Yazan: Kocaman taşlardan yapılmış dıvarların yüksek deliklerine so- kulmuş bir iki meşale şiküyetli çıtırdılarla yanarak kapı altının ıslak karanlığı ile boğuşuyorlardı. Deli Aslan kapıdan dışarıya çıklı. Şimdi bu açık ve geniş yerde delikanlının ateşler içinde yanan alını — nihayetsiz. Macaristan ( oova )larının serin rüzgürı okşa- mıya başladı. Bu serin tabiat nefesi, bu saf hava içinde ve sayısız yıldızlarla süslenmiş yük- sek gök kubbesinin altında çok- tanberi yabancısı olduğu bir gönül açıklığı duydu. Her yanda derin bir sessizlik; — tam, yekpare bir sessizlik vardı. Uzak sırtın arkasındaki düş- man karargâhının gürültüleri du- yulmuyordu. Bir köpek bile kavlamıyordu. Sanki gözün gördüğü bu çevre içinde birbirinin kanına, canına; ırzına ve malına susamış on bin- lerce insan saklı değildi! Sanki bu geniş ufuklarda oynaşan tatlı — gece rüzgürları ve yüksek gök kubbede altın gibi pırıldayarak — biribirine g:ıloriııl kırpan — şirin — yıldızlar, (Subuska) kalesinde ko- pacak emsalsiz kıyametin, beşe- riyet tarihinde eşi görülmemiş facianın şahidi olmıyacaklardı !.. Aslan Bey, önündeki bu lev- — haya uzun uzun baktı ve kendi de B hıııi olmiyarak derin bir solukla “İçini çekti, şu anda yüreğindeki 4 bütün —öfkeleri, öç, düşmanlık — duyguları eriyip gitmişti, ufuklar- — dan ve yıldızlardan inen derin, “ince ve gizli bir acı tatlı tatlı — özüne doluyordu. Bütün bu sel gibi akan kanlar, bu durmak bil- miyen göz yaşları, memleketlerin — Binirlerini saran — kin nâraları, — ölüm çığlıkları me içindi ?.. Sonra birdenbire — annesinin biraz önce anlattığı rüyayı hatır- ladı. Ne garip rüya | Annesine (Nadajdi)nin akras — bası esiri bıraktırmak fikri nere- — den gelmişti? y k Aslan, annesinin cidden asll — ruhlu, çok şefik yürekli, hele o çağın Türk kadınları arasında — çok seyrek bulunacak — kadar murlu, İyi tahsil görmüş ve çok — okumuş bir kadın olduğunu tabil biliyordu. Hattâ Maral Hanıma babası, esasen kibar bir Macar ailesine mensup olan mühtedi bir — gariyeden usul tahtında Macarcayı yazıp okumayı da öğrenmişti. Almancayı bile oldukça anlıyor- du. Genç iken Macar ve Alman /— memleketlerine akına giden babası- — ma ve kocasına, ganimetler arasında /— kendisine kitap getirmeyi unutma- malarını yalvarırdı; hattâ ilk ev- — lendikleri zaman kocası Doğan — Bey ehemmiyetli bir akında bir kilisenin maiyeti tarafından yağ- ması esnasında kilisenin mükem- mel bir kütüpanesl olduğunu gö- — günce, bütün kitapları on oniki — yük atına yükleterek Subuskada- ki konağın kapısına herkesin şaş- kın bakışları önünde dayamış olduğundan bu hüdise aile ve #hbaplar içinde uzun — müddet — şakalara mevzu olmuştu. — Maral ıımm “Hoca hanım,, — adını da kazanmıştı. — Bununla — beraber — Maral hanım Subuskada bilgisin- dan ziyade şefkati, merhametile tanınmıştı. Mukaddes günlerde, — we bayramlarda Aslan beyin ba- — basının konağı bir hayır ve şef- kat yuvası, kaynağı olurdu. Hattâ esirler zindanıra da yemek, tatlı Tefrika —— öan e s a n Een Rıza 43 Seyfi Aslan, Her Tarafını Sessiz Buluyordu.. ve giyecek gönderilirdi. Aslan bey — kalea — kapısının önünde bunları düşünürken