Resimll Büyük Milli Romııı TOMBUL MİRASYEDİ XNo: 90 Yazan Sermet Muhtar İki Belâlı Ortalıgı Altüst Etmişti.. Pesentle Zarife, eflâtun odadan çoktan sıvışmışlardı. Bu işte nâre yanan, elleri böğründe kalan Kâtiple Pehlivan olmuştu. Aşağı taşlıktan, gök gürler — Davlumbazına tükürdüğü- mün hoşuru, nerdesin? diye yük- selen bağırtıya, — Çiroz çık meydana, boyunu bosunu göster be imanım! Feryadı. karışıyor, Kambur Esmanın, Leylek Fıtnatın, Kalfa Hanımın, kocakarıların, siyahilerin Aleksanın İnceli kalınlı, hep bir ağızdan cevapları - İşidiliyordu : Dıragoncuğum — Hosurun vallahi burada. Memşadan çıkcın, şimdi gelecek. — Enderunlum, Çirozun seni © kadar bekledi ki... Kız biraz çabuk — olsana, beyinl kargşıla- sana... — Ahmet Beyciğim, Pesent Hanım lalınlarını çıkardı; elini yıkayor. — Mehmet Beyciğim, Zarife Hanım terliklerini arıyor. Aleksanın çatlak zurnaya ben- ziyen sesi de araya katılıyordu : — Paşalar, ikinizin de malı bunda. Kışlığı da hazır, yazlığı da hazır. Akşamdanberi neye gelmoorsunuz. dee, evin dört bucağını, tahtaboşundan bodus rumuna kadar pevrane gibi do- laştılar. —. Güm güm merdiveni çıktık- larının sesi geliyor, döşeme kiriş- leri çatırdıyor, pencere camları zangırdıyordu, Eflâtun odada Kâtiple Peh- Hivandan başka kimse kalmamıştı. Gümbürtlerin yaklaştığını du- yunca Raif bir adımda kapıyı buldu. Derhal kilidi çevirdi; lâm- bayı da üfledi, Hilmi : — Oldu mu ya Kâtip?.. Ne olur, ne olmaz, kanape ile koltuk- ları kapının önüne yığacaktım. Şakaya gelmez, Üzerimizde çakı bile yok! Diye söyleniyor, Raif, karanlıkta el yordamile yan pen- cereyi bulup kafesi kaldırmış, fertiği kıracak bir yol arayer, ikisi de kalleş mirasyediye kan- tarlıların su katılmamışlarını sa- vuruyorlardı. Dışarısı zifiri karanlıktı. Öyle bir gece idi ki gökyüzünde tek bir yıldız bile görünmiyordu. Ha- va bozmuş, — sert bir rüzgâr Kâtip hesaplıyordu. Evin bu ciheti herhalde arkaya düşüyor. Ön tarafı cadde... Solda dar bir sokak olacak amma hatırında kaldığına nazaran boylu boyunca duvar gider. Pencereye karşı olan mahal yüzde yüz arsa, Civarda bir vi- rane vardı ya, mutlaka o... Âla, diyecek yok amma evin bahçesi yar mıydı, yok mıydı?... Var farzedelim. O dar sokak- taki kale bedeni gibi duvar bu bahçenin duvarı ise, içeride bils- bütün mabbus kalırlarsa.... Haydi viraneye çıktılar. Sırt- larında keten gecelikler, bellerin- de ibrişim kuşaklar, yalınayak başıkabak ne tarafa gidebilirler? Sokakta, bekçiler, devriyeler gör- mez mi? Bunlar Toptaşı kaçkın- ları mı demez mi? Sofadan, — hareketler, eksik olmuyordu: — Hiç üzülme Dragoncuğum, sesler Küçük Albı Enderonlucuğum, rakıdan çok bir şey yok. Geleceğiniri bilmiyor değiliz a, bilhass sizin için bu akşam Balıkpazarına adam koş- turduk. tıpasına kadar dolu ikl binlik kayık düzü aldırdık. — Ferruh, sen oynattın gali- ba?. O küçücek tepsi bu kadar mezeyi alır mı hiç?.. İşin gücün benim kanımı kurutmaktır. Gülfdan, Zarafet, Alık Raziyeler gibi ne bakıyorsunuz? Iki kulplu gümüş tepsiyi kapıp getirsenize... — Kalfa hanım, taş odanın anahtarı sende idi. Ahmet Bey meze arasında kuru soğan ister. Aleksanın kısık sesi yhı Bte- kileri bastırdı: — Vây maşşallah vay! Işte tarator dedikleri alümet buna derler. Agzınıza lâyık, şapırşopur gövdeye atın... İnanır mısın Dra- goönun, Enderonlunun, bu akşam apeki (rakı demek) atmağı bile onutmuşum. İşi gücü bırakıp siz zatlarına tarator etmişim. Havan vurmadan kolumda hayır kalmadı. Demin sokakta, yaralıdan ç- kar gibi acı acı yayılan ses, bir perde pesten tekrar yükseldi: — Ulan Leylek doğru söyle, bizbize miyiz yoksa evde başka zanpara da var mı? Kaç ağızdan, yemin yemin Üstüne : — Yumurcaklar — çıkarayım, hüttalar gibi şişeyim ki bizlerden başka yabancı kimsecikler yok. — Siz bizden iyi bilirsiniz ya, bizim söylememiz zait. Bu akşam arabımız da (yani Arap Abdullah) gelmiyecekti. Bilmem hanmgi mabe- yinciye davetli imiş. Erkenceccik yattık. — Bak apdestimle yemin edi- yorum. Ezrailin kılıncına geleyim ki arslanlarım, yalmızız. Pinekle- dik, plzekledik, yatsı ezamı okur nur okunmaz yataklarımıza girdik. Dragon, okkalı bir küfürden sonra beteldi: — Yane idi o enayi odası olan mor odadaki ışık, andaval- hlardan birl gelmese orada lâm- ba yanmaz. Fitnat az fentbaz mı? Birden kendini toplamış, hemen yapıştır- mıştı: — Yabancı bir kimse yok dimadim mi? Yine de öyle. Hani geçenlerde Abdullah Efendi ile göğsü altlın madalyalı, dört kaşlı bir hunkâr yaveri buyurmuştu. Serhafiye mi, Sertüfekçi mi, bü- yüklerden bilmem hangi paşanın mahtumu imiş.. Ayol o gece sizlerde beraberdiniz galiba?... O delikanlı Cami gelini Sehere ba- yıldı idiya... İşte o bey geldi. Zaten küfelik gibiydi, çoktan sızdı bile. Eflâtun odanın kapısı arkasına kolak yupıştırmiş — olan — kâtip, (0 enayi odasındaki ışık ne idi? ) yi duyar duymaz neticenin bir çaparaza varacağını kestirmiş, diz bağları çözülüp alt tarafını din'e- yemeden soluğu pencerenin önünde almıştı. « Gemisini kurtaran kaptandır maptığına dayanarak, etrafı bir kolaçan daha etti. Bereket ver- sin evin orta katında idiler. Ta- vanlar basık olduğu için atlana- cak yükseklik fazla değildi. Şu kapandan bir kurtulsalar, dişarıyı bir boylasalar Ust tarafı Allah kerim. Pehlivanı da kandırdı... 'Zaten ©, kendisinden teşne. Ya herrü ya merrü, pencere- den kendilerini aşağı verdiler. Taze — Dulla — Oğlu Havalanma Yarışında... Tombul — mirasyedi, — Çırpıcı Aleminin akşamı, Macuncudaki mahut eve düşüp geceyi yavuk- | lusu Küçük Allı e geçirdikten sonra ertesi sabah, ipipullah, sivri külâh, fakat memnun bir halde, tek başına kapıdan çıkmıştı. Malüm a, Kâtiple Pehlivan gece yarısı tüymüşlerdi. Vehpi, keseyl — boşalttıktan sonra kodamanların biribirine ba- kışlarından parayı azımsadıklarını sezince : —AL Fitnat ablal. Bakıp bakıp beni anarsınız! diyerek saat kösteği de bırakmış, sevgilisini de mahrum bırakmıyarakı — Bu da sana ilk yadigârım olsun... Göreceksin, ne salkım salkım küpeler, ne at nalı gibi boroşlar takacağım; başını, göğ- sünü kuyumcu dükkânna dön- düreceğim! diyerek mavi gözlükle ince kordonu da ona bahşetmişti. Çapa caddesinden Aksaraya lnerken cebinde araba, tramvay param değil, köprüyü geçecek meteliği kalmamıştı. Bir faytona atlayıp evde mecidiyoyi toka et- mek — bile hatırına gelmemiş, o kadar yola taban tepmiş, dokun- salar yıkılacak halde fındıklıya kendini atmıştı. Matbuat Cemiyeti Kongresi İstanbul Matbuat Cemiyetinden: İstanbul Matbuat Cemiyeti umumi heyeti ikinci defa olarak 24 Teşrini- sanl 1934 Cumartesi günü saat 13 te Cemiyetin yeni merkezi olan Ankara caddesinde, İkdam yurdunun ildaci katında toplanacaktır. Bu - taplantıda mevcut ekseriyet telâkki edileceğin- den mühterem azanın herhalde - teş- rifleri rica olunur. BiR AŞK HİKAYESİ Kilebelei MAGDA SCHNEIDER Dr. ibrahim Zati Cağaloğlu: Mahmudiye — caddesi Çatalçeşme sokağı No 5 Hergün öğleden sonra hastalarımı kabul eder. (Arkamı - var) - do eLAPA Izmirliler Pek Buyük Dertlerden Kurtuluyor (Bşatarafı 1 inci sayfada) Üzerine mevcut bazn küçük ve ehemmiyetsiz noktalar da tama- men balledilecektir. Su şirketi Istanbulun Terkos şirketi ka- dar, Izmirin de Halkapınar su şirketi meselesinde senelerdenberi davam edip gelen aksi bir talii var. Senelerdenberi dtlediği tari- feyl tatbik ederek halktan iste- diği şekilde para çeken bu müecs- sese sonunda da höükümet hissesine düşen kısmı lâüyıkile- göstermiye- rek gerek halk, ve gerekse hi- kümet hisselerini mutlak bir he- sapla ortaya çıkarmamış bir vazi- yettedir. Nafın Bakanı Ali Bey İzmire geldiği zaman verdiği bir buyrukla bir. tahkikat komlayonu teşkil etmiş; su şirketi hesaplarım tetkik ettirmiştir. Neticede su şirketinin halktan, muhtelif senelerde 167000 lira fazla para tahsil ettiği, h- kümet bissesine düşen kısımdan da 85000 lirahık bir kısm verme- diği anlaşılmıştır. Vekâlet şirkete yaptığı tebik gatta, bu parayı derhal vermesini istemiştir. Hava gazi şirketi Belediyenin de hisseli bulur- duğu hava gazi şirketinin veziyeti büsbütün ayrıdır. Bu şirket dile- diği şekilde malzeme getirerek ve masrafa boğularak ziyan etmiş bir vaziyçttedir. Şirket sonunda da ziyan ettiğini hükümete bildi- rerek 15 ikinci teşrinden lubınıı itibaren — tenviratı çi artık çalışmıyacağını blldlnnlıtir Nafıa Bakanlığı şirkete verdiği cevapta; umum! şehir hizmetlerini Üzerlerine alan milesseselerin bir hamlede böyle bir karar veremi- yeceklerini, akai takdirde hükü- metin şirket tesisatını ele alarak şirket hesabına şehrin tonvir ve teshin —vasıtalarını temin edece- ğini bildirmiştir. Bu çok haklı ihtar karşısında hava gazi şirketi faaliyetine de- vyam kararını vermiş ve Nafıa vekâletile temas için Ankaraya imza salâhiyetini haiz bir mümes- sil göndermiştir. Haber aldığıma göre bava gazl şirketi Izmir be- lediyesine devredilecektir. Telefon Şirketi Otomatik Telefon Şirketinin waziyetl de aşağı yukarı Havagazı Şirketininki gibidir. Telefon Şir- keti muhtelif maizemeler satan başka bir şirketin İzmirde adeta komisyonculuğunu yapmış; ihtiya- cından çok fazla olarakk malzeme celbetmiş, üstelik te yüksek fiatla bir şirket binası inşa ettirmiştir. Ba şartlar altında Telefon Şirketinin fazla bir kâr temin etmesine İntizar edilemezdi. Te- lefon Şirketi bir mukavelename ile bağlı bulunduğu Naha Vekâ- tine karşı teahhütlerini de yerine getirmiş değildir. Kabloların, yer altından yapılması icap ederken bu teahhüt başarılmamıştır. Şirket son bir kararla tele- fonlara saat koymuş, üç dakika- hk. mükâlemeyi beş kuruş olarak kabul etmiştir. Nafıa Vekâleti, Telefon Şir- ketini, teahhütlerini ifaya davet etmiştir. Telefon Şirketinin de Belediyeye geçmesi kuvvetli bir ihtimal olarak. ileri sürülüyor. Elektrik Şirketi Saat kiralan ve branşman işleri halledildikten sonra Elektrik Şirketi mukavelenamesile teahbhüt ettiği Konak - Basmane tramvay hattım inşaya ve tramvay İşlet- meye davet edilmiştir. Şimdiye kadar birtürlü halledilemiyen hat meselesi de halledimiştir. Konak - Basmane tramvay hattı Iktaci kordonun ticari faaliyetine sekte vermemek Üzere Konaktan Birinci kordonu takip ederek Gümrüğe kadar gelecek; orndan Ikinci kordon yolile Gazi bulva- mna geçecek ve Borsa sarayı önünden Gazi bulvarını takip ederek Başmaneye varacaktır. Tramvay Şirketi Müdürü Bel- çıkalı M. Görmezano Ankaraya giderek Nafın Vekületi ile temas etmiş; bu meseleyi de halletmiştir. Pek yakında inşaata başlanacaktır. Te Betefiçei Sıhu"l'ıq.ıfıııı Tepebağı Şehir mmmm" Tiyatrosunda akşam sani 90 de Madam San Jan Komedi 3 perde 1 Başlangıç Eski Fransız Tiyatrosunda Akşam saat 20 de BU BİR RÜYA OÖperet 3 perde Yazanı Selma Muhtar Devlet Demiryolları İlânları Eşya tesellümü için Devlet Demiryolları, İstanbulda Sirkecide Şark Demiryolları Rıhtımı üzerinde yeni bir ambar açmıştr. 15/11/934 - tarlhinden itibaren bil'umum İstasyonlarımız için ve, mütekabilen eşya teslim ve tesellüm edilmek Üzere İstanbulda Sir- kecide Şark Demiryolları rtıhtımı Üzerinde bir anbar açılmıştır. Mevcut Ücretlere Hâveten deniz nakliyesi için aşağıdaki Ücret- ler alınacaktır. Mesajeri İçin : 5 kiloluk parçalardan IONISHIdııkmılırdn 20 ve 25 » 40 » " 50 ” ” Seyri Seri için, Beher on kilo ve kesrinden Seyri hafif için: Bebher elli kilo ve kesrinden 10 — kuruştur. Bu suretle nakledilecek eşyanin beher parçanın sikleti 200 kiloyu geçmiyecektir. Fazla tafsilât için istasyonlara müracaat edilmelidir. — (7825)