünden attığım bu ok! * Ölüm sokağından) her yiğit geçer, Rahat döşeğinde ölmez ya Türkler, Serhaddi doldurmuş gaziler meğer Şehit olam, dedim, müşterisi çekl, ( Arkası var ) İzmirde Bir Hava Kurumu Turnuvası Yapılıyor Izmir, 10 (A.A.) — Hava kır rumu asığına düzgülenen ( tertip edilen ) maçların birincisi dün |...... Alsancak alanında yapılmıştır. Öğ- leden sonraki maçlarda İzmirapor bire karşı iki sayı ile Göztepeyi ve Altay da sıfıra karşı iki sayı ile Karşıyakayı yenmişlerdir. 935 Uşak Şampiyonu Uşak, 10 — Gençler birliği ile Ergenekon takımı arasında dün bir maç yapılmış, lik maçlarının finalini teşkil den bu müsabakayı Gençler Birliği (1-4) ile kazanmış, 935 şampiyonu olmuştur, “Şipka Kartalı,, Niçin Geliyormuş ? Sofya, 11 (Hususi) — General SON POSTA Evdeki Pazar Çarşıya Uymadı Pantalon ütüsü |. | Son Posta OE Viyara Madrit Berlin İ Varşova Paşte Biükr eş 7810 İ Belgrat 34,071 Amatardam (İşlT73 | Londra Kr, 618,50 Prag 10,03 Moskova ,, 1043,50 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira İş Bunk.(Nama) 150 » Oümilej 050 » (Müease) 90,— Osmazlı Banlu 24,50 Selânik |, O 5,— Şi eti Hay'iye 15,50 Miş 10,50 Anadolu W5UV, 5,50 . “MP Bi Ana da'u 4 100V 42,50 Şark D, V. 00,— le», Tr Üeki Terken Harıgas Telefon 3,8143 1,9694 4,2138 1,485 Brtiksal Atina 4,6940 #10930 Cenevre 2,445 Sotya 6,54 Lira Bomonti A 1938 ka'lleramı > Böy İstieramı Dahlif 94,25 Düyunu Mu. 00,— Bağ-ak lertip 14470 “48,70 2,35 00,— o . Reji Tramvay Rihtum Üsküdar se Tarsa YımrKr.Fo.1888 127,— , 1904 ET) : İYİ yaya İ Bivktrtik —— MESKÜKAT (| Kuruş 944 | Hamle 1092 | (Mayat) 5004 840 | Vahit) 4650 1080 İnsa beşibirlik altin Meeldiye BM umhariyet) (Cümhariyet) — 4700 Banket (Os. 29 (Hamm't) armalı 340ğ Kal n beşibirlük altın | Şem) “ENS SAğ TGiminriyei — 4855) Vah) o, o S0 (Aria) “m | vi Kuruş Türe sitem 4750 bal Frank Sağlamlaşın- ca İşler Düzeldi Dün İstanbul borsası Adeta kapalı vaziyette kalmıştır. Bunun sebebi Londra ve Paris borsala- rından telgraf gelmemiş olma- sıdır. Londra ve Paris borsaları yortu münasebetile kapalı kalmış bu yüzden telgraf gelmemiş, tek graf. gelmeyince bizim borsa da hareketsiz ka'mıştır. Frank vaziyetinin sağlamlaş- ması, İsviçre frangının da sağlam vaziyetini muhafaza edişi Türk tahvilleri üzerinde çok iyi tesirler yapmıştır. 29,30 dan 28,15e kadar düşen ve birçok temevvüçler gösteren Ünitürk tekrar. yükselmiye başla- miş, dün borsada pek durgun muamele (yapılmasına rağmen 2B,30a alınıp satılmıştır. Diğer Türk tahvillerinde de salah vardır. Göring Sofya ziyareti esnasında Alman milli B. takımile Bulgar karışık takımları arasında yapılan bir maçta Bulgarlar Almanları (0-2) ile yenmişlerdi. Pazar günü de Bulgarlarla Fransanın Rasing futbol takımı arasında oynanan maçı, Bulgarlar (3-2) kazanmışlardır. Bu sebeple Bulgar milli takı- mi İstanbulun ileri gelen takımları ile de karşılaşmak istemektedir, Fakat Türklerin kuvvetini de- nemek için evvelâ Istanbula, Var- nın Şipka Kartalı namındaki Buk gar takımı gelecektir. Haziran 1 İKÂYE | BİKÂ: CAN KURTARAN Mary Brennan çok ağır hasta idi, Küçücük adanın bütün halkı onun akşama varmaz öleceğini söylüyorlardı. Kocası Peter çok memnundu, İçin için seviniyordu, fakat bunu belli etmemeye çalışıyordu. Papas son dini âyini de yapip karısının yanından çikınca komşular Peterin etrafını aldılar. Daha şimdiden taziyeye başladılar ve artık bir tabut