En Güzeli Hkbaharın en güzel günlerini yaşıyoruz... Bahçelerden gelen gül koku- unda bayıltıcı bir zevk var. Ö okuyu duymak; o kokuyu içmek © kokuyla bayılmak istiyoruz. İlkbaharın en güzel günlerini yaşıyoruz. Kuş'ar ağaçlarda cıvıldıyorlar; bir kuş bir küme kuş oluyor; bir kuş birden ötüyor; cıvıltı, avıltı, cıvıltı... Hlkbaharın en güzel günlerini phyoruz. E. Fıbht renklerle boyalı olduğu bu kadar güzel: Gök ayrı nkte; — deniz ayrı — renkte; ğaçlar ayrı ayrı, çiçekler ayrı ayrı renkteler. Renkler renklere uyuyor; renkler renklerle öpüşü- yor. Renkler gözlerimizi kamaştı- — İlkbaharın en güzel günlerini — Yaşil yapraklar arasında bir eyaz çiçek açtı, çiçek bir to- oldu, tomurcuk büyüdü; omurcuk — kızardı. Kiraz — oldu. Dalları bastı kiraz dediler. İlkbaharın en güzel günlerini işıyoruz. Bütün bu bahar güzeliikleri rasında bir tek güzellik daha ördüm. Gülün kokusu — onun okusuydu; — kuşların — cıvıltıları sesiydi, renklerin imtizacı onda beliriyordu. Ve nihazet kiraz kızıllığını ondan almıştı. Bu bir genç kızdı, gül gibi tokuyor, kuş gibi cıvıldıyor, bü- tün bahar renklerini vücudunda — Mantomu karyolarin üzerine koymuş'um, sen yatınca Otüsü bozulmuşlur. — Bunu evvelden söyleseydin karıcığım ben de gardropta yatardım ! Niye Söylemedin Çirkin kadın, kocası- na söyledi: — Bir kadın güzel görünmek için elbisesini iyi bir terzide diktirme- lidir. Erkek boynunu büktü: — Peki karıcığım, dedi, madem ki öyledir şimdiye kadar niye söy- lemedin; ben seni en iyi terziye götürür, elbisvle- rini orada diktirirdim. Müteessir Amucası ölen arkada- şım söylüyordu: — Amucam öldü de müteessir olmadım diye herkes bin türlü laf söy- lüyor. — Herkese ne? — Onu bırak asil meşele; amucamın — öldü- güne hakikaten çok mü- teessirim; öyle bir amu- ca ki düşüp öldü de beş parası yokmuş. Mirasına — Dansederken uniçin ayağıma basıyordunuz ? — Acemilikten.. *— Bu seneki modellerimizi beğendiniz. mi ? ı — Ben sarışım beğendim, bir kere de oğlumu gönderelim! getreyim; ©o da beğenirse yakında düğünlerini İhtimal Vermez Karı koca gece <0- kağa çıkıyorlardı. Erkek kadına: — Paraların — bana ver, dedi, önümüze bir hırsız. çıkearsa? — Senden korkacak ta istemiyecek mi? — Haşır senin yanın- da beni görünce kıhbık- hğımı — anlar; — paranın bende — bulunabileceğine ihtimal vermez! Adres Serseri mobileci dük- kânına girdi, oda takımı beyendi: — Bu oda takımımı taksitle de verir misiniz? — Hay hay veririz. — Övle ise alıyorum, gönderiniz! — Adresinizi — verin — Gatata — köprüsü- Bir Numara Kime kızarsa: — Tnsanların en budalasından bir numara yükseksin! Derdi, merak edenler aordular: — bu, bir numara yüksek tabiri de ne oluyor? — Ne olacak cesaretlerini kırmamak için böyie söylüyorum. Şimdi Evli adam anlattı: — Lokanstada yemek yemek- ten bıkmıştim, evlendim — artık sarfediyor, simdi ne evde; ne de lokanta da yemek yiyebiliyorum. Yıkamak Bir sinemacıya sordum: — Sinema salonunu nekadar zamanda bir yıkatırsın! — Hi; yıkatmam. — Kirlesmer mi? — Kirlenir amma ayda bir defa acıklı bir film gösteririm fi'mde bütün seyirciler ağlar, s- nema salonu da bu yüzden yıkar- mış olur. Dörde Bölmek Eve hasisliğile Misafire sokuldu: — Siz çok kuvvetli imişsiniz! Dedi, misafir sordu: nün altı! bile konamadım! yaparız. ı ; Vallah Billah Hem Tallah Sözlerim yalan değil, Sevdim, dedim, sevdim de! Ayrılmam senden birgün, Valliah billah hem tallah Ne olursun sevsen de, Ne yarın ne de bugün; Seviyorum seai - bil, * Sevgim artar gitgide aa Ömrümce —bütün Vallah billah hem tallabi Vallah billah hera tallah! ” | — Vallah billah hem tallah! | evde yemek yiyecektim. Ş —????? — Vah vah; ben de bana kur yapıyorsunuz, — Fakat karım müsrif çıktı, sanmıştum | bütün paramı tuvalet — eşyasına Vaşayalım seninlel yi bak iyi dinle; Ayrılık yok yeminle Vallah bitlah hem talinh! İMSET B Sizin gibi on tane müş- im olsaydı bana kâfiydi. — — Ben mağazanızdan bir şey dim ki! - Öyle amma günde sizin gibi mağazaya gelip bir şey a d çıkan yürlerce müşterim ? Gülünç Birbirlerine hikâye anlatıyor- r dinleyen: g Şaka M - — Karıcığım bu sene sana azlık manto almasam beni yine cek misin? - — Doğru mu söylüyorsun! — Yok canım şakal! —— Şaka mı; Öyle ise manto İmasan yine seveceğim! Çalgıcı duvardakl grafiği gö- rünce birdenbire soşmuştu. — Bay! — Bayan! Anlaşalım artık biz, Biraz biraz bayaacık; Buluşulum ikimiz; Bu yaz bu yaxz bayancık.. Günler geçsin elayla; Eğlenelim — sırayla Gülelim kahkahayla Avaz avaz bayancık.. Gençliktir, deme, bıkar Bu söz beni çok sıkar, Razıyım baştan çıkar; Kurnaz kurnuz - bayancık.. Ne yakınsın sen cana, Seveyim kana kana; Bu olmaz deme bana Olmaz olmaz bayancık.. Bay Bayac Burada Ötede ll H Ö AM Ct . x:EA a — Alacağım kızın beş biu lirası var.... Altı bin lirası var... Yedi bin lirası var...... — Bir şişe şarap istiyorum. — Kırmızı mı beyaz mı? — Hangisi olsa olur; içecek farkına varmaz; gözleri biraz, az görür de.. Fakirmiş Antikacı bir kâğıt gösterdi: — Bu, dedi, Napolyonun yaz- dığı mektuptur. Müşteri kâğıda baktı: — Vah zavallı Napolyon, dedi, meğer fakirmiş bir yazı makinesi alamamış da — mektuplarını — elile yazmış! Niye Gelmiş Vakit gece yarısı idi, kapı açıldı. Içeri biri girdi. — Davranma! İçeri giren korktuz — Niye geldin? — Evinize hırsızlar gelmiş te haber vermiye gelmiştim. a—