7 Hazlran Tefrika No: 9 YALNIZ g KIZLAR iÇIN! 16 Haziran - Mektep Bugün, tam öğle yemeğinden kalkarken, babamdan şu telgrafı aldım. | Kızım. Kazandığın muvaffa- kiyet, yalnız senin ve benim için değil, milletimiz için de bir şeref- tir. Hazır bulun, Berlin sefaretin- den, Roma Sefaretine nakledi- len kâtip Sait Bey sana uğraya- cak, refakatine alıp bana getire- cektir. Gözlerinden öperim. | Doğrusu bu — telgrafa İ'l' Bevindim. Çünkü, artık mektepte hemen hemen yalnız gibiyim. Arkadaşların hepsi dağıldı. Koca mektepte, hocalarımızın en eicisi ve kadınların en sevimlisi olan Frulayn Annadan başka kimse kalmadı. Onunla beraber yiyoruz, beraber gerziyoruz, beraber yatı- yoruz. Müdüre de, istirahata çekildi Apartımanından nadiren çıkıyor. Vakın — muallim Anna - ile hayatımın en mes'ut günlerini yapıyorum. — Yaşıyorum Amma, bir an evvel babamı. Belki de bir müddet sonra halamı gör- meye de canm atiyorum, 18 Haziran » mektep Muallim Anna, ateşler içinde yanan ellerile ellerimi kavradı. Bir altın kümesi gibi parlayan başını omuzuma dayadı: — Senden de ayrılmamak, pek güç olacak Emel Diye mırıldandı. Artık aramızda hocalık, tale- belik —resmiyeti kalmadığı için Onun bu samimiyetinden İstifada t#tmek İstedim. Ne zamandanberi zihnimi kurcalayan şu suali s0- rüverdim: — Aşka İnanır mısınız?.. Anna, Birdenbire derin derin İçini çekti. Şu cevabı verdi: — Aşkın iki başlı olduğuna katiyen inanmam. Bence aşkın Manası, yalnız sevmektir. Hem tevmek ve hem sevilmek.. Bu, Ppek ender bir tesadüftür, — Ya, dünyayı dolduran bu kadar aşık ve maşuklar?.. * — Hepsl yalan.. Hepsi masal. — Nasıl olu — Tecrlübelerime İnan, Emel. — Peki.. Siz, sevdiniz mi?. O, deminkinden daha derin bir sürette içini çekti ve ilâve #ti — Bütün hayatım, sevmekle Beçti. — E, sevilmediniz. mi?.. — Çok.. Pek çok... Fakat tün bu sevgiler, birer mevsi Meselesi idi... İlkbaharda b sevgi, hiçbir zaman sonbahara dar temadi etmedi. Kışın, en Ateşle başlayan aşklar İse, yaz Relmeden, buz gibi soğuyuverdi. — Sebep?.. — Çünkü erkekler, sevmezler, Bevemezler, Daha doğrusu, sevme- tini bilmezler. — Fakat sevgili annam.. Ha- Yatta aşkın en büyük amili Mkekler değiller midir?.. — İşte buda © hodgâm mah- :’dınn icat ettiği bir nazariyedir. kat öyle bir nazariye ki, yalnız ı"lı'lllırını bir. paye vermek dir. Filhakika, gayet doğrudur. he A, en evvel erkek başlar. Bir din, sevse.. Hattâ, o sevgiden tiğerleri ağzına — gele Durup Ürürken o sev diği erkeğin önüne Tek; seni seviyorum, aşkından deli divane oluyorum; demez. Diyemez. Çüöünkü buna kadınlık gururu manidir... Fakaaat, erkek böyle değildir. Onun bir imtiyazı vardır. İsterse sevsin, isterse sev- mesin, hoşuna giden, iştihasını tahrik eden bir kudına müracaat eder.. İlk defa olarak aşkından bahseyler. Işte, erkeklerin aşk taen büyük âmil olduğu buradan başlar, — Sonra?.. — Sonrası, hiç ?.. — Nasıl hiç, Anna?.. Sene- lerce sevişmeler.. izdivaçla niha- yet bulan aşklar.. bunlar hiç olur mu?.. Anna, bu sefer başını omu- zumdan kaldırdı. Bir çift mavi elmas gibi parlıyan gözlerile göz- lerimin içine baktı. Duru beyaz çehresinde, hafif bir pembelik dalgalandı. Şu anda onun yüzüm de, her zamankl mahzun cidd- yetinden daha büyük bir hüzün vardı : — Emel!.. Tam yirmi iki ya- şında bir kızsın. Hayatını tama- mile Avrupada geçirmişsin. Fakat görüyordum ki, daha hâlâ şark ruhunu taşıyorsun. Diye mırıldandı. Bu Gözler, Adeta beynimi gıcıkladı. Acaba Anna beni, tamamile gözleri bağlı bir budala mı zannediyordu. Daha hâlâ şark Tuhu taşıdığımı niçin İleri sürüyordu? Zeki kız, bir anda bu düşün- celerimi sezdi. Biraz geri çe kilerek sağ elini — saçlarımda gezdirdi: Niçin sana, şark - rü- hu taşiyorsum, dedim Emel?. Bak, bunu izah edeyim.. Siz, şarklılar; içine biraz şlir ve hayal karış- mayan hiçbir. şeye ehemmiyet vermezsiniz. Ve öyle zanendiyo- rum ki; aşkın bütün lezzetini de, © aşk yüzünden çekilen ıztırap- tahayyül edersiniz. Halbuki aşk, bir ıztırap değil.. EBir meş'e ol malıdır. Bir neş'e.. Yani, ruhu- muza hiçbir eza ve acı verme- » Kalbimizi hiçbir suretle kırıp incitmeyen — tatlı bir his şeklinde kalmalıdır. — Meselâ ?.. — Meselâ, mı ?.. Dinle... Me- selâ, hiçbir erkek — bizimle bir aşka girişirken açık kalpli davran- maz. İlk söyliyeceği söz, şunlar- dir: “ — Ah benim; ruhum, haya- tım, sevgilim I. Seni dünyanın hiçbir. ölçüsü ile ölçülemiyecek derecede büyük bir aşk ile sevi- yorum. Bu aşkım, ebediye kadar devam — edecek.. — Kalbimdeki aşkın alteşi, Pancak — hayatımla beraber — sönecek ,, Böyle değil mi ?.. — Evet.. Tabil. — Evet, amma.. Tabit değil, Emel?.. İşte bu sözler, bir te- zaktır. Bir yalancılık ve riyakâr- hktır... Bunda, şu ihtimal vardır. Belki o erkek bizi seviyor. Ve hakikaten ©o anda kalbinde © ateşi his ediyor. Âlâ!.. Aşkının o andaki aleşinin kaç dereceye kadar — yükseldiğini — aöylesin. Fakat; Bu ateşin, haya- tile beraber aöneceğine yemin elmesin, — teminat yermesin. (Arkası var) SON I’OSTA 13 :E nstantanelerden Ioıı.ılçlndı ııohhı Endüstri Sıhasında Bir Türk Gencinin Muvaffakıyeti Türkiyede ilk defa yerli mat- baa mürekkebi n yapmağa mu- vaffak — olan Mehmet Ali ismindeki genç yeni bir takım tecrübelerinder sonra Tipo - Tok — ismini verdiği — bir madde daha imal etmiştir. Bu madde ile, fırça, gaz, benzin ve emsall' maddelere ihtiyaç hasıl olmadan alolumum yazı makineleri, lito, tipo ve şimigraf makineleri huru- fa'ı temizlenmektec İr. Bay Mehmet Ali, bu hakkında : — “İtalyanlar topraktan altın çıkarmıya nasıl — uğraşıyorlarsa, biz de buna gayret edeceğiz.. Tipo-Tok ta bir nevi topraktan yapılmış bir maddedir. Bu mad- deden bir kutusu dört beş ay kullanılabilmektedir,, demektedir. Alman Mektebinin Spor Şenlikleri Dün takslm stadyomunda Al- man yüksek ticaret mektebi sene- lik ikinci spor şenliklerini muvaf- fakıyetle yaptı. Dört yüz elli kız ve erkek talebe tarafından muhtelif oyun- lar yapıldıktan aonra bu oyunların atletik müsabakalarına başlandı. 1500 — metreyi Mambori 4.47 de kazanarak birinci, Villi ikinel o du. Kızlar arasında yüz metreyl Nino 14.2 saniye İle kazandı. Erkekler arasında yüz metro iki seri Üzerinden yapıldı. Birinci- liği Mukbil, ikinelliği Faruk aldı. Uzun atlamyı 5.75 İle Mukbil aldı. 3000 metro mukavemet ko- gusunda — birinciliği 10,42.3 İle Otto ikinciliği Vagner kazandı. Gülle atmada 9,30 ile birla- elliği Atto aldı. Kızlar arasında 4X 100 bayrak yarışını dokuzuncu sımıf kazandı. Derece 58,6 idi. Erkekler arasında bayrak ko- şusunu on birinci sınıf 49,2 ile kazandı. Yüksek atlama müsabakasında beş atlet 1,40 atlayarak berabere kaldılar. Dr. A, KUTİEL Karaköy Topçular caddesi No. 38 keşfi —— rri eren a amağ Sarıver Cınayetmın Suçlulanndan Biri Mahkeme Reisine Anlatıyor : ( Baştarafı 1 inci yüzde ) kenderin Gordoyomdaki Ganinin kördüğümünü çözmesi kadar zor ve esrarengiz görünüyordu. Polis bütün erjisini bu hadise Üzerinde teksif etti. Aradi taradı. Zongul- daktan iki Mehmetle bir Şükrü getirtti. Adliyeye Verilen Maznunlar Daha evvel burada da bazı şüpheli adamlar y: mıştı. Bü- tün bu tahkikat neticesinde bun- ların hepsi —serbest — birakıldı. Yalnız — dört sivil. memur dün müddeiumumiliğe otomobille Iki adam getirdi ve teslim ettiler. Bunlardan birisi Antakyalı Ab- raham oğlu terzi Vahan, diğeri de ameleden — Hamit — oğlu Rizeli Alidir. Polis — bunlarla beraber müddeiumumiliğe — bir de — çakı vermiştir. Sorgudan Sonra Suçluları evvelâ müddeiumu- milik başmuavini Salih görmüş, sonra — işin tahkikine — el koyan muavin Ferhat bunları sorguya çekmiştir. Halbuki bu adamların her ikisi de ısrarla suçlarını İnkâr ediyorlardı. Maamafih muamele devam etti ve müddeiumumilik saat 17,5 de suçluları Sultanahmet Sulh birici ceza mahkemesine verdi. Dört jandarma suçluları kapıaltından mahkemeye çıkardılar. Vahan merdivenleri ağır ağır ve topallı- yarak çıkıyordu. Iki jandarma kendisine yardım ediyordu. Suç- lular hâkim Reşidin huzuruna çıkarıldılar. Hâkim alelusul suç- laların hüviyetlerini tesbit etti. Dayak Yaemişler Vahan: — Antakyalıyım, 315 doğum- luyum. terziyim! dedi, Ali: — 30 yaşındayım, Yapılarda çalışırdım. — Rizeliyim; — cevabını verdikten sonra hâkim Reşit daha sordu: — Ey Vahan! Anlat bakalım. Madam Elmasyanı öldürmüşsün diyorlar. Ne dersin bu işe? Vahan kesik ve mecalsiz bir sesle bu sorguyu şöyle karşıladı: — Ben bitkinim. Tam 35 gündenberi Emniyet Müdiriyetinde çile çekiyorum. Ne uyku var, ne ekmek, ne de su.. Evvelüâ üç gün sorguya çekildim. Sonra falakaya yatırıldım. Tam dört gün odun yedim. Bütün kabahatim hâdiseyi gazetede okumuş olmamdır. Hiç bir şeyden ;haberim ”yoktur. Bundan sonra Vahan cebinden yumak hainde bir tutauı saç çıkararak hâkime gösterdi. Sonra da ayaklarını çıkararak tabanla- rımı kaldırdı ve: — Ben muayeneye muhtacım. Başımda saç kalmacdı. Hem beni bir de rontgene gönderiniz. İki ke- miğlmin arası şişti! Dedi. Sıra Allde Vahanın polisteki ifadelerinde de hiç bir şeyi itiraf etmediği anlaşılıyordu. Sorgu sırası Aliye gelmişti. Ali: — Anlatayım, diyerek — söze başladı ve: — Beni de dövdüler. Bana: — Biz Vahandan şüpheleniyo- ruz. Sen onun yüzüne karşı bu işi beraber yaptık de. Ağzından bir ifade alalım, dediler. Ben de ağlayarak Vabana öyle söyledim, Beni de muayene ettiriniz. Hâkim tekrar sordu: < — Ya bu çakıya ne diyelim? Şahitler var akrabanızdan.. Ali oğlu Ahmetle İsmail kızı Fatma bu çakının sana ait olduğunu söylemişler. Hattâ senin, Vahaı- nin gittiğini, — Vaha- nn sai zengin bir Ermeni karısmı var, onu öldüreceğim dedi- ğini de itiraf etmişsin. Bu ilnde- lere ne dersin? Bıçak Kimin? Ali bu suallere şöyle cevap verdi: — Efendim bir bııçnk sene evvel Kasımpaşada bir keresteci dükkânında çalışıyordum. Onların bir bıçağı vardı, ekmek kesere dik. Bıçağın ucu kırılmıştı, ben ucunu — tornavlda — ile — kestim, ve bıçağı da orada biraktım. Bu bıçak benim değildir. Bundan sonra Hâkim Reşit: — Ben sizleri serbest bıraka- mam. Tevkif ettim, Bakalım tah- kikat yapılsın netice ne çıkacak? Dedi ve bunların da derhal tabibindillere muayene ettirilme- sini — kararlaştırdı. Ve — suçlular saat (18) de Tabibladil Enver tarafından muayene - edildikten sonra Tevkifhaneye götürüldüler. Teşekkür — Dayım, Amasya Tecim ve Eudüstri odası baş sekreteri Mehmet Aslanın vakıtsız ölümü do- layısile acılarımıza ortak - olan, mek- tup, tel yazılarile baş sağlığı dileyen sayım dostlarımıza, arkadaşlara, yaslı ailemizin bitimlenmez saygı ve teşek- kürlerini sunarım. Cevdet Yakup Dokuz Suçlu Adliyede Balık pazarında taşcılar cad- desinde beş dükkanın damlarını delerek yağları, yoğurtları peynir tenekelerini çaldıkları ve sattık- ları Iddiasile dün müddeiumumi- liğe Filipos, İranlı Cafer, Mirza Ali, Ahmet, Bekir, İsmail, Hüse- yin, Mehmet, Vitali adlı dokuz Büçlü teslim — edildiler. Suçlular Sultanahmed — sulh birinci ceza hakimi önüne çıkarıldı. Hakim sorgularını yaptı. Bekir, Mirza Ali, İsmail, Hüseyin suçlarım iti- raf ettiler. Hakim bunların tev- kiflerine ve diğerlerinin muhake- melerinin gayrı mevkuf olarak yapılmasına karar verdi. Resimde suçluları görüyorsunuz.