2 Mayıs 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

2 Mayıs 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Siyaset Âlemi “ransız - Rus Müzakereleri Niçin Uzayor ? Fransa ile Sovyet Rusya arasında Yapı'an mötekabil yardım antlaşma- #ina ait müzakerelerin şimdiye kadar bir neticeye bağlanması lânm gelir n Odevam ekte (bulunmasi, tesadif olunan bir takım zorluklar. dan ileri geliyor. Bu zorlukların neler olabileceği burada birköç defn İşaret edilmiştir. Fakat verilen izahat mücmel olduğu İçim vasiyeti aydın- latmaktan uzaktı. Esasen müzakere- lerin uzaması da gösteriyor ki, kargı- laşılan zorluklar birkaç nevidir. Bir defa herşeyden evvel Fransız dış bokanı Bay Lâvalın bu anlaşmaya Muhalefet ettiği ve işi zora çektiği İddia olunuyor. Bu, Müzakerelerin sürüncemede kalmasın İntaş eden başlıca #mil olabilir. Halbuki radikal ve radikal sosya- Üstlerie o bütün sol cenah fırkaları bu Anlaşmayı iltizam ettiği için Bay La- Valın ancak müzakereleri uzatabildiği, fakat neticeyi (o değiştiremiyeceği de kaydolunuyor ki bu da doğru olabilir. mafih şu halile Fransız O efkârı “mumiyesinin Rusya ile yapılacak andlaşmada ikiye ayrıldığı anlaşılıyor. Bir taraf bu anlaşmayı istiyor; diğer tarafta istememerlik yapmıyor. Fakat alınacak © teminatın odaha kuvvetli olmasını fi hareketi, bir zamana inhisar lecek, işin asli mahiyetini değiş- Üremiyecekti Süreyya Roma, 1 (A.A.) — Arsıulusal mesai yurdu seisi Bay Bütler, dünya o ökonomi kalkınmasının *saslı olmadığını, işsizlere yapılan a ve yiyecek yardımının genç- Üzerinde fena tesir yaptığını Söylemiştir. Alman Tayyaresi Yere İndirllmemiş Londra, 1 (A. A.) — Röyter Ajansı, bir Alman askeri tayyare- sinin Italyada yere İnmeğe mec- bur edildiği haberini tekzip edi- or, Edebi Tefrikamız Dedi ve solaya doğru yürüdü. © Hacer, onun ayak seslerinin Waklaşıp söndüğünü dinledi. Jan- i zabitinin mektubunu, hâlâ avucunda sıkıyordu. Durdu, uzun uzun içini çekti, elini yüzüne yaklaştırdı; avu- açtı, mektubu burnuna gö dü; belki genç mülâzımin ko- ne sinmiştir | diye, kâğıdı, hiç» | Or gibi göğüsü kabarıp inerek, erin derin kokladı. EA vay acer, uykusu arası, ardarda h patlar gibi sesler duymuştu; ağa uğuşlura uğuştura doğ- ee bıraktığı lâmbanın ölü vi odayı isli isli (oaydınlate du. Hacer, rüya mi görmüştü?.. ulak verdi; sokakda, sinsi ayak eri vardı, de, Genç kadın, uyku sersemliğin- mim daha kendine gele- j Mi #denbire, arkasına, kı, takırlısıma o benziyen sert, ik ğ takıztılar, gecenin uyku do- b Ağir havasını bir burgu gibi birbiri HARİCİ Eski İspanya kralı on üçüncü Alfons Ispanyada Kralcılık Hvreketi / Barslon, 1 (A.A.) — Birçok sendika mensupları tevkif edil- miştir, (o Gece yarına doğru, tramvay muhavvilelerinden birinin içinde bir bomba © patlamıştır. Tramvayların o işlemesi (| inkıtan uğramıştır. Barslon resmi makamatı İle zabıtasl, General Lopez'e karşi vaki olan svikest teşebbüsü hak- kında hâlâ ketum davranıyorlar. Bu suikastin müteşebbis'eri, kral taraftarlarından, maruf 4 kişidir. Bunlar, tevkif edilmişlerdir. Amerikada Iki Mil- yon İşsiz Aç! Şikago,(A.A.)