16 Kasım 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

16 Kasım 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

teşrin l Ziraat Bilgisi ( Yağış Hesaplarının Ehemmiyeti — Üi Bütün nebatların y ne büyük bir. ehemmiy bilmeyen köylü yok gibidir. hepimiz bunu takdir ettiğimiz içindi: ki senonin Lirçok günlerinde gözle- rimizi gök yüzüne çevirir, orada bir- takım iş retler ararız. Biliriz ki sene sonu yüzümüzü güldürecek — yahut boynumuzu bü- , L_'] yışında suyun olduğunu Hemen kecek bir netice © kara tu ut'arın arkasında gizli- dir. Gerçekte zira- &t Aleminin her günü havanın te- sirleri altındadır. Vakitli ve kara- rında bir yağ- mur ekinlerimiz için değeri bu- lunmaz bir. ka- xanç olduğu gibi mevsimsiz — bir yağış ta bütün bir sı k eme. #imizi vaya karıştırabilöcek bir kudrettedir. Demek oluyor. ki yağış — işk işinin nebatları- mizin — isteğine göre ayarlanması kaygumuzun ba- şıdır. Fakat bu- na imkân bulun- âCviÇEreR G yarlamak unu düşünen bilgiçler böyle girişmeden her memleketin bu memlekette yağmur ve kar ne kadar yağıyor? Hangi a; günlerde düşüyor? ki ©. anlıyalım! Öyle ya mleketin — ilkbaharında ekinlerimi kı rin cinsini ona göre Yok eğer yağmurlar istemediği bir hastalıklardan etmişle Bugün dünyanın her tarafında bin- lerce istasyon bu İşin üzerinde uğraş- tığı gibi bizde de cumhuriyetin kurulu- şundan sonra bülüm hava tesirlerini yazıp çizen, bunları ince âletlerle ölçüp biçen ve ona göre neticeler ve kararlar çıkaran Meteoroloji istasyon- ları kurulmuştur. Fakat devletin bu latasyonları — henüöz küçük parçalar halinde bölemediğin- den köylerimizin hiç olmezsa yağış hesaplarını kendileri tutmak sureli'e bu büyük çalışmaya yardımları Iâz:me dır. Bilinmelidir ki köylerimizin ya- pacağı yağış hesapları memlekelin zi işlerini düzenlendirmeğe çalı- şanlar İçin pek kaymetli olucaktır. Ben gerdiğin yerlerde bunu bilhassa köy — muallimlerine söyledi. ğim zaman çoğu buişe alâka göster- disede bu iş için lâzımgelen vesaitten mahrum olduklarını söylediler. On- lara dedim ki: — Köy muallimleri her zaman bir yağış ölçüsü yap Hattâ bu yağış öl memleketimizi ket İşi candan bir istekle benimsenilsin. İşte bugün o alâkayı cevzplandır- mak fırsatını ele geçirmiş bulundu. Bumdan köylere — tavsiye — ettiğim (Çiftçi)nin yağış ölçüsünü tarif edecek ve yağış larının natıl - tutulaca- gını anlatacağım. *“ Sonu gelecek yazıda ,, Çifiçi Tashih: 15 Töşrinievvel 934 ta. rihli gazetemizde ( msız kalmış zeytinliklerin ihyası) başlığını taşıyan yazının Üçüncü maddesinde bir tertip yanlış'ığı olmuştur. ( Ağacın — gizli tomurcuklarına İçten bir kurt yayıl mıya başlar) Cümlesindeki kurt kı lâzımgeliyor. | “SÖN POSTA Dans Hocaları Anlatıyor: Dans Hevesi Sönüyor, Dans Dersha- nelerinde Dam Kıtlığı Var!.. Şimdi Dans Dersi Alanlar, Hep Bar Heveslisi Gençlerdir Ve Hepsi De Rumbayı Öğrenmek İstiyorlar!.. Bir barda gece yarısından sonra dans kaynaşması Küçük bekleme odasında bek- lerken yandaki salondan bir gra- mofon sesi geliyordu: Kalın, çatlak bir erkek öfke ile homurdanıyordu:; — Hayır, olmadı. Kendinizi bana doğru bırakınız. Çekinme- yiniz, vücudunuzu sıkmayınız. Hah, öyle.. bir iki, üç!. Oluyor, oluyo sağa az.. güzel.. belinizi geriye çekmeyiniz, Tamam.. bir' iki üç, bir iki üçl.. Biraz sonra kapı açıldı ve dans hocası M. (S...) içeri girdi. Kar- şılikli oturduk konuşmağa başla- dık. Diplomalı dans hocasına, eski ve yeni dans hevesini sor- dum. Güldü: — Değişen bir şey var! dedi. O eski çılgınlık kalmadı. Belki siz de hatırlarsınız. Mütarekeden sonra Istanbulu bir dans deliliği- dir almıştı. Önüne gelen olur ol- maz insanlarla dansediyor, Çar- liston bütün genç kızları zıvana- dan çıkarıyordu. O zamanlar Foks- trot, Vanstep gözde Idi. Ve dans bir nevi züppe oyunu olarak görülü yordu. Halbuki şimdi dans hayatın icabından, bir nevi ihtiyaç halin- dedir. Şimdiki danslar daha be- dit, daha kibar bir hale girmiştir. Meselâ tango ve s zevkine doyum olmıyan, kibar, bedil ve seyredilmesi — bile insana zevk vereb oyunlardır. Buna rağmen o eski dans hevesi artık kalmadı. İi hatırlıyorum. O zamanlar yine dans hocası idim. Fakat g dans heveslilerile başa çıkamaz, müşteri bekletirdim. Birçokları ders vermem için yalvarırlardı. Eskiden dansa daha ziyade genç kızlar düöşkündü. Birçok yüksek ilelerin kızlarını bilirim ki, aile- lerinden gizli gelirler, yüksek üc- retlerle dans dersi alırlardı. Buna mukabil ders alan erkekler de şurada burada yarım yamalak iş, esnaflık, çıraklık yapan deli- kanlılardı!.. — Dans hevesi azalıyor mu?, — Maalesef, evet, bizim aley- himize olarak azalıyor. Artık yenl gençlerden birçoğu, dansı gayri- tabit buluyorlar. Münevver genç- liğin birçoğu esasen birkaç gö- rüşte, arkadaşlarile birkaç dönüşte dansı öğreniyorlar. Hakikatiister- seniz, benim gibi birçok dans halimizden şikâyet Okuyucular mızdan manayı değişliren yanlışın o suretle düzeltilmesini rica ederim, —Ç. Üşküllerinizl (Çiftçi) «i size cevap — verecektir. | Sebep mi?. Söyledim işte.. Bizim gibi zarar eden birçok barlar da bu yüzden kapandı. Gençlik, hele genç erkekler arlık dansı sevml- yorlar, * Öğrendiğime göre Beyoğlunda Üç dört sene evveline kadar sa- yılmıyacak kadar dans dershane- leri varmış. Fakat bunlardan ba- zılarının uygunsuz olması, bazıla- rının İş yapamaması yüzünden hemen hepsi kapatılmış. Şimdi Beyoğlunda — mahdut birkaç tane Rum, Ermeni ve Türk hoca var, M. (S.) den sonra bunlardan en çok tanınmış olan Madam (M.) © uğradım. Madam (M.)in bulunduğu dairden piyano sesleri geliyordu. Kendisile konu- şurken, bana - birtürlü - doğruyu söylemek istemiyordu. “ Halimiz Rümbaya kalkan bir Çitt iyi, herkes geliyor, dans öğreni- yorl. ,, diyordu. am (M.) den hocalığı esnasında başından geçen vak'alardan — birini anlatmasını rica ettim. Bana şu garip hikâ- yeyi anlattı: Tam 7 gsene oluyor. Bir gün çatkapı, babayani bir adam geldi. Yanında çarşaflı bir kız vardı. Kendisini tamttı: Amasya çiftçilerinden biri imiş. Kızına dans öğretmek istiyormuş amma, alnız. ben öğretmeli imişim, azının vücudüne bir erkek eli değerse, alimallah herkesi öldü- rürmüş. Kıza dans dersini kan ter içinde kalarak — öğretmeye başladım. Amasyalı çiftçi epeyce de para vermişti. Fakat merak ediyordum. Böyle bir adamin kızına dans öğretmeye kalkması acayipti. Nihayet mesele anlaşıldı: Meğerse, adamcağız civar çiftçi- lerden birinin oğluna kızı için göz koymuş İmiş. Çocuk zengin, akıllı, tâhsili yerinde.. Böyle da- mat bulunur mu? Fakat ği kızın dans bilmesini, piyano ça- labilmesini istiyormuş. Amasyalı çiftçi sırf bunun için kızına dans, piyano dersi vermek gayesile ls- tanbula gelmiş.. ,, * Tünelden giderken kaçıncı so- kak bilmiyorum. İşte o sokaklar- dan birinde bana (Y...) isminde bir dans hocası tarif ettiler. M. (Y...) yi taşlıktan birkaç merdi- ven yukarlda, geniş bir salonda birkaç kız, erkek talebesine ders verirken buldum. Beklememi rica etti. 4 kız, 6 da erkek yardı. Erkeklerden ikisi, eh, kılığı kıya- feti yerinde insanlar. Ötekiler ise çaketsiz, şapkasız, çırak yüzlü delikanlılar.. M. (Y...) danseden çiftlerin arasında geziniyor, ikide birde birinin dizlerine, ötekinin beline, bir başkasının omuzlarına vur: bağırıyordu: — Kırk defa söyledim, bunu yapmayın. Kambur çıkıyor, dizler bükülüyor, bel arkaya kaçıyor!.. Nihayet, gramofon ağır ağır çalarken ve çılgınlar, beyaz saçlı bir kadının nezaretinde dönerken konuşmiya başladık: — Dans derslerini riyorsunuz?. kaça ve- — Efendim, bizde maktu bir | şey yok. Pazarlığına göre, Meselâ başka şehirlerden gelmiş olanlar | var. Eh, hiç dars bilmiyor, mec- buren biraz fazlaca alırız. Biraz dans bilenlere ayda şöyle 10 - 15 lira kadar bir gey: — Talebeleriniz arasında en Bilmecemiz Geçen Bilmece- mizi Doğru Halledenler Birer kart alacaklı o dak belediye elektrik tahsıldarı Muhain Ef. kızı Vasfiye, İstanbul muhtelit kız İlkmektebi 6 1ncı sımıf Eleonora Santu- ka, Muhtelit Bezciyan mektebi 5 inci van Şahbazyan, İstanbul kız zi, İstanbul kaz n Beyli ortamı tep sınıf 8 - 2 den 116 Nevzat, M Akdeniz oteli sahibi Ali EL oğlu Oe man Nuri, Bayramiç Milli; tebi #nıf 5 ten 243 A. Belkis, Kütah- ya Ağır ceza — reisi Sadık — Bey kızı Hayriye, Tekirdağ Hacı İlbey mektebi muallirci İsmail Hakkı Bey oğlu Tu- ran Hakkı, Ezine telgraf * mühabere memuru Alâeddin Ef. oğlu — Hasan Ayhan, Samsun Kavak İlkmektep ta- | lebesinden Ahmet, Çanakkale İstiklâl mektebi birinci sımıl 63 Neriman Adil, İzmit inhisarlar baş müdürlüğü muha- sebe memaru Avni Bey kızı Muallâ, Samsun Dumlupinar İlkmektebi 288 Velit, Kütahya f.ııo A/2 den Ali Galip, Karamürsel rüsumat memuru Ethem EL oğlu Nevzat, Devrek birinci İlk- mektep 177 Reosi, Ko Akifpaşa mektebi 147 Tunguç, Salihli Altınordu İlkmektep —Sinci sımıf 697 Kâzun, Kastamonu P.T.S. başmüdürüyet aynl- yat memuru Hidayet El, kızı Şükran, Yozğat İsmetpaşa mektebi 71 Rüştü, Kayseri merkez malmüdürü Mustafa Bey kızı Nezihe, Ortamektep snıf £-B den 161 Ni Salihli Altın- ordu mektebi sımf 5 548 Sırm, Konya Aakif; mektebi 628 Yusuf, Sıyas erkek lisesi 8-A dan 236 Vedat, Adapazar İstiklâl mahal! Zaler sokak No. 24 de Mümi K d Sırrı, Beyoğlu 18 üncü İlkmektep 186 Hurgit Kemal, Konya Gedikli zabit mektebi hesap memuru Şevki Bey oğlu Kemal, An- kara İametpaşa İlkmektebi mnf 3 ten 81 Kemal, Ankara Yenihayat mektebi #ınıf 4 den 627 Sezai, Konya (azipaşa ü GBinci sntf 1062 Nurullah, — Şimdi erkekler.. kızları ba- zan arasak bulamıyoruz?. Malüm- ya, bize dalma dam lâzımdır. Bu damları bulabilmek çok güç şey.. Hatta bazan Üste de para vererek, dam tuttuğum oluyor. Eskiden böyle miydiya?. O zaman kaval- ye de, dam da çoktu. Hattâ fazla talebelerimden bazılarına da yol verdiğim olurdu, başa çıkamaz- dım. Bence, artık dans hevesi sönüyor. Söz aramızda, bunu yaz- mayın amma, şimdi dans dersi alanlar, hep bar heveslisi genç. ler.. halbuki dansı, bedi! bir zevk için öğrenmelidir. Meselâ vals ne üzel şeydir değil mi?. Bakın ben &umbıyı beğenmem. Bu oyun, vahşi —oyunu... — çiftlerin hare- ketlerini çok çirkin gösterir. Bil. hassa kadınları.. fakat yine de ta- lebelerim arasında bir çoğu Rum- bayı öğrenmek istiyorlar. Eh, bar- larda da Rumbadan başka n çalınıyor ki!.. Zeki bir adama benzeyen M. (Y...) düzgün bir şive ile konu- şuyor. Doğduğundanberi — İstan- bulda — olduğunu, — çocuklarının Türk mekteplerine devam ettiği filân anlatırken, birdenbire çift- lerden birine seslendi: — Mustafa Ef., ayaklarınızı çok — sürtüyorsunuz, — yürüyünüz, yürüyünüz sürüklemeyiniz!. — Şöyle %ırip. acaip hatıra- larınız var vm — Başımdan geçen şeyler mi?, Ha, bakın, bir tanesini hiç un-t- mam, Bir gün kapı çalındı, gisip ben açtım. İhtiyar gözlüklü, ak saçlı bir hanım.. “Selamün ale; « kümi,, dedi, içeri girdi. Ne iste- diğini sordum: “Şöyle bir dinlenece- ğim!,, dedir Yörüdü. Salona geçip oturdu. O kadar saftı ki, bir daha birşey soramadım. Evde kimse- cikler yoktu. Dereden tepeden konuş tuk, Sonra ihtiyar bana döndü: — Evlâdım, dedi. Hani senin kızın? Çıksın da göreyim bir de- fa görücü gelen insanı bu kadar bekletirler mi? Meğerse saf ihtiyarcık bizim talebelerden birini sokakta gör- iş, takip etmiş, buraya girdiği- ni gördükten sonra oğluna iste- mek kararile görücü gelmiş!. Şık değil mi? , — «

Bu sayıdan diğer sayfalar: