-— — PEĞT T N Muharritit A, R. Büyük tarihi roman 27 -4 - 935 Tefrika No.: BT Ölüm Korkusu !. Esmer Gülün Duaaicmı:ıd: K;hkulıı İhtizazı Sönerken “Bire Deli Veli! Ölüm Elbet De Fena Şeydir!,, Dedi.. hasretin Y ek, Ölürken — olsun, acılarını çeklirme. fAşıkı mes'ut eyle. Ondan soura da, — istersen — deryayıgufranına at.. istersen, narı cahimine gark et, orada nabüt eyle... * Aradan günler geçmiş, ihtimam ve tedavi sayesinde, Deli Veli iyileşmişti. İşte bugün ilk defa olarak onu ayakta görür gör- mez, sonsuz bir meserret hissetmişti. Revakın bir köşesindeki sedire yerleşen şair, neş'eli bir sesle: — Gel bakalım, Deli Veli. Şöylece karşıma geç. Sen kahval- tını ederken, ben de bir şükran bâdesi içeyim... Hadi, Esmer Gül.. Tez bana tatlıca bir şarap sun. Demişti. Deli Veli de büyük bir sevinç içinde idi. Sonbaharın ılık güneşi altında solgun bir güzellikle reva- kın direklerine sarılan yediveren güllerine göz gezdi. Ve sonra nazarları, Esmer Gülün henüz sönmüş bir ateş koru gibi parlı- yan gözlerinde temerküz etti. Du- daklarındaki tebessüm genişledi. Derin derin içini çekti. — Efendi!.. Ölüm, çok fena Şey. Dedi... Bu sözlere karşı Esmer Gül, parlak bir kahkaha koyuverdi. | Gülerken, nar gibi dudaklarının arasında donuk bir inci beyazlığı gösteren dişleri, her güzelliğe karşı kalbinde coşkun bir cezbe duyan büyük şairi, iliklerine ka- dar titretmişti. Esmer Gülün, dudaklarında bu kahkaha ihtizazları sönerken: — hâhi, Deli Veli!.. Olümün fena şey olduğuna, şimdi mi akıl erdirdin. Hani, kuşağını yer- lerde sürüyüp, yok mu bana bir belâ; diye bağırıp gezdiğin gün- leri unuttun mu?.. Deli Veli başımı çevirdi. Bu suale cevap vermedi, Elindeki ekmek parçasını, sizilmiş - bala batırarak, sözü başka mecraya sürüklemek istedi: — Yoldaşlar gözümde tütü- yor. Kimbilir benim için ne kadar tasa çekmişlerdir?. Belki de, 1ssız bir bucakta can verip, kurtlara kuşlara yem olduğuma bükmet- mişlerdir. efendil!.. Acaba bir değneğe dayana dayana gitsem mi, dersin?, Buna, en evvel Esmer Gül itiraz etti : — Sen ne dersin, Deli Veli?, Söylediğin — sözü, mecnun bile söylemez. Nedim Efendi de Esmer Gülün sözlerine hak verdi: — Hiç öyle şey olur mu, Deli Veli?. Daha henüz bugün yatak- tan kalktın. Hele dur bakalım beş ön — gün geçsin? Dizlerine biraz derman gelsin. — İkinizin de hakkı var amma efendi... Yoldaşları da biran evvel sevindirmeyi — düşünürüm. Acep bir haber salıp pençe Mehmedi olsun getirtmek mümkün olur mu? — Evetli. Mimkün.. — Lâkin gu var ki Deli Veli. Esmer Gülü saray takımı arar dururlar. Eğer senin burada olduğun şayi olursa, hem hanemiz, hem de dilivirane- miz harap olur. Bu sözün de hak, efendi. Nedim Efendi de kalbinde, | Ancak şu var ki, bizim yoldaşlar; sırrı siper etmesini bilirler. Hele benim için, ser verip sır vermezler. — Pekâlâ, Deli Veli.. sen gam çekme.. Ben bir adam sala- rım, pençe Mehmet dedüğün adamı buraya çağırturum. Tek ha- tırın hoşça olsun, * Eşref saat goldi!.. Hava, serindi. Sabah namazın- dan çıkanlar, artık cami avlula- rındaki kahvelerin dış peykeleri- ne serili hasırların Üzerine yan- | gelip oturarak içemiyorlar.. iş zamabı gelinceye kadar kahvelerin içindeki peyke- lere toplanarak çaylarını içiyorlar, | tatlı - eohbetlerine yorlardı. devam sabah — kahvesi | edi- | (1143 senesi rebinlevvel ayının | 15 inci ) perşembe günü sabahı idi. Nuruosmaniye, Atik Alipaşa camilerile Çemberlitaş civarındaki mescitlerden çıkan kahve ve çay tiryakileri, - her sabah âdetleri olduğu gibi - bu sabah ta ( Ali vata ) nın kahvehanesine gelmiş- ler, (hub - rü ve Çâr - ebrü) çırakların getireceği halin Yemen kahvesile tavşan kanı çay içerek birer sabah keyfi çatmak İste- mişlerdi. Fakat kahveye gelenler, kapı ve kepenklerin sımsıkı kapalı olduğunu görmüşler, derin bir hayret bissetmişlerdi. Yıllardane beri müşterisi oldukları Ali usta- nın bu İşlek kahvehanesi, bir gün bile kapalı görülmüş değildi. Acaba bugün böyle kapı ve ke- penklerin bütün müşterilere ka- panması, neye iİdi ?. — Allah, Allah! Acap Ali ustaya bir hal mi oldu. Yoksa.. Diye söylenen'er, birer birer geri dönmektelerdi. Halbuki, kahvehane kapalı de- ğildi. Fakat bu sabah kahveha- nenin kapısından girmek bir me- rasime tâbi idk Bu da, ancak mahdut bir zümreye tahsis edil- mişti, K Netekim tiryakl — müşteriler, söylene söylene avdet ederlerken, kahvenin kapısına iki kişi gelmiş, parmaklarının ucu ile kapının ortasındaki küçük demir kafesli pencereye Üç parmak darbesi indirmişlerdi. İçeriden bir ses geldi: — Kimdir 07.. Dışarıdakiler cevap verdiler: — Yabancı değil, İçerideki sordu: — Parola?.. Dışarıdakiler, verdiler: — Patrona. Kapı, yarıya kadar açıldı. D şarıdakiler, sür'atle içeri daldı. Kapı tekrar kapandı. Kahvenin dip tarafındaki bü- yük peykede, sekiz on kişı top- lanmışlardı. Yeni gelenleri görür görmez, içlerinden. biri: — İşte .. Halil ağa Hayırdır, inşallah.. Diye homurdandı. Ve gonra, hepsi birden ayağa kalktı. — Buüyur, ağa. — Toşallah, hayır haberle gel- din?. — Hele durun da otursun. (Arkası var) tekrar — cevap geldi. <ŞON POSTA Bir Fahişe İle Evlenmek Günah Mıdır? ( Baştarafı 5 'nci yüzde gören, etraftan mütemadiyen ezi- len zavallı bir vaziyete düşecektir. Binaenaleyh bu kızla evlenmek İstiyorsanız, — evvelâ — allenizden uzaklaşmalı, onu tamamen yabancı ve ayrı bir müuhite götürmelisiniz. Ailenizin dedikodusuna ehemmi- yeet vermemelisiniz. Hattâ uzun müddet ailenizle temas etmeme- lisiniz. Bu da biraz güç bir Iştir. Am- ma, belki sevda size bu müşkülü de hafif gösterir. Maamafih çok düşünün. TEYZE — ——— Denizyolları İŞLETMESİ Acenteleri ! Karaköy — Köprübaşı Ş Tel. 42362 - Sirkeci Mühürdarrade Han Tel, 22740 Mersin Yolu IİNEBOLU vapuru 28 Nisan PAZAR günü saat 10 da Mer- sin'e kadar. “2167,, Ayvalık Yolu BANDIRMA vapuru 27 Nisan CUMARTESİ günü saat 19 da Izmire kadar. “2168,, Trabzon Yolu KARADENIİZ vapuru 28 Nisan PAZAR günü saat 20 de Rize'ye kadar. “2169,, Ankara, 26 (Husust) — An- karada bütün vekâletlerin birer mümessili ile, Istanbul belediyesi ve Turing kulüp murabaslarından mürekkep toplanan Turizm ko- misyonunun B .aisi, en çok le- bul gibi seyyehat şehirlerimizi slâkadar edecek kararlar üzerine temerküz ediyor. Dünya