Bir Radyo Programından Çıkan Netice!.. Büy(ık mütarekenin yıldbnu- münde Fransanın resmi radyo istasyonla- rında bu meseleye dair tek bir keli- me bile geçmedi. Ne yapı'an merasim nakledildi, ne de bir rutak söylendi. Mecliste meb'us- lar şikâyette buluadular: — Bu mili bir meseledir, itiyat bozulmuştur, mes'ulüne ceza vermek lâzım, dediler. Iç İşler Bakanı şikâyeti haklı buldu: — Tahkik edeyim, kabahatliyi eezalandırayım, dedi. Ve radyo istasyonlarında © #gece nöbetçi olan memurları çağırarak sordu. Onlar: — Radyo neşriyatı nizamna- me mucibince emirle — yapılır, kendiliğimizden programa ilâve- lerde bulunmak hakkımız deği- dir, emir ise verilmemiştir, dediler. Yani dolâyısile Iç İşler Bakanını muahaze ettiler, Cezayı kime verelim? Fransız gazetelerine göre İç Işler Bakamı bu özrü yerinde bulmamış, memurların birer haf« talığını kesmiştir. * Blr iki ay evvel ölen büyük bir çikolata fabrikası sa- hibinin — « tercü- ’::' ;"!' mei hal »ini an- Te l | Iatırlarken bilhas- meselesidir sa şu vaka Üze- rinde duruyorlar : — Bu zat gençliğinde bir çikolata fabrikasında memurmuş. O fabrikanın işleri de pek yolun- da değilmiş, hele bir aralık yap-« tığı çikolatalar terkibinin yanlış- lığı dolayısile beyazlaşmaya yüz totunca büsbütün fenalaşmış, hiç kimse beğenmiyor, hiç kimse almıyormuş, aksi gibi bu beyaz- laşan çikolatanın lezzeti iyi mi iyi imiş ! Fabrika sahibi ye'se düşmüş, Wflâs etmek Üzere imiş, o sırada bu genç memur efendisinin ya- nına çıkmış : —Ben sizl kurtarabilirim, elinizde kalan bütün çikolataları satabilirim, hem de mutattan faz- la fiatla satabilrim, bana ne ver.rsiniz ? — Flat farkını temamen size bırakdıktan başka, hakikt fiat üzerinden de yüzde yirmi beş ko- misyon veririm, İşinize gelir mi ? — Hay hay! Genç memur ertesi gün ga- zetelere iİlâün vermiş, sokaklara afiş yapıştırtmış. Bu ilân ve afiş- lerde şunu söylemiş : « Rengi beyazımtırak çikola- tayı yapabilen yegâne fabrika « Yıldız » fabrikasıdır. Lezzetine eş bulunmayan bu çikolatanın biricik kabahati, piyasada görü- len âdi kahverenkli çikolatalara nazaran biraz bahalı olmasıdır. » Bu garip ilön ha'kın gözüne çarpmış ve çikolata — stokunun hemen tükenmesine sebep olmuş. Bilâhara başlı başına bir fab- rikanın sahibi olan bu - gencin Ö gervetne — başla. gıç, işte bu “ilârdır. e y ea Z İ e A SÜ di — a Temo Türk tarihinde “ad,, ın oyna- dığı rol büyüktür. Esasen Türk, soy adına ve soyun tapılmasına büyük kıymet verdi. Biribirini tamımıyan iki Türkün karşılaş- ması halinde selâm yerine karşı- hklı şöyle bir sorgu yapılırdı: — Kimsin, nesin?; Cevab, mutlaka şu şekilde olurdu: — Filân ulustan, filân uruk- tan, filân oymaktan filân oğlu filânın oğluyum, filân soydanım ve filân boydanım. Yine Türkler, ad üzerine çe- şid çeşid misaller söylemişlerdir: “Yigid adile anılır,, “yigidin ken- di değil adı iş görür,, gibi: Ad üzerinde bu kadar tevak- kuf eden bir milletin yine o ad mevzauna taalluk eden efsaneleri ve masalları da olmak pek tabil- dir. Biz onlarda birini ve pek güzelini şu müsahabemizde hikâ- ye edeceğiz, Vaktile “ Buyurgölü ,, tarafla- rında Yesügey adlı zengin bir adam oturuyordu, o, Kerait Türk- lerindendi, çok varlıklı bir adam- 'a dı, geniş çiftlikleri yardı. Yesügey | onun harp adı idi, asıl ismi Paga- tordu. Onun Börciken #s#oyundan | olduğu söylenirdir. Bu kelimenin “bizim lehçemizde karşılığ * şehla gözlü,, — demektir. Yesügey de şehla gözlü, sarı saçlı bir adamdı. Rivayet olunduğuna — göre ilk Börciken, eski Hanlardan birlinin oğullarındandır. O Han da(Alage- | yik , in — çocuğudur. — Alageyik bir. Han karısı idi. — Kocası ölüp dul — kaldıktan — sonra bir. gece — çadırına — bir ışık dolduğunu ve bu ışığın kendini sardığını gördü. Korkudan bayıl- mıştı. Ayıldığı zaman kendinde er görmüş bir kadın hâli sezdi, biraz #sonra da gebe kaldığını anladı. İşte Yesügeyin dedesi Börciken bu gebelik sonunda doğan prenslerden birinia çocu« ğgudur! Yeslüigey Pagador, Ulun Hatun adlı güzel, akıllı ve erkek kadar yeğit bir kadınla evlendi. Fakat bu evleniş öyle gelişi- güzel olmadı, bir savaştan sonra ve bir kazanç gibi vukua geldi. Yesügey bir av sırasında ve bir - Sti » ğ Ce CESSİ ei SON POSTA — ——— Tarihi Müsahabe -— isim Haykıran Kuş Çıngız İsmi — Çing gız, Çing gız, Çing gız! kar borasında Ulun katuna rast- gelmişti. Tipi, büyüktü ve kor- kunçtu, Göz gözü görmiyordu. Ulun Hatun öyle bir hengâmede ata binmişti, av kovalıyordu. Bo- rayı çiğniyen bir fırtına gibi idi. Yesügey, onun güzelliğine ve ce- saretine gönül verdi, yanıp tutuş- miya başladı. Lâkin Ulun Hatun evli idi. Önu almak için çarpış- mak lâzımgeliyordu. Yesügey, aş- kından aldığı ilham ile bu işe de girişti, Ulun Hatunun kocasını alt« etti ve kadını kendi nikâh; altına aldı. Yestigey, karısına cidden hay- randı, “ bu kadından doğacak oğul, mutlak kahraman olur ,, diyordu. Bir domuz yılından ve bizim kullandığımız tarihe göre 1162 senesinde Ulun Hatun bir oğln doğurdu. Çacuğun eli yumuktu. Ebe bu eli açlı, içinde pıhtılaşmış bir parça kan gördü, hemen koştu, bu hali Yesügeye arlattı. O da ün görmüş ihtiyarların yamna loılu_ ebeden duyduğunu ı%nzdl Eaki Zabtiye, Çatalçeşme tokağı, 25 İSTANBUL a Gııdomııdo ikan ! Ve resimlerin bütün hakları ııhhıı ve Mt-ıı aiktir. ABONE FİAİ'LARI indir. Aefnürcek B0 burdçkar ” Gelen evrak gerl verilmez, Hânlardan mes'uliyet alınmaz. lara 10 der ü ŞTELR AM Posta kutusu: graf :Sonposta 'r.ıınnıaoaoı Bu iş için bir sabah erken loplnnmıılırdı benzer beş renki bir kuş belirdi. Gelip Temoçinin evi önünde bulunan ört köçe taşın üzerine kondu ve öltü; ni Nasıl Anaızın hırıclı çayır kuşuna Ihtiyarlar: Bu çocuk bir han, bir kaân olacak. Yer yüzünü avucu- nun İçine alacak. Fakat çok kan dökecek, Görünen pıhtı buna nişandr,, dediler. Yesügey bü oğluna "Temoçin,, adını verdi. Bütün ümitlerini ona bağlamıştı. Çocuğun yeryüzlünde bir değişiklik yapacağını umayor- du- ve- bekliyordu. “Lakin *özert vefa etmedi, Temoçin henüz on Üç yaşında iken kendisi öldü. Şimdi onu anası Ulun hatun terbiye ediyordu. Yesligey'in ba- şında bulunduğu küçük Mogol beyliği inhilâl etmek, darmadağın olmak üzere bulunuyordu. Ulun hatun, yüksek bir — diplomat gibi hareket etti, yurdun pe- rişan olmam:sinı temine çalıştı, bazen ata bindi, kocasının bay- rağını omuzlayarak kendi taraf- tarlarına kumandanlık da yaptı ve hulâsa Yesligeyin mirasını eksiksiz olarak Temoçine teslim etmek muvaffakiyetine erdi. Iş görecek çağa giren Temo- çin, otuz iki yaşına kadar çok | zahmet çekti, bin türlü sıkıntılara | uğradı, dünyanın tadını ve acısını bol bol tattı. Onun hemen her- günü bir savaş