Muharrir; A. R. İspanyol Asılzadesi .. Şövalye Luvr Sarayından Çıkar Çıkmaz Doğruca Divinyer Lokantasına Gelip Oturmuştu .. Eğer size tevdi edilen bu beleri üzerine yemin ederim. Müs- vazifenin bir hususiyeti olmasaydı, şu elinizdeki tevkif emirnamesi benim vasıtamla verilmezdi. Şunu takdir edersiniz ki bu emirname- yi imza eden kıraliçe hazretleri, bir az sonra bazı tesirler altında | kalabilir. O zaman vaziyeti kur- tarmak için sizi celbeder, ve gü” ya sizde izahat ister. Kıraliçenizi bu müşkül vaziyetten kurtarmak Için sizin vereceğiniz cevap, im kârdan başka birşey olamaz; değil mi? Kont dö Monklar, yüksek bir zekâya, şiddetli bir azim ve iradeye malik olmakla beraber saraydan gelen cereyanlara karşi pek zayifi, Bunun içindir ki ve- liahtı tamamen avucunun İçine almış olan Diyan dö Puvatiyeye karşı fazla itiraz gösteremedi. — Pekalâ madam. Bu adamı ne zaman tevkif edeceğim. Dedi, Diyan dö Puvatiye, bü- yük bir soğukkanlılıkla verdi: — Şimdi. - Şövalye, Luvr sarayından çı kar çıkmaz doğruca Divinyer lo- kantasına gelmiş; Antuvana şu “emri vermişti ; — Gel bakalım, İspanyol asıl- zadesil.. Şu dakikadan itibaren atlarımızın oOkarnını iyi doyur, Tımarlarına dikkat et. Kendinde iyi ye Iç... Uzunca bir seyahate çıkıyoruz. Çok kuvvetli bulun- mamıza ihtiyaç var, Antuvan bu emri işitir işitmez kulağını kaşımaya başlamış, ve: — Her halde Musa Peygam- ber gibi, çöllerde seyahate çıkı" yoruz zannederim. İhtimalki geçe- ceğimiz yerlerde yiyecek, içecek bulunur. Vakıâ kulunuz, yedi gün, yedi gece açlığa tahammül ede- rim. Fakat en ziyade zatiasilâne- nizle, bizleri taşımak şerefile bah- tiyar olan hayvanlarımızı düşün- mek mecburiyetindeyim. — Düşünmeye hiç hacet yok Antuvan. Çöllerde seyahate çıkaca kadar budala değiliz, Bilâkis dün- yanın cennetine gidiyoruz. — Şu halde, usta Greguvarın mahzeninde bulunan şaraplardan daha eskilerine kavuşacağız. — Hiç şüphe etme. — Orada karşılaşacağımız ka- dınlar da ihtimalki buradakilerden daha lütufkârdır. — Bu da muhtemel. — İki hayvan ve birde ben- deniz.. Obiz, harekete ( hazırızk Şövalye hazretleri, Zati asilaneleri emir buyurdukları dakikada, bizi kapının önünde bulacaklardır. — Henüz hareket zamanımız malüm değil Antuvan. o vakit gelince, kadar muhitimize çok dikkağetmemiz, casuslara hiçbir şey belli etmememiz lâzim. Onun için az içelim.Waz konuşalım. | lüzum görülmedikçe odalarımızdan çıkmayalım. Ben şimdi odama çekiliyorum. Sen de git hayvanları dolaştıktan sonra ayni suretle hareket edersen çok iyi olur. — Emriniz, en mukaddes va- zifemdir; şövalye hazretleri. Zati- âllerine hayırlı istirahatlar temen- | nil ederim. Yevmiye iki şişe şa- raptan fazla şarap içmiyeceğime, bütün Kardinalların kırmızı cüb- cevap | terih olunuz. Şövalye, esasen (o müsterihti. Deruhte ettiği vazifeyi şu ana kadar muvaffakıyetle ifa etmek, ona kalben büyük bir memnuni- yet vermişti. Onun için odasına çekilerek, belinden kılıcını çıkarıp kanapenin üstüne attığı zaman, dudaklarında tatlı bir tebessümle uzun uzun gerinmiş: — Haydi bakalım. Nihayet, Istanbula... Ecdadımın yurduna... Demişti. Şövalye, sırt üstü yatağına uzanmış. o Yolculuğu (O hakkında uzun uzadıya (hesaplara Odak mıştı. Paristen nasil çıkacak?.. Hangi yol takip o olunacak?. Birinci Fransuvanın, İstanbulda kendisine tavsiye (ettiği adam nerede bulunacak?.. Ve sonra, senelerdenberi hasretini çektiği din ve millet kardeşlerine nasıl kavuşacak ?.. o Mensup (olduğu hanedanın bugünkü reisi ve Osmanlıların o Padişahı olan o meşhur Sultan Söleymanla nasıl konuşacak?.. Bütün bunları düşünmek ona tatlı bir zevk veriyor, düşündükçe dimağını saran bu hayaller, ona tatlı bir rüya gibi geliyordu. Gözlerini kapamış; hissen ve hayalen tamamile Paristen uzak- aşmıştı. O anda vücudu, bir külçe et ve kemikten ibaret kalmıştı. Hattâ, salondan gelen ve gittikçe büyüyen bir gürültüyü İ duyduğu halde, merak edip te i yerinden o bile kımıldamamıştı. Fakat nihayet Antuvanın: - — Alçaklar.. Şeytanın boynu- zuna asılacak kâratalar.. Ben sağ kaldıkça bu kapıdan geçemiye- ceksiniz. Diye acı acı bağırdığını işi tince hemen yerinden sıçramış. Bir hamlede kılıcını kaparak oda- i dan dışarı fırlamıştı, Antuvan, salonla (koridoru | birleştiren kapının önünde dim dik gerilmiş duruyor; ( elindeki kılıcı, büyük bir şiddetle etrafına srvuruyordu. Biribirini müteakip çelik sesleri işitiliyor, karmaka- rışık küfürler ve tehtitler ara- sında, canı yananların acıklı fer- yatları biribitini takip ediyordu. - Şövalye, tabii ne olduğunu bilmiyordu. Bir baskına uğramayı “aklından ve hayalinden geçirme" diği için, Antuvanın sarhoş ser- serilerle | kavgaya O tutuştuğunu zannediyordu. — Ne yapıyorsun, Antuvan., Çekil geri. Diye bağırarak koştu. Fakat o anda kendisine yapı'an şiddetli hamleleri Okarşı'a; O» olan Antuvanın se yuldu: — Şövalyeml.. maç... İhanete uğradık., Sizi Tevkif edecekler bu kahpeler. Bu hainler.. Al sana cellât kaçkını. Al sanada ce hennem direği., Bir tane de sana timsah suratlı.., Durma.. Allah aşkına durma... Şövalyenin şaşkınlığı bir anda geçmiş.. Ancak o zaman, bir iha- netle karşılaştığını bissetmişti.. Artık, tereddüt edecek zaman değildi. O da kılıcını çekmiş, — Kaçmak mı?., Bu kahpece etin cezasını vermeden bir yere gidemeyiz. meşgul | Kaç şövalyem.. | olunu Şaşıran Kaptan Sornyor — Affedersiniz efendim Şap denizine nereden gidilir? — Biraz ileri gidip sonra Cihanda ZeytinYağı Rekoltesi hakkında hemen bütün memleket- lerde ilk tahmin- ler o yapılmıştır. En çok istihsal span yadadı. üç ay kadar bir zaman olmasına rağmen dünya İstihsal vaziyeti oldukça anlaşılır bir hal almıştır. Bu tahminlere göre dünyanın en büyük zeytinyağı yetiştiricisi olan İspanyanın bu seneki mah- sulü 400 bin tondur. Geçen sene- den kalan 100 bin tonda bu miktara ilâve edilecek olursa ya- rm milyon ton gibi mühim bir rakamla karşılaşılır. İtalyanın o mahsulü 200 bin, Şimali Afrikanın 60 bin, Yuna- nistanın da 80 bin ton olarak tahmin edilmektedir. Memleketimizin bu seneki re- koltesi hakkında kat'i bir rakam henüz tesbit (edilmiş değildir. Maamafih alâkadarlar bu rekok- tenin 30 bin ton etrafında olacağı kanaatindedirler. (Şu O hesapça 1934 -(1935 mevsimi dünya zey- tinyağı rekoltesi 8 ilâ 9 yüz bin | ton arasında olacaktır. * Yunan ziraat nezareti bu sene > içinde yapılan ta- rm ze üzüm ihracatı ze özüm | hakkında bir ista- ihracatı | öistik teşretmek- | yapar, Dünya zeytinyağı İstihsalâtı Mahsulün elde edilmesi için daha | tedir. 28 Temmuzdan 20 Ağustos | tarihine kadar olan ihracatı gös- | teren bu istatistika göre demir- yolu ile 159 vagonda 10 kiloluk sandıklar içinde olmak Üzere 1,150,060 kilo üzüm ihraç edil miştir. Bu miktarın 658 bin kilosu Almanyaya, 229 bin kilosu Avus- kezi Avrupa memleketlerine sevk- olunmuştur. Bu rakamlarda deniz yolile derilen üzümler dahil değildir. 1933 senesi ayni devresi zar- | findaki ihracata kıyasla bu seneki sevkıyat 690 bin kilo fazladır. Yani ihracat bu sene geçen se nenin iki mislidir. * Almanya İle Bulgaristanın Tütün Anlaşması Berlin, 8 (A. A.) — Almanya ile Bulgaristan arasında yapılan eşya mübadelesi (omukavelesine göre, Almanya 19 milyon marklık sanayi eşyası verecek, mukabilin- (Arkan var ) | de bu miktar tütün alacaktır. HİKÂYE Bu Sütunda e ie “BARDAKİLER, — Sabaha karşı saat üçte ya- tar on birde kalkarım. Makyajımı eceden verdiğim rande- vuya giderim. Tabiat nasılki her insanı ayrı rub ve zekâda yarat- mışsa emsalsiz bir ihtiras, incelik veya duygusuzluk, kabalık gibi farklarla bir ayrılık gözetmeyi de unutmamıştır. Biribirine uymaz bir yaradr lişta olan bu gördüğünüz haşarı, hırçın, bazan da cana yakın er- kekleri idare etmek, (onlarda sempati uyandırmak, danstan ve numaradan daha güçtür. Bu güç- lüklerin kazancı da bir ekmek parasıdır. Ayda yılda bir miras- yediye düşmeği beklemek için de Eyüp kadar sabırlı olmak lâzım- dır. Hep dans, içki, sarhoşluk, cazın gürültüsü, her biri başka bir âlem olan erkekleri idare ve memnun etmek meselesi ruhu İ da, uzvuda yıpratan tahammül edilmez bir iştir. Nevin bu başlangıçtan sonra oradaki iki kadın gösterdi. Birl hizmetçi iken 'yüksele, yüksel bar artistliğine ar çıkmış Hayrlin- nisa idi. Diğeri de dilber bir Rum kızı, Afroditi idi. o Afroditiye Venüsün amcası kızı diye güzelli- ğine işaret etmek istiyorlardı. Nevin devam ediyordu: — Zengin bir koca ile dim. İyi kalpli bir adam, at ihtiyardı. Yanmıyan, kararan yaş bir meşe ağacına benzerdi. Ben ençtim, neş'e ve zevk istiyordum. ihayet gözüme kestirdiğim deli- kanlılara gizliden gizliye kur yapmıya başladım. Kocam ihtiyar ve sinsi bir tilki idi. Bilmem nasıl olmuş ta şüphelenmiş. Bir gin orta oOyaşı (o sevgilimle ir sevda alışverişi yapar- ken yakalandım. Herkes bana güzelsin diyordu. Etrafımda beş on genç dolaşıyordu. Ben bun lardan birisini âşık yapar, onlarla evlenirim diye boşanmak tarafına yürüdüm. Hâkim bir sene ayrı yaşamamıza karar verdi. Bir sene sonra tabif birleşmedik ve bo- şanmamıza büküm verildi. Ben nç âşıklarımı izdivaç cephesinden ayrı ayrı yokladım. Baktım, geçici zevkler peşindeler, Biraz daha hayatlarını karıştırınca herbirinin beş altı kadını ayart- tığını öğrendim ve içimden er- keklere isyan ettim. Ah.. erkekler olmasa kadınlar fenalığa sürük- lenmezler, çünkü onlar isteklerini saklamıya muvaffak olurlar. Fakat bu şeytan erkekler o arzuların meydana çıkmasına sebep olurlar. Bana dans ta öğrettiler ve bir gece yine orta yaşlı âşıkım beni bara götürdü. Locada oturduk, ! tül perde arkasından olup biten- leri seyre daldım. Kadınlar yarı çıplak, erkeklerle şakalaşıyorlar, gençler her kadını ayrı ayrı dansa aldırıyor, onlardan kâm alıyordu. | Baktım ki bar müşterilerinin için» turyaya, 144 bin kilosu Çekoslo- | vakyaya ve mütebakisi diğer mer- | yapılan ve İtalya ile Mısıra gön- | de benim pervane gibi dönen âşıklarımdan daha yakışıklı ve şıkları var, Birgün gizlice barın patronuna gittim, Artıst olmak istediğimi söyledim. Patron beni bir süzdü. Hoşuna gitmiş olma- lıyım ki: — Gece saat on birde gel, o vakite kadar düşünelim icap ederse mukavele yapariz, dedi. Gece gittiğim zaman garson lar bir odayı gösterdiler. Patron sizi bekliyor, dediler. Kapıyı ha- fif tıkırdattım, kapı arkasında hazırmış gibi çabucak açıldı. İçeri , girdim. Burası bir yatak odası | | idi, dalgayı derhal anladım. Gör- müş geçirmiş patronla biraz baş- başa kaldık ve sonra mukavele yapıldı. O gündenberi buradayım. Her gece bar dolar boşalır. Her çeşit- ten müşterilerimiz var. Türkiyeye gelmiş zengin ecnebi mütehassısla- rile mirasyediler ve kaçamak yapan zengin ailelerin genç . çocukları Bara geldikleri gece bizim için bayramdır. kiril meyva lar gırla gider. Fakat doğrusunu söyliyeyim çok güç, naz ve istiğ- na, yani ağız kokusu, içki yor- gunluk midede hâl bırakmıyor. Zaten kafa ve kol, kuvvetini mi- deden alır. Oda bozulunce vü- cuttan hayır bekle! Bazan o dereue izzeti nefsi- mizden fedakârlık yaparız ki, bu bir kadının grurunu harap eder. Localık müşteri (bulamadığınız zaman seksönlik, zevkperest, pin- pon fakat zengin müşterilere göz dikeriz. Bir gün böyle bir müş- teri avlamak istedim. Saçlarına kır düşmüş, yanakları oçokmüş, derinden bakan, amma şık giyini- şinden zengin olduğu anlaşılan biri» sini gözüme kestirdim. Ve iltifata başladım. O, eski bir eşina gibi kolüma (girdi. locaya o çıktık, şompanya geldi, içtik, bir ar sonra sevda faslına başladık, ak tından ne çıksa beyenirsiniz. Beni ayartan, bara alıştırıp düşüren üç sene evvelki orta yaşı (o sevgilim, kendisini bana tanıtmasaydı bu değişmiş ve düş- müş erkeği (o tanıyamıyacaktım. O, benden sonra Ruhsarla tanış- mış, ondan firengi almış, ikinci devrinde (o tedaviye © başlamış, çökmüş merak ve endişe saçla- rını ağarmış, 38lik erkeği alt- mışlık mertebesine çıkarmış. İşte bar, işte düşen kizlar, işte dünkü sıhhatlı ve zevk düş- künü aşıkımı; Arttırmaya konan gayri menkulün ne olduğu: iahtani üç oda bir mutfak ve bavlıyı ve bir alorı müştemil bene, ri menkulün bulunduğu mevki mas hailesi sokağı Çorlunun Camiatik ma hallesinde sağı Şerif Bey, solu Nesibe hatun, arkam İbrahim efendi önüsyel ile mahdut, tekdir olunan kıymet: 650 lira kıymet konmuştur. O Arttırmanın yapılacağı yer, gün saat 11 7. evvel 984 perşembe günü saat İ4- 16 da Çorlu icra dairesinde. elini e ii yim ümat iste; için, 20 im e va den itibaren har açıktır, - Arttırmı irmel in yukarda yazılı Emel Z78 be #nde pey akçesi veya milli bir banka- nın teminat mektubu tevdi edilecektir, 3 - İpotek sahibi | alacaklılarla di alâkadarların ve irtifak hakkı sahi, rinin gayri menkul üzerindeki rını hususile faiz ve mesarife dair olan siciliyle sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç ırlar, 4» Gösterilen günde arttırmaya © iştirak edenler arttırma şartnamesini okumuş ve lüzumlu malümatı almış ve bunlari tamamen kabul etmiş Od ve itibar olunurlar, o5 - Tayin edilen zamanda gayri menkul iç defa (o bağırıldıklan sonra en çok artırana (ihale edilir. tırma bedeli o muhammen de yetmiş beşini bulmaz 8 yenin alacağına rüchani olan diğer alacaklılar bulunup ta bedel bunların © gayri menkul ile temin edilmiş © alacaklarının o meomuundan fazlaya çıkmazsa en çok (oarttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma on beş gün için daha temdit ve on beşinci günü aynı (saatte yapılacak arttırmada yine ayni nisbet ve miktar da olmak şartiyle en çok ve enson aritrana ihale edilir. Böyle bir bedel elde edilmezse oihale (o yapılmaz ve 2250 numaralı kanun hükü: tatbik edilmek üzere satış geri bırakılır. 6 * Gayri menkul kendisine ihale olunan kimse derhal veya verilen mühlet içine de parayı ermezse ihale kararı o fesh o olunarak kendi #inden (oevvel en yüksek (| teklifte bulunan kimse arzetmiş olduğu bedelle almıya razı olursa ona, Tazı olmaz ve” ya bulunmazsa hemen onbeş gün müddetle arttırmiya çıkarılıp en arttırana ihale edilir. İki ihale arasın” daki fark ve geçen günler için yüzde beşten hesap olunacak faiz ve diğof zararlat #yrı hükme hacet kalmaksısı" memuriyetimizce alıcıdan tahsil olunur” Mezkür hane 1T.evvel/934 Pergem' günü Çorlu icra memurluğu odası işbu ilân ve gösterilen arttırma geri mesi dairesinde satılacağı ilân olunur.