ASalkan |Sirliğinin |oplantısı Rü Dış — İşleri Bakanı Bay Tevfik ÜŞtü Aras dün Ankaradan şehrimize ve aynı gün akşam Üzeri !,'ııııl. Romanyaya — hareket etti, Evfik Rüştü Aras, Bükreşle topla- 4 "*cak olan Balkan Birliğinin içtimama İlirak edecektir. Bir tarafan Vene- Ük'te İtalya, Mac Artasında bu Üç devletin ın G etmek için müzakı hı." taraftan Roma' Di Avrupa — konferanı a '.—.ıııı.u..m. kollar sıvanırken Belkan ğinin bu hâdiselere tekaddüm P 'den yünlerde vaziyeti yöyle bir göz- Üa geçirmesi elbetta ki çok faydalı taktır. Gerek — Marailya — faclası Nasebetile ve gerek oudanm sonrakl sal vakıslar karşımnnda Küçük zümresinin ve bu zümre iİle irliği güden Balkan Birliğinin af lerini yürütmesi, — yürütmeye ı—::n.ı olması, birliğin sayılır bir 'et olduğunu 1wpat etmiştir. Bune at :: sonra, bunun böyle olmakta TU 'am edeceğine şüphe yoktur. Fa- k:dnıdo kaydettiğim gibi Tuna liği fikri ve Almanyadan örnek j ::ı bazı küçük devletlerin silâhlanma b laları etrafında konuşacak elan bu Plantının herşeyden evvel ameli üsı, mevcut nizamın bozulmama- 1 veto ile yasaktır. Süreyya Kıral Jorjdan Bay FHitlere f .ı'üliı. 8 (A.A) — Jübilesini teb. *f Hitlerin yollın:. ıl?ıı tel. A, mci *glıh oŞ eorge için bana yollamak ğgunuc tebriklere bü- bir samimiyetle taşekküür ederim. böünim, gerek hükümetimin, barış eki çalışmalarımızı Öönemle kay- lş olmanızdan minnettarım, ba- ha devamı ideallüe — sadıkım ve 'Ümetim, bu ideali daima gözönün- aktadır. '—'_-kıı.- devam ettirmok işinde mu- J olmanızı temenni ederim. Bunu ? mkeı yalnız ulusumun — değil, ğ Soysal acunun duygularına ter- l,'_ olduğuma emin — bulur ” Eden İylleşti Londra, 8 (ALA.) h.' 14 olan B. Eden, pazartesi gi l—_hlııı Bakanlığındaki — vazifesi j & gelecektir. ! Edebi Tetrikemız Adk Z| 'uytn, gözeten tavrile, önünü ka- : Tarak İçeri girmişti. k.: Bendenizi çağınmış - sınız, ) Mefendi, 4| —— Estağfurullah, rica ettim. | L“' * elile pencerenin yanındaki — Oğu gösterdi: N — — Buyurun, oturunüz. y ,kf:lc kadının ciddi. hali, Mu- y —.M beyi büsbütün resmileş- : "bı.ı; Selâm verir gibi iğilerek | koltuğa gitti, oturdu. #cer, onun karşısındaki kok- xVîııııııuıtıı: " l6 tanışalı az zaman 4 * O, beyefendi, fakat kırk yı- uuı:l'l fazla anlaştık. ) ""ılı; arrem Bey, başını eği- .»: Tevıcı:ühuniıı. hanımefen- Sekkür ederim. — < N Yüi k Nİ şımartimız, onun İçin sık rahatsız adiyorum, man, estağfurullah, ha- l ezilip büzülmesine, Ha- İşaret ederek mâni t N Şimdi teklifalzce konuşalım. “ o4 Çam Tırtılları Afrika Çö Fırtınası Es Yalnız Almanyanın değil, dünyanın en modern ha man bahriyesinin remzi bir bahı Klmânyamn Deniz Silâh- gemisi Doyçland ve Al- neferi lanması Hızını Aldı Asker Sayısı Gün Geçtikçe Artıyor Londra, 8 (A.A.) — Deyli tek graf yazetesi yazıyor: * Almanya, külliyet'i denizaltı gemisi yapmak imkânını dene- mektedir. Şimdi yapılmakta bu- lanan 12 denizaltı gemisi, yekdi- ğerinin eşi olup, parçaları da bi- rinden diğerine takılabilir. Deniz depolarında büyük bir faaliyet görülmektedir. Kiel, Vilhelmshafen ve Rues- tringer kışlaları gittikçe dolmak- tadır. Burada çı:.mıklı olar rin sayısı, Versay andleşiu2 tayin edilen 15.000 kiiy; geçmiş- tir. Hiç bir kura neferi vazifeye çağırılmamışlır. İş görerler 12 senelik konturatla görü'lü olarak çalışanlardır. Mayn depoları, tum randman- ' Yzanma: Mahmut Yesarl Bana, bir doşttan, bir akrabadan daha fazla candan. bulundunuz. Bu, unutulmaz. Sizden, bir akıl danışmak istiyorum. Şimdi, çok müşkül bir vaziyetteyim. — Miras meselesi için mi? Hacer, omuzlarını silkiverdi: — O, aşağı yukarı - hallolun- muş sayılır, Hayır! o, değil... Ben, kasabada jandarma mülâzimi Ce- vat Beyi gördüm. Çok eski ahba- bımızdır. Bana, kasabada her ko- laylığı gösterdi. Şimdi, onun ya- ralandığını ve şehir hastanesinde yatlığını duydum. Muharrem Bey, tasdik ederek başını sallıyordu: — Evet, hanımefendi, — Sonra, dayımın oğlu Bekir efe de yaralı ve ayni hastanede yatıyormuş... Cevat Beyi ziyarete gideceğim. Fakat Bekir efeyi de ziyaret edebilir miyim? — Şüphesiz... Akrabanız de- ğil mi? Hacer, güldü: — Akraba imişiz! Amma o, beni tanımaz. Ben de enu tanı- mam... : Staviski Rezaletinin Yeni Bir Safhası Paris, 8 (A. A.) — Müddeiumu- minin, aleyhte —yaptığı tave'yu'ere heyetüitlihamiye, — Stavlski i bulunan Saylav Bonnor avukatı Bay Gulyeziyi best tirakmişt r. la çalışmaktadır. Ditrih mübim- mat deposuna yeriden (4) anbar ilâve edilmiştir. Almanya Memnun Berlin, 8 (A. A.) — Börset- Zeitung gazetesi yazıyor: * Lord- lar kamarası, yeniden silâhlanma kararından — dolayı — Almanya'yı takbih eden ulıslar kurumunun bu kararı a:eyhindedir.., Almanya — güzeteleri, bundan memnun görünmektedir. Lordlar kamurasında söylenen söylevleri derceylemektedirler. — Ne beis var, efendim? — Şu varki, Bekir Efe için azılı, kaçak, kanlı katil, diş; orlar. Onu görmem doğru mu? — Onun — koğuşu — ayrıdır. Zaten nezaret altında yatıyor... Sonra hapishaneye naklolunacak... ile Staviski muvakkaten Doktorlar, müsaade — ederierse görebilirsiniz. Bacerin, yüreğina dular - ser- pilmişti: — Buda, bir söz olmaz ya! — Ne sözü olacak, hanımelendi. Bu kadar ince düşünmeyin... Hacer, ayağa kalkmıştı: İşte bunu soracaktım. Bu- gün hastaneye gidebi.irim, demek. Muharrem Bey, düşünüyordu: — Aklımda kaldığıne göre, bugün bastanenin günü değil... Amma, durün, ben, — doktorları bir göreyim. — Size, çok zahmet oluyor, Muharrem Bey. Bayğın bir gülümseyişle elini uzatmıştı;. Muharrem Bey, genç kadına baktı, kendine uzanan eli aldı ve dudaklarına götürdü. Hacerin eli, adeta yanmıştı, fakat bu ateşli dudaklardan ürkmedi, gerilemedi. Yalnız, fazla gevşek davranmayı da hoş gör- medi, ağır ağır elini çekti, Muharrem Bey, başını kaldır- mıştı, genç kadına baktı; bir şey- ler — söylemek - istedi, yutkundu, 5 İlerinde Harp | aevkedilmek üzere yeniden üç fr iyor ! İtalya Kararını Verdi Milano, 8 (A.A.) — Şarki Afrikaya kanın a:fzrber edilmesinden balıse- den Pololo D'italya gazetes', İtalyanın Habeşistanda Avrupa — medeniyetini müdafaa elmek ve kendi ko'omierini her hangi bir taarruza karşı giddetle korumak istediğini yazmakladır. Gazeta del Popo'o diyor ki: “Habeşistanda balledilmesi lâzım olan bir durum vardır. Çünkü daha fazla sabretmek — imkânazdır. Bu, İtalya için bir prestij ve bir para / meselesidir., Müstemlikât bakanlığı da gşunları söylemiştir : müsteşarı “Habeşistan ile münasebetimiz bir şeye benzetilmelidir.,, Müsteşar, Habeşistan, mızıkcılık yapmak ve İtalyaya karşı seferber- liğe girişmekle ittibam ellikten sonra demiştir. ki : H— Necaşi, 10 yıldanberidir, hük- mü altında bulundurduğu uçsuz, bus caks'z ülkeleri barbarcasına istlsmar etmektedir.,, Çinde 6000 Fahişe Var Buna Sefaletin Sebep Ol- duğu Söyleniyor Cenevere, 8 ( AA ) — Kadın ve çocuük tlcareti Ho mücadele komite- sinde bir Misyoner, Çinde bulunan 20,000 Rus kadınından 3 ilâ 6,000 inin fabişelikle geçindiklerini söylemiştir. Düşkün ka ın'arın bu derece çok olmas:, bu kadınların Çine girerken A bulundukları — sefaletin — bir neticesidir. Flanden Fena ! Paris, 8 ( ALA, ) — Ko'u kırılmış şbakan Flanden geceyi çok fe- li ve uykusuz geçirmiş, fakat leyin biraz iyileşmiştir. Beltık Devletleri Kovno, &5 (A, A.) — Üç Baltık devleti Dış Bakan'azının — konferansı bugün bitmiştir. — a tekrar baklı ve odadan çıktı. Hacer, sinsi sinsi gülüyordu: — Bu da vurgun, zavallı... Ötel - kâtibi, öğleye doğru, Hacerin odasına gelmişti: — Dün, Demir Ağa burada imiş... Bu sabah, erkenden köye |gitmiş... Mektubu yazdım, Cevat Beyi getiren araba ile gelmiş Aktaş karakolu jandarmalarından Ismaili gördüm, onunla mektubu gönderdim. Çepkenli, Aktaşa ya- kındır. Böylelikle postadan daha evvel, Demir Ağaya yetişir. Sonra, buügün, hastahane ziyaretçi kabul etmiyor. Ben, doktorları tanırım, gittim, Cevat Beyi gördüm. Siz- den selâm götürdüm. Hacer, yerinden sıçradı: t — Gördünüz mü? Nasıl? Çok ağır degil ya... K — Hayır... Yarası hafif... Yal- nız ateşi düşmüyor... Genç kadin, — soluk #oluğa sordu: — Bugün görebilir miyiz? — Cevat Bey, bekliyor... Hacer, yerinden fırladı: — Şimdi gidelim.. Ben, iki dakikada hazır olurum... Artık, ne sağını, ne solunu, ne İlerisini, ne de gerisini düşü- nüyordu. Ateşler'içinde yana yana yatan, yaralı genç mülâzimden başka,:herşey gözünden silinmişti. : Zihni Efendi, aşağı taşlıkta, | Gönül İşleri Para İçin Veya Aşkla Evlenenler *“İki kız kardeşim var, birl severek, diğeri para için evlendi. Bugün ikisi de mesut değildirler. İkisi de kocala- rından müştekidirler. Bada ne tavsiye edersiniz” Muzaffer Bir şairin bir sözü vardır: “ Yalnız severek evlen, fakat sevdiğinin sevimli olmasına dikkat et. ,, Bu söz belki size bir dere- ceye kadar cevap verebilir. Fakat bence bu da kâfi değil- dir. Ötedenberi bu sütundaki ya- zılarımda sevginin, evlilik haya- tında saadet için kâfi olmadığını anlatmıya çalıştım. Sevgi evlenin- ciye kadar iyldir. Fakat evla eşiğini aşan sevgi ilk saf ve güzel hüvl- yetini kaybeder. Evlilikte snadetin birçok şart- ları vardır. Bunun birincişi ve ca mühimmi, ruhların anlaşması lâ- zımdır. Para ve sevgi bir müddat mesut eder gibi görünür amma bu aldatıcı bir saadettir. Binaenaleyh evleneceğiniz za- man ne sevgi ve ne de para. Bunlarla beraber alacağınız gen- cin ruhunuzu anlıyan, terbiyesi yerinde, tahsili iyi bir genç olma- sına dikkat ediniz. Biraz güzelce her kadın bir erkeği evlenmiye sevk eder, Fa- kat asıl İş evlendikten sonra er- keği tutabilmektir ki bu, daha ziyade kadına düşen iştir. Siz mesut bir yuva kurmanın şartlarını kendinizde buluyorsanız en kötü bir erkeği bile mesut edebilirsiniz. * Balıkesirde Mehmet Çağan: Bahsettiğiniz kız teamamen İyi- leşmişse, ve bu, doktorların rapo- rile sabitse evlenmekte mahzur yoktur, yalnız doktor raporunun ehemmiyeti vardır. Bu raporu al- mıya ve yahut doktorla bizxzat görüşmiye çalışınız. Ondan ala- cağınız teminata göre kararınızı veriniz. TEYZE onu bekliyordu, Hacer, iki çırpıda yüzünün — boyalarını, — pudrasını düzeltti, — şapkasını giyip aşağı indi. Fakat otelin kapısından çı- kacakları zaman, Muharrem Bey, karşılarına çıkmıştı. — Nereye, hanımefendi? Hacer, ötel sahibi ile konuştu- ğunu unutmuş, gitmişti, kekeledi: — Hastaneye — gidiyorum ... Bekir Efe, çak ağırmış... Muharrem Bey, Zihni Efendiye Dönmüştü: — Sen mi duydun? Omuzlarını — kısarak, yüzünü buruşturuyordu: — Tuhaf şey.. Bana, birşey söylemediler! Ş Hacer, bir adım kadar ilerle- mişti; Muharrem Bey. 4 — Beraber gidelim, diye tek- lf edemedi; geri — çekilerek yol verdi. Yalnız, otel kâtibine, ters ters bakıyordu; Hacer, bu bakışların, genç kâtip hakkında hiç de iyi netice vermiyeceğini anladı. Hacer, acele acele yürüyordu; geçtiği yerlerde dikkat bile etme- mişti; ona bakıyorlar mıydı, far- kında bile olmamıştı; çabuk ye- tişmek için, adımlarını sıkıştırıp yürüyordu. Zihni efendi, bir taş bina önünde durmuştu : (Arkası var)