Salıdan Salıya Yerli Mailar ilk senelerinde çıkan Karagöz gazetesinde bir resim görmüştüm. Karagöz bir Meşrutiyetin küpün içine girmiş — oturuyor; Hacivat soruyor: — Karagöz bu ne haldir, ne diye küpe girdin? Kırngöı cevap veriyor: — Yerli malı giymelisin, de- diler. Ben de Göksu küpünden başka giyecek yerli malı bula- madım.. Belki — kelimelerin birkaçını unutmuşumdur. Fakat esas itiba- rile resmin yarısı bu mealde idi. Galatasarayın açılan ilk yerli Mallar sergisini gördüğüm zaman anlamıştım: — Birkaç sene içinde, dedim, harice muhtaç olmadan kendi giyeceğimizi, kendi yîyu:fğ'ımiıi kendimiz tedarik edeceğiz.. Geçen seneki sergi bana ya- nılmamış olduğumu ispat . etti. Birkaç yılın içinde yerli mallar tamamile tekâmül etmiş ecnebi eşya ile gerek güzellik, gerek iyi- lik, gerek fiyatta rakabet edecek bir dereceye gelmişti. Yarın açılacak olan sergiyi daha açılmadan evvel görmüş gibiyim, gelecek senekinden daha az, geçen senekinden daha çok mükemmel! * Yapmak ve yıkmak kendi | elimizdedir. Yerli malının bugün- | kü iyiliğini temin eden biziz, çün- kü ecnebi eşyasını almadık, yerli malına rağbet gösterdik. z Bunun zıddına hareket eden- ler varsa, — onlara vereceğimiz cevap: — Siz bizden değilsinz.. Sözünden başka bir şey ola- | maz.. Bizden olmayan bir İnsanın aramızda |bulunabileceğine inan- mak bile istemem ya! Pazar Ola — Vakit Bulamadı Hasan Beye sordum: — Sizin yeni aşçı iyi yemek işiriyor mu? P'Ul_yo(r;.yd iyi pişiriyor, karım daha yemek pişirmeyi öğretecek vakit bulamadı da!. İDdYAĞADATAR AA DÜ UUU YD LN — Zaro Ağa yüz elli yedi y şimdi de Bursada bir baş yaşlı olduğunu iddia ediyormuş. — Kimbilir hanım kı: da böyleleri vardır amma, y ee iiH Haa y YÜ aşına kadar yaşadı. ka adam Zaro Ağa kadar ' belki kadınlar'arasında YEĞELAĞEN BPAZAR OLA - ASAR BEY Dilenci Bir dilenci Hasan Beyin kapr sını çaldı; kapıyı Hasan B. açtı: — Allah rizasiçin bana bir çift eski papuç verin! Hasan B. dilencinin ayakları- na baktı. Ayakkabıları yepyenidi: — Ayağındakiler yepyeni, ne diye dilenir de eski papuç ister- sin? İ — Ayağımdakiler yeni olduğu için eskisini istiyorum ya.. Bun- | — Yine yüzlerce aile yersiz yurtsuz kalacak. | — Ne olmuş Hasan Bey bir yangın bir âfet mi ? — Hayır, muallimlerin ailele- söyler — Lişe kaç sınıftır misin Hasan Bey amca x — Şimdiki halde üç sınıftır z senede bi- nidın? | bilmiyen Fransız seyyahı Kızınız da Genç görünmek istiyen hanı- | mefendi anlatıyordu: — Plâjda beni görenler tanı- dıklarını zamnettiler.. kızıma o ka- dar benziyorum ki! Hasan Bey sordu: — Kızınız da sizin gibi çok yaşlımıdır. hammefendi? Tevekkeli Değil Hasan Beyin oğlu, Hasan Be- ye sordu: — Baba sen annemi nasılj ta- — Bir gün denizde boğulu- yordu, kendimi denize attım, İyi- de yüzme bilirdim, kurtardım ve | bu süretle tanıştık.. — Tevekkeli değil baba, ba- na denizde nasıl yüzüleceğini öğ- retmiyorsun? Teşvik Hasan Bey bir hırsızla ko- | nuştu: — Bir doktorun seni hırsız- | lığa teşvik ettiğini iddia ediyor- sun amma, böyle bir şey İmkân yoktur. — Nasıl imkân yoktur HasanB. | Bana, günde beş on öğün ye- mek yemen İâzımdır dedi. İstemem Kırtasiyeci dükkânındaki tez- gâhtar Hasan Beye birşey — sat- mak İstiyordu: — Mektup açmak için bıçak- larımız da var Hasan Bey, İste- mez misiniz? — Hayır istemem, ben evli- yim; bu işi benden evvel karım görür, Ha Fransızcadan başka - bir dil İstan- bulda yolunu kaybetti. Kime D soracağını, ne yapacağını şaşırdı. Bir kâğıdın üzerine oturduğu ote- | lin ismini yazdı, Hasan Beye t« tadüf etti. Kâğıdı gösterdi. Hı - san Bey önüne düştü; oteli gü - terdi. Fransız oteli görür görm sevindi; Hasan Beyel! — Mersi! Dedi. Hasan Bey birdenbire kızdı, bağırdı: — Kâğıdı gösterip hiç ses çıkarmayınca, ben seni sağır, di'- siz zannetmiş, buraya kadar ge- amma çocuğum, otu K ç y ; tirmeye imkân var mıdir, yoksa | larla dılı'ndlll( olmiyor, — işime | rile birlikte mekteplerde yatıp | tirmiştim. Demek benimle alay sok mudür, onü bilemem ! sekle veriyor. | kalkmaları menedilmiş. | ediyordun ha! yol : MA Y e e Y r a laşmararasarmar aa RA M AA KA AAA LA LA BeA ASA AAA AA TERATE AA TA A ARRASRRRRA AAA CARANANA Plâjda Neler Gördüm Vardım göreyim diye plâjda ne var, ne yok? Dediler toplayıvet, orada ilham pek çok.. Girer girmez kumluğa şaşırdım birdenbire; Uzanmıştı bir alay Gcayip nesne yere.. Kimi yanmış güneşte teninin rengi esmer; Kimi Zenciye dönmüş, esmerden bile beter.. Denizde yıkananlar, kumda yatanlar vardı. Bir kenarda delice göbek atanlar vardı. Esmer erkek, sarışın bir kadınla gör göze; Bakışınca ne oldu, başladılar bir söze.. Bilenler hiç aldanmaz, birdenbire tanırdı; Bilmiyenler onları eski dostlar sanırdı.. Bir yandan yakıyorken gökyüzündeki güneş; Bir yandan da yakmıştı kalplerden gelen ateş.. Kaçıverdim görünce ben de yanarım diye; Uyuverip şeytana hemen kanarım diye! P. O.H. B. ekgerile mamalı mı 7 — Bak gazete ne yazıyor Hasan Bey “ Unutma — ki bankadaki tasarruf hesabın kazancının tasarrus — fatını bekliyor , . f —Bu da birşey mi dostum ben daha iyisini söy- — lerim: Şu duvarı badanalamalı mı yoksa badanala- M