tedarik etmek zamanı gek Fakat Irlandanın şimalindeki bu çorak adada ne ağaç, ne de tabut yapacak kereste vardı. Bu- nu karşıdan, Irlandadan getirt- mek Mind Halbuki deniz oka dar fırtınalı idi ki, karşıya geçmek kabil değildi. Mary Brennan İri yarı, sert, cadalor bir karı idi. Adadaki yegâne dükkân onun olduğu gibi ocası Peter de onun adeta kö- lesl idi. Adamcağıs sabahtan akşama kadar zorla çalıştırır, ahıradan çuvallarını ona taşıtır, dükkânı ona süpürtür ve müşte- rilerin evlerine de onu koşturur'du. Peter, sıska, çalımsız ufak tefek bir adamdı. Gözleri tıpkı dayak yemiş bir köpeğin gözleri gibi mahzun bakışlı idi. Bundan maada onda tuhaf bir hastalık ta vardı: Sinirlendiği, korktuğu ve- yahut yorulduğu zaman birdenbire dizlerinin bağı çözülür, yere çöklü- verirdi. Onun bu hali kendisini bilmeyenleri çok korkuturdu. Fa- kat onu oruk adada bilmeyen kime kalmamıştı ki... * Karısı Peter'e okadar aşağı bir nazarla bakıyordu ki evlen- dikleri halde onun ismini anmaya bile tenezzül etmemiş, kendi aile ismini muhafaza etmişti, Fakat artık bu şirret karı ölüyordu.. Peter hayalâta daldı. Karısı öldükten sonra o, ne ra- hut yaşayacaktıl.. Üstünde artık Mary Brennan'ı canlı olarak taşı- mayacak olan ada cennet gibi bir yer olacaktı... Artık ne ortalık süpürecek, ne de rıhtımdan ağır şeker veya wn çuvlları taşıyacaktı. Dükkânı satıp kendi köyüne dönecek, küçük bir tarla alacak. Babadan kalma kulübeyi tamir edecek, yan gelip keyfine baka- caktı. Birdenbire hırçın bir ses onu bu tatlı hulyasından uyan dırdı: — Ne düşünüyorsun, tabutu İngilizceden : TABUT mu? Dur ben sana söyleyim. Peter yerinden sıçradı. Dilzeri gevşedi. Düşmemek için sandık» lardan birine tutundu ve başını kaldırarak dükkâna girene baktı, Bu, adanın posta memuru ellilik Mis Svini ismindeki kadındı. Bü tün işi gücü her şeye burnunu sokmak, gelen mektupları, tal- grafları okumak ve ötekine bes rikine akıl öğretmekten ibaretti, Şimdi de Peter'e akıl öğretmeye gelmişti : — Hükümet buraya bir dok- tor ogönderiyormuş. Pek usta birşey değil, gençten bir adam- mış amma ne yüupalım, Allahın bile unuttuğu bizlere bu, bile çok ne İse, bugün Düblenden hareket O ediyormı di ona bir telgraf Yakersin > oradan sana ucuz vehbazır bir tabut getirmesini rica edersin. — Fakat ben bu adamı tanr- mıyorum ki? Adresini bile bil miyorum. — Orasını sen bana bırak. Şu kâğıdı ver de telgrafı ben yazayım. Nihayet telgraf yazıldı ve Mis Svinl onu derhal göndermek Üzere dükkândan çıkıp gitti. Peter'in İçi içine sığmıyordu. Bu iş te olmuş bitmişti. Tabutu bile ısmarlanmış olan bir kimsenin artık öleceğine şüphe edilemezdi yal, * Genç doktor, eşyalarını ha- zırlarken (o pansiyon sahibi bir telgraf getird. Doktor telgrafı açtı ve yözünü buruşturdu. Ar- kadaşları merak ettiler ve sor- dular : — Ne o? Fena bir havadis değit inşallah? — Hayır, müstakbel müşteri- lerimden birisi bir şey sipariş ediyor da. Bir müddet sonra arkadaşları gidince (telgrafı tekrar o açtı. Okudu ve bildiği, hatırladığı bütün küfürleri savurmıya başladı. Bir doktorun, yanında bir de tabutla seyahat etmesine ne derlerdi! Âlem gülerdi vallahi. Fakat biraz düşündü. Bu küçük köyün ahalisi pek tuhaf adamlar olmak gerekti, Ölüm ve tedfin merasimi onların nazarında pek mühim bir şeydi. Onları daha (o bidayette & gücendirmek doğru olmazdı. Fakat ucuzca bir tabut nasıl bulmalı idi? (Sonu yarın ) sil