—Hükümet, mahalli parlâmentoların yardıma iştirakten İmtina etmesi Üzerine, bundan böyle kendilerine para yardımında bulunmaktan O sarfınızar ettiği cihetle, İllincisde 1.200.000 ve Misuride 600.000 işsiz feci vazi- yete düşmüşlerdir. Yzana: Mahmut Yesari deldiler ve vınklaya (o vınklaya boşlukları, yılan kıvrımı yılan kıve rımı dolaşa dolaşa doldurdular. Sonra, gecenin karanlık eli, bü- tön bu sesleri, sanki geri itti, uzaklaştırdı... Hacer, odanın bütün pencere leri açılmış, sıkı, sert bir karayel esiyormuş gibi, çenesi atarak, bütün vücadu sakır sakır titri- yerek, yatağının içinde büzük müştü. Bu, ne olabilirdi? ardarda, ne diye silâh atılıyordu? Köyler- de, yangın olduğu, ay tutulduğu zamanlar tenekeler çalınır, silâh- lar atılırdı... Fakat bu silâh ses leri, hiç te onlara benzemiyordu. Öyle olsa, oteldekiler de ayaklanırlardı. Lâkin otelde, ne bir ses duyuluyor, ne de kımıl danma seziliyordu. Bu sesleri, yalnız, (Hacer, duymuş değildi; otelin bütün müşterileri, komşu evler, dükkün- lar, uzak, yakın, bütün civar halkı bu sesleri duymuşlardı. De- mek herkes, Hacer gibi, korku- dan köşesinde büzülmüş kalmıştı. SON POSTA Rus - Fransız Anlaşmasından Sonra.. Bir De Çek Ve Rus Anlaşması Teminine Çalışılıyor Paris, 1 (A.A.) — Gazeteler, Fransız « Rus anlaşması metinle- rinin raptım teşkil eden nazk ameliyenin bugün bitirileceğini zannetmektedirler. Pöti Parizyen, metne, bilhassa Lokarno ve Fransız - Leh mua hedelericin kayıtlerını ihtiva eden | | Italya ile müzakere ve Ber'ine bir ilâve yapıldığını yazmaktadır. Eko dö Pari, müdafaa terti- batı kısmının Cenevrede kabul edilen tarza bağlanmasını tehlikeli addetmektedir. : Italyan elçisinin B. Lavala dünkü ziyaretinden bahseden Övr gazetesi yazıyor ki: “ Elçi, Italyanın, Roma top- lantısından evvel küçük itilâfla olan muallak meselelerin hallini görmek arzusunu beslediğini söy- lemiştir. Fransız * Sovyet andlaşması nın İmzasını müteakip bir de Çekoslovak » Sovyet andlaşması imza edildiği takdirde. Avrupamt ortalarına kadar nufuz edecek ölan yeni ve büyük bir kuvvet, vaziyeti aydınlatacak ve İtalya komşuları arasında tasavvur edi- lena uz'aşmaların akülni kolay- laşlıracaktır. Fitlerciler Ekseriyette Danzing, 1 (A.A.) — Yeni mekuslar meclisi toplandı. Reyle- rin ekserisi Hitlerc lerdedir. Mec lis divanına hep hitlerciler seçil- miştir. Silâhlar, tekrar (otakırdadı... Ve bu takırtılar tekrar havanın boşluklarında vınklıya (o vinklıya dolaştı... Gecenin karanlık ei, yine bu sesleri köylere itti, uzak- laştırdı... Hacer, titreye titreye yata" ğından fırladı; odanın kirli loşlu- ğu, korkusunu daha arttırıyordu, Hacer, Duvardaki