A — Siyaset Alemi ' Sir Con -Simon Berline Giderken Bütün — dünyanın dikkatl şimdi tline çevrilmiştir. Bu alâka, son Zamanda Almanyanın arka arkaya ikta —olduğu kararlardan daha Riyade 16 Martta mecburi askerlik tini kabul ederek Versay mua- | Öedesinin askeri fasıllarmı yırtması l':':"" İngiliz Hariciye Bakam Sir Siman ile Lord Edenin Berline Yapmaya karar verdikleri seyahattan | İolayıdır. Bazı İegiliz gazetelerinin — *rlarına bakmak lâzimgelirse, bu Seyyahat bir hagiliz Sephesini temeilen İle: Con Simon, sadece v. ak için gidiyor, Zörmek ve aydınla bu kadar. İtiraf etmek lâzımdır ki buğünkü - gartlar altında bir İngiliz Wi Hakanına Berller vef ba Maksatla — gittiğini söylemesi ve Kyyahati için bu sebebi — ileri Hürmesi inanılamayacak bir hâdisedir. Bünun haricinde muhtelif kaynaklara vaziyeti şöyle hulâsa edebiliriz: aç Fransada #telerin gözleri Berlin görüş- Melerine çevrilidir. Hemen bütün ge- endişeli ve korkuludur. Alman- 'Anın, Berlin görüşmeleri esnosında iz nazırlarını, layiltere ile Fransa Arasındaki bağın koparılmasına İkun Bönek için uğraşacaklarını yazıyorlar. Wazete, “Almanyanın, hava hücu- ::-dı- korkan İngilterenin bu kor- tunu izale edecek teklifler yapmak Blütile İngiliz nazırlarını Frasa aley- 'De çevirmek İstiyeceklerini sanmak azla hayal; olur.,, Diyor. ngilterede O ,, begiliz - gazeteleri ise — Berlinde n ve İagiliz narırları aramndaki elere nit tahliller ve mütal, ile do'udur. Bütün ıııdelu:r'. ' anyanın sulhu temin eden mua- : n kudsiyetini tamıyacak bir ;ıuını- Konulmasını istiyorlar. Hele ir ıuı!ı Berlfa görüşmelerinin mü- N A- neticeler vereceğini yazıyor ve vrupada — Almanyasız müşterek em olamaz,, diyor. İtalyada Berlin görüşmelerini ehemmiyetle :HP ©den İtalya — gazeteleri de K .::;luryı ile Macarlatanın da, Al- '& gibi hukuk Mmüsavatına sahip Olmasını İleri sürüyorlar, — Vaziyet _—dllik bu merkezdedir. — Süreyya Tefrikamız Herkeslere, — hep — fenalik :"_"“k ? Kaç .ıîmdir. har- kapımı bir çalan mı var? şulara sor.. Baktın ki köyde N, yapamıyorsun; mallarını :'ı"."- Şebirde oturursun... Se- ——Pl. orada en hayırlısı, İyi bir 8? bulup, evlenmektir.. Ya- tabıı Paşına bakma., Yeter ki Mah bir adam olsun. Eh ten de bebek değilsin... %h“ şimdi, kaç zamanın . H Tenden İndikten sonra, şube :::r;lnuı_ komiserin, — ihtiyar Nu.' " tenbihleri nasihatları, .."'.;;:dl. tekrar çın çın Ööt- .."- “ğultu halinde fısıldaş- Miştı, htanbulda, Zayıf bir genç yaklaşmış: —.:ıîc““:“ ©tele buyurmaz HııD:y. Sormuş va genç kadının N!ı; baktığını görerek anlat- | Ş, © SŞehrimizin birinci ÜÜzel otelidir, Her c'i'l'ıcıüı.ıı::'nı"iı:ln- bunları uysal - uysal Ka Edeb? çe ı i “SON POSTA Bulgaristanda Sofya, 25 ( Husust ) — Son günlerin şaylaları üzerine, kabi- nede bir tebeddül olup olmıya- cağına dalr gazetecilerin sualleri- ne Başvekil General Zlatef şöyle cevap vermiştir: “ Bütün şayialar — yalandır, yeni milli bir kabinenin iş başına gelecegi düşünülemez bile. Ka- bine, şimdi bütçe İşleri ile okadar meşgoldür ki, başımız! kaşımağa bile vaktimiz — yoktur. Şayialar, bulanık suda balık avlamak iste- yen — kimselerin — uydurmasıdır. Bütün bunları tekzip edebilirsiniz.,, Hindistanda Müslümanlar Mecusileri Protesto Ettiler Yeni Delhi, 25 (A. A.) — Müslü- manlar bir karar sureti kabul ederek teşki'ât kanunu wlahatını kabule hazır olduklarını bildirmişler ve Mecusilerin bu bususta yaptıkları tahrikâtı protes- I:kan_udda Ortalık * . Düzelemiyor Madrit, 25 (A-A.) — Çiftçi - halkçı lider ( Gil Robles ), Koronyada söy- diği bir nutukta, birinciteşrin ihtilâl hareketinin tasfiye edilmiş olduğuna işaret etmiş'ir. . (Giü Rob'es), sosyalist Gonzeles Pena affediliği takdirde, fırkanın kabinedeki mazrlarını çekerek bLir eai edterdini e — İdareyi ben ele alınca, eski politika oyunlarına müsamaha etme- yeceğim. Bazı mahfellere göre, bu cümle, buhran olduğu takdirde (Gil Robles) in idareyi kubul edeceği geklinde tefsir edilmektedir. ,, Amerikanın Moskova Elçisi Yola Çıkıyor Moskova, 25 ( A. A.) — Sovyet - Amerika ökonoml — müzakerelerinin Na 17 Yazanı * Mahmut Yesari rahatiniz temin edilir. Hacer, yer yurd. . bilmiyordu. Eşyalarını bir hamala yükletmiş ve küçük valizini eline — alarak arabaya binmiş “Güzelce otel,, © gitmişti. Hacer, Istanbulun, hemen her semt otellerini — bilirdi. Haydar- paşadaki, — sonra — Beyoğlunda Tepebaşındaki izbe sokak otelle- rinde az mı sürünmüştü? Hacer, Güzelce oteli, hiç ya- dırgamamıştı, — Güzelce otelin, Sirkecideki üçüncü sınıf otellerden pek farkı yoktu. Hacer, fakir, sefaleti, yadır- gamıyacak kadar, — fırtınalı bir hayat geçirmişti. Fakrın, sefa- letin her nev'ini, her çeşidini, o, gözüle görmüş, dilile tatmış, ku- lağıle duymuştu. Ufak tefek, ge- çici sıkıntılar, ona, çocuk oyun- cağı gibi geliyordu. Onu korkutan, açlık, yoksulluk sefalet, — Gürünmek değildi... O, insansızlıktan, yalnızlıktan korku- yordu. Sese, gürültüye alışmıştı. Otelde kaldığı ilk gece, duyduğu sessizlik, onu, iliklerine kadar W y | faristanda — | (talya, Afrika Çöllerine Kabine Değişmesi n R Olmıyacakmış | Ordular Gönderirken.. a y ALA LMS5 “ Kıaderadatach,, adındaki Alman gazetesi, Alrikanın uyanışını telmih eden şu karikatürü yaparak soruyor : “ — Kovadis İtalya!.. ,, 25 (A. A.) — Arnavullukta on l:.o:'q ıll:ıllı tayyare seferleri hizmetinin İtalyan tayyıre şirketine verilmesi hakkında anlaşma Tiranda imza edilmiştir. © Arnavutlukta — Tayyare İmtiyazı _lıîa;my.ı Sahalini Satın Alacak Tokyo, 25 (A.A.) — Hariciye Ba.- kanı B. Hirota, mecliste —Ja Sahalin adasının şimal kı.i.,'::":ı:: almayı arzu ettiğini, çünkü bu kısı bolünna petrol kuyulanınm ” J.';:::: Kesildiği sırada dönen (şayialar bilâ- | Sisyçi e Kiymetli — olduğunu söyle- fına olarak, Amerika büyük elçisi B. Bülitin 14 Nsana doğru Moskovaya döneceği bildirilmektedir. (sıılıı'lıı adası Asyanın en Şarkın- :l.l'ür..xîll kismi — Sövyet Ruıy.y. Ürpetmişti. Koca şehirde, hiç ses | tanımadığı bir sokaktı, Hacer, yoktu. Hacer, korkudan, bütün gece gözlerini kırpmamıştı. Bir ses, duyarım, vehmile, istasyonu, İstasyondan otele ka- dar, araba ile geçerken, 'ördü yerleri de — tanımıyor, ıl'ııtıılğıı- sabaha kadar, yatağınde kulak | mıyordu. kabartmıştı. Vakit vakit bir kö- pek bavlamış, ulumuş; bir inek böğürmüş; bir bakır çıngırağın sesleri, boşluklarda >uzun uzun çınlamış.. — #okaklarda, — nalçalı kunduralar takırdamış ve sonra horozlar ötmüş, ötmüş, ötmüştü.. Hacer, horoz sesine bu kadar sinirlendiğini bilmiyordu. Yata- ğgında, sinirden yumruklarını ke- miriyor : — Bu, ne kadar horoz! di- yordu. Horoz sesleri, havada, adeta kalın bir ağ germiş gibiydi. Güneş, inik perdelerin arasından sızarken, horoz sesleri, araba tekerlekleri — gıcırltılarına, kamçı şaklamalarına, boğuk satıcı yay- garalarına karışırken, Hacer de, O, belki küçüklüğünde bu Istasyondan geçmişti. Belki, bu sokaklarında, günlerce, dolaşmıştı. Fakat şimdi, Bî:'lı::,:; hepsi, Hacere, hiç görmemiş, bilmiyormuş gibi, tamamil bancı gıllyurîı. ee K:yündon çıktığı zama; on dört yaştnda imiş! Hacere, o kadar n:ı'ıl: B:ıılıı;::;; ki hatırlamıya bile ko'k'-lyoı—du_ Köyünden ayrıldıktan Soura başlıyan hayatı, öyle yenk renk, alacalı, öyle dolambaclı idi ki Hacer, geride bıraktığı Fenksiz, şekilsiz ve gürültüsüz. maziyi bi; an İçin olsun, eınlındırıbıı__k imkânını bulamıyordu. Köyünde, uzun boylu, posb- yıklı bir adam hatırlıyordu. Bu, n on Üç uykusuzluktan, yorgun, bitik, sızıp | babası olacaktı. Buna benzer, bir uyumuştu. başka adam daha vardı. Onun Hacer, karışık rüyalar görerek | bıyıkları koyu kumraldı; - dayın! sıçraya Sıçraya uyanıp — üuyamıp uyumuş, nihayet, ter içinde, göz- lerinl açmiştı. Terli kamisolünü değiştirdikten sonra pıjamasını giymiş ve tori olduğu için omuzlarına mantosunu da almıştı, diyorlardı. Fakat hangisi babası, hangisi dayısı, idi? Hacer bunları ayırd edemiyordu, Bir harman yerinde, döğene u | binmiştil fakat bu harman yeri, kendi köyünde miydi? — Yoksa, ko köylerden birindemi idi? le yeri belli değil, rengi Pencerden — bakıyordu, — Hiç | belli değil, şekli belli, hatıraların, Sayfa 5 Gönül İşleri Erkek Evlât Vefasız Olur “İkt oğlumuz var, ikisi de büyüdü- ler, evlendiler. Ondan sonra artık yüzlerini görmez olduk. Sanki — evlüt- larımızı — kaybediverdik. Bayramdan bayrama bizi ziyarete gelirler. Onların bu lâkaydisi bizi çok incitiyor. Onlar için çektiklerimizi düşünüyoruz, şimdi de gördüğümüz muameleye bakıyoruz. No acı geliyor. bilseniz! Naciye Haklısınız. Beyhude dememişler; * Erken evlât evleninceye kadar evlâttır, fakat kız evlât, ölünceye kadar evlâttır.,, Erkek evlâtlar vefasız değil- dirler. Fakat bir defa onların hayat ve çalışma tarzları kız evlât kadar anne ve baba ile yakından temasa mânidir. Sonra de evlenen bir erkek daha ziyade karısını memnun etmeye çalışır. Gelin, daima kocasının ailesine karşı bir yabancı varziyettedir. Kendisi, isınmadığı gibi, koca: sınıa d kendi alesinden uzaklaş tırıp, kendi allesi içine sokmaya çalışır, Halbuki kız evlât öyle değik- dir. O dalma aanesinin kanadı altında büyümüştür. Evlendikten sonra da bu şefkatten uzak ve mahrum yaşamaya katlanamaz, Onun bir ayağı daima annesinin evindedir. Gelin kaynana kavgalarının bir sebebi de bu değil midir. Bu hakikati göz önüne ak dıktan sonra — Üzülmezsiniz Banırım. — Siz yine anneliğinizi yapın. Onlari kendi sandetlerile başbaşa bırakın. Onların saadeti sizin saadetiniz sayılır. * , Üsküdearda Ali Samlı Şimdilik askerliğinizi İleri st- rerek bağlanmamıya çalışınız, Askerliğinizi - bitirdikten — sonra düşünürsünüz. TEYZE dimagının kuytu köşelerinde yer tutmuş ve yıllardanberi eşelenmi- ye eşelenmiye öyle tozlanmış ve silinmişti ki Hacer, kendini zorla- yub düşünmek bile İstemiyordu. Şehre ayak basdığındanberi, etrafında kaynaşan merak ve alâ- ka çenberi, Hacerin hoşuna git- mekle beraber, zihnini de gıcıklı- yordu. Şube müdürünün komiserla ve Nutkiye teyzenin tenbihlerin deki, nasihatlerindeki isabete şa- şıyordu, Daha, ilk bakışta, bura- da, istediği gibi perende atamı- yacağını anlamıştı. Hacer, ağır duruyordu. Otel sahibi Muharrem Beyin, ezilip büzülerek — konuşması Hacerin neş'esini kaçırıyordu. Eğer, başka yerde, başka —zaman olsaydı, Hacer, onunla, ne şakalar eder, ne alaylar çıkarırdı? Vilâyet merkezini görmüştü. Şimdi kasabaya merak ediyordu. Fakat orasının, buradan daha canlı olabileceğine biç aklı kes- miyordu. Orası, elbette daha ölü idi. Ya köyü? Aktaş?.. Orası, ha- yalinde, bir mezar içi gibi karam hk görünüyordu. Hacer, hiçbir şey görmeden baktığı pencere önünden kalktı: — Her yer İstanbul gibi mi olur? (Arkan var )