3 ) Nisan Dünya Haâdiseleri Evlenmek İstiyen Bir Adam ! Fransada büyük flb!îkı. sahip- Çabuk leridden biri ge- v en gün nasılsa geçirilmiş ;dııı' mektupları bir. fırtına açarken, gu satır- ları okur. “Benden iyi bir. kadın bğı— mazs nız, bir. erkeğin iıçeyobıllı- ceği bütün — şartları halzim, emrinizi bekliyorum. ,, Fabrikatör bu mektabun yan- lışlıkla kendisine gelmiş olacağı- nı düşünür, zarfına bakar, hayır, hata yoktur çünkü adres kendisi- nindir. — Bir hükmederek atar. Fakat ıçlığ, ikinci, üçüncü, beşinci, 20 İnci mektuplarda da aşağı yukarı aynı | istipdat l —— ——— lâtife — olacağına | şeyleri okumaz mı? Ve bu sırada | zevcesi içeriye girmez mi ? Söy- lediği ilk cümle: — Benden ayrılmak - istiyor- muşsun, başka bir kadın bulmak için gazetelerin küçük Hân kır- mına bir ilân vermişsin ? ı 4 oldun ? Kavga başlar. Fakat bereket versin, bu ilânı fena lâtife etmek İsteyen birisinin verdiği anlaşı: lınca, gürültü de kesilir? — — Fabrikatör dava etmek niye- tindedir, fakat ilâmı kimin gön- derd ğini henüz bulamamıştır. * arrirlerinden Shiro *Da muhb;:"devrnlın se- yahati yaptıktan sonra memlekeli- ne döndü ve se- yahatl esnasında gördüklerini bir kitap hılind)ı yazdı, Japoncayı bilmiyoruz, kf. tap da henüz başka dillere tercü- me edilmedi. — Fakat — garplı meslektaşlarımızın anlattıklarına bakılırsa çok meraklı - birşey ola- caktır, Mukaddemesinin lik satır- ları şunlardır : ; —"“Tokyoya döndüğüm zaman beni karşılamıya gelenler yeni Otusuji Fransa ile Amerikanın kuvveti dünya ile eski dünya arasında ne , fark bulunduğunu sordular. Bı? kaları için bilmem. Fakat bir Japon hesabına göze — çarpan tudur: ) Yeni dünyada sari nn:lll bırı.î.ı: görüldümü gelip gee 'or g bir mahlük görmüş gibi dönüp arkalarına bakarlar, çocuklar da “Peşine takılırlar. Eski dünyada İse Rarı renkli adam göze çarpmadan Belip geçer. Yeni dünya yeni gör- Müşlerle, eski dünya da efendi- lerla meskundur. * i ü günü İtah- Nx';'.'.','.'...”.;:n:ı #ökillerinde matem, Fransarın i p — sahillerin Bir de bay- fi.;iıpbı)nm gü- ram günü | nüdür. Bunun se bebi (Nis) şehrinin akibetini tayin etmek üzere(75) yıl evvel yapılmış Olan ( Pilepsit ) İn yıldönümüce İsabet etmiş olmasıdır. Mamafih bu defa ki memlekot arasında yerleşen dostluk hisleri dolayısile “lza!ıünı yapılmamıştır. Bir hatıra olarak naklededm: 1860 yılı Nisanın 23 Üncü günü aypılmış olan Pifebsite (130-830) kişi işlirak — etmişli. Bunlardan (130.533 ) ü Fransaya (235 ) de talyaya rey vermişlerdi. GNM?' Yör ki Fransanın orada kazandığı Zafer, Alman anın bu defa (Sar)da kazandığı zaferden daha parl Bir matem, Ikinci Abdülhamit, saltanatı- gın — İlk en akıllıları şaşırtan - bir sinsilikle İş görürdü, saman altından su yürütürdü. likle kündeden atmış, diyar diyar dolaştırmış ve sonunda adamca- ğızın canına da kıymıştı. Halbuki Mithat Paşa, kılı kark yarmıya savaşan uzağı görmekle Ün alan gün görmüş vezirlerdendi. Abdül- hamidi tahta çıkarmadan önce kendisile uzun uzun görüşmliş, münakaşalar yapmış ve kendi kanışına göre onu teraziye vurup bir iyi tartmıştı. O günün ön sı- rada bulunan iş adamları, taht üzerinde bir değişklik yapmayı gerekli bulunca Mithat Paşanın keskin zekâsına güvenmişlerci, devletin başına de'ilikte Abdü'â- zize taş çıkaracak birini getir- memek için ihtiyatlı davranmayı münasip görmüılerdi. Sütten ağzı yın'ınlfrım n,—dn- ğ eyerek içmelerini ancı- ış:;d:u“îiınzünco iledir ki Mithat Paşa, Veliaht Abdülhamit ll_ı. te- masa girişmişti. Fakat dediğimiz gibi sinsi prens, © çok zeki ve derin görgülü vez'ti adamakıllı aldattı, yırtıcı bir* kurt ruhu ta- şirken kuzu ağzı kullandı, gem almaz azgın bir at kadar hoyrat- ken son derece üysal göründü hulâsa inanılmaz düzenlerle Mit- hat Paşayı aldattı, tahta çıktı. Abdülhait, meramına erip pa- dişah olduktan sonra da yüzün- deki maskeyi atmadı, birkaç yıl yine sinsi davrandı, dört yanını kolladı, mevküni — sağlamlaştır- madan — İÇ yüzünü belli etmedi. Lâkin iliği dolgunlaşıp bileği sertleşince birden değişti, sağına soluna saldırmıya ve kapkara bir istipdat yaşatmıya koyuldu. De- diğimiz gibi İlk yumruğunu da zavallı Mithat Paşanın beynine indirmişti. İşte bu sinsi hünkâr, henüz maskeli bulunurken Selânik va- lisi H.. paşaya herhangi bir se- bepten kızdı, adamcağızın ocağı- na İcir dikmeği tasarladı. Eğer bu kızgitlik, sekiz on yıl sonra belirseydi Abdülhamidin yapaca- iş, son derece sade idi; Selâ- nik valisini palas p.'fd'"' yerin- den kaldırmak, Taş — kışlada yeya Yıldızda yaman bir sorguya çektikten sonra Mmüsbet veya men- SON POSTA Meselesi fi bir netice alınmasına bakma- dan - onu Fizan çollerine sürmek, orada ölmesine yol açmaktı. Fa- kat henüz sinsiliğini bırakmamış- tı, adalet sever bir hünkâr rolü oynuyordu. Bu sebeple H.. paşa- yı hapse attırmadı, sürgüne yol- llıııdı. Dahiliye nazırına rica ederek azlettirdi ve dallı budaklı bir tahkikat dosyası yaptırarak Devlet şürasına verdirdi. Eh, bu işe kimselerin bir şey demiye hakkı yoktu. Muamele ka- nun dairesinde yürüyordu ve son sözü Devlet şürası söyliyecekti. Mithat Paşayı bile işte bu sinsi- | Şüra, muhakeme etmek ve hi- küm vermek salahiyetini taşıyan yüksek bir kuramdu. H.. paşa orada kendini müdafa edebilirdi, soçsuzsa beraet kararı alıp alnını gere gere yine bir valilik isterdi. Lâkin sinsi hünkâr, yıkmak istediği ağacı saramakla iktifa eden mahlüklardan değildi. Balta kullanup o ağacı mutlaka devir- miye çalışırdı, hattâ yıkılan ağa- cın ne yapıp yapıp kökünü de çıkarmayınca — rahat edemezdi. Bundan ötürü H.. paşayı Dev'et şürasına gönderip susmadı, el a- tından ve dolaşık yollardan ha- berler göndererek onun mutlaka cezaya çarptırılmasını — istemiye koyuldu. O bu teşebbüslerinde de kendini giziyordu, adamlarının ağzile bir dolap çevirmiye çalı- şıyordu. Devlet şürasında hünkâra çat- mak ve bir külâh kapmak İsti- yen yadigârlar da vardı. Onlar dan bir takımı, saraydan yapıian telkinlere kapılmayı kendi düşün- celerine uygun bu'dular, belli baş- h bir suçu bulunmamasına rağ- men H.. paşayı cezalandırmak is- tediler. Bu parti in başında An- dra Kopas Efendi vardı. O A'- dülhamidi memnun etmekle sara- ya çatacağını umuyordu ve so- nunda Sişam beyi olmayı kuru- yordu. Şüra üyelerinden bir takımı ise hakka, adalete, doğruluğa değer vererek suçsuz adamın be- raetini İltizam ediyorlardı. Bunla- rın başında da Recal oğlu şair Ekrem Bey bulunuyordu, O, sa- rayın çevirdiği entrikaları mühim- semiyerek kendine uyan arkadaş- larla mertçe davranıyordu, hak-« sızlığa karşı İsyan ediyordu, Abdülhamit hapishanelere at- tırmak istediği adamın devlet şüra- l z Tarihi Müsahabe Devrinde H... Paşa sınca fikir ve dilbirliğile mahküm edi.mesini de arzu etmeklen geri kalmıyordu. Ekseriyetle verilecek bir karar onun hoşuna gitmiyordu. Çünkü üç veya beş kişinin bir mahküm hakkında masumdur de- meerini kendise karşı kafa tu:- mak sayıyordu. Onun için Kopası Efendi ile yoldaşlarına haber üze- rine haber göndererek öbür üye- | leri de kendilerine uydurma'arını tavsiye edip duruyordu. Şimdi gilünç bir vaziyet yüz- | göstermişti: Muhakeme — bitmiş olmakla beraber bir türlü hüküm verilemiyordu. Devlet — şurasının öbür daire!'erinde muhskemat da- iresisin bu garip halile istihza ediliyordu. Otede beride de dedi- kodular yapılmıya — başlanmıştı. Haftalarca verilemeyen hükümden | dalayı birçok şeyler söyleniyordu. Abdülhamit, Devlet şürasının bir dairesine nifak tohumu şok- tuğundan üyeleri biribirine düşür- düğünden memnua olmuyor de- ğildi Lâkin