26 — Nisa; 'Zu lgaristandaki Gerginlik Artıyor Bugünkü Bu'garistanın hergün bir Parça daha artan iç zorluklar kargı- Yinda ister istemez mühim bazı hâdi- telerle karşılaşacağı zarüretini peşindn bul etmek lâzimgeliyor. Fırkalar Yatına nihayet vermesine T fırkaların bu — emrivakil Sinemeleri, mevcut müşkilâtı bir kat aha fazlalaştırmıştır. Şimdi, V f Vaziyete göz — gezdirildiği —T Zörülen mauzara şudur: 1 — Fırkaların tahrikâtı. 2 — Eski harp akademisi müdürü ı“rılıy Velçef'in otrafına toplanan küçük rütbeli zabitan grupu. 5 — Büyük râötbeli zabitanı yanına Alün General Ziatef heyeti. — ( — Miktarları ax görülemiyecek n komünistler. — Askert partinin İsteği bir dikta- töryadır. Fakat Velçef grupu, ayrıca tümhuriyet taraftarlığı yapmaktadır. İnaenaleyh, bütün bu grupların Mütekabil vaziyetlerini gözden geçirir k, bunların, er geç zorlu bir hare- ketle vaziyeti tasfiye etmek İstedik- tini görürüz. Diğer taraftan bazı Omitecilerin de yavış, YAVFU lıınî tte —geçmek isteğini — güttükleri heraba katılırsa, Bulgaristanın buglin M bir çorba içinde olduğu meydana $ıkar, Eski Mecelle * Bir iş dayyik Oldukta müttesa” olur! derdi. Bulga> Tatanda da vaziyet öyledir. — | 'D ıırllldi. Koypıııı ihtimali çok üvvetlidir. — Süreyya — İnsan Kaçakçılığı Lehistanda Dışarılara Adam Kaçırıyorlarmış Yarşova 25 — Bir takım Leh Yatandaşlarının — nizamsız olara usyaya geçmelerini kolaylaştıran bir şebeke meydana çıkar ve elli kişi sorguya çekil- Diştir, Bu şebeke, adam başına B00 den 600 zelotiye kadar para Alıyor ve bunları Sovyet toprak- nda bulunan Biro-Bişdon Ya- hudi kolonisine yerleştiriyor- uy. "'Dıııyıdı Çekirge İstilâsı Badajoz, 25 (İspanya) — h"'"yı. düşen çekirgeler binlerce ı.l"lı' araziyi kıplıııı.lııdır. kılıksız- Hattâ, onun bugünkü gölirek hğlm beğendiği, tatlı tatlı akışlarından belli ı:ı. Hacer, seviniyordu. Yürüdüğü yol, saatlerce uııkı;: Hiç yorgunluk duymıyaca! Ağaçlığa çıktıkları zaman, Zenç mülâzim, adımlarını sıklaş- tırarak Hacere yaklaşmıştı: — Yoruldunz, Hacer Hanım! Hacer, gülmüştü: —ej Hıyı:.îı Hiç y,m]ıııdıml-- Bilâkis hava aldım... Fakat, — vardıkları ağaçlığın tenha olmasına rağmen, Cevat Bey, sabırsızlanıyor gibidi: — Maalesef, Hacer H., bura- da da uzun müddet, durup konu- #amayız. — Neden? - B:nı.ıı:. Çırdıkhbcll dür. Tenha göründüğüne II’ılk Bayın, Yine gelen, geçen *** Olmaz, Hacer, şaşalamıştı: — Peki, burada, iki kişi, baş- aşa verip, rahat, konuşamıaz Mi — Hayır, Hacer Hanım.. — Peki, ne ynPl“İ"?A — Bilmiyorum,. Vazifem, me> yolu- Siyaset Âlemi | — STT LTRRLT M | — —— L Ederse... Biz De Ederiz, Diyor, Yeni Zelânda Başvekili Ottava 86 — İngiliz Kıralının tahta çıkmasının yirmi beşinci senesi şenliklerinde bulunmak Üz! Lon- draya gitmek için Kanadaya uğrayan Yeni Zelânda Başvekili — Forbes mühim beyanatta bulunmuştur, dı"—'Hlıııllhıı harp ederse biz de kat bir omun sulheever- ve biliriz kl o, mutlak bir — takım taahhütlere 25 — Tuna koferansr ik hazırlıkları faali- ıdlyo;.' İtalya tııı,plın- i larak Haziran başını ::h’tf":ı('ılııî;iı. Müştereken Fransa ve İtalya tarafından davet olu- nacak devletler: Avusturya, AL manya, oslavya, Çekoslovak- Macaristan, Polonya ve Ro- :ı'ıyı;ıî. Bu devletleri hariciye bakanları temsil edecektir. Kon feransın gayesi, Avuıt_ııryıııı ls- tiklâlini ve tamamile riayeti müş- ken temindir. 2 “"B::uı için iki şekil düşünülü- y"'l — Umumt bir ademimüda- hı.! .-n-dı;.u::: El“ııı hareket edilirse cezai tedbirler almak. Şimdiden bu hususta bir. tas- lak yapılmış ve ıllk’dı_' devlet- lerin tasvibine yerilmiştir. Bu arada Macaristan, Avusturya ve Bulgaristanın ıillhlınııı_lın da ko- nuşulacaksa da bu bahis resmen rüznameye konmamıştır. Netice uluslar kurumuna bağlı olacaktır. Roma, nın diplomat! yetle devam memuriyetim icabı, beni hırr)ııı tanır.. Hatta sivil gitsem bile.. Sizi, buraya kadar yorduğumun sebebi de bu.. Kasabada hiç bir yerde oluru:nlmıuçunyıı. Bir rse kâfi.. ll1'I!lı':ıı', imkân çareleri arıyordu: — İsterseniz, ben, Güzelce otele gideyim.. Sit de, vazife ile bir gün sonra oraya gelmiş uz.. 'ı"â:ıç zabitln elini tutmuştu : — Size, öyle çok söyliyecek- lerim varki, Cevat Bey... Siz, ba- na, ettiniz. İyiliği bilemerzsiniz... Sizin sayenizde biraz rahat nefes aldım; dedikodudan iurtılduıı.. Sizin sayenizde, sokaga çıkabili- orum, İnsan yüzü görebiliyorum.. :lı, olmasaydınız, ben, şimdiye kadar çıldırırdım. u Genç kadının ateş gibi boğu- lan nefesleri, Cevat Beyin yüzü- ne dokunuyordu; gülmek İstedi, gülemedi: — Ben, vazifemi yaptım, ! YA Hll'-'l.:;'ı.r. Cevat Bey.., Çok Mghnlhıdnhıdı. onun- için böyle — söyliyorsunuz. Benimle Ha- SÖON POSTA TELGRAFLAR İngiliz, Aiman Donanmasının İngiltere Harp j[hyaSındn Kuşkul Kudretile meşhur Alman cep zırhlım selâmlanırken Londra, 25 (Husust) — Ingiliz donanmasının yüzde otuz beşl derecesinde bir deniz kuvvetine sabip olmak İstememiş olmak, Almanya safında l'?ülılıri di şetli kızdırmıştır. Morning Post, böyle bir talebin kudretli bir taarruz vasıtası elde etmek İste- mek demek olduğunu ileri sürer- ken onun bu neşriyatına diğer gazeteler de iştirak etmeye baş- lamışlardır. Meselâ Deyli Telgraf daha şimdiden Hamburg, Kil, Bremen — Hafme, Vilhelmshafen lLimanlarında hazırlıklar yapıldığını kaydediyor ve ihtimal diyor, 31 mayısta, İngiliz - Alman donan- maları arasında Yutland'da yapı- lan deniz harbinin kutlulanma tarihinde bu programın resmen ilânı, bir nümayiş vesilesi ola- | caktır. Yalnız Hamburg tezgühları bu yıl içinde 40 bin ton İnşaat yapmak kararındadırlar, Ayni gazeteye göre, Alman- yanın deniz programında, Fran- sanın Dünkerk kruvazöründen aşağı kalmıyacak harp kruvazör- leri, Karlaruhe ve Laypzig gemi- lerinden daha geniş ve daha kuüvvetle mücehhez kruvazörler ve fazla olarak en son yabancı meşgul — olmiyabilirdiniz... — Beni, kiden tanıyormiydiniz? Hayır... Halbuki kırk yıllık ahbabimz imi- şim gibi hareket ettiniz!.. Bana, bu İyiliği, şimdiye kadar, en yakın dostlarım bile yapmadılar... Sonra, Demir ağayı da, sizin do- Tayınızla tanıdım. Demir ağa gibi dost bir. müşteriyi ben, nerede bulabilirdim ? Genç zabit, dayanamadı, gü- lümsedi : — Belki onda, benim de tesi- rim oldu... Fakat Demir ağayı yumuşatan, asıl, siz oldunuz | Hacer, kaşlarını -kaldırarak kırık kırık güldü : — Ay, neden? Jandarma mülâzımı, içini çek- mişdi : — Sizi, pijama ile görünce, zavallı Demir ağa, "pusulayı şaşı- rıyordu. — Eğer siz, İsteseydiniz, yahut bizlerden utanmasa idi, o, yazma mendilin içindekilerin hep- sini, ayaklarınızın altına dökerdi. Hacerin bu, pek hoşuna git- mişti, kahkahalarla gülüyordu : — Aman, ne tuhaf söylüyor- sunuz, Cevad bey... Demek; böy- le hal.. Gayet mefhum bir tavur ak- mi zlerini kapamışdı : DN allahi, ben, mahsus yapma- dım... Farkında bile değilim... — Böyle oluşu, Demir ağaya sifıri tükettirdi ya L. denizaltı gemilerine, tonilâto (ti- barile müsavi, fakat — makine, faaliyet sahası ve teslihat İtibarile kat kat falk denizaltı gemileri bulunacaktır. Daily Telegraf, makalesini bi- tirirken, mütarekenin akdi sıra- sında, denizaltı gemilerinde tec- rübe gören 700 genç Alman zabiti bu'unduğunu ve ekserisi bugün kırk yaşlarında bile olma- yan bu zabitlerin İyi birer kı- mandan veya muallim olabilecek- lerini hatırlatıyor. * Londra, 25 (A. A.) — Deyli Meyl gazetesine göre, Alman hükümetinin mümessilleri — müs- takbel deniz kuvvetleri hakkında müzakerede — bulunmak — üzere mayıs ayının başlangıcında bura- ya geleceklerdir. 5 deniz devletinin aktedeceği konferanstan sonra Almanyanın da davet edileceği geniş bir konferansın İçtimat mümkün ola- cağı Ümit edildiğinden Alman hükümeti şimdiden iptidat müza- kerelerde bulunmak üzere Lon- draya bir murahhas heyeti gön- dermeye davet edilmiştir. Bir ayak sesi duydular. Genç mülâzım : — Yürüyelim, dedi. biri geliyor. Ve yürüdüler, ağaçlığın daha kuytu tarafına sapltılar, Hacer, Cavad beyin elini tutmuştu: — Peki, siz, söyleyin şimdi... Madam ki burada konuşmamız kabil değil, şehirde buluşalım. Cevap vererek... Genç mülâzımın, yüzü hüzlünle buruşmuştu: — Beni, şehirde de tanırlar... Güzelce otelin sahibi Muharrem Bey, çok titiz, aksi bir adamdır. Hacer, Ümitsiz Ümitsiz, Cevat Beyin gözlerinin içine bakıyor; ondan yardım bekliyordu: — Peki, siz, söyleyin... Jandarma zabiti, genç kadı- nin kokusu — ve kıvraklığı altında temkinini — kaybedeceğini — anla- yordu: ça B.I, hanım... — Peki, size İnanıyorum. Bu teslimiyet, genç zabitin damarlarını ürpertmişti: — Düşünürüm, merak etme- yin... — Fakat çok uzamasın, ne olur! Hacer, sesi titreye titreye yal- varıyordu: — Sizinle çok şeyler konuşa- cağım... Benim, Bekir Efe ismin- de bir akrabam varmış; Mehmet Galiba düşünürüm, — Hacer || Gönül İşleri Erkekleri Yiyen Kadınlar anıyor', , J Dişi örümcekler erkeklerini yip öldürürler. Bazı kadınlar da, dişi örüm- ceklerin bu insiyakının esiridirler. Kocalarını öldüren ve yiyen ka- dınlar vardır. Filvaki bunun İçin size bir vaka zikredemem, bir istatistik gösteremem. Çünkü er- kek bazan yaşar görünürde, manen ölmüştür. Kadın da kocasını mad- deten değil, manen öldürür. Kadını koca katili yapan müf- rit sevgidir. Savgi, kadının bütün varlığını saran bir kuvvet olduğu zaman bir Afettir. Böyle bir sevgiye tutulan ka- dın, erkeğin herşeyini, amma her şeyini ister, onu İrade ve muhakeme- sinden bile mahrum eder. Onun Iştirak edemiyeceği hiçbir. hare- ketine, müsande etmez. Kendi- sinden başka bir arkadaş edin- mesine tahammül edemez. Onu her vakit yanında görmek ister. Erkek iradesiz bir kukla haline gelir. His ve düşüncesinde istik- lalini, yaratıcı kabiliyetini kay- bedr. Bu erkek artık benliğini ve varlığını İdare edemiyen bir za- yallıdır. Manen ölmüştür. Kadın onunla, kedinin fare İle oynaması gibi, oynar. Kadının bu fazla alâkası ap- kı da öldürür. Erkeği bizar eder, Sevmek güzel şeydir, ifrata varıp sevgiliyi rahatsız. etmemek şartile | TEYZE Makedonya iKomitesi Bay Toşefe Göre İhya Edilmiyecek Sofya 26 — Başvekil — Toşef Makedonya — ihtilâl — kurumunun Ihya edileceğini İma eden yaban- ci neşriyatı — kat'iyetle — tekzip etmiştir. Bey isşminde Bekir Efeyi, arayormuşsınız! Jandarma mülâziminin birden kaşlarının açıldığını görünce, kısık kısık haykırdı: — Hayır... Hayır... Aklınıza birşey gelmesin... Size, akrabamı, takip etmeyin, 'umun, yahut, onu serbest bırakın! Bıılyuoğln— Ben, Bekir Efeyi, hiç görmedim tanımıyorum... Cozasıdır, çeksin... Hayır, böyle birşey söylemek ak- hmdan bile geçmiyor... Hacer, genç zabiti, kırmış, gö cendirmiş de, onun gönlünü yap- mak istiyormuş gibi yalvaran bir sesle ve acele acele söylüyordu: — Böyle birşeyi size teklif etmiye değil, kinaye ile söylemiye bile utanırım... Hayır... Ben, oka- dar yüzsüz değilim... Fakat kor- kuyorum... Kim bu Mehmet Bey? Beni, nereden tanıyormuş? Niçin benimle uğraşıyormuş?.. Maksadı ne? Benden, ne İstiyor?.. Zihni efendiden duyuyorum, sizden de duydum. Benimle uğraşan bir nalbant varmış!.. O da kim oluyor!. Sesi, vücudu, tir tir titiriyordu: — Sonra, Demir ağayı da ta- mnımak İstiyorum... Senetsiz, sepet- siz, çıkardı bana, yüzlerce lira verdi... Günün birinde, o da, ba- şıma bir dert çıkarmasın... Ben, bu parayı aldığıma da pişman oldum! birini — vurmuş... jandarmalar, — siz, (Arkası var)