krizi içinde ronu gel- miyen bir gelir kaynağı olan tu- rizm işinin, tarihi, tabil değer ba- kımından eşsiz olan yurdumuz için nasıl bir varidat kaynağı ola- cağını rakkamlarla hesap eden alâkadarlara göre iyl teşkilâtlan- dırı!mış, ve devlete mal olmuş bir turizm işi bize senede 30 - 50 milyon lira arasında bir para bı- rakabilecektir. Daha şimdiden ve ortada alınmış esaslı hiç bir tedbir. yokken bile angiltereden Türkiyeye 10,000 seyyah getir- mek için meşhur “ Deyli Meyil ,, gazetesi Türkofise müracaat et- miştir. Bulgaristanın Burgaz civa- rıma gelen — seyyah — sayısının yılda yalmız orta Avrupadan 400 bin kişi olduğunu eldeki istatistikler- den anlıyoraz. Türkofis neşriyat ve propaganda servisinin komisyon için hazırladığı raporun ele alınacak mevzuların salâh eden kısmında bilhassa Istanbulu alâkadar eden bir madde vardır. Burada deniliyor ki: — “turizm işinin muvaffakiyetli blir neticeye bağlanması için yapılmasını zarı- rl gördüğümüz işlerden biri de dış — memleketlerde ki — ticaret ateşeliklerimizden ve konseye baş- layarak turistik enformasyon sa- haları tesis etmektir. Bunun İçin- de en pratik ve ekonomik - olan Kanadanmın tatbik ettiği usulü örnek olarak alacağız. Osmanlıcadan ŞELYAR ç 1 — Öz türkçe — köklerden — gelen sözlerin karşısına ('T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların ber biri hakkında —sıra ile — uzmanlarırmzın (mütebasnıs) — yazılarını gazetalere ve- roceğiz. £ — Yeni konan karşılıkların iyi ayırt edilmesi için, geregine — göre, Fransızcaları — yazılmış, ayrıca örnekler de konulmuştar. 3 — Kökü Türkçe olan kelimalerin bugünkü işlenilmiş ve kullanılan ge- killeri alınmıştır. —Aslı ak olan hak, aalı Ügcüm olan hüküm, Türkçe “çek,, kökünden gelen şekli gibi. Merkad — Türbe (T. Kö. Merkez — Merkez (T. Kö.) Mer'i — Yürür Mer'iyet — Yürürlük Mermi — Atıç Mersa — KoAy. liman Mersiye — Ağıt Me::ıuyı — Berk Mertebe — Aşamak Mesadet (Bak: Saadet) Mesafe — İraklık - Fr. Distance Mesaha — Ölçüm Mesaha etmek — Ölçmek Mesai — İş, çalışma Mesame — Gözenek, delçe Mesdud — Kapalı Misal — İmsel (imselmek'ten), misal, örnek Meselâ — Nitekim, örneği, mesela Mesele — Sorum, iş, mosele Meserret — Sevinç Meshbur — Büyülenmiş Mesil, nazir, şebih, müşabih — Benzer Mesire — Gezek Mesken (Bak: Hane, ikametgâh) — Otru, konut - Fr. Habita- Hon, domicile, demevre Meskenet — Uyuntuluk Mesküt geçmek — Sus geçmek Meslek — Ertik - Fr. Carrlöre Mesmu — 1 — Duyuk, 2 - Din- lenir Örnek: 1 — Mesmuata naza- ran - Duyuklara göre, 2 — Sözü mesmu — olacağı Nisan 27 Bir Ingiliz Gazetesi Biz Seyyah Gönderecek | Ve dahilde Istanbuldan b? Jayarak Türkofsi şubelerini lece - teşkilâtlandıracağız. bulda eski Himan şirketi binaf kiralamak vo alt kısımda bu ? ristik kısım vazifesini de gö vaziyette — şimendifer ve idarelerimizin acentalarını al hale sokmak, ayni zamanda yük ticaret ve turistik bir St kısmı yapmak ve buralarda simler, tablolarla saha saha leketimizi canlı bir halda çalışmak istiyoruz.,, Raporda bundan başka bulun imarı ve dolayısile büÜY bir seyyah şehri olabilmesi için nülen işler vardır. Komisyonun ! saisini teşkil eden işler arasınd saport muamelelerinin kısaltıl! memleket İçinde gezen turisti mükerrer pasaport muayenel, istisnası, transit gelen seyyi rın pasaportlarının derhal sine ve ayrıca avdet vizel, istisnası, seyyahların asker! nu mıntakalar dahilinde bulu harabeleri ziyaret edebilmeli temini, gümrük — muayenel turistlere teshilât —göst ve bazan vaki olduğu üzere çakçı muamelesi — yapılm önüne geçilmesi, yolcuların liradan fazla Türk parası edebilmek maliyeden mü almak bususundaki mecburl) lerinin İlgası, seyyahların dö rini memleketten çıkarabil! için kambiyo müsaadesi alif mecburiyetiaden variste tutı larının temini, seyyahların leketten çıkarken - vergi b olmadığına dair vesika ibrazı M Iı_ubrılyıllııg;n ;uıi tuı!ıul gibi, yurdumuzdan seyyah al çevirten ve en fazla şikâyeti cip olan meseleler mevn edilecektir. Türkçeye — Karşılıklar - Kılavuzu - derkârdır. - Sözü — dinlöneceği bellidir. Mesnod, destek — Dayanak Mestur — Örtülü Mesul — soruk, soravlı, yüküm- ü * Fr. Responsable Mesuliyet — Sorav Mesu'iyetli ıâiı) Soravlı Mesut — Mutlu, — bahtiyar (bah- ti yar) - Fr. Heureux Meşale — Işınak Meşcer, meşcere — Ağaçlık Meşgale — İş, iş güç Meşgul etmek — Oyalamak Meşgul olmak, iştigal etmek — Uğraşmak Meşher — Sergi- Fr. Expositlon Meşhun — Dolu Meşhur — Ünlü, tanınmış, belgini angın - Fr. Celebre Meşime — Dölyatagı Meşreb — Gidiş Meşrubat — İçecek Maşrut — Şartlı —— Meş'um, menhus — Uğursuz, şom Meşveret — Danışım Meşy — Yürüme Meta — Mal Metanet — Pekinlik, berki, dire- nim, sağlamlık — Fr. Solidite, rösis- tance Metin — Berk, pekin - Fr. Solide, resistant Methetmek — Öğmek Metot, usul — Yöntem, usul - Fr. Methode Meva — Barınak Meveddet — Dostluk Mevaşi — Davar Mevç, mevce — Dalga Mevcud — Olan, var Mevcudiyet — Varlık Ademimevcudiyet — Yokluk « Fr, Non-existance Mevduat, tevdlat — Konumr Mevhibe — Vergi Mev'idi mülâkat — Bulcay Mev'iza — Öğüt Mevki — Yer, orun Mevkiü iktıdar — Erke - Fr. Pou- olr Mevkif — Durak, uğrak Mevkuf — Tukat Mevkut — Devrel, çağlık Mevlid — Doğum yeri Mevsuk — Doğru belgin Mevt — Ölüm Mevta — Ölü Mevzu — Konu - Fr. Sujet, © Mevzun — Tartılı, ölçülü Meyelân, temayül, meyl — Meyletmet — Eğilmek, akın Meymenet, yümün — Yüm, Meyus, naümit, nevmit— Umd? Meyyal — Eğgin Mezak — Damak Mezar, kabr, medfen — Kabil Mezbaha, salhane — K kanara Mezbuh — Boğazlanmış Mezbuhane — Boğarzlanırcaff Mezbele — Çöplük, süprünt Muco:moi—KPımık.hn ti Mezemmet (Bak: zem) Mezkür — Adı geçen, ayı! Mezmum — Çirkin, kötü Mezraa — Ekelge Mezruat — Ekin, ekinler — Mezun — 1 - binli, 2 - Çıki Örnek: 1 — Üç gün mer nuz - Üç gün izinlisiniz. 2- Galatasaraydan bir met *Galatasaraydan çıkmış bir £ Mıntaka — Kurşak, çevrek, #7 bölge Miğfer — Başlık, tulga, bö Miad — Vakit Miğfer — Başlık, tulga Mihman — Konuk Mihnet — Çile Mihr — Güneş Mikyas — Ölçet, kıyaslık Milâdi — Doğum, doğumyıl Millet — Ulus Mingayri kasdin, bigayri Istemiyerek, İrdesizce Minkar — Gaga Minnet — Minnet ( T. Kö ) Minval — Gidiş Miras — Kalığ :rı — ı’l:ıl( T. Kö) rsi — ğ Miralay — Albay - Fr. Col ( Devamı 15 inci ,