içinde geçiyordu. Bazen yeniliyorsa çok defa galip geliyordu. Bu süretle uğraşarak, didinerek, kaçıp kaçırarak, yenip yenilerek uzun yıllar geçirdi, Kırk yaşına geldiği gün bü- yük, sayılacak bir ülkenin sahibi olmuştu. Kendi öz yurdunun Üst, alt ve yan taraflarındaki bütün ulusları sındırmıştı, bayrağı altına toplamışlı. Koca Çin Imperator- luğuna bile yaman deraler ver« mişti, Altın Hâkan. denilen o İm- peratorlarla da boy ölçüşecek bir mevkie yükselmişti. M Artık o, küçük bir “Temoçin,, değildi ve böyle de amılamazdı, kendisine — kudretlle mütenasib bir ad verilmek lâzımdı. 1202 de - topladığı kurultay, bu mü- him * işi de düşünüb bir karar yerecekti. Kurultaya çağırılmış olan Tarhanlar, beyler, kuman- danlar, kabile reisleri, ihtiyarlar, iç ve dış İşleri hakkında uzun uzun müzakereler yaptılar, karar “lar verdiler. Temöçine. takılacak Almıştı? LA Edirnede Su Sıkıntısı Edirnede su çok boldu ve hemen her evde çeşme vardı. Belediye asrın shhat ve fen şartlarına uygun su tesisatı yap" maya karar verdi ve ber yırll" suyunu kesti. Bu tesisata yapı" lacak masrafa karşılık olmak Üzere de evlerine su alacak olan — lardan maktuan 28 lira, tesisat için de her bir metro boru için 75 kuruş verilmek üÜzere mukas vele yaptı. Fakat buna rağmen ancak eski mevcut çeşmelerin yüzde biri nisbetinde — tesisat vücuda getirilebildi ve suyu bol Edirne şimdi bir susuzluk sıkın- tısı çekmeye başladı. Alâkadare ların bu su İşini bir an evvel halletmelerini rica ederim. | Edirne: Köse Balaban mabhallesinde Ahmet Kadri Üz Türkçe Hakkında Konferan: Kazamız müftüsü Bay Ahmet öz türkçe hakkinda halka bir konferans verdi ve öz türkçenin, sade türkçe konuşmanın faydalarını anlattı. Açık görüşlü ve düşünüşlü İ müftümüzün |bu hareketinin diğer müftülere de örnek olmasını dilerim; Dörtyolı Ali — | CG—) Sivasta Osman İmzasile mektup yazanpa: Bir istida Ile bulunduğunuz yerden izin alıp (köyünüze gider, karınızdan size miras kalan arasi ve melâki tapuya bağlatırsınız, * Hasankaleden —Âdem Riza adile — mektup gönderen okuyucumuza: | Gönderdiğiniz yazıyı lıuıııııı için açık adresinizi de Nldlnııılı Tâzımdır. Ü HancerseceresnerereeLELArLErEerıreLErRELErEnArErAAAreAneE yeni adı en son konuşacaklardı. , Bu İş için bir sabah erken toplanmışlardı, ansızın — havada; çayır — kuşuna benzer — beş renkli Bir — kuş — belirdi, gelip Temoçinin evi önünde bus. lunan dört köşe taşın Üzerine kondu, öttü: — Çanggız, çınggır, :uııııl-. Müteakiben uçub — kayboldu. Kurultaydakiler bu hadiseyi mü-. bim buldular ve o gün müzake- | reye girişmiyerek dağıldılar. Ertes! gün toplandıkları vakit ayni ku- şun ayni yerde ve ayni şekilde öttüğünü gördüler, yine dıgılıııl kararını verdiler, Üçüncü gün beş renkli hıı' yine geldi ve yine “çing gız, çıng giz,, diye öttü ve uçtu. uçmasile beraber Üzerinde otur” duğu taş kendi kendine çatladı. İçinden has büyü (Yeşem) taşın dan yapılma bir mühür çıktı. Bu mühür bir hurma dalı kadardi,; düz yerinde bir kaplumbağayı iki yanından kuşatmış olarak duraf İki ejderha resmi vardı. Kurultay heyeti bu Üzerine şu kararı verdi : ; — Temoçinin adım Tanrıdaf gelen bu kuş koydu, artık onö ,Çingiz denilecektir. Ve biraz sonra taştan çıkaB mühürle beraber bu karar, bizlet Cengiz dediğimiz büyük ş-hsiye' te arzolunmuş bulunuyordu. M. T hadise