yine (Nadolni)ye ait bir işi hatır- ladı. Zaten o hâdise de tam şimdi durduğu yerde olup bitmişti: Bir sene evvel ( Nadajdi ) ta- kımile yapılan ve ( Nado!nli ) nin esir olduîıı akından ( Subuska ) gazileri bir takım tutsaklar ve kıymetli doyumluklarla ( ganlmet) dönüyorlardı. Subuska ihtiyarları, kadınları ve çocukları kale kapı- sının önüne toplanmışlar, muzaffer oğullarını ve babalarını — sevinç ve merakla- beklemekte — idiler. Kale bedenleri bayraklarla do- nanmıştı.' Subuska kuvveti kale kapısına yaklaştı; alınmış olan tutsaklar sekiz sipahinin koruması altında kıt'anın önünde yürümekte idiler. Müfrezenin tutsak kısımı tam kale kapısının önüne gelmiş ve bütün seyircilerden bir alkış kopmuş İdi. Tam bu sırada önde, bir karışık- hık oldu ve ön takım durduğu İçin müfreze olduğu gibi duraladı. Aslan Bey ne olduğunu anlamak için altındaki ( Kızılkaplan) 1 ile- riye sürünce işi anladı: Subuskalılardan kimsenin sev- mediği, fakat çok kişilerin kork- tuğu, tanınmış bir adam bu du- ruşa sebep olmuştu. Mehmet Bey | adlı bu adam Subuskanın iyi, zengin bir. ailesinden idi; fakat otuz yaşını yeni geçmiş olan bu genç en haşin, en mağrur bir tabiatla ve herkese karşı haka- retkârane muamelesile de, küçükleri de kendisinden s0- gutmuüştu. Kendisini tutan — iİkl merziyeti vardı; serveti ve cür'eli. Bunun İçin onun hakaretine uğra- yanlar çok defa karşı muktedir. olamadıkları gibi, bir- işiler de * şerrine lânet! ,, Işine karışmaktan çeki- nirlerdi. Mehmet Bey, hususile, içki kullandığı zaman harekâtına hâkim olamamakla tanınmıştı, Bu kurumlu ve ters adam, kale kapı- sından girerken, ihtimal orada bulunan kadınlara ve ahaliye bir | caka satmak isteğile hâdiseyi çı- karmıştı. Müfrezenin — başındaki esirlerin. en Öönünde sırtındaki kiymetli, muhteşem zırhı, altın savatlı tuğlası ile ( Nadajdi ) nin akrabası olan genç ( Nadolni ) yürüyordu. Etrafında yüksek rüt- beli Macar, Alman zabitlerinden birkaç kişi daha vardı. Zaferin neşvesile şarabı haddinden fazla ış olan Mehmat Bey, mahaza etrafa bir gösteriş olmak Üzere atını müfrezenin ilerisine sürmüş, esir- lerin ta ön sahna gelerek genç ( Nadolni ) ye elindeki kırbaçla vurmaya ve Macarca: — Yürüyün, be kahpe oğulları! Diye söğüp saymıya başlamıştı. Aslan Bey hâdise yerine ye- tiştiği zaman Mehmet Bey hâlâ kırbaçla ( Nadolni ) nin — başına, yüzüne şiddetle vuruyordu. Da- marlarında çok eski bir asalet kanı kaynıyan — ve memleketi, milleti içinde çok yüksek bir saygı güden — Macar delikanlısı için bu hakaret ölümden kat kat ağırdı. Bu hale düşeceğine orada beş en kılıç vurmasile parçalanıp — ölmek daha iyi idi.. Onun İçin kanı beynine toplanmış olduğu halde — olduğu yerde — durmuş, Mehmet — Beya hakaretkârane bakmıya başlamıştı. Mehmet Bey Macarın bu duruşundan büsbütün öfkelenerek atını ( Nadolni ) nin Üstüne sürdü.. ÇArkası var ) büyükleri | durmiya | | da, borsa geçen SON POSTA Aklı Evvel Bir Küçük ? Muallim — Niçin mektebe geç kaldın bakalım ?. — Efendim, dün siz: “Dünya döner |,, demediniz miydi ?. Ben de mektebin dönüp yerine gel- mesini bekledim |. 19,0164 ESHAM ve Lira İş Bank.(Nama) 0,50 » MHümlle) — 9,50 » (llcss a) dü— MT İa'lkram — Düym | latlıramı Dahilt 94,28 Osmalı Puak. 2490 | Düyaru Ma, — Olçm Belkn'k 5— | Bağ.at leriip 1 4K,70 Şi Kati Hayilye 1550 |— Ç »O 4Ç0 Meli, 10,50 * Reji 2415 u WOOV, <5,50 Oü,— * 60P. 2610 lüy— 'a 4 İ00V 45,30 | Üsküldar ve — Yü Di X Terion Cüd0 vAP | MusurKr,Fo, 1886 127, —| ha | « » 194 s7,S9) O0— le, Üzküdi Terkon Havagaıl Yelefom — | EBlekteik — 1410 MESKÜKÂT ("*| Kuruş — 085 | (Ham'e 1046 | (Reyat) Kuruş «T2s Süğü Türk altuma lagı , B . 826 | (Vahll) 4629 Ru , 10T3 | İnce beşibir'ik atıs Mesidiye 5140 İ Cümkariye) 7Es ea ol (Cai 228 | sayıy armılı 5403 Kala beşibirlir altır | Reçaa) — . 500 CCh 40z | Vahliı) . Sisi | (40 V7 Borsa halel Paris Borsasının Durumu Bozuldu Paris, 6 (A. A.) — 5 Hazi- ran tarihli Paris borsası: Yeni kabine buhranı karşısın- haftakl aynı kuşkuları gösterdi. Tahviller ve bu arada Fransız ulusal fondaları önemli surette — gerilemektedir. Buna karşılık oynak gelirli esha- mın çoğu göze görünür derecede fırlamaktadır. Türlü — arsıulusal değer'er daha çok aranmaktadır. Ve Gasetenin evas yazısile Bir sütunun Ikl satırı bir (santim) sayıtır. ee Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: 3e'Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4 İnce ve kalın yazılar tatacakları yera — göre sanlimle ölçülür. » » AULE Ko Sa || HİKÂYE aB KIRKINDAN SONRA Saffet orta yaşlı bir adamdı. İşi, gücü sabahtan akşama kadar Briç oynamak, geceleri de sırt Östü yatıp uyumaktı. Ne karısı, ne çoluk çocuğu, ne de dostu vardı. Oyun oynadığı bizleri de hesaba katmazsanız, arkadaşı bi- le yoktu. Sabahleyin yataktan kalkar kalkmaz, iki deste briç kâğadını cebine koyduğu gibi, doğru otelin bahçesine fırlıyor, bir masa başı- na çökerek sabırsızlıkla bizim gelmemizi bekliyordu. Şu koca dünyada sanki başka bir eğlence yokmuş gibi, Saffetin böyle bir dakika bile briçden baş kaldırmamasına biz. de şaşardık. Kumarbaz değildi; Çünkü oynar- ken paraya düşkünlük göstermi- yordu. Olsa olsa bu oyunu her halde vakit geçirmek, kendisini bir az avutmuş olmak için oyna- malıydı. Nitekim zaman, bu düşünce- nin doğruluğunu bize gösterdi. Ara sıra oyundan baş kaldırıp ta dertleşdikçe öğrendik ki, Saffet kendisinin çok çirkin bir adam olduğuna inanıyor, kadınlardan iltifat göremiyeceğini sanıyormuş. Çocukluğundan beri içini kemiren bu döşünce, onun bütlün meş'esi- ni kaçırmış, briçten başka bir eğlence tanımaz bir hale getir- mişti. Hakikaten Saffet pek güzel bir adam değildi, Fakat çirkin de denemezdi. Hem erkekler de güzellik aranmaz ki... Zaten büyük şalrlerden biri, erkeğin en çirkini, güllerin. en güzelinden — daha güzeldir, — demiyor mu?.. Fakat siz gelin de bunu Saffete anlatın bakalım! İzi siyah gözleri, açık bir alnı vardı. Bir kadının hoşuna gidecek kadar da zekl ve nazikti, Nazikti amma, bunu kendisi bilmiyor, derdini oyunda avutu- yordu. * Bir sabah yine dalmış, briç oynuyorduk. Biri kadın, biri erkek ikl gencin bize doğru yaklaştığını gördük. Hallerinden, bir şeyler söylemek istedikleri anlaşılıyordu. Sebep te her halde pek mühim olmalı idi. Çünkü yok yere, oyun oynayauları gelip te rahatsız etmez- lerdi. Ben, belki bir balo bileti satacaklar, veya ihtikârla müca- dele edi'mesi için müşterek bir istida — imzalatacaklardır, — diye düşünüyordum, Fakat tahminimde aldanmışım. Meğerse sebep daha ehemmiyetsiz, fakat daha karı- şıkça im'ş. Boynunda bir fotoğraf maki- nesi asılı olan genç, nihayet kızara, bozera söze girişti: Kendisi Izmirli imiş. Orada kocasını çok seven ve kıskanan bir. kız yeğeni varmış. Bizim Saffet de tıpkı bu — yeğeninin kocasına benziyormuş. Delikanlı şimdi, yanındaki kadınla Saffetin bir arada resimlerini çıkararak, | « bak, kocan nasıl çapkınlık edi- | yor! » diye yeğenine göndermek, kadıncağızı köplere bindirmek istiyormuş. Hepimiz Saffetin böyle bir teklifi kızarak reddeceğini, taş çatlasa masadan kalkmayacağını okuyorduk. Fakat böyle olmadı. Saffet elindeki kâğıtları bırakarak bize döndü: Haziran 7 Çeviren: Selim Tiynet —Bın_ı müsaade edin bir az, dedi. Herhalde çok uzun sürmez bu fotografı çıkartmak. Ve gsonra gençlerin takılarak uzaklaşıp gitti. * yanına Benim kumarda biç şansım yoktur. Elime geçen kâğıtların iyiliğinden ziyade, oyundaki eşi- min ustalığına dayanarak oyna- rım. Briçten anlamıyanlar - bile, bu oyunda ortağın ne demek olduğunu pek İyi bilirler. Saffet mükemmel bir briçciydi. Oyunda her zaman kendisile eş olurdum. O gün de yine beraberce eş olmuş tuk. O gittikten sonra, biz de kâğıtlarımızı bırakarak şu fotoğ- raf çekme İşinin bir an evvel bitmesini beklemeğe başladık. Nihayet Saffet gelerek karşi- ma olurdu. Fakat bir an içinde Inanılmayacak kadar değişmişti. Hem hneşeli, hem de dalgın görü- nüyordu. Oyuna hiç dikkat etme- yor, hattâ Üstüne hata yapıyordu. Akşama kadar oynadık. So- nunda, ben de Saffetle beraber içeri gittim. O kadar ki, en şane- sız günlerimde en beceriksiz or- taklarla kaybettiklerim bunun ya- nında solda sıfır kalırdı. Paraları verirken doğrusu yüregim sızladı. Kızgın bir halde masadan uzak- laşıyorum Saffet arkamdan (koştu. Fena bir şekilde içeri gittiğimiz- den biç te müteesir değildi. Hal- buki evvelce yenilemeyi bir türlü gürürüna yediremezdi. Şimdi ise bu büyük zararı feylozofca kar- şılıyordu. Yanıma yaklaşınca ko- luma girdi; — Dostum, dedi. Sen ki iyi bir ruhiyatcısın, söyle bakalım bana; bir kadın tarafından kıs- kançlıkla sevilen bir adam, bap ka kadınların da gözüne hoş görünebilir. mi? — Tabit, dedim. Niçin gö- rünmesin? Bu — sözlerimi İşidir. işitmez kuüvvetle ellerimi sıkarak gözle- rimin İçine baktı: — Teşekkür ederim, — dedi. Şu hayat ne kadar tatlı şeymiş meger. Ve başka birşey söylemeden yanımdan ayrılıp gitti. Ogünden sonra, Saffetl bir kerecik —olsun briç — masasına oturtamadık. — Çünkü — sabahtan akşama kadar kadın peşinde do- laşıyor, kazandığı muvaffakiyet- lerle gençlere parmak ısırtıyordu. OSMANLI BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETI TESİS TARİHİ: 1868 İSermayesi: 10.000,000 İngiliz lirası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paris, Marsilya, Nis,Londra ve Mançester'de, Misir, Kıbris, İrak, İran, — Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan'da Filyalleri vardır. Her lüzlü banka muameleleri yapar