9 Aralık 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

9 Aralık 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No: 103 Böyle sokağa çıkacağı günler, sabahleyla gün ağırmadan, etraf uykuda iken dışarı sıvışiveriyor, işini öğleye kadar bitirip ikindi- den evvel, elinde ud geliyor, tok- mağı vurup kapı aralanınca, gayet ağır başlı ve temkinli bir tavurla: — Açın yabancı değil, ud u- tasıl Diye seslenivordu. Bir, bir buçuk saat sonra, yine tidla evden çıkıyor, ortalık kara- rınca usulcacık içeriya giriyordu. Erkek sesi işidilmesin diye evin içinde yavaş konuşuyor, gece lâm- balar yanınca kafeslerin ve ıstar- ların inik olmasına rağmen pen- cerelere yaklaşmıyordu. Aheuk yapacakları zamanlar, misafir odasındaki kafesl kaldırıp sanki mirasyedi delikanlı da bera- bermiş de birlikte oturuyorlarmış beraber çalıp eğleniyorlarmış gibi, sokağa işittrecek sesle mütema- diyen söyleniyordu: — Vehbi beyciğim emret, o şarkıyı da çalalıml... Şu ciğarayı söndüreyim biraderciğim, meded hazırl... Kişizadem senin güzel hatırını mı kıracağım, üzülme bu gece de kalırım!... Tahsin, yaman kör boğazlılar- dandı. Fakat öyle gelişi güzel yemeğe — saldıranlardan, — önüne gelene kol sıvayanlardan değildi. Ağzımın tadını öyle bir bilirdi ki. Meselâ iki taşım kaynamış da maltızdan iİndirilmiş, diridiri, yanl tatarımsı — dedikleri kıvamdaki ıspanak, prasa, lâhna gibi şeylere el uzatmaz, suyu ayrı yağı ayrı duran, karın guruldatıcı, cumbul cumbul — çorbalara, — fasulyalara, börülcelere kaşığını sokmaz, hele leblebi gibi cebe doldurulacak, yağsız, kupkuru pilâva, — biraz kıyma veya peynir kırıntısı bulaş- mış, deve bamurundan farksız makarnaya, erişteye göz ucile bile bakmazdı. Fakat orlada yenecek — bir yemek de gördü mü, nazar değ- mesin, öyle bir sıvanırdı ki... Bolsesin bu İştihalılığı yüzün- den neler de neler pişmiyordu? Koca bakır tepsi içinde, kıç kıça yatırılmış, nar gibi kızartı- mış hindi dolmaları, tavuk dolma- ları, ördek do'maları... Iki kulplu yayvan tencerede, pamuk — gibi pişmiş, dokunsan dağılacak, bol darçınlı — düğün — kızartmaları... Ağzına aldınmı badem ezmesi kadar yumuşak, baharlı kimyonlu, sucuk içi lezzelinde kuru köfteler. Her biri yumruk büyüklüğünde, kıyılmış Samsun tütünü gibi sal- kım salkım saçaklı kadın butla- Ti Kılıç, levrek, kırlangıç gibi her ağzın — dengi — olmayan balıkların kayıktabaklarda don- muş, elmasye'eri andırmış pilâki- leri... Yine kocaman bir tepside, bir tarafı kıymalı, bir tarafı pey- nirli, bir tarafı 1spanaklı, fazla ağdalı, ağız buran, lök gibi mi- dede oturan hamurişlerile kıyas kabul etmez, kurabiye gibi kıtır kıtır hurma - tatlıları, lalangalar, sarığı burmalar... Aşcı Gülsüm kadım, buü ye- mekleri pişirirken Perver ve Mah- müre hanımlar da, göğüslerine bir önlük bağlayıp mutbağa İni- yorlar, lâziım gelen talimatları verip yardımda bulunuyorlar, çer- kestavağu, beyicli börek, bıldır- cınlı pilâv, dibi tutmuş mahallebi, Üstü kızarmış südlâç gibileri, bi “ossa kendileri pişirip soluk s0- Tahsin Yaman Kö Resimli Büyük Milli Roman TOMBUL MİRASYED Yazanı Sermet Muhtar Alus r Boğazlılardandı.. 192 - 084 9 - du V ( T < Yanımda ol da kulübede olayım, soğan ekmek yiyeşim beyoiğim luğa getiriyorlardı: — Tahsin beyciğim, afiyetle tenavül buyur; bal şeker olsun!.. Arkasından, ağız tanburesi: — Aman ne kol kaldı, ne kanat... Onu bunu geçtik, yarın ahrette halimiz nice olacak, nasıl yanacağız bilmem?.. Küçücük maltızın önünde şuncağızı pişirin- ceye kada baksana ne derece börttük? Rabbim sen yardımcımız oll.. Bolses Bey tam beside (di. Mükemmel ense yapıyor günden güne kanlanup can'anıyor, şiştik- ce de şişiyordu. 24 saatte, kaç- kere boğaz faslı... Sabahleyin, mufassal sir kah- valtı. Kalaylı güğüm içinde, üstü parmak kadar kaymak bağlamış, su katıksız süd; yanında ayrıca çay ibriği... Bir büyücek tabakta abascnla gevrek, diğerinde sekiz cn bira francelâsı... Dilimli ta- baklarda tuzlu, tuzsuz - tereyağı; bal, pekmez, bulama... Dil, kap kaval, kirlihanım peynirleri... Ba- hk yumurtası, s'yah havyar, tara- ma... Kebbat, incir, ceviz reçe- keri... Oğlı ve akşam yemekleri, dediğimiz gibi şahane, sarayın ramazan iftarlarında, vükelâya, vüzeraya çıkarılan - sofradakilerle örnek. Yemişin ise envaı, öyle köşe- başı manavlarından veya civarda- ki Salıpazarının yaymacılarındnn slınma şeyler değil. Köprü üstü, Karaköy, Beyoğ- lundaki turfandacılardan seçilmiş en âlâ ve pahalı cinsten meyvalar, Her biri, küçürek karpuz ka- dar Bursa şeftalileri, Amasya el- maları, Engürü armudları... Salla- patının(şimdiki Çifte havuzlar) ta- neleri ceviz büyüklüğünde ince kabuklu, dumanı Üstünde — ça- vuş üzümleri; Tavşancılın nurubigârları, misketleri.. Çamlır Pek yakında T ÜBK sinemasında HER ŞEY KAZANANIN JAMES CAGNEY - MARİON NiXON tarafından temsil edilmiş Fransızca sözlü film. Yeniden açılan BÜYÜK EMPERYAL OTELİ Beyoğlu, İngiliz sefareti yanında 6 - 8 No. Temiz ve Haliç'e bakan odalar - Süslü salonlar - Banyo daireleri - Toshinat - Mutedil fiyatlar. canın, Çengelköyünün, Paşabah- çesinin portakal kadar kavak incirleri, patlıcan incirleri, Sul- tanselim incirleri., Rahmetli kadı efendinin kavağu boyda, Manisa kavunları, Hasanbey kavunları.. Tekirdağının içi kan kırmızı, kurabiye gibi karpuzları... Ikindi kahvaltısı da sabahki kadar bol ve çeşitli. Akşam ye- meyi hazmedildikten sonra, gece eğlence —olacak kuru yemişleri, şam fıstığı, arabistan fıstığı, de- ğgirmen dere fındığı, kuyu fındığı, ceviz. diş bademi, tuzlu badem, Özüm, kayısı, erik kurularını ve pestilerini de unutmayalım. Usta Baey bu kadar baş tacı edildikten, arada bu derce emiş kamışlık hasıl olduktan sonra el- bette kesece de ayrılık gayrılık olmıyacak, kendisinden para, pul sakınılmayacaktı. (Arkası var)| Açık Teşekkür Böbreğimdeki taşı muvaffaki- yetle alan Profesör doktor Rudolf Nissen ile, Doçent Bay Fahri, baş as'stan Ziver ve diğer asistan- lar ve hastane müdürü Bay Rüş- tü ve baş hemşire bayan Huriyeye teşekkürler ederim. Yavuz kunandamı Bay Ertuğrul karun Münire Ertuğrul Tepebaşı Şehir — İtanbur Betediyesi Şchil'Tı'qoînsı Tiyatrosunda ımmwm Bu ak çam £20 de HAMLET m 5 perde v Yazanı Şeksper Mütercimi: DNİN Muhsin Pangaltı T AN Sinemasında Şişli ve elvar halkının arrzularına binsen MÜNİR NURETTiN KONSERİi Bu akşam saat 9 da Yerlerinizi çimdiden hazırlayınız. Telefon: 43374 aaf (5028) ( Başterafı 1 inel yüzde ) başlıklı bir yazısınmı neşrediyor. M. Kandas buoda diyor ki: “Âz zaman önce ziyaret etti- ğim Türkiye, şüphesiz gene bir menleket değildir; bilâkis, tarihi abideleri gibi harabeleri de çok olan, topraklarında biribiri ardınca gelmiş birçok medesi;etlerin ha- tırasını saklıyan ve dört bin senelik bir tarib sahibi elub bununla haklı olarak iftihar eden bir memlekttir. Böyle bir tarih ile iftihar eden Türkiyenin bu hakkım tamır ve tasdik ederim. Türkiye, ayni zamanda, her- cümerçleri bol bir devirde insamı cidden büyük hayretler içinde bırakan değişiklikler görmüş olan bir memlekettir. Bu asrın başlan- cında Türkiye - yani Osmanlı peratorluğu - Avrupalıların gö- zünde eski an'aneler içinde uyuş- muş, sevincinde bile keder hisso- lasan gamlı bir diyar idi. 1920 ile 1923 yılları arasında Mustafa Kemalin kudretli elleri içinde doğan bugünkü Türkiye Mik, müttebit, çok muayyen ökonomik bir istikamet sahibi olan, eski lmpe- ratorluğun hatıralarına karşı gayet hasım, cumhuriyetçi bir devlettir. Ba yenidevlet, memlekette yeni ve tamamen Avrupalı bir z.hni- ı::' "Hı ııel:dlır gütmeğe %o.lı: ilde iş lımınıktıd: K Türk devleti, hilâfetin lâğvı dolayısile bütün dini elamanlar- dan temizlenmiş lâik bir dev- lettir. Türk devleti, kelimenin bütün manasile müttehittir, çünkü Tür« kiyede yalnız bir millet vardır. Artık ne Slav'lar ne Rumlar ve me de Arablar var. Ahali müba- delesi neticesinde Yı unanistandan Türkiyeye üçyüz bin Türk Türk geldi ve Türkiyeden büyük mik- tarda Rom Yunanistana - gitti. Türkiyenin müttehit olmasını icab ettiren âmillerden biri de ldare- nin bir noktada temerküöz etti- rilmiş bulunmasdır.,, Sihirli Bir Kelime: Sumer Almanyada Hamburgda çıkan Hamburger Nahrihten gazetesin- de çıkan “ sihirli bir kelime: Su- mer,, başlıklı bir makale de bi hassa — şu satırları okunuyor: “Bugün Istanbulda, yabut An- karada bir gezinti yapan herkes ötede beride dikkati çeken bir yazı görür: Sumer. Bunun hususi bir manası olmak gerektir. Bu isim He amlan bir Banka, Otel ve Lokantalar, Sinemalar ve ben- zerleri vardır. Genç Türk — milliyetcilerinin noktal nazarlarına göre, bu ke- limede insanlığın ev eşki kültür asaleli mündemiçtir. Beş bin sane evvel medenf bir millet olarak yaşadıkları sabit olan Sumerlerin, garbi Asyanın veya yüksek As- yanın bilâhara Türklerin ikamet ettikleri — kısımlarından — cenubi Mezopotamyaya hicretle oralarda meşhur eserleri vücuda gelirmiş olduları, Türklerin kendi benlik- lerina ait şuurlarının, tarihl ve lisani bilgi ve bağların delâleti ile keşfedilmiş — olduğundan şimdi yeni Türkiyede eski Türk milletlerinin medeni kıymetlerini meydana çıkarmak gayreti hü- küm sürmektedir. Milletin ve Devletin Kemal Paşa ve mesai arkadaşları tara- fından kuvvetli ve sistematik bir tarzda sevk ve idaresi iİle geniş kalabalığın tahsil ve terbiyesinde ileriye doğru büyük — bir adım atılmıştır. Okuyup yazma bilme- yenlerin adedi günden güne aza- maktadır. Bütün mektebcilik has |—-——-———— yatı düzeltilip —ta: or ve aralırında münasebet ve bağlar vücude getiriliyor. — * Meslek ve sanat mektepleri ıslah edilmekte veya yeniden ku- rulmaktadır. Yüksek mekteplerin <Birini İçin Neler Yaz Yabancı Gazeteler Hep Bizimle Meşgul.. — başlanarak belli | ıy(;ar z yeni fikir ve yeni ruhu temsil edecek tarzda yeniden kuruluşu, umumi talim ve terbiye işini tet- viç eden bir eser olup bu mek- toplere gerek teşkilât ve gerekse — talim ve tedris için yüksek kıy- metto ecaebi alemanlar getirilmiş- — tir. Arab harfleri yerine lâtin harf- lerinin kabul ve tatbiki, daha çabuk — garplılaşmak için atılan — kat'i ve mübim bir adun teşkil etmiştir. ğ 1 Yıl - 10 Yıl “Alman istihbarat bürosu,, nun bülteninden : | “Kemalist Türkiye'de kurulan — Cümburiyetin geçen sene bu gün- lerde onuncu yildönümü kutlu- lanmıştı. Osmanl: imparatorluğu- | nun yüz yıldanberi ihmal ettiğini, yeni Türkiye büyük bir gayret ve sür'atle telâfi etmiye çalış- maktadır. Yeni Türkiyenin on — yılının, garbt Avrupa devletle- rinden bir çoğundan ancak yüz | senede başarabildikleri bir inki- | şaf safhasına tekabül ettiği söy- Tenebilir. Şimdi 1933 ilkteşrini ile 1934 ilkteşrinin 29 u arasındaki l1 inci yılda da Türkiye, yine sür'atli bir | marş temposu ile öyle geniş bir mesafe adımlamıştır ki, bu mesafe başka yerlerde normal tarzda — belki on yılda alınabilirdi. Hem Avrupa ve hem de Asyada kâin bulunan bu devlet, merkezi Avru- padan ön Asyanın derinliklerine — kadar uzanan sahanın siyasetin- de daima artan bir nüfuz ve | ehemmiyeti haiz olması itibariyle Türkiye Cümhuriyetinin on birin- | ci yıh Gzerinde biraz tetkikat | yapmak gerekli ve faoydalı olur. Her sahada esastan ve temelden | yenilik yaratılmış ve İ “ve gayeler önüne de tutularak tayin edîh':lmeılıı- ” le ve menzillere varılmıştır. Istanbulda garpteki emsal ve nümunelere göre Üniversite açık mıştır. Bu üniversitede bir çoğu — Alman olan ecnebi muallimler — çalışmaktadir.,, | çalıştığı bildirilmiş idi. | Türkiyede beş yıllık bir sa- nayileşme plânı kurulmuş bulu- nuyor. Bu da Türk “Piyatiletkası,, , Türk beş yıllık plânıdır. Bu plâna — göre 42 milyon Türk lirası %3 milyar dinar) sarfolunacaktır. plânın işlenmesi İçin gerek olan bütün kapital “Sümer bank,, a | verilecektir. Türkiye iki sebebten dolayı- urdu sanaylleşlirmekted'r. Bun« î'ırdın biri ulusun istihlâk ettiği her şeyi hem savaş, hem de ba- rış zamanında yurdda yetiştirmek, diğeri de, yurdda yetişen ham maddeler sürümünün iyi olmasına | yardım etmektir, | Çünkü sınal ulusların yurdlar — rını çiftçileştirmeye, çıftçilik otars | şısına başvurdukları gündenberl toprak verimlerinin sürümü git tikçe düşmektedir. Buna göre yeni Türkiyenin sanayileştirilmesi ne kadar ulusal ise, okadar ::n ökonomiktir. Sana- yileşme, bundan başka uluşlanmayı (etatize olmayı) da gösterir. Yeni Türkiye yavaş yavaş, fakat şaş mazca sanayileşmektedir. ,, Eski Fransız Tiyatrosundi Bu akşam saat 20 de “BU BİR RÜYA,, Yazanı Selma Muhtar Pek yakında DELİDOLU

Bu sayıdan diğer sayfalar: