— (ocmt üi ) Fransız » . .. Kabinesinde Gö- . ... rüş İkiliği Var Ber'in, Varşova ve Moskovada ya- Pilan sıyasal sondajlardan sonra bir taraftan Sovyet Rusya, Fransa, Çe- koslovakya, öbür taraftan Almanya ve Lehlstan nrasında mımtakavi ma- hiyette bir misak yapmanın mümkün olamıyacağı anlaşıld. Yapılmadan ev- vel adı konan ve Doğu misakı diye isimlendirilen bu tasavvur balindâ kal- mış andlaşmanın hararetli taraftarları Fransada bilhassa sol cenah fırkaları ve bunların en önünde de radikal s0s- yalist partisidir. Bu misak yapılama- yınca, Fransa için Sovyet Rusya İle aakeri bir ittifak aktetmekten başka alınacak tedbir kalmıyor. Esasen, bu elheli, bizzat mes'ul Fransız devlet adamları da söylediler. Halbuki, bir kisım Fransız efkârı umumiyesi, böyle bir ittifakın behemehal bir harbe da- yanacağı fikrindedir. Bu sebeple, Fransa için “ya Hitler ,, ya- hut “Moskova, dan birinin intihabı lâzimgeldiği şeklinde bir. muadeleyi kabul etmek istemiyorlar. Fransanın kâfi derecede kuvvetli olduğunu ileri Süreri taraf kalmasım istiyorlar. M şudurt görünüşüne — bakılırsa Müstakbel siyasf ihtilâtlar Ukranya ve Litvanya hudutlarında başgöstere- eoktir. 1917 de oldugu gibi hâdiselere karşı seyirel kalmak va icabında bunlara müdahalu etmek ve kazanılan 10 - Nisan zaferin az fedakârlıkla meyvalarnı toplamak — Franen için kolaylıkla mümkündür. Bu siyaseti müdafaa edenlerden biri Diş İşleri Bakanı Lavaldır ve bu yüzden, vaziyeti, bu fikre — taraftar olmuyan Başbakan Flanden'le arası açıldığı için zayıfla- mıştır. Fransız kabinesi, işte bu noktadan, siyasal fikir itibarile yenl bir ikilik arzetmektedir. — Süreyya —X Fransa Ve Baltık Devlet- leri Arasında Paris, 9 (A. A.) — Fransa - tık memleketleri merkerzi ko- Mitesi, dün akşam bir ziyafet ver- miştir. Bu ziyafetten maksat, Fran- sa İle Baltık memleketleri arasın- laki dostluk bağlarını kuvvetlen- dirmektir. İngilterede İşsizlik Londra, 9 (A.A.) — 25 mart- ta İngilteredeki işsizlerin sayısı 2.153.870 idi. Bu miktar şubatın 25 ine nisbetle 131.593 ve geçen Seneye nisbetle de 47.707 azdır. Hacer, kahvenin - kalabalığın daâki sırrı, keşfetmiş değildi; atel kâtibinin kırdığ:ı potla, fazla bir ğrenmiyordu: "’_58' Âla.., Mükemmel... Zihni Efendi, mütereddit du- ruyordu: — Nuüfusda da, tapuda da ka- yitlara bakdırırız. Cafer Bey ol sun, Hüsnü Bey olsun, çok İyi insanlardır. Hacer, çıkacaktı; fakat kahve- den yalnız başına geçmek - iste- miyordu; — Siz önden yürüyünüz, çıka- hm, Zihni Efendi ayakları dolaşa- rak kahveye doğru yürüyordu ve Masaların arasından geçerken ta- nıdıklara selâm veriyordu: — Merhaba Adem Ağa... Ey- vallah Hüsnü Bey... Eyvallah Ca- fer Bey... Merhaba Hacı Efendi... Hacer, Zihni Efendinin arka- sından yürüyor ve bütün cesare- tini loan.i masalara, kirpikle- Tinin altından bakıyordu. Polisin kendisine, fazla dikkat ettiğini SÖON POSTA Silâh Yarışı Bankalardaki Altınları Kaçırıyor! Herkes Heyecanda Yalnız Isviçre Bankasından Bir Haf- tada 119 Milyon Değerinde Altın Zürih, 9. (A. A.) — Belçika frankının sukutu ve devletlerinin silâhlanmalarından mütevellid en- dişelerin arsıulusal — piyasalarda hasıl ettiği heyecan, altın ihraca- tını artırmıştır. 6 Nisan 1935 deki vaziyete göre, lsviçre ulusal bankası, nisa- nın yalnız Ülk haftasında, piyasa- ya 119 milyon değerinde altın çıkarmıştır. Bu suretle altin dö- viz mevcudu 1600 milyona inmiş bulunmaktadır. Belçikada Brüksel, 9 (A. A.) — Kabine, dün akşamki toplantısında iktısadi kalkınma işlerile uğraıacılş millt bir ofisin teşkiline müteallik pro- jeleri müzakere etmiştir. Başbakan B. Van Zecland, Belçika frangı kiymetinin indirildiği andanberi sermayelerin tekrar bankaya ya- tırılmasında bir fazlalık görülmüş olduğunu, ökonoml bakanı da ik- tısadi vaziyetin iyiliğe yüz tuttu- ğgunu söylemiştir. Adliye Bakanlı- ğı da, Belçika frangının düşürük mesine sebep olanları meydana W için çalışmaktadır. Elektrik Sandalye- sinde Öldürülecek Huntevil (Amerikada) -9- bir numaralı emniyet düşmanı Hamik- ton mayıs öÖnünde elektrik san- dalyasinde idam edilecektir. Ludendor? Günü Berlin, 9 (Hususi) — General Ludendorfun 70 inci yıldönümü büyük merasimle kutlulanmıştır. No, anladı; nüfus memurunun, Tapu kâtibine, kendisini gösterdiğini gördü. Masalarda, gizli fısıldaş- malar vardı. Hacer, sokağa çıkınca ferah- ladı. — OfF, ve koku.. Otelci Ömer ağa kapıyı kapa- tıyordu; kahveden yükselen ses- ler, Hacerin kulagına kadar geldi; — Zihni Efendiye piyango vurdu, desenize... — Muharrem Beyin — yave- ridir ol — Sen onun, şimdiki yaver- liğine bak.. Zihnli Efendi de bunları duy- muştu; bir kabahat İşlemiş gibi kızardı. Hacer dişlerini sıkarak sinirli sinirli gülüyordu: — Aman, ne dedikoducu İim- sanlar! benden ne İstiyorlar. bilmem kil.. Sokağın serin ve temiz ha- vası, Haceri sarhoş etmiş gibiydi: — Dünya varmış! kaç gün- dür, boğulmuşum! Ötel kâtibi başımı salladı: — Hakkınız var, Hanımefendi, Çıktı 4 c W . , T aA ÇZ a A Bankalardan piyasaya dükülen altınlar (Fransa devlet bankasının altın dairesi) uaaasossmRaReeeAeLESLeLencAcEN Çinde U Korsanlık Bir Korsan Fi'osu Balıkçılara Sa'dırdı Honkong, 9 (A. A.) — Kor- san gemilerinden mürekkep bir filo, honkong'a yirmi mil mesafe- de balıkcı gemilerine taarruz et- miştir. Cicala adlı İngiliz harp gemisi, vak'a mahallinde görünür görünmez korsan gemileri sahile doğru Frar etmişlerdir. Alaskenın İst'smarı Seatle (Amerika) 9 — Amerika hükümeti, Alaskanın ziral istis- marını hazırlamaktadır. ee easecame serena N FEREESEAe SA semesenEae SesaeesA | “Cenubi Amerikada Muharebe ! Paraguay Galip Asompisyon, 9 (A.A.) —Har- biye nezaretinin bir tebliğinde, Paraguay kuvvetlerinin - Parapiti nehrini geçerek, Polivyalıların iki Suyari alayını perişan eyledikleri ve birçok da esir aldıkları haber | Gönül İşleri veriliyor. Rücat eden düşman, levazım karargâhındaki bütün kamyonla- rına ateş vermiştir. Paraguay kı- taatı, Parapiti nehrinin sol sahi- Hinde, yedi kasaba işgal eylemiş- lerdir. Felâket — Günleri Sakaramento ( Amerikada ) 9 İ-T Bllyllıl:lıi feyezanlar — yüzünden ater nebri taşmış, ondokuz ki, boğulmuştur. - Maniila, 9 ( A.A.) — Filipin adalarında hüküm süren müthiş kasırga yüzünden ölenlerin sayısı altmışı bulmuştur. Nevyork, 9 (ALA.) — Hüd- son nebhri altında açılan — tünelde bir infilâk olmuş iki kişi ölmüş iki işçide yaralanmıştır. Tokyo, 9 (ALA.) — Formoz adasında hüküm sürmekte ola bir fırtına birçok binaları tahrip etmiştir. Hava Müsabakaları Darmstdadt 9 (A. A.) — Ak manya serbest balonlar şampiyo- nası için miştir. Bun'lardan birisi bin kilo- metredea fazla yol yapmıştır. x Hamburg, 9 (A. A.) — Graf Zeplin balonundan alınan son haberlerde, bu sabah saat 9,30 da lııd':: Ustüvayı geçdiği bildirilmek- tedir. Çok sıkılmıştımızdır. Böyle kapa- | — — Su başında, ne yapacağız? np kalırsanız hasta — olursunız.. Bir az çıkta, gerin.. Hacer, — kahvenin — önünden uzaklaşmış olmak — için, otelin kapıtına doğru yürümüştü: Yer bilmem, yurt bilmem! mereye çıkarım? Nereye gezerim.. Gerzilecek nereleri var? Hiçbir şey bilmiyorum. Arzbadan indim, ötele girip kapandım. — Havasızlık, çok fenadır.. — Onu, ben de biliyorum, Zihni Efendi.. Çare yok, görü- muz ya | Ötel kâtibi, çekine çekine sordu — Eğer emrederseniz, — sizi gezdireyim.. İster misiniz? Hacer, garip bir sevkıtabil ile döndü, arkasına baktı. Polis, acaba, onun peşisira, kahveden çıkmış mıydı ? Hacer, kimseyi görmedi. Otel kâtibinin, teklifine aklı yatmıştı: — Bürada, gerilecek yerler var mı? Zihni Efendi, hatırlamak istiyor gibi çenesini kaşıyordu : bent vardır. Ağaç- şirin bir yerdir. Sonra vardır. lıilı:_glmlı Yamrıkaya pınan da Orası da fena değildir. Hacer, gülüyordu : g;'i.._nh“ ağaçlık mı? Sa ;kır. deli bakar, Bak bak dur. ihni Efendi de eye balıyordu : EİŞR d — Kapanık odada, bir başı- niza oturmaktan iyidir ya.. Gö- zünüz, gönlünüz açılır. Oraları, cumaları kalabalık olur. * — Bugün, günlerden ne? — Salı... — Cumaya daha vaktımız var, — Cumaya kadar, hep otel- demi oturacaksınız? Bugün hava güzel, biraz gaziniz! Otelin kapısı önünde durmuş, konuşuyorlardı. Hacer, evvelâ kılığını düşündu, içinden: K — Adam sende! Çok bilel Dedi. Hemen yukarı çıkıp çantasını alarak inecekti. Sokağın üst başından bir nal sesi duyuldu. Hacer merakla baktı; acaba, eşraftan, köy ağalarından birimidi? Nal sesi yaklaştı ve uzun ye- leli bir at göründü. Atın üzerinde bir jandarma zabiti vardı. Hacerin kalbi sıkıştı; o, zabit- leri; parlak düğmeli, sırmalı Üni- formaları, mahmuz şıkırtılarını pek severdi. Jandarma zabiti, otelin hiza- sına gelmişti; Hacer, kalbi çar- parak bakıyordu. Fu, Hacerin aklından geçmiyen bir görünüştü! Genç kadının, gönülü ve gözü © Ca Dü A Üzğar, GAĞ “Sayfa 5 FHastalıklı Bir Kızla Evlenmeli Mi? “ Sevdiğim ve evlenmek istediğim kız zayıf. Annesi bir müddet hastaha- nede yattıktan sonra gençüyapında vefa ekmişti. Kızıa zayıflığı bizi de endişeye düşürüyor, Kız zayıflığına rağmen güzel ve sevimli. Ailem de kını beğeniyor. Fakat kat'i bir adım atmıya ocesaret edemiyoruz. Kız da beni seviyor ve yarıda bırakmaklığım onu sür'atle has- talığın kucağına atabilir. Bana da gön- lüm rarzı olmuyor. Sizce nasıl hareköt etmeliyim? ,, Feridan Zayıf kızlar daha hassas olur- lar. Sevgide de onların ifrata var- dıkları görülür, Böyle bir kızı yarıda bırakmak onu ölüme mah- küm etmekle birdir. Fakat siz de cidden nazik va- ziyettesiniz. Bir defa zayıf, hasta- lığa müstait bir kız iyi bir hayat arkadaşı olamaz. Onun sıhhatsiz- Hği ve mütemadi rahatsızlığı sizin içinde, kuracağınız ev içinde bir Ozüntü menbai olur. Sonra evlenmek demek çocuk yapmak demektir. Zayıf bir ana- dan doğacak çocuklar da sıhhatsız ve çelimsiz olur. Dünyada böyle hastalıklı, zayıf yavrular getir- mek hakkını haiz değilsiniz. Sert konuşuyorum, Fakat in- san evlenirken yalnız bugünü de- ğll, yarını da düşünmek mecburi- yetindedir. Insan ev kurarken, mes'ut olmak hülyasile bu kana- atkârlığa katlanır. lstikbal karan- hk mefhumlu bir izdivac kız için de hayırlı netice vermez. Onun için bu sevgiyi, kızı renelde et miyecek şekilde, burada kesmek iki taraf içinde daha hayırlıdır. TEYZE üi v A e Çin Zabitleri İtalyada Napoli 9 (A.A.) — Tayyareci- likte ihtisas yapmak Üzere buraya 14 Çinli zabit geldi, Bir Diplomat Öldü Gras, 9(A.A.)— Fransanın eski Istanbul ve Rusya elçisi Bay Bompar ölmüştür. kadar kararmıştı ki bu yakası, kasketi sırmalı, parlak sert baldır çizmeli, parlak mahmuzlu zabiti görünce afalladı. Al atın üstündeki zabit, küçük kesik bıyıklı; beyaz — aydınlık yüzlü, iri iri kara gözlü, çok genç bir jandarma h Mülâzim, Hacere bakıyordu. Zihni Efendi, zabiti - selâmladı: Ne o? Sen, buralardasın?. Otel kâtibi Zihni Efendi, e- lerini uğuşturuyordu: — Bir işimiz varda, Cevat beyciğim! Mülâzim, kurnaz kurnaz göz kırptı: — Yine ne İşin var, Zihni Ef.? Muharrem Beyinde, seninde, ka- sabada işleriniz bitmez! Zihni Efendi, Haceri göste- riyordu: — Hanımefendi, Istanbuldan geldiler... Onların işlerini takibe- diyoruzda... Genç zabit, dudaklarında ga- yet nazik bir tebessümle Haceri selâmlamıştı. Hacer, dıh;L tatlı bir gü.Ümseyişle başını eğ Hacerin, sanki o uniııedı. & nirlerinden bir. elektrik - şeraresl geçmişti. İçini çekti: » (Arkası var) AÇA ee