yoketmek İstediği adamın henüz ayakta duruşundan, Ekrem Beyle yoldaşlarının adalet namına takındıkları sert tavurdan da sinirleniyordu. Uzun günler, adamları vasıtasile bu işi kendi dileğine göre bitiritmeye çalıştık- tan ve fakat muvaffak olamadık- tan sonra plânını değiştirdi, doğ- rudan dağruya işe parmak sok- mayı, şahsl nufuzunu — kullanarak arzusunu yerine getirtmeyi tasar- ladı, bunun için bir bayram gü- nünü seçti. O gün, an'ane mucibince yük- sek mevki ve rütbe sahibi olanlar saraya gelmişler, teşrifat merte- belerine göre sıra sıra hünkârın yanına gelip bayramı kutlulamış- lardı. Recai oğlu Ekrem Bey de ©o kalabalığın içinde idi, Abdük hamit, Devlet Şürasında hak namına haykırmaktan çekinmeyen hür ruhlu şairi görünce gülümsedi; — Ekrem Bey, dedi, sizinle görüşmek — isterim. — Başkâtibin odasında bekleyiniz. Merasim sona erdikten sonra bir yaver geldi, şairl hünkârın yanına — götürdü. — Abdülhamit, öteden beriden, sudan ve havadan söz açıp haylı dil döktü, Ekrem Bey hakkındaki sevgisini —uzun uzun anlattı bir münasebet düşürüp sordu: — Canım, şu H... Paşa işi ne oldu?.. Arkadaşlarınızla anlaşamı- yor muşsunuz. Münakaşa - içinde bulunuyor muşsunuz. Öyle mi? — Evet, şevketmeap. Birkaç ve | sanayi | ları | malarını durdurmuşlardır. Bilhas: Dünya İktisad Haberleri Çekoslovakyanın Iktısadi Vaziyeti 1934 yılı iktısadi vaziyeti için tanzim eltiği bir raporda Çekos'o- vakya ticaret ve ankası idare heyeti şu malümatı vermektedir: Çekoslovakya parasının kıy- metinde husule gelen düşkünlük- | ten memleket ihracatı Ümit edilen faydayı görmemiştir. Bir yandan bu para düşküönlüğü yüzünden alıcı pazarlarda rakip mallar hi- maye görmüş diğer taraftan da tak: B işleri yavaş gitmişlir. 1934 yılında kurulan buğday inhisarı Çekoslovakya köylüsü için çok müsmer neticeler vermiştir. Fiat- ların muntazam bir seviyede bu'u- nuşu bu işten geçinenlerin hayat- larını tanzim etmelerine imkân vermiştir. 1934 yılında Çekoslovakyanın ziral ve sınat İstihsalâtında cüz'i fakat umumi bir çoğalma vardır. * Nevyorktan yazıyorları Pamuk Argerika sanayündeki buh- ran gittikçe art- amuk sana-| maktadır. İktısadi git kezdi | kalkınma plânı mucibince munzam vergi konulan birçok pamuk mensucat fabrika- protesto makamında çalış- sa pamuk yetiştiren cenüp eya- letlerinde umumi bir hoşnutsuz- luk vardır. Diğer taraftan ayan meclisi | ziraat komisyonu pamuk fiatla- rındaki son gerileme hakkında tetkikatta bulunmıya başlamıştır. * Belgraddan yazıyorlar — Yu- göoslavya hükümetl ticari münasebatta bulunduğu — ülke- lerden yüzde (75)1 ile kliring — anlaşmaları yapmış bulunmaktadır. Bu münasebetle hükümet, eskiden ( döviz )i koru- mak için aldığı kararların lüzum- suz olduğuna kanaat getirerek bunları kaldırmıştır. — Böylelikle 1932 yılında — alınan ve ecnebi alacakları Bloke eden karar da ortadan kalkmıştır. arkadaş göz göre göre masum bir adamı cezalandırmak istiyorlar, Biz de haksızlığa meydan verme- mek istiyoruz. — Demek ki H... Paşa suçsuz? — Tamami'e! — Bana FPunun aksini söyle- mişlerdi. — Yalan söy'emişler. Fikrinizi lütfen tashih buyurunz şevketmeap — Peki onu mahküm etmek isteyenlerin başında kim var? — Başı kopası birl. Abdülhamit — güldü. — Şairin Kopas Efendiyi bu suretle anması, onunla saray arasındaki münose- beti bildiğine mi İşerett ?.. Burası pek belli değilse de hünkâr Ürk- müşlü, Kopas Efendi Ve bu dava dolayısile anlaştığının anlaşılmasını istemiyerdu. Bu sebeple Ekrem Beye şu emri verdi. — Öyleyse arkadaşlara selâm söyleyin. Bir haksızığa meydan verilmes'ni istemediğimi bildirin. Erlesi gün hüküm verilmiş ve H... Paşa beraet cetmişti. Fakat Ekrem Bey mimlenmişti, Kopas Efendi de Sis>m be (iğine namıet — olanların listesine geçmişti! M. T. Tan