çividen, kalın mantosunu çekti, omuzlarına attı; sarsak adımlarla küçük masaya yaklaştı ve ellerinin titremesin- den korka korka, lâmbanın fiti- lini açmak istedi... Elini lâmbanın makinesine (o uzatmıştı; (Camlar sarsan ve evvelkilerden daha sıkı ve daha sürekli bir takırtı başlamıştı. Hacerin eli titredi, lâmba devrildi ve gişesi parçalanıverdi! Hacer, göz gözü görmez, zifiri bir karanlıkta kalmıştı. Bağırmak istedi; sesi çıkmı yordu, dili bir kuru köseleye dönmüş, ağzının içinde oynata- mıyordu. Takırtıların arkası kesilme- miştil Hacer, tekrar girip yorğana sarılarak büzülmek mi, yere çöme- lip oturmak mı, dışarı çıkıp ses lenmek mi? Hangisini yapacaktı? Hangisini yapmalı idi? Bilmiyordu, karar overemiyordul Fakat bu karanlık (o boşluğun (o ortasında, ayakta da duramıyacaktı; dizleri TELGRAFLAR Almanya Çember içinde! Alman Filosu 110 Bin Ton Kadar Yükselecek Londra, 1 (A. A.) — Kaline bugün oOAlman silâblanmasna karşı a'acağı vaziyeti tetkik ede- cektir. Derpiş edilecek ihtima'ler şunlardır : Cenevreye müracaat, Sireza kararları mucibince Fransa ve bir protesto notası verilmesi. Bu son ihtimal, diğerlerinden daha kuvvetlidir. Kabine avam (kamarasında yarın milli müdafaa hakkında yapılacak olan müzakerelerden evvel bir karar vermiyecektir. Bazı muhafazakâr o âzeların, bu milli müdafaa programının tat- bikinde yeni vergileri bertaraf etmek İçin bir istikraz akdini teklif o edecekleri zannolunmak- tadır. Deyli Telgrafın deniz mubar- riri diyor ki: « Almanyanın deniz silâklanmesı programı çok geniş- tir. Yeni Alman zırhlılanı çok büyük olacaktır. Alman filosunun umumi yekönu 110 bin tona ka- dar yükselecek ve Almas filoları Atlas denizinde bile muvaffaki- yetle faaliyete geçecektir. Siyasal Tedhişlerin Önüne Geçiliyor Cenevre, 1 (A.A;) — Uluslar Kurumura bağli “siyasal tedhiş- lerin önüne geçme,, komisyonu toplanmış, siyasal tedhişie müce- dele için arsıulusal bir anlaşma yapılması hakkındaki Fransız pro jesi'i kabul etmiştir, titriyordu; olduğu yere çöküverdi. Ne oluyordu? Kasabayı eşkiya mı basmıştı? Başka ne olabilirdi? Silâhlar karşılıklı atılıyordu. Pençereden bir ışık mı tuttu- ler? Duvarlar yarıldı, yahut kapı açıldı da oaydınlıklarmı (sızdı? Karsnlık odanın içi birden ışık ışık yanmıştı; — Jandarmalarla firerilerle çarpışıyorlar! Hacer, bir “çığlık okopardı, kapıya doğru atılmak istedi; fakat beyninin içinde yanıpta, ateşi gözlerini tutuşturan ışık sönüver- mişti. Hacer, kalkmak istedi; dizleri tutmuyordu. Yerde sürüne sürüne kapıyı bulmayı kurdu, Ayağı, katı bir şeye çarpmıştı; tangırtısından, bunun devrilen iskemle olduğunu anladı, Ellerile sağa doğru emekledi, lâkin kapıyı bulmıya uğraştıkça, ya eli, ya dirsekleri, yahut ta kafası, duvar- lara çarpıyordu. Çıldıracaktı!.. Otelde, ayakta, uyanık kimse yok mıydı? Silâb seslerini ve Hacerin odasındaki tangırtıları, bir duyan olmamış mıydı? Demek, kimse odasından çıkmıya, hattâ kımıldanmıya bile cesaret edemiyordu. Silâh takırtıları, birkaç dakika susar gibi olmuş, fakat henüz havada son akisleri sönerken, yine başlamıştı... eşkiyalar, İ Gönül İşler Karilerin Sorduklarıno —)Cevaplarım Turhalda Solmaz Akın Sevdiğin'z adamın nişanlanmı- ya razı olmamak İçin gösterdiği sebepleri ben makul bulmadım, Insan bir Iki görüşme ile tanişa- maz. İlk görüşmelerde hiç biz hakiki hüviyetimizi meydana ve- rir miyiz? Zaten görlişmenize imkâs da yok. O halde anlaşmak için neyi bekliyor? Bence nişanlanmıya razı olmaması onun samimi olma- dığına delâlet eder. | Mademki başka talipleriniz vardır, son talibi muvafık görüyorsanız nişanlanınız, sevdiğinizi ( zannettiğiniz adamı beklemeyiniz. Yalnız sonra azâbını duymamak (için kendisine bir mektupla kararınızı bildiriniz ve samimiyetini İspata davet ediniz. Yine nişanlanmıya © yanaşmazsa hareketinizde serbest olursunuz. * İzdivaç teklifi gönderenlere Geçende bu sütunda evlene- mediğinden (bahseden bir kız okuyucunun mektubunu neşret- miştim. Som günlerde bu kıza hitaben birçok izdivaç teklifleri alıyorum. Bu taliplere şunu ha ber vereyim ki, (muhabere ile izdivaç olmaz. Insan tanımadığı, bilmediği bir kıza hemen hayat arkadaşlığı (teklif edebilir mi? Onun için bu mektup sahiplerine hususi cevap vermeğe de lüzum görmüyorum. » İzmirde Yurdu Sever: Isabet olmuş. Bu kadar basit bir sebepten dolayı kızlarını ver- meyenler, yarın başınıza daha böyük bir belâ çıkarabilirler, * Karaman S. U. Ür Bukadar merasim Aşıklısı ol maymız. Hangisi kolayınıza ge- lirse öyle yapınız. Sevgide mera- sime ehemmiyet verilmez. TEYZE Hacer, jandarmalarla eşkiya- ların çarpıştıklarına iyice hükmet- mişti. Genç jandarma mülâziminin bir haftadan fazla, takipte oldu- ğunu biliyordu. Fakat onu, uzak- larda sanıyordu. Eşkiyayı inlerin- de bastırmış, sonra kaçanları kovalıya kovalıya kasabaya ka dar sürüp, kasaba sınırında kıs- tırmış mıydı? Hacer, her silâh sesinde, genç zabitin hayalini görüyordu. Sa darma mülâzimi, sıkı yaylım ateş karşısında ölümle mi pençeleş- mekte idi? Bunun, bu kadar kendi yakı- nında olabileceğine Hacerin akk ermiyordu: — Nasıl olur?.. Ben, yanına gidemez miyim?. Acaba vuruldu mu? Ağır yaralı mı? Ya öldüyse?. Ya, öldürdülerse?.. Bu korkunç ihtimal, onu de- lirtmişti; korkusunu unuttu; her silâh sesi, ona, kuvvet veriyordu; son bir gayretle canını dişine taktı, toparlandı, ayağa kalktı. Karanlıkta, kollarını ileri uza- tarak, duvarları yokliya yoklıya yürüdü. Telâş ettikce şaşıracağı- nı anlıyordu, soğuk kanlılığını ele almaktan başka, çıkar kurtuluş yolu yoktu. Hacer sağını solunu şaşırmış- tı, İleri doğru bir kaç adım attı, yanıldığını anladı. Sağa döndü ve nlbayet kapıyı bulmuştu; tırnak» larile çivilerini sökecekmiş gibi sürğüyü tuttu, çekti. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: